• Sonuç bulunamadı

Bir ömür sahnede geçti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir ömür sahnede geçti"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

¡3*

dizi

MİLLİYETİ

1 OCAK 1993 PAZARTESİ

15

ge.G

sahnede

Bir ömür

Y

ü z ü n e inancın, gururun,

mutluluğun izleri yerleş­ mişti. ö ze n le seçtiği söz­ cüklerin üstüne basa basa, yavaş yavaş konuşuyordu.

Çok sakindi. Sanat ya­

şam ı boyunca başarıdan başarıya ko­ şan, eğlence dünyasına im zasını atan sanki o değildi. “ 55 yılım ı sanata verdim. B ir ömür sahnede geçti” derken bile hiç­ bir şey yapm am ış insanın görünümün­ deydi.

Sözlerine çok kısa aralar veriyor, o

sırada gözleri halının motiflerine takılı­ yor, yılla r öncesine dönüyor ve kendini anılar yumağının içinde buluyordu.

“Ldhdra Birahanesinde sahneye çıktığımda 16 yaşındaydım” diye başladı konuşmaya Hamiyet Yüceses. Sonra de­

vam etti:

“Anlaşmamıza göre üç ay çalışacak­

tım burada. Hangi üç ay? Mukaveleyi, an­ nem yapm ış patronla. Okuma bilmediği için de parmağını basıverm iş kâğıdın üs­ tüne. M eğerse, bize üç aylık olduğu söy­ lenen mukavele üç yıllıkm ış. Bu, hayatta karşılaştığım ilk dalavere.

Yevmiyem 20 lira ve asssolistim .

Ama, sesim le, musiki bilgim le kimseden destek görmeden assolistim . Zaten o za­ m anlar destek yoktu. Sanat, yetenek ara­ nırdı. Buradaki çalışm am bir hafta sürdü. Patron iki tuvalet yaptırdı bana. Ardından da ‘Haydi, İzmir’e gidiyoruz' dedi. Gittik İzmir’e. 15 gün orada çalıştım . İstanbul'a döndüm.”

Hamiyet'in önündeki alan genişliyor­

du. Sanat çevrelerinde ismi duyulmuş, gazino patronları kendi sahnelerine çek­ mek için teklifler yağdırm aya başlam ış­ lardı. Dönemin ünlü gazinoları arasında bulunan Tepebaşı'nın patronu da bunlar­ dan biriydi. Bakın, Tepebaşı yıllarını na­ sıl anlatıyor sanatçı:

"Resmimin bulunduğu kocam an afiş­

ler gazino çevresine asılm ıştı. Yolda bel­ li etmeden kendi afişlerim e bakardım. 1947 yılıydı ve yevmiyem 150 liraya yük­ selm işti. G azino son m asasına kadar her akşam doluyordu. B ir sanatçı için bunun ne büyük mutluluk olduğunu o günlerde anladım. B ir sezon, üç sezon değil, 1954 yılın a kadar çalıştım Tepebaşı'nda. Ya­ zın Tepebaşı, kışın Kristal.”

Günümüzde bir sanatçının yıllarca

aynı sahnede okuması alışılm am ış bir

T J

i i

amiyet

Yüceses, ‘20

lira yevmiye

ileassolist

Ünlü kemancı Sam i Şavva (solda) daha sonra evlenme teklifi yaptığı Hamiyet'i dinledikten sonra alkışlıyor

gelişm e. Yeni assolistler gazino neonla­ rında genellikle bir iki ay kendilerine yer bulabiliyorlar. Nedenini Y ü ceses’ten öğ­ renmek istedim. Çok net dile getirdi:

“Assolist iş yapm ıyor da ondan. M üş­

teri gazinoya gelm eyince, assolist bir iki ayı bırakın, 20 günde sahneden iniyor. Müşteri toplamayan assolisti gazino pat­ ronu ne yapsın? Biz, bir gazino ile anla­ şırken, alt kadro değil, sa z isterdik. Saz çok önemliydi. G azin o­

ya gelenler, assolistle birlikte sazı da dinler­ lerdi. Küçük bir ha­ tamız olsa, seyirci kü- serdi bize. Şimdi bun­ ları yeni sahneye çıkan bir assoliste söylesem , güler geçer. Dahası var. Sahneye çıkınca, garsonlar se rvisi ke­ serdi. Çatal kaşık sesi arasında şarkı söylenir mi? ”

“içkili gazinolarda okudunuz. Şişeyi biti­ ren bağırıp, çağırmaz mıydı?”

Hamiyet bu soru­

nun yanıtına “ Bakın,

anlatayım ” diyerek

girdi:

“Gazinoda içki

içenlerin arasında

taşkınlık yapanların

sayısı yok denecek ka­ dar azdı. Sahne ile sa ­ lon arasında karşılıklı bir saygı vardı. Prog­ ram devam ederken, bir müşteri öksürecek olsa, hemen ağzını ka­ patırdı, kim seyi ra­ hatsız etmemek için.

Gazinonun patronu,

sanatçı ile bir konuyu konuşmak istese, önce şef garsonu gönderir­ di. G e lsin ’ dersek, ce­ ketinin düğm esini ilik­

leyip kapıya vurarak sahne arkasındaki odam ıza girerdi. Bunlar hep karşılıklı saygıdan kaynaklanan davranışlar. Şim ­ dikiler patronla ‘pıtır pıtır’ konuşuyorlar, şakalaşıyorlar, tartışıyorlar. O lm az böy­ le şey!”

Sahne düzeni de çok farklıydı o za­

manların eğlence yerlerinde. Yazlık ga­ zinoların tüm dekoru renkli ampullerdi. Kordona sıralanan am puller bahçedeki

ağaçların dallarını süslerdi. Direklere veya ağaçlara yerleştirilm iş büyük am­ puller ise sahneyi aydınlatırdı.

Mikrofon başında okuyan sanatçı

kendini şan slı sayardı. Yakaya takılan veya parm akların arasına sıkıştırılan gü­ nümüzdeki mikrofonlar o zaman olsa kim bilir ne yapar, nasıl şarkı söylerdi sa­ natçılar. Bunu, söyleşi sırasında Hami­

yet Yüceses’e anımsattım. Güldü:

3 KUŞAK BİR ARADA

Hamiyet Yüceses 1986 yılında bir konserinde M uazzez Abacı ve Yüksel Uzel İle birarada.

“ Mikrofon, lükstü bizim için. Çok mik­

rofonsuz okudum. Sadece ben mi? Safiye

Ayla, Münir Nurettin, Müzeyyen Senar, Mus­ tafa Çağlar da öyle. Neden sonra mikrofona

kavuştuk. Çiftlik Parkı’nda m ikrofonsuz oku­ yordum. Sanki se sle r çevredeki çam larda sallanırdı. M açka’dan dinlerlerdi. Genç sa­ natçılarım ız bunları duysa, inanm azlar san ırım .”

ARAP KEMANCININ

EVLENME TEKLİFİ

Anılarla doluydu Hamiyet. Yılların anı­

larıyla. Birini dinlem ek istedim kendisinden. “ O kadar çok ki, hangisini anlatayım size ?” dedi. B ir süre düşündü. G özleri yine halının motiflerindeydi. O ‘‘unutulm ayanların” için­ den birin çekip aldı:

“Sanki, dün gibi hatırlıyorum. 1952 yı­

lıydı. Beyrut Radyosu’nun davetlisiydik. 10 konser verecektik. Baron O teli’nin lobisinde otururken, bir garsonun başının üstünde taşıdığı kocaman kem anla yürüdüğünü gör­ dük. Birkaç dakika geçti. İçeriden keman sesi gelm eye başladı. B ir süre onları dinle­ dik. Fasıl bitince, arkadaşlara, ‘S izça lın , ben söyleyeyim de görsünler’ dedim. Otelde başladık konsere. Necati taksim yaptı. Ercü­

ment, tamburu ile harikalar yarattı. Sonra­

dan öğrendiğim e göre, bizi dinleyenlerin arasında M ıs ır’ın ünlü kem ancısı Sami Şav­

va da varmış.

Konserleri tam am layıp İstanbul'a dön­

dük. Yine Tepebaşı’ndayım. Ünlü kemancı

Sami Şavva arkadaşları ile birlikte gelip o

gece beni dinlem işler. Program dan sonra bir süre sohbet ettik. Lafı öyle getirdiler ki, onları eve, yem eğe davet etmek zorunda kaldım. B ir akşam evde m isafir ettim. Yedik, içtik. B ir ara Sami Şavva yanım a geldi. Dam­ dan düşercesine ‘Evli m isiniz?’ diye sordu. ‘E vliyim ’ dedim. Sanki, ben aksini söylem i­ şim, adam hiç çekinm eden Benim le evle­ nirseniz, size a ğırlığınız kadar altın verece­ ğim ’ dem ez mi? Hiç beklem ediğim bir teklifti bu. Gereken cevabı verdim. Arkadaşları ile beraber gitti. Gidiş, o gidiş. B ir insan hiç mutluluğunu para ile değişir m i?”

tazın

Tepebaşı'nda,

kışın Kristal'de

yedi yıl devamlı

çalışan Hamiyet

Yüceses, bugünkü

assolistlerin

neden uzun süre

sahnede

kalamadıklarını

şöyle anlatıyor:

"İ ş yapmıyorlar

da ondan.

Gazinoya müşteri

toplamayan

assolisti, patron

ne yapsın? Biz, bir

gazino ile

anlaşırken, alt

kadro değil, saz

isterdik"

U z u n süre

mikrofonsuz

okuduğunu

söyleyen sanatçı,

"Çiftlik Parkında

program

yaparken,

Maçka'dan

dinlerlerdi.

Çamlarda sesimiz

sallanırdı sanki"

diyor

--- ►YARIN

Zehra Bilir

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Etkin bir müşteri ilişkileri yönetimi için, organizasyonu yeniden yapılandırmak ve müşteri odaklı bir yapıya getirmek gerekmektedir3. Müşteriler artık

Banyo, Lavobe, çimento, demir, gaz, su, mecra boruları, her cins saçlar, alçı, kireç,.. çinko, tel ve

Çalışmamızda metabolik kontrolsüz diyabetik gruplarda klinik verilerin yanı sıra beta- glukuronidaz enzim aktivite düzeyi ile elastaz enzim konsantrasyonu metabolik

Herşeyden önce ‘Teknolojinin gelişmediği bir dönemde devamlı başkente gidemeyen  taşradaki  ordu  yöneticileri,  İstanbul’daki  merkez  daireleri  ile 

GeoRef, Geotitles, Geoscience Documentation, Bibliography of Economic Geology, Geo Archive, Geo Abstract, Mineralogical Abstract, GEOBASE, BIOSIS and ULAKBIM Database. TÜRKİYE

GeoRef, Geotitles, Geosicience Documentation, Bibliography of Economic Geology, Geology, Geo Archive, Geo Abstract, Mineralogical Abstract, GEOBASE, BIOSIS ve ULAKBİM.

Bu birim, kronik hastalıklardan biri olan diyabetik ayak hastalarının interaktif bilgi teknolojileriyle hasta takiplerinin periyodik olarak izlenmesi, bakım ve

“İşte şimdi yine Sör Lancelot gibi konuşmaya başladınız,” dedi Erica, keyifle. “İyi bir şövalye olmak için elimden