SOFRA • Bekri Çeşnici
••
ORTAgOY'DE
VITO
İtalyan havasının estiği keyifle yem ek yenecek bir restoran.
O
rtaköy'de çocukluğunun beş yılının kışlarını benim gibi geçirmiş olanlar bilirler, bindokuzyüzkırklı, elli li yılların Ortaköy u asude bir Boğaz köyü idi.
Boğaziçi'nin hemen girişinde, Topha ne'nin bitişiğindeki Fındıklı’dan şehzade ve sultanların ikametine ayrılmış "feriye sarayları" ile başlayan saraylar zinciri, ta- a Ortaköy'e kadar uzanırdı. Geçmişte va pur ya da "Ortaköy - Aksaray", "Bebek - Eminönü" tramvaylarıyla ulaşabilen Or- taköy’den sonra başlardı, sivil Boğaziçi.
Beşiktaş'tan, Ortaköy'e kadar uzanan, feriye sarayları ise okul binaları
na dönüşmüştü.
Bunların içinde Galatasaray Lisesi tam bir tıfıl okuluydu. Bu okulun hafta sonları, gri panto lon, sol cebinde sarı kırmızı GS kokardı işlenmiş lacivert ceket ve keplerle tatile çıkan, küçük öğ rencileri, okulun önünden geçen
"Şehir Hatları" vapurları kap
tanlarına, rıhtımın parmaklıkla rına dizilerek haykırırlardı:
-Kaaptan düdük... Kaaaptan düdük...
Babacan (ya da onlar o za man öyle sanırlardı) kaptan lar da, çocukların gönlünü hoş etmek için, sirene asıldık
larında, kıyıdan alkış sesleri ve se vinç çığlıkları yükselirdi. Okulun kı demlileri dördüncü ve beşinci sınıf öğrencileri ise geceleri, koca sobala rın ısıtmaya nafile uğraştıkları rutu betli yatakhanelerde, yorganları baş larına kadar çekip, sıcak evlerini anımsayarak için için ağlayan bu tı fılların, "çocukça" gösterilerini daha ter
lemelerine epeyce zaman olan bıyıkları nın altından gülerek izlerlerdi. Kolay mı, onlar o Boğaz kıyısındaki okulda tam dört ya da beş yıl geçirmiş koca insanlardılar.
Evet bindokuzyüz kırklı, ellili yılların Ortaköy u asude bir Boğaz köyü idi. Ve Ortaköy'ün simgesi Boğaz'ın da incilerin den biri olan, Abdülmecid tarafından 1854'te Nkogos Balyan'a yaptırılmış ba rok stildeki Ortaköy Camii idi. Cami ile iskele arasındaki küçük meydanda ise çı narlar ve çınaraltı kahvelerinden başka bir şey yoktu.
1980'li yılların sonuna doğru, İstan
bul'daki her şey gibi, Ortaköy'de bir deği şim geçirdi. Asude Boğaz köyünün cami ile iskele arasında kalan meydanı ile o meydandan ana caddeye uzanan sokakla rı, birkaç yıl içinde, modern "cafe"ler, bar lar, meyhaneler, ıvır zıvır satan, sokak sa tıcıları, katmer börekçiler, sandöviççiler, hatta gece kulüpleri ile doldu ve Ortaköy birden cıvıl cıvıl çağdaş bir "Babil Kule- si"ne dönüşüverdi. Artık Ortaköy meyda nında her sınıftan gençler cirit atıyorlar ve Ortaköy gezginleri herbiri kendi kafa larına göre uygun gördükleri yerlere takı lıyorlar.
Bunlardan biri de üç yıl önce açılmış ve çok tutulmuş olan Ceneviz Kahvesi. Müşterilerinin yaş ortalaması oldukça dü şük olan (bize göre tabii) Ceneviz Kahve- si'nde akşamın ilk demlerinden gecenin ilerlemiş saatlerine kadar, müzik sesleri fışkırır ve orada iğne atsanız yere düşmez.
Üç yıl önce burayı açan Mine Baysan bu yıl da Ceneviz Kahvesi'nin yanında
İtalyan Lokantası Vito'yu açmış.
Vito daha kapıdan içeri girer girmez sa rıyor insanı. Bu küçük dükkan, sahibesi nin zerafetine yakışır bir beğeni ile hazır lanmış, en küçük ayrıntıya kadar her şey zarif ve hoş. Üstelik yaz aylarında sıcak tan bayılmanızı önleyen bir air condition sistemi ile donatılmış.
Türkiye'de eskiden, malzeme bulmak güç hatta olanaksız olduğundan, yabancı mutfakları sunan lokantalar özentiden öteye gidemiyorlardı. Şimdilerde ise du rum değişti. Yine de bir sorun var. Her ül kenin ağız tadı kendine göre. Örneğin, I
talyan spagetti veya tagliattellalan, bizim makarna ve eriştelerimizden farklı ola rak, biraz daha diri olurlar. Ama bizim damak zevkimiz Italyan spagettisi ile ma karna arasında bir orta noktada buluştu ruyor, ülkemizdeki lokantalarda bu ürün leri. Aynı şeyi Vito için de söylemek müm kün. Bu bir kusur mu, yoksa adaptasyon mu onu bilemeyeceğim.
Vito, tam bir Italyan havasının estiği, özenti olmayan bir Italyan restoranı. Ama en iyilerinden değil. Ortanın üstünde diye tanımlayabiliriz. Ortanın üstünde, bir Italyan İokantasını da hiç yabana atılır olmadığını, pekala gidilip, keyifle yemek yenebileceğini anımsata lım...
Italyan geleneğine göre Vito’da yemeğinize bir antipasti ile baş layabilirsiniz. Deniz ürünleri sa latası, somon füme, Italyan usulü soğuk et çeşitleri (uydurma değil gerçek Italyan) yine ithal proşutto ile kavun veya roka ile yapılmış küçük et parçalan, parmejan pey niri ve zeytinyağlı çok güzel bir antre olan Carpaccio'yu deneye bilirsiniz. Bizim gittiğimiz akşam tadan dostlar carpaggio’yu çok be ğendiler. Ben de, beğendim. Gerçi La Toretta’daki daha güzeldi ama.
Spagettiler, tagliattelalar iyi.
Etlerinizin az pişmiş olmasını istiyorsa nız, bir kez belirtmekle yetinmeyin, garso nu ısrarla uyarın. Bu arada Italyan mut fağının en önemli lezzetlerinden biri olan
"ossobuco"nun neden listede bulunmadı
ğını da anlayamadım. Aynı şekilde yaz aylarında çok aranan soğuk çorba "gas-
paceio" da sunulmuyor.
Ama, "tiramisu" pek lezzetliydi. Bir da ha gidişimde "viskili incir"i de denemek isterim.
Yemek üzerine şarapla yemek için ıs marladığımız gorgonzola ise iyi değildi.
Yukarıda da belirttiğim gibi Vito orta nın üstünde bir Italyan lokantası. Üstelik çok ince zevkin ürünü olan dekorasyonu ile hoş da bir ambiance sunuyor.
Şenlikli Ortaköy ortamında, pek de ala gidip denenebilecek bir yer.
RlSTORANTE VİTO.
Osmanzade Sok. No: 13 Ortaköy Tel: 227 65 98
1 AĞUSTOS 1993 -FİESTA SAYFA 33 Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği