! : l
üneşin aslan burcuna gir* diği bugünlerde Türk ta* rihinin iki önemli sahi fes i 1 birbiri üstüne düşüyor. 1908 yılının 23 temmuzunda ilân edi len İkinci Meşrutiyet, 49 yaşına; 24 temmuz 1923 te imzalanan Lausaııne muahedesi 34 yaşına basıyor.
1908 Meşrutiyeti, 32 yıl gecikerek gelen 1878 Meşrutiyetinin yenilenme siydi. Mithat Paşaya Kanun-u Esa siyi ilân edeceğine söz vererek Sul tan Muradın boşalttığı tahta çıkan Abdülhamid, Kus bozgunundan son ra bu sözünü tutmadı. Kanun-u E - sasî, ancak salnamelerin başında ku ru bir kelime yığınından ibaret kal dı. Hayatının son yıllarında susan Namık Kemalin, Sultan Abdülâziz devrindeki «vatan ve hürriyet!» ier- yadı, bütün bu otuz iki yılın aydın Türklüğüne dinmiyen bir uyarma emri oldu. Oldu ama istibdad, şiir le, yazı ile, sözle yıkılmıyordu. Mem leket içinde ve dışında hürriyet i ati - yen genç Türkler, bütün gayretle - rine rağmen bir şey yapamadılar. Şüphesiz, bu şiirler, yazılı ve sözlü hürriyet özleyişleri boşa gitmiyordu. Rumelide bunlar, en kuvvetli yan kısını, Türk ordusu içinde buldu, lt- tihad ve Terakki Cemiyeti, genç Türk subaylarlle harekete geçebile cek bir kudret elde edince padişahı zorladılar. Padişah, korktu; kardeşi kardeşe kırdırmayı göze almadı, Ka- nu-u Esasiyi ikinci defa olarak ve elbette istemiyerek ilâna razı oldu.
1908 Meşrutiyeti, mütarekenin ilâ nı ve Osmanlı İmparatorluğunun Bi rinci Dünya Harbindeki yenilmesile sona erer. Çünkü bu andan itibaren Osmanlı devleti istiklâlini kaybet - miştir. Topu topu on yıl süıen bu dönem, tarihimizin en çetin olaylar la dolu olduğu bir devredir. Bulga ristan istiklâli, Bosna-Hersekin elden gitmesi, Girid meselesi, 31 Mart is - yanı, Padişahın indirilmesi, 'frablus- garb harbi, Aınavudluk isyanı, Bal kan Harbi ve Türklerin Avrupadan atılma hareketi, nihayet Birinci Dün ya Harbi ve yenilme... Balkan Har binin birinci safhasındaki rmıhaiı.fot iktidarı müstesna, bu devre, Ittihad
ve Terakki hâkimdir. Bütün iyi ni
yetlerine rağmen netice şudur ki, Osmanlı İmparatorluğu, lt'ihad ve Terakkinin kucağında can vermiştir. Avrupa büyük devletlerinin türlü si yasî ve İktisadî hırsları, doymak bil- miyen menfaat açlıkları, İttihad ve Terakkideki iyi niyetleri birbiri üs tüne boşa çıkarmıştır. Memlekette ne ittihad ve ne terakki imkânları gönül ferahlatacak şekilde gerçekleşmeden İttihad ve Terakki, tarihin karanlı - gına gömülmüştür.
Bu kısa dönem, olaylarla olduğu kadar her zaman için Türk milletine ibret verecek derslerle de doludur.
j Toy yaşlarıma rastiıyan bu yıllarda j en bunaltıcı buhranlar, o devir genç- ■ liğinin ruhunu sarsıp durmuştur. Bi- i zi yıkan; ne kötü idare, ne parasız d ık , ne lıarblerdi. Bizi «ne olduğu-
j muzu bilmemek» içimizden kemiri yordu. Kötü idare düzelebilir, para sızlığa çare bulunur, en korkunç | harblerin bile yaraları sarılabilirdi. | (İşte bugünkü Almanya!) Fakat ha- I yatının anlamı ve yönü belli cimi - yan bir insan topluluğu, kendini yı-
j
kılmaktan kurtaramazdı. Bu ıuh anarşisi;— Biz neyiz?
Sorusuna verilen şu cevablaıda kendini gösteriyordu:
1 — Biz, Ostcanlıyız!.. 2 — Riz, Müslümanız!.. 3 — Biz, Türkilz!.
Sonuncu cevabı sona koyuşum, o- nu Büyüyenlerin o zaman, en az olu- şundandır. Bu zorularm siyasî neti celeri de şöyle oluyordu:
1 — Kumu, Ermeıılsi, Bulgari vc diğer miüctleriie beraber yaşıyaıak | Osmanlı İmparatorluğunu devanı et- ı tirmek.
; 2 — Bütün İslâmlarla birleşerek
j «İttihad-ı İslâm» ı gerçekleştirmek. 3 — Dünyadaki Türklerin başına
tarihî gün
Y azanı Haşan
-
A ii Yücel
m e
Meşrutiyet inkılâbını ve Lozan’ı yapanları hürmetle
ve minnetle analım. Bu uğurda can verenleri Fatiha
larla yâd, yaşıyanlarma minnetlerimizi saklamıyarak,
kırık ruhlarını şâd edelim. Ancak böyle yaparak,
üstün karakterde bir Türk, dini bütün bir Müslüman
ve her mânasile insan olabiliriz
geçip bîr Türk bütünü vücude getir mek.
Eler üç düşünüşün realiteye uyma dığını Birinci Dünya Harbi olayları ispat etti. Şöyle ki:
1 — Osmanlı İmparatorluğunun Müslüman olmıyan unsurları bizden ayrılmak için istiklâl hareketlerine başvurmuşlardı.
2 — Önde Mekke Şerifi olmak üze re bazı müslim unsurlar, düşmanla birleşip bizi arkadan vurdular ve İs- tanbuldaki Halifenin çıkardığı «Ci - hâd-i F.kber» fetvasına fiirkten baş ka kimse kulak bile vermedi.
3 — Mensub olduğumuz Alman, Avusturya - Macaristan ve Bulgar devletleri ziimrcsile kendimizin kud retini hesublamadığımız için Turan yolunda, sayısını ancak Allahın bi lebildiği kadar Türk genci toprak - Iara serildi ve hiçbir fi'lî netice alı namadı.
Bizim gerçek uyanma tarihimiz, Atatürkle ve İstiklâl Mücadelesile başlamıştır. Bunu kafalarımıza, bu gün de ve yarın da, iyice yerleştir meliyiz. Ne hazindir ki, hâlâ bunu yapmağa davet edileceklerimiz var dır ve az sayılamaz. Bu inanç,
her-siyasî ve milli varlığımızın temeli olan ana prensiptir. Bu inanç, milli bilincin özüdür. Bunsuz hiçbir şey olamaz ve hiçbir şey olamayız.
Niçin bu, böyledlr?
Bu, böyledir; çünkü bizi istilâya, i vatanımızı elimizden almaya, kısaca sı bizi yok etmeğe karar vermiş düş manlara karşı, ancak kendi varlığı mızla, kendi insanımızla, kendi imanımızla karşı koymayı İs - j
tiklâl Mücadelesinde filî ola - 1 rak öğrendik. Şüphesiz, Atatürk bu işi kendi kendine yapmadı, yapa mazdı. Arkasında Türk milleti, ya nında fedakâr ve kıymetli arkadaş ları vardı. Fakat o arkadaşlar da iti- I raf ediyorlar, hattâ itirafa mecbur i
oluyorlar ki, Atatürk olmasaydı on ların da yapacakları, yapılmış olan* olamazdı. İstiklâl Mücadelesinin bi ze kazandırdığı, «müstakil Türk dev leti ve hür Türk milleti» dir. İşte otuz dördüncü yılına erdiğimiz «Lau- sanne Muahedesi» dünyaca kahul edi- i
len bu hükmün berâtıdır.
Şimdi bir saniye geriye Jönelim ve > Meşrutiyet devrinin bulut halindeki i inançlarına bir bakalım. İmparator - i luk yerine «millî» bir devlet geçtiği- ; ne göre «Osmanlılık» artık bir tarih j
olmuştur. Onda mesele kalmamıştır. Müslümanlık ve Türkiük hususları na gelince, birbirinin çelişiği değil, belki tamamlayıcısı olan o-ı iki fi kir, millî ruhta artık bağdaşmış bu lunuyor. Bugün rahatça şunu diyo ruz:
— Biz, Türk olarak Müsliimanız. işte son yılların İslâm dünyası! Bütün Müslüman milletler, istiklâl leri İçin istilâcılar ve sömürgeci-1 lerle savaşıyorlar, bizim 1919-23 te i yaptığımızı 1950-57 de yapıyorlar. Ör- j nek, biziz. Zulme isyan kuvvetini, 1 hepsi bizim zaferimizden almışlar- j dır. Müslümanlar, elbette kardeştir- | ler. Fakat kardeşler, başlıbaşlarma var olmanın yolundadırlar. Çünki ] başka türlü, yok olurlar. Aslında mi- j
sal olduğumuz bu misaller de gös termiştir ki, Türklük ruhu, diğer ; bütün kutsal ve medenî vasıflara öz i olmalıdır. Bunun yolu, geçmiş olay- | lan, bugün oluyorlarmış gibi duy mak ve düşünmek, yapılmış millî hizmetleri ve o hizmetleri edenleri bugün ve her zaman o işleri yapıyor ve başartyorlarmtş gibi hürmetle ve minnetle anmaktır. Meşrutiyet inkı lâbını ve Lsusanne’ı yapanları bu duygularla analım. Bu uğurda can verenleri fâtihalarla yâd, yaşayanla rına minnetlerimizi saklamıyarak kı rık ruhlarını şâd edelim. Ancak böy le yaparak, üştün karakterde bir ‘Türk, dini bütün bir Müslüman ve
her manasile insan olabiliriz.
Ta h a T o ro s Arşivi
Kadıköy Asliye Hukuk Hâkimi
KAZAÎ
ve
İLMİ
İÇTİHATLARLA
İTURK KAS3U39 SSESSÜİS!
İLGİLİ HUSUSÎ KANUNLAR
Aynî Haklara aid olarr İKİNCİ CİLDİ çıkmak üzeredir.
Lüks ve Repertuar cild - 1072 sahife - Fiatı 40 lira
NOT: 2 cild bir arada satılır. Evvelce birinci cildi almış olan ların. kitalı içindeki kuonnu göndermeleri rica nbtnnr.
İ S M A İ L A K G Ü N M Ü E S S E S E L E R İ
B i l u m u m
Mat b a a cı l ık ve K i t a p ç ıl ı k
işleri
Merkez: Caijalogiu Servilimescit S. 24 İstanbul-Tel. 22 09 68
f H A K K İ T A B E Y İ B e ya zı». O n Iv a rslIa C a d . Istan.
S a t ı ş v e r l e r i < MAK K f TAa EVt (Bat»sır> Ankara Cad. 4 (atan. * J î H A K K İ T A B E Y İ Y a m lıs a ra y la r SoK. 18 İsta n b u l
J l ğ u s t ö s
JieşidesUıdM
JRALIK PARA İKRAMİYELERİ
¿S
¡'MM.
lü
H
f í y n c a