Necip Usta 40 yıldan beri antikacılık yapıyor, eskiyi alıyor, eskiyi satıyor
■fÛl OD#
Eski eserle yeni ufuklara doğru
on yıl önce iki milyona bir şey almışım, orada duruyor, müşte ri geliyor ben 500 bine ve riyorum.
Madencilerin kullandığı kar pit lambasını yine madenciler alıyormuş. “ Nostalji” diye ko nuşuyor Necip Usta.
Gemici fenerlerini ise gençler, evlerine dekoratif süs olsun di ye.
Necip Usta’nın Kadıköy’deki dükkânı öylesine tıklım tıklım ki, kendisi bile neyin nerede olduğunu bilmiyor.
REFİK DURBAŞ________
Bir eski “ eser” ler galerisi... Avizeler, karakalem tablolar, “ sır” lan dökülmüş konsol ay naları, tedavülden kalkmış se maverler, “ Uzun Mehmet” dö neminden kalmış, karpitle ya nan madenci lambaları, gemici fenerleri, porselen meyve ta bakları, çay takımları, yılların küfü üzerinde bağdaş kurmuş bir su tulumbası, çapası, küre ği, kazmasıyla bir hırdavat yı ğını, bir telefon, bir gramofon, bir çift çarık, marpucu kırık nargileler, kristal camdan bir mücevher kutusu, ıbrıklar, mumlar ve mumlukları, tarihle rini unutmuş kül tablaları, kök boyalı yazmalar ve iki baş sa rımsak...
Daha saymakla bitmez nice bintürlü “eski” eşya...
Kadıköy çarşısının üst yama cında Tellalzade sokağının yu karı ucunda Necip Yüksel’in, çarşı esnafının deyişiyle “ Necip Usta” nm dükkâm...
Dükkân öylesine tıklım tık lım, neyin nerede olduğu öyle sine belirsiz ki kendi de bilmi yor, daha doğrusu unutmuş çevresini saran eşyaların kimli ğini...
Necip Yüksel, 53 yaşında. Tam kırk yıldır “ antikacılık” yapıyor. 13 yaşında Kapalıçar- şı’da başlamış bu işe. Bir Erme ni kuyumcunun yanında... Ku yumcu daha sonra dükkânı ka payıp Kanada’ya gitmiş. Necip Usta da Kadıköy bitpazarına...
İki yıldan beri de Tellalzade sokağında...
Dükkânın dip tarafında otu
ruyor. Çalışma masasının üze rinde büyük bir camekânlı do lap. İçi her türlü ıvır-zıvırla do lu: Kolyeler, yüzükler, iğne ku tuları, eski paralar, keratalar, krem kutulan...
Akmar Pasajı’nda bir müşte risi var, iğne kutusu topluyor.
Bir genç adam: Resim merak lısı...
Turhan Tandoğmuş: Bilgisa yar uzmanı, ama hatlara, tez hiplere düşkün... Kendi kütlan masa da arkadaşlarına armağan için alıyor.
Necip Usta’ya sattığı eşyala
rın benzerini ya da kimisini ken di evinde de kullanıp kullanma dığını soruyorum.
— Evde 10-15 parça kadar bir şey var. Ben burada bile neyin nerede olduğunu bilmiyorum. Gelip karıştıracaksın, ne alacak san kendin bulacaksın. Bir
Amerikalı vardı, arada bir ge lip hırdavatları toplardı. Şimdi lerde gözükmüyor, memleketi ne gitti galiba...
Kırk yılın tozu eşyaların yü züne sinmiş.
— Bazan unutuyorum, diye sürdürüyor Necip Usta, mesela
Necip Usta’nın bir merakı da domuz avına çıkmak. “ Gerçi domuz da kalmadı, o da antika olacak neredeyse” diye ekliyor. Türkiye’nin birçok yöresini do laşmış av bahanesiyle. Ama avm bir başka amacı da köylü lerden yazma, yastık türü eşya toplamak.
Tükenen “ antika” lardan bi ri de taş plaklar. “ Rutubetten çabuk bozuluyor taş plaklar” diyor Necip Usta.
Kim bilir nerede bulunur ar tık Tanburi Cemil’in, Münir Nurettin’in taş plakları?
Dükkânın en eski eşyasını so ruyorum Necip Yüksel’e.
Bir büyük avizenin altında duruyor:
— İşte, bu, diyor, 25 yıldan beri duruyor. 25 yıl önce 800 bin liraya almıştım. Bakara kristal. Ağırlığına şimdiki evlerin tava nı dayanmıyor. Burada da özel demirlerle tutuyorum.
Şimdiki fiyatını soruyorum, “ 25 milyon” diyor. Her yıla bir milyon ister gibi...
— Peki dükkân, diyorum, Necip Usta dükkâna böylece ne istersin?
— Say 250 milyonu, ne var ne yok hepsi senin olsun..