• Sonuç bulunamadı

Çırağan alemleri - Çırağan vakası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çırağan alemleri - Çırağan vakası"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÇIPLAK — ÇIR AĞ AN ÂLEMLERİ

491

ÇIRAĞ (D in -T a r.): bk. ÇERAĞ.

ÇIRAĞAIV ÂLEM LERİ, OsmanlIlarda yaz gecelerin­ de bahçelerde, meydanlarda, yazlık köşklerde, yalılarda ya­ pılan şenliklere, kara ve deniz kuvvetlerinin başarıları üze­ rine düzenlenen donanmalara verilen ad. Çırağan kelimesi Farsça «yağlı fitil, mum, kandil, ışık» anlamlarına gelen

çırağ ( çerağ) kelimesinin çoğuludur. XVI. yüzyılın sonla­

rından başlıyarak gelişen bu gece âlemleri özellikle Lâle Devri (b. bk.) adı verilen Nevşehirli Damat İbrahim Paşa­ nın sadrazamlığında, 1718 - 1730 yılları arasındaki zevk ve safa âlemleri için özel bir ad haline gelmiştir. Çırağ safası, çırağ sohbetleri ve bezm - i çırağ adları ile Türk yaşayışın­ da, edebiyatında ve müziğinde yer alan bu eğlenceler, II. Selim (1566- 1574) devrinden başlıyarak gittikçe artan bir ilgi görmüş, Lâle Devrinde en yüksek seviyesine ulaşmış, Patrona Halil ayaklanması ile biraz tavsamışsa da, yeniden I. Abdülhamit (1774- 1789) zamanından III. Selim (1789- 1807), II. Mahmut ( 1808 - 1839 ) devirleri sonuna kadar İstanbul halkı ve ileri gelenleri tarafından zevkle düzenlen­ miş, ancak Tanzimatla başlıyan Batı etkisi altındaki zevk ve eğlence anlayışı ile yavaş yavaş bırakılarak unutulmuştur.

Ç. Â. imparatorluğun zenginleşmesi, taassubun zayıf laması, halkta eğlence eğiliminin artması ve hayat anlayışı­ nın değişmesi sonunda gittikçe gelişen bir akım halini al­ mıştır. Özellikle yaz gecelerinde düzenlenen bu âlemler, Bursa ve Edirnede gelişen bahçe mimarisinin İstanbulun çok elverişli tabiî yapısına ve iklimine uyarak büyük bir ge­ lişme göstermesinin sonucu olmuştur. Ç. A. Istanbulda, im­ paratorluğun merkez sitesini meydana getiren halk tabakaları arasında, padişahtan başlıyarak vezirler, yüksek memurlar, şairler, yazarlar, çalgıcılar ve her çeşit halk tarafından yıllar boyunca benimsenmiş ve zevkle sürdürülerek ayrı bir kültür anlayışının doğmasına yol açmıştır. Nitekim Osmanlı mima­ risinde. süsleme sanatlarında klâsik devri kapatan şükûfe (Far. = çiçek) kavramının bu kültürle derin bir bağlantısı vardır.

Ç. A. uzun yıllar boyunca İstanbulun bütün gezinti ve eğlence yerlerinde mevsime ve zamana göre birbirlerini ko- valıyarak zincirleme devam etmiştir. Bu yerler arasında Kâğıthane, Haydar Paşa Bahçesi, Bayram Paşa Çayın, Be­ bek Bahçesi, İstinye, İstavroz Bahçesi, Devetdar Mehmet Paşa Bahçesi, Kanlıca çok tanınmıştır. Bu bahçelerdeki genel gezinti yerlerinde düzenlenen bu eğlencelerin ya­ nı başında saray ve yalı bahçelerinde de ileri gelenlerin düzenledikleri çırağ safaları anılmaya değer. Bu yalı ve saraylardan en önemlileri: Saray - i Âmire - i Sultanî bah­ çelerinin dışında, XVIII. yüzyılda Melek Ahmet Paşa Sara­ yı, Sadreddinzade ve Ebus - suud Efendi yalıları, Fındıklı­ da Emn - âbâd (yapılışı: 1724 - 1725), Dolmabahçe sırtları üzerindeki Bayıldım Köşkü (K a sr-i Cihânnümâ, Sâyebâni Hümâyûn), I. Ahmet'in doğduğu, IV. Murat’ın şair Nefî'yi

taşlamalarından dolayı ilk olarak cezalandırdığı Beşiktaş Sahilsarayı (XVII. yüzyıl sonunda K a sr-i Zibâ adı ile IV. Mehmet tarafından yeniden yaptırılmış, XVIII. yüzyıl­ da ise I. Mahmut tarafından onartıldığı tarihte Kasr-i Dil­ ara adını almıştı). Kazancıoğlu Bahçesinde yaptırılan saray ise, yapıldığı tarihten sonra çırağ toplantılarının hemen he­ men merkezi olmuş, son şekli ile Abdülâziz tarafından yeni­ den yaptırılarak İkinci Meşrutiyet devrinde yanmış olmakla birlikte kalıntıları dahi Çırağan Sarayı (b. bk.) adını sakla­ makta devam etmiştir. Bu saray özellikle III. Ahmet tarafın­ dan pek çok sevilerek Lâle Devrindeki eğlencelerin başlıca yerlerinden biri olmuştur. Ortaköyde , Neşât - âbâd (yapılışı: 1725 - 1726) ile Selim Paşa Yalısı (Mimar Melling’in eseri olup I. Abdülhamit devrinde yapılmıştı), Kuruçeşmede Kasr-i Süreyya (yapılışı: 1726), Esim Sultan (1763), Atiye Sultan (1838) yalıları, Bebekte Hümâyûn - âbâd ve Balta Limanında III. Selim devri ileri gelenlerinden Yusuf Ağa köşkü son devir çırağ eğlencelerinin merkezi olarak tanınmıştır. Emir- gândaki Emir Güne kasrı ile Beykozdaki Özdemiroğlu Os­ man Paşanın eseri olup III. Murat’a sunulan Iran mimarisi tarzındaki Sultaniye kasrı ise çırağ eğlencelerinin ilk dev­ resine ait kalıntılardır. Çubukludaki Feyz - âbâd, Kanlıcada- ki yalı ve köşkler arasında Amcazade Hüseyin Paşa, Ana­ dolu Hisarındaki Devetdar Mehmet Paşa sarayları (Şen cep­ heli, Küçüksu) ile Revan Seferinden sonra doğan IV. Mu­ rat'ın biricik şehzadesi Mehmet adına yapılan şenliklerle o günden bu güne adı Kandilli olarak kalan kıyı boyu, I. Mah­ mut zamanında yaptırılan Nev - âbâd kasrı ve Beylerbeyin­ deki Ferah - fezâ Kasrı ile Üsküdarda Kavak Sarayı, Boğazi- cinde zaman zaman bu eğlencelerin merkezi olmuştur. Surlar dışındaki Bayram Paşa Çayırı ile Kâğıthanedeki Sadâbâd, Nişât - âbâd, G'ülşen - âbâd v. b. saray ve kasırlardı da zaman zaman bu çeşit eğlenceler yapılmıştır. Ç. Â. sadece bir bah­ çe zevki, bir su, mimari ve ışık ahengi değildir. Bu âlem­ ler, Türk musikisi, Türk şiiri, Türk kültür ve edebi­ yatı ile bir bütün meydana getirir. Türk zevkinin ve İstan­ bul kültürünün canlı bir örneği olarak bu âlemler, yalnız imparatorluğu meydana getiren çeşitli toplumlar! değil, Avrupa kültürünü de etkilemiştir. Ç. Â. yüzyıllar boyunca Nev’îzade, Fennî, Rahmî, Sâcidî, Neccârzade, Nedim, Şeyh Galip, Endeıûnî Fâzıl ve Vâsıf ve başka yüzlerce şair için bir esin kaynağı olmuş, Kemânî Mehmet Ağa, İsmail Çavuş, Hafız Abdullah Ağa, Hammamîzade İsmail Dede, Dellâl- zade gibi bestecilerin duygularını ve sanatlarını göstermele­ rine yol açmıştır. Ç. Â. nden günümüze kadar gelen hâtı­ ralar, fıkralar bugün bile o âlemlerin şairler ve besteciler tarafından bir hayal dünyası içinde anılmasına yol açmak­ tadır. Yahya Kemal Beyatlı bu özlemi dile getiıdiği gibi, Abdülhak Şinasi Hisar bu âlemlerin son pırıltılarını akset­ tirmiş, Münir Nurettin Selçuk da besteleriyle o devri dile getirmiştir.

İmparatorluk devrinde İstanbul halkı Ç. Â. ni düzen­ lemek için her vesileden faydalanırdı. Başta padişah ol­ mak üzere bütün İstanbulca, Osmanlı ordularının sınırlarda elde ettikleri başarılar, donanmamızın zaferleri, şehzadelerin doğumları, padişah kızlarının evlenmeleri, şehzadelerin sün­ net düğünleri, dinî bayramlar, kandiller, padişahların cü- lûsları, genel donanmalar için fırsat bilinir, ayrıca özel günler için de eğlenceler düzenlenirdi. Ç. Â. nde olayların önemine göre 3 günden 7 güne kadar donanmalar, hükümet emri olarak halka bildirilir ve bu gecelerde şehir ve Boğaz bir ışık deryası içinde kalır, başta mehterhane olmak üzere bütün vezirlerin mehterleri meydanlarda konserler verir,

(2)

492

ÇIRAĞAN ÂLEMLERİ — ÇIR AĞAN VAKASI

t

t

f

paşalar konak kapılarını halka açarak ziyafetler verir, özel toplantılar ise yeni kasideler, bahariyeler, kudûmiyeler, tebrikiyeler, yeni gazeller, yeni şarkılar ve ezsilerin yaratıl­ masına yol açardı. Yaz ramazanlarında ise, bu eğlenceler günün mânevi havasının aksine sahur zamanına kadar neşe içinde geçerdi.

ÇIRAĞAN SARAYI, İstanbulda Beşiktaş ile Ortaköy arasında Osmanh hükümdarı Abdülâzizin yaptırdığı büyük saray. Bu sarayın projesini saray mimarı Nigoğos Balyan hazırlamış, yapılmasını bu mimarın oğulları Sarkis ve Agop Balyan üzerlerine almışlardır. Ç. S. nın yerinde öteden beri birtakım sahilhaneler, yalılar ve saraylar yaptırılmıştı.

Lâle Devrinde burada Sadrazam Nevşehirli Damat İb­ rahim Paşanın eşi Fatma Sultanın büyük bir yalısı vardı. Bu yalıda ziyafetler verilir, sabahlara kadar süren

eğlence-ve güzel bir saray yaptırmak istemişse de, buna fırsat bu­ lamamış, sadece sarayı onartabilmiştir. II. Mahmut da yaz aylarını bu sarayda geçirmiş, sarayın bahçesini genişletmiş ve bazı yeni ahşap yapılar katarak sarayı büyütmüştür. Ab- dülmecit de yaz aylarında bu sarayda oturmuştur.

Beşiktaş ile Ortaköy arasında büyük bir alanı kaplı- yan Ç. S., 5 büyük daireye ayrılıyordu.

Dolmabahçe Sarayı (b. bk.) yapıldıktan sonra Abdül- mecit, güzel ve kârgir bir saray yaptırmak üzere Ç. S. m yıktırmıştır. Abdülmecit bu isteğini gerçekleştirmeden ölmü', onun yerine geçen Abdülâziz burada mermerden ve cep­ heleri çok süslü bir saray yaptırmıştır. 750 m lik kıyı boyun­ ca uzanan bir alanda Osmanlı Rönesansı üslûbunda yapıl­ mış olan bu yeni Ç. S. na Abdülâziz 1866 da taşınmıştır. Sarayın içi, dışına göre daha süslü ve gösterişliydi. Ç. S. nın yapılmasına bir buçuk milyon altın harcandığı gibi,

ÇIRAĞAN SARAYI: Yanmadan önce

ler ve şenlikler yapılırdı. Çtrağan kelimesi bu devirde «gece şenlikleri» ve «kandil donanması» anlamlarına kullanılmış, bu çeşit şenliklerin yapıldığı saraylara bu ad verilmiştir. Lâle Devrinin tanınmış hükümdarı III. Ahmet de bu eğlen­ celere ve toplantılara daima katılırdı.

Ç. S ., Lâle Devrinden sonra da hükümdarlar ve sad­ razamlar tarafından kullanılmıştır. I. Mahmut bu sarayı onartıp zaman zaman burada oturmuştur. Devrin sadrazam­ ları da bu sarayda Fransa ve Avusturya elçilerine ziyafetler vermişlerdir. Ç. S ., sonraları III. Selimin kız kardeşi Bey­ han Sultana, daha sonra da III. Selime geçmiştir. III. Selim yaz aylarını bu sarayda geçirmiştir. III. Selim, burada yeni

ÇIRAĞAN SARAYI: Eski hali

Tophane, Tersane ve Hazinei Hassa gelirleri ile Mısırdan alınan paralar da bu masrafa eklenmiş, böyle olduğu halde para yetmemiştir. Bu yüzden birçok dedikodular çıkmıştır. V. Murat kısa süren saltanatından sonra II. Abdülhamit tarafından Ç. S. na hapsedilmiş ve 28 yıl burada yaşamıştır. V. Mutat hapsedildikten bir süre sonra Ali Suavî (b. bk.) Ç. S. m basarak V. Muradı tekrar padişah ilân etmek iste­ mişti (bk. ÇIRAĞAN VAKASI).

Ç. S. , 14 kasım 1901 de Mebusan Meclisine toplantı yeri olarak verilmiştir. Bu tarihlerde 5 milyon lira değeri olduğu tahmin edilen Ç. S., 19 ocak 1910 günü çıkan yan­ gında yanmıştır. Kalıntıları bugüne kadar gelmiştir.

ÇIRAĞAN VAKASI, 20 mayıs 1878 de, Osmanh hü­ kümdarlarından V. Muradı yeniden tahta çıkarmak istiyen Ali Suavi (b. bk.) nin önderlik ettiği ayaklanma. Ali Suavi, bu olayda, Osmanlı - Rus Harbi yüzünden Balkanlardan ka­ çıp İstanbula sığınan göçmenlerden de faydalanmıştır. Ali Suavi, Ç. V. ndan bir gün önce «Basiret» gazetesinde ya­ yınladığı kısa bir mektupla hem adamlarına parola vermiş, hem de ertesi gün yapacağı büyük iş hakkında üstü kapalı olarak dikkati çekmek istemiştir.

İçlerinde Filibeli Ahmet Paşanın da bulunduğu beş yüzden fazla bir kalabalık, Çırağan Sarayı yakınındaki Me­ cidiye Camii önüne geldikleri sırada, Ali Suavi de bir kısım adamlariyle Kuzguncuk’tan mavnalara binip Çırağan Sarayı rıhtımına çıkmıştır. Ali Suavi, sarayın rıhtım tarafındaki muhafızların silâhlarını toplayıp saraya girmeğe çalışırken, Mecidiye Camii tarafındakiler de sarayın paşa dairesi ile

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Cenaze 18 Haziran 2000 Pazar günü Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazına müteakip Mafyan.

elim kanda da olsa giderim, benim için büyük bir zevktir.”.. Soprano A lis Manukyan Erme­ ni toplumuna yabancı olan mü- sikseverlerin de yakından tanı­ dığı

Rowley’nin bir eserinden kısa bir bölü­ mün ardından İtalyan besteci Giovanni Battissa Pergolesi’nin (1710-1736) Sici­ liana “Nana” adlı eseri yer

Anket sorularına ver len cevaplar le demografik özell kler arasındak l şk y ölçmek ç n yapılan K Kare test sonuçlarına göre, bağımsızlık kavramı le c ns

alikamas Balıkçısı’nın yeğeni, aktris Şirin Devrim’in, eski İstanbul’u, Cevat Bey’i ve Şakir sülalesininressamlarıyla, şairleriyle, askerleriyle diğer fertlerini

Bu nedenle de hisse senetleri ilk halka arz edildiklerinde gerçek değerinin altında bir fiyattan satılabilmektedir ya da firmalar düşük fiyattan halka arzı

有效的資訊素養教育,則依賴校園中各利益團體與資訊專家和學科專家合作,才 能透過創新的課程設計來培育學生的資訊素養。 (註

Tıpkı, Kâzım Karabekir Paşa’nın fedakâr eşi Iclâl Hanım’ın de­ de yadigârı pırlantısını, saatini sattırması gibi!.. Ama, hepsinin arkalarını