• Sonuç bulunamadı

Kısasü’l-Enbiya’da Sayı Sistemleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kısasü’l-Enbiya’da Sayı Sistemleri"

Copied!
38
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

23

Sümeyra ALAN

ÖZ

Somut göründüğü kadar soyut kültürü de içinde barındıran sayılar, insanlığın tarihi kadar eskidir. Dilin var oluşuyla birlikte her kültür kendi yaşam ve hayat tecrübeleri neticesinde sayılara bir takım giz-li anlamlar ve kudsiyetler yüklemişlerdir. Bu durumun oluşmasında folklor, edebiyat, müzik, din, inanış gibi kültür ögeleri de etkili ol-muştur. Bir toplumda kullanılan sayılar yahut sayı sistemleri ince-lendiğinde o toplumun inanışlarını, geçmişten günümüze aktarılan tarihî birikimlerini, yaşadıkları coğrafî bölgelerdeki oluşturdukları ve etkilendikleri kültürlerden izleri de görebilmek mümkündür. Öyleyse sayılar ve sayı sistemleri; dil içerisinde belirli oranda olsalar da top-lumların hayatında önemli bir rol oynarlar ve her toplumun kendini ifade edebildiği bir sayı sistemi vardır. Köktürk dönemi metinlerin-de görmeye başladığımız sayı sistemimiz sırasıyla Uygur, Karahanlı, Harezm-Kıpçak, Çağatay ve Osmanlı dönemi metinlerinde evrilerek günümüzdeki şeklini almıştır. Harezm Türkçesi dönemi de bu dönem-ler içerisinde önemli yere sahiptir. Bu döneme ait metin olan

Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā, Nāṣirü’d-dīn bin Burhānü’d-dīn Rabġūzī tarafından kaleme

alınmış bir peygamberler kıssasıdır. Aynı zamanda siyer özelliği de taşımakta olan eser, Arapçadan Farsçaya yapılmış bir tercümenin Türkçeye uyarlamasıdır. Müellif, Ḳıṣaṣ-ı Rabġūzī adını verdiği ese-rini 709 (1309-10) yılında yazmaya başladığını, gece gündüz yoğun bir şekilde çalışarak 710’da (1310-11) tamamladığını ve Nāṣirü’d-dīn Toḳ Buġa’ya sunduğunu belirtir. Tanrı’ya hamdüsenâ, bir na‘t-ı şerif

* Arş. Gör., Erzurum Teknik Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Erzurum/Türkiye

E-posta: sumeyra.alan@erzurum.edu.tr, ORCID: 0000-0002-4406-2022, DOI: 10.32704/erdem.749011 Makale Gönderim Tarihi: 20.02.2019 * Makale Kabul Tarihi: 17.10.2019 * (Araştırma Mk.)

(2)

24

ve Toḳ Buġa’nın methiyesiyle başlayan Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā’da kâinatın yaratılışına temas edildikten sonra Hz. Âdem’den itibaren bütün pey-gamberlerin kıssaları ile Hâbil ve Kâbil, Hârût ve Mârût, Avac b. Annâk, Kârûn, Sâmirî, Ashâb-ı Kehf ve Fil Vak‘ası gibi çeşitli kıs-salara yer verilmiş, Hz. Peygamber’in siyeri geniş biçimde anlatıl-mış, dört halifenin faziletleri zikredilmiştir. Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā’nın pek çok nüshası bulunmaktadır. Bu nüshalar arasında eserin en eski ve dönemin dil özelliklerini en iyi yansıtan nüshası olarak British Mu-seum’daki (Londra) nüshadır. Harezm Türkçesiyle kaleme alınan

Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā üzerine metin neşrinden dil çalışmalarına, edebiyat

tarihi çalışmalarından üslûp çalışmalarına varıncaya değin çeşitli tür ve miktarda çalışmalar yapılmıştır. Yapılan çalışmalara katkı sağla-mak amacıyla kaleme aldığımız bu sağla-makalede; Aysu Ata tarafından ya-yımlanan Nāṣirü’d-dīn bin Burhānü’d-dīn Rabġūzī, Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā

(Peygamber Kıssaları) adlı eser temel alınmış, Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā’da

yer alan sayı sistemleri birbirinden farklı başlıklar altında incelenerek ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. Metinler; Al-Rabghūzī The Stories of

the Prophets Ḳiṣaṣ al-Anbiyā: An Eastern Turkish Version adlı eserle

de karşılaştırılmış, okuma farklılıkları belirtilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda bu nadide eserde geçen sayı sistemlerine ufak da olsa bir ışık tutulmaya çalışılmıştır.

Anahtar kelimeler: Sayı sistemi, miktar ifadeleri, Peygamber Kıssa-ları, Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā.

(3)

25

Number Systems in Ḳıṣaṣ Al-Anbiyā

ABSTRACT

The numbers, which include abstract culture as well as concrete looks, are as old as the history of humanity. With the existence of language, each culture has placed several hidden meanings and attributes on the numbers as a result of their own life and life experiences. In this situation, folklore, literature, music, religion, belief, such as cultural elements have been influential. When the numbers or number systems used in society are examined, it is possible to see the beliefs of that society, the historical accumulation transferred from the past to the present, and traces of the cultures they formed and influenced in the geographical regions where they lived. So numbers and number sys-tems play an important role in the lives of societies, even though they are at a certain rate within the language, and every society has a sys-tem of numbers that can express itself. Our number syssys-tem, which we started to see in the Kokturk period texts, has evolved into the Uigur, Karakhanid, Khorezm-Kipchak, Chagatai, and the Ottoman period texts. The period of Khorezm Turkish has an important place in these periods. The text of this period, Ḳiṣaṣ al-Anbiyā, is a story of prophets written by Nosiruddin Burhonuddin Al-Rabghūzī. The work, which also has a prophetic biography characteristic, is an adaptation of a translation from Arabic to Persian into Turkish. The author states that he began writing his work called Ḳiṣaṣ Al-Rabghūzī in 709 (1309-10), and completed it in 710 (1310-11), working extensively day and night, and presented it to Nosiruddin Tok Buga. The work titled Ḳiṣaṣ al-An-biyā begins with the praise of God, a poem praising the Prophet Mu-hammad (s), and praise Tok Buga. After the creation of the universe is explained in the work, after the stories of all the prophets from Adam to Abel, and Cain, Hārūt and Mārūt, Avac b. Annāk, Croesus, Sāmarí, Seven Sleepers, and Ām al-fīl (year of the Elephant) are given var-ious stories. The prophetic biography of the Prophet (s) was widely described and the virtues of the four caliphs were mentioned. There are many copies of Ḳiṣaṣ al-Anbiyā. Among these copies is the one in the British Museum (London), which is the oldest of the works and best reflects the linguistic features of the period. There have been various types and quantities of works on Ḳiṣaṣ al-Anbiyā written in Khorezm Turkish, ranging from text to language studies, from liter-ary history studies to stylistic studies. The number systems in Ḳiṣaṣ al-Anbiyā are examined under different headings and given in detail in this article, which we have written to contribute to the work done;

(4)

26

Prophet) published by Aysu Ata is based on the work. The texts were

also compared to the work called Al-Rabghūz ī The Stories of the

Prophets Ḳiṣaṣ al-Anbiyā: An Eastern Turkish Version, with

differ-ences in reading indicated. As a result of the examination, a light was tried to be shed on the number systems mentioned in this rare work. keywords: Number system, quantity statements, Stories of the Prophet, Ḳiṣaṣ al-Anbiyā.

(5)

27

Giriş

D

ünya dillerinde görüldüğü gibi Türk dilinin de kendine özgü sayı sis-temi vardır. Bu sayı sissis-temi ilk olarak Köktürk metinlerinde karşımıza çıkmaktadır. Türk dilinin sayı sisteminde sayılar, tek kelime veya kelime grubu hâlinde yapılan sayı sözcüklerine dayanmaktadır.

Sevim Yılmaz Önder, tek sözcük hâlinde bulunan sayıların, sayı sistemi-nin en basit parçasını oluşturduğunu; Türk dillerinde genellikle tek kelime hâlinde olan sayıların 1-9, 10-90, 100-1000 arasındaki sayılar olduğunu ifa-de etmektedir. Ayrıca bunlara ek olarak tümen ‘10.000’ ve günümüz Türk dillerinde kullanılan milyon, trilyon, katrilyon kelimelerini de tek kelime hâlindeki sayılara dâhil etmektedir. Kelime grubu hâlinde bulunan sayı söz-cükleri hakkında ise, yeni sayı adları oluşturulurken toplama, çıkarma ve çarpma olmak üzere üç farklı yöntemin kullanıldığını, bu yöntemlerin bir kısmının “onlu sistemde edatsız toplama ve çarpma” gibi birçok dilde kul-lanılırken, “bir üst onlu sistemde toplama ve çıkarma” gibi bazı yöntemlerin ise sadece belli dönemlerde ya da belli dil ve lehçelerde görüldüğü görüşünü belirtmektedir (2003: 485-494).

Muharrem Ergin, Eski Türkçede sayı grubunun iki farklı şekilde oluşturul-duğundan bahsetmektedir. İlki bir üst onlu sayı sistemi olarak adlandırılan sayı sistemidir. Bu sistemde arada kalan ve sayı grubu ile karşılanması gere-ken sayının sonraki tek sayıdan faydalanılarak ifade edilir. Önce küçük sayı alındıktan sonra arkasına sonrasında büyük tek sayı getirilirdi: üç otuz ‘yirmi

üç’, bir kırk ‘otuz bir’. İlaveli sayı sistemi olarak adlandırılan ikinci sayı

sisteminde ise bugünkü gibi önce büyük sayı getirilir, ona bir artuḳı ‘fazlası’ kelimesi ilave edildikten sonra ardından küçük sayı getirilirdi: on artuḳı bir ‘on bir’, otuz artuḳı üç ‘otuz üç’ (2013: 391-92).

Karahanlı Dönemi’ni Eski Türkçenin son dönemine dâhil eden Selin Şenay-soy ise; bu dönemdeki sayı sistemlerinde bir üst onlu sayı sistemi, ilaveli sayı sistemi gibi sistemler unutularak günümüz sayı sistemine geçildiğini ifade eder ve Kutadgu Bilig’den On iki ükek ol bularda adın kayu iki evlig

kayu birke in. “Bunlardan başka bir de on iki burç vardır; bunlardan bazısı

iki evli, bazısı tek evlidir” örneğini verir (2016: 24).

Eski Anadolu Türkçesi ile Orta Türkçe Dönemi’nin başlangıç yazı dilleri-ni oluşturan Harezm Türkçesinde de sayı sistemleri günümüzdeki şekliyle devam etmektedir (Ata, 2016: 17). Ancak bir üst onlu sayı sistemi ile ila-veli sayı sisteminin unutulmuş olduğu değil bu dönemde de devam

(6)

etmek-28

te olduğu gözlemlenmiştir. Makalemizde sayı sistemlerini incelerken temel alacağımız Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā adlı eser de Harezm Türkçesi Dönemi’ne dâhil edilmektedir.

Ḳısaṣü’l-Enbiyā, adından da anlaşılacağı üzere peygamber kıssalarını konu

alan siyer-i nebevî türünden bir eserdir. Nâsırü’d-dîn bin Burhânü’d-dîn Rabgûzî tarafından 1310 (H. 710) yılında yazılmış ve Nâsırü’d-dîn Tok Buga’ya sunulmuştur (Ata, 2016: 25-26). Eserde peygamberlere ve din büyüklerine yazılmış kasidelerden ve mâni-tuyug şeklindeki dörtlüklerden başka aşk, tabiat gibi konuların işlendiği manzumeler de bulunmaktadır (Ar-gunşah-Sağol, 2014: 166).

Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā’nın birden fazla nüshası mevcuttur. Londra British

Museum’da bir (1), Rusya’da Leningrad’da altı (6), İsveç’te Uppsala Üni-versitesi Kütüphanesinde bir (1) ve yine İsveç Lund ÜniÜni-versitesi Kütüpha-nesinde bir (1) tane olmak üzere İsveç’te toplam iki (2), Paris Bibliothėque Nationale’de bir (1) ve Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bir (1) tane olmak üzere eserin şimdiye kadar tespit edilebilen toplam 11 nüshası vardır. Bu nüshalar arasında eserin en eski ve dönemin dil özelliklerini en iyi yansı-tan nüshası, Londra British Museum’daki yazma nüshadır. Danimarkalı Türkolog K. Grønbech, bu nüshanın tıpkıbasımını yayımlamış1, Aysu Ata

da bu nüsha üzerine lisansüstü çalışmalar yapmıştır2. İlerleyen dönemdeki

yeni araştırmalarla birlikte eserin başka nüshalarının olduğu da doğrulan-mıştır. Avni Gözütok, Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā’nın bilinen nüshaları dışında, hepsi XIX. yüzyıla ait yedi el yazmasının Özbekistan’da olduğunu, buna ek olarak Kazan Devlet Üniversitesi Kütüphanesinde dört el yazmasının bulunduğu-nu, bunlardan üçünün müstensih, istinsah edildikleri yıl ve yer bilgisinin ol-madığını bildirmiştir (2008: 2). Ali Cin ise, günümüzde mevcut olan diğer nüshalarla karşılaştırmalı şekilde yapmış olduğu bir araştırmasında

Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā’nın Tahran nüshasının da bulunduğunu belirtmiştir (2010: 237).

Çalışmamıza konu olan Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā adlı eserde yer alan sayılar; asıl

(ba-sit) sayılar, sıra sayıları, topluluk sayıları, üleştirme sayıları, katlama sa-yıları, belirsizlik sayıları olmak üzere altı ana başlıkta ayrıntılı bir şekilde

incelenmiş, eserdeki kullanım sıklıkları ek bilgi yahut grafikler hâlinde veril-meye çalışılmıştır. Sayılara dayalı yapılan bu ayrıntılı incelemenin yanı sıra çalışmamız için temel aldığımız Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā3 adlı eserde böyle hacimli

bir eseri çalışmanın zahmeti nedeniyle gözden kaçan bazı eksiklikler sonnot-lar bölümünde verilmiştir. Metnin tercümesi için Boeschoten ve O’Kane’nin

(7)

29

Version adlı eseri temel alınmış olup okuma farklılıkları yine belirtilmiştir.

Bo-eschoten ve O’Kane’nin çalışmasında yazı çevirimi harf çevirimine ışık tut-maktadır. Ancak çalışmamıza bu usul sadeleştirilerek dahil edilmiştir.

SAYILAR

1. Asıl (Basit) Sayılar

Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā’da asıl sayı sözcükleri olarak “bir, ėki~ėkki, üç, tört, bėş,

altı, yėti~yėtti, sekiz~sekkiz, toḳuz, on, yėgirmi, otuz, ḳırḳ, ellig, altmış,

yėtmiş, seksen, toksan, yüz, miŋ” örnekleri alınmıştır. Asıl (basit) sayılar,

me-tinde en fazla kullanım sıklığına sahip olan sayı sözcükleridir.

Bir ‘bir’

Sāre (18) Hāzer ḳızı ėrdi. Ba‘żılar aymışlar: Nemrūd ḳatında bir uluġ bėgniŋ ḳızı erdi. ‘Sâre, Hâzer’in kızıydı. Bazıları ise Nemrûd’un hizmetindeki bir

ulu beyin kızı olduğunu söylemişlerdir.” (Ata, 1997, I: 43r17-18).

Sara [18] Haran ḳızı ėrdi. Baʿżılar aymış-lar: Nemrud ḳatında bir uluġ beg-niŋ ḳızı ėrdi. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 77) “Sarah was Hārān’s

daugh-ter. Some have related: She was the daughter of a great lord from among Nimrod’s retainers.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 89).

Ėki~Ėkki ‘iki’

Ėkisi yolġa kirdiler ėki yıġaç4 yer bardılar, Mūsį aydı: “Men aç boldum

yö-riyü (7) bilmes men; ṭa‘ām kerek,” tėp olturdı. “İkisi yola çıktılar. İki fersah

yürüdüler. Mûsâ, ben acıktım daha fazla yürüyememiyorum yemeğe ihtiya-cım var, deyip oturdu.” (Ata, 1997, I: 130r6-7).

İkki-si yolġa kirdiler. İkki yıġaç yer bardılar. Musa aydı: “Men aç boldum

yöriyü [7] bilmes-men; ṭaʿam kerek,” teb olturdı. (Boeschoten, O’Kane,

2015, I: 271). “The two of them went on their way. They walked two para-sangs. Moses said: “I’ve become hungry. I can’t march further; I need food.” And he sat down.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 315).

Üç ‘üç’

Ol ḥālde Cālūt yarıḳ keymiş erdi, üç batman5. Çıktı, aydı kim: “Sançışalıŋ.”

“Bu arada Câlût, üç batman ağırlığındaki zırhını giymişti. Öne çıktı. Savaşa-lım! diye bağırdı.” (Ata, 1997, I: 133r13).

(8)

30

Ol ḥalda Calut yarıḳ keymiş ėrdi, üç batman. Çıḳtı, aydı kim: “Sançışalıŋ.”

(Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 277). “In the meantime, Goliath had put on his coat of mail; it weighed a thousand pounds. Goliath stepped forth and exclaimed: “Let us join battle!” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 323).

Tört ‘dört’

Kelez kelip otnı örer erdi. İbrāhįm (7) aŋa la‘net ḳıldı. Ḳırḳ tün kün köydi.

Tört yıġaç yėrdin kişi yaġumas boldı. (8) Ḳayu ḳuş havāda uçsa, ḳanatları

köyüp tüşer erdi. “Kertenkele gelip ateşi körükledi. İbrâhîm onu lanetledi.

Ateş, kırk gün kırk gece yandı. Dört fersah mesafeden fazla kimse yaklaşa-maz oldu. Ne zaman bir kuş uçarsa kanatları yanar ve yere düşerdi.’ (Ata, 1997, I: 41r6-8).

Kelez kelib ot-nı ürer erdi. İbrahım [7] aŋa laʿnat ḳıldı. Ḳırḳ tün kün köydi.

Tört yıġaç yėrdin kişi yaġumas boldı. [8] Ḳayu ḳuş havada uçsa, ḳanat-ları

köyüb tüşer erdi. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 74). “A lizard came and blew on the fire. Abraham cursed the lizard. The fire burned for forty days and forty nights. No one could come any nearer to it than four parasangs. Whenever a bird flew over it in the air, its wings were burnt and it fell down.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 85).

Bėş ‘beş’

Andın soŋ Resūl (7) ‘aleyhi’s-selām ėki rek‘at namāz ḳıldı Mekkedin hicret ḳılıp Medįnege barmasdın ėki yıl burun, andın (8) soŋ mi‘rāc tüninde bu bėş

vaḳt namaz farįża boldı. “Bunun üzerine Hz. Peygamber, Allah’ın selamı

onun üzerine olsun, Mekke’den Medîne’ye hicret etmeden iki yıl önce iki rekât namaz kıldı. Daha sonra, Miraç Gecesi’nde bu beş vakit namaz farz oldu.” (Ata, 1997, I: 194v6-8).

Andın soŋ Rasul [7] ʿA.S. ikki rakʿat namaz ḳıldı. Mekke-din hicrat ḳılıb Medine-ge barmasdın ikki yıl burun. Andın [8] soŋ miʿrac tüninde bu beş vaḳıt namaz fariża boldı. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 440). “Thereupon

the Prophet, peace be upon him, performed two units of ritual prayer; it was two years before he left Mecca and went to Medina. Later, on the Night of the Ascension, the five times of daily prayer became obligatory.” (Boescho-ten, O’Kane, 2015, II: 503).

(9)

31

Altı ‘altı’

Ol (12) altı ḫatun Zelįḫā ḳatıġa kirer çıkar erdiler, Zelįḫā Yūsufġa ‘āşıḳ boldı erse, olarnı ḳatıġa (13) yavutmas boldı, “rāzım açılmasun,” tėp. “O altı

ha-tun Zelîhâ’nın yanına girip çıkarlardı, Zelîhâ Yûsuf’a âşık olunca sırrı ortaya çıkmasın diye onları yanına yaklaştırmaz oldu.” (Ata, 1997, I: 85r11-13).

Ol [12] altı ḫatun Zulayḫa ḳatıġa kirer çıḳar erdiler. Zulayḫa Yusuf-ġa ʿaşıḳ boldı erse, alarnı ḳatıġa [13] yavutmas boldı, “razım açılmasun,” teb.

(Bo-eschoten, O’Kane, 2015, I: 155-156). “The six ladies used to visit Zulaikhā freely. After Zulaikhā had fallen in love with Joseph, she kept them at a dis-tance so that her secret would not be revealed.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 179).

Yėti6~Yėtti ‘yedi’

Aydı: İlāhį imdigeçe biregü erdi; yana altaġu aŋa ėş boldılar. [Onlar] (19)

yėtti men bir neteg ḳılayın? ‘Tanrım, şimdiye kadar bir tane vardı. Şimdi altı

(kadın) da katıldı. Onlar yedi ben birim. Ne yapmalıyım, dedi.” (Ata, 1997, I: 86v18-19).

Aydı: “İlahi, ėmdigeçe biregü erdi; yėne altaġu aŋa ėş boldılar. Olar [19]

yėtti, men bir. Neteg ḳılayın? (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 160). “He

exc-laimed: “My God, up until this moment there was one; now six other women have also joined in. They are seven; I am one. What am I to do?” (Boescho-ten, O’Kane, 2015, II: 183).

Sekiz~Sekkiz ‘sekiz’

Anda kėḍin ḳum topraḳlarnı üzeleriŋe (3) yıḳdı. Ol yėl çehār-şenbe kün yetil-di. Yėti tün sekiz kün esyetil-di. “Ondan sonra kumları üzerlerine yığdı. Bu rüzgâr

çarşamba günü başladı. Yedi gece sekiz gün boyunca esti.” (Ata, 1997, I: 31r2-3).

Anda keḏin ḳum tupraḳlarnı üzeleriŋe [3] tıḳdı. Ol yėl çahar-şenbe kün ye-tildi. Yėtti tün sekkiz kün esdi. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 56). “Then it

piled the earth over them. That wind arrived on a Wednesday, blew for seven nights and eight days. (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 65).

(10)

32

Toḳuz ‘dokuz’

Ṣāḫūr ėviŋe keldi (18) toḳuz ayda kėḍin muḥarrem ayında dū-şenbe kün kėçesi Ṣāliḥ peyġamber anadın (19) tuġdı. “Sâhûr, evine geldi. Dokuz ay

sonra, Muharrem ayında pazartesiden bir önceki akşam (pazar akşamı) Sâlih peygamber doğdu.” (Ata, 1997, I: 33r17-19).

Ṣaḫura ewige keldi. [18] Toḳḳuz ay-da keḏin, Muḥarrem ayında Du-şenbe kün kėcesi Ṣaliḥ payġambar anadın [19] tuġdı. (Boeschoten, O’Kane, 2015,

I: 60). “Ṣākhūr went home. Nine months later, on the evening before a Mon-day in the month of Muḥarram, the prophet Ṣāliḥ was born.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 70).

On ‘on’

Aymışlar: Olarda on yaraġsız iş bar (9) erdi: Yay birle taş atmaḳ; sebkįne atlıġ oyun; iç ton baġların kėŋ ḳılmaḳ; tonun (10) öŋin artın yarmaḳ; saḳız çeynemek; ernek birle taş tüzge salmaḳ; ceng ṣapınç urmaḳ; (11) ḳoçḳar uruşturmaḳ; livāṭat ḳılmaḳ.”17 “Onlarda on faydasız iş bulunurdu: Yayla taş

atmak; sebkîne adlı oyun/dans; iç don bağlarını gevşetmek; elbisenin önünü arkasını yırtmak; sakız çiğnemek; parmakla taşı düzlük araziye atmak; sa-vaşmak; koç dövüştürmek, erkekler arasında cinsellik yapmak.” (Ata, 1997, I: 57v8-11).

Aymış-lar: Olarda on yaraġ-sız iş bar [9] erdi: Yay birle taş atmaḳ; sabkına atlıġ oyun; iç ton baġların keŋ ḳılmaḳ; ton[n]uŋ [10] öŋin artın yarmaḳ; saḳız çeynemek; ernek birle taş [atmaḳ; yüzke suduḳ] salmaḳ; çenk ṣanġ urmaḳ; [11] ḳocḳar uruşturmaḳ; livaṭat ḳılmaḳ. (Boeschoten, O’Kane, 2015,

I: 104). “They had ten idle pastimes: Shooting stones into the air with a bow; a game/dance named sabkīna; loosening the strings of their drawers; splitting their clothes in front and in the back; chewing gum; shooting stones with one’s finger; to urinate on the floor; playing the harp and cymbal; staging ram-fights; practicing sodomy.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 120).

Boeschoten-O’Kane nüshasında on faydasız iş: “Yayla taş at-mak; sebkîne adlı oyun/dans; iç don bağlarını gevşetmek; el-bisenin önünü arkasını yırtmak; sakız çiğnemek; parmakla taş atmak; zemine işemek; arp ve zil çalmak; koç dövüştürmek, er-kekler arasında cinsellik yapmak” biçiminde verilmiştir.

(11)

33

Yėgirmi7 ‘yirmi’

Yirmi < yigirmi sayısını Ramstedt, Moğolca jĭrin ‘iki, ikili, çift’ kelimesiyle

ilgili görerek ‘iki katına çıkar-, çift yap-’ anlamında ĵigür- ĵigir - fiilinden yapılmış bir isim olarak değerlendirmektedir (Eren 1999: 454). Bazı Türko-loglar yirmi <yigirmi (jigirma/ cıyırma/ cirme/ çibĭrgĭ/ çeerbi/ süürbe/ şirĭm

vb.) kelimesinin sonundaki “mi” seslerini altmış, yetmiş kelimelerinde

görü-len “mış/miş” ile baştaki “yi(gi)r”i de iki/eki sayı adıyla alakalandırarak “*iki miş” şeklinde açıklamayı denemişse de (bk. Eren 1999: 454.) bu zorlama bir etimolojik yaklaşım olarak görünmektedir. Çünkü hem Türk lehçelerinde 2 sayısının adıyla 20 sayısının adı bir hayli farklılık göstermekte hem de *iki miş” ile yigirmi arasında uzlaştırılması güç fonetik farklar (*ø- > y-, *-ø- > -r-, *-ş > -ø) bulunmaktadır (Daşdemir, 2013: 324).

Dādbāne melikniŋ atın işitip “anıŋ birle dost bolayın,” tėp (18) köp bölekler birle Filisṭįndin Şāmġa yėgirmi künde geldi. “Melikniŋ dādı ‘adlį8 neteg?”

tėp sordı. “Melik Dâdbâne’nin adını duyunca onunla dost olayım diyerek

(18) çok fazla hediyeyle birlikte yirmi günde Filistîn’den Şâm’a geldi. (Or-daki insanlara) melikinizin adaleti (ve eşitlik anlayışı) nasıldır, diye sordu.” (Ata, 1997, I: 161r17-18).

Dadyana malik-niŋ atın eşitib “anıŋ birle dust bolayın,” teb [18] köp böleg-ler birle Falasṭın-dın Şam-ġa yigirmi künde keldi. “Malik-niŋ dadı ʿadlı neteg?” teb sordı. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 343-344). “George heard

about king Dādyāna, and wishing to become friends with him, he traveled in twenty days from Palestine to Damascus with many gifts. He asked pe-ople there: “How is your king’s sense of justice and equity?” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 399).

Otuz9 ‘otuz’

Hārūnnı ḫalįfe ḳoymış erdi. “Otuz künde kelgey-men,” tėp. Tūr taġında otuz (19) kün ulaşu rūze tutdı; yėmedi, içmedi. Söz sözleşgü vaḳt boldı erse, şāh tut aġaçnıŋ ḳabuḳın alıp aġzınġa sürtdi. “(Mûsâ) Hârûn’u halife yapmıştı.

“Otuz günde geleceğim,” dedi. Tûr dağında otuz gün devamlı oruç tuttu; yemedi, içmedi. Söz söyleyeceği vakit olduğunda şah dut ağacının kabuğunu alıp ağzına sürdü.” (Ata, 1997, I: 120r18-19).

Harun-nı ḫalifa ḳoymış erdi. “Ottuz künde kelgeymen,” teb. Ṭur taġında

ottuz [19] kün ulaşu ruza tutdı; yemedi, icmedi. Söz sözleşü vaḳt boldı erse,

(12)

34

2015, I: 253). “Moses had put Aaron in charge as his deputy. “We won’t come back for thirty days.” For thirty days he fasted uninterruptedly on Mo-unt Sinai: He didn’t eat and he didn’t drink. When the time for the meeting arrived, he plucked one black mulberry from its tree and rubbed it on his mouth.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 292).

Yukarıda Boeschoten-O’Kane nüshasında geçen metnin tercümesi: “Musa, Harun’u yardımcısı olarak görevlendirmişti. “Otuz gün boyunca geri dönmeyeceğiz.” Otuz gün boyunca kesintisiz bir şekilde Sina Dağı’nda oruç tuttu: Yemek yemedi ve içmedi. Toplantının zamanı geldiğinde ağacından bir karadut kopardı ve ağzına sürdü.” biçiminde verilmiştir.

Ḳırḳ10‘kırk’

Kırḳ yaşında vaḥy keldi; altmış üç yaşıda (15) Rebį‘ül-evvel ayınıŋ on

üçin-de dū-şenbe kün vefāt boldı; penç-şenbe kün topraḳḳā kirdi. “Kırk yaşında

vahiy geldi; altmış üç yaşında (15) Rebîülevvel ayının on üçünde pazartesi gün öldü; perşembe gün gömüldü.” (Ata, 1997, I: 238r14-15).

Ḳırḳ yaşında vaḥy keldi; altmış üç yaşı-da [15] Rabiʿul-avval ayı-nıŋ on

üçinde du-şenbe kün vafatı boldı; penc-şenbe kün tupraḳḳa kirdi.

(Boesc-hoten, O’Kane, 2015, I: 529). “When he was forty, revelation came to him. When he was sixty-three years old, he passed away on Monday, the 13th of the month Rabī‘al-awwal. On Thursday he was laid to rest in the earth. (Bo-eschoten, O’Kane, 2015, II: 609).

Ellig ‘elli’

Elli sayısının (elik / ällik / elüw / elüü / illĭ / ilĭg vs.) ‘el’ anlamındaki ET elig kelimesinden geldiği anlaşılmaktadır (Erdal 2004: 220). İfrah’a göre bu, gü-nümüzde hâlâ uygulanmakta olan bir parmak hesabı yöntemidir: Bir elin beş parmağı başparmak aracılığıyla sayılır, tamamlanınca diğer elin ilk parmağı bükülür, sonra tekrar aynı yöntemle beş parmak sayılır ve bükülmüş olan par-mak açılır. Bir elin parpar-makları sayıldıkça diğer elin parpar-maklarının kapatılıp açılması suretiyle, 50 sayısına (5 x 2 x 5 = 50) ulaşıldığında bütün parmakları açık bir “el” ortaya çıkmaktadır (İfrah 1999: 88). Günümüzde bazı kabileler sayı sayma eylemini vücuttaki eklemleri ya da çıkıntıları (parmaklar, bilek, dirsek, omuz, baş, göz, kulak vs.) saymak suretiyle gerçekleştirmektedir. Buna dayanarak belki kökeni açıklanamayan, “otuz”, “kırk” kelimelerini de vücut organlarının adlarında aramak gerekir (İfrah 1999: 53-55).

(13)

35

Ḫadįce aydı: özgeler teri üç altun turur. Muḥammed teri ellig altun bolsun.

“Hatîce şu şekilde cevap verdi: Diğerlerinin maaşı üç altındır. Muhammed’in maaşı elli altın olsun.” (Ata, 1997, I: 187v8).

Ḫadica aydı: “/Özgeler teri üç altun turur./ Muḥammad teri ellig altun bol-sun.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 427). “Khadīja said: “The others’

wa-ges are three gold-pieces. Muḥammad’s wawa-ges will be fifty gold-pieces.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 489).

Altmış11 ‘altmış’

Altmış sayı sözcüğünün her ne kadar etimolojisi hakkında bilgi bulunmasa

da altı sayı sözcüğünün -mIş ekini almasıyla oluştuğu açıktır (Yılmaz Önder, 2003: 486).

Yumurtḳanıŋ iç ḳapı teg içinde (6) perde bar erdi, taşındın körünür erdi. Ol

ḳubbeniŋ altmış tüŋlüki bar erdi. Ḳaçan o tüŋlük-(7)-lerdin kün tüşse, ol gevherler yaruḳluḳ bėrürler erdi. Ol tüŋlükdin tüşen küne Belḳįs secde ḳılur

erdi. “Tahtın içinde bir yumurtanın zarı kadar ince bir perde vardı. Biri

dışa-rıdan görebiliyordu. Kubbenin altmış penceresi vardı. Güneş ışığı bu pence-relerden geçtiğinde, mücevherler ışıkla parlardı. Belkîs, bu pencereden giren güneşe secde ederdi.” (Ata, 1997, I: 147r5-7).

Yumurtḳa-nıŋ iç ḳapı teg içinde [6] perde bar erdi, taşındın körünür erdi. Ol

ḳubba-nıŋ altmış tüŋlüki bar erdi. Ḳaçan ol tüŋlük-[7]-lerdin kün tüşse, ol guharlar yaruḳluḳ berürler erdi. /Ol tüŋlük-din tüşgen künge Bilḳıs secde

ḳılur erdi./ (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 309). “Inside the throne there was

a curtain, as fine as the membrane of an egg. One could see through it from outside. And the dome had sixty windows. When sunlight came through the-se windows, the jewels sparkled with light. Bilqīs lay prostrate worshipping the sun, whose light entered through the windows.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 359-360).

Yėtmiş ‘yetmiş’

Yetmiş sayı sözü, altmış sayı sözünde olduğu gibi, her ne kadar etimolojisi

hakkında kesin bilgi bulunmasa da yedi sayı sözcüğünün -mIş ekini almasıy-la oluştuğu açıktır (Yılmaz Önder, 2003: 488).

Dehḳān aydı: (11) “Ol er ḫatun kim seni ḳonaḳ ḳıldılar, ėkisi hem pārsā tu-rur. Yėtmiş pāre ėlde ol ḳızdın (12) körklüg ḳız yoḳ turur: Ol ḳurtḳa yawlaḳ murdār turur.” “Çiftçi şöyle dedi: “Bu çift seni misafirperver bir şekilde

(14)

kar-36

şıladı, ikisi de dindar insanlardır. Yetmiş farklı ülkede, ondan daha güzel bir kız yoktur. Yaşlı kadın çok kötüdür.” (Ata, 1997, I: 144r10-12).

Dihḳan aydı: [11] “Ol er ḫatun, kim seni ḳonaḳ ḳıldılar, ikki-si hem parsa turur. Yetmiş pare el-de ol ḳızdın [12] körklüg ḳız yoḳ turur. Ol ḳurtḳa yawlaḳ murdar turur.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 302). “The farmer said: “That

couple received you hospitably. And they are both pious people. Throughout seventy different lands there is no girl more beautiful than she is. The old woman is very wicked.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 352).

Seksen ‘seksen’

Seksen (<sekiz on) çarpma yöntemiyle kelime grubu hâlinde yapılmış olup

zamanla kaynaşarak günümüz lehçelerinde tek kelime olarak kabul edilen bir sayı sözüdür (Yılmaz Önder, 2003: 488).

Zelįḫa aydı: bir kün ḳoptum ol butġa barıp aydım: ‘Seksen yıl boldı saŋa tapınur-men. (8) Ḳarıdım, ḳurtḳa boldum. Bu kün sendin üç ḥācetim bar, revā ḳılġıl. “Zelîha şöyle dedi: Bir gün kalktım o puta gidip sordum: ‘Seksen

yıldır sana tapınıyorum. Yaşlandım, kocakarı oldum. Bu gün senden üç dile-ğim var, yerine getir.” (Ata, 1997, I: 109r7-8).

Zulayḫa aydı: “Bir kün ḳoptum, ol but-ġa barıb aydım: ‘Seksen yıl boldı saŋa tapunur- [8]-men. Ḳarıdım, ḳurtḳa boldum. Bu kün sendin üç ḥacatım bar, reva ḳılġıl. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 196). “Zulaikhā replied: “One

day I got up, went before the idol and said: ‘For eighty years I’ve been wors-hipping you. I’ve grown old and turned into a decrepit hag. Today I have three requests of you; make them come true.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 226).

Toksan ‘doksan’

Toksan (< tokuz on) çarpma yöntemiyle kelime grubu hâlinde yapılmış olup

zamanla kaynaşarak günümüz lehçelerinde tek kelime olarak kabul edilen bir sayı sözüdür (Yılmaz Önder, 2003: 489).

(19) Sāre rażiya’llāhu ‘anhā toḳsan yaşamış erdi. Oġul ḳızı bolmadı. İbrāhįmniŋ (20) ālinde Muḥammed Muṣṭafānıŋ nūrı bar erdi. Sāreġa va‘de ḳılmış erdi: “Bu nur sendin (21) bolġan oġlanġa,” tėp. “Sâre radıyallahü

anhüm doksan yaşındaydı. Oğlu veya kızı yoktu. İbrâhim’in alnında Mu-hammed Mustafa’nın nuru vardı. Sâre’ye şu sözü vermişti: “Bu nur senden doğacak olan oğlana (geçecek).” (Ata, 1997, I: 47v19-21).

(15)

37

[19] Sara rażiya’llāhu ‘anhā toḳsan yaşamış erdi. Oġul ḳızı bolmadı. İbra-hım [20] alında Muḥammad Muṣṭafā-nıŋ nurı bar erdi. Sara-ġa vaʿde ḳılmış erdi: “Bu nur sendin [21] bolġan oġlanġa teggey,” teb. (Boeschoten, O’Kane,

2015, I: 85). “Sarah, God be pleased with her, was ninety years old. She had no sons or daughters. On Abraham’s forehead was the light of Muḥammad the Chosen One. He had promised Sarah: “This light will pass on to the son who is to be born from you.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 98).

Ata’nın çalışmasında āl <A. ‘aile, hanedan’ olarak anlamlan-dırılmıştır. Ancak sözcük a(l)ın ‘alın; ön, ön taraf’ maddesine dahil edilmelidir.

Yüz ‘yüz’

Ḥalḳġa yaraġı çaḳlıġ aşlıḳ bėrür erdi ve faḳirlarġa (18) künde yüz tewe yüki aşlıḳ ṣadaḳa bėrür erdi, baylarġa satar erdi. Bahāsın melik ḫazįnesiġa (19) salur erdi. “(Yusuf) halka ihtiyaç duydukları kadar tahıl verirdi: Fakirlere

günde yüz deve yükü tahılı sadaka olarak veririrken, zenginlere satardı. Ka-zancını melikin hazinesine gönderirdi.” (Ata, 1997, I: 92v17-19).

Ḫalḳ-ġa yaraġı caḳlıġ aşlıḳ berür erdi ve faḳırlarġa [18] künde yüz tewe yüki aşlıḳ ṣadaḳa berür erdi, baylarġa satar erdi. Bahasın malik ḫazina-sıġa [19] salur erdi. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 170). “Joseph gave the people

as much grain as they needed: He gave the poor one hundred camel-loads of grain each day as alms, whereas he sold grain to the rich. The profits from the grain he put in the king’s treasury.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 196).

Miŋ ‘bin’

Zelįḫā enegesi[ge] (6) miŋ altun bėrdi, miŋ misḳāl yıpar bėrdi ve miŋ aġın kāfūr bėrdi ve aġır bahālıġ ėki ton [bėrdi]. “Zelîhâ süt annesine bin altın,

bin miskal misk; bin agrı kâfur ve değerli iki elbise verdi.” (Ata, 1997, I: 80v5-6).

Zulayḫa anagesi-ge [6] miŋ altun berdi, miŋ misḳal yıpar berdi ve miŋ aġrı kafur berdi ve aġır bahalıġ ikki ton berdi. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I:

146). “Zulaikhā gave her wet-nurse a thousand gold-pieces and she gave her a thousand mithḳāls of musk; she gave her a thousand aghrı of camphor and two expensive robes.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 168).

(16)

38

Ata’nın çalıştığı metinde miŋ aġın kāfūr şeklinde geçen söz öbeği Boeschoten-O’Kane metninde miŋ aġrı kafur biçiminde geçmekte metnin tercümesinde ise “a thousand aghrı of camp-hor” biçiminde açıklanmaktadır. Ata’da aġın, Boeschoten-O’Kane’de aġrı olarak geçen ve tercümede aghrı biçiminde açıklanan sözcük Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 153, 60 nolu dipnotta “A measure of weight || bir ağırlık ölçüsü” biçiminde açıklanmıştır. Bunun yanı sıra Ata neşrinde enege ‘anne, üvey anne’ biçiminde açıklanan sözcük Boeschoten-O’Kane’de

ana-ge ‘wet-nurse || süt anne’ olarak anlamlandırılmıştır.

Metinde miŋ ‘bin’ sayısına ek olarak Farsça hezār ‘bin’ asıl sayı sözcüğü de kullanılmıştır.

Hācer aydı: “Ey aḥmaḳ teŋri yarlıġı birle (4) bolsa hezār cān fidā bolsun,” tėdi. “Hacer: “Ey ahmak, Tanrı’nın emrinde olursa, bin can feda edilebilir,”

dedi.” (Ata, 1997, I: 51r3-4).

Hacar aydı: “Ay aḥmaḳ, Taŋrı yarlıġı birle [4] bolsa, hazar can fida bol-sun,” tedi. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 91). “Hagar said: “Oh foolish one,

if it be at God’s command, a thousand lives may be sacrificed.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 104).

1.1 Sayı Grubu Şeklinde Oluşturulanlar12

Taḳı aymışlar: Mevlį körkni miŋ ülüş ḳıldı. Toḳuz [yüz] (6) toḳsan toḳuznı Yūsufġa bėrdi, bir ülüşni tükel ‘ālemlarġa bėrdi. “Ve şöyle demişler: Mevlâ

güzelliğini bin parçaya böldü. Dokuz yüz doksan dokuzunu Yûsuf’a verdi, bir parçasını da diğer tüm canlılara dağıttı.” (Ata, 1997, I: 67r5-6).

Taḳı aymışlar: Mavlā körk-ni miŋ ülüş ḳıldı. Toḳḳuz [yüz] [6] toḳsan

toḳḳuznı Yusuf-ġa bėrdi, bir ülüşni tükel ʿalam-larġa berdi. (Boeschoten,

O’Kane, 2015, I: 121). “It has also been related: The Lord divided beauty into one thousand parts. Nine hundred and ninety-nine parts He gave to Jo-seph, one part He gave to all other creatures in the world.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 140).

1.1.1 eksük ‘eksik, noksan’ Sözcüğüyle Kurulanlar

Ellig eksük miŋ (5) yıl da‘vet ḳıldı seksen kişi müsülmān boldılar, įmān

kel-türdiler, yarımı er, yarı[mı] (6) ḫatunlardın .Özge hįç kişi müsülmān bol-madı. Kün sayu emgegi artuḳraḳ boldı. “(Nuh) dokuz yüz elli yıl boyunca

(17)

39 onları inanmaya davet etti. Seksen kişi Müslüman oldu, iman etti; bunların

yarısı erkek yarısı kadındı. Başka hiç kimse Müslüman olmadı. Günden güne sıkıntısı daha da arttı.” (Ata, 1997, I: 23v4-6).

Ellig egsük miŋ [5] yıl daʿvat ḳıldı. Seksen kişi musulman boldı-lar, iman

keltürdi-ler, yarımı er, yarımı [6] ḫatun-lardın. Özge heç kişi musulman bol-madı. Kün sayu emgeki artuḳraḳ boldı. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I:

42-43). “For nine hundred and fifty years Noah called them to the faith.

Eighty persons became true believers and were converted; half of these were men, half of them women. No one else became a true believer. From one day to the next his suffering increased.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 50). Metinde, eksük ‘eksik, noksan’ sözcüğüyle kurulan ellig eksük miŋ ‘dokuz yüz elli’ sayı grubu şeklindeki sayı 3 defa geçmektedir. Bunun dışında metin-de, eksük ‘eksik, noksan’ sözcüğüyle kurulan sayı grubuna rastlanmamıştır.

1.2 Sayı Öbekleri Şeklinde Oluşturulanlar

Çok özel bir sayı öbeği olan ve Orhon yazıtlarında 11-19 arası sayılarla 21-39 arası sayılarda görülen bu durum Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā adlı eserde de tek bir örnekte varlığını devam ettirmektedir.

Ba‘żılar aymışlar yarlıġ: buzaġuġa tapunġanlar bir toḳuz sıbṭ, ewlerindin [127v] (1) çıḳıp ḳapuġlarında başlarıŋ yalaŋ ḳılıp ḳıbleġa ḳarşu tizin çöküp boyunların ḳılıçġa (2) sunup öltürsünler. “Diğerleri, gelen İlahî bir emri şu

şekilde beyan etmişlerdir: Buzağıya ve dokuz (buçuk) kavmine tapanlar ev-lerinden çıkıp kapılarının önünde başlarını çıplak bırakıp kıbleye karşı diz çökerek başlarını kılıçtan geçirsinler.” (Ata, 1997, I: 127r21-127v2).

Baʿżı-lar aymışlar: /Yarlıġ [boldı]/: “Buzaġuġa tapunġan-lar, toḳḳuz

ya-rım sıbṭ, ew-lerindin [1] çıkıb ḳapuġlarında başların yalaŋ ḳılıb ḳıbla-ġa

ḳarşu tizin çöküb boyun-ların ḳılıç-ġa [2] sunub oltursunlar. (Boeschoten,

O’Kane, 2015, I: 266). “Others have related: A divine command came: “Let those who have worshipped the calf, the nine [and a half] clans, come forth from their houses and kneel down before their doors. Let them bare their he-ads while facing the direction of Mecca, and offer their hehe-ads to the sword.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 308).

Boeschoten-O’Kane’nin çalışmasında geçen yukarıdaki örneğin tercüme-si şu şekildedir: “Diğerleri: İlahi bir emir geldi: “Buzağıya, dokuz buçuk kavmine tapanların evlerinden çıkıp kapılarının önünde diz çökmesine izin

(18)

40

verin. Mekke istikametine bakarken başlarını çıplak bırakıp başlarını kılıç-tan geçirmelerini önerin.” Ata’nın çalışmasında yer alan bir toḳuz sayı öbeği Boeschoten-O’Kane’nin çalışmasında toḳḳuz yarım biçiminde geçmektedir. Bu açıdan bakıldığında sayı öbeği; “1.4.2 yaru ‘yarı’ ve yarım ‘yarı, yarım, buçuk’ Sözcüğüyle Kurulanlar” başlığı altına alınmalıdır.

1.3 Niteleme Yapıları13

Yüzler ve binler niteleme yapıları ya da öbekleridir (Tekin, 2016: 121).

Yana bir rivāyetde: Tört yüz yıl yaşar erdi. (19) Ṭūfānda kėḍin üç yüz ellig yıl tirildi. Kamuġnı miŋ yėti yüz yıl bolur. “Başka bir rivâyete göre (Nuh

peygambere peygamberlik geldiğinde) dört yüz yaşındaydı. Tufandan sonra üç yüz elli yıl yaşam sürdü. Hepsi bin yedi yüz yıl etmektedir.” (Ata, 1997, I: 25r18-19).

Yene bir rivayat-da: Tört yüz yaşar erdi. [19] Ṭufan-da keḏin üç yüz ellig yıl tirildi. Ḳamuġı miŋ yėtti yüz yıl bolur. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 45).

“According to another account: He was four hundred years old. He lived on for three hundred and fifty years. All together that makes one thousand and seven hundred years.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 53-54).

Verilen örneklerde görüldüğü üzere iki metinde de yer alan ṭūfānda kėḍin/

ṭufan-da keḏin ‘tufandan sonra’ zaman zarfı yapısı Boeschoten-O’Kane’nin

yaptığı tercümede karşılık bulamamaktadır.

Yarlıġ keldi: Ey İbrāhįm, İsmā‘įlni maŋa tapşurġıl. Arḳasındın bir (9) ya-lawaç ıḍġay-men, Muḥammed Resūlu’llāh atlıġ. Eger ol yaya-lawaç bolmasa,

yüz miŋ yėgirmi tört miŋ (10) yalawaçlar; sen me bolmaġay erdiŋ. Ḳamuġnı

anıŋ sewüklüki üçün yaratdım. “Emir geldi: “Ey İbrâhim, İsmâil’i bana

gön-der. Onun soyundan Muhammed Resulallâh adlı bir peygamber gönderece-ğim. Eğer o peygamber olmasaydı, yüz yirmi dört bin peygamberle birlikte sen de olmayacaktın. Hepsini ona olan sevgimden yarattım.” (Ata, 1997, I: 54r8-10).

Yarlıġ keldi: “Ay İbrahım, İsmaʿıl-nı maŋa tapşurġıl. Arḳasındın bir [9] ya-lavaç ıḏġay-men, Muḥammad Rasulullah atlıġ. Eger ol yaya-lavaç bolmasa,

yüz miŋ yigirmi tört miŋ [10] yalavaç-lar, sen me bolmaġay erdiŋ. Ḳamuġını

anıŋ sewüklüki üçün yaratdım.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 97). “The

words came down: “Oh Abraham, leave Ishmael to Me. Through his lineage I will send a prophet called Muḥammad, the Messenger of God. Were it not for the existence of this Prophet, the one hundred and twenty-four thousand

(19)

41 prophets would not exist, nor would you exist. I have created all of them out

of My love for him.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 111).

Bu ol er turur kim ḳıyāmet küni (20) bolsa āmennā ve ṣaddaḳnā tümen miŋ ‘āṣį anıŋ dudaḳ tepretmeki birle yarlıḳanġay. “O, kıyamet günü geldiğinde

—inandık ve tasdik ettik— Tanrı’nın dudaklarını hareket ettirerek on milyon günahkarı kurtarmasına neden olacak kişidir.” (Ata, 1997, I: 184r19-20).

Bu ol er turur kim ḳiyamat küni [20] bolsa, ‘āmannā wa-ṣaddaḳnā’ tümen

miŋ ʿaṣı anıŋ dudaḳ tepretmeki birle yarlıḳatġay.” (Boeschoten, O’Kane,

2015, I: 422). “He is the man who, when the Day of Judgement arrives —we

believe in it and consider it to be real— will cause God to redeem ten million

sinners by moving his lips.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 483).

1.4 Kesir Sayıları

1.4.1 sıŋar ‘yarım yarı, bir çiftin teki’ Sözcüğüyle Kurulanlar

İnşā’allāh tėmekni unutdı. Ol keçe ḳamuġ ḫatunlarıġa (15) bardı. Seksen toḳuzu ḥāmile bolmadı, birisi ḥāmile boldı. Bir oġlı tuġdı, sıŋar ḳolluġ,

sıŋ[ar] (16) aḍaḳlıġ, sıŋar közlüg, sıŋar ḳulaḳlıġ. “İnşâllah demeyi unuttu.

O gece tüm hanımlarının yanına gitti. Seksen dokuzu hamile kalmadı, biri hamile kaldı. Bir oğlu doğdu ama sadece bir kolu, bir bacağı, bir gözü ve bir kulağı vardı.” (Ata, 1997, I: 145v14-16).

‘Inşāʾallāhu’ temek-ni unutdı. Ol keçe ḳamuġ ḫatun-larıġa [15] bardı. Sek-sen toḳḳuzı ḥamile bolmadı, birisi ḥamile boldı. Bir oġlı tuġdı, sıŋar ḳol-luġ, sıŋar [16] aḏaḳlıġ, sıŋar közlüg, sıŋar ḳulaḳ-lıġ. (Boeschoten, O’Kane,

2015, I: 306). “He forgot to add: ‘Godwilling!’ That night he visited all his wives. Eighty-nine of them didn’t become pregnant. One wife did, and a son was born, but it had only one arm, one leg, one eye and one ear.” (Boescho-ten, O’Kane, 2015, II: 356).

Metinde sıŋar ‘yarım yarı, bir çiftin teki’ sözcüğüyle kurulan kesir sayılarına

sıŋar aḍaḳ ‘tek ayak’ 3 defa, sıŋar köz ‘tek göz’ 4 defa, sıŋar ḳol ‘tek kol’ 1

defa, sıŋar ḳulaḳ ‘tek kulak’ 1 defa, sıŋar yaŋaḳ ‘tek yanak’ 1 defa, sıŋar but ‘tek bacak’ 1 defa olmak üzere toplam 11 örnekte rastlanmıştır.

1.4.2 yaru ‘yarı’ ve yarım ‘yarı, yarım, buçuk’ Sözcüğüyle Kurulanlar

İbrāhįmni Sāre birle keltürdi. (12) Sāre başınġa kettān çadır örtünüp kirdi. Melik İbrāhįmġa taḫt üze orun bėrdi. (13) Sāre yime İbrāhįm ḳatında

(20)

oltur-42

dı. Melik aydı: Ey ‘Abda’llāh, meniŋ mālım mülkümniŋ nihāyeti yoḳ. (14)

Yarusını saŋa bėreyin,” tėdi, “ḳarındaşıŋnı maŋa bėrgil,” tėdi. “İbrâhim’i

Sâreyle birlikte getirdi(ler). Sâre başına keten örtü örtünüp (içeri) girdi. Me-lik, İbrâhim’i taht üzerine oturttu, Sâre de İbrâhim’in yanında oturdu. Melik şu şekilde söyledi: “Ey Allah’ın kulu, benim servetim ve mallarım sınnırsız-dır. (Bunların) yarısını sana vereyim, (kız) kardeşini bana ver, dedi.” (Ata, 1997, I: 45v11-14).

İbrahım-nı Sara birle keltürdiler. [12] Sara başınġa kettan çadir örtünüb kirdi. Malik İbrahım-ġa taḫt üze orun berdi. [13] Sara yėme İbrahım ḳatında olturdı. Malik aydı: “Ay ʿAbdullah, meniŋ malım mülküm-nıŋ nihayatı yoḳ. [14] Yarusını saŋa bereyin,” tedi, “ḳarındaşıŋnı maŋa bergil,” tedi.

(Bo-eschoten, O’Kane, 2015, I: 81) “They brought Abraham and Sarah. Sarah entered, her head covered with a linen veil. The king seated Abraham on a throne, and Sarah sat down close to Abraham. The king said: “Oh ʿAbdallāh, my wealth and my possessions are boundless. I’ll grant you half of them. Give me your sister.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 94).

Metinde, yaru ‘yarı’ şeklinde kurulan kesir sayılarının kullanımına 1 defa,

yarım ‘yarı, yarım, buçuk’ sözcüğüyle kurulan kesir sayılarının yarım

‘bu-çuk, yarım’ şeklindeki yalın yahut y.+hâl eki almış kullanımına 31 defa, asıl sayı + yarım şeklinde oluşturulan ėki yarım ‘iki buçuk’ sayısına 6 defa, toḳuz

yarım ‘dokuz buçuk’ sayısına 3 defa olmak üzere toplam 41 örnekte

rastlan-mıştır.

1.4.3 ülüş ‘parça, pay’ Sözcüğüyle Kurulanlar

Aydı: “İlāhį, ümmet tileyür-men.” Ḫiṭāb keldi: “Üç ülüşde ėkisin (17) baġışladım.” “Cevap verdi: “İlâhi, ümmet diliyorum.” Hitap geldi: “Üçte

ikisini bağışladım.” (Ata, 1997, I: 211v16-17).

Aydı: “İlahi, ümmat tileyür-men.” Ḫiṭab keldi: “Üç ülüş-de ikki-sin [17] baġışladım.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 477). “He said: “My God, I

want my community.” The words came: “I place two thirds of them at your disposal.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 547).

Ḥiṭāb (18) keldi: “Altı ülüşde bėşin baġışladım. Eger bir ülüşin baġışlasam, taŋla. Maḥşer künide (19) ḫalāyıḳ yıġılmışda seniŋ şefā‘atiŋ meniŋ raḥmetim ḳayda belgürgey “Cevap geldi: Altıda beşini bağışladım diğer bir payını

ba-ğışlarsam, yarın insanlar kıyamet günü toplandıklarında şefaatin ve benim rahmetim nasıl ortaya çıkar?” (Ata, 1997, I: 211v17-18).

(21)

43

Ḥiṭab [18] keldi: “Altı ülüş-de beşin baġışladım. Eger bir ülüşin baġışlasam, taŋla Mahşar künde [19] ḫalaʾıḳ yıġılmış-da, seniŋ şafaʿatıŋ meniŋ raḥmatım ḳayda belgürgey? “The words came: “I place five-sixths of them at your

dis-posal. If I were to pardon the other sixth, how would your intercession and My mercy become manifest when tomorrow the people assemble on the Day of Resurrection?” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 547).

Metinde ülüş ‘parça, pay’ sözcüğüyle kurulan kesir sayısına 2 örnekte rast-lanmıştır.

1.4.4 Lokatif Ekiyle Kurulanlar

Tünnüŋ üçde biri (17) keçmiş erdi. Cebrā’įl, Mikā’įl taḳı on ferişteler yi-gitler ṣūretinçe Lūṭnıŋ ḳapuġıŋa (18) keldiler. “Gecenin üçte biri geçmişti.

Cebrâil, Mikâil ve on melek delikanlı sûretinde Lût’un kapısına geldiler.” (Ata, 1997, I: 60r16-18).

Tün-nüŋ üçde biri [17] keçmiş erdi. Cabraʾil, Mikaʾıl taḳı on ferişte-ler yigit-ler ṣuratınça Luṭ-nıŋ ḳapuġıŋa [18] keldiyigit-ler. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I:

108). “One third of the night had passed. Gabriel, Michael and the ten angels came to Lot’s door in the shape of young men.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 126).

(8) Yıl tükendi erse, māl tawarın onda birin çıḳardılar. Ėki miŋ ḳoy, üç miŋ tewe, yėti (9) miŋ uy boldı. Ḳamuġın İsmā‘įlġa bėrdiler. Yıl sayu mundaġ ḳılur erdiler. “Yıl bitince malların ve hayvanların onda birini çıkardılar. İki

bin koyun, üç bin deve, yedi bin sığır oldu. Tamamını İsmâil’e verdiler. Her yıl aynısını yaptılar.” (Ata, 1997, I: 49r8-9).

[8] Yıl tükendi erse, mal tawarnıŋ onda birin çıḳardı-lar. İkki miñ qoy, üç miŋ tewe, yėtti [9] miŋ uy boldı. Ḳamuġın İsmaʿıl-ġa bėrdi-ler. Yıl sayu mundaġ ḳılur erdi-ler. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 87). “When the year

had passed, they brought forth one tenth of their cattle. This amounted to two thousand sheep, three thousand camels and seven thousand oxen. They gave all of these to Ishmael. Every year they did the same.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 100).

Metinde lokatif ekiyle kurulan kesir sayılarına; üçte biri ‘üçte biri’ 4 defa,

bėşde birin ‘beşte birini’ 1 defa, törtde bir ‘dörtte bir’ 1 defa, törtde üçi

‘dörtte üçü’ 1 defa, onda biri ‘onda biri’ 3 defa, onda beşisi ‘onda beşi’ 1 defa olmak üzere toplam 11 örnekte rastlanmıştır.

(22)

44

2. Sıra Sayıları14

Asıl sayı sözcüklerine +Inç / +InçI / +UnçU ve +lAnçI ekleri getirilerek yapı-lır. Bunlara ilk ‘ilk, ilk önce’, evvel ‘ilk, önce’ evvelĠI ‘ilk, önceki’ kelimesi de dâhil edilebilir.

Bismi’llāhi’r-raḥmāni’r-raḥįm biz Ya‘ḳūb oġlanları evvel Rūbįl, (21) ėkinç Şem‘ūn, üçünç Yehūdā, törtünç Lāvį, beşinç Cād, altınç Dān, yėtinç Yefsār, [73v] (1) sekinç Yestāḥir, tokuzunç Zibātūḳ ba‘żı rivāyetlerde Riyālūn tėmişler, onunç Ḳāzervā. “Bismillâhirrahmânirrahîm. Biz Yakûb’un

oğlan-larıyız: Birinci, Rûbîl; (21) ikinci, Şemûn; üçüncü, Yehûdâ; dördüncü, Lâvî; beşinci, Câd; altıncı, Dân; yedinci, Yefsâr; [73v] (1) sekizinci, Yestâhir; do-kuzuncu, Zibâtûk bazı rivâyetlere göre: Riyâlûn; onuncu, Kâzervâ.” (Ata, 1997, I: 73r20-73v1).

Bi-smi’llāhi’r-raḥmāni’r-raḥīmi. Biz Yaʿḳub oġlanları—avval Rubil, [21]

ikkinçi Şimʿun, üçünç Yahuda, törtünç Lavı, beşinç Ḳaḏ, altınç Ḏan, yėttinç

Niftal, [1] sekkizinç Yaṭsaḫar, toḳḳuzunç Zabulun—baʿżı rivayat-da Riya-lun temişler—, onunç Aşar.— (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 132). “In the name of God, the Compassionate, the Merciful. We are Jacob’s sons: first,

Reuben; second, Simeon; third, Judah; fourth, Levi; fifth, Gad; sixth, Dan; seventh, Naphtali; eighth, Issachar; ninth, Zebulun—according to some ac-counts: Riyālūn—; tenth, Asher.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 153).

3. Topluluk Sayıları

3.1 +(X)z Ekiyle Oluşturulan Topluluk Sayıları

Asıl sayı sözcüklerine +(X)z eklerinden uygun olanı getirilerek yapılır.

Ciblįt (15) Tibit ėkisi kavuştılar ėrse, ėkiz oġlanlar tuġurdı. “Ciblît ve Tiblît

(birbirlerine) kavuştuklarında, (Ciblît) ikiz evlat doğurdu” (Ata, 1997, I: 4r14-15).

Ciblit [15] Tiblit ikki-si ḳavıştı-lar erse, ikkiz oġlanlar tuġurdı. (Boeschoten,

O’Kane, 2015, I: 9). “After Jiblīt and Tiblīt had mated, Jiblīt gave birth to twins” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 11).

Metinde ėkiz ‘ikiz’ kelimesi 4 yerde geçmektedir. Metinde başka +(X)z ekiy-le oluşturulan topluluk sayısına rastlanmamıştır.

(23)

45

3.2 +AgU Ekiyle Oluşturulan Topluluk Sayıları

Asıl sayı sözcüklerine +AgU eki getirilerek yapılır.

Ḥūd peyġamber du’āsı (20) birle Mevlį ‘azze ve celle olarġa üç yıl yaġın

ıḍmadı. ‘Āciz boldılar. Üçegü ḳurbānlar ḳılıp (21) yıġın tileyü barmış erdiler.

“Hūd peygamberin duasıyla Mevlâ (a.c.) onlara üç yıl yağmur göndermedi. Çaresiz kaldılar. Üçü birden kurbanlar kesip yağmur yağması için yalvarma-ya gelmişti.” (Ata, 1997, I: 29v19-21).

Hud payġambar duʿası [20] birle Mavlā ʿazza wa-calla olarġa üç yıl yaġın ıḏmadı. ʿAciz boldı-lar. Üçegü ḳurban-lar ḳılıb [21] yaġın tileyü barmış erdi-ler. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 54) “In response to the prophet Hūd’s

prayers, the Lord, He is mighty and glorious, didn’t send the ʿĀdites rain for three years. They were in dire straits. These three men had come to perform a sacrifice and beg for rain.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 62).

Metinde biregü ‘biri, birisi’ kelimesi 87 kez, ėkegü ‘ikisi, her ikisi’ kelimesi 73 kez, üçegü ‘üçü, üçü birden’ kelimesi 17 kez, törtegü ‘dördü, dördü bir-den’ kelimesi 3 kez, bėşegü ‘beşi, beşi birbir-den’ kelimesi 3 kez, altaġu ‘altısı, altısı birden’ kelimesi 2 kez kullanılmıştır. Bunlar dışında metinde +AgU ekiyle oluşturulan topluluk sayısına rastlanmamıştır.

3.3 +Av (< +AgU) Ekiyle Oluşturulan Topluluk Sayıları

Asıl sayı sözcüklerine +Av eki getirilerek yapılır.

Yana birevni saldılar; anıŋ birle ‘ahd ḳıldılar: (13) “Körgeniŋdin bizge ḫaber bėrgil, tėp. Ol hem mindi erse, özin naru saldı; hįç nime sözlemedi.

“(Duvara tırmanması için) başka birini gönderdiler; onunla ne gördüğünü söylemesi için sözleştiler. Duvarı ölçtükten sonra, hiçbir şey söylemeden kendisini içeri attı. (Ata, 1997, I: 173v12-13).

Yene birevni saldılar; anıŋ birle ʿahd ḳıldılar: [13] “Körgeniŋdin bizge ḫabar bergil,” teb. Ol hem mindi erse, özin naru saldı; heç neme sözlemedi.

(Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 393). “They sent another person up the wall; they had him promise to tell them what he saw. After he had scaled the wall, he too threw himself inside without saying anything. (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 458).

Metinde birev ‘biri’ kelimesi 3 yerde geçmektedir16. Metinde başka +Av ekiyle oluşturulan topluluk sayısına rastlanmamıştır.

(24)

46

3.4 +AlA (<+AgU+lA) Ekiyle Oluşturulan Topluluk Sayıları

Asıl sayı sözcüklerine +AlA eki getirilerek yapılır.

Mevlį ta‘ālā (14) ḳudreti birle ėkelesi ḳız boldılar. Uçmaḥdın bir ḥūr ıḍu

bėrdi. Bu tört ḳıznı törte-(15)-güge bėrdi. Ḳamuġ bir sūretlıġ erdi, öz ḳızını tanıyu bilmedi. “Mevlâ’nın kudretiyle ikisi kıza dönüştü. (Mevlâ) cennetten

bir huri gönderdi. (Nuh) bu dört kızını dördüne verdi. (Kızların) hepsi aynı görünüyordu. Kendi kızını tanıyamadı.” (Ata, 1997, I: 27v13-15).

Mavlā taʿālā [14] kudratı birle ikkilesi ḳız boldı-lar. Uçmaḥ-dın bir ḥur ıḏu berdi. Bu tört ḳıznı törte-[15]-güge berdi. Ḳamuġı bir surat-lıġ erdi, öz ḳızını tanıyu bilmedi. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 49). “Through the Lord’s

om-nipotence, He is exalted, they both changed into girls. From Paradise God sent a houri. Noah gave these four girls to the four men. The girls all looked the same. He couldn’t recognize his own daughter.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 58).

Olar keldi erse, ḳatılmaŋ. Sançışġa keldiler erse, barıŋ onula-(9)-sınıŋ başın kesip maŋa keltürün. “Onlar (yalvarmak için) geldilerse, onlara katılmayın.

Savaşmak için geldilerse gidin onunun da başını kesip bana getirin.” (Ata, 1997, I: 64r8-9).

Olar [yalbaru] keldi erse, ḳatılmaŋ. Sançış-ġa keldiler erse, barıŋ onula-[9]-sınıŋ başın kesib maŋa keltürüŋ. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 115).

“If they’ve come to implore, leave them alone. If they’ve come to fight, go cut off the heads of the ten of them and bring them to me.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 134).

Metinde ėkele ‘ikisi birden’ kelimesi 2 yerde, üçele ‘üçü birlikte’ kelimesi 2 yerde, onula ‘onu birlikte’ kelimesi ise 1 yerde geçmektedir. Metinde başka +AlA ekiyle oluşturulan topluluk sayısına rastlanmamıştır.

4. Üleştirme Sayıları

Asıl sayı sözcüklerine +Ar /+şAr ekleri getirilerek yapılır.

Fermān keldi; tegme bir tınlıġdın birer cüft alıp kimige kivürgil, uruġları [24v] (1) kesilmesün, bir erkek bir tişi. “Emir geldi: “Soyları tükenmesin

diye her bir canlıdan birer çift, bir erkek bir dişi, alıp gemiye bindir.” (Ata, 1997, I: 24r22).

(25)

47

Farman kėldi: “Tėgme bir tınlıġ-dın birer cüft alıb kemige kiwürgil, uruġları [1] kėsilmesün, bir erkek bir tişi. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 44). “The

command arrived: “Take one pair of each living creature and put them abo-ard the Ark, one male and one female, so that their kind shall not be extingu-ished.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 51).

Anda kėḍin menāreġa aġıp yana aydı: “Ey melik üçegü öŋünde oltururlar. (21) Tegresinde yėgirmişer tikim yaz çėçekleri açılmış, çeşmeler aḳa turur, ḫurmā yıġacı ötmiş.” “Daha sonra (Lamkân) minareye çıkıp tekrar etti: Ey

melik, üçü birden (İbrahim’in) önünde oturuyorlar. Etrafında yirmişer ba-har çiçeği açmış, çeşmeler akıyordu, hurma ağacı yetişmişti.” (Ata, 1997, I: 42r20-21).

Anda keḏin manara-ġa aġdı kördi: Üçegü öŋünde oltururlar. [21] Tegresin-de yigirmi-şer tikim yaz çeçekleri açılmış, çeşme-ler aḳa turur, ḫurma yıġaçı /ünmiş/. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 76). “Then Lamkān ascended the

tower and saw that three persons were sitting before Abraham, twenty beds of spring flowers were blossoming around him and springs were streaming and a date-palm had arisen. (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 88).

Boeschoten-O’Kane’nin metnine göre cümle tercümesi aşağıdaki gibidir. “Sonra Lamkân minareye çıktı ve İbrahim’in önünde üç kişinin oturduğunu gördü. Yirmi bahar çiçeği onun etrafında çiçek açıyordu, çeşmeler akıyordu ve bir hurma ağacı ortaya çıkmıştı.”

Metinde birer ‘birer’ kelimesi 15 yerde, ėkişer ‘ikişer’ kelimesi 1 yerde, üçer ‘üçer’ kelimesi 1 yerde, bėşer ‘beşer’ kelimesi 2 yerde16, yėgirmişer

‘yirmi-şer’ kelimesi ise 1 yerde geçmektedir. Metinde başka +Ar /+şAr ekleriyle oluşturulan üleştirme sayısına rastlanmamıştır.

5. Katlama Sayıları

Bir eylemin belli bir zaman süresi içinde kaç kez yapıldığını belirten sayı-lardır.

5.1 Asıl Sayı + yol veya Asıl Sayı + yolı (< yōl ‘yol, sefer’ + 3. kişi iyelik eki)17

Aymışlar: Tört miŋ yolı tört miŋ er yıġıldı. Benį İsrā’įl ma ḳamuġ ḥāżır bol-dılar. (3) Altmış kaçır yüki18 cādū keltürdiler. “Demişler: Dört bin kez dört

bin yiğit toplaştı. İsraillilerin de hepsi vardı. Altmış katır yükü cadı getirdi-ler.” (Ata, 1997, I: 112v2-3).

(26)

48

Aymışlar: Tört miŋ yolı tört miŋ er yıġıldı. Bani İsraʾıl me ḳamuġ ḥażır boldılar. [3] Altmış ḳaçır yüki cadu[luḳ] keltürdiler. (Boeschoten, O’Kane,

2015, I: 275). “It has been related: Four thousand times four thousand men were assembled. The Israelites, too, were all present. Sixty mule-loads of magic devices were brought.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 273).

Metnin tercümesi Boeschoten-O’Kane’nin çalışmasına göre şu şekildedir: “Demişler: dört bin kez dört bin yiğit toplaştı. İsraillilerin de hepsi vardı. Altmış katır yükü büyücülükte kullanılan alet getirdiler.”

5.2 Asıl Sayı + ḳurla19 ‘defa, kez, kere’

Ba‘żı ‘ulemā raḥimehumu’llāhü ‘aleyhim ecma‘įn ayturlar: Bu sözlerde ėki dürüst rivāyet keldi (10) erse, cem‘ ḳılmaḳı evlāraḳ boldı, mi‘rāc ėki ḳurla boldı: Biri uyḳuda biri oyġaġ erken. “Bazı din alimleri, radıyallahü anhüm

ecmaîn şu şekilde belirtmişlerdir: Eğer bu konuda iki güvenilir ayet ortaya çıktıysa, onları birleştirmek daha iyidir: Miraç iki kez oldu; biri uykusunda, diğeri uyanıkken.” (Ata, 1997, I: 217v9-10).

Baʿżı ʿulama raḥimahumu llāhu ʿalayhim acmaʿīna ayturlar: Bu sözde ikki durust rivayat keldi [10] erse, camʿ ḳılmaḳı avlā-raḳ boldı. Miʿrac ikki ḳurla boldı: Biri uyḳuda, bir[i] oyġaġ erken. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 487).

“Some religious scholars, God be pleased with them all, say: If two reliable traditions have come down about this, it is better to combine them: The As-cension took place twice; once in his sleep, and once while he was awake.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 559).

Metinde, asıl sayı + ḳurla kelimesi ile yapılan katlama sayılarında bir ḳurla ‘bir kez’ kelimesi 1 kez, ėki ḳurla ‘iki kez’ kelimesi 2 defa, üç ḳurla ‘üç kez’ kelimesi 5 defa, miŋ ḳurla ‘bin kez’ kelimesi ise 1 defa geçmektedir. Metinde, bu sayılardan başka asıl sayı + ḳurla şeklinde oluşturulan katlama sayısına rastlanmamıştır.

5.3 Asıl Sayı + ança20 ‘o kadar, kat’

Aydı: (16) “Bir ança ḫalḳ birle kimige kirdük, bir teŋiz ḳıraġında ḫalāyıḳ bar erdi, yawlaḳ yolsuz (17) kāfir. Mevlį ta‘ālā ḳamuġnı ġarḳ ḳıldı. Men yalġuz ḳaldım. İmdi Ḥaḳ ta‘ālāġa şükr ḳılur-men,” tėdi. “Cevap verdi: “Birçok

insanla gemiye bindik çünkü deniz kıyısında yoldan sapmış, kâfir insanlar vardı. Mevlâ hepsini suya batırdı, bir tek ben kaldım. Şimdi yaratıcıya şük-rediyorum,” dedi.” (Ata, 1997, I: 36v15-17).

(27)

49

(aydı) [16] Aydı: “Bir ança ḫalḳ birle kėmige kirdük, bir taŋiz ḳıraġında ḫala’ıḳ bar erdi, yawlaḳ yolsuz [17] kafir. Mavlā taʿālā ḳamuġını ġarḳ ḳıldı. Men yalġuz ḳaldım. Emdi ḥaḳ taʿālā-ġa şukr ḳılur-men,” tedi. (Boeschoten,

O’Kane, 2015, I: 66). “The man replied: “I boarded a ship with a number of people because on the shore there were people who were greatly misguided and given to unbelief. The Lord, He is exalted, drowned the mall, and I alone remain. Now I’m giving thanks to the Almighty, He is exalted.” (Boescho-ten, O’Kane, 2015, II: 75-76).

Metinde bir ança ‘bir kere, bir kat’ kelimesi 16 defa, ėki ança ‘iki kere, iki kat’ kelimesi 2 defa, on ança ‘on kere, on kat’ kelimesi 2 defa geçmektedir. Metinde, bu sayılardan başka Asıl sayı + ança şeklinde oluşturulan katlama sayısına rastlanmamıştır.

5.4 +lAnç Ekiyle Oluşturulanlar

(2) Ėkkilenç erim ‘Azįz21 ġannįn erdi belgülüg

Tirig erkençe tükelge ḳāhir22 erdi ġunneti

(2) “İkinci kocam Azîz apaçık bir şekilde iktidarsızdı. Yaşadığı sürece, ikti-darsızlığı tamamen ortadaydı.” (Ata, 1997, I: 110v2).

[2] Ikkilenç erim ʿAziz ʿinnin erdi belgülüg

Tirig erkençe tükel-ge žaḥır erdi ʿunnatı (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 199).

“Secondly, my husband Potiphar was clearly impotent. As long as he lived, his impotence was perfectly clear.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 229). Metinde +lAnç ekiyle oluşturulan katlama sayısı ėkkilenç ve iklençi ‘ikinci’ şeklinde 2 defa geçmektedir. Bunun dışında +lAnç ekiyle oluşturulan başka bir katlama sayısına rastlanmamıştır.

Metinde bu yollarla oluşturulan katlama sayı sözcüklerine ek olarak Arapça

nevbet ‘kez, kere, defa’ sözcüğüyle de katlama sayısı oluşturulmuştur.

Ḳaçan Ḫadįceniŋ teve-(15)-leri teprese, ḳamuġ Ḳureyşįler anıŋ arḳışı birle

barur erdiler. Tegme yılda ėki nevbet ticāret (16) ḳılur erdiler, biri ḳış, biri yay. “Ne zaman Hatîce’nin develeri hareket etse, tüm Kureyşliler onun

ar-kasından giderdi. Yılda iki kez ticaret yaparlardı, biri kışın biri yazın.” (Ata, 1997, I: 186v14-16).

(28)

50

Ḳaçan Ḫadica-nıŋ teve-[15]-leri teprese, ḳamuġ Ḳurayşi-ler anıŋ arḳışı bir-le barur erdibir-ler. Tegme yılda ikki navbat ticarat [16] ḳılur erdibir-ler, biri ḳış, biri yay. (Boeschoten, O’Kane, 2015, I: 426). “When Khadīja’s camels set

out, all of the Quraish saw off her caravan. They undertook trading twi-ce every year, ontwi-ce in the winter and ontwi-ce in the summer.” (Boeschoten, O’Kane, 2015, II: 487).

Asıl sayı+ nevbet ‘kez, kere, defa’ şeklinde oluşturulan katlama sayısı metin-de 1 metin-defa kullanılmıştır.

6. Belirsizlik Sayıları

Ḳıṣaṣüʼl-Enbiyā’da tespit ettiğimiz belirsizlik sayılarını yahut belirsiz

mik-tarları ifade eden sözcükler şunlardır:

6.1. Alıntı Belirsizlik Sayıları Orta Farsçadan:

ḳamu~ḳamuġ (h’m’g /hāmāg/ all; whole || hep, hepsi, bütün)

(Durkin-Meis-terernst, 2004: 173a)

Farsçadan:

besį ‘çok, fazla’, hįç ‘hiç’, pāre ‘parça’ bisyār ‘çok’, ḳaç ‘kaç, bir kaç’,

her ‘her, bütün, hep’, kem ‘az’,

Arapçadan:

ba’żı ‘bazı, bazıları’, fi’l-cümle ‘tamamı, hepsi’, cemį ‘hep, bütün’, tamāmį ‘hepsi’

cümle ‘hep, bütün, herkes’,

Farsça + Arapçadan:

(29)

51

6.2 Türkçe Belirsizlik Sayıları

aḍın~eḍin ‘başka, diğer’, barı ‘hep, bütün, hepsi; tegme ‘her, her bir’, asru ‘çok’, az ‘az’, tamamıyla, hepten’, telim ‘çok, fazla, pek çok’, barça ‘hep, bütün; bütünü, başḳa~başġa ‘başka, ayrı’, töp ‘hep, hepsi’,

hepsi’, biraz ‘biraz, az’, tükel ‘hep, bütün’, neçeme ‘ne kadar, nice’, üküş ‘çok’

Ayrıca bazı fiilden türemiş son çekim edatları belirsiz sayılar durumuna gir-miştir (Gabain: 1995)

sayu/ı ‘her’ bütün ‘bütün, tam’

Referanslar

Benzer Belgeler

 Genel, soyut sözcük kulanılmamalı, kişi adılları, cevapsız sorular bulunmalı, ortak deneyimler örneklenmeli, etken

insizal kenar ile servikal çizgi (arka grup dişlerde,. oklüzal yüz ile

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, temel olarak ülkemizde para ve kur politikalarının yönetilmesinden sorumlu kurumdur.. Merkez Bankası Görev

 Yaprak sıvı gübre, kompost çayı, biyo gübre.  Doğal

Anahtar kelimeler: Fibonacci sayıları,Lucas sayıları,Binet formülü. Bu çalışmada Fibonacci ve Lucas Sayıları’nın genel özellikleri incelendi. Birinci bölümde

Teorem 3.1 [11]. İspatı n üzerinden tümevarım kullanarak yapalım.. İspatı n üzerinden tümevarım kullanarak yapalım. Çift indisli Jacobsthal sayılarının

Kuvveti en büyük olan x’in derecesi, polinomun derecesidir ve der[P(x)] ile gösterilir.. Bu x’in katsayısı da