• Sonuç bulunamadı

Müşir Hüseyin Kıdwai, Osmanlı'nın Son Dostları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Müşir Hüseyin Kıdwai, Osmanlı'nın Son Dostları"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

H

atıra türü kitaplar, tarihî olayların aydınlatılmasının önemli kaynaklarından birisidir. Özellikle yakın tarihimize baktı-ğımızda yerli-yabancı birçok önemli şahsiyetin, hatıralarını ka-leme aldıklarını görürüz. Bu tür eserlerde sadece kişilerin kendile-riyle ilgili anı, düşünce ve görüş-leri değil, bununla birlikte dünya-nın içinde bulunduğu durum, toplum ve devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerini, insanların tavır ve davranışlarını, kültür, medeniyet, estetik, sosyal ve ekonomik şartla-rın getirdiklerini, kısacası hayatın bütününü görebilmek mümkün-dür. Bu çerçevede Nehir Yayınla-rı’nın, Hatıralarla Yakın Tarih di-zisi için başlattığı yeni hamlenin ilk kitabı Osmanlı’nın Son

Dostla-rı adını taşıyor.

Hint Müslüman liderlerinin önde gelenlerinden biri olan Şeyh Müşir Hüseyin Kıdwai’nin (1878-1937) Osmanlıca’daki eserleri külliyat hâlinde nihayet yayınlanmış bulunuyor. XIX. yüz-yılın ilk çeyreğindeki kültürel,

si-yasî ve diplomatik çalışmalarıyla Osmanlı Devleti ve geleceği hak-kında önemli kitap ve makaleler yazıp özellikle Avrupa’da ve İs-lâm ülke ve toplulukları arasında önemli seyahatlerde bulunan Kıdwai, başta İngiltere olmak üzere Avrupa diplomatik çevrele-rinde Osmanlılar lehine görüş ve düşünceler serd eden ve bir Türk olmadığı hâlde Osmanlı idaresini Batılılara karşı başarıyla savunan önemli bir şahsiyettir. Ülkesinin coğrafî konumu ve mensup oldu-ğu milliyeti bakımından bizden uzak olmakla birlikte, taşıdığı inanç ve değerler itibariyle bizden biri olan Kıdwai’nin görüş ve dü-şünceleri, genel anlamda Hindis-tan Müslümanlarının Osmanlı le-hindeki duyarlılıklarının âdetâ bir özeti gibidir.

İstanbul’a 1906 ve 1910 yılla-rında iki kez gelen yazar, döne-min devlet adamı ve aydınlarının yabancısı olmadıkları bir şahsiyet-tir. Osmanlı hayranı olan bu önemli zatın hayatı, mücadelesi, eserleri ve dünya görüşü başlı

ba-DÎVÂN İlmî Araştırmalar sy. 17 (2004/2), s. 267-271

267

Müşir Hüseyin Kıdwai

Osmanlı’nın Son Dostları

Haz.: Ahmet Zeki İzgöer

(2)

şına bir araştırma konusudur. Sözkonusu kitabın yayınını bu alandaki ilk adım olarak görmek yanlış olmaz.

Osmanlı’nın Son Dostları

adıy-la kitapadıy-laştırıadıy-lan Kıdwai’nin eser-lerinde genel olarak Osmanlı Devleti’nin son dönemleri ve özellikle de yakın tarihimiz için önemli bilgi ve ipuçları verilmek-tedir. Ermeni meselesi, Paris Sulh Konferansı (1919), hilâfet, İslâm dünyası ile ilgili gelişmeler, Filis-tin sorunu, Hint Müslümanları-nın yardımları, Hıristiyanlık ve Cemiyet-i Akvâm, sosyalizm ve demokrasi, kadın ve o dönemin genel-geçer konu başlıkları kita-bın önemli bölümlerinden sadece birkaçıdır.

Kitabı yayına hazırlayan Dr. Ahmet Zeki İzgöer’in belgelere dayalı “Önsöz”ü (32 s.) esere ay-rı bir kıymet kazandırmıştır. Ayay-rı- Ayrı-ca yazar hakkında sınırlı sayıda ar-şiv belgelerine yer verilmesi ve ay-rıntılı bir indeksin hazırlanması da kitabın zenginliğini artıran önem-li faktörler arasında sayılabiönem-lir.

Hindistanlı Dostlarımız

Tarihin derinliklerinde aynı ağacın kökü, gövdesi, dalları ve yaprakları olduğu kaçınılmaz bir gerçek olan Hint Müslüman halkı (bugünkü manasıyla Pakistan’ın temsil ettiği topluluk) ile Türkler arasındaki dostâne ilişkiler uzun bir geçmişe dayanmaktadır.

Bilindiği üzere XIX. yüzyıl, Ba-tı yayılmacılığının zirveye çıkBa-tığı

bir dönemdir. Dünya üzerinde sömürgecilik faaliyetlerini artıran Avrupalı devletler, hedef ülkeleri, düzenledikleri askerî operasyon-larla işgal etmektedirler. Özellikle imparatorlukları derinden sarsa-cak olan bu teşebbüsler, Osmanlı Devleti’ni de etkilemekte gecik-meyecektir. Nitekim Trablusgarp ve Bingazi, Afrika’da sömürgeler kurmak isteyen İtalyanlarca 1911’de resmen işgal ve ilhak edilmiş, hemen ardından başlayan Balkan Savaşları’yla da Osman-lı’nın Batı’daki topraklarına el konmuştur. Bu gelişmeler, Hin-distan’daki Müslüman toplum üzerinde şok tesiri meydana getir-miştir. Kamuoyu, gelişmeleri me-rak, endişe ve kaygı ile izlemiştir.

Yardımlar

Kısa süren bu izleyişler, fazla uzun sürmemiştir. Trablusgarp’ın işgali ve Balkan Savaşları’nın baş-laması sebebiyle savaşlarda zarar görenler ile muhâcirlerin ihtiyaç-larını karşılamak üzere atılan adımlardan ilki ve en önemlisi Hilâl-i Ahmer cemiyetlerinin rulmasıyla gerçekleşmiştir. İlk ku-rulan heyet, Kalküta’da Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’ne Yar-dım Komitesi olmuştur. Komite bu amaçla Mayıs 1912’de Trab-lusgarp’a Dr. Ahmed Ensarî baş-kanlığında 24 kişiden meydana gelen tıbbî bir heyet ve sağlık malzemeleri göndermiştir. Hint Hilâl-i Ahmer Heyeti gösterdiği fedakârlık ve başarılı çalışmalarla

DÎVÂN 2004/1

268

(3)

DÎVÂN 2004/1

büyük takdirler uyandırmıştır. Heyet, sadece cephedeki başarıla-ra imza atmakla kalmamış, bu-nunla beraber Hindistan’a gön-derdikleri mektup ve yazılarında anlattıkları anı ve izlenimleriyle de Osmanlılar lehinde propagan-da çalışmalarınpropagan-da bulunmuştur.

Hindistan’dan gelen yardımla-rın toplanmasına Osmanlı büyü-kelçilikleri ve şehbenderlikleri yardımcı olmuşlardır. Ayrıca bu kanallar olmadan da İstanbul’a hamiyetli çevrelerden doğrudan yardımlarda bulunulmuştur. Bu konuda Hindistan basınının oy-nadığı rol azımsanmayacak dü-zeydedir. Yardım hususundaki duyarlılık yüksek öğrenim gençli-ğini de etkilemiştir. Üniversite ta-lebeleri günlerce uykusuz geceler geçirmişler, et yemekten vazge-çerek yardım amacıyla biriktirdik-leri paraları Osmanlı ülkesinin müdafaası için İstanbul’daki hü-kümete göndermişlerdir. Diğer taraftan kadınlar da, ayrıca parala-rı olmadığından yardıma katkıda bulunmak için mücevher ve altın-larını vermişlerdir. Hilâl-i Ahmer adına açılan yardım defterlerine büyük katılım sağlanmış ve topla-nan meblağlar İstanbul’a gönde-rilmiştir (Bu konuda sadece Baş-bakanlık Osmanlı Arşivi’nde Hâ-riciye Nezâreti’nin değişik fonları içinde dosyalar dolusu belgenin mevcut olduğunu hatırlatalım). Diğer taraftan Hindistan uleması da Osmanlı Devleti’nin, Müslü-manların yeryüzündeki temsilcisi

ve Hilâfet’in merkezi olması sıfa-tıyla desteklenmesinin farz oldu-ğuna ve bu gâyeyle zekâtın Os-manlılara gönderilebileceğine da-ir fetvalar vermişlerdda-ir.

Milli Mücadele

Milli Mücadele’nin ilk dönem-lerde üstünlük kazanarak başarılı olmasında Hindistan Müslüman-larının kurdukları Hilâfet akımı-nın büyük ölçüde etkisi sözkonu-sudur. Bu akım, Milli Mücade-le’ye en zor günlerinde maddî ve manevî yardımlarda bulunmak-tan geri durmamıştır. Gerek Hin-distan Müslüman halkı ve gerek-se genelde dünya Müslüman top-lumları, bütün umutlarını İslâmi-yet’in son bağımsız gücü olan Osmanlı Devleti’ne bağlamışlar-dır. O dönemde İslâm’ın mukad-des kurumu olan Halifelik, dün-yanın dört bir dün-yanında ve özellik-le de Hindistan’da sömürge ha-yatı yaşayan Müslümanlar için bir ilham kaynağı olma özelliğini hâ-lâ sürdürmekte idi. Ağa Han, Seyyid Emir Ali, Abdülbârî, Yu-suf Ali, Müşir Hüseyin Kıdwai ve Isfahanî gibi tanınmış Hint Müs-lüman liderleri Osmanlılar’ı, Müslüman olmalarından dolayı destekleyen isimlerin başında ge-liyorlardı. Bu arada Kıdwai’nin genel sekreterliğini yaptığı Hüd-dâmü’l-Kabe Cemiyeti’nin çalış-ma ve faaliyetleri de hissedilir de-recede önemli olmuştur.

8 Temmuz 1921 tarihinde Ka-raçi’de toplanan Hilâfet

(4)

ransı, Mustafa Kemal Paşa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin verdikleri mücade-lenin yanında ve destekçisi olduk-larını açıkça ilan etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfa-tıyla Mustafa Kemal Paşa da Hin-distan Merkezî Hilâfet Komite-si’ne yazdığı bir mektupta Hin-distanlı Müslümanlara yardımları sebebiyle Türkiye Müslümanları-nın selamlarını iletmiştir.

Anadolu’da yürütülen mücade-leye sadece Hindistan’ın Müslü-man toplumu değil, Hindular da destek vermiş, gelişmeleri büyük bir dikkat ve ilgi ile izlemişlerdir. Mesela, Sakarya Zaferi’nin haberi Hindistan’a ulaştığında bu, bü-yük bir sevinçle kutlanmıştır. Öy-le ki, Hindistan halkı bu gelişme-leri kendi zafergelişme-leri gibi görmüş-lerdir. Hindular bu zaferi, en bü-yük düşmanları olan sömürgeci güçlerin yani İngilizlerin büyük bir kaybı şeklinde değerlendirir-ken, Müslüman çevreler de bunu İslâm’ın büyük bir zaferi olarak nitelendirerek İslâm dünyasının çöküşünün sona ermesi yolunda bir dönüm noktası olarak kabul etmişler ve Mustafa Kemal Pa-şa’ya “İslâm’ın Kılıcı” unvanını vermişlerdir.

Ülkelerarası Köprüler

Müşir Hüseyin Kıdwai’nin ileri sürdüğü düşünce ve fikirlerin özelde kendisinin, genelde ise Hindistan Müslüman halkının genel görüş ve kanaatlerini

yan-sıttığı anlaşılmaktadır. Bu çerçe-vede Hindistan Müslümanları, paylaştıkları ortak inanç ve kültür ekseninde Osmanlılara dönük olarak hep şu gerçeği dile getir-mişlerdir: “Biz, aynı idealleri ve duyguları sizinle paylaşıyoruz. Biz de sizinleyiz, sizin yanınızda-yız, sizinle beraberiz, sizinle kar-deşiz. Sizin sıkıntılarınız bizim sı-kıntılarımız, sizin sevinçleriniz bizim sevinçlerimizdir.” Deyim yerinde ise ‘Biz de Osmanlıyız’” demişlerdir.

Uzak Doğu’dan, binlerce kilo-metre uzaktan gelen bu sesin Os-manlı ülkesinde bulduğu yankı oldukça etkili olmuştur. Kıt kana-at yapılan maddî-manevî yardım-lar, Batılı çevrelerde yürütülen diplomatik faaliyet ve temaslar, kurulan sayısız dernek ve cemiyet hep bu gâyeye hizmet etmiştir. “Aynı dinin, aynı inancın men-suplarıyız. Aramızdaki fark, sade-ce sınırlar ve birbirimize olan uzaklıktan başka bir şey değildir” anlayışındaki böyle bir paylaşı-mın, Osmanlı’nın savaş gibi ola-ğanüstü şartların hüküm sürdüğü bir döneminde dile getirilmesi ol-dukça anlamlıdır.

Dolayısıyla Kıdwai ve onun temsil ettiği tüm Hindistanlı (bu-gün itibariyle Pakistanlı) Müslü-manlar arasındaki yakınlığı, açıkça gözler önüne seren bu gibi çalış-maların günümüz için de önemi büyüktür. Böylesine çok yönlü bir şahsiyetin hayatı ile eserlerinin ta-nınıp bilinmesi yolunda

Osman-DÎVÂN 2004/1

270

(5)

lı’nın Son Dostları’nın kültür

ha-yatımızda önemli bir boşluğu dolduracağı inancındayız.

Kıdwai’nin bu eserinde Os-manlı’ya karşı derin bir sevgi, du-yarlılık ve hayranlık görülmekte-dir. Batılı devletler nezdinde ve özellikle de İngiltere’ye karşı Av-rupa merkezlerinde “Osmanlı te-zi”ni savunan yazar, eserleri, ko-nuşmaları, diplomatik faaliyet ve çalışmalarıyla okuyucuya yakın tarihimiz için kayda değer bilgi ve belgeler sunuyor. XIX. yüzyı-lın birçok önemli konu ve mese-lesine dair açıklayıcı bilgiler içe-ren eser, yakın tarih çalışmaları ile tanıdığımız Dr. Ahmet Zeki İz-göer’in akıcı bir üslup ve temiz bir çevirisi ile yayına hazırlanmış. Yakın tarihimiz üzerine eğilen herkesin bu önemli eserden isti-fade edeceğini umuyoruz. Gele-ceğe daha güvenle bakabilmenin yolu bu tür eserlerin gün yüzüne çıkmasına bağlıdır.

Dileğimiz, bu tür güzel yayın-ların artarak okuyucuyla buluş-masıdır. Son olarak, Osmanlı’nın

Son Dostları ile, yakın

tarihimiz-de bir sır pertarihimiz-desinin daha

aralan-dığını ısrarla belirtmemiz gereki-yor. Emeği geçenlere yürek dolu-su teşekkürler.

Ek

Kıdwai’nin bir nutkundan: “İttihâd-ı İslâm Cemiyeti, Hı-ristiyanlığa karşı Müslümanlar arasında bir beraberlik meydana getirmek veya Mısır üzerindeki İngiliz himâyesine muhalefette bulunulmak maksadıyla düzen-lenmiş fanatikçe bir hareket de-ğildir. Aksine, barışın korunması fikrine hizmet eder. Cemiyet, ge-rek bazı câhil Müslümanların ve gerekse ilim ve bilgiden yoksun bulunan Hıristiyanların aşırı fikir ve düşüncelerinin ortadan kaldı-rılması amacına hizmet eder. Ce-miyet mensuplarının, Hıristiyan devletlerden herhangi birisince İslâm ülkelerinden bir karış yerin bile zaptedilmesine gönülleri râzı olmaz. Buna karşılık cemiyet mensupları egemenlikleri altında yaşadıkları devletlerin yönetimle-rine de hiçbir şekilde muhalefet fikrinde değillerdir” (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Y.A. HUS., 508/71).

271

DÎVÂN

Referanslar

Benzer Belgeler

Osmanlı’nın son döneminde yetişmiş ilmî şahsiyetlerden biri olan Muhammed Zâhid Kevserî, bir devletin yıkılışına ve yeni bir devletin kuruluşuna şahit olmuş ender

ESER İNCELEMESİ VE BULGULAR Tarım ve Orman Bakanlığı Kütüphanesinde bu- lunan 1915-1916 yıllarında basılmış olan “Ka- dınlara Amelî Sanayi-i Ziraiye Dersleri”

Kitapta genel itibariyle bir Osmanlı düşüncesinin olmadığı iddiasına karşı Görgün, gerek Türk-İslâm edebiyatından gerekse Batı edebiyatından alıntılar

Görüldüğü gibi Konsey, 17 Haziran muhtırasında dile getirilen Osmanlı taleplerini ağır bir dille reddetmişti. Hatta, Türk milletinin yönetme kabiliyetinden yoksun bir

Yüz yaşını aşmış bir insanın ölümü ne kadar doğal olsa da, ölüm yine ölümdür; acısı saygıyla

Uçan Yak›t Tank›: Dünya’n›n çevresinde durmaks›z›n uçmak için yap›lan uçak, 13 yak›t tank›nda yaklafl›k 8 ton yük tafl›yor.. Burt Rutan’›n tasar›m

Kuroiwa ve arkadaşları ise (9), ASDH’un çapının azalmasına rağ- men, interhemisferik fissürdeki subdural hematom çapının arttığını ve bunun serebral şişme ve

(Sâdır olan fer­ manı âli üzere Sâdabad ferahı bün- yadda vaki haremi hümayunda ve hâriciyede iktiza eden mahaller ta­ mir ve boyalan tecdid ve kasrı