^ K f t R K I I N P G F P F " * Cahide i' on*<u> Türk Sinema »e Tlyatrosu’nun geleme döne- n u n n u n y U L .U L . « mlnde yetişti. Ünlü sanatçılarla birlikte oynadı. Kısa sürede de sinema ve tiyatronun ünlü isimlerinden biri oldu. İşte 1938 ■ 39 sezonunda oynanan “Korkunç Gece” adb oyun. Solda Hüseyin Kemal, sağda 1. Galip Arcan.
10 Nisan 1981 Cuma @
— Cahide Sonku nurı
aruları---HAYA TİM :
•M a rc e l'in bana bir araba hediye etmesi
tiyatrodaki fitne fücurların bana
adam akıllı cephe olmalarına neden oldu. Bir akşam
tiyatroya geldiğim zaman Mahmut Morali
beni köşeye çekti "Cahide sana kötü bir haberim var" dedi
C d h ı d e
y d ln ./
• " B iz im arkadaşlar bir gayrı müslim ile yaşadığını öğrenmişler, senin
tiyatroda kalmanın doğru olmayacağını söyleyip duruyorlar.
Mesele büyürse tiyatrodan ayrılmak zorunda da kalabilirsin"
• M uhsin Bey, beni
y a n ı n a ç a ğ ı r ı p
uzun uzun nasihat
etti. “Senin siyah
ö nlüğ ün, tertem iz
b eyaz yakanla ti
yatroya geldiğin o
günü asla u n u t
m am C a h id e ’ dedi.
“N e giyersen giy,
istersen elm aslar,
kü rkler içinde ol,
am a senin en güzel
kıyafetin o siyah
ö n l ü k l e b e y a z
ya ka yd ı...”
• Birgün evde o tu ru
yorduk, kapıya bir
polis geldi. “Sizi
m üdürüyetten ç a ğ ı
r ı y o r l a r ” d e d i .
Ü çü ncü Ş ub e M ü
dürü T â la t’ın a k ra -
basıydı.
Su
işte
eski kocam ın b ir
parm ağı o la b ile c e
ğini hem en sezdim .
K ader bir oyun o y
nuyordu...
S
UAVİ’ye canım feda... Onun her isteğini yerine ge tirmek, benim boynumun borcu... Neden? Neden ona bu kadar bü yük yakınlık gösteriyorum? Yoksa hakkımızda çıkarılan dedikodular doğru mu? Aşık mıyım, bu yakı şıklı gence? Hayır... Bin kere ha yır... Ben Suavi’de dedemin, has retini çektiği yakışıklı, erkek toru nu görüyorum... Doğmadı diye ya sı tutulan erkek kardeşim o be nim... Uğradığı talihsizlikler bizim ailenin bir ferdi olduğuna beni zor la inandırıyor... Suavi de benim gibi... Küçük yaşta babasız kal mış. Sonra annesini kaybetmiş... Ama o benim gibi güçlü değil. Tek başına hayatla mücadele edecek gücü kendinde bulamıyor. Ona bakacak, elinden tutacak biri ge rekli. Müşfik bir ablaya ihtiyacı var... İşte o abla rolünü de ben üzerime aldım. Canla başla, seve rek. isteyerek oynuyorum rolümü.Fakat Suavi’nin bünyesi zayıftı. En küçük bir olay, onu sarsıyordu. Düzenli bir hayat sürmeliydi. Evle nip, sakin bir hayat yaşamalıydı... İlk eşi Meral'den boşandıktan bir süre sonra sesi kısıldığı için tiyat rodan da ihraç edilmişti. O günle rinde Suavi’yi hiç yalnız bırak madım. Evimden yemek yolladım,
maddi manevi destek olmaya çalış tım. Keşke daha fazlasını yapabil- seydim...
Suavi, iyi bir aktör olamadı. Ama sonradan rejisörlükte ger çekten başarı sağladı. Eğer o kor kunç hastalık talihsiz can yolda şımdan elini çekseydi...
Suavi Tedü’nün ilk karısından ayrıldığı günlerde ben de hayatı mın en güzel günlerini yaşıyo rum... Marcel, bana kul köle... Artık onunla aynı evi paylaşıyo ruz... Dedikodular ayyuka çıkma sın diye, Talat’tan ayrıldıktan son ra tuttuğum ev de duruyor. Oraya ara sıra uğruyorum... Günler, böy- lece geçip gidiyor. İstanbul’un en şık giyinen kadınlarından biriyim. Mücevherlerimin sayısını bilmiyo rum. Sahnede kullandığım sahte taşlı küpeler, kolyeler bile en pa halı cinsten... Tiyatroda herkes be ni konuşuyor. Varsınlar konuşsun lar... Umurumda bile değil. Ancak düşmanlarımın bu umursamazlı ğıma bıyık altından güldüklerini, eninde sonunda benden intikam alacaklarına inandıklarım da his sediyorum. Tiyatroda hava gerçek ten çok gergin... Bu çalkantı beni ürkütüyor... Hayatımda ilk defa gerçekten sevdiğim bir erkekle be raberim. Üstelik bu erkeğin elinde bir de sihirli değnek var... Dokun
duğu yeri, bir masal umesine çevi riyor. İşte bunun en büyük misali benim kavuştuğum imkanlar...
Yalnız kaldığım zamanlar hep yüreğimi daraltan o sebepsiz kor kunun, endişenin kaynağını araştı rıyorum... Marcel, bir başka kadın uğruna beni terketmez... Ben de böyle bir şeyi düşünemem... Haya tınım sonuna kadar onunla bera ber olmaya çoktan razıyım? Ada mın, parası pulu var... Paranın gücünü inkâr etmeyecek biri varsa o da benim... Ekmek parası uğru na köhne han köşelerinde çalıştı ğım günleri hâlâ unutmuş değilim çünkü...
Aklıma kaza ölüm gibi kötü şeyler geliyor. Bunları da düşün mek istemiyorum. Marcel’in haya tıma girmesiyle herşey öyle değişti ki... Bu saadeti yersiz kuruntularla gölgelemek istemiyorum.
Marcel’in bana bir araba hedi ye etmesi tiyatrodaki fitne fücurla rın bana karşı adamakıllı cephe al malarına neden oldu. Nemlizade- lerin eski şoförü Sadi efendi benim şoförüm. Tiyatroya onunla gidip geliyorum. Bir yandan da boş kal dıkça ehliyet almak için çalışı yorum. Zamanla direksiyon kul lanmaya alıştım imtihana girdim, elime bir de ehliyet tutuşturdular. Fakat Marcel’e söz geçirmek ne mümkün... Bir kaza yaparım diye
ödü kopuyor. Onun için ben araba kullanırken bile şoför Sadi efendi yanımda...
Bir akşam tiyatroya geldiğim zaman Mahmut Morali beni köşe ye çekti. “C ahide, sana kötü bir haberim var’’ dedi, “ Bizim arka daşlar, bir gayri müslim ile yaşadı ğını öğrenmişler. Senin tiyatroda kalmanın doğru olmayacağını söy leyip duruyorlar. Mesele büyürse, tiyatrodan ayrılmak zorunda da kalabilirsin.”
Bu açıklama beni pek de şaşırt mamıştı. Yerimde gözü olanların beni kapana kıstırmak için alçakça planlar hazırladıklarını tahmin ediyordum. Karşıma geçip de açık açık düşüncelerini söylemeye cesa ret edemezlerdi. Yapacakları şey, böyle arkamdan dolap çevirmekten ibaretti.
Bu arada Muhsin Be.v'in müş kül durumda kalması beni endişe lendiriyordu. Tiyatrodan çıkarıl mam için baskı yapılırsa, Muhsin Bey'in tutumu ne olacaktı?
Muhsin Bey'in
tutumu
Bu sorumun cevabını da birkaç gün sonra aldım... Muhsin Bey’e
benim tiyatrodan çıkarılmam için emir gelmiş. O da Cahide gider se, ben de tiyatrodan ayrılırım diye ağırlığını koymuş.
Muhsin bey, bu kadarla da kal madı. Beni yanma çağırıp uzun uzun nasihat etti. “Senin siyah ön lüğün. tertemiz beyaz yakanla ti yatroya geldiğin o günü asla unut mam, Cahide" dedi. ‘‘Ne giyersen giy istersen elmaslar, kürkler için de ol, ama senin en güzel kıyafetin o siyah önlükle beyaz yakaydı... Ben o Cahide’yi yetiştirmek istiyo rum ..."
Bu sözlerin altında gizlenen dü şünceleri anlamamak için aptal ol mak lazımdı. Sevgili hocamın bu sözleri beni çok duygulandırmış«. Hele tiyatroya ilk gelişimi unutm a ması ne gurur verici bir şeydi... Muhsin Bey’e layık bir öğrenci ol mak için daha çok çalışmalıydım.. Fakat tiyatroda taptığım bu insa nın özel hayatıma karışmasına da izin veremezdim. İnatçıydım. Hak sızlıklara asla tahammülüm yok tu... Bu huylarım bana hep zarar vermiştir. Ama malum, can çık madan huy çıkmıyor...
Marcel'in dedikodusu, tiyat ronun dışında da şimşekleri üze rime çekiyor. Çevremdekiler bana düşman kesildikçe, benim de arap damarım tutuyor. Karşıma çıkan herkese Marcel'den söz edip, dedi koduların iyice dallanıp budaklan masını sağlıyorum.
Polis işe
karışıyor
Hiç unutmanı bir gün evde otu ruyorduk. Kapıya bir polis geldi. "Sizi müdürüyetten çağırıyorlar” dedi. Marcel telaşlanmış«. Ben hiç önemsemedim bu daveti. Üçüncü Şube Müdürü T alat’ın akrabasıy- dı... Bu işde, eski kocamın bir parmağı olabileceğini hemen sez dim. Güzelce giyindim. Süslendim püslendim. Hani, kıl pranga kızıl çengi oldum... Zaten o günlerde, paçavraya bile sarınsam, şık bir tuvalet giymiş kadar dikkati çeki yorum. Neyse, Marcel’le birlikte arabaya atladık, müdürüyetin yo lunu tuttuk.
Emniyet Müdürü odasında beni bekliyormuş, huzura kabul edil dik. Sadri bey, hemen konuya gir di:
"Cahide Hanım bizi çok üzü yorsunuz” dedi, "bir gayri müs- İim'le yaşamak size yakışır mı?”
İşte o zaman, iyice tepem itti. “Sana mı düştü bunun hesabını sormak?” diye bağırdım. Adama ‘siz’ diye değil, ‘sen’ diye hitabedi- yordum. "Senin hiç Rum. Ermeni, Fransız sevgilin olmadı mı? Önce sen benim soruma cevap ver...”
Bir ipucu
Bu olaydan birkaç gün önce Üçüncü Şube Müdürü'nün karısı ile karşılaşmıştım... Talat'la evli olduğumuz günlerde bu hanım bi ze sık sık gelirdi. Kadın o gün beni görünce selam vermemek için ba şını yana çevirdi. Onun bu davra nışı. arkasından müdürüyetin kori dorunda üçüncü şube müdürüne rastlamam beni kuşkulandırmıştı. Zaten ben müdür beyin odasına girdikten sonra o da bir bahane uydurup içeri girmişti. Sanki beni hiç tanıınıyormuş gibi davranması da şüphelenmekte haklı olduğumu ispat etmişti.
Bu defa da ona “Ne o Müdür bey, şimdi de casusluğa mı başla dın?” dedim. “ Beni burada daha fazla tutmayın. Eğer söylemek iste diğiniz bir şey varsa, söyleyin bit sin... Sevgilim aşağıda beni bekli yor. Yemek yiyeceğiz."
Müdür Bey de Şube Müdürü de öfke dolu bakışlarını üzerimden ayırmıyorlardı. Eğer aşağıdan al saydım. müdür beyin karşısında ezilip büzülseydim bana kimbilir ne tehditler şaşıracaklardı. Fakat benim onlardan baskın çıkmam, planlarını bozmuştu. Miidürüyette alıkoymaya kalkışırlarsa, dünyayı ayağa kaldıracağımı anlamışlardı. Onun için fazla üstelemediler. Hı şımla yerimden kalktım. Adamlara allahısmarladık bile demeden, ka pıyı vurup dışarı çıktım.
Olanları. Marcel’e anlattığım zaman canı sıkıldı. "Bu adamlar bizi rahat bırakmayacaklar" dedi, “Senin mesleğini de geleceğini de tehlikeye atmam istemem... Bun dan soııra daha tedbirli olalım... İlişkimizi düşmanlarımızdan gizle meye çalışalım.”
Öfkem buruntudaydı zaten... Hırsımı Marcel'den aldım... “Eğer ailen sana baskı yapıyorsa, ona bir diyeceğim yok... İstersen bir daha birbirimizi görmeyelim..."
Bu sözleş ağzımdan çıkar çık maz, duraladım. Mareel'e bak tım. Yüzü bembeyaz kesilmişti. Sözlerimin arkasını getirm eni bekliyordu.
---Yarın: Elveda
Marcel
...
v________ ________ /
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi