• Sonuç bulunamadı

Berin Nadi-Nadir Nadi beraberliğinin ve yaşadıkları güzelliklerin ekseninde 'Atatürkçülük' var:Sorumluluk onu gazeteci yaptı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Berin Nadi-Nadir Nadi beraberliğinin ve yaşadıkları güzelliklerin ekseninde 'Atatürkçülük' var:Sorumluluk onu gazeteci yaptı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

riyet

i d i

G e n e l Y a y ın Y ö n etm en i: O r h a n E r in ç 0 G enel Y ayın Koordinatörü: H ik m e t Ç e tm k a y a 0 Y azıişleri Müdürleri: İb ra h im

Y ıld ız - D in ç T a y a n ç 0 S o ru m lu M üdür:

F ik r e t tik iz 0 H a b e r M e rk ez i M üd ü rü :

H a k a n K a ra 0 Görsel Yönetmen: F ik ret Eser

Dış Haberler: Ş in asi D anışoğlu 0 İstihbarat: C engiz

Y ıld ırım 0 Kültür: H an d an Şenköken 0 S p o r

A b d â lk a d ir Y ü eelm a n 0 Ekonomi. S ed a O ğ u z 0 Makaleler Sam i Karaören 0 Düzeltme: Abdullah

Y azıcı 0 Fotoğraf Erdoğan K öseoğlu 0Bilgi-Belge:

E d ib e B u ğ ra 0 Yurt Haberleri: M eh m et Faraç

Y a y ın Kunüu: I lh a n S e lç u k (B aşk an ), O r h a n E r i n ç , O k t a y K u r t b ö k e , H i k m e t Ç e t i n k a y a , Ş ü k r a n S o n e r , E r g u n B a k ı , D in ç T a y a n ç , İ b r a h im Y ı l d ı z , O r h a n B u r s a l ı , M u s t a f a B a l b a y , H a k a n K a r a .

A n k a ra T e m silc isi: M u s t a f a B a lb a y A ta tü rk B u lv arı N o : 125, K a t:4 , B a k a n lık la r-A n k a ra T el: 4 1 9 5 0 2 0 (7 h at), Faks: 4 1 9 5 0 2 7 0 İz m ir T e m silc isi: S e r d a r K ız ık , H . Z iy a B lv. 1352 S. 2 /3 T el: 4 4 1 1 2 2 0 , F ak s: 4 4 1 9 1 1 7 0 A d a n a Tem silcisi: Ç e tin Y iğ e n o ğ lu , İnönü C d. 119 S .N o :l K a t:l, T el: 36 3 12 11, F a k s: 363 12 15

M üessese M üdürü: Ü stü n A k m e n © K oordinatör A h m et K orulsan 0 M uhasebe: B ü len t Y e n e r0 J d a re :

H ü se y in G ü r e r 0 İşletme: Ö n d er

Ç e lik 0 Bilgi-lşlem: N ail İnal 0 Bilgisayar Sistem: M ü r ü v e t Ç iler

M E D Y A C : # Y ö n e t i m K u r u lu B a ş k a n ı - G e n e l M ü d ü r : G ü l b i n E rd uran # K o o r d in a tö r : R e h a Işıtman # G e n e l M ü d ü r Y a rd ım cısı: M in e A kdağ T e l: 5 1 4 0 7 5 3 - 5 1 3 9 5 8 0 - 5 1 3 8 4 6 0 - 6 1 , Faks: 5 1 3 8 4 6 3

0505(20ha.) F ak , «V212)5.38595 20 AĞUSTOS 1997 İmsak: 4.35 Güneş: 6.12 Öğle: 13.15 İkindi: 17.00 Akşam: 20.04 Yatsı: 21.33 B a s ı ld ı ğ ı y er: G a z e t e E g e T e s is le r i A ls a n c a k / iz m ir

Berin Nadi - Nadir Nadi beraberliğinin ve yaşadıkları güzelliklerin ekseninde ‘Atatürkçülük’ var

4

Sorumluluk onu gazeteci yaptı’

ŞÜKRAN SONER________________ • Berin Nadi’yi ne zaman Yeniköy’deki evlerinde, bildik köşesinde ziyaret etsem, gözümün önüne önemli iki çelişen kare gelir: Nadir Nadi yaşarken yüzüne ya da ölümünden sonra fotoğraflara bakıp ba­ kıp, güzel anılara daldığında yüzünü kap­ layan gülümseme, sevinç. Ya da tam ter­ si acı ve kaygıyı yansıtan bakışlar. İki zıt duygudan birinin yüzüne egemen olma­ dığı, donuk bir anı var mıdır?

Nadir Nadi’nin, 12 Mart sürecinde ga­ zeteden ayrılmak zorunda kaldığı gün­ lerde onu biraz neşelendirmek için gös­ terdiği çabada, öldüğü gün yüzünü son sey­ redişlerinde, yakın dostlan ile ünlü kah­ kahasını atarken keyfini paylaşımında, rejimine aykın bir şeyler yediğinde, ölü­ münden sonra fotoğrafıannı okşarken, gazetenin iflas, kapanma noktasına gel­ diği günlerde, “Atatürk’ün, Yunus Na- ■ di nin, Nadir’in gazetesini koruyama­

dı m_” diye hastalanacak kadar üzüldüğü,

gazetenin yeniden toparlanmasını sağla­ yan vakıf girişimini gerçekleştirdikten sonraki keyifli, onurlu günlerinde..deği- şen birbirine zıt kareleri buluşturan ise hep çok yoğun bir sevgi ve şefkat yansıması.

“Ne kadar büyük bir sevgi, aşk bu. Sır­ rınızı, ilk aşk günlerinizi biraz anlatır im­ siniz?“ diye takıldığımda, Viyana anıla­

rına uzandığımızda hiç de romantik olma­ yan, helede ne kadar saklamaya çırpınır­ sa çırpınsın, kelimenin tam anlamı ile

“sanatçı ve romantik” Nadir Nadi kimli­

ğine hiç yakıştıramadığım, benzer söz­ cükleri duyarım...

Viyana’da ilk buluşmalarda, konuşma­ larının gündeminin ağırl ıkla Atatürkçülük olmasına beni inandıramadığını düşenen Berin Nadi, “İnanmıyorsun, kimse inan­

maz ama biz güzelim Viyana’nın roman­ tik ortamında, hep Atatürk’ten, Atatürk­ çülükten konuşurduk. Bunun nasıl bir tutku, bizi yaklaştıran bir sevgi olduğunu sizin kuşaklar anlayamaz. Dünyaya yüz­ yıllar içinde ancak bir kere gelebilecek bir güzel insanın yaptıklarına, yapmak iste­ diklerine, bizim kuşaklara aşıladığı büyük bir memleket sevgisine, duyulan bağlıbk ve coşku, aşk...“ diyerek devam eder.

Berin Nadi doğmdan anlatmaz ancak satır aralarından, Nadir Nadi’nin Viya­ na’dan İstanbul’a dönüşünde Berin Nadi aşkının da payı olduğu anlaşılır. Sonra­ sında ise tepeden tırnağa bir sanatçıyı ga­ zeteci yapan sorumluluklar vardır.

Berin Nadi’nin geçmişle bugün ara­ sında gelgitlerle dolu yaşamında acılarla mutluluklar kadar güzelliklerle çirkinlik­ lerin çelişkisi de öne çıkar. Sultanahmet’in üç kültür evinden birinde, aydınlar, sanat­ çılarla dopdolu bir çocukluk. Yaşadığı üç evin de çağın kültür-sanat merkezleri olu­ şu. “O kadar güzel, aydın, sanatçı

insan-► Berin Nadi, Nadir Nadi’yi en çok Atatürk, Kemalizm

üzerine çirkin tartışmaların üzebileceğine işaret ediyor, sanatçı

Nadir Nadi’yi gazeteci olmaya zorlayan nedeni de bu inanç ve

sorumluluk olarak açıklıyor.

lar arasında yaşadım ki, bugün tanık ol­ duklarımın bana bir tür ceza, bedel oldu­ ğunu düşünüyorum” diyor.

Yunus Nadı’nin, Nazime Nadi’nin bü­ yük özveri ve desteği ile yoksunluklar, zor­ luklarla geçmiş ama inanç ve büyük bir kavganın içinde geçmiş yaşamından din­ lediği anlan aktarıyor.. “Bir Yunus Na­

di’nin Atatürk’ün çevresindeki bütün inanmış kadroların, o zamanki milletve­ killerinin, siyasetçilerin yaptıklarına, inanç ve özverilerine, dürüstlüklerine, yurt sev­ gilerine balon, bir de bugünkülere. Mec- lis’teki tartışmaları, gündemini, siyasile­ rin kalitelerini izliyorum. Elimde değil, televizyonu da kapatamıyorum. Nadir’in yaşamadığına, bunlara tanık olmadığına seviniyorum. İyi ki Nadir, bu siyasileri Çil-

ler’i, Erbakan’ı yaptıklarını yaşamıyor,

kahrolurdu-” diye söyleniyor.

Berin Nadi’ye göre Nazime Nadi’nin dayanıklı, dirençli, yoktan var eden kişi­ liği, 4 çocuğu ile her sıkıntıya büyük bir

beceri ile katlanışı, Yunus Nadi’yi güçlü kılan başlıca nedenlerden. Yunus Nadi’yi bir yandan çok dirençli bir Atatürkçü, ay­ nı zamanda bir film seyrederken ağlaya­ bilecek kadar duyarlı bir insan olarak anımsıyor.

Nadir Nadi ise başkalarının yanında hep ciddi görünmek için gösterdiği onca çabaya rağmen her şeyi ile gerçek bir sa­ natçı ve duygu inşam. Sorunlarını çözmüş bir ülkede, sorumlu bir konumda olmasa gerçekten büyük bir sanatçı olurmuş. Ama ülke koşullan..aile konumu, sorumluluk­ lar onu siyasetin içinde bir gazeteci, yö­ netici ve gazete sahibi kılmış.

Berin Nadi ’nin gözlemlerine göre Na­ dir Nadi’yi en çok yaralayan olaylar, ül­ kedeki olumsuz siyasi ve sosyal gelişme­ ler. Atatürkçülük karşıtı, gerici, şeriatçı gelişmelere, 12 Mart, 12 Eylüllerdeki olup bitenlere ne kadar çok üzüldüğünü unutamıyor. Hani bir fotoğraf vardır. 12 Mart döneminde Nadir gazeteden, yöne­

timinden aynlmak zorunda kalır. Kapıda

Agop Arad uğurlamaktadır. “Yüzündeki üzüntüyü hiç unutamıyorum. O günler­ de o kadar kötü idi k i Kendine bir zarar vermesinden ödüm kopuyordu. Biraz ne­ şelenir umudu ile, kemanını çalışma ma­ sasının üzerine, kitaplarını odasına yaydım.

Mozart’ı o günlerde yazdı.”

Berin Nadi yabancılar içinde biraz içi­ ne kapanık, az konuşan, mahcup Nadir Na- di’nin çok sevdiği yakın dostlan arasın­ da çok neşeli, konuşkan biri oluverdiği- ni anımsatıyor. Bu nedenle galiba biraz evin dışında geçen, ünlü haftalık, en sev­ gili dostlar soffalannı kıskanmış. Ilhan Sel­

çuk ile takılmalannda biraz büyük bir

sevgiyi paylaşamama ya da paylaşmanın katkısı var mıdır?

Şakası bir yana Berin Nadi, Nadir Na­ di ne zaman bir şeylere sıkıtsa, çok sev­ diğini ve onu açacağını bildiği yalan dost- lannı davet eder, yemekler düzenlerdi. Kültür etkinlikleri dışında hiç sosyetik yaşamları olmadı. Nadir Nadi ile yaşam bilinen gazete patronları ile yaşamdan çok farklı, çok zorlu, bir o kadar da sade, ama kendi içinde renkli ve zengin, çok özel, çok güzeldi.

Berin Nadi anılarla günümüz arasında gidip gelirken sanatçılarla, aydınlarla dolup taşmış üç kültür evindeki yaşamı ile, bugün topluma egemen olan yoksunluk arasındaki uçuruma hayıflanıyor. Meclis’teki tartışmaların gündemine, dıizeysiz- liğine bakıp bakıp, “iyi ki Nadir bu günleri görmedi. Çok acı çekerdi” diye söyleniyor. (Fotoğraf: UĞUR G Ü NY U Z)

Özlenen Ruh

Egemenlik ulusundur, diyoruz. Bu söz “Hâkimiyet milletin­

dir” biçimiyle ilk kez birinci Büyük Millet Meclisi Başkanlık

kürsüsünün arkasına asıldığı sırada egemenlik henüz ulusun de­ ğildi. Düşman, yurdumuzun bağrına hançerini saplamıştı. Ül­ kemizin önemli bölgeleri yedi düvel tarafından işgale uğramış­ tı. Saraya bağlı çevrelerden “Padişahım çok yaşa” sesleri yan­ sıyordu. Bu seslere tempo tutanlar, egemenliği kişiliğinde top­ ladığını vahmettikleri padişahın da yabancı güçler elinde bir kuk­ la haline düşürüldüğünü halktan saklama çabası içinde idiler.

“Hâkimiyet milletindir” yazısını Millet Meclisi Başkanlık kür­

sünün arkasına astıran Mustafa Kemal, olmuş-bitmiş bir ger­ çeği dile getirmediğini elbette biliyor, bir özlemin gerçekleş­ mesi uğruna savaşıyordu.

Egemenlik ulusun olmalı idi, egemenlik ulusun olacaktı. Nasıl başarılacaktı bu iş?

İlkin düşmanı yenecek, yurt topraklarını yabancı çizmesi al­ tında ezilmekten kurtaracaktık. Sonra egemenliğe sahip çıkan sanayi ve onu ayakta tutmaya yarayan kuruluşları baştan aşağı yıkacaktık. Daha sonra ulus egemenliğinin vazgeçilmez şartı olan çağdaş uygarlık düzeyine doğru yola çıkacaktık.

Topsuz, topraksız, dikensiz çalısız, rahat bir yol değildi bu yol. Yüzyıllar boyu ihmal edilmiş, yarı sömürge halinde inim inim inletilmiş halkı eğitmek, onun köstekleyen sosyal ve eko­ nomik zincirlerini koparmak, ona kendi öz gücünün tadını tat- tırabilmek için gerekli atılımlara girişmek gerekiyordu.

Beş yılda, on yılda, on beş yılda tamlanır iş değildi bu. Tür­ kiye’nin geri kalmışlıktan kurtulması, çağımız koşullarına ayak uydurabilmesi, ancak devrimci ilkeleri benimseyen halka dö­ nük iktidarlarla adım adım gerçekleşebilirdi.

Ne yazık ki, Atatürk’ün ölümü üzerine, hele çok partili ya­ şam geçeli beri biz devrim yolundan saptık. Bir ara duraladık ve arkasından gerisin geriye gittikçe artan bir hızla yuvarlan­ maya başladık.

Atatürk’ün önderliği altında devrinin sol eğilimlileri arasın­ da sayılan ülkemiz bugün sağa doğru koşuşan partilerin bir ya­ rış alanı haline gelmiştir. DP, CHP’nin sağında yer almıştı. Mil­ let Partisi DP’nin, Adalet Partisi Millet Partisi’nin de sağma kay­ dı. Şimdi ise yeni kurulan Millî Nizam Partisi Genel Başkanı Sayın Erbakan, Adalet Partisi’nin sola kaydığını iddia etmek­ te ve boş kaldığını varsaydığı sağ kanadı işletmek amacıyla or­ taya atıldığını söylemektedir.

Partilerimizin genel durumuna şöyle bir baktığımız zaman bunları sağ ayaklan üzerinde seksek oynayan çocuklara ben- zetmemczlik edemeyiz.

Kimi politikacılanmız hesabına belki pek yararlı olan bu oyunun yurt çıkarlan açısından hiç de iç açıcı olmadığını gör­ meye imkân var mıdır?

Ve bu oyun hep “Egemelik ulusundur” parolası üzerine dön­ dürülmek istenmektedir.

1920 yılında Mustafa Kemal’in kutsal bir ülkü olarak dört elle sanldığı o temiz düşünce bugün ticaret firmalannın rek­ lam sloganı gibi anlamını yitirmiş, halka yürekten bağlı, halkı yükseltici değil, halktan uzak, halkı kandıncı bir niteliğe bürü­ nür olmuştur. Buna 1946 ruhu diyenler belki haklıdırlar.

Ama neden saklayalım, biz 1920 ruhunun özlemini çekiyoruz.

Nadir Nadi

28 Ocak 1970

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu koşulların sağlanması işsizlik ödeneğinden yararlanma süresini önemli ölçüde azaltacak, işsizlikten istihdama geçişi hızlandıracak, haksız ve gereksiz

Kitabın okuru, konuşma türleri nelerdir, konuşma zihinsel ve fiziksel olarak nasıl üretilir, konuşmaya ilişkin duyuşsal nitelikler nelerdir, yaygın konuşma yanlışları,

Kü- çük ışık organlarının içindeki aequorin proteini sayesin- de gerçekleşen kimyasal tepkime sonucunda (biyolümi- nesans) mavi ışık oluşur, sonrasında yeşil

Ayrıca Schirmer I test değerlerinin ağır şiddetli OUAS grubunda orta şiddetli OUAS grubundan; hafif şiddetli OUAS grubunda kontrol grubundan daha düşük olduğu, ancak

Ayrıca sonbahar kar örtüsü rezervinden yoksundur (Şekil-30).. Orta yükseklikteki dağlardan kaynağını alan Adıyan ve Akarçay akarsuları, alüvyal ova yüzeylerinde

Dönemin bütün siyasal, sosyal çalkantılannm tanığı, gözlemcisi bir kız çocuğunun bütün baskılara karşın peçe takmaması, işgal Istanbulu’nda İngilizlerle

Bundan 24 yıl önce, Ekim ayının ikinci.cum artesi yaşama gözlerini kapayan Halikarnas Balıkçısı, ardında mavi bir

Bu, yağın metabolik olarak parçalanmasına dair bilgi vermekle birlikte kilo verme sırasında yakılan 10 kg yağın hangi oranlarda CO 2 ve H 2 O’ya dönüştüğüne dair bir