• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de kamu ve özel sektör dış borçları ile sektörel büyüme arasındaki ilişkilerin analizi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye’de kamu ve özel sektör dış borçları ile sektörel büyüme arasındaki ilişkilerin analizi"

Copied!
111
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE’DE KAMU VE ÖZEL SEKTÖR DIŞ BORÇLARI İLE

SEKTÖREL BÜYÜME ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN ANALİZİ

Ayşegül ÇAYIR

Temmuz 2019 DENİZLİ

(2)
(3)

TÜRKİYE’DE KAMU VE ÖZEL SEKTÖR DIŞ BORÇLARI İLE

SEKTÖREL BÜYÜME ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN ANALİZİ

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yüksek Lisans Tezi İktisat Ana Bilim Dalı

İktisat Programı

Ayşegül ÇAYIR

Danışman: Prof. Dr. Nihal YAYLA

Temmuz 2019 DENİZLİ

(4)
(5)
(6)

i

ÖN SÖZ

Bu çalışmanın hazırlanması sırasında başta tez danışmanım Prof. Dr. Nihal YAYLA olmak üzere, Arş. Gör. Çağın KARUL ve desteğini eksik etmeyen tüm hocalarıma teşekkür ederim. Ayrıca bu çalışmanın yapılmasını sağlayan ve hayatım boyunca hep yanımda olan Aileme ve bu çalışma süresince benimle beraber olan arkadaşlarıma minnetlerimi sunarım.

(7)

ii

ÖZET

TÜRKİYE’DE KAMU VE ÖZEL SEKTÖR DIŞ BORÇLARI İLE

SEKTÖREL BÜYÜME ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN ANALİZİ

Çayır, Ayşegül Yüksek Lisans Tezi

İktisat ABD İktisat Programı

Tez Yöneticisi: Prof. Dr. Nihal Yayla Temmuz 2019, IX+100 sayfa

Dış borçlar ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki literatürde yıllardır tartışılan konulardan biridir. Bu ilişki konusunda henüz net bir sonuca ulaşılamamış olmasının sebebi ise ülkelerin büyüme dinamiklerinin birbirinden farklı olmasıdır. Ayrıca analizlerde kullanılan ülkelerin, değişkenlerin ve veri aralıklarının farklılığı da kesin bir sonuç elde edilmesini önlemektedir. Bu çalışmanın amacı, 1998-2017 yılları arasında kamu ve özel sektör dış borçlarının sektörler bazında ekonomik büyümeye olan etkisini incelemektir. Türkiye’de alınan dış borçların alt sektörler kanalıyla ekonomik büyümeyi nasıl ve hangi yönde etkilediği ve kamu borçlarının mı yoksa özel sektör borçlarının mı ekonomik büyüme üzerinde daha etkili olduğu, çalışmanın temel konusunu oluşturmaktadır. Dış borçlar ve sektörel ekonomik büyüme ilişkisi 1998-2017 yılları için VAR yöntemi ile analiz edilmiş ve 20 adet ana iktisadi faaliyet kolundan sadece 7 tanesinin istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler gösterdiği tespit edilmiştir. Elde edilen bulgular, Türkiye’de özel sektör dış borçlarının analiz edilen 7 sektörden 6 tanesinin sektör büyümesi üzerinde etkili olduğunu ve kamu dış borçlarının ise sadece bir sektörde etkili olduğunu göstermektedir. Bu durum Türkiye’de ekonomik büyümede özel sektörün etkisine dikkat çekerken kamu dış borçlarının ise üretimden ziyade kamu harcamalarının, bütçe açıklarının veya dış borç geri ödemelerinin finansmanı gibi faaliyetlere yöneldiği konusunda da bilgiler vermektedir. Kamu dış borçlarının özel sektörün gerçekleştirdiği üretim faaliyetlerinin tamamlayıcısı niteliğindeki altyapı ve teknoloji yatırımlarına yönlendirilmesi hem sektörel hem de ulusal ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi ve sürdürülebilirliği açısından önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Kamu dış borçları, özel sektör dış borçları, NACE Rev.2

(8)

iii

ABSTRACT

ANALYSIS OF THE RELATIONSHIP BETWEEN PUBLIC AND

PRIVATE SECTOR EXTERNAL DEBT WITH SECTORAL

GROWTH IN TURKEY

Cayir Aysegul

Master Thesis Economics Department Economics Programme

Adviser of Thesis: Prof. Dr., Nihal Yayla July 2019, 109 Pages

The relationship between external debt and economic growth is one of the issues discussed in the literature for many years. The reason why this relationship has not yet been reached is that the growth dynamics of the countries are different. In addition, the differences in the countries, variables and data ranges used in the analyzes prevent accurate results. Aim of this study is to examine the effects of public and private sector external debts on economic growth by sectors between 1998-2017. Economic growth in the sub-sector channels of received foreign debt in Turkey and how it affects the direction in which and the private sector debt or does the public debt does have a greater impact on economic growth, is the main subject of the study. The relationship between external debt and sectoral economic growth was analyzed by VAR method for the years 1998-2017, and only 7 of the 20 main economic activities showed statistically significant relationships. The findings are analyzed of 6 sectors from seven of them, the private sector external debt in Turkey is the impact on the sector's growth while the public external debt shows that only effective in one sector. In this case economic growth of Turkey in the private sector, effect of taking care of public external debt is rather public expenditure from production, provide information on whether the orientation activities such as financing the repayment of budget deficits or debt. Directing public external debt to infrastructure and technology investments, which are complementary to the production activities of the private sector, is important for the realization and sustainability of both sectoral and national economic growth.

Key words: Public external debt, private sector external debt, sectoral growth,

(9)

iv İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ ... i ÖZET ... ii ABSTRACT ... iii ŞEKİLLER DİZİNİ ... iv GRAFİKLER DİZİNİ ... vi TABLOLAR DİZİNİ ... viii SİMGE VE KISALTMALAR DİZİNİ ... ix GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM

DIŞ BORÇ- EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ

1.1. Dış Borcun Tanımı ... 5

1.2. Dış Borç Türleri ... 6

1.2.1. Vadelerine Göre Dış Borçlar ... 6

1.2.2. Alacaklılarına Göre Dış Borçlar ... 7

1.2.3 Resmi Kaynaklı Dış Borçlar ... 7

1.2.4. Özel Kaynaklı Dış Borçlanma ... 7

1.2.5. Kullanım Biçimlerine Göre Dış Borçlar ... 8

1.3. Kamu ve Özel Sektör Borç Ayrımı ... 9

1.4. Dış Borçlanmanın Nedenleri ... 11

1.5. Dış Borçlanma ve Ekonomik Büyüme İlişkisini Açıklayan Teoriler ... 12

1.5.1. Borç Fazlası (Debt Overhang) Teorisi ... 12

1.5.2. Borçla Büyüme (Growth-Cum-Debt) Teorisi ... 14

1.5.3. Zamanlararası Borçlanma Modeli ... 15

1.5.4. Sürdürülebilirlik Yaklaşımları ... 16

1.6. Dünyada Dış Borçlar ve Dış Borç Krizleri ... 18

1.7. Dış Borçlar ve Ekonomik Büyüme İlişkisine Yönelik Literatür ... 21

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE DIŞ BORÇLARIN GELİŞİMİ VE SEKTÖREL

BÜYÜME

2.1. 1923-1998 Yıllarında Dış Borçların Gelişimi ... 26

2.1. 1998-2017 Yıllarında Dış Borçların Gelişimi ... 31

2.2. Türkiye’de Sektörel Büyümenin Genel Görünümü ... 33

2.2.1. Tarım, Sanayi ve Hizmetler Sektörü... 35

2.2.2. NACE, Rev.2 Sınıflandırmasına Göre Sektörler ... 44

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KAMU BORÇLARI VE ÖZEL SEKTÖR BORÇLARININ

SEKTÖREL BÜYÜME ÜZERİNE ETKİLERİ

3.1. Veri Seti ve Değişkenler ... 50

3.2. Metodoloji ... 53

3.3. Bulgular ... 55

3.3.1. Bilgi ve İletişim ... 56

3.3.2. Eğitim... 61

3.3.3. Elektrik, Gaz, Buhar Ve İklimlendirme Üretimi Ve Dağıtımı ... 64

3.3.4. Hanehalklarının İşverenler Olarak Faaliyetleri ... 66

3.3.5. İdari Ve Destek Hizmet Faaliyetleri ... 68

(10)

v

3.3.7. Toptan ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının Ve Motosikletlerin

Onarımı ... 72

SONUÇ ... 78

KAYNAKLAR ... 84

(11)

vi

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1: Laffer Eğrisi ... 14

Şekil 2: Zamanlararası Borçlanma Grafiği ... 16

Şekil 3: Bilgi ve İletişim Sektörü için Etki-Tepki Fonksiyonu ... 60

Şekil 4: Eğitim Sektörü Etki-Tepki Fonksiyonu ... 63

Şekil 5: Elektrik, Gaz, Buhar Ve İklimlendirme Üretimi Ve Dağıtımı Sektörü Etki-Tepki Fonksiyonu ... 65

Şekil 6: Hanehalklarının İşverenler Olarak Faaliyetleri Etki-Tepki Fonksiyonu ... 67

Şekil 7: İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri Sektörü Etki-Tepki Fonksiyonu ... 69

Şekil 8: Madencilik Ve Taşocakçılığı Sektörü Etki-Tepki Fonksiyonu ... 71

Şekil 9: Toptan ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının Ve Motosikletlerin Onarımı Sektörü Etki-Tepki Fonksiyonu ... 73

(12)

vii

GRAFİKLER DİZİNİ

Grafik 1: Kamu Borçları ve Özel Sektör Borçları (1998-2017) ... 52 Grafik 2: Sektörel Büyüme (1998-2017) ... 53

(13)

viii

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1: Bazı Yükselen Piyasa Ekonomilerine Ait Dış Borç Miktarı ... 19

Tablo 2: 1980-1990 yılları arası dış borçlar ... 29

Tablo 3: 1990-1997 yılları arası dış borçlar ... 30

Tablo 4: Kamu ve Özel Sektör Dış Borçları ... 33

Tablo 5: Sektörler İtibariyle Kamu Sabit Sermaye Yatırımları ... 37

Tablo 6: Sektörler İtibariyle Özel Sabit Sermaye Yatırımları ... 38

Tablo 7: Tarım, Ormancılık ve Balıkçılık ... 40

Tablo 8: İmalat Sanayi ... 42

Tablo 9: Hizmetler Sektörü ... 43

Tablo 10: NACE Rev.2 Sınıflandırmasına Göre İktisadi Faaliyet Kolları ... 45

Tablo 11: NACE Rev.2 Sınıflandırmasına Göre Sektörlerde Gerçekleşen Yıllık Değişimi ... 49

Tablo 12: Analizde Kullanılan Değişkenler ... 52

Tablo 13: Augmented Dickey-Fuller Birim Kök Testi ... 56

Tablo 14: Uygun gecikme uzunluklarının belirlenmesi ... 57

Tablo 15: Otokorelasyon ve Değişen Varyans Testleri ... 58

Tablo 16: Bilgi ve İletişim Sektörü VAR Tahmin Sonuçları ... 58

Tablo 17: Bilgi ve İletişim Sektörü Varyans Ayrıştırması Tablosu ... 61

Tablo 18: Eğitim Sektörü Varyans Ayrıştırması Tablosu ... 64

Tablo 19: Elektrik, Gaz, Buhar Ve İklimlendirme Üretimi Ve Dağıtımı Sektörü Varyans Ayrıştırması Tablosu ... 66

Tablo 20: Hanehalklarının İşverenler Olarak Faaliyetleri Sektörü Varyans Ayrıştırması ... 68

Tablo 21: İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri Sektörü Varyans Ayrıştırması ... 70

Tablo 22: Madencilik Ve Taşocakçılığı Sektörü Varyans Ayrıştırması Tablosu ... 72

Tablo 23: Toptan ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının Ve Motosikletlerin Onarımı Sektörü Varyans Ayrıştırması Tablosu ... 74

(14)

ix

SİMGE VE KISALTMALAR DİZİNİ

ABD Amerika Birleşik Devletleri DPT Devlet Planlama Teşkilatı EVDS Elektronik Veri Dağıtım Sistemi GSMH Gayri Safi Milli Hasıla

GSYİH Gayri Safi Yurt İçi Hasıla IFC Uluslararası Finans Kurumu

OECD Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü

IDP İslam Kalkınma Bankası

OEEC Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü IMF Uluslararası Para Fonu

NACE Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması TCMB Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

(15)

1

GİRİŞ

Dış borçlar ve ekonomik büyüme ilişkisi iktisat literatüründe yaygın tartışma konularından birisidir. Bu tartışmaların sürmesinin en önemli sebebi gerek ampirik gerekse teorik açıdan yapılan çalışmalarda hala net bir sonuca varılamamasıdır. Hem dış borçların kullanıldıkları dönemler ve alınan borçların kullanıldığı yerler itibariyle çok fazla etkene bağlı olması hem de büyümeyi sağlayan faktörlerinin çok sayıda olması dolayısıyla ülkelerin dış borçlanma yoluyla ekonomik büyümeyi sağlamaları kimi zaman başarılmış, kimi zaman ise başarılamamıştır.

Ülkeler dış borçları, mevcut ekonomik potansiyellerini tam olarak kullanamamaları nedeniyle tercih etmektedirler. Ülkelerin asıl amacı kalkınma hedeflerini sağlayacak yatırımları gerçekleştirmek için yeterli tasarruf düzeylerine ulaşmaktır. Ancak yeterli tasarrufların sağlanamadığı dönemlerde ekonomilerinin dinamiklerini sürdürecek hamleleri yapmakta zorlanmaları nedeniyle kalkınma hedefleri de sekteye uğramaktadır.

Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler tasarruf açıklarını kapatabilmek ve ülkenin kalkınma devinimini hızlandırabilmek için dış borçlardan faydalanmaktadırlar. Temelde gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeler, tasarruf açığı bulunan, dış ticaret açığıyla karşı karşıya olan ve ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek için yatırım yapma zorunluluğu bulunan ülkeler olduklarından döviz ihtiyaçları da oldukça yüksektir ve böylece kredi veren ülke veya uluslararası kuruluşlara sıkça başvurmaktadırlar. Dış borçlar, ülke ekonomisi için doğrudan bir kaynak niteliğindedir. Bu kaynağın ülkeler tarafından nasıl kullanıldığı ise, dış borçların ekonomik büyümeyi nasıl etkilediğini belirlemektedir.

Türkiye de gelişmekte olan ülkeler statüsünde bir ülke olarak dış borçlanmadan oldukça faydalanmaktadır. Sanayileşme açısından özellikle 1980’li yıllardan sonra hızlı bir ivme kazanan Türkiye ekonomisi, günümüzde hizmetler sektörü ağırlıklı bir gelişim profili çizmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin ekonomik büyümesinde sektörel büyümelerin de etkilerini dikkate alarak, dış borçların sektörler aracılığıyla ekonomik büyümeye olan katkılarının araştırılması ayrı bir önem taşımaktadır. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin çoğunda olduğu gibi Türkiye ekonomisi de bütçe açığı ve cari açık sorunları olan bir ekonomidir. Dahası geçmiş dönemlerde alınan dış borçların anapara ve faiz ödemeleri sebebiyle kaynak ihtiyacı da giderek artmaktadır.

(16)

2

Dış borçların öncelikle sektörel üretim alanlarına mı yoksa cari açık ve bütçe açığının finansmana mı ya da dış borç geri ödemelerine mi yöneldiği ekonomik büyüme açısından oldukça önemlidir. Aksi halde üretime yönelmeyen yani kalkınma hedefi doğrultusunda gerekli yatırımları finanse edecek tasarruf açığını gidermeyen dış borç kullanımının ekonomik büyümeyi sağamayacağı aşikardır. Yani Türkiye ekonomisi için bir kaynak transferi olan dış borçların verimli olarak kullanılıp kullanılmadığı asıl tartışma konusu olmaktadır.

Literatürde Türkiye için yapılan çalışmalarda dış borçlar ve ekonomik büyüme arasında pozitif, negatif ya da hiç ilişki olmaması gibi sonuçlar tespit edilmiştir. Bu çalışmaların ortak özelliği ekonomik büyümenin ulusal düzeyde ele alınmış olmasıdır. Halbuki her ekonomide ulusal büyümeyi belirleyen lokomotif sektörler bulunmaktadır. Bu sektörlerde gerçekleşen yüksek büyüme oranları ülkenin gelir artışları sağlamasının en önemli nedenidir. Kaldı ki bazı dönemlerde ülkede diğer sektörler küçülürken öncü sektörlerin gerçekleştirdiği yüksek büyüme oranları ülkenin toplam ekonomik büyümesinin pozitif olmasına neden olabilmektedir. Ayrıca ekonomide öncü ya da sürükleyici sektör olarak ifade edilen bu sektörlerin sahip oldukları ileri ve geri bağlantılar diğer sektörlerde de üretim artışlarına yol açarak ulusal düzeydeki büyümenin temel kaynağını oluşturmaktadır.

Bu tez çalışmasında dış borçlarla ekonomik büyüme arasındaki ilişki, Türkiye’deki sektörel büyüme çerçevesinde ele alınarak analiz edilmektedir. Bu amaçla, birinci bölümde dış borçların tanımı ve türleri hakkında genel bilgiler verilmekte, dış borç ve ekonomik büyüme ilişkileri teorik açıdan ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise Türkiye’de Cumhuriyet sonrası dış borçların gelişimi ile sektörlerin genel ekonomi içindeki payları ve gelişim düzeyleri tarım, sanayi ve hizmetler sektörleri kapsamında açıklanmaktadır. Üçüncü bölümde ise Türkiye’de kamu ve özel sektör borçlarının sektörel büyüme üzerine etkileri 1998-2017 dönemi için ekonometrik yöntemlerle analiz edilerek elde edilen bulgular değerlendirilmektedir. Çalışmadan elde edilen bulguların yorumlanması ve Türkiye ekonomisi açısından politika önerileri ise sonuç bölümünde yer almaktadır.

(17)

3

BİRİNCİ BÖLÜM

DIŞ BORÇ- EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ

Günümüzde gelişmekte olan teknoloji ile beraber rekabetin de hız kazanması, ülkeleri refah standartlarını artırmak için yeni kaynaklar bulma çabasına itmektedir. Özellikle gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde tasarrufların yetersizliğine bağlı olarak sermaye birikiminin yetersizliği, bu ülkeleri dış kaynakla finansman sağlamaya yönlendirmektedir. Ayrıca gelişmiş ülke ekonomilerinin de zaman zaman dış kaynak kullanımına başvurdukları bilinmektedir. Devletin fonksiyonlarındaki artış, uluslararası mali ilişkilerdeki gelişme ve belirlenen sosyo-ekonomik hedeflere ulaşma arzusu borçlanmayı olağanüstü bir finansman şeklinden her zaman başvurulabilen bir finansman şekline dönüştürmüştür(Akdoğan, 2003: 413). Gelişmekte olan ülkelerde dış borçlanma genellikle, ulusal tasarruflarla istenen yatırımlar ve ihracat ve ithalat arasındaki açığı gidermek amacıyla kullanılmaktadır (Bangura vd., 2000: 3).

Ekonomik büyümenin sağlanabilmesi için dış borçların etkin bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Dış borçlar cari açıkların ya da bütçe açıklarının kapatılması yerine üretimi artıracak alanlarda kullanıldığında yani verimli yatırımlara dönüştürüldüğünde ekonomik büyümeye pozitif etki sağlayacaktır. Etkin olarak kullanılmayan dış borcun anapara ve faiz ödemeleri milli gelirdeki artıştan daha yüksek olacağından, borcun yine borçla ödenmesi ihtiyacı ortaya çıkmakta, böylelikle dış borç yükü artarken ülkenin refahı azalmaktadır (Kutlu ve Yurttagüler, 2016: 230).

Dünya ekonomisinde dış borçlar, özellikle son on beş yılda gelişme yolunda olan ülkelerin refah artışlarını sınırlayan önemli bir kısıtlayıcı faktör olarak ortaya çıkmıştır (Zerenler, 2003: 187). Dış borç yükü fazla olan bu ülkelerde kamu harcamalarındaki hızlı artış ve ülke içi tasarrufların yetersizliği, üretilenden daha fazlasının tüketilmesine sebep olmuştur. Bu durum, kamu harcamalar dengesinin bozulması ve en hızlı finansman kaynağı olan dış borçlarda ciddi artışlar olması sonucunu getirmiştir.

Dış borçların verimli bir şekilde yatırımlara dönüştürülmesi ile birlikte kamu gelirleri ve harcamalar arasında kurulan denge sayesinde dış borçlar zamanla azalma azalmaya başlamıştır. Fakat bu olumlu gelişme, Güney Kore gibi birkaç istisnai ülkede meydana gelmiştir (Karluk, 1995: 337). Gelişmekte olan ülkelerin pek çoğu önemli dış borç sorunlarıyla karşılaşmıştır. Bu sorunların ortaya çıkmasında iki önemli unsur vardır.

(18)

4

Bunlar; bu ülke ekonomilerinin yapısal zayıflığı ile borçlu ülkelerin izledikleri başarısız ekonomi politikalarıdır (Zerenler, 2003: 195).

Alınan borçlar bazı faiz yaptırımlarıyla beraber geri ödemeye tabii tutulmaktadır. Borçlanmanın türüne ya da borç veren ülke ile yapılan anlaşma türüne göre vadesi, faiz oranı ve bazı farklı maliyetleri olabilmektedir. Bu durum ülkelere ciddi ödeme yükü oluşturabilmektedir. Ayrıca, bir ülkenin yüksek miktarda borçlanması, uluslararası ilişkilerde ülkenin siyasi nüfuzunun azaltabilir (Karagöl, 2010: 4). Dış borçların geri ödeme dönemi geldiğinde eğer borçlar verimli bir şekilde yatırımlara dönüştürülmediyse tekrar bir kaynak problemi ortaya çıkacaktır. Ödemeler dengesinde ciddi sarsıntılara yol açabilecek olan bu problem borcun fazlalığı ve borç maliyetleriyle doğru orantılıdır. Geri ödeme döneminde alınan borç faydaya dönüşmediyse, hükümet yeniden borçlanma yoluna giderek borcu borçla kapatmak zorunda kalabilir.

Dış borç transferinden sonra doğrudan ekonomiye dahil olan bu kaynaklar geri ödeme zamanı geldiğinde iç kaynakların yurt dışına transfer olmasına sebep olur. Ayrıca sadece anaparanın değil borcun faizinin de ödenmesi gerekmektedir. Dış borçlanma genellikle ülkelerin diğer ülkelere borçlanma durumu olduğu için ülkelerin bağımsızlıklarını da baskılamaktadır. Borç veren ülke, borçlu ülke karşısında bir güç unsuru haline gelmektedir. Bu sebeple de gelecek nesiller için yük oluşturmaktadır. Eğer dış borçlar, ülkenin ödeme gücünü aşarsa alacaklı ülke ipotek koyabilir. Bu yüzden de alınan borçların üretimi artıracak şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Mevcut dönemde alınan dış borçlar, gelecekte faiziyle birlikte ödenebilecek kadar bir üretim artışı sağlıyor ise gelecek nesiller için bir yük olmaktan çıkacaktır.

Ayrıca dış borçlanma ile elde edilen kaynaklar, kalkınma plan ve programları oluşturulmaksızın alındığında yanlış dağılımlar yapılabileceğinden beklenen fayda sağlanamayabilir. Verimli yatırım alanlarına kanalize edilemeyen dış kaynakların ithalata yönelmesi sonucu enflasyonu hızlandırma ihtimali de vardır. Bu durum hızla artan talebe aynı oranda artan bir arz ile karşılık verilememesinin sonucu ortaya çıkabilir.

Dış borç problemi, gelişmekte olan ülkelerin önemli bazı temel problemlerle de karşı karşıya kalmalarına sebep olmaktadır. Bunlardan ilki dövize ilişkindir. Ekonomideki döviz ihtiyacının giderilmesindeki en önemli kaynak öncelikli olarak ihracat ya da ithal ikamesidir. Yapılan tasarrufların dövize dönüştürülebilmesi ihracatın artırılmasıyla ya da ithal ikamesiyle mümkündür. Fakat gelişme yolunda olan ülkelerin tümünün aynı zamanda ihracatlarını artırma çalışmaları, dünya ekonomisinde bir arz

(19)

5

fazlalığına yol açarak bu malların fiyatlarının düşmesine neden olur (Zerenler, 2003: 196). Bu fiyat düşüşü de dış ticaret hadlerinde bozulmaya ve döviz ihtiyacının artmasına sebep olmaktadır.

Borcun mali yükü ise, bireylerden alınan borç ya da vergilerin, borcun anapara veya faiz ödemesi sırasında ortaya çıkan kısmıdır (Herber, 1971: 544). Özellikle dış borçların ödenebilmesi için gereken finansmanın sağlanması sırasında vergi oranlarındaki artış ülkelerin refah düzeyini doğrudan etkilemekle beraber özel kesimin geleceğe yönelik yatırım kararları üzerinde de etkili olmaktadır. Yani kaynakların özel sektörden kamuya transferine neden olarak borçlanmanın daha da artmasına sebep olmaktadır. Vergi artışı ile birlikte geleceğe yönelik belirsizlikle karşı karşıya kalan özel sektör, yatırımlarını durdurarak üretimin yavaşlamasına ve buna paralel olarak da büyümenin yavaşlamasına sebep olmaktadır. Üretimin yavaşlaması sonucunda ihracat ve iç tasarruflar azalmakta, döviz ihtiyacının giderilmesi için ülkeler dış borçlara yönelmektedir.

1.1. Dış Borcun Tanımı

Borçlanma genel anlamıyla para ya da kıymetlerin belirli bir süreliğine alınıp geri ödeme sözünün verilmesi durumudur. Borçlanma bir diğer tanım ile, belirli bir süre sonunda geri ödenmek üzere para ve benzeri değerlerin ödünç alınmasıdır. Dış borçlanma, genellikle fon fazlası olan ekonomik birimlerden fon talebi içinde olan ekonomik birimlere yönelen fonlardır (Yalçın, 2005: 22).

Diğer bir ifadeyle dış borçlanma, “Bir devletin ya da devlet kuruluşunun dış kaynaklardan mali ya da reel olarak gelir sağlamasıdır. Diğer bir deyişle, ülke içinde yerleşmiş kuruluş ve kişilerin, ülke dışında yerleşik kuruluş ve kişilerden dış kredi sağlamasıdır” (Evgin, 2000: 1). Günümüzde borçlanma sadece gelişmekte olan ülkelerin tercih ettiği bir yöntem olmaktan ziyade gelişmiş ülkeler açısından da zaman zaman tercih edilmektedir. Bilim ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte ülkelerin birbirleri arasındaki etkileşim kolaylaşmış ve hızlanmıştır. Bu duruma paralel olarak uluslararası ticaret ve ekonomi, siyasal ve kültürel ilişkiler sınırsızca yayılmaktadır. Bu bahsedilen gelişmeler ülkelerin para transferlerini de aynı şekilde kolaylaştırmıştır. Ülkelerin birbirleri arasında yapmış oldukları para transferleri, bir diğer adıyla dış borçlanmaları, kolay, hızlı ve istisnai bir gelir kaynağıdır. Gelişmiş olan ülkelerin zaman zaman dış borçlanmayı tercih etmelerinin sebebi de budur. Zaman geçtikçe dış borçlanmaların yayılması ve kullanım sıklığı ile beraber kolay ve hızlı olmasından dolayı, dış borçlar sadece kaynak olarak kullanılmaktan ziyade ülkeler için bir gelir kaynağına dönüşmüştür.

(20)

6

1.2. Dış Borç Türleri

Dış borçlar türleri vadelerine, faizlerine ya da alındıkları dönemlere dair değişiklik gösterebildikleri için sınıflandırmaya tabii tutulmuşlardır. Literatürde borçlar, alacaklılarına göre, vadelerine göre, kullanım biçimlerine göre ve borçlularına göre sınıflandırılmaktadır (Bölükbaş, 2012: 29).

1.2.1. Vadelerine Göre Dış Borçlar

Borçlanmada vade, borcun alındığı zamandan başlayarak ya da borcun anlaşma tarihinden son anapara ödeme tarihine kadar olan zaman demektir. Dış borçlar vadelerine göre ikiye ayrılmaktadır. Bunlar kısa vadeli dış borçlar ile orta ve uzun vadeli dış borçlardır.

Dış borçlanma kısa vadeli ise genelde para piyasalarından yapılır ve ülkenin anlık likidite sorununu karşılamak için kullanılır. Kısa vadeli dış borçların vadeleri maksimum bir yıla kadardır. Vadeleri bir yıla kadar olan dış borçlar genelde uluslararası ticarette ödeme sorunlarının ortadan kaldırılması amacıyla alınmaktadır (Adıyaman, 2006: 24).

Orta ve uzun vadeli dış borçlarda, bir ile beş yıllık vadeye sahip olan borçlar orta vadeli, beş yıldan daha fazla vadesi olanlar ise uzun vadeli dış borçlardır. Belirtilmiş olan süreler için kesin sınırlar olmamakla birlikte, on yıla kadar olan devlet borçları da zaman zaman orta vadeli borçlar sınıfında değerlendirilebilmektedir. Kullanılan orta ve uzun vadeli dış borçlanma, proje ve program kredileri şeklinde olabileceği gibi hükümet kredileri ve benzeri şeklinde de olabilirler (Bölükbaş, 2012: 30). Zaman zaman uzun vadeli borçlar sınıfında sayılabilecek olan bazı borçlar süresiz olabileceği gibi 75 ya da 100 yıl gibi vadesi çok uzun olan borçlanmalara da literatürde rastlanmaktadır. Süresiz borç uygulamalarında, alacaklı kişi ya da kurum yalnızca vermiş olduğu borcun getirisinden faydalanmaktadır (Akdoğan, 2003: 417).

Uzun vadeli borçları genelde gelişmekte olan ülkeler kullanmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerin uzun vadeli borç kullanmasındaki temel hedef kalkınmanın finansmanının sağlanmasıdır. Uzun vadeli borçların faizleri yüksektir fakat likidite sıkışıklığı nedeniyle dış borçlanmaya gidildiği zaman kullanılan kısa vadeli borçların faizlerinin uzun dönemli borç faizlerinden çok daha fazla olduğu görülmektedir.

(21)

7

1.2.2. Alacaklılarına Göre Dış Borçlar

Alacaklılarına göre dış borçlanma, dış borçlar sınıflandırmasındaki bölümlerden bir tanesidir. Dış borçlar, transfer edildiği kaynaklara ya da alacaklılarına göre özel kaynaklı borçlar ve resmi kaynaklı borçlar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.

1.2.3 Resmi Kaynaklı Dış Borçlar

Resmi kaynaklı dış borçlar da kendi içlerinde ikiye ayrılmaktadır. İki devlet arasında yapılan dış borçlanma işlemlerine iki yanlı resmi dış kredi adı verilirken, bir ülkenin, uluslararası mali ve ekonomik kuruluşlardan aldığı dış borçlar, çok yanlı resmi dış kredi adını almaktadır (Uslu, 2018: 11). Bunlardan ilki olan iki yanlı krediler aynı zamanda hükümet kredileri olarak da bilinmektedir. İki yanlı kredilerde yardım alan ve yardımı yapan iki farklı ülke söz konusudur. Bu iki ülke kendi aralarında yardım doğrultusunda bir anlaşma yaparlar. Hükümet kredileri genelde gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere verilmektedir. İki yanlı kredilerde siyasi baskı fazla olduğundan; bu tür yardımlara mecbur kalınmadıkça müracaat edilmemektedir (Çöğürcü, 2011: 29).

Resmi kaynaklı kredilerden ikincisi olan çok yanlı krediler uluslararası kuruluşlardan temin edilmektedir. Zaman geçtikçe sosyal ve ekonomik yapının da hızlı bir değişimi sonucu gelişen uluslararası ilişkiler sonucunda bazı mali kuruluşlar da kurulmuştur. Bu mali kuruluşlar özellikle gelişmekte olan ülkelerin finansman sağlamakta zorlandıkları dönemde kaynak bulmalarını sağlamıştır. Gelişmekte olan ülkeler çok yanlı kredileri Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası, Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), İslam Kalkınma Bankası (IDP) gibi kurumlardan sağlamaktadırlar.

1.2.4. Özel Kaynaklı Dış Borçlanma

Özel kaynaklı dış borçlanmalar ticari banka borçlanmaları ve özel yabancı sermaye yatırımları gibi iki temel unsuru kapsamaktadır.

Ticari banka borçları, ülke içerisindeki özel bir bankadan başka bir ülkedeki özel bir bankaya ya da başka bir ülkede bulunan özel kişi ya da kuruluşlara verilen borçları kapsamaktadır. Bazı durumlarda ülkeler borçlanmayı başarılı bir şekilde tamamlayabilmek için borç alınacak ülke hükümetinden bu tarz borçlanmalara teminat sağlanabilmektedir. Ticari kredilerin faiz yanında taahhüt ücreti, idari ücret, ajan ücreti gibi ilave maliyetleri söz konusudur (Ulusoy, 2011: 65).

(22)

8

Özel yabancı sermaye yatırımları sayesinde eğer ki ülkeye yeterli kaynak transferi sağlanmışsa ekonomik büyümede artış gözlemlenmekle beraber ekonominin dengeye gelmesini de olumlu yönde etkilemektedir. Bu yatırımların; döviz gelirleri, yabancı sermaye değeri ve yatırımın ithal ikamesi etkisinden doğan döviz kazancı sağlaması gibi olumlu etkilerinin yanı sıra; milli ekonomide üretim için gerekli olan sermaye ce ara malları ithalinde kullanılabilecek dövizin lisans ücreti şeklinde dışarıya çıkmasına neden olması gibi olumsuz etkisi de söz konusudur (Ulusoy, 2011: 68).

1.2.5. Kullanım Biçimlerine Göre Dış Borçlar

Dış borçlar kullanım biçimlerine göre kalkınma kredileri, serbest ve bağlı krediler, borç erteleme ve röfinansman kredileri, ticari krediler, savunma kredileri, ihracat kredileri, teknik krediler vb. gibi gruplara ayrılabilmektedir.

1.2.5.1. Kalkınma Kredileri

Kalkınma kredilerinin amacı kalkınmanın finansmanının sağlanmasıdır. Daha çok kalkınma planlarında yer alan bu krediler, program ve proje finansmanlarında kullanılmaktadırlar. Kalkınma kredileri genellikle sermaye malları olarak temin edilmektedir ve proje kredileri ile program kredileri olmak üzere ikiye ayrılmaktadırlar.

Proje kredileri; belirli bir yatırım veya uygulamanın hayata geçirilebilmesi için gerekli finansman için gerçekleştirilen dış borçlanmalardır (Uslu, 2018: 11). Proje kredileri sayesinde gelişmekte olan ülkelerin refah seviyesi artar ve ekonomik kalkınma da devam eder. Bu krediler kalkınma için gerekli kaynağı sağlayarak tasarruf eksikliğinden kaynaklı oluşan iç kaynak yetersizliğini elemine etmektedir. Proje kredilerinin kullanım alanlarında bir sınırlama olduğundan bahsedilebilir. Alınan bu krediler altyapı, enerji gibi alanlarda kullanma amacıyla alındığı için sadece buralarda kullanılması gerekmektedir.

Program kredileri, proje kredileri dışındaki tüm kredi türlerini kapsamaktadır. Program kredileri; ekonomik kalkınma için gerekli olan hammadde ve ara mallarının ithalatı ve ödemeler dengesi açıklarının kapatılması için alınan kredilerdir (Uslu, 2018: 11).Proje kredilerinde olduğu gibi herhangi bir projeye bağlılığı yerine belirli bir yıl için dış finansman açığının kapatıldığı kredilerdir. Bu krediler, belirli ekonomik ve yapısal uyum programlarının uygulanması koşuluyla verilirler (Ulusoy, 2011: 70). Bu krediler için vaat edilmiş olan politikalar uygulanmış ise kredi kullanıma açılmaktadır.

(23)

9

1.2.5.2. Serbest ve Bağlı Krediler

Dış borçlar kullanım biçimine göre sınıflandırılırken bağlı krediler ve serbest krediler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Alacaklı ülkenin borçlu ülkeye verdiği kredinin, direkt olarak serbest döviz şeklinde ödenmesi ve borç alan ülkenin bu kredileri istediği yerde ve şekilde kullanması durumunda ortaya çıkan kredi türüne, serbest kredi adı verilmektedir (Ceyhan, 2010: 23). Serbest krediler, herhangi bir projeye bağlı olmamakla birlikte herhangi bir mala ya da kaynağa da bağlı değillerdir. Bu kredilerin vadeleri uzun ve faiz oranları düşüktür.

Bağlı krediler; yapılan borçlanma anlaşmasına göre, alınan kredinin, belirli bir ülke veya ülke gurubundan, belirli malların alımı için kullanılacak olan kredileri ifade eder (Gümüş, 2011: 64).6 Serbest kredilerde olduğu gibi borçlanan ülke krediyi kullanacağı yeri ya da krediyi hangi mal grubuyla alacağına kısıt koyabilir. Hatta bazı durumlarda hem kredinin kullanılacağı yer hem de mal çeşidine dair ikili bir kısıtlama bile olabilmektedir.

1.2.5.3. Borç Erteleme ve Refinansman Kredileri

Süresi dolan bir borcun geri ödenmesinin ilk kredi faizinden biraz daha fazla olan bir faiz oranıyla daha sonraki yıllara ertelenmesine borç ertelemesi, buna karşılık süresi dolan borcun ödenip aynı miktarda yeni bir kredi açılması uygulamasına ise refinansman kredisi denir (Aysu, 2011: 10). Refinansman kredileri, ülkelerin borçlarını borçla kapatmalarına vesile olan ve bu borç yükünün katlanarak artmasına sebep olan kredi türüdür.

Borç ertelemeleri ve refinansman kredileri arasında şekil yönünden küçük bir fark olup çoğu kez aynı anlamda kullanılan işlemlerdir (Ceyhan, 2010: 24). Borç erteleme yapılırken herhangi bir ekstra faiz ya da yeni bir kredi alınmaksızın mevcut borcunun ödeme tarihi ertelenir. Borç ertelemenin tercih edilmesindeki ana unsur, ödeme sırasında borçlu ülkede oluşabilecek finansal sarsıntıları önlemektir.

1.3. Kamu ve Özel Sektör Borç Ayrımı

Zaman içerisinde teknoloji ile beraber gelen değişimler sonucunda ülkelerin ekonomik olarak evrilmesi de kaçınılmaz bir hal almıştır. İktisat literatüründe de bu ekonomik değişim sonucunda bazı kavramsal farklar oluşmuştur. Kamu borçları ve özel

(24)

10

sektör borçlarının ayrılması bunlardan bir tanesidir. Ticaretin gelişmesiyle birlikte devletlerin yurt içinden sağladıkları kaynaklar sayesinde iç borçlanmanın oluşmasıyla birlikte, devletlerin başka ülkelerden sağladıkları kaynaklar kamu dış borçlarını oluşturmuştur. Buna ek olarak reel sektörün de diğer ülkelerden kaynak transferinde bulunması ile çeşitli iktisadi bileşenlere etkisi olması sonucunda özel sektör borçları ortaya çıkmıştır. Özel sektör borçları ve kamu borçları arasındaki farkları ifade eden bazı özellikler aşağıdaki gibidir (Ulusoy, 2011: 16,17,18).

− Kamu borçlanmasında, borçlu ülkenin borçlarını ödememesi ya da geciktirilmesi. Yani özel borç alan kişi ya da kurumun borcunu ödemeden kaçınması söz konusu değilken, devlet sahip olduğu siyasi ve idari otoriteyi kullanarak borcunu belirli bir süre veya hiç ödemeyebilir.

− Kamu borçlanmasında devlet tarafından sunulan birtakım garantiler, özel ekonomi sahasındaki garantilerden farklı olarak değerlendirilir. Kamu borçlanmasında sunulan garantiler genellikle psikolojik etki meydana getirme açısından önem arz ederken, devletin borcu ödememesi karşısında alacaklıların bu garantilere müracaat etme imkanı yoktur. Dış borçlanmada alacaklı devletin bu garantilere müracaat etme ve borçlu ülkeyi baskıyla karşı karşıya bırakma örneklerine geçmişte rastlanmıştır. Oysa günümüzde alacaklı ülkelerin borçlu ülke kaynaklarına zorla başvurma imkanı hemen hemen kalmamıştır. Borçlu ülkenin borcunu ödemediği ya da moratoryuma gittiğini kabul etmesi durumunda alacaklı devletin yapacağı tek şey uluslararası kredi kuruluşları vasıtasıyla bir baskı oluşturmaktır. Bunun yanında söz konusu kuruluşların yapıları zor kullanmaya müsaade etmemektedir. Böyle bir durumda bu kurumlar yeni borç vermeyi kabul etmemektedirler.

− Özel sektör dış borçlanma yolunu seçtiğinde maliyet ve kar etme konularını öncelikli tutarken hükümetler borçlanmayı makroekonomik politikalar çerçevesinde de borçlanmaktadır. Yani, kamu borçlanmasında maliyet ve karlılık gibi unsurlar ilk planda değilken özel borçlanmada karlılık ön plandadır. Ayrıca devletin sadece verimli harcamaların finansmanı için borçlanması gerektiği, bu açıdan kamu borcunun özel borca benzediği görüşü günümüzde geçerliliğini yitirmiş bulunmaktadır.

− Kamu borçlarında borç verene çoğu zaman faiz dışı avantajlar sağlanmaktadır. Yani borç veren ile yapılan anlaşmalar doğrultusunda alınan borç ile borç veren ülkeye yatırımlar yapılacağına ya da ülkeler arası ilişkiler açısından borç veren

(25)

11

ülkeye imtiyazlar tanınması söz konusu olabilmektedir. Özel sektör dış borçlanmalarında ise bu avantajlar mevcut değildir.

− Özel borçların vadeleri daha kısa olmakla beraber faizleri daha yüksektir. Kamu borçları ise daha uzun vadeli ve nispeten daha düşük faizli olabileceği gibi geri ödemesiz dönemleri de içerebilir. Bu durum daha çok dış borçlar için geçerlidir.

− Kamu dış borçlanması kimi zaman zorunlu olarak yapılmakta iken özel sektör borçlarında böyle bir zorunluluktan söz edilemez.

− Kamu borçlanması hem yurtiçi hem de yurtdışı piyasalardan yapılırken özel sektör borçlanması genelde iç piyasadan yapılmaktadır. Ancak son dönemlerde bir taraftan gelişen uluslararası sermaye piyasaları, diğer taraftan mali yapıları sağlam ve uluslararası düzeyde bağlantıları olan firmaların yurtdışı piyasalardan borçlandıkları görülmektedir. Söz konusu farklılık daha çok az gelişmiş ülkeler için geçerli olabilmektedir.

− Devlet emisyon yaparak borçlarını finanse edebilir. Benzer şekilde enflasyonu artırıcı politikalarla özellikle ulusal para cinsinden borçların reel değerini azaltabilir. Oysa özel sektörün böyle bir imkanı söz konusu değildir.

1.4. Dış Borçlanmanın Nedenleri

Ülkeleri dış borçlanmaya iten pek çok faktör olduğu söylenebilir. Evgin (1996)’e göre dış borçlanmaya milli geliri artırmak, istihdamı genişletmek, ödemeler dengesindeki dengeyi sürdürmek, fiyat istikrarını devam ettirmek, gelir dağılımını yeniden düzenlemek ve dengeli bölgesel gelişmeyi sağlamak gibi nedenlerle başvurulmaktadır.

Ülkelerin dış borçlanmaya gitmesinde temel iki unsur olduğundan bahsedilebilir. Bunlar, iç tasarruf yetersizliği nedeniyle ekonomideki mevcut kaynaklara yeni kaynak ilavesi sağlamak, diğeri ise döviz cinsinden yeni ödeme araçlarına ulaşabilmektir (Takım, 2012: 26). Ülkeler, borçlanmaya gidecekleri zaman öncelikle iç borçlanma yolunu tercih ederler çünkü iç borçlanma, ödeme zamanı geldiğinde ülkeden bir kaynak çıkışına sebep olmamaktadır. Fakat iç kaynakların yetersiz olduğu durumda ülkeler zorunlu olarak dış borçlanma yolunu tercih etmektedirler. Yurt içi tasarrufların yeterli olmadığı zamanlarda sermaye birikiminin yetersizliğini gidermek amacıyla dış borçlanma, kamu finansmanı yöntemleri içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Dış borçlanmanın tercih edilmesinin en

(26)

12

önemli sebebi ise, dış borçların alındığı an itibariyle ülkeye kaynak transferinin gerçekleşmiş olmasıdır. Bu transfer milli geliri doğrudan artırıcı bir etkiye sahiptir.

Dış borçların anapara ve faizlerinin geri ödenmesi söz konusu olduğundan ödeme dönemi geldiğinde yurt içi kaynaklarda azalmaya sebep olmaktadır. Dış borçlanma ile sağlanan kaynakların faizleri yani maliyetlerinin, alınan dış borçtan sağlanan gelirlerden fazla olması yurt dışına sermaye çıkışı anlamına gelmektedir ve bu durum yurt içi kaynak gereksinimini daha da artırmaktadır. Ayrıca vadesi geldiğinde alınan borçların döviz cinsinden geri ödenmesi gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin mevcut teknoloji seviyelerinin düşüklüğü nedeniyle ekonomik büyümeleri genellikle ithalata dayalı olarak gerçekleşmektedir. İthalat giderleri genellikle ihracat gelirlerinden fazla olan gelişmekte olan ülkeler ciddi döviz dar boğazlarıyla karşılaşmakta ve bu da ülkelerin dış borçlanmaya olan ihtiyaçlarını daha da artırmaktadır.

1.5. Dış Borçlanma ve Ekonomik Büyüme İlişkisini Açıklayan Teoriler

Literatürde dış borçlanma ve ekonomik büyüme ilişkisi yıllardır süregelen bir tartışma konusudur ve net bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu tartışma doğrultusunda dış borçlar ve ekonomik büyüme ilişkisini açıklayan bazı teoriler geliştirilmiştir. Bu teoriler; Borç Fazlası (Debt Overhang) Teorisi, Borçla Büyüme (Growth-Cum-Debt) Modeli, Zamanlararası Borçlanma Modeli ve Sürdürülebilirlik yaklaşımlarıdır.

1.5.1. Borç Fazlası (Debt Overhang) Teorisi

Krugman ve Sachs tarafından 1980’li yıllarda artan borç krizine yönelik araştırmaların ardından, Krugman tarafından 1988 yılında ortaya koyulan bu teori, dış borçlar ve iktisadi büyüme arasındaki ilişkinin temelini oluşturmaktadır. Krugman, ülkenin gelecek dönemdeki kaynak transferlerinin şu anda ki beklenen değeri, borçların şu anda ki değerinden düşük ise ülke aşırı borçludur savını savunmaktadır. Borç fazlası teorisine göre, borç stoku gelecekte ülkenin geri ödeme gücünü aşarsa, beklenen borç servisi ülkenin hasıla seviyesinin artan bir fonksiyonudur (Bilginoğlu ve Aysu, 2008: 8). Borç Fazlası teorisine göre ülkenin gelecekteki elde edeceği kazançlar ile şu andaki borçlarının karşılaştırılabilir olması gerekmektedir ve bu kıyas sayesinde ülke borç alma ve borç ödeme pozisyonunu net bir şekilde değerlendirebilecektir. Bu kıyas sonucunda eğer borçların şimdiki değeri yatırımların gelecekteki getirisinden fazla ise, yatırımcılarda borcun geri ödenebilmesi için vergilendirmeye gidilecektir beklentisi oluşmaktadır. Bu durumda yatırımcılar yatırım kararlarını askıya alacaklardır. Aşırı borçluluk, yatırımları

(27)

13

olumsuz etkileyerek daha düşük ekonomik büyümeye neden olmaktadır (Yeldan, 2008: 246-247).

Dış borçlanmanın yatırımlar için teşvik edici olduğu açıktır. Ancak belirli bir noktadan sonra borç artışı, yurt içi ve yabancı yatırımlar üzerinde bir dışlama etkisi meydana getirerek ekonomik büyümeye zarar verebilmektedir (Uysal, Özer, & Mucuk, 2009: 164). Yatırımcılar ülkenin üretim artışından endişelenirler çünkü üretim artışı borç artışı anlamına gelmektedir. Bu durum ise yatırımcıların vergi artışı beklentilerinden kaynaklanmaktadır (Bhattacharya ve Clements, 2004: 49). Bu bağlamda yatırımcılar gelecekte elde edecekleri getirinin şimdiki maliyetlerine katlanmaktan kaçınacaklardır. Laffer Eğrisi bu argümanı göstermektedir.

Şekil 1’de borçlanmanın etkisi Laffer Eğrisi ile gösterilmektedir. Eğrinin sol tarafında kalan ve tepe noktasına kadar süregelen süreçte borçlanmanın iktisadi büyümeyi pozitif olarak etkileyeceğini gösterirken, kırılma noktasından itibaren eğrinin sağ tarafında kalan negatif kısım borçlanmanın olumsuz etkilerini göstermektedir. Sol tarafta kalan kısımda borç miktarının şimdiki değeri bu borçların geri ödenme ihtimali artmaktadır. Sağ tarafta kalan kısımda yani eğrinin negatif eğimli olduğu bölgede borcun geri ödenme beklentisi düşmektedir.

(28)

14

Şekil 1: Laffer Eğrisi

Kaynak: Pattillo, Poirson, ve Ricci, 2002: 33.

1.5.2. Borçla Büyüme (Growth-Cum-Debt) Teorisi

Borçla Büyüme modeli, dış borçların yurt içi tasarruflar yetersizliği yüzünden kullanıldığını ve iktisadi büyümenin bu şekilde sağlandığını açıklayan modeldir. Borçla büyüme modelleri, ekonomik büyüme sürecinde dış kaynakların fayda ve maliyetlerine göre borç servis kapasitesini incelemektedir (Bilginoğlu ve Aysu, 2008:6). Borçla büyüme modeline göre borç servisi kapasitesi analizi önemli unsurdur. Borç kapasitesinin sürdürülebilmesi için, ek dış borçların zaman içinde ekonomik büyümeye yeterli düzeyde katkı yapması gerekmektedir (Erataş ve Başçı Nur, 2013: 211). Bu bağlamda alınan dış borçların öncelikle gelire dönüştürülürken ne kadar verim sağladığı önemlidir. Bu elde edilen gelirler sayesinde tasarruf elde etme ikinci önemli basamaktır. Tasarruflar sonucunda yurt içinde yatırımların yapısal düzenlemelerle birleşmesi, alınan borcun verimli bir şekilde kullanılıp geri ödenebilmesini sağlayacaktır.

Bu modelin argümanı, borç kapasitesinin sürdürülebilmesi için ek dış borçların zaman içerisinde ekonomik büyümeye yeterli düzeyde katkı yapmasıdır (Bilginoğlu ve Aysu, 2008: 6). Alınan borçların maliyetlerini yani faiz oranı ve geri ödeme koşullarını borcun alındığı dönemdeki anlaşmalar belirlemektedir. Öncelikle faizler olmak üzere geri ödeme koşulları, borcun yükünü belirleyici en önemli kriterdir. Bir ekonominin kalkınma sürecini başlatmasıyla birlikte yatırımları da artmaktadır. Ekonominin mevcut yurtiçi tasarruf miktarları bu yeni yatırımları karşılayabilecek düzeyde olmadığı için dış

(29)

15

borçlanmaya gidilir. Bu borç sayesinde finansman ihtiyacı giderilirken alınan borçların maliyetlerini karşılamak için yeterli değildir. Bu süre zarfı içerisinde tasarruf miktarının artması ile birlikte yatırım ihtiyacı tasarruflarla karşılanmaya başlanır. Borç miktarı artmaya devam ederken tasarrufların da desteği ile birlikte yatırımlardan alınan verim sonucunda borçların finansmanı sağlanır. Tasarruflar sayesinde alınan borcun maliyetleri de karşılanabilmektedir. Sonuç olarak, dışarıdan ülkeye giren krediler, yatırımlarda kullanılan malların ithalatındaki artış yüzünden oluşan cari açık finansmanında kullanılırsa ve beraberinde ülke içerisindeki yatırımlar artarsa, ekonomik büyüme daha hızlı bir şekilde gerçekleşecektir.

1.5.3. Zamanlararası Borçlanma Modeli

Zamanlararası borçlanma modeli, dış kaynakların iktisadi büyüme üzerine olumlu etkilerini açıklamaktadır. Model, mevcut zamanda ve gelecekte yatırımlar ve tüketim miktarını artırarak üretim artışının olacağını açıklamaktadır. Zamanlar arası borçlanma modeli, zamanlar arası tüketim optimizasyonu teorisinin bir uzantısıdır (Erataş ve Başçı Nur, 2013: 211).

Modelde iki temel kriter vardır. Bu modelin varsayımlarından biri belirli gelir düzeylerinde (y0 ve y1) iki dönemi kapsayan bir bütçe kısıtının olmasıdır (Bilginoğu ve Aysu, 2008: 4). İkincisi ise yine iki dönemin bulunduğu fayda fonksiyonudur. Bu sayede bir ülkenin iki farklı zaman içerisindeki fayda maksimizasyonu görülmektedir.

(30)

16

Şekil 2: Zamanlararası Borçlanma Grafiği

Kaynak: (Çöğürcü ve Çoban, 2011: 137).

Yatay eksenin cari tüketimi, dikey eksenin ise gelecekteki tüketimi gösterdiği Şekil 2’de, A noktasında uluslararası sermaye piyasalarından faydalanmak mümkün değildir. A noktasında tüketiciler ve üreticiler için yurt içindeki denge faiz oranı (r) olmaktadır. Ülke, yurt dışından borçlanma imkanını sağladığında dünya faiz oranı (r*) iken zamanlararası bütçe doğrusu (M0N0), daha eğimli hale (M1N1) gelmektedir. Çünkü dünya faiz oranları yurt içi faiz oranlarından daha düşüktür. Bu durumda ülke daha fazla üretim gerçekleştirebilmek için B noktasında kaynaklarını düzenlemek isteyecektir. Ek olarak tüketim artışı ile beraber yatırımlar da artacak ve bu durum da ülke ekonomisinde büyümeye yol açacaktır. Bu model uluslararası borçlanmanın ülkenin tasarruf açığını kapatmadaki önemini göstermektedir (Bilginoğlu ve Aysu, 2008: 6).

1.5.4. Sürdürülebilirlik Yaklaşımları

Dış borçlar ve ekonomik büyüme ilişkisini ele alan teorilerden bir diğeri de

sürdürülebilirlik yaklaşımlarıdır. Alınan dış borçlar ile iktisadi büyümenin gerçekleştirilebilmesi için, dışarıdan alınan bu kaynaklarla yapılan yatırımların sağladığı getirinin, alınan borcun maliyetinden fazla olması gerekmektedir. Bu sayede borçlu ülkenin üretim kapasitesi ve çıktısında hasıla artışı gerçekleşecektir. Dış borçlanmanın sürdürülebilirliği, borçlanmadan elde edilen kaynaklarla, kamu gelirlerinin gelecekteki

(31)

17

borç servisini karşılayabilecek şekilde arttırılması ile mümkündür (Bilginoğlu ve Aysu, 2008: 11).

Sürdürülebilirlik göstergesinin borç stokunun milli gelire oranının sabit tutulması olarak kabul edilmesinde iki varsayım etkilidir (Bilginoğlu ve Aysu, 2008: 11). Bunlardan ilki, bu oran sayesinde borcu çevirecek olan ülkenin büyüklüğü ve buna paralel olarak borç veren ülkenin bundan memnun olup olmamasına karar vermeleridir. İkinci varsayım ise, kamu gelirlerinin, yani borç stokunun idamesinde kullanılan ana unsurun milli gelirin bir fonksiyonu olduğudur (İnan, 2003: 29). Yani milli gelirde gerçekleşen bir artış, vergi gelirlerinde gerçekleşen reel bir artış oranı anlamına gelmektedir. Dış borçların sürdürülebilirliği yaklaşımına göre, belirlenen bu oranın sabit tutulması borçlanmanın sağlıklı bir şekilde sürdürülebileceği anlamına gelmektedir.

Dış borçların sürdürülebilirlik analizinin yapılmasına imkan sağlayan belli göstergeler mevcuttur. Bunları; ekonominin massetme kapasitesi, dış borcun vadesi ve ödemeler bilançosu dengesi olarak sıralayabiliriz. (Özer, 2014: 58).

Ekonominin massetme kapasitesinden bahsedilirken ülkenin dışarda borç alma gücünden bahsedilmektedir. Yani alınan kaynağın verimli kullanılabilmesi kısıtı varken daha ne kadar borç alınabileceğini irdelemektedir. Bu doğrultuda, dış borçlar eğer reel üretim miktarını artırıyorsa kullanılabilmektedir.

Ödemeler bilançosu ile ülkelerin dış kaynaklardan borç kullanımına sınır koyulmuştur. Ödemeler bilançosunda, dışarıdan sağlanan gelirlerle dışarıya olan giderler arasındaki fark, dış kaynak ihtiyacını göstermektedir. Eğer bu dış gelir ve giderler arasında bir fark mevcut ise, hedeflenen büyüme hızına ulaşmaları için ülkelerin aradaki gelir-gider farkı kadar borç almaları gerekmektedir.

Dış borç vadesi ise borçlanan ülkenin alınan dış kaynaklara ne kadar bağlı olduğunu gösterir. Bu kıstasa göre toplam dış borçlar içinde, kısa vadeli dış borçların artış hızı, uzun vadeli dış borçların artış hızına eşitlendiyse borçlanma sınırına gelinmiştir. Yani ülke daha fazla borçlanmaya gitmemelidir. Bu nedenle, kısa vadeli borçların toplam borçlar içerisindeki payı artarsa, borçlu ülke geri ödeme sorunuyla karşılaşabilir.

(32)

18

1.6. Dünyada Dış Borçlar ve Dış Borç Krizleri

Dış borçlanma çoğu zaman gelişmekte olan ülkelerin başvurmuş olduğu bir finans yöntemidir. İç tasarrufların yetersiz kaldığı dönemlerde gerekli yatırımların yapılması ve maliyetlerin karşılanması amacı ile diğer devletlerden ya da kuruluşlardan talep edilmektedir. Çoğu zaman borç veren olarak görünen gelişmiş ülkeler de hem uluslararası ilişkilerin pekişmesi açısından hem de verilen borcun geri alındığı dönemdeki faize göre sağlayacakları kaynak artışından dolayı dış borçlanmada aktif rol üstlenmektedirler. Gelişmiş ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde, istikrarlı bir kalkınma ve gelişmenin en önemli koşullarından biri sağlıklı ve verimli çalışan kurumlardan oluşan bir finansal yapının gelişmesi ve bir bütün olarak iyi örgütlenmiş şekliyle yerleşmesidir (Çinko ve Ak, 2009: 62).

Tablo 1, Türkiye’nin de içinde bulunduğu ABD Ticaret Departmanı’nın yükselen piyasa ekonomileri sınıflandırmasına ait 10 ülkeden 6 tanesinin 2007-2017 yılları arasındaki dış borç stoklarını göstermektedir. Yükselen piyasa ekonomileri sürdürülebilirliğini tehlikeye sokacak dış ekonomik şoklara karşı daha kırılgan bir yapıya sahiptir (Engin, 2007: 36). Brezilya’nın belirtilen yıl aralığında dış borç stokunda artış gözlemlenirken Çin ise en az borç stokuna sahip olan ülkedir. 2007 yılından 2017 yılına kadar Çin’in dış borçları yalnızca %4 artmıştır. Dış borç krizi tecrübesine sahip olan Meksika’nın 2007 yılında %18.72 olan dış borç stoku 2017 yılı itibariyle %40’lara ulaşmıştır. Dış borç stoku sürekli artarak ilerleyen ve 2017 yılı itibariyle %52,02 olan Güney Afrika 2017 yılında en çok dış borç stokuna sahip olan ülke olmuştur.

(33)

19

Tablo 1: Bazı Yükselen Piyasa Ekonomilerine Ait Dış Borç Miktarları Dış Borç Stoku (%GSMH) Yıllar Brezilya Çin Hindistan Endonezya Meksika Güney

Afrika 2007 17,812 10,489719 17,06142 35,66671 18,72776 25,09577 2008 16,2885 8,2166333 19,2501 32,08853 17,84361 25,15227 2009 17,7347 8,7752447 19,47763 34,45301 21,42612 27,19482 2010 16,4347 12,090865 17,72344 26,97575 23,17146 29,51076 2011 15,857 13,920693 18,50558 25,29483 24,85555 28,78502 2012 18,257 13,327285 21,7379 28,31478 29,49215 37,59565 2013 19,8019 15,442908 23,30367 29,98685 32,66514 39,13333 2014 23,1339 16,868462 22,70715 34,03048 34,34374 41,45876 2015 30,7918 12,028335 23,04514 36,78973 37,32293 44,55987 2016 30,8928 12,692994 20,2652 35,56739 40,62379 50,78408 2017 26,9745 14,010803 19,75787 36,03224 40,4968 52,02596 Kaynak: Dünya Bankası (21.06.2019)

Tarihte ülkelerin dış borçlanma düzeylerinden kaynaklanan krizlere dair pek çok örnek görmek mümkündür. Bu krizlerin temel sebebi tüm dünyada dış borçlanmanın oldukça sık başvurulan bir fon sağlama yöntemi olmasıdır. Dış borç krizleri genel olarak borçlu tarafın likidite darlığı nedeniyle anapara ve faizleri ödeyememesi durumudur. Bu doğrultuda ülkeler yeniden bir fon arayışına girmek durumunda kalırlar ve borcu borçla kapatma yoluna giderler.

Meksika’da 1994 yılında meydana gelen kriz buna örnek gösterilebilir. Dönemde küresel bir dalgalanma söz konusu değilken ve pek çok ülkeye örnek teşkil edebilecek bir ekonomiye sahip olan Meksika’da bütçe açıkları da çok yüksek seviyelerde değildi. Türkiye gibi 1980’li yıllarda pek çok finansal reformu hayata geçirmişti. Liberalleşme politikası ile dışa açılan Meksika, dış ticarette serbestleşme sağlayarak ekonomik ilerlemesini hızlandırmış ve yine aynı yıllarda faiz oranlarını da serbest bırakmıştı. Dış borçlarını da yeniden yapılandıran ülke, düşük büyüme oranları ve yüksek enflasyona sahip olmasına rağmen büyümesine devam etmekteydi. Bu değişikliler sonucunda Meksika’ya ciddi bir sermaye girişi de gerçekleşmişti.

Singh’e göre bu hızlı portföy akımları rahatlık ortamı oluşturmuş ve yatırımlardan vazgeçmek pahasına tüketimi artırma alışkanlığına yol açmıştır (Güloğlu ve Altunoğlu, 2002: 114). Yatırımlardan vazgeçilmesi ve tüketimin artması sebebiyle cari dengede açık oluşmaya başlamıştır. Bunların dışında özel sektöre açılan kredilerin hızla artması, çıpaya dayalı döviz kuru politikasının devam ettirilmesi, uluslararası faiz oranlarının özellikle

(34)

20

ABD’deki faiz oranlarının yükselmesi, politik cinayetlerden dolayı oluşan belirsizlikler gibi faktörler Meksika ekonomisine olan güveni oldukça zayıflatmıştır (Güloğlu ve Altunoğlu, 2002: 115).

Bankacılık sektöründe gerçekleşen kırılmalar da Meksika krizini tetiklemiştir. Özel sektör kredileri, bankaların açılan krediyi kontrol edemeyecekleri bir zaman diliminde açılmıştı. Bu kontrolsüz genişlemeden sonra döviz kuruna esneklik verilmesiyle beraber Peso’da ciddi bir değer kaybı gerçekleşmiştir. Peso’nun değer kaybını önlemek için merkez bankasının döviz rezervleri hızla azaltılmış ve 22 Aralık 1994’te kur dalgalanmaya bırakılmıştır. Paranın değer kaybetmesi ve faiz oranlarındaki yükseklik sebebiyle Meksika, sonuç olarak borçlarını ödeyemeyeceğini ilan etmiştir.

Dünya’da gerçekleşen borç krizlerinden bir diğeri de Arjantin Krizidir. 2001 yılında büyük bir ekonomik ve sosyal çöküşe sebep olan kriz, etkilerini hala sürdürmektedir. 1980’lerde ve 90’lı yılların ilk yarısında hızlı büyüme yaşayan Arjantin ekonomisi 20 yıl içinde GSYH’sini 77 milyar dolardan 285 milyar dolara çıkarmayı başarmıştır (Evirgen, 2004: 1). Bu kadar güçlü bir ekonomiye sahip olan ülkenin krize girmesinde pek çok etken vardır. Gelir dağılımı eşitsizliğinin dünyada en yüksek olduğu ülkelerden biri olmasının yanında Arjantin ekonomisi 1994 Meksika krizinden de oldukça etkilenmiştir. Arjantin’de krizin oluşmasında asıl faktör IMF ile olan ilişkilerdir (Evirgen, 2004: 1). 2001 yılında, ekonomi politikalarına güven duyulmaması ile beraber kredi derecelendirme kuruluşlarının Arjantin’in kredi notunu aşağı çekmesi bu güvensizlik halini ciddi seviyelere ulaştırmıştır. Diğer ülkelerin fonlarını Arjantin bankalarından geri çekmesiyle gerçekleşen büyük kaynak çıkışı, Arjantin hükümetini IMF ile aynı masaya oturmak zorunda bırakmıştır. Ancak IMF ile uzlaşılamamış ve kaynak çıkışı daha da hızlanmıştır.

Arjantin krizinde dış borçlar da büyük önem teşkil etmektedir. Kamu borçlarının yeniden yapılandırılması sürecinde dış borçlar için kaynak sağlamada başarısız olunmuş ve dış borçlar büyük bir yük haline dönüşmüştür. Arjantin’in bir diğer farkı da federal devletlerden oluşmasıdır. Bu doğrultuda merkezi hükümetten bağımsız olarak borçlanma yapabilen eyaletler, toplam borcu oldukça yüksek bir oranda şişirmiştir. Sonuç olarak Arjantin hükümeti moratoryum ilan etmiştir. Bunun sonucunda da Arjantin uluslararası sermaye piyasalarında saf dışı kalmıştır.

(35)

21

1.7. Dış Borçlar ve Ekonomik Büyüme İlişkisine Yönelik Literatür

Karagöl (2002), Türkiye ekonomisi için dış borçlar ve büyüme ilişkisini 1956-1996 dönemi için Johansen eşbütünleşme testi ve Granger nedensellik testi kullanarak analiz etmiştir. Ekonometrik analiz sonucunda dış borçların ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediği tespit edilmiş olup dış borç servisi ile GSMH arasında tek yönlü bir ilişki belirlenmiştir.

Bilginoğlu ve Aysu (2008), dış borçlar ve büyüme ilişkisini Türkiye için 1968-2005 dönemine ait yıllık verileri kullanarak regresyon analizi ile incelemişlerdir. Analiz sonucunda dış borçların ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini ve bu durumun borç fazlası teoremiyle açıklanacağını belirtmişlerdir.

Dış borçlanma ve ekonomik büyüme ilişkisini 1965-2017 yılları için inceleyen Uysal, Özer ve Mucuk (2009), VAR analizinden faydalanmışlar ve dış borçların hem kısa hem de uzun vadede ekonomik büyümeyi negatif etkilediği sonucuna ulaşmışlardır.

Çiçek, Gözegir ve Çevik (2010), Türkiye’de borçlanma ve ekonomik büyüme ilişkisini 1990Q1-2009Q3 dönemi için yapısal kırılmayı da dikkate alan regresyon yöntemiyle incelemişlerdir. İç borç ve dış borç stokunun GSYİH’ye olan etkilerini değerlendirmişlerdir. İç borç stokunda gerçekleşen herhangi bir artış GSYİH’yi etkilemezken dış borç stokunda gerçekleşen artışlar GSYİH’de negatif bir etki meydana getirmektedir.

Akan ve Kanca (2015), tarafından Var analizi kullanılarak ile Türkiye’de 1980-2013 arası yıllık veriler kullanılarak yapılan çalışmada Granger nedensellik testleri ile borç-büyüme ilişkisi analiz edilmiştir. Analiz sonucunda Türkiye’de ekonomik büyümeden dış borçlanmaya doğru tek yönlü bir nedenselliğin olduğu tespit edilmiştir.

Lau Lee ve Baharumshah (2015), Malezya, Tayland ve Filipinler için dış borçlanma-büyüme ilişkisini analiz ederken Malezya için 1970-2014, Tayland için 1980-2012 ve Filipinler için 1985-1980-2012 dönemini kullanmışlardır. Analiz sırasında Granger nedensellik testinden faydalanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre Tayland için büyüme ve dış borçlar arasında çift yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Filipinler için büyümeden dış borçlara tek yönlü bir ilişki tespit edilirken Malezya için de yine ekonomik büyümeden dış borçlara tek yönlü bir ilişki söz konusudur.

(36)

22

Siddique, Selvanathan, E. A. ve Selvanathan (2016), aşırı borçlu yoksul ülkeler için dış borçların büyümeye olan etkilerini analiz etmişlerdir. 1970-2007 yılları arası yıllık veriler için 40 adet aşırı borçlu yoksul ülke panel veri analizi ile incelenmiştir. Panel ARDL yönteminin kullanıldığı çalışmada dış borçların büyümeyi uzun dönemde ve kısa dönemde negatif olarak etkilediği sonucuna varılmıştır.

Kutlu ve Yurttagüler (2016) tarafından yapılan çalışmada ise 1998Q1-2014Q2 dönemi dikkate alınarak dış borçlar ile ekonomik büyüme arasındaki nedensellik ilişkisi analiz edilmiştir. Granger nedensellik analizinin sonuçlarına göre dış borçlardan ekonomik büyümeye doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi bulunmaktadır.

Literatürde Adamu ve Rasiah (2016) dış borçlar ve büyüme ilişkisini Nijerya için incelemişlerdir. Nijerya’nın dış borçlar-büyüme ilişkisi incelenirken 1970-2013 arası yıllık veriler kullanılmıştır. Ekonometrik analiz için ARDL yöntemi tercih edilmiştir ve analiz sonucunda uzun dönemde dış borçların sürdürülebilirliği büyümeyi pozitif olarak etkilemektedir sonucuna varılmıştır.

Kamacı (2016), 6 Orta Asya Cumhuriyeti ile Türkiye için dış borçların ekonomik büyümeye etkilerini enflasyonu da dahil ederek analiz ettiği çalışmada panel veri yöntemini kullanmıştır. 1995-2014 döneminin incelendiği çalışmanın sonucunda dış borçlarla enflasyon arasında herhangi bir ilişki tespit edilemezken dış borçlardan büyümeye doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.

Türkiye’de dış borçlanma ve büyüme ilişkisini inceleyen Ağır (2016), ise 1970-2014 yılları için nedensellik analizini kullanmıştır. Doğrusal, doğrusal olmayan ve asimetrik nedensellik testlerinin kullanıldığı çalışmada doğrusal ve doğrusal olmayan nedensellik testlerine göre dış borçlardan büyümeye doğru bir nedensellik ilişkisi bulunamazken asimetrik nedensellik testlerine göre dış borçlardan ekonomik büyümeye doğru bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.

Uğurlu ve Tuncer (2017), yapmış oldukları çalışmada Türkiye’de sanayi ve hizmet sektörlerinin ekonomik büyüme ve istihdama olan etkisini araştırmıştır. Çalışmada Sanayisizleşme kavramı çerçevesinde Girdi-Çıktı analizi kullanılmıştır. Sonuç olarak Türkiye’de üretim ve istihdamın tarım sektöründen sanayi ve hizmetler sektörüne kaydığı sonucuna ulaşılmıştır.

(37)

23

Erdoğdu (2007), çalışmasında Türkiye’de sektör temelli üretim ve dış borç ilişkisini analiz etmiştir. Modelde dış borçlar ihracat gelirine oran olarak kullanılmıştır. Değişkenlerden bir diğeri sanayi sektörünün milli gelir içerisindeki payının hizmetler sektörünün payına oranıdır. Son değişken ise sermaye oluşumunun milli gelir içindeki payının yıllık değişimidir. Çalışmada 1998-2016 yılları için çeyreklik veri kullanılan çalışmada Todo Yamamoto yöntemi kullanılmıştır. Sonuç olarak Türkiye’de üretimin sanayi sektöründen hizmetler sektörüne kaydığı sonucuna ulaşılmıştır.

Yaraşır Tülümce ve Yavuz, (2017), Türkiye’de dış borçlanma ve büyüme arasındaki ilişkiyi incelerken kamu borçlanmasını göz önünde bulundurmuşlardır. ARDL ve VAR yöntemlerinin kullanıldığı çalışmada uzun vadeli iç borçlanmanın büyümeyi pozitif etkilerken toplam borçlanma, kısa vadeli iç borçlanma ve uzun vadeli dış borçlanmanın büyümeyi negatif etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.

Şenkardeşler (2018), de yine dış borç ve büyüme ilişkisini Cumhuriyet’in kuruluşundan 2016 yılına kadar olan dönem için ithalat, ihracat ve büyüme arasındaki ilişki, ihracata dayalı büyüme, ithalata dayalı büyüme, büyümeye dayalı ihracat, büyümeye dayalı ithalat, ihracata dayalı ithalat ve ithalata dayalı ihracat hipotezleri çerçevesinde nedensellik analizi ile incelemiştir. Çalışmanın sonucunda Türkiye’de ithalata dayalı bir ekonomik büyümenin varlığı tespit edilmiştir.

Ekonomik büyüme ve dış borçlar ilişkisini ele alan ampirik çalışmalardan bir tanesi de Doruk (2018) tarafından 1970-2014 dönemi için yapılan çalışmadır. Bayer-Hanck eşbütünleşme testinin kullanıldığı ve uzun vadeli dış borçların beşeri sermaye, sermaye hasla katsayısı ve tasarruflara olan etkisini araştıran çalışmada dış borçların uzun vadede ekonomik büyümeye bir etkisinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Al Kharusi ve Ada (2018), Oman için dış borçlar ve büyüme ilişkisini ampirik olarak inceledikleri çalışmada ARDL yöntemi sonucunda 1990-2015 döneminde dış borçların ekonomik büyümeyi Oman’da negatif olarak etkilediği sonucuna varmışlardır. Chiminya, Dunne ve Nikolaidou, (2018)’nun 37 Sahra altı Afrika ülkesi için panel veri analizi ile gerçekleştirdikleri çalışmada 1980-2012 yılları için hem uzun dönemde hem de kısa dönemde dış borçların ekonomik büyümeyi negatif etkilediği sonucuna ulaşmışlardır.

(38)

24

Dış borçlar ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki incelenirken işsizlik ve milli harcamaları da analizine dahil eden Nguyen (2018) ise Vietnam için 1987-2016 yılları arasını dikkate alan bir VAR modeli kullanmıştır. Ekonometrik tahmin sonucunda dış borçların ekonomik büyümeyi kısa dönemde pozitif etkilediği sonucuna varılmıştır. Dış borçlar ekonomik büyümeyi uzun dönemde negatif etkilerken, işsizliği kısa dönemde negatif etkilemektedir. Ek olarak, büyüme ve işsizlik arasında da negatif bir ilişki tespit edilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Psikolojik sahiplik teorisini temel alarak çalışanların bilgi pay- laşma korkusunda cinsiyete, kamu ve özel sektörde yönetici olma durumu- na göre farklılık olup olmadığı

Bu doğrultuda, “ar-ge yoğunluğu ile kişi başına gelirin büyüme oranı ara- sında pozitif ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardır” ana hipotezi sınanmış;

2013 yılında Bilkent Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölü- mü’nde lisans eğitimini tamamlamış; 2013-2016 yılları arasında Ankara

Çalışmada, Covid-19 pandemisi kapsamında rapor- lama döneminden (bilanço tarihinden) sonra ortaya çıkan salgın hastalıkların Türkiye Muhasebe Standartlarına (TMS)

Türkiye’de 1990’lı yıllarda %25’ler seviyesinde olan özel tasarrufların milli gelirdeki payının 2000’li yıllarda düzenli şekilde gerileyerek %10-15 bandına

Menkul kıymet borsalarının yanı sıra türev borsa- larında da altın yerini almış, altına dayalı vadeli iş- lem sözleşmeleri ve opsiyonlar işlem görmeye

Bu çalışmanın temel amacı, kamu dış borçlanması ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi Türkiye ekonomisinde 1975-2016 döneminde incelemektir. Değişkenlerin

PPP’lerde tedarik sürecinin oldukça yavaş ilerlediği ve sistemin hem özel hem de kamu açısından pahalı çalıştığı, uygulama sürecinde PPP sözleşmelerinin