,
t * ]
X
' j h l
1
İ U
-f
MÂLAZGİRDİN
KENDİSİ
j
Çengin muhasebesi
Yazan: İsmail Habib Seviik
Meydan cenklerinin ehemmiyet leri, yalnız çarpışan iki taraflı kuv vetlerin miktarındaki heybetle de ğil, doğurdukları neticeye göre ölçülür. Nice büyük gürültülü harbler var ki yapıldıkları yer de kaldılar. Dalgalanan değil do nan, doğuran değil duran, yani kısır harbler.
«Vaterlo» vc Bedir»:
Napolyon’un Vaterlo cengi için belki orada toprağa dökülen kan dan ziyade kâğıdlara mürelekeb akıtıldı. Hakkında en çok edebiyat yapılan cenk. Fakat doğurduğu netice nedir? Napoiyon orada ga lebe çalsaydı bile, onun mağlûbi- yetile olan şey, o farazi galibiyet ten bir kaç yıl sonra gene olacak tı. Vaterlo ne yenenlere, ne yeni- lene yeni bir kader çizmedi. Hal buki İslâm tarihinin ilk cengi orin Bedir, bine karşı üç yüzle yapılan cenk, eğer müşrik Mekkeliler ken dilerinden üç buçuk defa Jaha az olan müslüm&n cengâverleri yenip, elinde kılıç, baştan sona kadar herkesten yaman bir bahadırlıkla dövüşen Muhammed Peygamberi bertaraf edebileydiler, İslâmlık rö garken ölürdü. Fakat «üç yüz» »bin» i yendiği için İslâmlık, üç çeyrek asır içinde, orta Asyadan Atlas Okyanusuna kadar uzaya cak en heybetli bir imparatorluğa gebe oluverdi. Malazgird de müs- lüman Türklerin «Bedir» idir. Ma- lazgirde «cenkler cengiı» deyişimiz onun «kaderler kaderi» , oluşundan ileri geliyor. \
Çengin harika tarafı: \
«Bedir» en büyük bir kaderin tohumu oldu amma o orduların çarpıştığı bir cenk değil «üç yüz» le «bin» in savaştığı bir «Gazve» idi. Malazgird de iki taraf kuvvet lerinin nisbeti bakımından Bedii gibidir, fakat orada ayrı iki dinle ayrı iki milletin bir tarafta yüz elli binlik, diğer tarafta elli dört binlik iki ordusu çarpıştı. Eirbi- rinden üç misli farkla ayrılmış iki ordunun karşılaşmasında üç defa az olanın yenilmemesi bile başlı-; başına bir başan sayılır. Öyle bir azlığın üç misli çokluğu yenmesi ise en şaşılacak bir şey olur. Hal buki Malazgirddeki Türk erdusu yalnız yenmedi, üç misli çokluğu her tarafından kavrıyarak bütün düşman ordusunu mahvetti. Bu se bebi« Malazgird askerlik tarihinin yalnız en parlak bir zaferi değil en harikalı bir destanı oldu. Garblı müverrihlerin o cenge o kadar e- hemmiyet vermeleri hem onun do ğurduğu neticelerin büyüklüğün den. hem çengin kendindeki hari- kalıktan geliyor. Fakat Garblı mü verrihler bu çengin mucizeye ben- ziyen tarafım erite erite işi tabiî hale getirmek için Bizans ordusu nun zayıf taraflarını birer biıer ve şişire şişire ele almak yolunu tu!tular. Bu suretle ortaya koyduk lan sefcebler doğru olunca üç misli çoğunluklarına rağmen Bizanslı'a- nn mağlûbiyeti tabiî bir mahiyet alacak, o mağlûbiyet böyle bir ma hiyet alınca da Türklcrik zaferin deki heybetli seıef payı o nisbelte küçülecekti. Bu sebebleri birer bi rer görelim:
Alacalık ve yekparelık:
Tüı-kler o cenkte üç defa daha azlıkmış ama oııi rın ordusu yalmZ Türklerden mürekkeb bir ; ekpa- reliğe mazharmış. Halbuki buna karşılık Bizans ordusu üç misli kalabalık olmasına rağmen çeşidli kavimlerin askerlerinden meydana gelme alaca bulaca bir mahiyette olduğu için yekpareîiğin büyük ni metinden mahrummuş. İyi amma Bizans ordusunda çeşidli kavimler olmakla beraber o ' ’.unun umu mî hüviyeti Romalı idi. Esasen asıl büyük kütleri teşkil eden Gı ekler kendilerini Romalı saydıkları gibi diğerleri de Romalılıkîa övünü yorlardı. Hayır, yenilmelerinin e- na sebebi bu noktada aranamaz. Romalılık o ordunun cihangirlik devirlerinden akıp gelen ^bir gurur kaynağıydı. İmparator Diyojen «böyle bir orduyu Romalılar en şanlı devirlerinde bile çıkaramadı lar» derken yalnız kendi gururu na değil ordusunun taşıdığı guru ra da tercüman oluyordu. Hayır, yenilişlerinin sebebi burada ara namaz.
Ücretli askerlik:
Bizans yenilişinin ileri sürülen sebeblerinden biri de o ordunun mühim mikyasta «ücretli askerler» den mürekkeb oluşudur. Bir defa o ordunun esas bünyesi olan Grek lere «ücretli» diye bakılamaz. Son ra Almanlar, Franklar, Normanlar gibi ücretli askerlere gelince bun ların öyle oluşu bir zâf değil bir kuvvetti. Çünkü onlar cengi mer- lek edinen profesyonel askerlerdi. Hem «ücretli» demekten ne kas- dediyorlar? Canla başla dövüşme diler mi demek isterler; onlar sı kışınca cengi mi bıraktılar, yoksa korkup da cenk mi etmediler? Hiç biri vârid değil. Çünkü ordunun baştanbaşa ölünceye kadar dövüş tüğü meydandadır. Lebeaıı gibi en büyük bir salâhiyet yalnız Erme ni generali Andronik’in kaçtığım söyler. Hayır Bizans ordusu kor kaklıktan yerilmedi.
Türklerin bize geçmesi:
Bizans ordusundaki r a ... -i—
«-uzak doğusundaki bir zaferi «-uzak garbdan Tunayı aşıp gelen Türk lerle kazanmışız, tu»kınız ne millet mişiz?» diye gene övünebilirdik. Fakat hakikatin böyle olmadığı meydandadır. Bir defa iki yüzbin- lik büyük Roma ordusunda Oğuz larla Peçeneklerm mühim bir ye kûn tutmasına imkân yoktu. İm paratorun Türk Sultanına karşı fazla miktarda Türklerle gitmesi için büsbütün beyinsiz olması lâ zım gelir. Hattâ yalnız onun de ğil bütün Bizans kumandanları nın da... Zira cenk sabahı-, bir kısım Oğuzların iltihakı üzerine imparatorun hiç telâş göstermiye- rek diğer Tüıklere sadakat yemini ettirmekle yetimsenmesi de ordu sunda Türk sayısının endişe vere cek bir derecede olmadığını gös terir. Nitekim sadakat yemini eden Türkler akşama, yani çengin sonu na kadar sebat ederek sözlerinde durdular. Fakat akşam, yani çen gin kaybedildiği son anlarda... Bu, ...artık bir iltihak edişten ziyade sbir teslim oluştu.
Tabiye hatası:
Bazı askerî mütehassıslar da yenilmenin sebebini imparatorun tabiye hatasında görürler. Üç misli çoğunluğa sahib olan ordusuna «batoyyon kare» sistemile sıkışık ve derin bir mahiyet vermek yü zünden, imparator karşısındaki a- zmlık düşmanı ihata edip kavra mak imkânım kaçırmış imiş. F a kat Bizans başkumandanı ordusu na verdiği o dörtleme kalınlıkla, umduğu gibi, Türk ordusunu or tadan yarıp ayırarak zaferi kazan- saydı o tabiye o zaman göklere çı karılarak dehşetli bir hüner ola caktı. Hata plânda değil plânın tatbik edilemeyişindedir. Plânın tatbik edilemeyişi ise karşısındaki ordunun bunu tatbik ettirmeyi- şinden ileri geldi. Noksanlığı im parator Diyojen’de görmekten zi yade fazlalığı Türk Sultanında görmek gerek.
Görüş tarzım düzeltmek:
Malazgird çenginin muhasebetile muhakemesini yaparken eğer hep Bizens yenilmesinin sebebleri üze rinde durulursa hakikati anlamak tan uzak kalmaya mahkûm oluruz Evet, Bizans ordusunda çeşidli ka vimler bulunması, orada ücretti askerler oluşu, Türklerin karşı ta rafa geçmesi, İmparatorun yan lış bir tabiye kullanması gibi se- bebler hem teker teker, hem top- yekûn, Bizans yenilişinde tesirli ol makla beraber onların hem hiç biri, hem hepsinin bir araya gelişi,* iiç misli kalabalık olan bir ordunun «imha harbi» ile yok edilmesi gibi müthiş bir neticenin meydana gel mesini ne izah, ne de ispat edebilir Bu izah ve ispatın en doğru yolu görüş tarzını değiştirmektir. Yani sebebleri yenilişte aramaktan vaz- ; geçip yenende aramak gerek. «Bi zanslIlar nasıl ve neden yenildi?» yi değil, «Türkler nasıl ve neden yen diler?» i düşününcedir ki hakikatin esas sırrına erebiliriz.
Sırrın esasları:
Evet «Malazgird harikası» mn sırrı Greklerde değil Türklerdedir O sır yenilmeyi doğuran «menfi sebebler» den kat kat fazla yenme
yi sağlıyan «müsbet âmiller de saklı» bulunuyör. Bu sırrın esas düğümlerini başlıca şu noktalarda toplayabiliyoruz: Biri, Türklerin Anadolu gibi bir kıt’ada nasıl cenk edileceğini tâ Tuğrul zamamndan- beri uzun yıllardır iyice öğrenmiş olmaları. Anadolu gibi dağlık bir kıt’a ağır ordulardan ziyade çevik kıt’alann hareketlerine elverişliydi. Malazgird cencinin en az yarısını Türkler o cenk başlamadan ön ceki hareketlerle kazandılar. Alp Aslan yalnız Ahlata düşmandan önce yetişmekle kendi ordusu ka dar bir kuvveti harb dışı yapmıştı İkinci âmil: Cenk günü Türklerin en ideal bir tabiyeyi tatbik etmiş olmalarıdır. Bu, cenk ilmini düş mandan kat kat fazla bilmelerin- deudi. Cenk günü o ilmin son had dini gösterdiler: Öğleden akşama kadar hem yıprata yıprata, hem yıpranmadan çekilerek tam zamanı gelince kat’î darbeyi vurmak. Son ra her şeyden mühim olan ruhî âmiller: Başkumandan Alp Aslanın tapılırcasma sevilmesinden ve ken dine mutlak olarak inanılmasından gelen sonsuz otoritesi; bütün ordu nun en baştan en sona kadar yürek lerini dolduran yiğittik; ve gene bütün ruhları en ulvî heyecanla kanadlandıran o en yaratıcı kutsi-
—
Arkası Sa. 4, Sü. 4 te
—Taha Toros Arşivi