İzmir Devlet Senfoni Orkestrasını geçen hafta Io sif Conta yönetti
t
,
* .100. yıbnda Halikarnas Balıkçısı
İzmir Devlet Senfoni Orkestrası,
geçen hafta sonu konserlerini
Halikarnas Balıkçısı’nın
anısına adadı. 100. doğum
yılı kutlanan Balıkçı,
yaşamının büyük bir bölümünü
İzmir’de geçirmişti.
ÜNER BİRKAN
İZMİR — İzmir Devlet Senfoni Or kestrasının 12-13 ekim hafta sonu kon serleri, doğumunun yüzüncü yıldönümü dolayısıyla, yaşamının büyük bölümü nü Ege’de, İzmir’de geçirmiş olan Ha- likarnas Balıkçısı’mn (Cevat Şakir Ka- baağaçlı (1890-1973) anısına adanmış tı. Denemeleri, öyküleri, mektupları, ta rih ve mitologya yazılarıyle, Türk dü şünce birikimine büyük etkileri olan bu kültür ve sanat adamı, zaman zaman müziğe ilişkin görüşlerini de açıklamış tır. Sözgelimi, sevgili dostu Azra Erhat’- ın derlediği “ Mektuplar” ında, müziği ilk gençliğinde yakın çevresinde nasıl bulduğunu, bu sanata nasıl bir tutkuy la bağlandığını şöyle anlatıyor Cevat Şa kir:
" ... Evde annem piyano çalardı.
Hak-kiye ve Ayşe dahi. Fakat bu daha ziya de müzik için değil, paşa kızları piyano filan bilmeli ondan. Bende ise müzik âdeta canım. Hatta dünyada davranış larımın sebebi olarak bir şey göstermek lazım gelirse, başta müziği göstermek zorundayım. Çünki öyledir. Eh evde müzik yasak Hakkiye ve Ayşe’yi öper yalvarırdım satın aldığım notaları bir kerre çalsınlar diye. Bin mahrumiyetle pek ucuz bir fonograf aldım. İşte o be yaz evde Hakiye varken o fonografı ta tepede sandık odasında gider çalardım. Külüstür bir şeydi, hane borusu honi gi bi. Madeni zırıldardı amma bana cen net kapularını açardı. O külüstür şeyi şimdi bulsam adoration ve şükranla öperdim. Bana çok kerre sevinç gözyaş ları döktürdüydü. Babam anam fonog rafım! Belki bir kompozitör olacaktım. Olmadı, parçalanınca ilk evvelâ bir par çam resme bir parçam da yazıya doğru fırladı...”
(Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı / s. 85/8 Temmuz 1957 tarihli mektuptan)
Şadan Gökovalı’nın “ Sonsuzluk Ses siz Büyür” adlı derlemesinde de müzik konusunda şu düşünceler yer alıyor:
" ... O yüzyıllarda güzel sanatların mi marlık yönünde çok gelişmişiz. Bizans
ve Arap mimarlıklarını alıp onları ken dimizde sindirmişiz.... Müzik yönünde ise Bizans müziğini, bulduğumuz gibi sürdürmüşüz ve onun ilkel haline pek az eklemelerde bulunmuşuz... Oysa uygar lık, elektrik ampulünü satın alıp takmak değil, fakat ondan daha güzel bir ampul icat etmektir.”
“ Burada, Mevlana Celalettin’in Mes- nevi’deki bir müzik tanımını aktaralım: Ateşest in bangi nayi nist bad/Her kim in âteş nidaret ist bed” . Yani, ‘Neyden çıkan hava değildir, fakat ateştir. O ateş le yanmıyan her kim ise havadır, yani boş bir insandır. Tuhaf değil midir ki, Celaleddin’den iki yüz yıl sonra, aynı şe yi bir başka biçimde Shakespeare de Ve nedik Taciri’nde söylemiştir: ...‘Kendin de, yani gönlünde müzik olmayan ya da tatlı seslerin uyumuna kayıtsız kalan adam, ancak ihanetlerin, dalaverelerin ve talanların adamıdır.”
(Sonsuzluk Sessiz Büyür/s. 201-202) Duygunun, coşkunun, doğa ve insan sevgisinin adamı Cevat Şakir Kabaağaç- lı’nın kaleminden çıkmış olan bu düşün celere ister katılalım, ister katılmayalım, onları en azından, bir düşünürün, mü zik konularına ilginç yaklaşımları ola rak değerlendirmek zorundayız. Günü
müzde sık rastlanmayan bir durumdur bu. Sanırım, dana ince, titiz bir araştır ma, Balıkçı’nın müzik görüşlerine daha çok ışık tutacaktır.
12-13 ekim hafta sonu orkestra kon seri, bu saygın “ İzmirli” nin, bir zaman lar Batı Anadolu uygarlığının en önem li merkezlerinden biri olan, ama uzun yıllar sanatta, düşünce ve kültür yaşa mında suskunluğa, karanlığa gömülen İzmir kentinin “ Yeniden doğuş"unun yaşandığı günümüzde, hep akılda kal ması gereken çalışmalarına bir saygı davranışı niteliğindeydi. Mutluluk veren bir davranıştı. İzmir DSO, bu konserlerde, Genel Müzik Direktörü İosif Conta’mn yönetiminde, Bedrich Smetana’mn “Satıl mış Nişanlı” operasının uvertürü ile Jo- hannes Brahms’ın Do minör Birinci Sen fonisini yorumladı, RomanyalI keman solisti ve eğitimcisi Ion Voicu’ya, Max Bruch’un Sol minör Konçertosunda eş lik etti.
Bay Voicu’nun Bruch’unu, “ Allegro Moderato” ve “ Adagio” işaretlerini ta şıyan, ama ara verilmeksizin çalınan ilk iki bölümde, oldukça ağır, ağdalı, ka lın çizgili bulduğumu belirtmeliyim.