• Sonuç bulunamadı

Bilimsel Bir Disiplin Olarak Hemşirelik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bilimsel Bir Disiplin Olarak Hemşirelik"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİLİMSEL BİR DİSİPLİN OLARAK HEMŞİRELİK

Şerife KARAGÖZOĞLU

*

*Yard.Doç.Dr. Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu, Sivas ÖZET

Geniş anlamda, bilim "var olan tüm zihinsel ve fiziksel kaynakları kullanarak, gerçekleri daha iyi anlamak, açıklamak ve hem normal hem de alışılagelmişin dışında görülen olayları önceden tahmin edebilmek için kullanılan zihinsel bir süreç” olarak tanımlanmaktadır. Hemşirelik bilimi, hemşirelik uygulamalarına rehberlik eden bilimsel bir bilgidir. Hemşireliğin bilgi özü hemşirelik bilimini oluşturur. Teori, uygulama ve araştırma birlikte hemşireliği, bilgi ile ilişki kuran zihinsel bir faaliyet, uygulamasında beceri isteyen bir sanat ve bir meslek anlamına gelen bir bilim olarak tanımlamaktadır. Teori, uygulama ve araştırma hemşirelik bilimini tanımlayan döngüsel bir süreçtir. Uygulama bu döngüde katalizör görevi yapmaktadır ki onun vasıtasıyla sorular sorulur ve hipotezler üretilir. Teori problemin kavranmasına yol gösterir ve araştırılabilinir sorular üretir; araştırmacılar teori geliştirecek çalışmalar tasarlarlar ve uygulayıcılar teorileri denerler. Bu yolla, hemşirelik kendini “eylem” üzerine odaklanmış bir meslek olarak ebedileştirir. Hemşirelik bilimi bu üç unsurdan ve onları birbirlerinden ayrılmaz biçimde bir arada tutan ilişkilerinden gelişmiştir.

Bu bağlamda, bu makalenin amacı çağdaş hemşirelik bilimine ve hemşirelikte bilgi oluşturma sürecine bir bakış açısı getirmektir.

Anahtar sözcükler: Bilim, bilgi, teori, uygulama, hemşirelik bilimi, hemşirelikte bilgi üretimi

A

ABBSSTTRRAACCTT

Nursing As A Scientific Dicipline

In a broader sense, science is defined as ‘an intellectual process using all available mental and physical resources to better understand, explain facts and predict normal as well as unusual phenomena. . Nursing is a branch of science, which guides nursing applications. Informative part of nursing discipline constitutes the science of nursing. Together theory, practice and research define nursing as a science meaning an intellectual activity relating to knowledge, an art being skilful practice, and as a profession. Theory, practice and research are cyclic processes defining the science of nursing. Practice serves as the catalyst for the cycle, whereby questions are asked and hypotheses are derived. Theory guides conceptualization of the problem and generates researchable questions; researchers design studies that develop theories and practitioners test the theories. In this way, nursing perpetuated itself into a profession focused on “doing”. The science of nursing evolves from these tree components and the interrelationships that keep them inseparable.

In this respect, the purpose of this article is to bring to a perspective to contemporary nursing science and process of constitution of knowledge in nursing.

Key Words: Science, information, theory, application, science of nursing, information production in nursing

GİRİŞ

Hemşirelik bilim ve sanata dayalı kuramsal ve uygulama içerikli bir meslek olup yalnızca bakım / uygulama olarak düşünülmemelidir. Hemşireliğin oldukça zengin bir geçmişi vardır. Hemşirelik mesleği köklerini binlerce yıl önce hemşirelerin bilimsel olmasa da, sevgi, şefkatle hasta bakım ve sağaltım yaklaşımlarından almıştır (Bradshaw 1998). Her ne kadar Florence Nightingale’in sağlık alanında araştırmayı öneren öncü çabaları 19. yüzyılın ilk dönemlerine rastlarsa da, hemşireler hemşirelik uygulamalarında araştırmaya yönelmeyi ancak onun ölümünden bir

çeyrek yüzyıl sonra başarabilmişlerdir. Bugün hemşirelik araştırmalarının hasta merkezli olmaması, diğer sağlık çalışanları ile disiplinler arası araştırmaların henüz yaşama geçirilememesi, hemşirelik eğiticileri ve araştırmacılarının uygulama ortamından uzak kalmaları ve hemşirelik uygulamalarına yönelik bilgi birikimi eksikliği hemşirelik araştırmalarının ve dolayısıyla bilimselleşmenin gelişimini etkileyen olumsuz durumlar olarak ifade edilebilir (Bayık 2002).

Ancak hemşirelik mesleğinin gelecekle kucaklaşması mesleğin profesyonel değerlerini, uygulamalarını, araştırma, eğitim ve yönetimini açıkça

(2)

ortaya koyacak olan ve mesleki gelişimini destekleyen bilgi birikimi ve bilimselleşme süreciyle mümkündür.

HEMŞİRELİK BİLİMİ

Çoğu kimseye göre hemşireliğin kendi alanında özel bir yeterliliğe sahip olmadığı, sadece diğer disiplinlerden alınan bilgileri kullandığı görüşü hakimdir. Bunun nedenleri, hemşireliğin yakın zamana kadar kendine özgü bilgi birikimine sahip olmayışı, uygulamalarını araştırma sonuçlarına ve kanıta dayandırmayışı ve bugün ülkemizde insanla uğraşan sağlık disiplinlerinin diğer üyeleri gibi lisans ve lisans üstü eğitimi zorunlu olan hemşirelerin, bu bilgi çağında hala ekip içinde en az eğitim ve bilgi ile yardımcı ve söyleneni uygulayıcı, hekimin sağ kolu ve melekler rolünde kalmaları gibi durumlar / gerçeklerdir (Aştı 2002).

Kendi geleneksel perspektifleri ve bilimsel amaçları doğrultusunda diğer bilimler ve hemşirelik bilimi arasında temel bir ilişki söz konusudur (Booth, Kenrick ve Woods 1997; Müller 1999; Remmers 1999). Hemşirelik bilimi diğer disiplinlerin bilgi birikimini kullanarak kendi biliminin temeline katkı sağlayabilir (Remmers 1999; Upton 1999; Whittemore 1999; Winters ve Ballou 2004).

Ancak, kaçınılmaz bir şekilde hemşirelik disiplini hemşireliğe özgü bilgi birikiminin gelişmesiyle diğer sağlık disiplinleri içinde varlığını sürdürebilir. Hemşireliği diğer disiplinlerden ayıran ve hemşireliğin kendine özgü bir disiplin olmasını sağlayan üç önemli faktör vardır. Bunlar; hemşireliğin tanımlanabilir bir felsefesinin olması, kavramsal bir çatıya sahip olması ve bilgi gelişimine olanak sağlayan kabul edilebilir metodolojik yaklaşımlarının bulunmasıdır (Oldnall 1995). Genel olarak hemşireliğin odağında bütüncü sağlık kavramına dayanan humanistik yardım etme anlayışı yer alır (Oldnall 1995; Rutty 1998). Uygulamalı bir bilim olarak hemşirelik dinamik bir yapıya sahiptir. Yalnızca genel insan yaşantısı değil, aynı zamanda bireye özgü yaşantılar da hemşireliğin konu alanına girer (Winters ve Ballou 2004). Bu anlamda hemşirelik sosyal, uygulamalı ve deneysel bir bilim olarak varlığını çok boyutlu sürdürmek durumundadır. Bunun için de sadece deneye dayalı bilimsel araştırma yöntemleri hemşireliğin bilimsel bilgi birikimini oluşturmada yeterli olamamaktadır. Hemşirelik bilgisi ve teorisini oluşturmada, çağdaş hemşirelik anlayışı doğrultusunda bütüncü yaklaşım gereği, hem doğa bilimleri hem de sosyal bilimler

tarafından kullanılan bilimsel araştırma yöntemlerinin kullanılması gerekmektedir (Booth, Kenrick ve Woods 1997; Fealy 1999; Jones 2004; Upton 1999; Winters ve Ballou 2004).

Edwards (1999), bilimselleşme sürecinde diğer bilimlerde kısmen problemsiz olarak uygulanabilmiş olan ancak hemşirelikte kolayca uygulanamayacak olduğu görülen iki gerekli koşuldan bahsetmiştir. Bunlar, otonomi ve iletişim-işbirliğidir. Eğer hemşirelik biliminin temeli güçlü bir şekilde oluşturulacaksa hemşirelikte otonomi ve iletişimin gelişmesi şarttır (Rutty 1998). Bu anlamda, öncelikle katkı verecek hemşirelik liderleri ve eğitimcilerine büyük görevler düşmektedir.

Hemşirelik biliminin gelişimini daha ileri düzeylere taşıyan hemşire teorisyenler ve diğer hemşire bilim adamları hemşireliğin kültürel yaratıcıları, bilimde ve toplumda harekete geçiriciler olarak düşünülmektedirler. Diğer taraftan eğitimden sorumlu hemşirelik okulları disiplinin bağımsız bilgi oluşum sürecini akademik çerçevede gerçekleştirerek hemşireliğin bir temel bilim olması yönünde katkılarını sağlamaktadırlar (Barrett 2002; Botes 1998).

Tarihsel Süreç

Tarihsel perspektif içinde hemşirelik eğitimi ve uygulamalarının hastanelerde hekime bağımlı olarak yürütülen anlayıştan, üniversitelerde bağımsız olarak kendi eğitim ve uygulamalarını kendisi yürüten anlayışa geçiş; hemşirelik biliminin gelişiminde önemli bir dönüm noktası olmuştur (Bradshaw 1998; Warms ve Schroeder 1999). Amerika Birleşik Devletleri’nde 1905 yılında ilk kez üniversite düzeyinde hemşirelik Minnesota Üniversitesi’nde başlamıştır. 1924 yılında Colombia, 1934 yılında New York Üniversitelerinde doktora programlarından yetişen hemşireler, eğitici misyonları ve yürüttükleri araştırmalarla hemşirelik bilimine katkıda bulunmaya başlamışlardır (Bayık 2002). Son 30 yıldır hemşirelik teorisyenleri ve eğitimcileri hemşireliğe akademik bir disiplin olma yolunda daha da hız vererek, hemşirelik eğitimini hemşirelik kolejlerinden yüksek eğitim kurumlarına dönüştürme çabasına girmişlerdir (Oldnall 1995; Wilson-Tomas 1995; Winters ve Ballou 2004; Zungolo 2003). Böylece hemşirelikte uzmanlık alanları ortaya çıkmış ve hemşirelik eğitimi lisans üstü düzeyde eğitim ve diploma veren bir bilimsel disiplin konumuna gelmiştir. Hemşirelikte akademik kültürün oluşması, hemşireliğin estetik ve beceriye dayalı sanatsal uygulamalarını bilimsel yöntemle

(3)

bütünleştirerek, hemşirelik biliminin diğer sağlık bilimleri içinde yer almasına olanak sağlamıştır (Olnall 1995).

Son yıllarda Avrupa üniversitelerinde giderek artan sayıda yer alan hemşirelik bölümleri ve bu bölümlerin topluma güçlü bilim adamları ve araştırmacıları kazandırmasıyla ileri hemşirelik uygulamalarında önemli adımlar atılmıştır. Hemşirelik uygulamalarına hizmet edecek teorik çatının geliştirilmesine yönelik olarak Hemşirelikte Doktora Programları Avrupa Ağı (European Network of Doctoral Programmes in Nursing) oluşturulmuş ve hemşirelikte doktora öğrencileri için yıllık yoğun programlar düzenlenmiştir. Daha sonra da bu grubun üyeleri tarafından Avrupa’daki bilim adamlarının gelişimini desteklemek, daha üst düzeyde araştırma ve bilimsel başarıyı sağlamak amacıyla Kasım 2000’de Italya’nın Padua kentinde formal olarak Hemşirelik Bilimi Avrupa Akademisi (European Academy of Nursing Science/EANS) kurulmuştur (EANS 2001).

Bilimsel Bilgi Oluşturma Süreci

Literatür incelendiğinde, “hemşirelik kavramı”ndan söz edilmekte, “kuram” sözcüğünün kullanılmasından sakınılmaktadır. Genellikle hemşireler tarafından açıklanan kavramlar hemşirelikte kuram denemeleri ve tanımlamalarına doğru atılmış bir adım olarak kabul edilmektedir. Bu kavramların analiz, tanım ve önerme yolu ile ilişkilerinin kurulması ve bütünleştirilmesi, bunlara önceden tahmin edilebilme özellikleri kazandıracak ve böylece hemşirelik kuramlarının doğmasına olanak sağlanacaktır (Behi ve Nolan 1995b; Velioğlu 1999). Hemşirelik şu anda düşük düzeyli ve evrensel nitelikler yönünden sınırlı kuramlara sahiptir. Ancak bunlar yeni hipotezler ortaya çıkarmada kullanılabilecek değere de sahiptir. Tıpkı sosyal bilimlerin başlangıcında olduğu gibi daha uzun bir zaman kuramlarımızın mantıksal varsayım önerilerine dayanacağı görülmektedir (Fawcett 2003; Mandelbaum 1991; Rawnsley 2003; Velioğlu 1999).

Bilim yöntemlerle elde edilen, pratikle doğrulanan bir bilgidir. Eylem (uygulama) ile düşüncenin (teorinin) karşılıklı ve sürekli etkileşimi bilimsel gelişmenin baş koşuludur. Bilim insanlara nesnel yasaların bilgisini vererek eylemlerini gerçekleştirmelerini sağlar (Aştı 2002; Schwarzmann 1999; Warms ve Schroeder 1999).

Hemşireliğin bilgi özü hemşirelik bilimini oluşturur. Hemşirelik bilimi ise, hemşirelik uygulamalarına rehberlik eder (Botes 1998; Fawcett

2003; Rawnsley 2003). Hemşirelikte bilgi; deneyim, gözlem, içe doğma / sezgi gibi birçok kaynaktan elde edilebilir (Leddy ve Pepper 1989; Oldnall 1995). Hemşirelerin gözlemleri, deneyimleri, sezgileriyle elde ettikleri bilgiler I. düzey teorileri oluştururlar. Bunların her biri birer fenomene yöneliktir ve bunların araştırmalarla test edilerek bilimsel bilgi haline getirilmesi gerekir. Örneğin, hemşire “bana öyle geliyor ki hastalar enjeksiyon yapılacağında gerginlik yaşıyorlar” dediğinde bu gözleme ve/veya sezgiye dayalı bir bilgidir ve bunun bilimsel yöntemlerle araştırılması ve bilimsel bilgi haline getirilmesi gerekir. Bilimsel yöntemler uygulanarak (araştırma teknikleri) aynı alana yönelik elde edilen bilgilerin yeniden analiz edilmesi meta analizdir (3. düzey teoriler) ve hemşirelikte meta analizler sonucu elde edilecek bilgilere gereksinim vardır (Behi ve Nolan 1995b; Booth, Kenrick ve Woods 1997; Fawcett 2003).

Bilgi, sistematik olarak hemşirelik bilim dalına özgü fenomenlerin tahmin edilmesi, açıklanması, tanımlanması için genel kanunlara ve kurallara dönüştüğü zaman hemşirelik bilimidir. Hemşirelik bilimi; teorinin, pratiğin, araştırmanın ve eğitimin birbiriyle ilişkisinin bir sonucudur. Teori, hemşirelik uygulamalarına doğrudan malzeme sağlar. Pratik, profesyonellerin gereken ilk adımı atma, hemşirelik bilgisini test etme ve teoriler geliştirmelerine olanak sağlar. Eğitim, inanç sistemlerinin şekillendirilmesini, bilginin dağıtılmasını ve sentez edilmesini sağlar. Araştırma, teorilerin test edilmesini, geliştirmesini, bilginin sorgulanmasını ve yeni hipotezler oluşturulmasını sağlar (Leddy ve Pepper 1989; Rutty 1998; Upton 1999; Wilson-Tomas 1995).

Bir olguyu ya da olaylar kümesini tanımlamak salt gözlem çerçevesinde kalan uygulamaya yönelik bir işlemdir. Oysa açıklamada gözlemi aşan nesne veya kavramlara başvurmak çoğu kez kaçınılmazdır. Açıklama teorinin ilk önemli işlevidir. Teorinin önemli bir işlevi de henüz gözlenmemiş olguları tahmin etmek ve olgu alanını genişletmektir (Behi ve Nolan 1995b; Wilson-Tomas 1995). Bu anlamda teorik bilgi uygulamaya ışık tutar ve temel oluşturur. Bu doğrultuda hemşirelik bilimi de teori ve uygulama bilgisinin sentezinden oluşmuş bir bilimdir (Bradshaw 1998; Rutty 1998; Upton 1999; Wilson-Tomas 1995). Hemşirelikte bilimsel bilginin gelişimi, mesleki açıdan önemli olup mesleki kimliğin kazanılmasında temeldir (Booth, Kenrick ve Woods 1997; Rutty 1998).

(4)

Kuram ve uygulama arasındaki ilişki eğitim ve hemşirelikte sık sık tartışma konusu olmaktadır. Kuram akılsal, uygulama ise aksiyonel nitelik taşır. Uygulama ve davranışlar genellikle örnek ve eleştiriler ile öğrenilirken, kuramsal dersler sıklıkla yardımsız öğrenilir. Velioğlu (1999)’na göre Getzels, bu durumu “uygulamasız kuram yolsuz haritaya benzer, boştur fakat kuramsız uygulama haritasız yollara benzer ki kördür” şeklinde belirtmektedir. Kuram, ilişkileri açıklayarak ve iç görü kazandırarak uygulama ve araştırmaya rehberlik eder (Behi ve Nolan 1995a; Rutty 1998; Velioğlu 1999; Wilson-Tomas 1995).

HEMŞİRELİK VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA

Bilimsel tabanı olan bir meslek belli bir teoriye ve üst düzey bir tekniğe sahiptir. Bilgi birikimi ne kadar büyükse bir iş o kadar meslek sayılır. Bilimsel yapıya sahip olan bir meslek sürekli araştırmalarla bilgi yükünü genişletir. Bu anlamda çalışma ortamında yapılacak araştırmalar hemşirelik uygulamalarına bilimsel temel oluşturacaktır.

İdeal olarak, hemşireliğin uygulama için kuramlarına ve modellerine son biçimi vermeden önce gerekli tanımlayıcı çalışmaları yapması zorunludur. 1970 yılında Kramer, hemşireliğe özel kavramların tanımlanmasında çıkış noktasının “indüktiv araştırma metodolojisi” olduğunu savunmuş ve bilginin folklorikten bilimsel düzeye, kuram ve önermelerin amprik biçimden bilimsel biçime dönüştürülmesi gerektiğini belirtmiştir (Velioğlu 1999).

Hemşirelik bilimindeki hızlı ilerlemeler son 20 yılda gerçekleşmiştir (Bradshaw 1998; Grypdonck 1997). Bunun altında yatan en önemli faktör sağlığı iyileştirme ve bireylerin iyilik halini artırmaya yönelik hemşirelik araştırmalarının bu süreçte yer bulması ve hız kazanmasıdır. Hemşirelikte bilimsel araştırmanın amacı, gerçekleri ya da kuramları gözden geçirme, bulma ya da problemleri çözmektir. Yapılan kalitatif ve kantitatif hemşirelik araştırmaları bakım verme ve bakım alma sürecinin gerektirdikleri hakkında hemşirelere bilgi ve anlayış kazandırmaktadır. Kazanılan bu bilgi ve anlayış hemşirelik bilimi için önemli bir temel oluşturmaktadır (Grypdonck 1997; Winters ve Ballou 2004). Araştırmaya / kanıta dayalı uygulama yapmak meslek mensuplarının önde gelen mesleki sorumluluklarındandır (Booth, Kenrick ve Woods 1997; Fawcett 2003; Upton 1999).

Hemşireliğin doğasını açıklamaya yönelik araştırmalar henüz çok (1950’ liler den sonra) yeni olup, bu anlamda hemşireliğin teorik tabanı zayıftır. Hemşireler, insanlara düzenli ve organize bir şekilde bakım vermeye başladıklarından beri bir çeşit kuram geliştirme çalışmalarına katılmış sayılabilirler. Bakım, rahatlatma, iletişim, koruma ve sağlık gibi kavramlar tam olarak ifade edilmemiş olmalarına karşın hemşirelik kuramlarının temelini oluşturmaktadırlar. Hemşirelik araştırmalarının bulguları, hemşirelik uygulamaları hakkında genelleme yapabilme ve bakımla ilgili olguları önceden tahmin etme (öngörü) yönünden henüz yeterli değildir. Bununla beraber hemşirelik araştırmaları analiz edildiğinde, hemşirelik uygulamaları ile ilgili temel kavramlarda bazı ipuçları sağladığı da görülmektedir (Velioğlu 1999).

HEMŞİRELİKTE TEORİ – UYGULAMA BOŞLUĞU

Hemşirelik araştırmalarının primer amacı, uygulama için gereksinim duyulan bilginin ortaya çıkarılması ve geçerli kılınmasıdır. Bununla beraber hemşire araştırmacılar hemşirelik uygulamalarına uzaktırlar. 1950’lerden sonra başlayan hemşirelik araştırmaları başlangıçta hemşirelik eğitimine odaklanmıştır. Ancak 1970’lerden sonra araştırmalar klinik uygulamalara kaymıştır. Başlangıçta araştırmalar gerçekte gereksinim duyulan ve hemşireliğin özü olarak tanımlanan bilgiyi oluşturmaya hizmet edememiştir. Sonuç olarak “hemşirelik nedir” (uygulama) ve “ne olmalıdır” (teori) arasında bir boşluk doğmuştur (Wilson-Tomas 1995).

Bu boşluk diğer alanlardaki araştırma gelenekleriyle yarışma sonucu ortaya çıkmış ve bilime ait hemşirelik varsayımları mantığa uygun pozitivizme temellendirilmiştir. Araştırma, bir bilimin özelliklerinin ortaya konulduğu bir yöntemdir. Bununla birlikte mantığa uygun pozitivist felsefenin egemenliği teori ve uygulama arasında uyumsuzluğa neden olmaktadır. Pozitivismin özünde deneylerle neden sonuç ilişkisini ortaya koymak vardır. Mantığa uygun positivist yaklaşımla elde edilen bilgiler holistik bakım sağlamak için yeterli değildir. Hemşireliğin özü olarak düşünülen bakım olgusunda deneyle ortaya konulamayan insana özgü iletişim örüntüleri, değer, inanç ve anlayışlar vardır. Bu anlamda geleneksel deneysel yöntemler hemşirelik olgusunu ortaya koymada sınırlı kalmaktadır.

(5)

Bu sınırlılığı ortadan kaldıracak, hemşirelerde otonomi ve sorumluluğun artırılmasına olanak sağlayacak sosyal bilimlerde sıklıkla kullanılan kalitatif araştırma yöntemleri ile elde edilen bilgilere gereksinim vardır. (Booth, Kenrick ve Woods 1997; Wilson-Thomas 1995). Geleneksel araştırma felsefesi ve hemşireliğin özü arasındaki uyumsuzluktan dolayı birçok hemşire teori, araştırma ve uygulama arasındaki ilişkiyi tanıyamamış ve değer verememiştir. Bundan dolayı hemşirelik uygulamalarının çoğu araştırmaya dayanmamaktadır (Müller 1999; Whittemore 1999; Wilson-Thomas 1995).

Waterman, Webb ve Williams (1995)’ın belirttiği üzere, Winter (1987) da, “şayet ideal teoriler hemşirelik uygulamalarını resmedemiyorsa, bu teorilerin hemşirelik uygulamaları içine direkt olarak girmeleri de mümkün olamayacaktır”, diyerek teori ve uygulamanın birbirleriyle yeterince örtüşemediğini vurgulamıştır. Ayrıca Winter, hemşireler ve eylem araştırmacılarının texbooklarda okuduklarını uygulamaya geçirmede de benzer güçlükler yaşadığını belirtmiştir.

Allmark (1995), teorinin uygulamanın bir yansıtıcısı ve bir yansıması olamayacağını, daha ziyade teorinin uygulamadan bilgi alacağını ileri sürmüştür. Allmark (1995)’a göre, hemşirelik literatüründe geleneksel olarak teori ve uygulamanın keskin bir şekilde ikiye ayrıldığı ve zıt kutuplarda yer aldığı düşünülmektedir. Genel anlamda teorinin eğitim alanında olduğu düşüncesi ve bakımın gerçekte uygulama olduğu anlayışı vardır. Ayrıca teori uygulamaya katılabilirse hemşirelik uygulamasının daha iyi olacağı, teori ve uygulamanın daha fazla birbirine entegre edilmesi gerektiği görüşü hakimdir.

Hemşirelik araştırmalarıyla elde edilen bilgilerin bazıları ve araştırma bilgilerinden yola çıkılarak oluşturulan teoriler, uygulama alanında kullanılabilecek bilgiler değildir ve bu nedenle uygulama alanına ışık tutamamaktadır. Oysa hemşirelerin büyük çoğunluğu uygulama alanındadır. Bu nedenle holistik bakıma katkı verecek anlamlı teorilere ihtiyaç vardır. Hemşirelik teorileri farklı bilgi yollarını açıklayabilecek, bireysel değerleri, öykü ve yaşanmış deneyimleri vurgulayacak, gerçeklere önem verecek ve hemşirelik uygulamalarını değiştirmeye yön verecek özellikte olmalıdır (Fealy 1999; Jones 2004; Oldnall 1995; Rutty 1998; Upton 1999; Wilson-Thomas 1995; Winters ve Ballou 2004). Bu anlamda biri olmaksızın diğerini anlamak güçtür ve biri diğerinin referans noktasını oluşturur.

Buradan yola çıkılarak varılan sonuç, “bilginin uygulama içinde oluşturulması gerektiği”dir. Uygulamaya dönük araştırmalar hemşireliğinin teorisi ve pratiğini birleştirmeye yardım edebilir. Uygulamaya dönük araştırmalar teori ve uygulamanın birbirine koşut ve birbirini tamamlayan unsurlarıdır. Birçok hemşire otör bu araştırmaları teori-uygulama boşluğunu dolduracak bir yöntem olarak düşünmektedir (Fealy 1999; Richardson 1995; Upton 1999; Waterman, Webb ve Williams 1995 ). Bu amaçla 1990’lı yıllarda İngiltere’de Birleşik Krallık Merkezi Konseyi (United Kingdom Central Council)’ nin Mezuniyet sonrası Eğitim ve Uygulama Projesi ve İngiliz Ulusal Kurulları’nın çalışmaları hayata geçirilmiş ve klinik hemşireler uygulamaya dönük araştırmalar konusunda eğitilerek araştırmaya dayalı uygulamalara hız kazandırılmıştır (Oldnall 1995).

HEMŞİRELİKTE BİLGİ ÜRETİMİ

Hemşirelik disiplininde pek çok bilgi, mantık yürütme, sınama, yanılma, deneyimler, geleneksel yol ve otoritelerle elde edilmiştir. Hemşireler var olduklarından bu yana gözlemlerine ve deneyimlerine dayalı pek çok problem çözmüşlerdir. Ancak hasta bakımında her yeni durum için bu kararlar genellenemez. Bireysel deneyimler öznel değerlerle şekillenir. Bazen seçenekli çözüm yollarına başvurarak sorunlar başarı ile çözümlenebilir. Ancak bu yollar kullanışlı olsa da etkili olmayabilir. Çünkü yöntemler dizgeli olmayıp, gelişigüzeldir. Problemler sürekli olarak mantıksal düşünme süreçleri ile çözülmeye çalışılır. Aslında mantıksal sorgulama ve neden sonuç ilişkisi kurma bilimsel araştırmanın önemli bir boyutudur (Bayık 2002; Gustafsson ve Fagerberg 2004) ve bu bağlamda hemşireliğin bilimselleşme yolunda bilinçli bilgi üretimine gereksinimi vardır.

Genel anlamda hemşirelikte bilgi üretimi iki kategoride ele alınabilir (Behi ve Nolan 1995a):

I. Bilimsel çalışmanın ürünü olan, açıklama ve nedensel ilişkileri ortaya koyan teorik bilgi

Behi ve Nolan (1995a)’ın belirttiği üzere, Benner (1984) ve Carper (1978)’e göre, teorik bilgi hemşirelik biliminin temelini oluşturan bilgidir. Teori, hemşirelere bakım verdiği bireylerin durumlarını değerlendirme, bakım sürecinde elde ettiği yüzlerce veriyi organize etme, analiz etme ve bilgiyi açıklama olanağı sağlar. Teorilere dayalı bir bakış açısı hemşireye, amaçlı bir

(6)

şekilde ve uygun aktiviteler sergileyerek bireyin bakımını planlama ve uygulama olanağı sağlar. Hemşireler uygulamalarını amaçlı ve sistematik olarak yerine getirdiklerinde daha etkin, kendi bakımının sonuçları üzerinde daha kontrol sahibi ve diğer sağlık disiplinleriyle daha çok iletişim içinde olan bir konuma gelecektir. (Raudonis, Acton 1997; Rutty 1998).

II. Uygulama becerisi ve deneyimlerden gelen uzman bilgi

Behi ve Nolan (1995a)’ın belirttiği üzere Benner (1984) ve Manley (1991)’e göre, hemşirelikte pratik bilgi ve becerinin gelişmesi anlamında deneme – yanılma bir metod olarak sıklıkla kullanılmıştır. Çoğu kez deneme-yanılma yoluyla ortaya konulmuş bilgi doğrulama sürecinden geçirilmeden doğru kabul edilmiştir. Böylesine deneme-yanılma yoluyla ortaya konmuş bilgiler yeni geleneksel anlayış ve uygulamaları oluşturmuştur. Bu nedenle hemşireliğin bilimselleşmesi yolunda bilginin “uzman uygulayıcılar” tarafından oluşturulmasının önemi büyüktür. Oluşturulan bu bilginin değeri de büyüktür. Ancak,

Bu bilgi nasıl geçerli kılınabilir? Bu bilgiye nasıl güvenilebilir?

Bu bilginin uzman olduğu nasıl kabul edilebilir? sorularına yanıt bulunması gerekir.

Bu soruların yanıtının bulunabilmesi, deneme-yanılma sonucunda elde edilen bilgiler ve uzman görüşlerinin kabul edilebilir veya reddedilebilir olduğunu ortaya koymak için sistematik yöntemler kullanılarak araştırılması ve test edilmesi ile mümkündür.

Uygulama bilgisini ileri sürmek kolay değildir ve doğru yapılmadığında kaçınılmaz bir şekilde uygulamadan teoriye gitme sürecini engeller. Gizli/kapalı bilgi esrarengiz bilgidir. Gizli uygulama bilgisi insanların açıklamada güçlük yaşadıkları bilgi şeklidir. Buna genel olarak verilen bir örnek bisiklet sürmektir. Kişi bisikleti nasıl süreceğini bilir, ancak başkalarına bisikletin nasıl sürüldüğünü açıklamada güçlük yaşayabilir. Günümüzde profesyonel eğitimde bilimsel bilgiye çok fazla ilgi varken, bu ilginin çok az bir kısmını uygulama bilgisi oluşturmaktadır. Bu anlamda uygulamada özellikle “uzman” uygulayıcıların (hemşirelerin) olmasının gereği vurgulanmaktadır. Uzman uygulayıcılar gizli bilgiyi açığa vurarak önemli bir

görevi yerine getirirler (Waterman, Webb ve Williams 1995).

Uzman hemşireler özellikle ne yapıldığını tanımlayabilen, neler yapabileceklerini tartışabilen ve bunun için etkin ortamlar yaratabilen hemşirelerdir. Öyküden elde edilen iç görü ve bilgi, uzman hemşirelere güç verebilir. Uzman hemşireler uygulamanın gelişimine koçluk eden hemşirelerdir. Uzman hemşireler hasta bakımını daha iyiye götürmede iyi bir iletişim becerisine sahip olan kişilerdir. Uzman hemşireler, kendi yetkin klinik bilgilerini, becerilerini, zekâlarını, sezgilerini hasta yararına eyleme dönüştürürken, inançlarını ve güçlü iletişim becerilerini hasta bakımını daha iyiye götürmek için meslektaşlarını etkilemede ve onlara liderlik etmede kullanan hemşirelerdir (Wandel 2003).

Deneyimli, uzman hemşirelerle araştırmacı hemşirelerin işbirliği halinde çalışarak araştırmalar yapmaları, hem uzman hemşirenin deneyim ve sezgileriyle elde ettiği bilgilerin bilimsel bilgi haline gelmesini hem de uygulama alanında kullanılabilecek bilgilerin üretilmesini sağlayabilir (Oldnall 1995; Waterman, Webb ve Williams 1995). Aynı zamanda uygulamaya araştırma ve araştırma kültürünün yerleştirilmesinin en geçerli yolu akademisyen ve uygulayıcı hemşirelerin birlikte yapacağı eylem araştırmaları olabilir (Fealy 1999; Upton 1999).

Henry James (Amerikalı yazar / 1843–1916)’e göre; “Deneyimin sınırı yoktur ve hiçbir zaman tamamlanmaz, son bulmaz. Bir çeşit kocaman örümcek ağının ipek ipliklerinin bir alanı kapladığı gibi deneyimler kişiye alanında bulunan her noktayı büyük bir hassasiyetle yakalama olanağı sağlar. Bu anlamda, hemşirelik sanatının bilimsel problem çözme süreciyle birleştirilmesi, hemşireliğin geleneksel bilgisinin bilimsel bilgiye dönüştürülmesinde odak noktayı oluşturmaktadır (Conway 1994).

Leddy ve Pepper (1989)’ın ifade ettiği üzere Carper (1978), bilgi tipleri ve bunların temel yollarına yönelik ifadelerinde hemşireliğin sanat (estetik bilgi) ve bilim (deneysel bilgi) yönünün önemini vurgulamakta ve estetik bilgiyi uygulama becerisi ve deneyimlerden gelen uzman bilgiyle eş tutmaktadır. Hemşireler genellikle estetik bilgiyi “hemşirelik sanatı” terimini kullandıklarında düşünürler. Estetik bilgi, hemşireliğin sanat boyutunu oluşturur. Bu bilgi eşsiz ve sübjektiftir (Rutty 1998; Wainwright 1999).

(7)

Sezgi, “mantık olmadan anlama” olarak tanımlanır. Leddy ve Pepper (1989)’ın ifade ettiği üzere, Dreyfus (1985) ve daha sonra Benner ve Tanner (1987) tarafından sezgisel yargının altı özelliği ortaya konulmuştur:

1.Örnek Tanıma; Örnekleri tanıma yeteneği ve

ayrı unsurlar arasında öncekini düşünmeksizin meydana gelen ilişki kurmadır.

2.Benzer Tanıma; Bireylerin durumları

arasındaki benzerlikleri ve paralellikleri, objektif durumlardaki farklılıkları görmektir.

3.Sağduyu / Empati Anlayışı; Çeşitli

durumlarda esnek bir anlayış gereklidir. Hastalığın teorik olarak bilinmesine rağmen, hastalık deneyimini anlamak için empati yapmak gerekir. Bu kendini hasta yerine koyma ve onun deneyimlerini kavramanın bir yoludur.

4.Bilme Becerisi; Durumların ve yargıların

esnekliğine izin veren bilgi ve deneyimin kombinasyonudur.

5.Sakinlik Hissi; Özellikle anlamlı durumlarda

farklılaştırmayı mümkün kılar, algılamayı kolaylaştırır.

6.Kasıtlı Akıllılık; Bilimsel bir durumun

alternatif yorumu için analiz ve geçmiş deneyimleri kullanmayı gerektirir.

Sezgileriyle ve aklıyla kendini ortaya koyan ve aynı platformda buluşan uzman araştırmacı ve uygulayıcılar hemşireliğin sanat ve bilim boyutunu birleştirerek hemşirelikte bilimselleşmeye ivme kazandıracaklardır. Sanat ve bilim birbirini tamamlar nitelikte etkinliklerdir. Bilim nesnelerin ve eylemlerin nedenlerini anlamamıza, sanat ise nesnelerin biçimlerini ve eylemlerin kendilerini görmemize yardımcı olur. Sanat ve bilim ayrı sahalarda hareket ettikleri için çelişmezler, ancak birbirini tamamlarlar. Bilimin kavramsal yorumlanması, sanatın sezgisel yorumlanmasına engel olmaz. Görüş açılarının farklılığı bir zenginlik kaynağıdır; gerçekleri daha iyi ve çok yönlü görmemize ve kavramamıza katkıda bulunurlar. Gerçeği konu edinen bilim ve sanat, bunu ayrı açılardan değerlendirir. Gerçekliğe yaklaşımdaki bu ayrılık, sonuçta birbirini bütünleyen bir özellik gösterir ( İzgören 2003).

Deneyimlerden Bilgi Geliştirme Süreci

Yaşam boyu öğrenme bir meslek için önkoşuldur. Meslek mensuplarının değişime hazır olmalarına olanak sağlar. Profesyonel hemşirelikte ileri sürülen çelişkiler,

karışıklıklar devamlı gelişimin sonuçlarıdır (Gustafsson ve Fagerberg 2004).

Conway (1994)’in belirttiği üzere Schön (1987)’ün tanımına göre “profesyonel sanatkarlık” kavramı, merkezinde deneyime dayalı uygulamada gerçekleştirilen eylem sürecidir. Uygulamada, hemşirelerin deneyimlerinden bilgi geliştirme süreci (reflection) ise bunun bir yansımasıdır. Uygulamada hemşirelerin deneyimlerinden bilgi geliştirme süreci; eyleme odaklı aktif bir süreç olarak ifade edilir (Booth, Kenrick ve Woods 1997; Conway 1994; Richardson 1995). Aynı zamanda kognitif bir süreç, deneyim ve işbirliğiyle ortaya konulan bir aktivite olarak da ifade edilebilir (Conway 1994). Gustafsson ve Fagerberg (2004)’in belirttiği üzere Bengtsson (1998), uygulamadan bilgi geliştirme sürecinin düşünme ve bireyin kendi yansımaları olarak anlaşılabileceğini ileri sürer. Uygulamada hemşirelerin deneyimlerinden bilgi geliştirme süreci sürekli gelişimi sağlamak için bir enstrüman, bir araçtır. Deneyimlerden bilgi geliştirme eylemi klinik hemşirelerin kendi kendine öğrenme ve kendinden haberdar olma yoluyla mesleki gelişimlerine olanak sağlar. Deneyimlerden öğrenme mesleki gelişimde önemlidir Kendi yansımaları hemşireye deneyimlerinden gerçek mesleki uygulamalarını öğrenme ve kendi performansını gözden geçirme olanağı sağlar (Gustafsson ve Fagerberg 2004; Richardson 1995).

Uygulamada hemşirelerin deneyimlerinden bilgi geliştirme süreci iki şekilde yaşanır (Conway 1994):

1. Eylemin içinde bilgi geliştirme (uygulama alanına araştırmanın girmesi);

profesyoneller kendi günlük uygulamalarında alışılmışın dışında ve onları şaşırtan bir durumla karşılaştığında onunla baş etmek / duruma özgü bir çözüm bulmak için hipotezler geliştirir ve bunları uygulayarak sonuçlarını test eder.

2. Eylem üzerinde bilgi geliştirme; daha çok

geleneksel yorumlardan yola çıkarak, geriye dönüp bakıldığında nelerin yapıldığının gözden geçirilmesini sağlayan uygulamada deneyimlerden bilgi geliştirme sürecidir. Bilgi, geçmişte yapılanlar üzerinde düşünülerek geliştirilir.

Conway, (1994)’in belirttiği üzere Schön (1987)’e göre, uygulamadan bilgi geliştirme sürecinde eylemin içinde bilgi geliştirme, hemşirelikte sanat ve bilim kavramına daha çok hizmet etmektedir.

(8)

SONUÇ

Hemşirelik bilimi kuşkusuz, hemşireliğe özgü bilgi birikiminin bilimsel yöntem ışığında oluşturulmasıyla mümkündür (Oldnall 1995). Teori, araştırma ve uygulama bir bilim ve sanat olarak hemşireliğin majör komponentleridir. Bu nedenle eğer hemşirelik bir meslek olarak tüm potansiyelini ortaya koymak zorundaysa teorinin araştırma ve uygulamaya yön vermesi temeldir (Fealy 1999; Jones 2004; Rutty 1998; Upton 1999; Wilson-Thomas 1995; Winters ve Ballou 2004). Teori, uygulama ve araştırma hemşirelik bilimini tanımlayan döngüsel bir süreçtir. Uygulama bu döngüye katalizör olarak hizmet eder. Uygulama ortamlarında sorular sorulur, hipotezler çıkarılır. Teori problemin kavramsallaştırılmasına rehberlik eder ve araştırılabilir soruları ortaya çıkarır. Araştırmalar teorileri geliştiren veya rafine eden çalışmaları düzenler, uygulayıcılar ise teorileri test eder. Teori araştırma için bir çatı oluşturur, uygulama da teoriye uygun bir ortam sağlar. Hem teori hem de uygulama hemşirelik bilgisini oluşturma ve yaymada temel unsurlardır (Upton 1999; Wilson-Thomas 1995).

Hemşireliğin bir kadın uğraşı olarak düşünüldüğü geçmiş yüzyıllar içinde, bütün diğer bilim kollarına benzer bir evrim yaşayarak bilimsel yöntemin süzgecinden geçmeyi başarması, 20. yüzyıl başlarından bu yana bilim kolu olarak kabul görmesini sağlamıştır. Nesnel gerçeklikten kök alan, çağdaş bilimsel bilginin kendi disiplinine uygulanmasını gerçekleştiren hemşirelik, giderek kendi bilimsel genellemelerini kurmaya, kendi kuramlarını üretmeye başlamıştır. Hemşirelik biyo-fizyolojik olayların yanı sıra ruhsal ve toplumsal etkileşimlerin sentezine dayandırılmış zengin bir içerikle uygulamalarını yürüten ve her geçen gün gelişen bir bilim ve sanattır (Bayık 2002).

Hemşirelik uygulamalarının bilimsel bir tabana ve klinik kanıtlara dayalı olarak yürütülebilmesi her şeyden önce, klinik uygulayıcı hemşirelerin çağdaş hemşirelik anlayış ve kavramlarını benimsemesi ve bilimsel yöntem ışığında uygulamadan bilgi üretmesi, uygulama ortamlarında üretilen diğer hemşirelik bilgilerini bu anlayışlar çerçevesinde kritize etmesi ile mümkündür (Upton 1999). Araştırma sürecinde uygulayıcı hemşirelerin araştırma hemşireleri ile birlikte yer alması ve bilgi üretimine aktif olarak katılması hem teori-uygulama boşluğunu dolduracak, hem de teori-uygulama için

bilgi üretme amacında olan hemşirelik bilimine hizmet edecektir (Fealy 1999; Upton 1999).

Bu paralelde 2000’li yılların hemşiresi; düşünen aklını kullanan, problem çözme yetisine sahip, kendi öğrenme gereksinimlerinin farkında, yetkin, azimli, kendine güvenen ve güvenilen, sorumluluklarının bilincinde, bireylere ve topluma danışmanlık edebilen, sosyal, politik ve ekonomik durumdan haberdar, güdülmeyen, özgür, insan haklarına ve bireyselliğe saygılı ve insanı bir bütün olarak gören bir birey olarak toplumda yerini alan bir profesyonel olmalıdır (Bradshaw 1998).

KAYNAKLAR

Allmark P (1995) A Classical View of Theory – Practice Gap in Nursin,, Journal of Advanced Nursing, 22: 18-23.

Aştı N (2002) Bilgi, Bilim ve Hemşirelik Üzerine Dünden Bügüne Görüşler, İ.Ü.F.N. H.Y.O. Hemşirelik Dergisi, 12(48): 1-8.

Barrett EA (2002) What is Nursing Science, Nursing Science Quarterly, 15 (1): 51-60.

Bayık A (2002) Hemşirelik Disiplini ve Araştırma: Hemşirelikte Araştırma İlke Süreç ve Yöntemleri, I Erefe (Ed), Hemşirelikte Araştırma ve Geliştirme Derneği –HEMAR-GE Yayın No:1, İstanbul, Odak Ofset, s13–26.

Behi R, Nolan M (1995a) Sources of Knowledge in Nursing, British Journal of Nursing, 4(3): 141–142,156.

Behi R, Nolan M (1995b) The Nature of Scientific Knowledge : Fact or Theory, British Journal of Nursing, 4(4): 221-224. Booth K, Kenrick M, Woods S (1997) Nursing Knowledge, Theory and Method Revisited, Journal of Advanced Nursing, 26: 804–811.

Botes A (1998) Knowledge or Wisdom for Nursing Science, Curationis, 21(1): 13–18.

Bradshaw A. (1998) Charting Some Challenges in the Art and Science of Nursing, The Lancet, 351: 438–440.

Conway J (1994) Reflection, The Art and Science of Nursing and The Theory –Practice Gap, British Journal of Nursing, 3(3): 114–118.

EANS (2001) Building Knowledge in Nursing and Midwifery European Academy of Nursing Science, international Journal of Nursing Studies, 38 (2001): 373–374.

Edwards SD (1999) The Idea of Nursing Science, Journal of Advanced Nursing, 29 (3): 563–569.

(9)

Fawcett J (2003) The Nurse Theorists: 21 st Century Updates-Martha E. Rogers, Nursing Science Quarterly, 16(1):44–51.

Fealy GM (1999) The Theory-Practice Relationship in Nursing: The Practioners’ Perspectiv,. Journal of Advanced Nursing, 30(1):74-82.

Grypdonck M (1997) Importance of Qualitative Research for Nursing and Nursing Science, Pflege, 10(44): 222–228. Gustafsson C, Fagerberg I (2004) Reflection the Way to Professional Development, Journal of Clinical Nursing, 13: 271– 280.

İzgören H (2003) Sanat ve Bilim, http://www.ozgurpolitika.org/2003/04/24/hab45.html

(erişim:15 Ocak 2004).

Jones R (2004) The Science and Meaning of The Self, Journal of Analytical Psychology, 49: 217–233.

Leddy S, Pepper JM (1998) Patterns of Knowing and Nursing Science: Conceptual Bases of Professional Nursing, Second Edition, Philadelphia, JB.Lippincott Company, s103-119.

Mandelbaum JL (1991) Why There Cannot Be an International Theory of Nursing, International Nursing Review, 38(2): 53–55.

Müller E (1999) Nursing Science and Natural Science, Critical Notes on A Difficult Relationship as A Starting Point for Its New Definition, Pflege, 12(1): 35–41.

Raudonis BM, Acton GJ (1997) Theory-Based Nursing Practice, Journal of Advanced Nursing, 26: 138–145.

Rawnsley MM (2003) Dimensions of Scholarship and The Advancement of Nursing Science: Articulating A Vision, Nursing Science Quarterly, 16(1):6–13.

Remmers H (1999) Nursing Science and Related Sciences, Questions About Centralization of Nursing Science and Interdisciplinary Relations, Pflege, 12(26): 367–376.

Richardson R (1995) Humpty Dumpty: Reflection and Reflective Nursing Practice, Journal of Advanced Nursing, 21: 1044–1050.

Rutty JE (1998) The Nature of Philosophy Science, Theory and Knowledge Relating To Nursing and Professionalism, Journal of Advanced Nursing, 28 (2): 243–250.

Schwarzmann B (1999) Basic and Technical Nursing-Two Concepts With for-Reaching Consequences for Professional Nursing, Pflege, 12(2): 118–124.

Upton DJ (1999) How Can We Achieve Evidence-Based Practice If We Have A Theory-Practice Gap in Nursing Today? Journal of Advanced Nursing, 29(3):549–555.

Velioğlu P (1999) Hemşirelikte Kavram ve Kuramlar, İstanbul, Alaş Ofset.

Wainwright P (1999) The Art of Nursing, International Journal of Nursing Studies, 36: 379–385.

Wandel JC (2003) Charting The Course: The Power of Expert Nurses to Define The Future, http://www.medscape.com/viewarticle/462607 (erişim: 10 Ocak 2004).

Warms CA, Schroeder CA (1999) Bridging The Gulf Between Science and Action, The “New Fuzzies” of Neopragmatism, Advanced Nursing Science, 22(2): 1-10.

Waterman H, Webb C, Williams A (1995) Parallels and Contradictions in the Theory and Practice of Action Research and Nursing, Journal of Advanced Nursing, 22: 779–784. Whittemore R (1999) Natural Science and Nursing Sciences: Where Do The Horizons Fuse, Journal of Advanced Nursing, 30 (5): 1027–1033.

Wilson-Thomas L (1995) Applying Critical Social Theory in Nursing Education To Bridge The Gap Between Theory, Research and Practice, Journal of Advanced Nursing, 21: 568– 575.

Winters J, Ballou KA (2004) Nursing Theory and Concept Development or Analysis The Idea of Nursing Science, Journal of Advanced Nursing, 45(5):533–535.

Zungolo EH (2003) Nursing and Academic Mergers of The Health Sciences: A Critique, Nursing Outlook, 51(2):52–58.

Referanslar

Benzer Belgeler

Klinik uygulamanın değerlendirilmesi, değişik yeterliliklerle ilgili öğrenci hakkında bilginin toplanmasını, analiz edilmesini ve bu bilginin, öğrenme hedefleri ve

Our data showed that BJ-601 at a range of concentrations (0–40 mM) dose- and time-dependently decreased cell number in cultured human dermal microvascular endothelial

— Yüzde 59 hissesi belediyeye ait olan eski Şişli Otobüs G arajı’nın yerine yapılacak olan 20 katlı iş merkezi, 600 bin metre kare ka­ palı inşaat alanına

21 Mart 2018’de HEMED ve Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi iş birliği ile düzenlenen Hemşirelik Eğitiminde Klinik Rehberlik Uygulaması Çalıştayına

Ülkemizde hemşirelik öğrencilerinin klinik karar verme algılarının incelendiği çalışmada (Dicle ve Edeer, 2013), sınıflar arasında öğrencilerin klinik karar verme

Hemşirelerin yaş gruplarına göre hemşirelik girişimlerinin önemini algılamalarına bakıldığında (Tablo 7); 20-24 yaş grubundaki hemşirelerin tüm alanlardaki

Öğrencilerin; hemşirelerin öğrencilere olan tutum ve davranışları ile ilgili görüşlerinin yer aldığı alt başlık 17, hemşirelerin mesleki yeterlilikleri ile

Hemşirelik bölümü öğrencilerinin klinik uygulamaya yönelik düşüncelerinin ve klinik uygulamanın yarattığı kaygı düzeylerinin belirlenmesi amacıyla Muğla