• Sonuç bulunamadı

Fakülteden ayrılırken

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fakülteden ayrılırken"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

m CUMHURİYET 28 ARALIK 1976

Devalüasyon Ve D.Ç.M.

Ömer GÖREN

Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanı

T

ürk ekonomisinin bugün İçinde bulunduğu koşullarda Türk lirasının yeni ve gerçekçi bir değere indirilmesi gerekip gerekmediği tartışma konusu olmaktadır. Özellikle bu sorun III. iktisatçılar Haftası’nda İktisatçılarımız ara­ lındaki ayrı görüşler ile yeniden güncel hale

gelmiştir.

Soruna salt bu açıdan yapılacak yaklaşım­ larda özellikle dllnya ekonomisinin İçinde bu­ lunduğu yeni ve birçoğu henüz belirsiz olan sos- yo-ekonomik koşulların sağlıklı olarak saptan­ masının kesin bir zoranluk olduğunu belirtmek ile yetiniyoruz. Çünkü bu koşullar ve «yeni en­ flasyon» denen olgu henüz çözümlenebilmiş de­ ğildir.

Ancak sağlıklı olarak değerlendirebileceğimiz husus ekonomimiz için «Kendine özgü* bir olgu olan D.Ç.M, hesaplarının, şu ya da hu koşullar­ da yapılacak devalüasyon uygulamasında dik­ katlerden kaçırılmaması gereğidir. Çünkü önem­ li olan sorun, yapılacak devalüasyonun ortaya çıkaracağı enflasyonist baskılan en düşük dü­ zeyde tutabilmektir. Bu sağlanmadığı takdirde devalüasyonun giderek anlamım yitireceği ve yalnızca Türk lirasının değerinin düşürülmesi sonucunu doğuracağı açıktır. Oysa devalüasyon gerçekte, ödemeler dengesi açığının kapatılması için_ başvurulan bir araçtır. Bu noktaya gelindi­ ğinde, yukarıda da açıkladığımız gibi, ekonomi­ mizin daha önce tanık olmadığı D.Ç.M, hesapla­ rının önemi ortaya çıkmaktadır. Bu Önem şu­ dur: D.Ç.M. hesapları, Özelliklerinden dolayı, yapılacak devalüasyon sonrasında kaçınılması gerekil enflasyonist ortamı otamatik olarak ha­ zırlayacaktır. Konuyu açmakta yarar olduğunu düşünmekteyiz. Ru açıdan öncelikle D.Ç.M. he­ saplarının hem kuramsal alanda ve hem de uy­ gulamadaki bazı özelliklerine değinmek gerek­ mektedir.

D.Ç.M, Hesaplarının

Özellikleri

— D.ÇJV!. hesaplan ekonomimizin içinde bu­ lunduğu ödemeler dengesi açığının kapatılabil­ mesi için bulunmuş kısa vadeli borç kaynağıdır. — Türk bankalarına gelen D.Ç.M. dövizleri­ nin Türk lirası karşılıkları Merkez Bankası ta­ rafından bu bankalara ödenmektedir.

— Nezdlerinde D.Ç.M. hesabı açılan Türk Bankaları Merkez Bankasından transfer ettikle­

ri Türk lirası D.Ç.M. karşılıklarını Türkiye’deki firmalara kredi olarak kullandırmaktadır. Yani D.Ç.M. hesaplan Türk bankalarının net kredi hacimlerini arttırmaktadır.

1975 mayısında 129361 milyon TL. olan net kredi hacmi 145 sayılı D.Ç.M. tebliğinden sonra haziranda 135885 milyon TL’na yükselmektedir. Bu rakam mayıs 1976 İtibariyle de 196210 milyon TL’na ulaşmakladır. Oysa aynı devrelerde (bir görüşe göre banka İkramiyelerinin kaldırılma­ sından dolayı) mevduat çok düşük rakamlarda artış kaydetmekte ve hatta nisan 1976’dan İtiba­ ren düşmektedir. Nisan 1976’da 133409 milyon TL. olan mevduat hacmi mayısta 131748, hazi­ randa 132992 milyon TL’na düşmektedir. Bu so­ nuçlar içinde D.Ç.M. hesaplarındaki artışların net kredi hacmini arttırdığı açıkça ortaya çık­ maktadır.

— Döviz kurlarında yapüacak değişiklik kar­ şılığında kur garantisi sistemi dolayısiyle, yeni kur ile eski kur arasındaki fark Türk lirası ola­ rak, Merkez Bankası tarafından Türk Bankala­ rına ödenecektir. Bu ise bir devalüasyon halin­ de, bu oran kadar Türk Bankalarının net kredi hacimlerinin artması demektir.

— Gelen D.Ç.M.’ler ile Türk bankaları tara­ fından Türkiye’deki firmalara açılan krediler arasında organik bir bağ vardır.

Şimdi, yapılacak bir devalüasyon sonrasın­ da, bu özellikleri taşıyan D.Ç.M.’ierln makro et­ kilerini ortaya koyalım.

D.Ç.M. hesaplan karşılığında Türk bankala­ rına TL. cinsinden borçlanan Merkez Bankası­ nın bu borcu, yapılacak devalüasyon oranında (munzam karşılıklar düştükten sonraki kısım kadar) artacaktır, özellikle dış tasarrufun kar­ şılıksız transferi, kesinlikle emisyon hacmini arttıracaktır. Artan emisyon hacmi, kur garan­ tisi uygulaması dolayısiyle doğrudan, Türk ban­ kalarının net kredi hacmine dönüşecektir.

Artan net kredi hacmi, D.Ç.M. hesaplarının uygulamadaki İşlerliği açısından, Türkiye’deki firmalar tarafından fiilen kullanılan kısa vadeli kredilere yönelik olacaktır. % 80'ni senet kar­

şılığı kredi şeklinde kullanılan D.Ç.M. hesapla­ rı, kredi kullanan firma tarafından senet kırdı- rılması yoluyla likit hale dönüşecek ve ancak İşletme masrafları için kullanılacaktır. Bu kul­ lanım şekil sonucu, emisyondan kaynaklanan Türk lirası, geniş bir talep gücü yaratabilecek­ tir.

Bu açıklamaları rakamsal ölçeklere getirir­ sek, bugün D.Ç.M. tutarı 1,6 milyar dolardır. Bunun TL. ile ifadesi 26 milyardır. Türk lirasın­ da yapılacak °/o 30 nisbetindeki devalüasyon bu rakamı 7,8 milyar TL. artıracaktır.'Mevduat mun­ zam karşılıkları İle bankaların kredi politikaları ve D.Ç.M’lerin uygulamadaki yapılan nazara alı­ nırsa bu rakamın 6 milyar TL’na düşeceği söyle­ nebilir.

Görüldüğü gibi devalüasyon, D.ÇM. hesap­ ları dolayısıyla piyasaya, fiilen kullanılma olana­

ğı bulunan ve hemen talep haline dönüşebilecek emisyona dayalı büyük bir para akımı getirecek­ tir. Bu akım devalüasyondan gelecek organik ma­ liyet enflasyonu lie birleşerek şiddetlenecektir. Çünkü, devalüasyon ile esasen artacak hammad­ de ve yatırını malları maliyetleri, fiyatları arttı­ rarak maliyet enflasyonu doğuracaktır. Böylece yapılacak onflasyon, yeni bütçe İle de öngörülen istikrar ve fiyatları kararlı tutma politikasının uy­ gulanmasını hayli güçleştirecektir. Bu durum karşısında ne yapılabilir?

Aslında en sağlıklı önlem daha önce de be­ lirttiğimiz gibi (Cumhuriyet 29.6.1976) D.Ç.M.Te- rl yeniden düzenllyerek, kullanım alanlarını sap­ tamak ve döviz doğurucu alanlara kanalize ede­ bilmektir.

Devalüasyon sonrasında kur farklarının Türk bankalarına ödenmeyip, Merkez Bankası*- nda bloke edilmesi düşünülebilir. Böylece söz- konusu 6 milyar TL.’sının piyasaya İntikâli önle­ nebilir. Bu uygulama ise nezdlerinde D.Ç.M. he­ sabı açılan Türk bankaları açısından liri sorun yaratacaktır.

— Esasen Türkiye’nin ödemeler dengesi ba­ kımından duraksama içinde bulunan yabancı finansman kuramlarının bu kuşkuları giderek artacak ve D.Ç.M. gelişleri azalabilecektir. ,

— D.Ç.M.’lerin büyük çoğunluğu ('/o 85) Tür­ kiye’deki bir şahsa Türk bankasınca kredi kul­ landırılması koşuluyla gelmiştir. Dolayısıyla hem Türkiye’deki şahıs ve hem de yabancı finansman kurumu, bu kredi hacminin, kur farkı oranında arttırılması bakımından Türk bankalarım zorla­ yacaklardır.

Sonuçlar

1. Devalüasyon, İhraç olanağı bulunan malla­ rımızın fiyatını döviz cinsinden düşürerek öde­ meler dengesi açığım kapatabilmek amacına yö­ neliktir. Ancak olağan olarak yapısında taşıdığı enflasyonist baskı, D.Ç.M. hesapları dolayısıyla artacaktır. Bu İse, devalüasyon sonrası kaçınıl­ ması şart olan enflasyon ortamı ile çelişkili bir durum yaratacaktır,

2. Ana önlem, D.Ç.M.’leri yeniden düzenle­ mektir. Buna karşın, kur farklarının TL.'sı kar­ şılıklarının Merkez Bankası’nda bloke edilmesi düşünülebilir. Bu ise Türk bankaları açısından bazı soranlar yaratacaktır. Ancak bu sorunlar, Türk ekonomisinin makro sorunları düzeyinde değildir.

Eğitimin

Böylesi...

Ruhi TURFAN

.

____

\ Eğitimci öğretmen

G

örüntüleri her geçen gün büyüyen ve düğümlenmeye baş­ layan eğitini sorunları ile karşı karşıyayız. Beliren sorun­ ların toplumda bunalımlar yaratmaya başladığı da bir gerçek. Ancak İstenildiğinde kısa sürede bunalımlardan sıyrıla- bllmenin çıkar yolları açıktır.

özellikle, İzlenecek akılcı, gerçekçi çağ anlayışına dayalı re bilime saygılı bir yolla sonuçlara ulaşmak her zaman ola­ naklı. örneğin, 150-200 sene öncesine kadar geri ve ilkel sayı­ lan bugünkü ileri düzeydeki bir kısım ulusların sürdürdükleri erilim çabaları dikkate değer görüntülere kavuştu. Bu uluslar kısa sürede akılcılığa ve gerçekçi eğitim programlarına değer vererek amaçlarına yöneldiler

Böylece. ekonomik yapılarını, eğitim felsefelerinin temel parselasyonları üzerine oturtarak karanlık geçmişlerini aydınlı­ ğa kavuşturdular.

Bizde de, cumhuriyetimizin kuruluş yıllarından başlayarak, sürdürülen eğitim çalışmalarımızın küçümsenmiyecek boyutla­ ra ulaştığı da bilinmektedir.

Nitekim, Büyük Atatürk döneminde gururla yürütülen, heyecanla dolu çağa yönelik milli eğitim çabalarımız, hâlâ ruh­ larımızda tazeliğini korumaktadır. Bu dönemlerin başlarında ekonomik potansiyel gücümüzün oldukça sınırlı olmasına rağ­ men İzlenen akılcı çağ görüşüne dayalı çalışmalarımız yüzün­ den eğitim kurumlanınız bugün olduğu gibi bunalımlara su- rüklenmemlşti. Oysa, son aylarda yurt düzeyinde görülen ve düğümlenmeye yönelen «orta ve mesleki» öğretim kuramlarım da etkileyen, olaylar dizisi düşündürücü niteliklere bürünme­ ye başladı. Nedir bu görüntü ve davranışlar?

Hlpokrat andı He de olsa, uzaktan yakından kura İlişkiler bile kuramıyan çelişik görüşlü gruplar arasındaki saldırılar yüz kızartıcı görüntülere ulaştı. Tüm yurtsever halkımızı, ana babalan, gerçek eğitimcileri, öğrencileri de tedirgin eden olay­ lar zinciri karşısında düşünemeyenlerl biz yine de içteninde

düşünmeye çağınyoruz.

Çok kez ahlâk, maneviyat ve materyalist eğitim diye dile getirmek istedikleri karanlık sloganlara dayalı reçetelerle eğitim dâvamızı nasıl bir yöne sürüklemek istediklerinin acaba farkında mıdırlar?

Kırk küsur yıllık mesleid yaşantımızda, yöneticilik görevle­ rimiz sırasında, saygınlığı bu derece yitirilen bir eğitim dö­ nemi görmedik.

Şu anda, orta ve meslekî öğretim kuramlarında, özellik­ le öğretmen okulları İle bazı eğitim enstitülerinde görünen —altında çağ dışı fikirlerin çöreklendiği hissini uyandıran— kargaşalıkların bazin tablosunu açıklamaktan kendimizi alamı­ yoruz.

Son aylarda dozunu İyice artıran bu çelişik ye ’fikriyattan yoksun davranışların gerçek nedenleri de bellidir.

Bir kısım sorumlu ve eğitimci geçinen yöneticilerin açık­ ça Atatürk ilkelerine, Anayasamızın layiklik nitelerine, öğretim birliği yasasına (tevhid-1 tedrisat) ters düşen yanlış tutumları tedirginliğin açık görüntüleridir

Oysa, son yıllarda gerçek eğitimcileri etkileyen kitle psi­ kolojisini değerlendiren, gençliğin okuyabilme yeteneklerini ge­ liştirmeye yönelen bir aşama döneminin ağır koşulları içine girmiş bulunuyoruz. Gelişen, büyüyen serpilen Türkiye'mizde Eğitim — öğretim sorunları büyük boyutlara ulaştı, öğrenci sayıları da nüfus patlamasına paralel olarak çok kabardı. Bu gelişmeler izlenirken dünyaya açılan pencerelerin çok büyüdüğü görülüyor. Gerçekçi aydınlar, eğitimciler bu pencerelerden ışık­ lı bilim dünyasını daha yakından izleme zorunluğunu kavra­ mışlardır. Eğitim sorunu açısından durum ortada görülüyor. Eğitimin temel amacı, kişinin uyum yapma yeteneğini arttır­ mak olduğunu da kanıtlamış bulunmaktadır.

İşte bugünkü ortamda İzlenecek bilimsel yol budur. Bunun dışında İleri sürülen her yanlış düşünce ümmetçilik döneminin artık kalıntılarından başka bîr şey değildir.

Bugün eğitimimizde gerçekten halita yönelişin üzerinden uzun yıllar geçti. Daha ileri ve çağa dayalı gerçekçi aydınların değişim hızlarım görmezlikten gelemeyiz.

İnsan İlişkilerinin gittikçe geçici ve modüler bir kimliğe büründüğü büyük aşamalar dönemini yaşamaktayız.

Yeni yeni planlamaların sergilendiği ve geliştiği bir eğitim çağının eşiğine yaklaştığımızı görmekteyiz. Geleneksel eğitim örgütlerimizde yüzyılın sonuna doğra büyük çaplarda gelişme­ ler olacağı da belli olmaya başlamıştır. Gerçekten duyan, oku­ yan araştıran bilime bağlanan eğitimciler için bunlar şu an­ da sürpriz değildir.

Buna karşılık, Türkiyemlzde son aylarda yeni yazdırılan okul kitaplarında gerçekleştirilmeye çalışılan tutucu görüşler çağın çok gerisinde kalmaya yönelik sakat fikirlerdir. Eğitin» trgütlcrimizin çok gerisinde kalan bir politikacının «okullarımız­

da Durkhelm değil Gazzâll okutulacaktır»... biçimindeki önerisi daha da yanlış bir görüştür. Her İkisi de okutulup ulusal çıkar larımıza göre eleştirilecektir... diyebilse idi, daha İleri bir gö­ rüşün ifadesi diye konuyu değerlendirebilirdik.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana sayıları 37’yi geçen ve İrili ufaklı hizmetleri İle bilinen bir kısmı da tümden silinen millî eğitim bakanları görüldü. Bunlardan meslekle İlgili veya meslek dışı değişik, çelişik formasyonlar İçinde büyük İzler bı­ rakanlar oldu. Bir kısmı da hemen silindi. Ama hiç bir dö­ nemde bugünkü kadar eğitini sorunları İle İlgili karışık ve çap­ raşık kararların alındığı görülmedi.

FAKÜLTEDEN AYRILIRKEN

Toprak Mahsulleri Olisi

Genel Müdürlüğünden

o

1975/76 ürünü 1500 ton çizilmemiş haşhaş kapsülü 7-9- 1976 tarihinde yapılan ilk ihale sırasında alıcılara gönderi­ len özel satış şartnamesindeki şartlarla 20-1-1977 tarihinde saat 14.00’de tekrarlanacaktır.

ilgililere duyurulur.

B

ir süre önce Ankara Hukuk Fakültesi Dekanlığına Fa~ külte’den İstifa ettiğimi, ne­ denlerimi İse daha sonra açık­ layacağımı bildirmiştim. O tarih­ ten bu yana zihnimde beliren düşünceler sonucunda bu açıkla­ mayı sadece Fakülte Kurulları­ na değil fakat kamuoyuna yap­ mam gerektiğine inandım. Çün­ kü istifam kişisel nedenlerin de üstünde, Üniversite sorunları düzeyinde olup toplumu ilgilen­ diren nitelikler taşımaktadır. Bu nedenleri var kılan ortam ve zihniyet mutlaka ele alınmalı, eleştirilmen ve tartışılmalıdır di­ ye düşünürüm. Bu yapılmadıkça ne Üniversite olarak, ne de bu kuruluşun çoğu üyeleri olarak bizlerin «seviyeli düzeyde» bilim yapmamız, gerçek anlamda Üni­ versite öğrencisi yetiştirmemiz, ve saplantılı olup bir türlü kur­ tulamadığımız çağ dışılıklardan çıkmamız, ve topluma karşı sür- düre geldiğimiz ihanet durumla­

rından sıyrılmamız mümkün öe- ğüdir. Bizi yola getirecek yön­ temlere ve yermelere muhtacız. Bana öyle geliyor kİ, biz öğıe- tim üyeleri, içimizde hiç kuşku­ suz pek iyilerimiz bulunmakla beraber çoğumuz yetersiz ve bil­ gisiz; dahası Ortaçağ Üniversite­ lerinde hademelik yapamayacak kertede kimseleriz. Dar görüş­ lülüğümüz ve tutuculuğumuz her türlü tanımlamanın dışında ka­ lır. Bizler çağdaş anlamda Üni­ versite öğrencisi yetiştirecek ol­ gunluktan çok uzağız. Yetiştir­ diğimiz insanların ne kerte dü­ şük bilgilerle ve zihniyetle bu toplumun başına belâ olduğunu hemen her gün görmekteyiz. Sosyal ve mesleksel yaşamların hemen her alanında bunun böy­ le olduğunu kanıtlayan kötü ör­ nekler her gün karşımıza çık­ makta ve bizi umutsuzluğa sok­ maktadır. Ülkemizi her gün bi­ raz daha uçuruma yaklaştıranlar da işte bu bizim yetiştirdlkleri- mizdir. Şu muhakkak ki, bizle­ rin kendi kendimize çeki düzen vermemiz, kendimizi geniş gö­ rüşlülükler ve gerçek bilgilerle donatmamız, yabancıdan aktarıl­ ma ve çalınma kitaplar yazmak­ tan kaçınmamız, fikir korsanlık­ larına savaş açmamız, kitap tica­ retini unutmamız ve asü önem­ lisi medenî cesarete sahip ve sağlam karakterli kişiler olarak topluma ve yeni kuşaklara İdeal örnekleri olmamız, emsal -ağla­ mamız ve kötü gidişin karşısın­ da hiç çekinmeden sesimizi yük­ seltmemiz gerekir; anarşik olay­ lar bahanesiyle sadece Fakülte­ leri kapatmak değil, fakat olay­ lara olanak yaratan eylemleri ve soysuzlukları protesto etmemiz hiç korkmadan sorumlulara sal­ dırmamız, gerekirse görevleri­ mizden ayrılmamız, kısacası hay siyetli aydınlara yaraşanı yap­ mamız, aklımızı başımıza top­ lamamız koşuldur. Bundan dola­ yıdır ki bizler, en insafsız, en sert ve giderek en abartmalı bi­ çimlerde yerllmell, başkalarına çuvaldızı batırmadan önce İğ­ nenin kendimize batırılmasını beklemeli, bizi yerenleri baştacı etmeliyiz. Bu yermeleri, bu İğ­ nelenmeleri, köteklenmeleri göze aldığımız ve buna müstahak ol­ duğumuzu kabul ettiğimiz an o- lumlu yönelişe İlk adımı atmış sayılırız.

Bundan bir »üre önce yayınla­ dığım bir yazımda, kendimi de dahil ederek «... Biz öğretim üyeleri memlekete karşı İhanet İçerisindeyiz» şeklinde

konuştu-îlhan ARSEL

D

ğum zaman Fakültemizin bazı öğretim üyeleri tarafından nerede ise linç edilecektim. Tenkit öz­ gürlüğünün okutulduğu bir Fa- külte’ntn tenkid’e tahammül ede­ meyen bu üyeleri «Üniversite’de iyi elemanlar da var» deyimini kullandığım için alınganlıklar ve aşağılık duyguları içinde kalıp hakkımda İhraç kararı verme he­ vesine kapıldılar, içlerinde bana küfürler edeni, selâm vermek­ ten çekineni ve küsenleri oldu. Söz konusu yazımda yermeye ça lıştığım şey kuruluşlarımıza ege men olan olumsuzluklar olduğu halde çoğu meslektaşım bunu ki­ şisel duygularla ve amaçlarla ya­ zılmış saydılar. Üniversite’den a- tılacağımı bilsem o yazıyı ben yeniden yazabilirim. Çünkü öğre­ tim üyelerinin ve kuruluşlarımı zın pek çoğunun utanç verici davranışlar İçerisinde bulunduk­ larım haykırmanın görev olduğu­ nu biliyorum. Bu görevi ben, kendi gücümün olasılığında ye­ rine getireceğim. Getirirken de kendimi bu yerdiklerimin dışın­ da ve üstünde değil, fakat içinde ve altında, hattâ en kötüleri ara­ sında göstereceğim. Bunu yapar­ ken sahte bir alçakgönüllülük he­ vesine yönelik olmayacağım. Çün kü biliyorum kİ ben kendim da yeteri kadar bilgili ve yürekli de­ ğilim. Eğer gerçek anlamda ben de vaktiyle yerilebilmiş ve yeter­ sizliklerim nedeniyle herkesin önünde kepaze edilme durumla­ rında bırakılmış olsaydım muhak kak kİ bugün olduğumdan çok farklı ve yararlı bir hoca olur­ dum. Hiç bir devirde ve hiç hir ülkede görülmediği kadariyle ay­ dın ihanetine uğramış olan ülke­ mizin pek çok sorunlarına cesa­ retle çözüm bulmak ve özellikle tabu sayılan konulara el atmak, ortaçağ kafasına ve tutuculuğa, hele Şeriatçüığa savaş açmak ge­ reğine İnanmış İnsanların yapa­ cağı tek şey bu olsa gerek.

Şu gerçek kİ toplumlunuzun geri kalmışlıklarının başlıca so­ rumluları arasında ve başında yer alanlar «aydın» diye tanımla­ dığımız sınıflardır. Bu sınıfları yetiştiren kaynak Üniversiteler’ dir, Fakülteleridir. Bunca yıllık İz lentmlerim ve Batı ile kıyasla­ malarım bana şunu öğretmiştir ki aydının öbür aydınlara fikir yolu İle savaş vermesi kadar ö- nemli başka bir görev yoktur. Batı ülkelerini ve halklarım ay­ dınlıklara çıkartan, fikren ve ru­ hen geliştiren, sömürüden kurta­ ran güç aslında AYDIN GÜÇ ol­ muştur. Gerçek aydınlar, cesa­ retli ve bilgüi aydınlar olmuş­ tur. En karanlık denilen çağ’da bile İNSAN denilen varlığı geri­ liklerden, ilkelliklerden ve çağ dışı baskılardan anmak ve geliş­ tirmek, akılcı kılmak isteyen ve bu azimle hayatını tehlikelere atan ve ölümü göze alan nice in­ sanlar çıkmıştır Batı’da. Mede­ ni cesaret örnekleriyle doludur Batı'nın geçmişteki tarihi, tıpkı bugün olduğu gibi. Bizde ve bi­ zim gibi geri bırakılmış ülkelerde ise pısmk, tutucu, ve dar görüş­ lü, çıkarcı İnsanlardan oluşmuş­ tur AYDIN diye bellediğimiz sı­ nıflar.

Batı’da ve btz’de aydın*ın öy­ küsünü dile getirmek, gözler ö- ntlne sermek gerek. Sanırım İd, bu benim zevkle, şevkle ve hırs

O E R S A N E S İ ’N İİU

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ FEN SIN IFLA R I

f LİSE SON '

f

BEKLEMEULERİ

1

23 ARAUK

S

o c a k

1

V

. _____

4

1

J

la yapacağım işlerden biri ola­ caktır. Geri Kamışlıklarımızın Sorumluları başlığı altında ha­ zırlamakta olduğum kitap bu a- maca dönüktür. Orada Fakülte­ den ayrılış nedenlerim daha ge nel çizgilerle belirlenmiş olacak tır. Fakat şimdilik şunu açıkla­ mak isterim kİ, Hukuk Fakülte si, yukarda sözünü ettiğim zih­ niyetteki bazı kişilerin gerçek­ ten tutucu ve miskin tutumları nedeniyle yıllar var kİ, benim İçin «çatısı altında bulunmaktan gurur duyacağım» yer olmaktan çıkmıştı. Atatürk’ün büyük u- mutlarla temellerini attığı bu Fakülte HUKUK için savaşım vermek ya da çağdaş düşünceli ve geniş görüşlü insanlar yetiş­ tirmek şöyle dursun, Atatürk’e ve onun devi İmlerine karşı açık­ tan açığa girişilen İnsafsız saldı­ rılar ve memleketin Şeriat ba­ taklığına sürüklenmesi girişim­ leri karşısında bile duygusuzca susmuştur. Ülkemizi ve milleti­

mizi uçurumlara götüren eylem lerîn ve siyasal davranışların hiç biri bu kişileri rahatsız et­ memiştir. Bu korkunç gidişe karşı sesini yükseltmek İsteyen­ lerimiz, belli ve gerici güçler karşısında İnsafsızca, hem de a- laylarla susturulmuşlardır.

Bütün bunlardan gayn bir de beni çeşitli nedenlerle kendileri ne düşman büen bir klik belir­ miştir. Fakülte’de şu son yıllar da. Bu düşmanlığın gerilerinde ufacık hesaplar, kıskançlıklar ve başkaca küçük düşünceler yatmıştır. Özellikle yurt dışı bi­ limsel çalışmalarda yer almak­ lığım ve örneğin «Dünya Ülkele­ ri Anayasalan’nın Yayım» işleri tıi yürüten kuruluşun çalışmala­ rına «Belçika» ve «Türkiye» bö­ lümlerini hazırlamak suretiyle katılmaklığım Fakülte bakımın­ dan memnunluk duyulacak bir şey olmak gerekirken, aksine bu bazı arkadaşlarımızın rahatsız olmalarına yol açmıştır.

Bu çalışmalarıma engel olun­ mak İçin pek ilkel yollara baş­ vurulmuştur, gerekçe gösteril­ meden hakkımda disiplin cezala n tertiplerine tenezzül edilmiş­ tir. ö te yandan çağ dışı gidişe ve Şeriatçılığa karşı giriştiğim, direniş bu rahatsızlığı oluşturan başka bir neden sayılmıştır. Ya

yınlamak istediğim bazı kitaplar önlenmek İstenmiştir; Arap Mil­ liyetçiliği ve Türkler başlıklı ve aydın çevrelerin kısa zamanda İlgisini uyandıran kitabım Fakül te yayın kurulunda önce redde­ dilmek ve sonra tek bir oy far­ kı İle kabul edilmek talihsizliği­ ne uğramış ve «Bu kitaptaki fi­ kirlerden dolayı Fakültemiz so­ rumluluk taşımaz» şeklindeki bir ek ile yayınlanmıştır.

Oysa bu kitap, geçmişte ve bugün hâlâ Türk’ü Arap geri kal­ mışlığının tek sorumlusu sayan ve yine Türk’ü İslâmiyet’e en büyük kötülüğü yapmış gibi gös­ teren Arap yazarların haksız suç lamalarına karşı yazılmış ilk ve tek Türkçe kitaptır. Tevazu sı­ nırlarını yoklamak ve hele aşmak benim her zaman için çekinir ve tiksinir olduğum bir davranıştır. Fakat her şeye rağmen şunu söy lemekte sakınca görmemekteyim ki o kitabım, son yayınladığım Teokratik Devlet Anlayışından Demokratik Devlet Anlayışına adlı kitabım gibi, bir gün gele­ cek fakülte için yüz ağırtan ki­ taplardan sayılacaktır. Bu kitar bımın yayınlanmasına engel ol­ mak ve beni çağ dışı güçlere karşı savaşta tek başıma bırak­ mak İsteyenlerin yüzleri ilerde kızaracak mıdır bilmiyorum; bil­ diğim şudur kİ bu köhne ve ö- rtlmcek kafalı zihniyeti var kılan­ lar ayıklanmadıkça bu gibi yer­ ler bilimsellik kazanamayacak­ tır.

Otuz yıla yakın bir süre boyun ca ders verdiğim bir kuruluştan ve çok sevdiğim ve saydığım ba­ zı arkadaşlarımdan ve hele biz- lerden çok daha sağlam bilgi ve karakterde bulunduklarım çeşitli davranışlariyle kanıtlayan asistan meslektaşlarımdan ayrılmak hiç kuşkusuz yürek parçalayıcı bir anlam taşır benim İçin. Ama be­ lirttiğim gibi daha fazla kala­ mazdım.

Vaktiyle Voltaire, kendisi İçin yaşanmaz bir ortam yaratan çev reler yüzünden Hollanda’yı, hani o kanalları ve Ördekleri ile ün salmış diyarı terkederken şöyle derdi: «Adieu canaux, adieu ca­ nards, adieu CANAILLES... «El­ veda kanallar, elveda ördekler ve'elveda külhaniler).

NOT: Bu sayfada çıkan zer Müslümanlarla ilgili yazın mahkeme karariyle gönderil «tekzipse bir cevap vermek t reğini duymadım. Sanırım okı lanm da ayni kanıdadır.

Toprak Mahsulleri

Oiisi Genel

Müdürlüğünden

İhraç edilmek üzer« 100.000 ton buğday satışa çıkarıl­ mıştır.

ihalesi 18 Ocak 1977 Salı günü saat 14.00’de Genel Mü­ dürlüğümüzde yapılacaktır. Bu satışa alt ilân ve satış hu­ susi şartlarımız Genel Müdürlüğümüz (Satış Müdürlüğün­ den) İstanbul, İzmir, İskenderun, Konya, Samsun, Afyon, Erzurum, Diyarbakır Bölge Müdürlükleri Mersin, Haydar­ paşa Hububat Şube Müdürlüklerimizden bedelsiz oiarak alınabilir.

ilgililere duyurulur.

(B asın: S0260) — 14080

(Basın - 30366) - 14079

* « * « n / Sn 0v{v«S*ftm!\(el 2 8 5 9 7 0 / 9 \ ı ı ı ı t t ı / AııMı V*»» Vtet, 4 9 2 8 3 3 1 ---* 1 Ark»! ıSTANBUt / 275132 v U f M istik \X » ) * ’ISTAN9U t j ğ

(Cumhuriyet — 14083)

Toprak Mahsulleri Ofisi

Genel Müdürlüğünden

Yem Fabrikalarına tevzi edilmek üzere 15.000 ton yem­ lik mısır ithal edilecektir.

İhalesi 12 Ocak 1977 Çarşamba günü saat 14.00’de Top­ rak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünde yapılacaktır.

Bu ithalata ait ilân ve satış hususî şartlarımız Genel Mü­ dürlüğümüz (Satış Müdürlüğü’nde) İstanbul, İzmir, İsken­ derun, Samsun, Konya, Afyon, Diyarbakır, Erzurum Bölge Haydarpaşa Hububat, ve Mersin Şube Müdürlüklerimizden bedelsiz olarak alınabilir.

İlgililere duyurulur.

(Basm — 30219) — 14076

A l t t a K a l a n ı n C a n ı ?

E

n az ücret konusunda bugün dördüncü yazıyı yayınlı­ yoruz. Bilindiği gibi en az ücret —yasalara göre— nor­ mal bir çalışma karşılığı olarak: i) Besin, 2) Konut, 3) Giyim, 4) Sağlık, 5) Ulaşım, 6) Küllür gibi zorunlu ya­ şam gereklerini günün fiyatları üzerinden karşılamaya ya­ rayan ücrete denir. Bir insan gerekli besini almadan yaşa­ yamaz, gelişemez, çalışamaz; kişi bir konutta oturmalı; hastalandığı zaman, hekim, ilâç ve bakımı sağlanmalıdır. İnsanca yaşamak için öncelik ve soııraiıklarma göre beş maddede sıralanan yaşam gerekleri arasına eğlence katıl­ mamıştır. Oysa eğlencesi* bir hayat da düşünülemez.

Çağdaş bir devlette yurttaş yaşama hakkına sahiptir. Yaşama hakkı nasıl sağlanır? Tepedeki egemenlerin çıkar mekanizmalarına göre düzenlenen bir devlette «altta kala­ min canı çıksın» kuralı işler. Ve altta kalan, çoluk ço­ cuğuyla ezilir günlük normal besinini bile alamazken, mil­ liyetçilik edebiyatı ve komünizm düşmanlığıyla kafası her gün ütülenir. Oysa milliyetçilik üniversitede öğrenci, fabri­ kada işçi vurmak, haksızlıkları dile getiren aydınları mah­ pushaneye atmak değildir. Gerçek milliyetçilik en uzak köy­ deki yurttaşın yaşama hakkını sağlamaya çalışmaktadır. Yurttaş çalıştığı zaman en az geçim düzeyine yetecek ücre­ ti almalıdır.

En az geçim düzeyi yürürlükteki fiyatlara göre ne ol­ malıdır?

Giresun’dan —adım saldı tuttuğumuz— bir okurumuz yazıyor.

«3 çocuklu yani 5 nüfuslu aile İçin İnsanca yaşama ge­ reksinimleri, fiyatlar ve geçinme düzeyi hakkında il koşul­ ları gözönünde tutularak şu hesap yapılmıştır:

Aylık Tutar TL. Aylık T. TL.

Ekmek (ayda 90 adet) 225 Sabun - Deterjan 100

Et (ayda 20 kg.) 700 Odun - Kabuk 250

Peynir (ayda 6 kg.) 240 Elektrik 75

Süt, yoğurt vb. 40 kg. 200 Kira 800

Şeker (ayda 6 kg.) 55 Yol giderleri 200 Yumurta (ayda 300 adet) 600 Eğlence (sigara, park Un, blsküi, makarna sinema, ev gezi) 400

(15 kg.) 150 Sağlık 100

Meyve - Sebze (yaş sebze. Eğitim masr. 200 meyve, soğan, patates. n o Kitap - Gazete - Dergi 150 hut, fasulye, bulgur vb.) 900 Çocuk Bakımı 300

Margarin 150 Borç taksiti (borçsua

Zeytin, Z. Yağı 150 memur yoktur) 400

Çay 50 Giyecek 300

Pirinç 90 Gaz, tuz 100

Tüpgaa 150 Diğer (en normal

gereksinimler) 200

TOPLAM 3680 TL. TOPLAM 3575 TL.

Yukarıdaki İki gider grubunun toplamı 7235 Uradır. Yürürlükteki düzen ve koşullar İçinde 1 milyon dolayında kamu görevlisinin yüzde 3’ünün büe eline bu miktar net geUr geçmemektedir. Hatta kamu görevlilerinin büyük ço­ ğunluğunun eline geçen, maaş ve yan ödeme toplamı 3000 TL.’suun altındadır. Katsayı gösterge, yan ödeme, asgarî geçim indirimi uyutmacalarmm gerçek yüzü, gün geçtikçe ortaya çıkmıştır. Memur maaşları 1970-1976 arasında yüz­ de 63 artarken, fiyatların artışı yüzde 170’i bulmaktadır. Ya­ ni gerçek maaşta yüzde 40 azalış olmuştur.»

En a* ücret konusunda yurdun çeşitli bölgelerinden gön­ derilen hesapları yayınlamayı sürdüreceğiz. Ancak bugün yanıtlanması gereken bir soruya da dokunmak istiyoruz.

Denebilir ki:

— Canım! kâğıt üzerinde bu hesaplar güzel; ama, yok­ sul bir ülkeyiz, herkese İnsanca yaşama hakkını nasıl sağ­ larız?

İşte İşin püf noktası buradadır.

Askerlik yapmış olanlar bilirler. Karavana kalori ve pro­ tein hesabına göre düzenlenir. Bir insanın sağlıkla yaşama­ sı ve çalışması için kursağına yeterince besin girmesi gere- kir. Bir ülkede ırgatı, marabası, dar gelirli memuru, emek­ lisi, İşçisi, köylüsü yarı aç yarı tok yaşarken; aynı ülkede bu ne lUküs hayattır? Ulusal gelirin neredeyse yansı Istan- bul’da kazanılıp harcanıyor; Doğu İlleri halin neden öyle sürünüyor? Düzen bu oldukça, daha kuşaklar boyu yoksul çoğunluk adam gibi beslenemez; ve egemen azınlık deli pa­

dişahlar, fıttınk sultanlar gibi lükiis çılgınlığı içinde yaşar. İlk yapılacak iş bu çılgınlığı durdurmak, bilim başta olmak üzere öncelikli yerlere yatıranları yöneltmektir. Bu­ günkü düzende devlet vergiyi ücretli ve maaşlılardan alı­ yor. Buna karşılık yoksul yığınlar adına sosyal adalet ve eşitlik istendi mi karşılığı hazır:

— Komünist!...

Neden? Komünist ülkelerde herkesin karnım doyuran, konutunu, eğitimini, hekimini sağlayan hir düzen var da; böyle bir düzen isteyene mİ komünist deniyor?

u t £

-b-lur-u Ziyo Sok. 17/5 Túnel-İS T A N B U L

BAGIMStftlK OFMOKRASİ S0SYAII7M M SORUM ARI

ille sovıHeı*

11

k

. buyıaa.

w

BEHICE BORAN • NİHAT SARGIN • GALİP

TEKİN • B. PONOMARYEV«M. CORNFORTH

YALÇJN KU ÇÜ ^Ö ZKAN - T A N E R * S

NECDET B U LU T. ,YAVUZ

(Cumhuriyet — 14084)

Toprak Mahsulleri Ofisi

Genel Müdürlüğünden

Aşağıda cins ve miktarları yazılı mamül uyuşturucu maddeler satın alınacaktır.

Uyuşturucu Maddenin Adı Miktarı

A — Codeine Pure 1000 Kg.

B — Codeine Phosphate 2000 Kg.

C — Ethylmorphine Chlorhydrate (Dionine) 600 Kg.

D — Morpihine Chlorhydrate 4 Kg.

Şartnameler Ankara’da Genel MüdürlUk Haberleşme Müdürlüğünden, İzmir’de Bölge Müdürlüğünden, İstanbul’­ da Afyon işleri Şube Müdürlüğünden bedelsiz olarak temin edilir.

Tekliflerin en geç 21-1-1977 günü saat 14.00’e kadar Ge­ nel MüdürlUk Haberleşme Müdürlüğüne makbuz mukabili teslim edilmiş olması gerekmektedir,

ilgililere duyurulur.

(Basm — 30367) — 14078

YÜ KSEK ÖĞRENİM KREDİ VE

YURTLAR KURUMU

GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN

1976 — 1977 öğrenim yılında, Kurumumuzca verilecek YÜKSEK ÖĞRENİM KREDİSİ için müracaatlar, 31 aralık 1976 cuma günü saat 12.00’ye kadar kabul edilecektir.

Form, kredi isteme dilekçesi ve durum beyannamesi, öğretim kuramlarından temin edilecektir.

Müracaatların nereye ve nasıl yapılacağı, öğretim ku­ ramları ile Kurumumuz Örgütlerine gönderilen açıklayıcı yazıda belirtilmiştir.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Dersi Veren Öğretim Üyeleri ve

Dersi Veren Öğretim Üyeleri ve

• Eserin adı, müellifi, te'lif tarihi gibi hususlar tesbit Eserin adı, müellifi, te'lif tarihi gibi hususlar tesbit.. edildikten sonra kaynak olarak kıymetinin

• Bir eserin içindeki bilgilerin sıhhat derecesi hakkında bir Bir eserin içindeki bilgilerin sıhhat derecesi hakkında bir karara varabilmek için yazarının

7 ) Doç. İbrahim KAVAZ, “Edebiyat ve Eleştiri”, Bizim Külliye,Üç Aylık Kült. Sadık K.TURAL, Zamânın Elinden Tutmak, Ötüken Neşriyat A.Ş. 11 ) Ahmet KABAKLI,

Diğer milimetrealtı teleskoplar bütün bu oluşum sahnesini yani Güneş Sistemi’nin birkaç bin katı boyutları sadece tek bir piksel içinde gösterdiğinden

Sergi kataloğu da hazırlandı — “Demiryolu ve insan" fotoğraf sergisi için bir de katalog hazırlandı.. Sergide 110 fotoğraf, katalogda ise 60 fotoğraf

Yaşamı özü görkemli — Üç telli sazı görkemli — Tabut, me­ zarı görkemli — Ve tan yıldızı Ruhi Su.. Çağıl çağıl akan selde — Kırmızı gülde, tatlı dilde