• Sonuç bulunamadı

Kitle iletişim araçlarında kurgulanan gerçeğin boyutları, teorik ve uygulamalı bir çalışma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kitle iletişim araçlarında kurgulanan gerçeğin boyutları, teorik ve uygulamalı bir çalışma"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Başak Solmaz

ÖZET

Kitle iletişim araçları; içerikleri ve örgütleniş biçimleri yönünden çeşitlilik gösterirken, toplum üzerinde etkili olabilecek geniş alanlardaki faaliyetleri de kapsarlar. Günümüz gelişen teknolojisi ise iletişim araçlarının kullanılması ve bu araçlardan faydalanılması imkanlarını arttırmıştır. Kitle iletişim araçlarının çok sesli olması, bireylerin kendi doğruları ile gerçeklerini seçebilme ve bunları destekleyebilmeleri için şarttır. Bunun için de bireylerin, iletişim araçlarını ve bu araçla-rın gündemlerini takip etmeleri, bu araçlara güven duymaları gerekir. Bu gereklilik ise iletişim araçlarının, olay ve haberleri gerçeklik ilkesi doğrultusunda vermeleriyle ilişkilidir. Bu durumda kitle iletişim araçlarının, gündemlerini belirlerken gerçeklik ilkesine uymaları ve haber değerleri faktörlerini gözönünde bulundurmaları gerekir. Bu çalışma ile, bir sistem olarak ele alınan kitle iletişim araçlarının bu sistem içindeki yeri ve işleyişleri, kitle iletişim araçları ve sosyal gerçeklik ilişkisi, kitle iletişim araçlarının olayları haber yapmada etkin olan kriterleri teorik ve uygulamalı olarak değerlendirilmektedir.

Anahtar Sözcükler: Kitle iletişim Araçları, Haber, Sosyal Gerçek

THE DIMENSIONS OF THE TRUTH EDITED ON THE MASS MEDIA,

A THEORETICAL AND PRACTICAL STUDY

ABSTRACT

Mass Media have varieties by their contents and organization types. They also consist of activities that affect the society. The improvements in technology allow people to use mass media more ef-fectively. Mass media must have wide range of opinions in order to allow people to choose and support their truths. In order to happen so, individuals must read, watch or listen mass communi-cation devices and their agenda and they also have to trust them. If this is the desired situation, than mass media must gives honest and true news. Mass media must determine their agendas by the truth principle and news value factors. In this thesis, the working principle of mass media in the communication system, mass media and social truth, the criteria of news making of mass me-dia are evaluated both by theoretically and practically.

Keywords: Mass Media, news, social truth

* Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nce kabul edilen yüksek lisans tez özeti ** Arş. Gör., Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi

GİRİŞ

Kitle iletişim araçlarının, insanların hayat tarz-larında, kültürlerinde ve sosyal alışkanlıkların-da büyük değişiklikler yarattığına şüphe yok-tur. Özellikle 1950’lere dayandırılabilecek televizyon çağının başlamasının önemli bir dönüm noktası olduğu da ayrı bir gerçektir. Aynı zamanda sahip oldukları güç ve etki saye-sinde de hayatımızın ayrılmaz bir parçası hali-ne gelmişlerdir. Günümüzde son derece öhali-nemli ve etkili olan kitle iletişim araçlarının birtakım işlevleri mevcuttur. Bu konuda farklı açıkla-malar yapılsa da iletişimin işlevleri şu başlıklar altında toplanmıştır. Bunlar; habercilik, top-lumsallaştırma, motivasyon, tartışma-diyalog,

eğitim, kültürel geliştirme, eğlence ve bütün-leştirme işlevleridir. Bunlardan habercilik işle-vi, kitle iletişim araçlarının temel ve en bilinen işlevidir. Bu işlev bilgi aktarma işlevi olarak da değerlendirilebilir.

1. SOSYAL GERÇEKLİK KAVRAMI

Hayatımızı pek çok değeri kapsayan bir alemin başka bir ifadeyle değerler aleminin yönlendir-diği hepimizin bilyönlendir-diği bir gerçektir. İyi, doğru, güzel, kutsal, haklı, haksız, acı, tatlı...vb. bir-çok değer yönlendirici nitelik taşır. Gerçeğin bu değerlerden önce varolduğunu bilir ve duy-gularımızla gerçeği kabul ederiz ve belirlen-memiş gerçekler üzerine değerler kurarız.

(2)

“Mesaj aracın kendisidir” diyen McLuhan’a göre (Esslin 1991: 36), kitle iletişim araçları, dünyayı ve olup bitenleri algılayış tarzımızda köklü değişikliklere neden olmuş, dünyanın bir ucundaki gelişmeleri görmemizi ve duymamızı sağlayacak duyu organlarımızın ulaşabildiği alanları genişletmiştir. Okumaya ve yazılı e-serlere dayanan medeniyetin sona ermesiyle birlikte imaja dayalı algı ve düşünce çeşitleri-nin hakim olduğu bir döneme girilmiştir. Bu-nun birince nedeni, iletişim araçlarıyla sunulan dünyanın görüntülerinin olması, izleyicilerin ise gerçekliğin sunulan bu şeklini olguların, normların, değerlerin, beklentilerin gerçekliği olarak kabul etmesidir. İkinci neden ise, kişinin davranışlarının ve ben kavramının şekillenme-sinde rol oynayan iletişim araçlarıyla sürekli bir etkileşim içinde olmasıdır (Alemdar ve Kaya 1983: 62). Ancak ne şekilde olursa olsun, başka bir ifadeyle ister gerçek olsun, ister ger-çekliğin kurgusu olsun kitle iletişim araçları tasvir ettikleri dünyada bir yapı belirlemeli ve önem sıralaması yapmalıdır.

Sosyal gerçekten bahsedebilmek için öncelikle sosyal olaylardan yola çıkmak gerekir. Toplu yaşayıştan doğan sosyal olaylar bir süre sonra toplumsal bir anlam kazanarak sosyal gerçeğe dönüşür. Sosyal olay ise; insanların topluluk halinde yaşamalarından doğan ve bütün insan-ların ortaklaşa gerçekleştirdikleri her türlü hareket, düşünce, duygu ve inanış tarzlarıdır (Pazarlı 1979: 10). Başka bir ifadeyle; bireyi etkileyen ortak düşünüş, hareket ve duygulara sahip olmalarını sağlayan, bir süre sonra da toplumsal gerçeklik kazanan olaylar birer sos-yal gerçektir denilebilir. Sossos-yal gerçek, somut ifade tarzı olmayan ancak zamanla yerleşen ve kabul gören olayların yansımasıdır. Toplumsal alanda yaşanan olaylar bireylerin ortak kanaat edinmelerini sağlar. İletişim ve sosyal gerçek-lik arasındaki önemli benzergerçek-lik işte budur. Hem iletişim yoluyla hem de toplumsal gelişmeler ve sosyal olaylar aracılığıyla insanlar arasında ortak duygu, düşünüş ve hareketler oluşur. Peter L. Berger ve Thomas Luckmann ise ger-çeklik konusuna şu şekilde yaklaşmışlardır (Berger ve Luckmann 1978: 53). Onlara göre, günlük yaşam gerçeği özellikle varlığımızın bulunduğu yerde şekillenip, düzenlenmektedir. İşte bu, “bulunduğumuz yer ve zaman” olgusu bizlerin günlük yaşam gerçeğine gösterdiğimiz

dikkatin odak noktasıdır. Günlük hayatta bize mekan ve zaman olarak sunulan şey bizim anlama ve belleğimizin özgerçeğidir. Günlük yaşam gerçeği kendisini bize, öznellikler ve başkalarıyla paylaşmakta olduğumuz bir dünya şeklinde sunar. Subjektiflikler/öznellikler ara-sında olma hali, günlük yaşamı bizim hissedip algıladığımız öteki gerçeklerden kesin şekilde farklı kılar. Günlük yaşam gerçeği şekillenebi-lir desenleri içerir. Bütün bu şekillendirmeler ise bizlerin onlarla ilişkilerini sürekli olarak etkilemektedir.

Bütün bu anlatılanların sonucunda asıl dikkat edilecek nokta, bizlerin karmaşık bir dünyada yaşamakta oluşumuz, pek çok bilgiye ulaşmak için otoritelere dayanmak zorunda kalışımız ve bundan dolayı inançlarımız ile objektif ger-çekler arasında aykırılıkların olabileceği ihti-malidir (Krech ve Crutchfield 1980: 218). Kitle iletişim araçlarında çıkan haber raporlarının çoğunun sahnelenmesinde en dramatik sahneler seçilir ve film maksimum etkiyi uyandıracak şekilde hazırlanır. Önemli bir diplomatik misa-firin ülkeye gelişi ya da serbest bırakılan rehi-nelerin yola çıkışı esnasında kameralar titiz-likle yerleştirilir, en dramatik açılar seçilir. Yayın organlarında yayınlanan bu tip prog-ramlarda yüksek oranda bir gerçeklik sözkonusudur ancak bu gerçek bir sahne ve üretim süreci süzgecinden geçirilir. Olayların drama yönünü ele aldığımızda ise gerçeklik konusu başka bir boyut kazanmış olur. Drama; edebi, sanatsal veya teknolojik açılardan tartı-şılabilir. Ancak dramatik bir gösterimle gerçek arasında önemli bir fark vardır; gerçeklik ken-diliğinden meydana gelir ve tekrarı yoktur fakat dramatik gösterim bireyler üzerinde a-maçlanmış bir duygusal ve zihinsel etki uyan-dırmak için açık olarak yönlendirilir. Drama, her ne kadar gerçek hayatın birçok özelliğini paylaşsa da, gerçeğin taklidi olarak kabul edi-lir. Bunların da ötesinde, basitleştirilen, sıkıştı-rılan, yeniden düzenlenen, geriye alınabilen ve hatta tekrarlanabilen bir niteliği vardır (Esslin 1991: 18-23).

2. KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI VE SOSYAL GERÇEK İLİŞKİSİ

Demokratik hukuk devleti düzenini kabul etmiş ülkelerde kanun koyucular, radyo ve televizyon hizmetlerinin kamuoyu oluşumunda yüklendiği

(3)

önemli payı gözönünde bulundurarak, bu hiz-metlere gösterilecek özende, tarafsızlık ilkesini gerekli bir nitelik şartı olarak kabul etmişlerdir. Radyo, televizyon hizmetleri konusunda haber ve programların belirlenmesiyle sunulmasında belli istek ve görüşlere yer verilmemesi amacı-nı ifade eden tarafsızlık ilkesi “objektiflik” kavramına yönelik olup bu kavramın birbirini tamamlayan ve bütünleyen unsurlarından sade-ce biridir (Rydbeck 1975:2). Objektiflik kav-ramının temelini gerçeklik (truthfulness) ilkesi oluşturur. Herhangi bir anlatımın objektif olup olmadığı hakkında gerçek bir başlangıç noktası vardır. Radyo ve televizyon yayınlarında yayın unsurlarından birinin gerçekle ilgisinin olma-ması, gerçeğin değiştirilmesi ya da saklanması yayının objektifliğini tümüyle ortadan kaldırır. Elbette ki, gerçek dışı haber ya da bilginin tarafsız olabileceği düşünülemez. Bu nedenle iletişim araçları sunmayı kararlaştırdıkları haberlerin gerçekliğini büyük bir özenle yerine getirmelidirler (Edwards 1975: 2). Haber ya-yınlamak basit bir şekilde olaylar üzerinde bilgi vermek değildir. Haber demek, olaylar karşı-sında geniş bir bakış açısı vermek, anlaşılır ve tutarlı bir yöntem içinde haberlerin açıklanma-sı, değerlendirilmesi demektir (Wangermee 1974: 7). Gerçeği hiçbir zaman bir acımasızlık ya da düşüncesizlik olarak ele almamak gere-kir. Günlük hayatta karşılaşılan belki de olağan kabul edilen yalan özürleri iletişim araçları için geçerli değildir. Hangi şartla olursa olsun ger-çeği söylemek, inandırıcılığı ve saygınlığı arttıracak ve bunu sürdürecek tek araçtır. İletişim araçları ile sosyal gerçek ilişkisi sürekli bir iç içelik halindedir. Kitle iletişim araçları ile iletişim süreci, insanlar arasındaki iletişime yeni boyutlar kazandırmıştır. Birbirinden ba-ğımsız çok geniş kitlelerin, iletişim araçlarına açık olmaları, onların bilgi düzeylerini, tutum ve davranışlarını etkilemeye başlamıştır. Bu durum, toplumsal ve sosyopsikolojik alanda farklı kuramların gelişmesine neden olmuştur. Kitle iletişim araçları Mills’e göre, modern toplumun aynasıdır ve aynada yansıyanlar da toplumun gerçekleridir (Özkök 1985: 11). Kitle iletişim araçlarının anlam üzerindeki belirleyi-ciliği hem kaynak, hem kanal ve hem de alıcı açısından değişik boyutlardadır. Kitle iletişim araçlarının bilgi aktarımı sırasında belli bir dünya görüşü ile hareket ettiği ise bilinen bir gerçektir. Özellikle televizyon çeşitli söylemler

oluşturarak birbirinden farklı metinsel uygula-malar sunar. Fakat bunları yaparken kendi uygulama ve yöntemlerine yakın bir şekilde yeniden yansıtırlar (Kaplan 1993: 38).

Kitle iletişim araçları, önce bir dünya imajı çizmekte sonra da çizilen bu imaj hakkında ne düşünülmesi gerektiğini hedef kitlelere aşıla-maya çalışır. Başka bir ifadeyle, üzerinde dü-şünülecek şeyler ve düşünme şekilleri bazı insanlar tarafından belirlenir. Kendi yakın çevremizde yüzyüze iletişimde bulunduğumuz insanlar hakkında sahip olduğumuz bilgiler dışında, dünya hakkında bütün bildiklerimiz ya da bildiğimizi sandığımız konuları, dergi, ga-zete, radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçla-rı aktaaraçla-rır ve kabul ettirir. Hangi haberlerin bize ulaştırılması gerektiğini, hangi sırayla ulaştırı-lacağını, edineceğimiz imajların hangi kelime-lerle çizileceğini bilmediğimiz tanımadığımız insanlar belirlerler. Bununla da kalmazlar, bizlere ulaştırdıkları haberleri bir de analiz ederler. İşte bu şekilde neyi, nasıl düşüneceği-mizi bile onlardan öğreniriz (Avcı 1990: 170-171). İletişim araçlarından özellikle televizyo-nun ilgiyi başka tarafa çekme şeklinde bir işle-vi vardır. Teleişle-vizyonun bu eğilimi hayatın gerçek durumlarına karşı beliren ilginin kay-bolmaya yüz tutmasına ve insanların gösteri dünyası ile daha fazla ilgilenmelerine neden olur. Televizyonlarda açıklayıcı ve tanımlayıcı durumlara ulaşılmasını herzaman için engelle-yici yüzeysel duygular vardır. Bu nedenle ya-yınlar normal olarak kendilerine sunulan belli kalıplar dahilinde gerçekleşir. Benzer durum yazılı basını da oldukça etkiler ve her iki kitle iletişim aracı da, haberin yapısı ve doğası gere-ği olarak gerçekligere-ği degere-ğiştirerek sunarlar. George Gerbner, iletişim araçlarının okuyucu ve izleyicilerinin, ortak görüşler etrafında top-lanmasını “Kültürleme Kuramı” ile açıklamaya çalışmıştır. Gerbner; araçların, içeriklerin, izleyicilerin farklılıklarına rağmen iletişim araçlarının bir ana görüş geliştirdiğini savunur. Özellikle televizyonu kastederek medyanın ortak bir perspektifin kültürünü yetiştirdiğini ifade eder. Burada öncelikle belirtilmek istenen medya tarafından yaratılan ortak algılama ka-lıplarıdır. Bu ortaklık sadece medya içeriğinin anlaşılması için değil aynı zamanda bireyin topluma ve dünyaya bakış açısını da belirler (Güneş 1996: 102-105). Bu durumda iletişim

(4)

araçları karşısında insanların öznel, iradeli ve rasyonel davranmasını beklemek oldukça zor-dur. Olaylar, belirli kişiler ve fikirler doğrultu-sunda belirli şekillere büründürülerek başka bir ifadeyle kurgulanarak hedef kitleye iletilmekte olayın gerçeklik boyutları çok defa dikkate alınmamaktadır.

Özellikle televizyonların ana programlarında ya da büyük izleyici kitlelerini çeken yayınla-rında gerçek dünya çarpıtılarak verilir, gerçek yerine sunulanların kabullenilmesi sağlanır (Mowlona 1985: 31). Televizyonda sunulan kısmi gerçekler, çok basit bir biçimde izleyici-nin kafasında bütün bir gerçek haline dönüşe-bilmektedir. Çünkü televizyon insanlara, olay-lara doğrudan şahit olma duygusu kazandırır. Oysa televizyonun gösterdiği olayın belli bir boyutudur. Onun içindir ki, iletişim araçları toplumun aynası olarak kabul edilemez. Hangi şartlarda olursa olsun, iletişim araçları vereceği gerçek haberlerle bilgili bir toplum yaratabile-ceklerini bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Aksine, sansasyonel haberlere öncelik vererek bilgisiz bir toplum yaratma gibi beklenmeyen bir olumsuzluğa girmemelidir (Gökçe 1994: 8). Kitle iletişim araçlarının, içeriklerini yayına hazırlarken kullandığı kurgulama teknikleri anlamın belli biçimlere girmesine neden olur. Günümüzde kitle iletişim araçlarının haber dilinde başvurduğu dramatik teknikler veya heyecan katıcı unsurlar, biçimin anlam üzerin-deki belirleyiciliğine örnek olarak gösterilebi-lir. Gerçeklik, soyutlamalar yoluyla sembolik anlatım kalıpları içinde eriyip belirsizleşir (Güneş 1996: 147).

3. KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ KAMUOYU OLUŞTURMA ETKİLERİ

Kitle iletişim araçlarının görevleri arasında sayılan kamuoyu oluşturma çağdaş politika biliminin önem verdiği konulardan biridir. Bütün toplumlarda kamuoyu siyasal karar alma sürecini etkileyen bir faktör olarak iktidarlar tarafından dikkate alınmalıdır. Çünkü belli bir zamanda belli sorunlar karşısında bulunan kişi veya gruplara hakim olan kanaat şeklinde ifade edilebilecek kamuoyunun oluşmasında, birçok faktörün yanında, kitle iletişim araçlarının en etkin faktörlerden biri olduğu görülür (Kapani 1989: 145).

Teknolojinin gelişmesiyle etki alanlarını ge-nişleten kitle iletişim araçlarının özelliği, olay ve yorumları çok kısa bir zamanda büyük kit-lelere ulaştırabilme ve onların düşüncelerine yön verebilme imkanına sahip olmalarıdır. Bu tür özelliklerinin yanında iletişim araçları herşeyden önce, halka haber vermekle yüküm-lüdür. Haber verme konusunda taraflı davranan iletişim aracı karşısında, içerik ve teknik ne kadar mükemmel olursa olsun habercilik yapıl-dığı iddia edilemez. Haber; okuyucuyu aydın-latan ve onun düşünce yapısının gelişmesine katkıda bulunan bir olgudur. Ancak günümüz-de iletişim araçlarına karşı bir güvensizlik hakim olup birçok iletişim aracı, kamuoyunu olaylardan haberdar etme ve gerçek bilgileri aktarmak yerine olayları yönlendirme politika-larını ön planda tutarlar (Schiller 1993: 298-308). İletişim sürecindeki iletişim araçlarında kullanılan hikayeleştirme (öyküleme) teknikleri bizlere gerçekçi değil ama düşsel bir dünya sunar. Kitle iletişim araçları insanları düşünme eğilimlerinden uzaklaştırarak gerçekleri olduğu gibi görmelerine engel olur.

Şüphesiz beyin gibi her teknolojinin de kendi doğasından kaynaklanan bir yönelimi sözkonusudur. Televizyon teknolojisinin de bir yönelimi vardır ancak bir teknoloji olarak değil bir araç olarak değerlendirilmelidir. Sorun, televizyonun bize eğlendirici temalar sunması değil, bütün temaların eğlence olarak sunulma-sıdır (Postman 1994: 25). Başka bir ifadeyle, kitle iletişim araçları özellikle televizyon bir eğlence arcıdır ancak bütün olay veya konula-rın eğlence olarak sunulmaması gerekir. Biliyoruz ki genel olarak kitle iletişim araçları-nın amacı, kamuoyu oluşturmak ve kar sağla-maktır. Kitle iletişim araçları çok kısa zamanda olay ve yorumları kitlelere ulaştırır ve kanaat oluşturur. Haber programları aracılığıyla da kamuoyu belli şekillerde oluşturulur (Öktem 1986: 241). İletişim araçları, toplumun ortak inanç ve eğilimlerini belli baskı yollarıyla ya-ratır, toplumu belli tutumlara yöneltir ve en önemlisi yaratılan bu tutumun kendi öz inanç-larından kaynaklandığı imajını oluşturur. Bu şekilde hem belli bir kamuoyu oluştururken hem de kar amaçlarını yerine getirirler. Sonuç olarak, kitle iletişim araçlarının, haber yayınla-rında gerçeği yansıtmaktan çok kendi kriterle-rine göre kurgulama yaptıkları söylenebilir.

(5)

4. HABERİN GERÇEKLİK İLE İLİŞKİSİ

İnsanlar için vazgeçilmez bir süreç olan haber-leşme süreci içindeki mevcut haberler, insanla-rın hayatında değeri olan, bilinen ve kabul gören bir konudur. İnsanlar bütün zamanlar boyunca çevrede olup bitenlerden haberdar olma, çevreyle iletişim kurma ihtiyacı duy-muştur. Bir haberden bahsedebilmek için de herhangi bir olayın meydana gelmesi gerekir. Haberleşme sürecinin giderek geliştiği kitle kültürü çağında haber, yaşanmış gerçeklerin yeniden üretilmesi olarak tanımlanır. Bu konu-da Walter Lippman, haber ile gerçek arasınkonu-daki ilişkiyi inceleyerek bunların aynı olmadıklarını, ayırt edilmeleri gerektiğini ileri sürer. Lippman’a göre; haberin işlevi herhangi bir olayı göstermek, gerçeğin işlevi ise, gizli kal-mış bilgileri günışığına çıkarmak, bağlantılar kurmak ve bireyleri harekete geçirecek gerçek-liğin sınırlarını çizmektir (Parsa 1993: 35). Haberleri, nesnel olarak karşı tarafa sunma ve açıklama bir kültür birikiminin sonucudur. Ancak bir haberci vereceği habere herzaman için birşeyler katar. Bu durum gazetecilerin kendi yorumlarını, haber olan olayla birlikte verdiklerinin bir göstergesidir. Aynı durum televizyonlar için de geçerli olup, olayların maniple edildiği ve hatta planlandığı gerçeği unutulmamalıdır. Televizyon haberlerinde sunulan konuların büyük çoğunluğunun şiddet, savaş ve felaket sahnelerinin sansasyonel bir yönü vardır. Bu açıdan bakıldığında, haberler-de kuşku gerektirmeyen gerçeklik unsuru, televizyonda yayınlandığında kendiliğinden bir fanteziye veya imajlarla anlatılan bir hikayeye dönüşür (Esslin 1991: 35). Özellikle televizyon programlarında bir tarafta gerçekler diğer ta-rafta da kurgusal gerçekler vardır. Televizyon-da haber izlenirken aslınTelevizyon-da gerçeklerin yeniden yapılanmış şekli görülür. Kurgulanarak sunulan haberler sanki gerçeği yeniden yaratmaktadır. Dünyada gelişen her türlü olayı kitle iletişim araçlarının ele alıp incelemesi ve haber yapma-sı mümkün değildir. Zaman ve mekanın darlığı, olayların seçilerek gündeme gelmesine, bazıla-rının da gözardı edilmesine neden olur. Ancak bir şekilde belirli bir seçme süreci yaşanır ve bu süreç gelişigüzel değil belli kriterlere göre yapılır. Konuyla ilgili olarak ilk araştırmaları Galtun ve Ruge yapmış, haber seçiminde

bir-çok faktörün etkin olduğunu belirlemişlerdir. 1965 yılında oluşturulan Galtung-Ruge Mode-li’nde şu faktörler yer almaktadır (Galtung ve Ruge 1965: 139): Frekans, konulaştırma, olay-ların yakınlığı, siyasi yakınlık, kültürel yakın-lık, dışarıdaki olaylarla ilgili olarak sınırsal yakınlık, olayın önemi, olayın kaynağının sta-tüsü, olayın merkezi, olayın sürpriz niteliği, olayın yapısı, kriminellik, çatışma, olayın zararı, haber alanında başarı, olayın kişiselleşti-rilmesi, ednosentrizm (kültürel boyut), olayın yeniliği.

5. UYGULAMA

Kitle iletişim araçlarında kurgulanan gerçeğin boyutları çalışmasının uygulama aşamasında, kitle iletişim araçlarının haber seçimlerini yönlendiren faktörler ve böylece kurgulanan gerçeğin boyutlarını ortaya koymak amacıyla anket, kitle iletişim araçlarının haber yayınla-rında haber değerleri faktörlerini ve özellikle aktüel nitelikli haberlerin ne ölçüde dikkate alındığını belirlemek amacıyla da içerik çö-zümlemesi yöntemi kullanılmıştır. Araştırma kapsamına ulusal gazete ve televizyonlar alın-mış, örneklem olarak gazetelerden: Milliyet, Hürriyet, Türkiye, Yeni Yüzyıl, televizyon kanallarından ise: TRT, SHOW TV ve STAR seçilmiştir.

Araştırmanın anket sonuçları ulusal gazeteler açısından değerlendirildiğinde, haberlerin, haber değerleri faktörlerine göre değil daha çok nitelik ve niceliklerine göre belirlendiği ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde örneklem dahilinde yer alan ulusal televizyonlar açısından da bir habe-rin değehabe-rinin nitelik ve niceliğine göre belirle-nebileceği ifade edilmiştir. Gazetelere uygula-nan anketlere katılan denekler, haberleşmenin başarılı olabilmesi için öncelikle hedef kitlenin istenilen tepkiyi göstermesi sonra mesajın tam ve doğru olarak kodlanması son olarak da ha-berin frekansı ve niteliğinin önemli olduğunu belirtmişlerdir. Ancak bu noktada ulusal tele-vizyon ve gazeteler arasında bir ayrılık sözkonusudur. Televizyonlardan katılan katı-lımcılara göre, öncelikle mesajın tam ve doğru olarak kodlanması gereklidir ki bundan sonra istenilen tepkinin yaratılmasının önemi ortaya çıkar. Araştırma kapsamındaki ulusal gazete ve televizyonlardan katılan katılımcılara göre,bir olayın haber olarak seçilmesinde en önemli

(6)

faktör aktüel nitelik taşımasıdır. Bir olayın haber olarak yayınlanmasında olayın kaynağı-nın statüsü hem gazeteler ve hem de televizyon kanalları açısından oldukça önemli bir etken olarak kabul edilmektedir.

Araştırmanın içerik çözümlemesi sonuçları haber değerleri faktörlerine göre değerlendiril-diğinde, gazete haberlerinde, televizyonlar karşısında daha fazla konulaştırmaya yer ver-diği görülmekte ancak hem gazete hem de televizyonlar toplumun büyük çoğunluğunu ilgilendirmesi açısından önemli haberlere yer vermektedir. Haber değerleri faktörlerinden, olayın kaynağının statüsünün ve olayın merke-zinin önemi ise yine gazete ve televizyon ha-berlerinde dikkate alınarak işlenmiştir. Haber-lerin belli işleyiş tarzlarının olması kalıplaşmış yapıları da beraberinde getirir ve gazeteler de televizyonlar da bu işleyiş kurallarına göre yayın yaparlar. Gazete ve televizyon haberleri arasındaki bir diğer fark da olayların kişiselleş-tirilerek aktarılmasında ortaya çıkmaktadır. Buna göre; araştırma kapsamındaki gazetelerde televizyonlara oranla daha fazla kişiselleştirme yapıldığı görülmektedir. Olayın yeniliği faktö-rü ise, bir olayın gündeme gelişini hazırladığı için hem gazeteler ve hem de gazeteler açısın-dan önemlidir. Olayların yeniliği kadar aktüel oluşu da gazete ve televizyon haberlerinde gündeme gelmeyi kolaylaştırıcı etmendir.

SONUÇ

Kitle iletişim araçları ulaştığı kitlelerin büyük-lüğü nedeniyle merkez olarak kabul edilir ve dördüncü güç şeklinde nitelendirilir. İletişim araçları, pek çok insan ve toplumlar için başlıca haber alma kaynağıdır. Böylesine bir gücün belli amaçlar doğrultusunda taraflı olarak kul-lanılması ise çözümü zor birçok sorunu da beraberinde getirir. Kitle iletişim araçları, çok sesli olmaları nedeniyle geniş kitlelere ulaşır, toplumu yönlendirir ve kamuoyu oluşturur. Etki alanı çok geniş olan kitle iletişim araçları-nın sürekli bir güç olarak kalabilmesi, doğru ve tarafsız habercilik anlayışıyla gerçekleşir. Kitle iletişim araçları, toplumsal norm ve de-ğerlerin oluşmasında bireyin zihnindeki imajla-rı kullanır ve kusursuz bir dünya yaratır. Bu elektronik büyü karşısında etkisiz hale gelen birey ister istemez yeni ihtiyaç ve tatminlere

yönelir. Gerçek olmayan olaylar kurgulanarak yeniden desenlenir böylece gerçekleri saklaya-rak oluşturulan imaj ve kurgulanan yapı kendi-ni ön plana çıkarır. Haberleşme yoluyla oluştu-rulan kurgusal ve yapay dünya gerçek yaşamın yerini alır.Yapılan araştırmada, bir haberin değerinin öncelikle nitelik ve niceliğine göre sonra haber değer faktörlerine göre belirlendi-ği, etkinliğinin ise, mesajın tam ve doğru ola-rak kodlanmasıyla mümkün olabileceği sonucu ortaya çıkmıştır. Kitle iletişim araçlarında bir olayın haber olarak seçilip sunulması için ön-celikle aktüel olması gereklidir. Güncel olayla-rın gündeme gelmesi ve uzun süre gündemde kalması hedef kitle üzerinde yaratacağı etkiyle doğru orantılıdır. İletişim araçlarının gerçeği olduğundan farklı ve kurgulanmış şekliyle yansıttıkları gerek kuramsal ve gerekse yapılan araştırma sonuçlarında ortaya çıkmıştır. İçinde bulunduğumuz iletişim çağında, insanlar artık kitle iletişim araçlarının kendisinden beklediği gibi davranarak, oluşturulan imajla yaratılan topluma ayak uydurmaya çalışmakta-dır. Doğal bir akış içinde verilen her türlü ha-ber veya yayın insanlara, uzun bir kurgusal uğraşın ürünü olarak değil, daha dolu, hareket-li, ilginç, çarpıcı, düşündürücü ve aynı zaman-da inandırıcı gelmektedir. İnsanların kendileri için belirledikleri konum aslında iletişim araç-larının onlar için tasarladığı konumdur. İletişim araçları karşısında herhangi bir bireyin öznel, rasyonel ve iradeli davranacağını düşünmek oldukça zor hale gelmiştir. Bu noktada dileği-miz, kitle iletişim araçlarının, topluma iyiyi, güzeli ve doğru olanı vermesi, toplumun da iyi, güzel ve doğru olanı seçerek ister hale gelme-sidir.

KAYNAKLAR

Alemdar K ve Kaya R (1983) Kitle İletişimin-de Temel Yaklaşımlar, Savaş Yayınları, Anka-ra.

Avcı N (1990) Enformatik Cehalet, Rehber Yayınları, İstanbul.

Berger P ve Luckmann T (1978) Modern Sociology, New York.

Edwards D (1975) BBC News and Current Affairs BBC Lunch-Time Lecturers, TRT Ya-yıncılık ve Haberleşme Dergisi, 6, 2.

Esslin M (1991) TV Beyaz Camın Arkası, Pınar Yayınları, İstanbul.

(7)

Galtung J ve Ruge M (1965) Structuring and Selecting News, Journal of Peace Research, 2, 139.

Gökçe O (1994) Kamu Hizmetinin Görevi ve Sınırı, İletişim Dünyası, Unesco Türkiye Milli Komisyonu İletişim Komitesi Yayını, 17. Güneş S (1996) Medya ve Kültür, Vadi Ya-yınları, İstanbul.

Kapani M (1989) Politika Bilimine Giriş, Bilgi Yayınevi, Ankara.

Krech D ve Crutchfield R (1980) Sosyal Psi-koloji, Erol Güngör (çev), Ötüken Yayınları, İstanbul.

Mowlona H (1985) Kitle İletişim Araçları ve Şiddet, Hürriyet Vakfı Yayınları, 8, 31.

Öktem N (1986) Kamuoyu Oluşturulmasında Basının Eğitim İşlevi ve Kamu Yararı Ölçütü, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, 241.

Özkök E (1985) İletişim Kuramları Açısından Kitlelerin Çözülüşü, Tan Yayınları, İstanbul. Parsa S (1993) Televizyon Haberciliği ve Ku-ramları, Ege Üniversitesi iletişim Fakültesi Yayınları, İzmir.

Pazarlı O (1979) Sosyoloji Ders Kitabı, Remzi Kitabevi, İstanbul.

Postman N (1994) Televizyon Öldüren Eğlen-ce, Gösteri Çağında Kamusal Söylem, Osman Akınhay (çev), Ayrıntı Yayınları, İstanbul. Rydbeck O (1970) Impartiality-Utopia or Reality, TRT Yayıncılık ve Haberleşme Derg., 6, 2.

Schiller H (1993) Zihin Yönlendirenler, Pınar Yayınları, İstanbul.

Wangermee R (1974) Television and Society Council of Europe, TRT Yayıncılık ve Haber-leşme Dergisi, 6, 3.

Referanslar

Benzer Belgeler

Son olarak konuşmacılar, Itri’nin Divan Edebiyatı konusunda oldukça geniş bir bilgiye sahip olduğunu, bu edebiyatın estetiğini iyi anladığını vurgulayarak,

Marmara bölgesinde larval chironomid faunası ile ilgili ilk kayıtlar Şahin (1987) tarafından Meriç Nehri’nden 39 tür, daha sonra Gala Gölü’nden Kırgız

Kırklareli Ġğneada bölgesinde yakalanan kemiricilerden ELISA testi ile antikor pozitifliği saptanan 20 örnekten 16’sında DOBV pozitifliği, birinde de PUUV

Öğrenci görüşlerine göre başarısızlık nedeni olarak öne çıkanlar “Kardeşlerim yüzünden başarılı olamıyorum” ve “Sağlık sorunlarım olduğundan

2001, Inverse eigenvalue problems for Sturm-Liouville equation with spectral parameter linearly contained in one of the boundary conditions. Inverse Problems,

Orta Karadeniz Bölgesi pişmiş toprak figürinleri: Anadolu’nun kuzeyinde Karadeniz Böl gesinin Samsun Tokat arasındaki höyüklerde ele geçirilmiş olan figürin ve idoller

Belçikal› araflt›rmac›lar, günümüzde kullan›lan ilaçlara genellikle ba¤›fl›kl›k gelifltirmifl tüberküloz (verem) bakterilerine karfl› çok etkili olan ve

Ermeniler Nahçıvan’a da saldırdı Cabbar SIKTAŞ İĞDIR/ MİL-HA “ 7 ZERBAYCAN’ın \ Dağlık Karabağ ____ bölgesinde Azeri-Ermeni çatışması hızla sürerken,