• Sonuç bulunamadı

Murathan Mungan’ın “Kadırga” Şiirinde Metinlerarası İlişkiler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Murathan Mungan’ın “Kadırga” Şiirinde Metinlerarası İlişkiler"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ahmet Evis

*

INTERTEXTUAL RELATIONS IN MURATHAN MUNGAN’S “KADIRGA” POEM

ÖZ: Daha çok şair kimliğiyle tanınan Murathan Mungan, kaleme aldığı roman, hikâye, seçki, deneme, senaryo ve oyunlarıyla günümüz Türk edebiyatının önemli isimlerindendir. Yapılan bu çalışmayla öncelikle metinlerarasılığın imkânları ve kullanım teknikleri açıklanmış, ardından Mungan’ın “Kadırga” şiirinde mevcut metinlerarası ilişkiler tespit edilmiştir. İnceleme esnasında şairin, mitolojik ve dinî unsurlardan başlayarak Batı ve Türk edebiyatının önemli eserlerine uzanan geniş çerçevede metinlerarası kullanıma başvurduğu gözlemlenmiştir. Benzer şekilde farklı türlere ait söylem tarzlarının da metinlerarası tekniklerle esere taşındığı dikkat çekmiştir. Şiirdeki tematik yapının tutarlılığı ve muhtevanın derinliği genellikle pastiş ve anıştırma tekniği ile sağlanmış, yer yer diğer metinlerarası tekniklerin de kullanılarak dil ve üslupta çok seslilik sağlandığı anlaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: şiir, metinlerarasılık, Murathan Mungan, “Kadırga”. ABSTRACT: Murathan Mungan, best known for his identity as a poet, is an impor-tant figure in today’s Turkish literature with his novels, stories, selections, essays, screenplays and plays. With this work, firstly the opportunities of intertextuality and usage techniques were explained, and then the intertextual relations in Mungan’s “Kadırga” poetry were determined. During the examination, it has been observed that the poet has referred to intertextual use in the wide frame starting from the mythological and religious elements to the important works of Western and Turkish literature. Similarly, it has been pointed out that the discursive styles of different

Yeni Türk Edebiyatı, Sayı 18, Ekim 2018, s. 37-56.

* Dr., Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,

(2)

genres are carried to the work by intertextual techniques. The consistency of the thematic structure and the depth of the contents in the poem are usually achieved by pastiche and allusion technique, and it has been understood that in some places, other intertextual techniques are used to provide polyphony in language and style. Keywords: poem, intertextuality, Murathan Mungan, “Kadırga”.

...

Giriş

Murathan Mungan’ın uzun şiirlerinden biri olan “Kadırga”,1 gerek biçemi gerek içeriğiyle me tinlerarası tekniklerin nitelikli örneklerini sunar. Şiirde yapılan göndermeler, Batı ve Doğu edebiyatlarının şiir, efsane ve masal türlerinden izler taşır. Ayrıca eserde peygamber kıssaları, Yunan mitolojisi gibi dinî unsurlara yönelik göndermelerin yanında doğrudan metinlerarası kurama dair kullanımların da dikkat çekici oranda olduğu görülür.

Yapılan bu çalışmada öncelikle teorik çerçeve çizilmiş ardından teori bağlamında örneklerin tespiti ve yorumlanmasına gidilmiştir. İlk bölümde metinlerarasılığın genel işlevi ve eser içerisinde kullanılan tekniklerine yönelik izahlara başvurulmuştur. Diğer bölümlerde ise metinlerarası göndermelerin tür ve içeriğine yönelik tasniflerle örnek-ler incelenmiştir. Sonuç bölümünde ise elde edilen bulgular ve değerlendirmeörnek-lerden hareketle genel kanılara ve çıkarımlara yer verilmiştir.

1. Metinlerarasılık

Metinlerarasılık (intertextualité) en genel anlamıyla, en az iki metnin birbirleriyle olan açık yahut örtük ilişkisinden meydana gelir. Bir diğer ifadeyle her metnin “bir alıntılar mozaiği olarak biçimlendiği, her metnin öteki metinlerin özümsenmesi ve dönüştürülmesi olduğu”2 kabul edilmektedir. Gürsel Aytaç, metinlerarasılığı açıklar-ken, her türden metnin edebî esere dâhil edilebileceğini ve hiçbir metnin dışa kapalı olmadığını belirtir.3 Kubilay Aktulum da bu düşünceye paralel biçimde metinlerara-sılıktaki özün hiçbir metnin bağımsız olamayacağı düşüncesinde saklı olduğunu ifade eder.4 Bu yönüyle gönderme yapılan metnin çeşitli açılardan güncellendiği anlaşılır. Çünkü “metinlerarası özelliklere sahip her eser, kendi bünyesinde diyalektik bir man-tık taşır. Metinlerarasılıktaki diyalektik, bir metnin ilk metnin söylemini yinelemesi,

1 Mungan, Yaz Geçer, s. 53-71.

2 Sim, Postmodern Düşüncenin Eleştirel Sözlüğü, s. 337.

3 Aytaç, Genel Edebiyat Bilimi, s. 351.

(3)

olumlaması, devam ettirmesi ya da olumsuzlaması, [ondan] uzaklaşması; yahut ona yeni öneri getirmesi durumlarını içerir. Ara metnin üst metne göre söyleşimsel veya metinlerarası diyalektik durumsallığı, üst metnin söyleminin ara metince benimsenmesi, reddedilmesi ya da açımlanması oranında gerçekleşir.”5

Genette, metinlerarasılığı iki metin arasındaki ilişkilerden sadece biri olarak değer-lendirir ve iki metin arasındaki münasebetlerin tümüne metinlerarasılık terimi yerine “metinsel-aşkınlık” ya da “metin-ötesi” terimini kullanır. Genette’nin yaptığı tasnife göre metinsel-aşkınlık beş farklı başlıkta gerçekleşir: “metinlerarasılık (intertextualité)”, “ana-metinsellik (hypertextualité)”, “yan-metinsellik (paratextualité)”, “üst-metinsellik (architextualité)” ve “yorumsal üstmetin (métatextualité).”6 Aytaç, Gérard Genette’nin yaptığı tasniften hareketle metinlerarasılığı beş farklı başlıkta değerlendirir. Bunlar: Paratext (metnin bir el yazmasından türetilerek ortaya çıkması), Metatextualite (bir metnin başka bir metni açıklaması), Architextualite (bir metnin belli edebî türlere, metin çeşitleri ya da yazı tarzlarına ait oluşu), Intertextualite (bir metnin başka bir metin içinde alıntı anıştırma, çalıntı biçiminde etki varlığı), Hypertextualite (ikincil bir metnin birincil metinlerle ilişkisinin transformasyon (parodi, travesti) ya da taklit (Persiflage, Pastiche) ile belirlenmesidir.7

Metinlerarası kavramının özellikle 1980’li yıllardan sonra postmodern sanat an-layışının yaygınlaşmaya başladığı dönemden itibaren arttığı, kavrama has tekniklerin edebî eserlerde çokça ve korkusuzca tatbik edildiği görülür. Zira modernist sanat an-layışında metinlerarası kullanımlar pek hoş karşılanmamakta ve eseri özgün olmaktan çıkardığı gerekçesiyle kusur sayılmaktaydı. “Yeni sanat” düşüncesiyle birlikte roman sanatı içerisinde olağan bir uygulamaya dönüşen metinlerarasılık; pastiş, parodi, ironi, kolaj, montaj, alıntı, anıştırma, gülünç dönüştürüm gibi teknikleriyle postmodern sanat anlayışının felsefî temelini oluşturur.

“Kadırga” şiiri içerisinde belirgin olarak pastiş (öykünme), anıştırma, içmetinsellik ve montaj tekniklerinden hareketle metinlerarası kullanımlara başvurulduğu görülür. Metinlerarasılığın bu tekniklerini kısaca açıklamak gerekirse, pastiş ile “iki metin arasında (öykünen ve öykünülen) bir taklit ilişkisi kurulur. Öykünme, bir yazarın dil ve anlatım özellikleri, sözleri taklit edilerek gerçekleşir. Bir yazar bir başka yazarın biçemini kendi biçemiymiş gibi benimseyerek, okurun üzerinde oluşturmak istediği etkiye göre kendi metnine sokarak ya da özgün metnin içeriğini kendi metnine uyar-layarak yeni bir metin ortaya çıkarır. Ancak öykünme yalnızca biçemsel bir taklitle sınırlanmamalı; bir metnin özgün içeriği, izleği de taklit edilebilir.”8 Özetle pastiş, 5 Sakallı, Karşılaştırmalı Yazınbilim ve Yazınlararasılık / Sanatlararasılık Üzerine, s. 163.

6 Aktulum, age., s. 83.

7 Aytaç, age., s. 210.

(4)

biçemin taklidine dayalı olarak yeni eserin çok sesli özellik taşımasını sağlar. Ayrıca yer yer ortak tematik kullanımların da pastiş tekniğinin imkânları dâhilinde olduğu söylenebilir.

Anıştırma tekniği temelde sezgiye ve hatırlamaya dayanır. “Açık seçik gönder-mede bulunmadan bir kişi ya da nesne konusunda düşünmeyi uyarma biçimi olan anıştırmada söylenmesi gereken şey, açıkça, doğrudan belirtmek yerine yalnızca telkin edilir.”9 Genellikle çağrışım yoluyla tespit edilen göndermeler, çoklukla atıf yapılan metnin temel özelliklerini veya temalarını hedef alır.

Montaj, “genellikle yazarın kendi kültürel birikimini, anlamsal bir katkı kaynağı niteliğinde devreye sokarak eserde kültürel, düşünsel bağlamda çok katmanlılık yarat-mak, işlenen, irdelenen sorunsalla ilgili bir pekiştirme yapmak niyetiyle uygulanan bir tekniktir. Montaj, form itibarıyla genellikle doğrudan alıntı hâlinde gerçekleştirilir.”10 Montaj, “kolajdan farklı olarak gazete haberleri, sözler, şiirler, mektuplar, resimler vs. belirli parçaların özgün esere yapıştırılması/eklemlenmesi esasına dayanır.”11 Mon-taja yakın duran içmetinsellik ise “bir yazarın önceden yazdığı metinleri yine kendi yazdığı yeni yapıtlarda yinelemesi işlemidir.”12 Kurguya etkisi göz önüne alındığında içmetinsel kullanımlara üstkurmaca tekniğinin uygulandığı postmodern anlatılarda daha çok rastlanır.

Söylem tarzı masala yakın duran şiir, içeriğinde birçok eserden izler taşır. Te-matik manada aşk, ölüm, özlem ve arzunun öne çıktığı şiirde biçim yönünden düzen kaygısı güdülmemiştir. Mitoloji, dinî unsurlar, Doğu ve Batı edebiyatı gibi geniş bir perspektiften bakılarak ütopik mekânlar ve kusursuz aşkın anlatıldığı eser, metinle-rarası göndermelerle tematik açıdan zenginleştirilerek söylemde zenginliği aramıştır. Ütopya, fantastik, efsane, masal ve içmetinsel kullanımlarla çeşitlenen içerik, türler yönünden çokluk göstermesinin yanında üslup yönünden dağınıklık göstermemiştir.

“Kadırga” şiirinin günümüz sanat anlayışındaki hâkim postmodern eğilime de kimi yönleriyle uyuştuğu görülür. Şiirdeki metinlerarası kullanımlarla karmaşıklaşan içerik ve anlam, şiirin idrak ve tahlilinde postmodern sanat anlayışının gerektirdiği edebî/bilinçli okur tipini yaratmada etkili olur. Okur, yapılan göndermelerle karşılaşınca ek okumalara ihtiyaç duyacak ve böylelikle okurun etkin olarak metne dâhil edilmesi sağlanacaktır. Bu yönüyle postmodern sanat anlayışının başat ögelerinden olan okurun merkezi konuma taşınması ve aktif hâle gelmesi hususu gerçekleşmiş olacaktır.

9 Aktulum, age., s. 109.

10 Sazyek,“Kolaj ve Romandaki Yeri”, s. 95.

11 Eliuz, Oyunda Oyun Postmodern Roman, s. 142.

(5)

2. Batı Edebiyatına Yönelik Metinlerarası Kullanımlar

Murathan Mungan’ın, “Kadırga” şiirinde Batı edebiyatının farklı türlerinden izler görülür. Özellikle şiir, efsane ve roman türüne yapılan göndermelerin varlığı ilk etapta dikkati çeker. “Kadırga”13 şiirinde öncelikle kullanılan söylem tarzının kimi başka eserlerle benzerliği dikkat çekmektedir. Bunlardan en belirgini ve göze çarpanı şiirin hemen başında Edgar Allen Poe’nun “Annabel Lee” şiirine yapılan göndermedir. Mungan, Poe’nun şiirinden hem içerik yönüyle hem de söylem bakımından istifade eder. Söylem olarak her iki şiir de aynı şekilde başlar; muhteva yönüyle de benzer şekilde devam eder:

Annabel Lee

“Senelerce, senelerce evveldi; Bir deniz ülkesinde

(...)

O çocuk ben çocuk, memleketimiz O deniz ülkesiydi”14

“Senelerce, senelerce evveldi; Bir deniz ülkesinde... (...)

Senelerce senelerce evveldi;

Biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık (...)

dışı korsan, içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık” (s. 53).

Her iki şiirin aynı şekilde başlayıp benzer bir üslupla devam etmesi montaj tekniğini örnekler. Şöyle ki “Annabel Lee”deki ilk iki mısranın hiç değiştirilmeden “Kadırga” şiirine taşınması, şahıs ve olayların benzerliği montaj tekniğinin imkânları dâhilinde açıklanabilir.14

Şiirdeki benzerliğin sadece şahıs veya söylem ile sınırlı olmadığı şiir ilerledikçe ortaya çıkar. Her iki eserde kullanılan mekânların büyük oranda aynılığı da dikkat çekicidir. Benzer şekilde ütopik mekânlardaki fantastik unsurların benzerliği “Kadır-ga” ile “Annabel Lee” şiiri arasındaki yakınlığı gösteren bir diğer noktadır. “Annabel Lee”deki deniz ülkesi, ana mekân olarak geçerken bu deniz ülkesindeki cinler ve meleklerin mevcudiyeti burayı ütopik ve hatta fantastik bir boyuta taşır:

Biz daha bahtiyardık meleklerden Onlar kıskandı bizi,

–Evet!– bu yüzden (şahidimdir herkes Ve o deniz ülkesi)

Bir gece bulutun rüzgârından Üşüdü gitti Annabel Lee. Sevdadan yana, kim olursa olsun,

13 “Kadırga” şiirinden yapılacak alıntılarda sadece sayfa numarasına yer verilecektir. 14 Poe, “Annabel Lee”, s. 315.

(6)

Yaşça başça ileri Geçemezlerdi bizi;

Ne yedi kat göklerdeki melekler, Ne deniz dibi cinleri,

Hiçbiri ayıramaz beni senden Güzelim Annabel Lee.15

“Kadırga” şiirinde de ana mekân olarak aynı deniz ülkesinden bahsedilirken yine Poe’nun şiirinde olduğu gibi bu mekânda da fantastik unsurların varlığına rastlanır:

Biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık (s. 53) (...)

dışı korsan, içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık (s. 53) (...)

kapkara hayalet gemileri geçerdi geçmişten gelen

sessizliğin yarattığı sis içinde kapkara hayalet gemileri geçerdi gözlerimizin önünde gecenin içinden (s. 58) (...)

bir ejderha uyuyor ay ışığında ay ışığında uyuyoruz ilk defa kendiliğinden yolunu bulan hayvanlar gibi

ateş, hava, su, toprak ve aşk birbirimize çıkıyor her defasında kendiliğinden yolunu bulan birbirimizin kollarındaki ejderha (s. 63).

İçerik ve üslup benzerliği ile iki şiir arasında pastiş tekniğine uygun bir kullanım örneklenmiş olur. Zira Mungan, Poe’nun şiirinden istifade ederken kendi şiirinin tematik yönünü ve muhtevasını genişletmiştir. Ütopik mekân, şahıslar ve fantastik unsurlar “Annabel Lee”ye benzer şekilde işlenerek “Kadırga” şiirinin biçim ve biçe-minde etkili olmuştur.

Mungan ütopik mekân olarak deniz ülkesini şiirindeki ana mekân olarak ele alırken Poe’nun kullanımından bir hatta birkaç adım daha öteye taşıyarak metne yerleştirir. 15 Poe, “Annabel Lee”, s. 315, 317.

(7)

Poe’nun şiirinde Atlantis şehri olduğu düşünülen deniz ülkesi, “Kadırga”da doğru-dan dile getirilerek okuru, Atlantis efsanesine yönlendirir. Şiirin başında deniz ülkesi adıyla bahsedilen mekân, şiir ilerledikçe deşifre olur ve buranın Atlantis olduğu şair tarafından açıkça dile getirilir:

Biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık uzak denizler, uzak yakınlıklar içinde bir Kadırgada iki korsan

tarih, yarın, ütopya dolu sandıklar arasında birbirimizi yaralarından tanıdık (s. 53). (...)

biliyorduk geldiğimiz yer Atlantis o yitik ütopya

gittiğimiz yer de ora (s. 54). (...)

gideceğimiz yer Atlantis o ütopya sıla (s. 58).

Şiir boyunca Atlantis efsanesine yönelik göndermeler dikkat çekici orandadır. Aşkın kusursuzluğu vurgusunda, ütopik ve efsaneye dayanan Atlantis’in seçimi isabet-li görünmektedir. Eserdeki masalsı anlatım tarzı ve tematik yapının etkileyiciisabet-liği için Atlantis efsanesine yapılan göndermeler yerinde ve aslına uygun şekilde kullanılmıştır. Atlantis’e yönelik birçok farklı teori ve hikâye olsa da çoğunun ortak noktada buluştuğu hususlar bulunmaktadır. Bunlar Atlantis’in gelişmiş bir uygarlık olduğu, âşıkların mutlu bir hayat sürdüğü, tanrılar tarafından yaratılıp yine onlar tarafından yok edildiği ve yeri hususunda net bir bilgiye sahip olunmadığı gibi. Bunlar dışında Atlantis medeniyetine ait birçok farklı uyarlamalara da rastlanır. Platon’un “Atlantis” hikâyesi16 bunlar içinde en

16 Hikâyeye göre, “uzun zaman önce, soylu ve güçlü bir ırkın yaşadığı bir ada vardı. Bu güzel yer, bir

ölümlü kadın olan Cleito’ya âşık olan Deniz Tanrısı Poseidon’un alanıydı. Posedion, bu kadın için adanın ortasına muhteşem bir saray yaptı. Bu diyarın halkı, aynı zamanda bir ticaret ve alım satım merkezi olan bu adanın zengin doğal kaynakları sayesinde büyük varlığa sahipti. Hükümdarlar yal-nızca kendi halkına değil, Akdeniz, Avrupa ve Kuzey Afrika halklarına da hükmediyordu. Kuşaklar boyunca ada(lar)ın halkı, soylu ve bencil olmayan bir hayat sürdü. Bakır ve diğer değerli madenleri kullanma yetenekleriyle geliştiler. Ancak yavaş yavaş, servet tutkusu ve açgözlülük ile yozlaşarak değiştiler. Güçlü donanmalarını, Yunanistan’ı ve Mısır’ı istila etmek için kullanmaya karar verdiler. Zeus ahlaksızlıklarını fark etti. Onlara devasa bir dalga gönderdi. Bu, sonsuza kadar bir çamur de-nizinde yok olan Atlantis’i sular altına gömdü. Yunanistan kurtarılmıştı. Bu Platon tarafından MÖ 360’ta Timaios ve Kritias diyaloglarından anlatılan hikâyenin kısa bir özetidir.” Bk. Menzies, Kayıp İmparatorluk Atlantis, s. 321.

(8)

bilinenlerdendir. Platon, “Atlantis” hikâyesini Kritias’ın ağzından kısaca şöyle aktarır:

Dinle o zaman Sokrates, bu garip ama tamamen gerçek olan hikâyeyi; tıpkı Solon’un... bir zamanlar anlattığı gibi.

Bu Kritias’tır, yani muazzam bir doğa tarafından vurulan kayıp bir cennet bahçesi ile ilgili bir hikâyeyi anlatan yalnız bir sestir. Bu güzel Ada, uygarlığın beşiğiydi, fakat halkının kibri ve kendini beğenmişliği nedeniyle tanrılar tarafından yok edilmişti.17

“Kadırga” şiirinde Atlantis’in deniz altında kayıp bir imparatorluk olduğu, zama-nında mutlu ve medenî bir yaşam tarzının mevcudiyeti ve elbette hissedilen ve yaşanan aşkın tezahürlerini Atlantis efsanesine uygun biçimde aktarıldığı görülür:

Aşk giz tutmuş tuğra Aşk 1988

Bir yıldır yoldayız Aşkımız sağlam sularda Aşk 1988

gideceğimiz yer Atlantis o ütopya sıla

ayrılsak bile biliyoruz başka bir anlamda senelerce, senelerce sonra

sağlam, ödeşmiş, mutlu âşıklar için bir randevudur

aynı yolculukta Kadırga (s. 56).

daldığımız solgun gravürden birbirimize baktığımızda diriliyordu deniz diplerinde boğulmuş beyaz kentlerden geçilen yolculuk

aynı takım yıldızların altında

dünyaya gelen aşkların benzerliği gibi başka çağları haber verir kimi denizler yoksa nerden çıkardı bu rüzgâr

bu zeytin dalları, baş döndüren şarabın kokusu ağzımızdaki bu hurma tadı

ipeğine uzandığım bu amber nerden (s. 57).

Alıntılanan kısımlar içerisinde Atlantis efsanesine yönelik açık veya örtük şekilde gönderme yapıldığı görülür. Mutlu âşıklar için her durumda gidilecek yerin Atlantis olması, mutluluk ve hazzı çağrıştıran “boğulmuş beyaz kentler, zeytin dalları, amber kokusu, şarap ve hurma tadı” gibi ifadelerin tercihi yine Atlantis’in arzulanan yönlerine işaret etmesi yönüyle anlamlıdır. Alıntıda dikkat çeken bir diğer husus yaşama tekrar dönüştür. Metinlerarasılıkla daha önce yazılmış ve işlevini tamamlamış bir metnin yeni bir metinde tekrar ele alınarak hayat bulması ile şiirde geçen aşkların sonraki bir yaşamda birlikte ve benzer olması özdeşleşir. Aşkların benzerliği ve sonraki yaşam için sözleşilmesi reenkarnasyona18 yönelik bir gönderme gibi okunabilir.

17 Menzies, age., s. 321.

18 Carl Gustav Jung’un psikanalitik anlayışına göre reenkarnasyon yeniden doğuş biçimlerindendir.

“Reenkarnasyonda insanın kişiliği ve anıları korunur, dolayısıyla, insan vücut bulduğunda ya da doğ-duğunda, daha önceki yaşamlarını, bunların kendi yaşamları olduğunu, yani eski yaşamlardaki Ben bilincinin mevcut yaşamdakiyle aynı olduğunu anımsama potansiyeline sahiptir. Genellikle reenkar-nasyonun anlamı, insan bedenlerinde yeniden doğuştur. Jung, Dört Arketip, s. 47.

(9)

Şiir içerisinde Atlantis efsanesine yönelik yapılan kimi örtük göndermeler ve şiir boyunca hâkim olan atmosfer, şiirle efsane arasındaki metinlerarası ilişkiyi doğrular. Kusursuz aşkın arzulandığı, gerçeğin ötesinde güzelliğin tarifinin arandığı bir evren-de efsaneye başvurulması tematik yapıya ve içeriğe güç katmıştır. Bu yönleriyle ele alındığında Atlantis’e yapılan göndermeleri metinlerarası teknikler içerisinde pastişe örnek olarak göstermek uygundur.

Şiirde gönderme yapılan bir diğer eser Robinson Crusoe’dur. Issız tropikal bir adada mahsur kalma ve sonrasında yaşanılanların anlatıldığı romanı anımsatan söy-lemler “Kadırga”da şu şekilde işlenir:

güz denizini ayıran halatlar yaz denizinden geniş melankolisi ıssız bir adaya düşecek olsan hangi şiirleri alırdın yanına hangi mevsimleri, ikindileri çarşafını değiştir denizin sevgilim tropikal yaprakların, ayın yüzüne düşen perçemlerini kaldır hafızandan bütün lekeleri sil

alışmak çürütür gövdenin derinliğini (s. 60).

Şiir içerisinde geçen “ıssız bir adaya düşecek olsan/ tropikal yapraklar/güz denizi/ yaz denizi” gibi söylemler okurun zihninde Robinson Crusoe romanını canlandırır. Bu yönüyle mevcut uygulamanın metinlerarası tekniklerden anıştırmaya örnek teşkil ettiği söylenebilir.

3. Türk Edebiyatı ve Dinî Kaynaklara Yönelik Metinlerarası Kullanımlar

Murathan Mungan’ın Batı edebiyatı dışında, şiirine kaynaklık eden diğer eserlerin Türk edebiyatından ve dinî değerlerden oluştuğu görülür. Özellikle modern Türk şiirinin öncü isimleri olan Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in eserlerine yapılan göndermelerle şiirin Türk edebiyatıyla olan metinlerarası bağı çözülür. Edebî yönü yanında kutsal metin ve dinî inançlara yapılan göndermeler de yine metinlerarasılık bağlamında ele alınabilecek şekilde şiirde işlenir. Çoğu İslâmî değerlere uygun biçimde ele alınan dinî göndermeler, genel manada özlerinden uzaklaşılmadan şiire taşınır.

(10)

Eserin başında mekânın gerçek ötesi bir konumda olması ve yaşanan ve arzulanan aşkın kusursuzluğu Atlantis üzerinden işlenirken, şiirin sonunda bu ütopik mekân ve aşkın işleniş biçimi yönünü Türk edebiyatına çevirir. Eserin sonunda, kusursuz ve gerçek ötesi olan mekân, Atlantis’ten Haşim’in “O Belde”sine dönüşür.19 Zira Haşim’in kimi eserinde, tasarladığı Batı imajına ve ütopya-gerçeklik çatışmasının yansımalarına rast-lamak mümkündür. Şöyle ki “Ahmet Hâşim’in Batı’ya yönelik övgülerinin arkasında Doğu’ya yönelik eleştiriyi görmemek imkânsızdır. O, belki de Batı’ya seyahat edip bunu yazıya döken her Türk aydını gibi, Batı’yı bir model olarak sunar. Bu bakımdan Ahmet Hâşim’in sunduğu Batı imajı, onun zihnindeki Doğu hayalidir denebilir; o, Batı’nın ‘şimdi’sinde Doğu’nun ‘gelecek’ini görmek ister. Bu tarafıyla Ahmet Hâşim, gerçeği yansıtmaktan ziyade hayal kurmaktadır; onun eserindeki izlenim ve fikirler de gerçeklikle hayalin bir sentezidir.”20 Söz konusu sentezin çoğu kez ütopik bir hâl alarak eserlerde yer aldığı görülür. Ahmet Haşim’in şiir dünyasının kapısından geçe-bilmek için ütopya anahtar işlevi taşır. Nitekim “istek ve tasarım dünyası şeklindeki ütopyaların şairin mizacı ve mensubu bulunduğu edebî hareketle çok yakın ilişkisi bulunmaktadır”.21

“O Belde”, ütopyanın kurallarına uygun biçimde şairin zihninde kurgulanan, var-lığın fiziksel anlamda erişemeyeceği ruhsal bir kaçış sığınağının şiiridir. “O Belde”nin kurgulanış biçiminde dikkat çeken nokta olan ve olması gerekenin ya da idealize edilen ütopyanın bir arada sunumudur. Bir sevgili tasviri ile başlayan şiir olanın ve şimdinin bunaltıcı havası ile devam eder.”22

Mungan, Haşim’in “O Belde”sine yaptığı göndermede birkaç ufak değişiklikle “O Belde”nin bazı dizelerini kendi şiirine taşır. “O Belde”nin “Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz”,23 “Bildiğim, sen ve ben ve mâi deniz / Ve bu akşam ki eyliyor tehzîz”24 dizeleri “Kadırga”da şöyle geçer: “ne sen, ne ben, ne şu mai deniz / ne de melâli anlamayan diğerleri / senelerce, senelerce evveldi / senelerce senelerce evvel bir sonraki” (s. 71).

Burada dikkati çeken iki nokta vardır: Bunlardan ilki mekânın şekil değiştirmesi, ikincisi ise söylem ve üslubun Doğulu ve daha hissi bir yapıya bürünmesidir. Gönder-menin şiirin sonunda kullanılması, vurgunun ve ifadenin önemini yansıtması açısından dikkate değerdir. Her iki husus dikkate alındığında, üslup ve tematik yapıya yönelik

19 Ahmet Haşim, Bütün Şiirleri, s. 153-155.

20 Oğuz, “Ahmet Hâşim’in Frankfurt Seyahatnamesi’nde Batı İmajı”, s. 941.

21 Özcan, “Tevfik Fikret ve Ahmet Haşim Şiirine Metinlerarası Bir Yaklaşım”, s. 399.

22 Kanter, “Tevfik Fikret ve Ahmet Haşim’in Şiirlerinde Ütopya”, s. 968.

23 Ahmet Haşim, age., s. 153. 24 age., s. 155.

(11)

etkisi bakımından Haşim’e yapılan gönderme pastiş tekniğini örnekler çıkarımında bulunmak yanlış olmayacaktır.

Ahmet Haşim dışında Mungan’ın eserlerinden istifade ettiği bir diğer şair Yahya Kemal Beyatlı’dır. Beyatlı, şiirlerinde sıklıkla kullandığı ölüm, göç, deniz, gece gibi imajlarla, kendinden sonra gelen şairlere kaynaklık etmiştir. Şairin kullandığı imajları yer yer masalsı bir üslup ve metafizik ögelerle desteklemesi ise söylem ve içeriğin zenginliğini sağlamıştır. Nitekim “Yahya Kemâl’in şiirlerinde en çok göze çarpan noktalardan biri de, şairin sık sık denizden bahsetmesi, deniz hayalini mısralarında canlandırmasıdır. ‘Açık Deniz’, ‘Deniz Türküsü’, ‘Sessiz Gemi’ gibi bazı şiirlerinde deniz ve denizle alâkalı pek çok mısraya rastlanır. Yahya Kemâl denizi ‘bin başlı ejder’e benzetir. Masal unsuru olan ejder; ortama zarar ve korku vermesiyle tanınır. Şair dalgalarıyla ürküntü veren denizi, ejderhaya benzetmesiyle gerçekleri masal unsurlarıyla birleştirip büyülü bir ortam oluşturarak şiirine kaynak oluşturur.”25 Mu-rathan Mungan “Kadırga” şiirinde belirgin olarak “Deniz Türküsü” ve “Sessiz Gemi” eserlerine yönelik göndermelerde bulunmuştur.

“Deniz Türküsü” ve “Kadırga”da kullanılan imajların benzer olması tematik ya-kınlığı ortaya çıkarttığı gibi, mevcut dil kullanımlarının yaya-kınlığı da eserler arasındaki ilişkinin bir diğer göstergesidir:

Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli! Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli. Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça, Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık Başka bir çerçevedir, git gide dünyâ artık. Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ; Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ... Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla.

Lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır; Hilkatin gördüğü rü’yâ biter, etrâf ağarır. Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri Tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri... Mûsıkîsiyle bir âlem kesilir çalkantı; Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı.

Biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık uzak denizler, uzak yakınlıklar içinde bir Kadırgada iki korsan

tarih, yarın, ütopya dolu sandıklar arasında birbirimizi yaralarından tanıdık (s. 53) (...)

geleceği seçmeye çalışıyordu kısılmış gözlerimiz

adasız denizlerin ufkunda (s. 55) (...)

Bir ejderha uyuyor ayışığında (...) Birbirimizin kollarındaki ejderha (s. 63) (...)

gecenin bütün burçları inmişti sahile

ürperen kumların üzerinde

(12)

Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye, Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın: “Yol nereye?” Ayılıp neş’eni yükseltici sarhoşluktan,

Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan Duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu, Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu. Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız, Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız, Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!... İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.26

hiç görmedikleri bir sabah gibi bakıyorlardı yüzümüze gecenin göğsümüzde unuttuğu bir avuç ay ışığı

senin göğsünde bıraktığım en derin uykumdu orada kaldım orada kaldı (s. 64) (...)

rüyamızı emanet etmedik hiç uyumadık sığda

ölümün uykusuna güvenir gibi bırakırdık kendimizi

birbirimizin düşlerinin yastığına (s. 68) (...)

aşk bitmiyor bitmeden tükenmemiş deniziyle

masalına dönüyor Kadırga (s. 69)

Farklı bir âlemin varlığı, gece, göç, yelkenli, uyku, hayal, rüya, mavi, deniz, masal, ilahî (kusursuz) olana ulaşma isteği ve üslup yakınlığı, iki şiirin ortak noktaları olarak görülür. Söz konusu ortaklıklar biçem ve izlekte benzerlikler ortaya çıkarır. Bu açıdan bakıldığında Mungan’ın metinlerarası tekniklerden pastişe başvurarak Yahya Kemal’in eserinden istifade ettiği söylenebilir.26

Eserde pastiş dışında anıştırma tekniği ile metinlerarası göndermelerin de sıkça kullanıldığı görülür. Bunlardan ilki Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi”27 şiirine yöneliktir. “Kadırga”da yer alan hayalet gemilere yönelik birçok ifade, “Sessiz Gemi” şiirindeki gemi imajıyla çeşitli yönleriyle örtüşür. “Sessiz Gemi”de ölüm, yalnızlık, yolculuk temini işaret eden gemi imajı, “Kadırga”da da benzer şekilde yalnızlığı, yolculuğu ve arzuyu işaret ederek iki eser arasında metinlerarası bir ilişki ortaya çıkar. Sessiz ve hayalet kelimelerinin çağrışımsal yönleriyle birbirlerine yakın durmaları iki eser arasındaki iliş-kiyi doğrular yöndedir. Aradaki farklılık ise gemi imajının nitelendirilme biçimindedir. Kemal’in şiirinde gemi, sessiz sıfatıyla nitelenirken, “Kadırga”da hayaletle nitelenmiştir. “Kadırga” şiirinde ilgili kısımlar şu şekildedir: “(n)e zaman sussak / aramızdan geçerdi hayalet gemileri”, “aynı pencerenin derinleştirdiği gecede / gemilerin ıslığını dinlerdik”, “kapkara hayalet gemileri geçerdi / geçmişten gelen / sessizliğin yarattığı sis içinde / kapkara hayalet gemileri”, “hayalet gemileri geçerdi / uykularımızın içinden” (s. 58). Alıntılanan kısımlarda gemilerin hem nitelenme biçimi hem de tematik yönden şiir

içe-26 Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, s. 90-91.

(13)

risindeki etkisi göz önüne alındığında, okuma esnasında okuyucunun zihninde “Sessiz Gemi”ye yönelik bir izlenim ortaya çıkarır. İki eserin çağrışıma dayalı bir ilişki ile bir-birine yakın durması, metinlerarası teknikler içerisinden anıştırmayı örnekler diyebiliriz. Şiirde anıştırma tekniğiyle yapılan bir diğer gönderme Âdem ile Havva inancı üzerinedir. Dinî kabullerde ilk insanlar olduğuna inanılan Âdem ile Havva açık bir şekilde şiire taşınmazlar. Çıplaklık ve aşkın kullanımı okurun zihninde ilk insanlar olduğuna inanılan Âdem ile Havva’ya yönelik bir çağrışım uyandırır. Şiirde geçen “meyve” ifadesi de inançtaki yasak meyveyi çağrıştırarak yapılan metinlerarası kul-lanımı doğrular. Ayrıca şiirdeki aşkın ilahî ögelerle desteklenmesi (melek, cin vs.) Âdem ile Havva hususuna yapılan bir gönderme gibidir. Parça parça ele alındığında birbirinden bağımsız görünen bu kullanımlar, çağrışım yoluyla değerlendirildiğinde Âdem ile Havva inancının içeriğine uygunluk gösterir. Bu yönleriyle çıplaklık, kusur-suz aşk, meyve, ilahî ve metafizik unsurlar sezgi yoluyla okurun zihninde canlanan Âdem ile Havva inancı, metinlerarası bir kullanım olarak okunabilir ve işlevi yönüyle anıştırma tekniğine uygun bir örnek teşkil eder.

Âdem ile Havva dışında anıştırma tekniği çerçevesinde Nuh Peygamber’e yönelik dinî bir göndermenin varlığından da söz edilebilir. Gerek hikâyeleşen biçimi gerekse de kutsal kitaplardaki anlatılışına benzer biçimde Nuh Peygamber’in yaşadıklarıyla şiirde örtüşen yerler bulunur. Şiir içerisinde geçen “kadırga, fırtına, yok oluş, sular altında kalan, yok olan bir millet/medeniyet ve zeytin dalı” okurun zihninde Nuh Peygamber’in gemisi ve tufan sonrası yok oluş ve yeniden dizayn ediliş inancını can-landırır. Bu yönüyle ele alındığında dinî inanca ait unsurların metinlerarası bir teknik olarak anıştırma aracılığıyla eserde işlendiği söylenebilir.

“Kadırga”daki bir başka anıştırma örneği ise Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i asasıyla ikiye ayırdığı kıssa ile ilişkilidir. Şiirde geçen “savat gece / çakıllarda şarkısı / ay ışı-ğıyla ayrılır denizin ipeği ikiye / yalınlığın vurgununda çözülen derinlik / gövdenin uykulu tarihi” (s. 61) dizelerindeki denizin ikiye ayrılması söylemi, okurun zihninde belirtilen kıssayı çağrıştırır. Bu yönüyle eserdeki ifadeyle inançtaki söylemin yakınlığı, şiirde metinlerarası tekniklerden anıştırma örneği olarak okunabilir.

Şiir içerisinde İslâmi inançta var olan Allah’ın doksan dokuz adına yönelik yapılan göndermelere de rastlanır. “sen gittin / ama doksan dokuz adın kaldı kalbimde” (s. 66) (...) “aşk bitmiyor bitmeden / denizi tükenmemiş Kadırga / bir çifte vav yokuşundan aşağı/doksan dokuz adımın / en güzeli sevgilim / yeniden bulmanın suları / denizi ge-çenlerin adımlarından sonra” (s. 69). Şiirin ana temalarından olan aşkın kusursuzluğu, Allah’ın doksan dokuz adıyla ilişkilendirilerek desteklenmiştir. Allah’ın kusursuzluğu ile aşkın kusursuzluğu arasında “doksan dokuz ve çifte vav” söylemeleri aracılığıyla bağ kurulduğu görülür. Tematik yapıya etkisi ve üsluba katkısı bakımından söz konusu kullanımın, pastiş tekniğini örneklediği rahatlıkla söylenebilir.

(14)

“Kadırga” şiirinde içmetinsel bir kullanım mevcuttur. Yazarın kendisine ait bir başka esere yönelik gönderme yapması şeklinde gerçekleşen içmetinsel kullanım, “Yalnız Bir Opera” şiiri ile “Kadırga” şiirleri arasında örneklenir. “Yalnız Bir Opera”da sıkça geçen “gittin” ifadesi “Kadırga”ya bazen değiştirilmeden bazen de “sen yoktun” şeklinde taşınır. İki eser arasındaki bağ tematik olarak birbirini desteklemektedir. Gerek eserlerin yazılış tarihleri gerek kitap içerisinde birbirlerinin peşi sıra verilişi gerekse de muhtevanın benzerliği iki şiir arasındaki ilişkiyi doğrular yöndedir. “Yalnız Bir Opera” şiirinde yaşanan aşkın kusursuzluğu ve yaz mevsimi ardından terk edilme tema ve içerik yönünden şiirde önemli yer tutar. Ayrılık sonucu anlatıcının içindeki ruh hâli sıklıkla tekrar edilen “gittin” söylemi ile vurgulanır:

Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim (...) Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,

Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. Başlangıçta doğruydu belki.

Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren, Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.

Ve hala bilmiyordun sevgilim

Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi

Terk ettin.

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,

Senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgâr gibi geçmişti Mayıs. (...)

Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. (...) Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri. (...) Gittin. Simdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. (...) Dönüp ardıma bakıyorum

Yoksun sen.28

“Yalnız Bir Opera”da terk eden ve giden sevgili, “Kadırga”da yokluğuyla hisset-tirir kendisini. Muhtevadaki kusursuz aşkın baştan sona vurgulanması da yine iki şiir arasındaki metinlerarası ilişkiyi gösterir:28

sen yoktun bu aşk başladığında

Senelerce, senelerce evveldi; sen yoktun

ben de yoktum

bu aşk başladığında (s. 54) (...)

şimdi iki ayrı yaz kaldı bize

birlikte geçirdiğimiz o büyük yazdan (s. 65) (...)

(...) sen yoksun ben de yokum

kutuplar kadar yalnızız ikimiz de rüyamızı emanet etmedik hiç uyumadık sığda

ölümün uykusuna güvenir gibi bırakırdık kendimizi

birbirimizin düşlerinin yastığına aşktı bu, beraberlikti

(15)

sen gittin

buluştuğumuz körfezler şimdi başka denizlerin çekiminde sen gittin

ama doksan dokuz adın kaldı kalbimde ne kadar gitsen de uzağa

vücudumda dolaşıyor zincirin kurduğun bütün tuzakları tapınak bildim (s. 66-67)

yol arkadaşlığıydı

ve daha binlerce kelimeler (s. 68).

İki eserin yazılış tarihi arasındaki bağ, tematik benzerlik, aşkın mükemmelliği, sevilen kişinin gidişi ve “gittin, yoktun” ifadelerinin aynen tekrar edilmesi şiirler arasındaki metinlerarası ilişkiyi doğrular. Her iki eserin yazarının Murathan Mungan olması, söz konusu kullanımı metinlerarası tekniklerden içmetinselliğe uygun bir örneğe dönüştürür.

Şiirin çeşitli yerlerinde tekrar eden varlık-yokluk sorgulaması çoğu zaman sevilen kişi üzerinden dile getirilse de esasında aslolanın kişiler değil aşk olduğu vurgulanır. Aşkın tüm kusursuzluğuna rağmen şiir boyunca insanın noksan yönleri, çaresizlik-leri hissedilir. Diğer dinî göndermelerle bir arada ele alındığında aşkın ilahî varlıkla özdeşleştirilerek işlendiğini düşündürür.

sen yoktun bu aşk başladığında

Senelerce, senelerce evveldi; sen yoktun

ben de yoktum bu aşk başladığında bizi yola çıkaran ne varsa yol üzerindedir,

öyledir sanıyorduk

geleceği seçmeye çalışıyordu kısılmış gözlerimiz adasız denizlerin ufkunda

Bilge ve hırsız. Çocuk ve katil. Ölüm ve oğul oluyorduk. Denizler, meydanlar, kavgalar ortasında fırtına bilgisi yoklarken

çözülmemiş zamanların altın bilmecelerini bir daha hiç çıkamadık daldığımız karanlıktan kara ruhların büyük bayramlarından sonra (s. 54-55).

Somut olarak kişilerin yokluğuna rağmen aşkın var olması, Allah’ın yaratan sıfatıyla her şeyden ve herkesten önce var olduğu düşüncesini destekler. Bu açıdan

(16)

bakıldığında şiirdeki kullanım Kuran-ı Kerim’de yer alan A’raf suresi 172 ve 173. ayetlerinin tefsirinde geçen “Kâlû Belâ ve Bezm-i elest”29 inancıyla örtüşür. Bu bağ-lamda şiirdeki aşkın kusursuzluğu ve ilahî boyutuyla varlığı şiirdeki seven ile sevilenin henüz olmayışı, eser ve adı geçen inançla bir bağ olabileceğini düşündürür. Kısaca belirli söylemler ve çağrışım aracılığıyla adı geçen inanç biçimlerini anımsatması, metinlerarası tekniklerden anıştırmaya örnek teşkil eder.

“Kadırga”da montaj tekniğine bir başka örnek ise türkü türüne yönelik kullanımla gerçekleştirilmiştir. “Yaz Gelirse Sarı Çiğdem Uyanır”30 türküsünün bir kısmı neredeyse aynı şekilde metne taşınır:

Yaz Gelirse Sarı Çiğdem Uyanır (Oy) Mor Menevşe Pembe Güle Dayanır (Oy) Aman Aman Sürmelim Oy

Meyve Bile Dallarına Güvenir (Oy) Meyve Dalı Kadar Hükmüm Yoğumuş (Oy)

Aman Aman Sürmelim Oy31

bir türkü

Meyve bile dalına güvenir

Meyve kadar hükmüm yoğ imiş (s. 70)

“Kadırga” şiirindeki “Meyve bile dalına güvenir / Meyve kadar hükmüm yoğ imiş” (s. 70) ifadeleri kaynak metin olarak yazarın istifade ettiği türküdeki şekline çok yakındır. Sadece “dalı” kelimesi ve “-lar” eki şair tarafından kullanılmamıştır. İki eser arasındaki benzerlik üslup ve muhtevaya etkisi bakımından yorumlandığında metinlerarasılığın montaj tekniğini örnekler.31

“Kadırga”da montaj tekniğine uygun olarak kullanılan bir diğer metinlerarası ilişki Melih Cevdet Anday’ın “Ağulu Mantar” şiirine yapılan göndermedir. “Ağulu Mantar”daki “Denizim ben batık aşklarla dolu”32 ifadesi hiç değiştirilmeden “Kadırga”

29 Eski tefsirlerde geniş yer tutan, çoğu birbirinin tekrarı mahiyetindeki rivayetlere göre Allah Teâlâ

dünyayı yaratmadan önce dünyaya gelecek olan bütün insanların ruhlarını –sonraları âyetin lafzından hareketle “rûz-i elest, bezm-i elest” şeklinde terimleşen– ruhlar âleminde bir araya getirerek onları kendi varlığına tanık kılmış; kendisinin onların rabbi olduğunu yine onlara onaylatmış; bu gerçeği tasdik ettikleri yönünde onlardan söz almış ve böylece kendisi ile dünyaya gelecek bütün kulları arasında bir tür sözleşme akdetmiş; ayrıca bu sözleşme yahut taahhüde onların bizzat kendilerini şahit tutmuş veya bir kısmını diğerleri hakkında tanık göstermiş ya da –bir başka yoruma göre– bizzat kendisinin ve meleklerin bu sözleşmeye şahit olduklarını onlara bildirmiştir. Ayrıntılı bilgi için bk. Kur’an Yolu: Türkçe Meal ve Tefsiri, Cilt II, s. 623-624.

30 “Yaz Gelirse Sarı Çiğdem Uyanır” türküsü Yozgat yöresine ait olup 724 no ile TRT repertuvarına

kayıtlıdır.

31 http://www.turkulerimiz.biz/turku_sozleri-7683-yaz-gelirse-sari-cigdem-uyanir- sozleri.html (S.G.T:

17.05.2018).

(17)

şiirinde de (s. 70) kendine yer bulur. Bir dize de olsa aslına dokunulmadan olduğu gibi bir başka şiire yapılan gönderme tema ve mekâna katkısı bakımından montaj tekniğini örnekler.

Eser içerisinde Nazım Hikmet’in “Mavi Liman” şiirine yönelik metinlerarası bir gönderme bulunur. “Kadırga”da kullanılan “seyir defteri” ifadesi muhteva ve tematik açıdan Hikmet’in şiirini anımsatır:

Mavi Liman

Çok yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir defterini başkası yazsın. Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman. Beni o limana çıkaramazsın...33

hangi denizi seçtiysen o türlü

varlığın kıstırıldığı seyir defteri (s. 60). (...)

kim bilir ne zaman kendini yazmaya başlamış başka şiirlere taşmış

taşırmış içindekileri

seyir defterinin kazalara uğradığı Kadırga yeni dalgalarla yamıyor

yarıldığı denizi (s. 70).

“Mavi Liman” ve “Kadırga”da kullanılan “seyir defteri” ifadesi iki şiir arasında metinlerarası ilişkiyi çağrışımsal boyutla gerçekleştirir. “Kadırga”daki seyir defterine yönelik söylemler Nazım Hikmet’in umutsuz bakışının devamı gibi okunabilir. Bu açıdan bakıldığında anıştırma tekniğine başvurulduğu rahatlıkla söylenebilir.33

Şiirde geçen “Solak defterler” (s. 66) ifadesi de yine metinlerarası bir kullanım olarak okunabilir. Mungan, “Kadırga”da 2016 yılında Solak Defterler adıyla çıkarta-cağı şiir külliyatını muştular gibidir. Yazarın tanıtım bülteninde kullandığı “Pek çok yeni şiirimin yanı sıra, eski tarihli, ama gün ışığına çıkmamış şiirlerimin de yer aldığı, kendi içinde bölümlenmiş bir toplam. Zamana yayılan defterlerin hem kendi içinde hem birbirlerine bağlandıkları yerdeki köprü ayağı... Farklı yıldızların aynı yörüngede döndükleri bir gökada”34 ifadeleri, eserdeki şiirlerin birbiriyle olan bağına bir diğer deyişle metinlerarası ilişkilere vurgu yapar. “Kadırga”da eserin ismine yönelik kulla-nım, bu yönüyle dikkate değerdir.

Eser içerisinde metinlerarasılığın kendisine yönelik ifadelere de rastlanır. Şair, bazen bir masal ya da şiir bazen de bir gravürden hareketle doğrudan yahut dolaylı biçimde metinlerarasılığın varlığına işaret eder:

33 Nâzım Hikmet, Bütün Şiirleri, s. 1617.

(18)

birbirine aktardığım defterlerin hepsinde bu şiir vardı (s. 53).

(...)

yüreğimdeki dövme çok eski bir gravürden buluşurdu sessizliğimiz

okuduğumuz sayfaların derinliğinde (s. 57-58). (...)

tükenmemiş deniziyle

masalına dönüyor Kadırga (s. 69). (...)

kim bilir ne zaman kendini yazmaya başlamış başka şiirlere taşmış

taşırmış içindekileri

seyir defterinin kazalara uğradığı Kadırga yeni dalgalarla yamıyor

yarıldığı denizi

gönderinden ithafına kazıdığı tarihi

gönderme yaptığı başka denizler yarattı kendine kimi zaman başka şiirlerin gövdelerinde

denize açılarak sürdürdü, sürdürüyor kendini (s. 70-71).

Şiirin muhtelif kısımlarındaki bu kullanımlar, okura metinlerarasılığın varlığını tekrar tekrar hatırlatır. Mungan, farklı formlardan hareketle aşkın kusursuzluğuna ulaşmayı amaçlarken kendisini söz konusu kusursuzluğa ulaştıracak olan kadırgayı metinlerarasılıkla vurgulayarak okura sunar.

Yeniyi eskiyle yazma olarak da yorumlayabileceğimiz metinlerarasılık, yazara geniş hareket alanı sunar. Mungan bu bağlamda geçmişe ait birçok inanca, değere ve edebî esere yeniden can vererek ya da onları kısmen değiştirerek şiirini kurar.

Sonuç

“Kadırga” günümüz Türk şiiri içerisinde metinlerarası tekniklerin başarıyla kulla-nıldığı eserlerdendir. Metinlerarasılığın değişik teknikleriyle beraber gönderme yapılan eserlerin tür ve içeriğinin farklılığı şiiri içerik ve üslup yönünden zenginleştirmiş, ifade gücünü arttırmıştır. Yerli ve Batılı kültürlere ait unsurlarla harmanlanan şiir, yanı sıra farklı edebî formlara ait kullanımlarla lirik ve epik bir söylem tarzına ve çoğu yerde bu söylemleri tümleyen fantastik bir karaktere sahiptir.

(19)

Tematik yönüyle aşkın mükemmelliğinin ele alındığı şiirde çoğunlukla pastiş, anıştırma, kolaj ve montaj teknikleriyle söylemin desteklendiği ve muhtevanın zen-ginleştiği görülür. Dinî ve milli kültüre özgü söylemlerin şiirde sıkça vurgulanması okurda içeriğe yönelik bir aşinalık oluştururken Batı kültürü ve edebiyatlarına yapılan göndermeler esere evrensellik katmıştır. Bu yönleriyle çok sesli ve katmanlı bir yapıya bürünen şiir, okurda ek okumalar ihtiyacı doğurarak postmodern edebiyat anlayışının hedeflediği edebî/bilinçli okur tipinin ortaya çıkmasına yardımcı olduğu söylenebilir.

Son tahlilde denebilir ki “Kadırga” şiiri metinlerarası kullanımlarla çok katmanlı bir düzlemde tasarlanmıştır. Yazar-anlatıcı; farklı dünya, inanç ve duyguların yarattığı çıkmazların çaresini aşkın mükemmelliğinde aramış ve buna ulaşmak için metinlera-rasılığın geniş imkânlarını kullanmıştır.

KAYNAKLAR

Aktulum, Kubilay, Metinlerarası İlişkiler, Ankara: Öteki Yayınevi, 2000. , Metinlerarasılık/Göstergelerarasılık, Ankara: Kanguru Yayınları, 2011. Anday, M. Cevdet, Bütün Şiirleri, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2007. Aytaç, Gürsel, Genel Edebiyat Bilimi, İstanbul: Say Yayınları, 2009.

Bayrak, Özcan, “Yahya Kemal in Şiirinin Kaynakları”, Turkish Studies, S. 4/1, s. 1521-1542, 2009. Beyatlı, Y. Kemal, Kendi Gök Kubbemiz, İstanbul: MEB Yayınları, 1989.

Eliuz, Ülkü, Oyunda Oyun Postmodern Roman, Trabzon: Serander Yayınevi, 2015.

Ahmet Haşim, Bütün Şiirleri, haz. İnci Enginün, Zeynep Kerman, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2005. Nâzım Hikmet, Bütün Şiirleri, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008.

Jung, C. Gustav, Dört Arketip, İstanbul: Metis Yayınları, 2009.

Kanter, Fatih M, “Tevfik Fikret ve Ahmet Haşim’in Şiirlerinde Ütopya”, Turkish Studies, S. 6/3, s. 963-972, Yaz 2011.

Kur’an Yolu: Türkçe Meal ve Tefsiri, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2012.

Menzies, Gavin, Kayıp İmparatorluk Atlantis, çev. Bahar Muratoğlu, İstanbul: Kassandra Yayıncılık, 2013.

Mungan, Murathan, Yaz Geçer, İstanbul: Metis Yayınları, 2017.

Oğuz, Orhan, “Ahmet Hâşim’in Frankfurt Seyahatnamesi’nde Batı İmajı”, Gaziantep

Üniver-sitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 11/3, s. 929-950, 2012.

Özcan, Tarık, “Tevfik Fikret ve Ahmet Haşim Şiirine Metinlerarası Bir Yaklaşım”, Türk

ede-biyatına Açılan Pencere: İnci Enginün Armağanı, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma

Enstitüsü, 2014.

Poe, Edgar Allen, “Annabel Lee”, Tercüme Dergisi Şiir Özel Sayısı, çev. Melih Cevdet Anday, S. 34-36, 19.03.1946.

(20)

Sakallı, Cemal, Karşılaştırmalı Yazınbilim ve Yazınlararasılık/Sanatlararasılık Üzerine, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2012.

Sazyek, Hakan, “Kolaj ve Romandaki Yeri”, Kitap-lık, S. 92, s. 92-99, Mart 2006.

Sim, Stuart, Postmodern Düşüncenin Eleştirel Sözlüğü, çev. Mukadder Erkan ve Ali Utku, Ankara: Babil Yayıncılık, 2006.

http://www.metiskitap.com/catalog/book/6185 (S.G.T: 17.05.2018).

http://www.turkulerimiz.biz/turku_sozleri-7683-yaz-gelirse-sari-cigdem-uyanir-sozleri.html (Erişim: 17.05.2018).

Referanslar

Benzer Belgeler

Araştırmanın amacı, sınıf öğretmen adaylarının bilim, teknoloji, mühendislik ve ma- tematik (BilTeMM) disiplinleri ile ilgili algılarını ürettikleri metaforlar yardımıyla

Gezegenimize çarpan göktaşları ile onlarla bağlan- tıları olan kuyrukluyıldızlar ve küçük gezegenler (as- teroitler) çoğunlukla iki gök cisminin çarpışmasın- dan

1823 den 1891 yılın a kadar süren 78 y ıllık inişli çıkışlı hayatın­ da birçok önemli m evkilere “getirilen A hm et V e fik Paşa iki defa da

Kadirin güzel türkçelerile başucu kitablarım «Aya öfkelenip türlü üzüntülerle kapkaranlık bir gece olduğum, sultana kızıp çırçıp- lak bir fakir haline

Konular el® alınırken taraf lutulmıyacak, daha ziyade yeni vesikalar arz edilerek objek­ tif bir şekilde hareket edilecektir.. Maksat, memleket kültürüne

The authors discussed three distinctive routing strategies for the road transportation of hazardous materials which are; minimize total risk (three types of damage which are

[r]

Büyük insanların prensip olarak sadece 100 üncü ö- lüm yıldönümlerini kutlayan UNESCO, Atatürk için bir is­ tisna yapmış ve 25 inci yıldö­ nümünü,