• Sonuç bulunamadı

Pozitif psikoloji merceğinde Mustafa Kemal Atatürk’ün liderlik niteliklerinin adleryan kuramı açısından değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Pozitif psikoloji merceğinde Mustafa Kemal Atatürk’ün liderlik niteliklerinin adleryan kuramı açısından değerlendirilmesi"

Copied!
29
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Pozitif Psikoloji Merceğinde Mustafa Kemal Atatürk’ün Liderlik

Niteliklerinin Adleryan Kuramı Açısından Değerlendirilmesi

Öcal USTA1

Kübra COŞKUN YİĞİT2 ÖZET

Bu çalışmanın amacı pozitif psikoloji ve liderlik ile Adleryan kuram arasındaki ilişkileri, Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliği üzerinden incelemek ve Adleryan Kuramının liderlik ile ilişkisini inceleyen çalışmalara bir yenisini eklemektir. Önemli bazı çalışmalarda pozitif liderliğe temel olduğuna değinilen Adleryan kuramın, diğer birçok kuramın gerisinde kaldığı görülmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliği ile ilgili oldukça fazla sayıda çalışma olmasına rağmen, konuyu Adleryan kuram ve pozitif psikoloji bağlamında ele alan az sayıda çalışmaya rastlanmaktadır. Diğer yandan; bu çalışmada pozitif psikolojinin Adleryan kuram ile ilişkilendirilmesi yapılarak, pozitif psikolojinin kendinden önceki kuramları yok saydığı eleştirileri dikkate alındığında, ilgili yazındaki zenginliğe somut anlamda katkı sağlaması amaçlanmaktadır.

Araştırma yöntemi olarak Atatürk’ün Nutuk kitabı, Onuncu Yıl Nutku ve vecizeleri ‘Sınıflandırma, Çözümleme ve Yorumlama’ aşamaları izlenerek, nitel analiz yöntemi uygulanmıştır. Yapılan bu çalışma sonucunda, Mustafa Kemal Atatürk’ün yapılan birçok farklı çalışmalarda saptanan üstün düzeydeki pozitif liderliği ve özelliklerinin, bireysel psikolojinin öne sürdüğü ilkelerle yüksek düzeyde örtüştüğü bulgusuna ulaşılmıştır. Bu bulgu, Atatürk’ün başarısının altında yatan en önemli liderlik niteliklerinden birinin olabileceğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Pozitif Psikoloji, Pozitif Liderlik, Liderlik, Atatürk, Adleryan Kuram

ABSTRACT

The aim of this study is to examine the relationships between positive psychology, leadership and Adlerian theory, through the leadership of Mustafa Kemal Atatürk and to add a new one to the studies examining the relationship between Adlerian Theory and leadership. In some important studies, adlerian theory is seen as the basis of positive leadership, but it is seen that it lags behind many other theories. Although there are quite a lot of studies on the leadership of Mustafa Kemal Atatürk, there are few studies that deal with leadership in the context of Adlerian theory and positive psychology. On the other hand; Considering the criticisms that positive psychology ignores the previous theories, in this study, it is aimed to make a positive contribution to the richness in the related literature by making associations of positive psychology with Adlerian theory.

As the research method, the speech book of Atatürk, the Tenth Year Speech and its poses 'Classification, Analysis and Interpretation' stages were followed and qualitative analysis method was applied. As a result of this study, it was found that the superior level of positive leadership and characteristics of Mustafa Kemal Atatürk found in many different studies

1 İstanbul Kent Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, İşletme Bölümü, Bölüm Başkanı, Prof.Dr.,

ocal.usta@kent.edu.tr

(2)

overlapped with the principles suggested by individual psychology. This finding shows that it could be one of the most important leadership qualities underlying Atatürk's success.

Key Words: Positive Psychology, Positive Leadership, Positive Organizational Behavior,

Atatürk, Adleryan Theory 1. Giriş

Cephelerde savaşarak ordular yöneten, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak inkılaplar yapan, milletine ve vatanına karşı sevgi ve bağlılık içinde olan, halkının yoğun sevgi ve güvenini kazanmış olan Mustafa Kemal Atatürk, liderlik araştırmalarına konu olan dünyanın en önemli isimlerden biridir. Atatürk’ü başarılı kılan liderlik özellikleri, günümüzde hala bilim dünyasında da ilgi uyandırmakta ve incelenmektedir. Alan yazın incelendiğinde Atatürk’ün liderliği hakkındaki en yaygın genel görüşün onun “Dönüşümcü Lider” olduğudur. Ancak, Atatürk’ün yalnızca dönüşümcü bir lider olarak sınırlandırılmaması, onun karizmatiklik, otantiklik, hizmetkarlık gibi farklı liderlik özelliklerine de sahip olduğunun vurgulanması uygun olacaktır. (Baltaş, 200:105; Cömert, 2004:11; Çelik, 2010). Bu da Atatürk’ün liderlik kuramlarından “durumsal liderlik” tanımına uyduğunu göstermektedir.

Pozitif psikoloji, insanın güçlü yönlerinin, erdemlerinin ve yeteneklerinin incelendiği bir bilimdir (Seligman, 1999). Pozitif liderlik, pozitif psikoloji temeline dayanan, liderin performansı arttırmaya yönelik yollar arayan, pozitif performansı özendirerek çalışanların erdemlilik, mutluluk gibi olumlu duygularının ortaya çıkmasını sağlayan liderlik türüdür (Cameron, 2008). Adleryan (Bireysel) Kuram ise bireyin seçim yapma özgürlüklerine, bireyin yaşamına yön vermedeki yaratıcılığına, bireyler arasındaki eşitliğe odaklanan, her bir bireyi farklı ele almak gerektiğini savunan, insanı temel alan bir kuramdır (Carlson vd., 2006; Barlow, Tobin, ve Schmidt, 2009). Pozitif liderliğin temelinde pozitif psikolojin varlığı söz konusu olsa da, burada Adleryan Kuram ile var olan ilişkisine de vurgu yapmak gerekmektedir. Cameron (2008), Pozitif liderlerin pozitif performansı arttırabilmeleri konusunda, örgütteki bireylerin yönelimlerinin farklı olabileceğini ve bu yüzden her bir bireye uygulanacak yöntemin de farklı olması gerektiği söylenmektedir. Bu görüş Adler’in bireysel kuramıyla örtüşmektedir. Pozitif psikoloji ile Adleryan kuram arasında benzerlikler olduğu gibi, tamamlayıcı noktalar da bulunmaktadır. Bu anlamda, Pozitif psikolojiyi Adleryan kuram ile ilişkilendirmek pozitif liderlik kavramını açıklamak açısından yararlı olacaktır.

2. Kavramsal Çerçeve 2.1. Pozitif Psikoloji

İkinci dünya savaşı öncesinde psikologlar kendilerine üç temel görev edinmişlerdir. Bunlar; ruhsal hastalıkları tedavi etmek, kişilerin yaşamlarını iyileştirmek ve geliştirmek, üstün yetenekleri ve zekayı araştırmak. Ancak iki dünya savaşı sonunda psikolojisi bozulmuş askerlere odaklanan araştırmacılar özellikle birinci görevleri üzerinde yoğunlaşmışlardır ( Linley, 2009). Pozitif psikoloji terimi daha önce Maslow (1954: 201) tarafından kullanılmış olsa da bu terimi kavramsallaştıran kişi olarak Martin Seligman (1999) bilinmektedir. Seligman ilk kez 1999 yılında, psikoloji biliminin sadece insanın zayıflığını, hastalığını ve zararını inceleyen bir bilim olmayıp, aynı zamanda insanın güçlü yönlerini, erdemlerini ve yeteneklerini de inceleyen bir bilim olduğuna vurgu yapmıştır. İnsanların daha sağlıklı, daha mutlu, daha başarılı ve daha iyi olabilmeleri yönünde eğitilmeleri için psikolojinin kullanılması gerekiğine dikkat çekmektedir (Linley ve diğ., 2006). Pozitif psikolojinin odağında öznel iyi oluş, olumlu duygulanım, umut, iyimserlik, psikolojik dayanıklılık, travma sonrası gelişim, hedefler, anlamlılık ve güçlü özellikler gibi kavramlar bulunmaktadır (Synder ve Lopez, 2007). pozitif

(3)

psikolojinin odaklandığı güçlü yönleri Peterson ve Seligman (2008) şu şekilde sıralamışlardır (Aktaran; Boniwell: 2008);

Bazı açılardan eleştirilere uğrayan pozitif psikolojiye yöneltilen en önemli eleştirilerden biri tarihsel birikimi yok sayarak kendilerinden önce gelen fikir ve kuramları tanımaması olmuştur (Cowen ve Kilmer, 2002). Bir diğer önemli eleştiri ise bireyleri bağlam, sosyal çevre ve kültür etkisinden bağımsız değerlendirmesidir (Fernández-Ríos, ve Novo, 2012; McNulty ve Fincham, 2012). Bu noktada Adleryan kuramın, bireyin içinde bulunduğu bağlamın önemini vurgulayarak pozitif psikoloji akımına destek olmasına rağmen, bu ilişkinin göz ardı edildiği düşünülmektedir (Cowen ve Kilmer, 2002, Carlson, vd., 2006; Watts, 2012). Pozitif psikolojinin kuramsal altyapısının yokluğu nedeniyle eleştiriliyor olması sebebiyle (Cowen ve Kilmer, 2002) çeşitli köklü kuramları incelemekte yarar bulunmaktadır (Ergüner Tekinalp, 2016).

Adleryan kuram, pozitif psikoloji alanında yapısalcı ve fenemenolojik yaklaşımlarla ilişkili birkaç araştırmada ele alınmış olsa da bu konuda daha fazla çalışma yapılmasının ilgili literatürü zenginleştireceği düşünülmektedir (Higgins, ve Gallagher, 2009; Mahoney, 2009, Ergüner Tekinalp, 2016). Bu çalışmada pozitif psikolojiye kuramsal alt yapı olabileceği düşüncesiyle, Adleryan kuramın pozitif psikoloji ile birlikte liderlik üzerindeki etkilerinin incelenmesi, konuya yeni bir bakış açısı sağlaması anlamında alan yazına katkısı hedeflenmiştir.

2.2. Liderlik

Liderlik konusunda çok sayıda tanım olmakla birlikte en sık kullanılan liderlik tanımlarından biri, Jago (1982) ’nun liderlik tanımıdır; “Örgütlenmiş bir grubun üyelerini, grup amaçlarına ulaşılması doğrultusunda zorlayıcı olmayan bir şekilde etkileyip eşgüdümlemek.” Bir başka tanıma göre ise liderlik; “Bireyler tarafından gerçekleştirilen ve diğer bireylerin ortaklaşa yaratılan vizyona dönük olarak bir araya gelmesini, istekli ve çoşkulu olarak ortak hedefleri benimsemesini ve bu hedeflerin gerçekleşebilmesi için güçlenerek bütün varlıkları ile katkıda bulunmasını sağlayan enerjik bir süreç” olarak ifade edilmiştir. (Kesken ve Ayyıldız, 2008: 729).

Bilgelik ve Bilgi Öğrenme aşkı ve ilgi, muhakeme, eleştirel düşünme, açık fikirlilik, pratik

zeka, yaratıcılık, orjinallik, beceri, vizyon.

Cesaret Yüreklilik, çalışkanlık, sebat, doğruluk, dürüstlük, güvenilirlik, şevk ve

coşku.

Sevgi Samimiyet, karşılıklı bağlılık, nezaket, cömertlik, duygusal doyum, sosyal

zeka, bireysel zeka, duygusal zeka.

Adalet Vatandaşlık, görev, sadakat, takım çalışması, eşitlik, hakkaniyet, liderlik. Ilımlılık Bağışlama, merhamet, alçak gönüllülük, basiret, temkinlilik, öz-kontrol,

öz-düzenleme.

Aşkınlık Şaşkınlık, merak, güzellik ve mükemmellik takdiri, minnettarlık, umut, iyimserlik, geleceği düşünme, mizah, maneviyat, amaç duygusu, inanç.

(4)

2.2.1 Pozitif Liderlik

1970’li yıllardan beri liderlik türleri arasında liderlerin güçlü yönlerine odaklanılmış “dönüşümcü liderlik, hizmetkar liderlik, etik liderlik, otantik liderlik, spiritüel liderlik” gibi liderlik türleri ele alınmıştır. Günümüzde ise, pozitif psikoloji akımına olan ilginin artmasıyla birlikte pozitif liderlik konusunda yapılan araştırmaların da ivme kazandığı görülmektedir. Cameron (2008) pozitif liderliği, performansı arttırmaya yönelik yollar arayan, pozitif performansı teşvik eden ve çalışanların erdemlilik, mutluluk gibi olumlu duygularının ortaya çıkmasını sağlayan liderlik olarak tanımlanmaktadır.

Pozitif liderlerin odaklandıkları iki noktadan biri, kişilerin iyi olduğu ve doğru yaptığı şeyleri tespit ederek bunların geliştirilmesi iken; diğeri ise, kişilerin zayıf yönlerini keşfedip bunların güçlendirilmesini sağlamaktır. Aldıkları geri bildirimler sayesinde güçlü yönlerine odaklanılan çalışanların verimlilikleri, işe bağlılıkları ve motivasyonlarında artış olması beklenmektedir (Keskin, 2009).

Pozitif liderler, örgütsel çıktılar ile çalışanlarının temel değerlerini ilişkilendirerek, çalışmanın yarattığı uzun vadeli etkileri tanımlamak ve daha yüksek performans için anlamlılık duygusunu besleyerek örgütsel performansı daha da yükseltmeyi hedeflemektedirler. Pozitif liderler, örgütte her bireyin farklı yönelimi olabileceğini öngörerek, birey özelliklerine göre farklı yöntemler uygulamakta, yükselen pozitif performansı sağlamaya çalışmaktadırlar (Cameron, 2008).

Cameron Pozitif liderliğin üç yönünden söz etmektedir (Cameron, 2008: Aktaran; Savur, 2013:15);

1- Pozitif liderler, pozitif yükselen performansı sağlamak amacındadırlar. Bu da örgüt için ortak ve beklenen performansın üstüne çıkılması anlamına gelmektedir.

2- Pozitif liderler, takipçileri ile pozitif iletişim içerisinde bulunmaktadırlar. olmaları bir diğer önemli özellikleri olarak görülmektedir. Pozitif liderler olumlu bir önyargı oluşturmakta ya da güç, yetenek ve çalışanın potansiyeli üzerine odaklanmaktadırlar. Engelleri sadece saptamaktan daha çok değiştirmeye, iyimserlik ve dayanıklılık gibi konulara odaklanmaktadırlar. Ancak olumsuz olayları da görmezden gelmeyerek negatif olayların pozitife çevirmektedirler.

3- Pozitif liderler, insanlar için en iyi koşulları yaratmaya ve erdemli insanlar topluluğunun oluşmasına odaklanmaktadırlar.

2.3.1. Pozitif Liderlik Stratejileri 2.3.1.1. Pozitif İklim

Cameron (2008), pozitif iklimin ağırlıklı olduğu ortamlarda pozitif duyguların negatif duygulara göre daha yoğun ve baskın olduğunu; neşeli, enerji, iyimser görünen çalışanların pozitif iklimi yansıttığını söylemektedir. Koruyucu ve özendirici duyguların yoğun olduğu pozitif iklimli örgütlerde çalışanların performansı bundan pozitif yönde etkilenmekte ve örgütte pozitif yönde sapma meydana gelmektedir. Olumlu duyguları destekleyen liderler yarattıkları pozitif iklim sayesinde örgütün gelişmesine katkı sağlamaktadır (Cameron: 2008).

2.3.1.2. Pozitif İlişkiler

Pozitif ilişkiler, kişilerin ve toplumların kendilerini geliştirmelerini, zenginleştirmelerini sağlayan öğrenme kaynakları olarak önem arz etmektedir. Pozitif ilişkiler olmadığında bireyler arası çatışmalar ve negatif etkileşimler yaşanması beklenmektedir. Pozitif ilişkiler sayesinde bireyler birbirleriyle iyi geçinmek ve birbirleriyle çatışmak yerine, yararlı olmak önceliği kişiler tarafından tercih edilmektedir. Liderlik açısından bakıldığında ise pozitif lider, örgütte pozitif ortam yaratmaya ve sosyal ilişkilerdeki sorunları çözerken aynı zamanda da olumlu yönde geliştirmeye çabalamaktadır (Cameron: 2008)

(5)

2.3.1.3. Pozitif Anlam

Cameron (2008), pozitif liderlerin üç tür anlam ile çalışanlarını ilişkilendirdiğini belirtmektedir. Bunlar; maddiyat, kariyer ve çağrı yönelimleri olarak karşımıza çıkmaktadır. İşi yalnızca maddi getirisinden ötürü önemseyen bir çalışan, kişisel memnuniyet sağlayamayacak, işinin dışındaki alanlarda tutku ve ilgisini tatmin etmeye çalışacaktır. Kariyer yönelimli bir çalışan başarı, güç, prestij ve ilerleme kaydetmek amacıyla çalışmakta ve başarma güdüsü ile motive olmaktadır. Çağrı eğiliminde ise, kişiler maddiyat ya da kariyerde başarı kazanmak yerine fayda sağlama ile güdülenmektedirler. Bu çalışanlar, işlerini içsel fayda sağlamak amacıyla eksiksizce yerine getirmeye çalışmakta ve hep daha iyisini yapmak için çaba sarf etmektelerdir. Burada üç tür ilişki tipi dikkat çekmektedir. Birincisi, bireylerin ceza ve ödül sistemine dayalı olarak olumlu davranışlar sergilediği uyum ilişkisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada kişisel çıkarlar ön planda olduğu için, yapılan iş içselleştirilmeden yüzeysel bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Örgütsel süreç ve kurallara zorunluluk nedeniyle içselleştirilmeden uyulmaktadır. İkincisi ise, çalışanların örgütle ilişkilerini daha yoğun düzeyde yaşayarak motive oldukları kimlik ilişkisi olarak bilinmektedir. Burada çalışan hem kendine hem de örgüte pozitif katkı sağlamak istemekte ve katılımcı bir yaklaşım sergilemektedir. Üçüncüsü ise, örgüt tarafından belirlenen hedeflerin çalışan tarafından mutlak kabul gördüğü, örgüt kültürü ve misyonunun içselleştirildiği içselleştirilmiş ilişki olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda içselleştirilmiş ilişki içinde olan bireyler yaptıkları işin doğru ve faydalı olduğuna inanmakta ve örgütsel amaçları bireysel amaçları gibi önemsemektedirler. Kişi yaptığı işin derin bir anlam taşıdığı ve önemli olduğu hissiyle çalıştığından bu iş onun için anlamlı hale gelmektedir. Çalışanın stres, depresyon, tatminsizlik gibi olumsuz durumları azalırken; mutluluk, iyimserlik, örgütsel bağlılık, gayret, memnuniyet ve tatmin gibi olumlu duyguları iste artmaktadır. Anlamlılığı artırmayı başarabilen lider, çalışanlarının bireysel çıkarlarının ötesinde örgüt çıkarlarını ve değerlerini ön planda tutmaktadır (Cameron, 2008).

2.3.2.4. Pozitif İletişim

Pozitif iletişimde yapıcı, eleştirel ve düzeltici mesajları içeren, destekleyici stratejiler kullanılırken; onaylayıcı ve pozitif bir üsluba yönelerek olumsuz, eleştirel üsluptan kaçınılmaktadır. Pozitif iletişimde yardımseverlik, destek, takdir, övgü, onay olumlu ifadeler olarak kabul edilirken; alay, eleştiri, tatminsizlik belirten sözler ise olumsuz olarak kabul edilmektedir. Olumlu ifadelerin olumsuz ifadelere göre performansı arttırdığı birçok çalışmada kanıtlanmıştır. Pozitif iletişime önem veren liderlerin performansın artmasını ve pozitif sapmaların gerçekleşmesini sağladıkları bilinmektedir (Cameron, 2008).

2.4. Adleryan Kuram

Adleryan kuram hümanistlik yönü nedeniyle bireyin seçim yapma özgürlüğüne, yaşamlarına yön vermedeki yaratıcılığına ve bireyler arasındaki eşitliğe dikkat çekmektedir (Carlson vd., 2006; Barlow, Tobin, ve Schmidt, 2009). Bireysel psikolojinin temelinde bireyin kendi hayatını kendi seçimleriyle oluşturup, yönlendirdiği varsayımı yatmaktadır. Bireylerin davranışlarını hedefe yönelik sergilemekte olduklarını düşünen Adler’e göre önemli olan bireyin ne yaşadığından çok yaşadıklarını algılayış ve yorumlayış biçimidir (Corey, 1996; Adler, 1993). Adleryan kuram ile pozitif psikoloji arasındaki benzerliklere dikkat çeken bazı araştırmalarda bu benzerliklerin aşağıdaki gibi sıralandığı görülmektedir (Carlson, vd., 2006; Leak ve Leak, 2006; Sweeney, 1998; Watts, 2012: Aktran; Ergüner Tekinalp, 2016):

-Algılanan olumsuz durumdan algılanan olumlu duruma geçiş arzusu bireylerin temel psikolojik motivasyon arzularıdır ( Akdoğan, 2012; Nader, 2008).

(6)

-Fenomenolojik bir yaklaşım olarak, bireylerin öznel deneyimleri merkeze alınır (Barlow,vd., 2009).

- Bireyler sosyal bağlamları çerçevesinde değerlendirilir (Carlson, vd., 2006) ve yaşadıkları olayları yorumlama, etkileme, yaratma potansiyellerine vurgu yapılır (Adler, 1931; Corey, 2012).

- Patolojiye değil insanların normal gelişimine odaklanır (Carlson, vd., 2006).

-Tedavi yerine önleyici danışmanlık ve eğitimi savunur ve Bireyin olumlu ve güçlü yanlarına odaklı terapiye vurgu yapılır (Carlson, vd.,2006).

- Aidiyet Adleryan kuramın dikkat çektiği önemli noktalardan biridir (Ansbacher ve Ansbacher, 1956; Mosak ve Maniacci, 1999; Sweeney, 1998).

- Pozitif psikoloji, Adleryan kuram ile benzer şekilde bireyin hedef yönelimliğine, öznel algılarına vurgu yaparak, yaşamlarının kurbanı değil mimarı olmaları yönünde bir anlayış ortaya koymaktadır (Ergüner Tekinalp, 2016:40).

Pozitif yönelimli olduğu düşünülen Adleryan Kuramı daha iyi kavrayabilmek için kuramla ilgili bazı kavramları açıklaması önem taşımaktadır. Bu kavramlar şunlardır: sosyal ilgi, aidiyet, bireyin bütünlüğü ve kişilik yapısı, cesaret ve cesaretlendirme, üstünlük çabası, sosyal eşitliğe ve demokrasiye dayalı ilişkiler, hedef yönelimlilik, yaşam tarzı.

2.4.1. Sosyal İlgi

Tanımlaması güç, karmaşık ve çok yönlü bir kavram olan (Mosak, 1991) sosyal ilgi, en geniş ifadeyle kişinin içinde yaşadığı dünyaya ve birlikte yaşadığı insanlara olan ilgisi olarak tanımlanabilir (Ansbacher, 1982). İyilik, saygı ve diğerlerini koşulsuz kabul ile ifade edilebilen sosyal ilgi; empati, dostluk, insan sevgisi, ve sempati gibi kavramları içermektedir (Kalkan, 2009). Sosyal ilgisi yüksek bireyler kendilerini bir gruba ait hissedebilirken; sosyal ilgiden yoksun bireyler ise diğer insanlar ile işbirliği yapmakta zorlanmakta ve diğerlerini birer düşman ya da rakip olarak görmektedir (Dreikurs, 1957). Yine sosyal ilgisi yüksek bireyler başka insanlara zarar verebilecekleri bir durum söz konusu olduğunda; insanlık görevleri, başkasının haklarını çiğnemek ve suçluluk duygusu gibi düşünce ve hisler nedeniyle ahlak dışı davranmaktan kaçınmaktadır. Kısaca, sağlıklı insanın davranışlarının onun sosyal ilgisi sonucu ahlaki olması beklenmektedir (Edgar, 1986: Aktaran; Akdoğan, 2012). Adler (1991)’e göre yalnızca bireyler değil toplumlar da ancak gelişmiş bir sosyal ilgi ile ilerleyebileceklerdir.

2.4.2. Aidiyet

Adler (1964), insanın toplumun bir parçası olması sebebiyle toplumla birey arasındaki sosyal bağların bireyin mutluluk ve başarısının önemli bir göstergesi olduğunu söylemektedir. Birey, aile ve toplum açısından önemli olan aidiyet duygusu, ilişkili olma ve sosyal-duygusal bağlılığın bir bileşeni olarak kabul edilmekte ve aynı zamanda sosyal bağları temellendirip güçlendirmek adına önemli bir değişkendir (Hill, 2006). Bireyler yaşadıkları sosyal çevreye göre değerlendirilmektedir ve bu çevre içerisinde en önemli kabul edileni olarak aile bilinmektedir (Carlson, vd., 2006). Pozitif psikoloji alanında yapılan çalışmalar aidiyet duygusunun bireyin fiziksel ve ruhsal sağlığı açısından oldukça önemli bir değişken olduğunu göstermektedir (Mellor, Stokes, Firth ve Hayashi, 2008; Stager, ve Kashdan, 2009; Resnick ve Harris, 1993; Young, Russell ve Powers, 2004; Walton ve Cohen, 2011: Aktaran; Ergüner Tekinalp, 2016)

2.4.3. Bireyin Bütünlüğü ve Kişilik Yapısı

Bireyi parçalar halinde inceleyerek anlamanın mümkün olmadığını savunan Adler (1991) kişiliğin ve bireyin birbiriyle uyumlu bir bütün olması düşüncesini Bireysel Psikoloji’nin en temel varsayımı olarak görmektedir. Adler, bireyin bütünlüğünü oluşturan unsurun bireyin yaşam tarzı olduğunu söylemektedir (Adler, 1982). Bu düşünceye göre birey, kendi içinde bir

(7)

bütün olmakla birlikte aynı zamanda içinde bulunduğu çevre ve koşullar da önemlidir (Adler, 1982; Dreikurs, 1977; Sonstegard, 1998b: Aktaran; Akdoğan, 2012). Bütüncül bir yaklaşım olan Adleryan kuramda, insanlar yaşadıkları çevre ve sosyal çevre ile birlikte değerlendirilmektedir. Yaşanılan zaman diliminin, çağın, kültürün, kalıtımın, doğum anı ve cinsiyetin davranış ve tutumları şekillendirdiği varsayımıyla insana yaklaşılmaktadır (Sonstegard, 1998b)

2.4.4. Cesaret ve Cesaretlendirme

Mosak’a göre cesaret; “sonucun ne olacağının bilinmediği ya da olumsuz sonuç da

çıkabileceğinin bilinerek kişinin girişimde bulunması ve risk alabilmesidir” (Mosak, 1989: 68).

Birçok uygulamacı ve kuramcı tarafından önemine dikkat çekilen “cesaretlendirme” kavramı ise (Young, 1992) pozitif psikolojinin inceleme alanı kapsamında yer alan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır (Seligman ve Csikszentmihalyi, 2000). Ancak kavram ilk kez Adler tarafından bireysel psikoloji kuramı içerisinde detaylıca ele alınmış, tanımlanmıştır (Young, 1992; Meredith ve Evans, 1990). Adleryan kuramı benimseyen psikolojik danışmanlar, bireylerin korkuları, şikayetleri, yetersizleri gibi olumsuz yönleri üzerinde durmayarak, kişinin yaşamın zorlukları ile başa çıkabilmesi için ihtiyacı olan güveni kazanması yönünde onu cesaretlendirme yolunu seçmektedirler (Sweeney, 1989). Cesaretlendirme, bireyin yetersizliklerinden korkma ya da statüsünü kaybetme kaygısı olmadan içsel potansiyelini görmesini ve yaşamının işlevsiz yanından önemli ve anlamlı alanlara enerjisini kaydırmasını sağlamaktadır (Dreikurs, 1956).

Cesaretlendirme kavramının temelinde psikolojik danışmanların, danışanlarının amaçlarını yerine getirebilme potansiyellerine duydukları inanç yatmaktadır (Cheston, 2000). Adler (2003)’e göre yaşamları süresince yeterince cesaretlendirilmemiş kişiler hayata pozitif yollardan bağlanma imkanı bulamayan, sosyal hayata yıkıcı birtakım yöntemlerle girmeye çalışan kişilerdirdir. Cesaretlendirme, terapi sırasında, danışanların şiddet eğilimlerini azaltabilecek ve içsel odaklı kişiler olmaları yönünde etki etmektedir (Adler, 1917, Aktaran: McClain, 2005).

Bireyin sosyal ilgi niteliğindeki davranışlarını sergileyebilmesi cesaret ile ilgilidir (Kaya vd., 2004). Adler’e göre cesareti azalmış olan birey yaşamın işe yaramayan kısmındadır (Topses, 2003). Adleryan terapilerin en ayırt edici yönü ve en temel müdahale biçimi cesaretlendirmedir (Corey, 2008, Sweeney, 1989).

2.4.5. Üstünlük Çabası

Bireylerin kendilerini olumsuz durumdan olumlu duruma getirmek için sürekli sarf etmekte oldukları çabaya üstünlük çabası denmektedir (Adler, 1964). Doğuştan gelen bu çabalar, insanın gelişerek yaşamını sürdürebilmesi için gereklidir (Adler, 2012). Kişiliğin temel özelliği kabul edilen üstünlük çabası, bireyin o anda bulunduğu durumun üstüne çıkabilmesi dışında topluluğunun gelişimine de katkı sağlamaktadır (Corey, 2008). Üstünlük çabası, yalnızca başkalarına göre üstün olmak değil aynı zamanda başkalarıyla işbirliği içerisinde olarak daha iyiye ulaşmayı da ifade etmesi bakımından sosyal ilgi kavramıyla yakından ilişkili kabul edilmektedir (John, 2011; Rasmussen, 2010; Watts, 2012).

Pozitif psikoloji bağlamında bireyin değişimine ve gelişimine destek olan bir mekanizma olarak ele alınabilecek olan üstünlük çabası, pozitif psikolojik sermaye bileşenlerinin (umut, iyimserlik, öz yeterlilik, dayanıklılık) incelenmesinde ve uygulanmasında yön gösterici niteliktedir.

(8)

Adleryan kuram kişinin sosyal sorumluluklarını ruh sağlığının temeli olarak görmekte ve sosyal eşitliğe ve adalete inanmakta olan iyimser bir kuram olarak karşımıza çıkmaktadır (Sweeney, 1998; Watts, 2000). Adleryan psikoterapi danışanlara deneyci bir zihniyete ve eleştirel bakış açısına sahip olmak, esnek ve açık fikirli olmak, hoşgörülü ve uzlaşmacı yaklaşmak, güven ve sorumluluk duymak gibi özellikler kazandırmak amacıyla gerçekleştirilmektedir (Gould, 1988: 285-305). Burada asıl amaç söz konusu özellikleri edinen bireyin demokrat bir karaktere bürünmesini sağlamaktır ve bu amaçla sosyal eşitlik, işbirliği, saygılı davranma, sorumluluk bilinci ve katkı sağlama gibi değerler üzerinde durulmaktadır (Adler, 2006: s. 17).

2.4.7. Hedef Yönelimlilik (Teleolojik Anlayış)

Bireysel Psikoloji sosyoteleolojik anlayışa sahiptir. Teleoloji, insanların duygu ve davranışlarının belli bir hedef doğrultusunda şekillendiren, amaçları olan ve bu doğrultuda çaba sarf eden sosyal bir varlık olduğunu açıklayan felsefi bir terimdir. Bu anlamda Adleryan kuram insanın gerçek dünya karşısında yorum yapabilen, kendi seçimlerini kendi yapabilen, yaratıcı, hedeflerini başkaları değil kendisi belirleyen ve ancak sosyal çevresinde değerlendirilebilecek bir varlık olduğunu savunmaktadır (Sonstegard, 1998b). Bu anlamda Adleryan kuram rasyonel dayanağı olmayan, iç güdülerle ya da kalıtımla ilgili varsayımlara karşı bir duruş sergilemektedir (Adler, 1991).

Adleryen Yaklaşım insanı harekete geçiren temel güdüleyicinin, doğuştan getirdiği yetersizlikleri gidermek yönünde belirlediği hedef olduğunu varsaymaktadır (Adler, 2004; Corey, 1996; Dreikurs, 1977; Mosak ve LeFevre, 1976; Shulman, 1962). Adler (2004), bireyin yaratıcılığının kısa ve uzun dönemli hedefleri için çaba gösterme ile ortaya çıkacağını savunmaktadır. Özellikle uzun dönemli hedefler bireyi kendini gerçekleştirmesi ya da mükemmeliyetçi davranması yönünde güdülemektedir (Sonstegard, 1998b).

2.4.8. Yaşam Tarzı

Yaşam tarzı bireyin amaçlarını, kendine, başkalarına ve dünyaya ilişkin tutum ve görüşlerini, düşünme, davranma, hissetme şekillerini, benlik algısını ve ideallerini, temel hedeflerini yansıtmakta ve hedeflerine yönelik alışılmış davranış kalıplarını içermektedir (Altıntaş ve Gültekin, 2005; John, 2011). Yaşam tarzı bireyin bakış açısını ve temel inançlarını yansıtmaktadır (Mosak, 1972).

Adler yaşam tarzının çocukluk dönemlerinin ilk dört beş yılında atıldığını, beş yaşının sonuna doğru her çocuğun davranışlarının tutarlı olduğunu, sorunlara ve ödevlere karşı kendilerine özgü bir üslup geliştirdiklerini savunmaktadır (Adler, 2004; Adler, 2008). Bunun dışında aile ilişkileri, psikoloji, doğum anı gibi etkenler de yaşam tarzının belirlenmesinde rol oynamaktadır (John, 2011). Adleryan kurama göre bireylerin yaşadıklarından ziyade yaşadıklarını algılama ve deneyimleme biçimleri yaşam tarzlarını belirlemektedir (Diener ve Diener, 2000).

Adler (2009c)’e göre insanların davranışlarını yaşam tarzları sayesinde tahminlemek mümkündür çünkü insanların duygu ve yönelimleri yaşam tarzlarına uygun olmaktadır. Örneğin; nevrotik bir danışanı anlamanın en iyi yolu onun yaşam tarzını incelemekten geçmektedir (Adler, 2008). Adler bireyin toplumla etkileşiminin oldukça önemli olduğuna vurgu yapar çünkü yaşam tarzının toplumda inşa edildiğini düşünmektedir. Ona göre farklı kişilik özelliklerine sahip her bir bireyin sergileyeceği potansiyel, düşünce yapısı, yaratıcı benliği farklı olacağı için her biri farklı yaşam tarzlarına sahip olacaktır (Adler, 1964: 258). Pozitif psikoloji alanında, özellikle mutluluk ve kişilik (örn. Austin, Saklofske, ve Egan, 2005; Diener ve Biswas-Diener, 2000; Steel, Schmidt, ve Shultz, 2008) üzerine yapılan araştırmalara bakıldığında; yaşam tarzı kavramı, kişilik ile mutluluk arasındaki ilişkinin anlaşılması açısından kuramsal bir çerçeveye oturtulabilir.

(9)

Pozitif psikolojinin çalışma alanına giren minnettarlık, öz anlayış, affetme, kendini bağışlama vb. konuların daha iyi anlaşılıp bireysel farklılıklar düzeyinde değerlendirilmesi açısından yaşam tarzını iyi anlamak gerekmektedir (Ergüner Tekinalp, 2016:40).

3. Araştırmanın Amacı, Önemi, Kapsamı ve Yöntemi 3.1. Araştırmanın Amacı

Bu çalışmanın temel amacı pozitif psikoloji ve liderlik ile Adleryan kuram arasındaki ilişkileri, Mustafa Kemal Atatürk’ün üstün başarılı liderliği üzerinden incelemek ve Adleryan Kuramının liderlik ile ilişkisini incelemektir. Ayrıca Adleryan kuramı temel alarak, alan yazına insancıl kuramların pozitif psikoloji bakışıyla değerlendirildiği bir çalışma kazandırmaktır.

3.2. Araştırmanın Kapsamı

Çalışmanın örneklemi Atatürk’ün yazdığı Nutuk kitabı, 10. Yıl Nutuk metni ve vecizelerini kapsamaktadır. Araştırmanın örnekleminin sadece Nutuk, 10. Yıl Nuktu ve vecizeleri kapsıyor olması bir kısıt olarak düşünülmelidir. Farklı çalışmalarda Atatürk’ün hakkında yazılan kitaplar, makaleler, hakkında söylenenler ve yazılanlar gibi çok sayıda belge de incelenebilir. Araştırmanın bir diğer kısıtı da yaşamayan bir lider üzerinde çalışılmasından kaynaklı olarak yüz yüze görüşme olanağının olmaması olarak kabul edilebilir. Yazında, bir yandan pozitif psikoloji ile Adleryan kuram arasındaki ilişkiye değinen yeterli sayıda çalışma olmaması diğer yandan ise Atatürk’ün pozitif liderliğini ya da Adleryan kuramı temel alan liderlik çalışmalarının sayıca yetersizliği bu çalışmanın yapılmasını özendirmiştir.

3.3. Araştırmanın Yöntemi

Bu araştırmada Atatürk’ün yazmış olduğu Nutuk kitabı, vecizeleri ve Onuncu Yıl Nutku içerik analizi yöntemiyle değerlendirilmiştir. Araştırma konusu olan pozitif psikoloji, pozitif liderlik ve Adleryan kuram ile ilgili ana temalar belirlenerek sınıflandırılmıştır. Daha sonra söz konusu örneklemden bu temaları açıklayan ifadeler saptanmış, tablolaştırılmış ve Atatürk’ün pozitif liderliği ile ilişkilendirilmiştir.

4. Bulgular

Atatürk’ün pozitif, bireysel ve insancıl yönelimlerinin analizi için onun Onuncu Yıl Nutku, Vecizeleri ve Nutuk kitabı pozitif psikoloji, pozitif liderlik ve Adleryan kuram bağlamında incelenerek, belirlenen bulguların sistematik dökümü yapılmıştır.

4.1. Atatürk’ün Söylemlerinin Pozitif Psikoloji ve Adleryan Kuram Bağlamında İçerik Analizi

Pozitif psikoloji ile ilgili ana temalarda Seligman’ın sınıflandırması temel alınmıştır. Bunlar: bilgelik ve bilgi, cesaret, insanlık ve sevgi, adalet, ılımlılık, aşkınlık olarak belirlenmiştir. Alt temalar ise şu şekilde belirlenmiştir: öğrenme aşkı, ilgi, muhakeme, eleştirel düşünme, açık fikirlilik, pratik zeka, yaratıcılık, özgünlük, toplumsal zeka, bireysel zeka, duygusal zeka, bakış açısı, yiğitlik ve yüreklilik, çalışkanlık, azim, çaba, sebat, doğruluk, dürüstlük, güvenilirlik, nezaket ve cömertlik, sevme ve sevilmeye izin verme, karşılıklı bağlılık, samimiyet, vatandaşlık, sadakat, görev, takım çalışması, eşitlik, hakkaniyet, önderlik, bağışlama, merhamet, alçak gönüllülük, basiret, temkinli olma, öz kontrol, şaşkınlık, merak, şevk, tutku, coşku.

Adleryan kuram ile ilgili ana temalar: sosyal ilgi, aidiyet, bireyin bütünlüğü ve kişilik yapısı, cesaret ve cesaretlendirme, üstünlük (başarma) çabası, birey-toplum arasında eşitlik ve demokrasiye dayalı ilişkiler, hedef yönelimlilik, yaşam tarzı olarak belirlenmiştir. Alt temalar ise şunlardır; Empati, sempati, dostluk, insan sevgisi, iyilik, saygı, koşulsuz kabul, toplum

(10)

çıkarını bireysel çıkarın önünde tutma, ahlaki tavırlar, sorumluluk bilinci, aile, toplum, sosyal - duygusal bağlılık, bağlam, sosyal çevre, kültür, koşullar, çağ, yüreklendirme, motive etme, yönlendirme, yükselme, başarma, azim, eşitlik, adalet, demokrasi, eleştirel bakış açısı, esnek ve açık fikirlilik, yanlışlanabilirlik, hoşgörü, uzlaşmacılık, işbirliği, amaç, gayret, çaba, tercih yeteneği, akılcılık, yaratıcılık, mükemmeliyetçilik, değer ve inançlar, benlik algısı, tutum ve davranış kalıpları, ideal.

Aşağıda tablolar halinde Atatürk’ün söylemleri pozitif psikoloji ve Adleryan kuram kavramlarıyla eşleştirilmek suretiyle açıklanmaya çalışılmıştır.

A- Pozitif Psikoloji İle İlgili Ana Temalar

Tablo 1: Atatürk’ün Söylemlerinin Pozitif Psikoloji Temaları İle Karşılaştırılması Erdem İmza Gücü Atatürk’ün Söylemleri

B İL G E L İK VE B İL G İ Öğrenme Aşkı İlgi

➢ “Daha, Havza'da bulunduğum sırada Ankara'da bulunan

20'inci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa'dan bir şifreli telgraf aldım. Bu telgraf, aşağı yukarı tanıdığımız bir zat bazı arkadaşlarla birlikte İstanbul'dan buraya gelmiştir. Nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda ne emir buyuruyorsunuz şeklinde idi. Adeta bir bilmeceyi andıran bu telgraf, bende büyük bir merak ve hayret uyandırdı (s. 25).”

➢ “Ben bu kuvveti yeterli gördüm. Hatta süvari ve topçu

alayının yalnız subayları yeterli olabilirlerdi. Ne var ki, özel durumu ve maneviyatını anlamak istiyordum (s.96).”

➢ “Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve ulusun her

bireyinin kafasına koyacağız.”

➢ “Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir.”

➢ “Bir millet savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse

etsin, o zaferin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür.”

➢ “Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek

kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır.”

➢ “Ben o adamım ki; ordunun memleketi, milleti

muhakkak bir neticeye götürebileceği noktalarda emir veririm. Fakat ilim ve bilhassa sosyal ilim sahasına dâhil işlerde ben emir vermem. Bu alanda, isterim ki bana bilginler doğru yolu göstersinler. Onun için, siz kendi ilminize, kültürünüze güveniyorsanız, bana söyleyiniz. Sosyal ilmin güzel yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.”

(11)

Muhakeme Eleştirel Düşünme Açık Fikirlilik Pratik Zeka Yaratıcılık Özgünlük

➢ Hatıra defterini "fazladan ve gece kılınan namazların

sevabını anlatan hadislerle dolduran bu sorumlu sekreter, doğu illerimizde dinî kışkırtmalarda bulunurken, partisinin programını uygulamıyor muydu? Mâsum halka, beş vakit namazdan başka, geceleri de fazla namaz kılmayı vaaz ve nasihat eden, belki de ömründe hiç namaz kılmamış olan bir politikacı olursa, bu hareketin hedefi anlaşılmaz olur mu (s. 634). Hükümet ve düşmanlar benim şahsımı millete karşı bir silah gibi kullanıyordu. Bu sebeple 24 Nisan 1920 günü, gizli bir oturumda Meclise bu durumu açıkladım. Başkanlık seçiminde bunun da bir sakınca olarak dikkate alınmasını ve yalnız millet ve memleketin selameti düşünülerek oy ve kararlarının isabetle verilmesini rica ettim (s. 313).

Bugün vatanımızda bir milli kudret varsa, o cereyan, felaketlerden ders alan ulusun kalp ve dimağından doğmuştur.

➢ “Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz.

Fikirler, şiddetle, top ve tüfekle öldürülemez.”

➢ “Kadınlarımızın genel görev ve çalışmalarda paylarına

düşen işlerden başka, en önemli, en hayırlı, en faziletli bir ödevleri de "iyi anne" olmalarıdır.”

➢ “Efendiler, Başkomutan Savaşı'nın sonuna kadar her gün

büyük başarılarla gelişen taarruzumuzu, resmî bildirilerde pek önemsiz harekâttan ibaret gösteriyorduk. Maksadımız, durumu mümkün olduğu kadar dünyadan gizlemekti. Çünkü, düşman ordusunu tamamen yok edeceğimizden emindik. Bunu anlayıp, düşman ordusunu felaketten kurtarmak isteyeceklerin yeni girişimlerine meydan vermemeyi uygun görmüştük (s. 481).”

➢ “Kuşku yok ki, bizim milletimizin kişiliği de bütün kişilikler gibi yükselmeye, istenilen biçime dönüşmeye uygundur. Fakat kendisi olmak koşuluyla.”

➢ “Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi

olmamalıdır. Çünkü bir millet, ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyetçiliği içinde kalabilir.”

➢ “Milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem

olurlar.”

➢ “Ben başkalarının yaptığı ilkelere değil, ancak kendi

ilkelerime uyarım.”

Toplumsal Zekâ

➢ “Merhum Kerim Paşa’nın pek hoşlandığını bildiğim bir

(12)

Bireysel Zekâ

Duygusal Zekâ

➢ “Her şeyden önce manevi gücün, kalp ve vicdan gücünün

yüksek tutulması şarttır (s. 266).”

➢ “Bu kaçınılmaz tarihi akışı daha başlangıçta ben de

görmüş ve sezmiştim. Ancak sonuna kadar devam etmiş olan bu sezgimizi başlangıçta bütün yönleri ile açığa vurup ifade etmedik. Gelecekteki ihtimaller üzerinde fazla konuşmak, giriştiğimiz gerçek ve maddi mücadeleye hayali bir macera niteliği verebilirdi (s.16). ”

Bakış Açısı

➢ “Türkiye'yi, böyle yanlış yollarda çökme ve yok olma

uçurumuna sürükleyenlerin elinden kurtarmak lâzımdır. Bunun için bulunmuş bir gerçek vardır. O gerçek şudur: Türkiye'nin düşünen kafalarını yepyeni bir imanla donatmak. Bütün millete taptaze bir manevi güç vermek (s. 452).”

➢ “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”

➢ “Felaketler insanları, zeki milletleri daima azimli ve

yeni hamlelere sevkeder.”

CE SAR E T Yiğitlik ve Yüreklilik

➢ “Görülüyor ki verdiğimiz kararın uygulanmasını

sağlayabilmek için milletin henüz alışkın olmadığı bazı konulara dokunmak gerekiyordu. Ortaya atılmasında kamuoyu bakımdan büyük sakıncalar doğuracağı sanılan konuların dile getirilmesinde kaçınılmaz bir zorunluluk vardı. Osmanlı Hükümeti’ne, Osmanlı Padişahına ve Müslümanların halifesine baş kaldırmak, bütün milleti ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu (s. 15).”

➢ “Güçsüz ve korkak insanlar, herhangi bir felâket

karşısında milletin de uyuşukluğa düşmesine ve çekingen bir duruma gelmesine yol açarlar (s. 452).”

➢ “Savunma hattı yoktur, savunma sathı(alanı) vardır. O

satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler ona tâbi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur (s. 437).”

➢ “Efendiler, diğer bir görevim de, ordu içinde, muharebe

safları arasında bizzat muharebeye katılmak ve savaşı bizzat yönetmekti. Bunu da gücümün yettiği ölçüde, hatta bir kaza sonucu sol kaburga kemiklerimden birinin

(13)

kırılmış olmasına rağmen, bütün varlığımla, en iyi şekilde yapmaya çalıştığımı sanırım (s. 438).”

➢ “Yetkim ve rütbem yetmediği halde Paşa’yı bütün

subayların önünde acı bir şekilde eleştirmiştim (s. 318).”

➢ “Efendiler, yabancıların teklifine ve onu gerçekleştirmeye

kalkışan hükümetin istek ve emrine, milletçe de Kuvayı Milliyece de boyun eğilmeyeceği şüphesizdi (s. 280).”

➢ “O halde karar? Tehlikeyi göze alıp yola devam etmek.

Başka çaremiz de yoktu.”

➢ “Korkmamak için insan haysiyetinin ve milli gururun

saldırıya uğramayacağı çevre ve şartlar içinde bulunmak gerekir. Buna değer vermeyenlerin, aslında bir insan için, bir millet için, hiçbir saldırıya uğratılmaksızın korunabilmesi, en büyük namus borcu olan kutsal kavramlar üzerinde, çoktan saygısız ve duygusuz oldukları yargısına hak kazandırmaktadır (s. 263).”

Çalışkanlık Azim Gayret Sebat

➢ “İstiklalimizi kazanıncaya kadar bütün milletle birlikte

fedakarca çalışacağıma inancım üzerine yemin ettim. Artık benim için Anadolu’dan hiçbir yere gitmemek kararı kesindir.”

➢ “İşte sessiz sedasız, vatan için çalışan ve tek başına

bendenizin tertemiz gayreti ile başarılan büyük olay budur (s. 148).”

➢ “Millet, güçlü, her şeyi kavramış ve tuttuğu yolda kesin

kararlıdır. Milli mücadele hızlı bir gelişme seyrindedir (s. 148).”

➢ “Bir millet varlığını ve istiklalini kurtarabilmek için

düşünülebilen her türlü teşebbüs ve fedakarlığı yaptıktan sonra başarıya ulaşır. Ya başaramazsa demek, o milletin ölmüş olduğu hükmüne varmak demektir. Öyle ise millet yaşadıkça ve fedakarca teşebbüslerine devam ettikçe başarısızlık da söz konusu olamaz (s. 137).”

➢ “Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!”

➢ “Kurtulmak ve yaşamak için çalışan, çalışmak zorunda

olan bir halkız. Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Fakat çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız. Yoksa arka üstü yatmak ve ömrünü çalışmadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuzda yeri yoktur, hakkı yoktur.”

“Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze, durmadan, yorulmadan yürüyecektir.”

(14)

İNSAN L IK V E S E VG İ Doğruluk Dürüstlük

➢ “Memleketin kurtuluşunu sağlayabilmek için dürüstlük ve

içtenlikle düşünenlerin, akıl ve vicdan bakımından yapmaya mecbur oldukları akla gelebilecek her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Yalnız bir şey yapmıyoruz. Milli teşkilatı dağıtmıyoruz. Tek kabahatimiz budur.”

Güvenilirlik

➢ “O günlerdeki duygu ve düşüncelerimden kaynaklanan

görüşlerimi, kendimi bugünün etkilerine kaptırmaktan çekinerek belirtmek için o tarihte verdiğim cevabı olduğu gibi bildirmeyi tercih ederim (s.121).”

➢ “Düşündüklerime ve yaptıklarıma sarsılmaz inancı

olduğunu bildiriyor (s. 21).”

Nezaket Cömertlik

➢ “Bugünlerde, yurdumuzdaki Hristiyan halka karşı

göstereceğimiz insanca davranışın değeri pek büyük olduğu gibi hiçbir yabancı hükümetin açıktan veya dolaylı yoldan yardımını görmeyen Hristiyan halkın tam bir huzur ve sakinlik içinde yaşamaya devam etmeleri, ırkımızın yaratılıştan bezenmiş olduğu medeni yeteneğine kesin bir delil olacaktır (s. 295).”

IL IM L IL IK Vatandaşlık Görev Sadakat Takım Çalışması

➢ “Konuşmalarım ve uyarmalarım memleketin her

tarafında büyük bir samimiyet ve güvenle karşılandı. Bütün millet ilan ettiğim ilkeleri tamamen benimsedi, bu ilkelere hatta şahsıma muhalefet edeceklerin milletçe milletvekilliğine seçilmesine imkan kalmadığı anlaşıldı (s. 522).”

➢ “Bu manzara, Sivas’ın saygıdeğer halkının ve Sivas’ta

bulunan kahraman subay ve askerlerimizin bana ne kadar bağlı ve sevgi ile dolu olduğunu gösteren canlı bir tanık idi (s.33).”

➢ “Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş

ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir âbidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evlâdı, bir ordunıın başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur (s. 483).”

➢ “Beni görmek demek ille yüzümü görmek değildir. Benim

düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsaniz bu yeter.”

➢ “Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle

(15)

➢ “Türk milleti kendisi için, kendi geleceği ve kurtuluşu için

çalışan kimseleri ve kurullan zorluk karşısında bırakmayacak kadar yüksek vatanseverlik ve yüksek onur duygusuyla doludur.”

➢ “Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim.

Aynı zamanda gerekli olmayan bir sırrı kalbimde taşımak kudretinde olmayan bir adamım. Çünkü ben, bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın önünde söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni yalanlar. Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmada halkın beni yalanladığını görmedim.”

Eşitlik Hakkaniyet

➢ “Daha önce ileri sürülmüş olan düşünce ve görüşler

dolayısıyla aynı şekilde yazılan şeylerin Heyet-i Temsiliye’nin kararına dayandığını belirterek yazılmasına oy birliği ile karar verdiler. Şahsımla ilgili olduğu için bu görüşmede tarafsız kalmayı uygun buldum (s. 122).”

➢ “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz.”

Önderlik

➢ “Efendiler, tarih itiraz edilemez bir şekilde ispatlamıştır

ki, büyük davalarda başarı için sarsılmaz bir yetenek ve güce sahip bir önderin varlığı şarttır (s. 53).”

➢ “Söz konusu görev, resmî makam ve üniformaya

sığınarak, el altından yürütülebilecek türden değildir. Bu tarz bir dereceye kadar sürdürülebilir. Fakat, artık, o devir geçmiştir. Açıkça ortaya çıkmak ve milletin hakları adına gür sesle bağırmak ve bütün milleti bu sese ortak etmek lâzımdır.”

Bağışlama Merhamet

➢ Ben bu kişiyi, Erzurum Kongresi’ndeki ilişkinin

hatırasına saygı duyarak, yalnız gerekli uyarı ve nasihatlerde bulunmakla yetinmiş ve serbest bırakmıştım (s. 150).”

Alçak

Gönüllülük ➢ “Merhum Kerim Paşa’nın pek hoşlandığını bildiğim bir ifadeyle “Büyük Hazret” diye söze başladım (s. 146).”

Basiret Temkin Öz Kontrol

➢ “Daha Amasya’da iken Sivas’a gelen bütün yollar

üzerinde uzaktan ve yakından her türlü askeri tedbir ve tertipleri aldırmayı da dikkatli olmanın gereği saymıştım (s. 58).

➢ Başvurma yeri ve yetki konusunda daha akla yatkın bir

görüşünüz varsa lütfen bildiriniz (s. 120). “

➢ “Bu görüşün ve bu mantığın taşıdığı anlam ve özü Rauf

Bey 'in bu günkü gayret ve çalışmaları pek güzel göstermektedir. Fakat, biz bunu anlamak için bugünlere

(16)

kadar beklemek gafletinde kalamazdık. Bundan dolayı bizi mazur görsünler (s. 624).”

➢ “Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı

savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur.”

AŞK IN L IK Şaşkınlık Merak

➢ “Ben bu kuvveti yeterli gördüm. Hatta süvari ve topçu

alayının yalnız subayları yeterli olabilirlerdi. Ne var ki, özel durumu ve maneviyatını anlamak istiyordum (s.96).”

Şevk Tutku Coşku

➢ Durum, tarafımdan ordulara ve millete duyuruldu. Bu

tarihten sonra resmi sıfat ve yetkilerden sıyrılmış olarak, yalnız milletin sevgi ve fedakarlığına güvenerek ve onun tükenmez feyiz ve kudret kaynağından ilham ve güç alarak vicdani görevimize devam ettik (s. 37).

➢ “Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet

olarak yaşamasıdır. Bu ilke ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir davranışa layık görülemez. Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa ölsün daha iyidir.. O halde ya istiklal ya ölüm (s. 14).”

Kaynak: Seligman (2007, 156-176)’ın sınıflandırması ile Atatürk’ün Nutuk, Onuncu Yıl Nutku ve vecizelerinden alıntılanan ifadeler eşleştirilmiştir.

B- Adleryan Kuram İle İlgili Ana Temalar

Tablo 2: Atatürk’ün Söylemlerinin Adleryan Kuram Temaları ile Karşılaştırılması Erdem İmza Gücü Atatürk’ün Söylemleri

SO SYAL İ L G İ Empati Sempati

➢ “Canlarının ve bağımsızlıklarının korunmasından

başka bir şey istemeyen Müslümanlara karı uygulanan bu zulüm ve yok etme politikası medeni insanlığın dikkatini çekecek ve onları insafa getirecek nitelikte iken, aksinin yapıldığını iddia ederek ondan vazgeçilmesini isteme gibi bir teklif nasıl ciddi olarak kabul edilebilirdi ( s. 278)?”

➢ “Hiçbir sözümde milletime karşı geri alma durumunda

kalmadım. Onları söylerken bir hayal peşinde koşan gibi, hayal şakıyan bir şair gibi değil, onları söylemekliğim bu milletteki kabiliyet unsurlarını bilmekliğimden idi.”

➢ “Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret

(17)

Dostluk İnsan Sevgisi İyilik Saygı

Koşulsuz Kabul

➢ “Bendenizin kamu yararı ile ilgili iş ve hareketlerimizde

şahsi görüşlerimle değil bütün saygıdeğer arkadaşlarımın vicdan ve gönül birliği ile hareketi tercih ettiğim, siz kardeşimce de bilinmektedir. Bununla birlikte bu hususta siz kardeşimin hatırına gelebilecek daha başka düşünceleri de bildirmenizi bekler, üstün saygı ve samimiyetle gözlerinizden öperim kardeşim (s. 123).”

➢ “Saygısızlığın, saldırının küçüğü, büyüğü yoktur.” ➢ “Söz konusu oIan vatansa, gerisi teferruat.”

Toplum Çıkarını Bireysel Çıkarın Önünde Tutma

Ahlaki tavırlar

Sorumluluk bilinci

➢ “Durum, tarafımdan ordulara ve millete duyuruldu. Bu

tarihten sonra resmi sıfat ve yetkilerden sıyrılmış olarak, yalnız milletin sevgi ve fedakarlığına güvenerek ve onun tükenmez feyiz ve kudret kaynağından ilham ve güç alarak vicdani görevimize devam ettik (s. 37).”

➢ “Oysa, bütün vatanın ve koskoca bir milletin ölüm kalım

davası söz konusu olurken, vatanseverim diyenlerin kendi sonlarını düşünmelerinin yeri var mıydı (s.53)?”

➢ “Memleketin ve milli gayenin yüksek çıkarları adına ben

de Başkomutanlık görevini yürütmeye devam kararını verdim (s. 464).”

➢ “Artık vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikir bağlantısı

kalmamış bir sürü delinin, devlet ve milletin bağımsızlık ve haysiyetinin koruyucusu konumunda bulundurulmasına nasıl göz yumulabilirdi (s.15).”

➢ “Ben milletimin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim

büyük gelişme yeteneğini, bir milli sır gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün bir topluma uygulatmak zorunluluğunda idim (s. 17).”

➢ “Bu ulusa ve ülkeye hizmet görevi bitmeyecektir.” ➢ “Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli,

memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir.”

➢ “Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini

sağlar.”

➢ “Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle

ölçülür.”

➢ “Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan

yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.”

➢ “Bir millete hizmet eden onun efendisi olur.” ➢ “Mesuliyet yükü herşeyden, ölümden de ağırdır.”

(18)

➢ “Memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahrip

edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız.”

➢ “Bir ulus varlığını ve bağımsızlığını korumak için,

düşünülebilen girişim ve özveriyi yaptıktan sonra mutlaka başarır. Ya başaramazsa demek, o ulusu ölmüş saymak demektir. Öyle ise, ulus yaşadıkça ve özverili girişimlerini sürdürdükçe başarısızlık söz konusu olamaz.”

➢ “İyi bireyler kendinden çok üyesi bulunduğu toplumu

düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına yaşamını veren insanlardır.

AİDİ Y E T Aile Toplum Sosyal-duygusal bağlılık

➢ “Bendeniz ne Fransızların ne de herhangi bir yabancı

devletin yardımına düşecek şahsiyetlerden değilim. Benim için en büyük korunma yeri ve yardım kaynağı milletimin bağrıdır (s. 61).”

➢ “Bütün bu olay ve hadiselerin akışında , TBMM ve

Hükümeti’nin Başkanı, Başkomutanı ve Cumhurbaşkanı sıfatlarını taşımış olmaktan çok, teşkilatımızın genel başkanı olarak kendimi bu görevi yerine getirmeye mecbur sayarım (s. 308).”

➢ “Geleceği için ölümü göze alan bir millet, insanlık

haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedakarlığı yapmakla ümit bulur ve hiç şüphesiz esirlik zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete kıyasla dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur (s.15).”

➢ “İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici

Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu ben kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur.”

➢ “Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile

hayatındadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur.”

➢ “Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe

(19)

B İR E N B Ü T ÜN L ÜĞ Ü V E K İŞİ L İK Y AP IS I Sosyal Çevre Koşullar Kültür Çağ

➢ “Görülüyor ki verdiğimiz kararın uygulanmasını

sağlayabilmek için milletin henüz alışkın olmadığı bazı konulara dokunmak gerekiyordu. Ortaya atılmasında kamuoyu bakımdan büyük sakıncalar doğuracağı sanılan konuların dile getirilmesinde kaçınılmaz bir zorunluluk vardı. Osmanlı Hükümeti’ne, Osmanlı Padişahına ve Müslümanların halifesine baş kaldırmak, bütün milleti ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu (s. 15).”

➢ “Uzun bir görüşme ve sohbet sırasında, karşımdakilerden birinin şu sorusuyla karşılaştım: Yeni hükûmetin dini olacak mı? İtiraf edeyim ki, böyle bir soru ile karşılaşmayı hiç de istemiyordum. Sebebi, pek kısa olması gereken cevabın, o günkü şartlara göre ağzımdan çıkmasını henüz istemeyişimdir.”

➢ “Dünyada, milletin bağrında serbest bir fert olabilmek

kadar büyük bir mutluluk var mıdır? Gerçekleri iyi kavrayan, yürek ve vicdanında manevi ve kutsal hazlardan başka zevk taşımayan insanlar için, ne kadar yüksek olurlarsa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur.”

➢ “Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın

düşmanı olanların düşmanıyız.”

➢ “Büyük başarılar, kıymetli anaların yetiştirdikleri

seçkin evlatlar sayesinde olmuştur.”

Biriciklik

➢ “Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye

ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın (s. 429).”

➢ “Efendiler siz hayatınızda mebus olabilirsiniz, bakan

olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat hiç bir zaman sanatkar olamazsınız.”

➢ “İnsanlar ancak, emelleri, düşünceleri belirlenerek

(20)

CE SAR E T L E ND İRM E Yüreklendirme Motive etme Yönlendirme

➢ “Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir

millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir davranışa layık görülemez. Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa ölsün daha iyidir.. O halde ya istiklal ya ölüm (s. 14).”

➢ “Fakat bu olumsuz propaganda en yakın ve en inanmış

kimseler üzerinde bile kötü etkisini göstermeye başlamış, onlarda da kararsızlıklar uyandırmıştı. Onları da yakında yapacağım taarruz konusunda ve altı yedi gün içinde düşmanın ana kuvvetlerini yeneceğime olan güvenim hususunda aydınlatmayı ve yatıştırmayı gerekli buldum (s. 480).”

➢ “Görülüyor ki verdiğimiz kararın uygulanmasını

sağlayabilmek için milletin henüz alışkın olmadığı bazı konulara dokunmak gerekiyordu. Ortaya atılmasında kamuoyu bakımdan büyük sakıncalar doğuracağı sanılan konuların dile getirilmesinde kaçınılmaz bir zorunluluk vardı. Osmanlı Hükümeti’ne, Osmanlı Padişahına ve Müslümanların halifesine baş kaldırmak, bütün milleti ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu (s. 15)”

➢ “Böyle bir soruyu yöneltmekten amacım, biraz da onları

özendirmek ve harekete geçirmekti (s. 19).”

➢ “Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit

içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur (s. 639).

(21)

ÜST ÜN L ÜK ( B A ŞAR M A) ÇABAS I Yükselme Başarma Azim

➢ “Görülüyor ki verdiğimiz kararın uygulanmasını

sağlayabilmek için milletin henüz alışkın olmadığı bazı konulara dokunmak gerekiyordu. Ortaya atılmasında kamuoyu bakımdan büyük sakıncalar doğuracağı sanılan konuların dile getirilmesinde kaçınılmaz bir zorunluluk vardı. Osmanlı Hükümeti’ne, Osmanlı Padişahına ve Müslümanların halifesine baş kaldırmak, bütün milleti ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu (s. 15).”

➢ “Ben, bir yandan ordumuzu canlandırmak ve

güçlendirmek için çareler ararken bir yandan da her türlü sakıncalarına rağmen her yerde ister istemez kurulmuş olan milli müfrezelerden yararlanmaya çalışıyordum (s. 335).”

➢ “Bundan sonraki mücadelelerimizde, İstanbul aracılığıyla yapılan iç ve dış faaliyetler, bizi güçsüzlüğe düşürecek telkinler ve Yunan ordusuyla olduğu kadar fakat anlaşılması ve anlatılması daha güç şartlar içinde, içeride bozgunculara karşı uğraştığımız da görülecektir (s. 364).”

➢ “Görülüyor ki, biz her vasıtadan yalnız ve ancak bir tek

temel görüşe dayanarak yararlanırız. O görüş şudur: Türk milletini medenî dünyada, lâyık olduğu mevkie yükseltmek, Türkiye Cumhuriyeti'ni sarsılmaz temelleri üzerinde her gün daha çok güçlendirmek ve bunun için de baskı fikrini öldürmek (638).”

➢ “Zafer, Zafer benimdir diyebilenindir. Başarı ise,

Başaracağım diye başlayarak sonunda başardım diyebilenindir.”

➢ “Biz büyük bir inkıIap yaptık. MemIeketi bir çağdan

aIıp yeni bir çağa götürdük.”

➢ “Dünyada yenilmez kimse, yenilmeyen takım,

yenilmeyen ordu, yenilmeyen kumandan yoktur. Yenilgilerden sonra üzülmek de tabiidir. Ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır. Yenilen, toparlanarak kendini yeneni yenmek için olanca gücüyle, azimle daha çok çalışmalıdır.”

(22)

SO SYAL E Ş İT L İK V E DE M O K RASİ YE DA YAL I İL İŞK İL E R Eşitlik Adalet Demokrasi

➢ “Uzun bir görüşme ve sohbet sırasında, karşımdakilerden birinin şu sorusuyla karşılaştım: Yeni hükûmetin dini olacak mı? İtiraf edeyim ki, böyle bir soru ile karşılaşmayı hiç de istemiyordum. Sebebi, pek kısa olması gereken cevabın, o günkü şartlara göre ağzımdan çıkmasını henüz istemeyişimdir. Çünkü, vatandaşları arasında çeşitli dinlere bağlı unsurlar bulunan ve her dinden olanlar hakkında adaletli ve tarafsız davranmak, mahkemelerinde vatandaşları ve yabancıları için adaleti eşit ölçülerle uygulamakla yükümlü bulunan bir hükûmet, düşünce ve vicdan hürriyetine saygılı olmak zorundadır.”

“Cumhuriyet, demokratik idarenin tam ve mükemmel bir

ifadesidir. Bu rejim, halkın gelişimini ve yükselişini sağlayan, onlardan esirlik, soysuzluk, dalkavukluk hislerini uzaklaştıran bir yoldur.”

➢ “Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve

meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz.”

➢ “Dünya üzerinde yaşamış ve yaşayan milletler arasında

demokrat doğan yegâne millet Türklerdir.”

➢ “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins

insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin?

➢ Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle

bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?”

Eleştirel Bakış Açısı

Esnek ve Açık Fikirlilik

Yanlışlanabilirlik

➢ “Hükûmetin bu tabiî sıfatının, şüpheli yoruma yol

açabilecek vasıflarla sınırlandırılması elbette doğru değildir. Türkiye Devleti'nin resmî dili Türkçedir dediğimiz zaman bunu herkes anlar. Hükûmetle olan resmî işlemlerde Türk dilinin geçerli olması gereğini herkes tabiî bulur. Fakat, Türkiye Devleti'nin dini İslâm dinidir cümlesi aynı şekilde mi anlaşılacak ve kabul edilecektir? Bu elbette, açıklanmaya ve yorumlanmaya muhtaçtır. Efendiler, karşımdaki gazetecinin sorusuna ‘hükûmetin dini olamaz!’ diyemedim. Aksini söyledim. Vardır Efendim, İslam dinidir, dedim. Fakat, hemen arkasından “İslâm dininde düşünce özgürlüğü vardır.” cümlesiyle cevabımı açıklamak ve yorumlamak gereği duydum (s. 512-513).”

➢ “Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi

seçin.”

➢ “Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet

Şekil

Tablo 2: Atatürk’ün Söylemlerinin Adleryan Kuram Temaları ile Karşılaştırılması  Erdem  İmza Gücü Atatürk’ün Söylemleri

Referanslar

Benzer Belgeler

Engeliler merkezi Çevresinde Çim bicimi sulanması ve cevre düzenlemesi faliyetlerinde bulunuldu. Seramızdaki Biberiye bitkilerinden aldığımız çelikleri toprakla buluĢturduk

a) Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak. b) Kanunların belediyeye verdiği

Arapçılığa, Akıl-Dışılığa, Hıristiyanlaşmaya Karşı Çıktığım İçin, Beni Dine Karşı Gösterdiler 18- İslam imanı adı altında Arapçılığa, akıl-dışılığa kulluk

Cumhuriyet idaresiyle yönetim, Fransız îhtilali ’ nden sonra Avrupa'da ortaya çıkmış ve sadece Fransa'da değil Avrupa'nın diğer pek çok dev ­ letinde bizden çok

Genel merkezi İstanbul’da olmak üzere doğuda Erzu- rum ve Elazığ’da Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti kurulmuştu. Trabzon’da Muhafaza-i Hukuk adında

Stratejik planın temel yapısı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından önerilen format temelinde, okulumuz Stratejik Planlama Üst Kurulu, eğitimin üç temel bölümü

Eğitime erişim, öğrencinin eğitim faaliyetine erişmesi ve tamamlamasına ilişkin süreçleri; Eğitimde kalite, öğrencinin akademik başarısı, sosyal ve

 Onlar mukaddes vatan toprakları için canlarını seve seve vermişler, Çanakkale Savaşları’nın kaderini değiştirmişlerdir5. Burada geçen her saniye, kullanılan her