6
“Saatleri
Ayarlama Enstitüsü”
“Bunlar o cins şeylerdir ki, ne hakikatini, ne de gülünç tarafım bugünün insanı anlayamaz. ”
A
hmet Hamdi Tanpınar şiirleriyle tanınmıştı. Edebiyat Fakültesi’nde pro fesördü. “XIX. Asır Türk Edebiyatı” adlı büyük yapıtının değerini bütün meslektaşları onay lıyordu. Denemeleri, makaleleri sanatçının özgün dünyasını yansı tırken inançla aklı, eskiyle yeniyi, Doğu ile Batı’yı karşılaştırarak Cumhuriyet Türkiyesi’ne geçmişin değerleriyle beslenen bir gelişme modeli öneriyordu.
Tanpınar’ın iki romanı, iki öykü kitabı hak ettiği ilgiyle karşılanma mıştı. Tefrika edilmiş iki romanıyla tamamlanmamış bir ro
manı ancak ölümünden sonra kitaplaşabildi. Ya zarın romanda ustalığı da bu dönemde kabul edildi, Batılılaşma soru nuyla ilgili değerlendir meleri yankı buldu.
Yazarın ölümünden kısa bir süre önce ya yımlanan “Saatleri Ayar lama Enstitüsü” romanı, uzun yıllar dikkatten uzak kaldı.
Prof. Dr. Berna Moran, romanın yayımlanmasından 20 yıl kadar sonra kaleme alınmış incelemesin de yapıtı şöyle tanımlayacaktı:
‘“Saatleri Ayarlama Enstitüsü’, iki uygarlık arasında bocalayan toplumlunuzun yanlış tutumlarını, davranışlarını, saçmalıklarını alaya alan, eleştirel bir romandır.”
Romanda nasıl kurulduğu, ne ler yaptığı aktarılan, işe yaramadı ğı görülünce kapatılmasına karar verilen, ancak ağır dönen bürok rasi çarkı nedeniyle bu aşama da yıllara mal olan “enstitii”yü Moran, şöyle nitelemektedir:
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü, ne iş göreceği belli olmadan kurulmuş, yeni yeni kadrolarla şu beler açıp genişleyen öylesine saçma bir ku rumdur ki, Tanpınar bu enstitüyü ele alarak bir çok konuyla alay etmek olanağını bulur: Politi kacılar, üst yapıda yapı lan köksüz devrimler, bürokrasi Batı taklidi ya şam biçimi vb.”
Büyük Y apıtlarımız
Konur Ertop
Bütün D ünya • H a z ira n 2 0 0 3
Romanın Yeni İstanbul gazete sinde tefrikası başlarken Azra Er- hat yazarla bir konuşma yapmış, roman kahramanı Hayri İrdal için Tanpınar şöyle demiştir:
“Şehir saatlerinin birbirini tutma ması yüzünden vapum kaçırdığım bir günde Kadıköy iskelesinin saati altında birdenbire onunla karşılaş tım ve bir daha beni terk etmedi.”
H
ayri İrdal romana adını veren enstitünün on yıl müdür yardımcılığını yapmıştır. Söz konusu enstitünün slo ganları arasında anlamlıymış gi bi görünen şu içi boş sözler dikkati çeker: “Ayar sani yenin peşinde k o ş m a k t ı r ” , “Müşterek za man müşterek iştir”, “Refahın yolu sağlam bir zaman anlayı şından geçer”.Ayar istas yonları kurul muştur. Denet
lemelerde saatleri zamanı yanlış gösterenlere eğlenceli bir parasal ceza sistemi uygulanır! Uluslarara sı bir kurultay düzenlenir. Zamana sözde hak ettiği değeri vermiş bir Osmanlı bilgini icat edilip onunla ilgili söylenceler üretilir...
Aldatmaya ve isteyerek aldan maya dayanan bütün bu sistem el bette çökecek, enstitü çalışanları bu kez “daimi tasfiye komisyonu”nda yer alacaklardır. Böylece eleştiri ok
ları, “bürokrasi”ye de yönelecektir. Roman boyunca anılarını izle diğimiz Hayri İrdal aracılığıyla 2. Abdülhamit döneminden 1945’lere uzanan dönemin olayla rı, ilginç kişileri, eski kültürümüz ele alınmaktadır.
Anlatılanlar bize “yaşanmış ger çekler” diye sunulmaktadır. Ancak kahramanın dediği gibi “Her insa nın hayatında hiçbir muhayyilenin icat edemeyeceği kadar aksaklıklar vardır.” Bu aksaklıklar üst üste yı ğılınca romandaki yergi, gerçekdı- şına uzanmış görünmektedir.
Hayri İrdal, 19’uncu yüzyıl sonlarında İstan bul’da Edirneka- pı semtinde ya şayan bir ailenin çocuğudur. Bir cami yaptırmaya hazırlanan de desinin önceden satın aldığı ayaklı saat, cami yapılam ayınca evin, dolayısıyla Hayri İrdal’ın yaşamım derin den etkilemiştir. Onun çocuklu ğunu ve ilk gençliğini geçirdiği çevre, eski kültürümüzdeki birta kım tutarsızlıkları, bozuklukları, saçmalıkları göz önüne serer. Hay ri İrdal bu çevredeki insanlar için, “Onların rüyaları içinde yaşadım... Mizaçlarını benimsedim” demekte dir. O insanların yaşadıkları olayla rı ise, “Bunlar o cins şeylerdir ki, ne hakikatini, ne de gülünç tarafını bugünün insanı anlayamaz” diye tanımlamaktadır.
A. H . T anpınar
yarım yüzyıllık bir
tarih dilimini keskin
gözlemler, canlı
kahramanlarla
anlatmıştır. Geçmişe
eleştiriler yöneltirken
yenileşme sürecinin de
aksaklıklarını
göstermiştir.
44"S a a tle ri A y a rla m a Enstitüsü."
Harap bir medresede -bir bay kuş gibi- yaşayan, eski bir Bizans hâzinesini ele geçirmeye çalışan Deli Seyit Seyfullah, bu insanlar dan biridir. Eczacı Aristidi Efendi, civadan altın yapmaya çabalar. Yalan, masal, düş bu insanları ya şamın ve gerçeğin dışına itmiştir.
Hayri İrdal’ın yanında çıraklık ettiği yarı evliya Nuri Efendi, geç mişin arı-duru yanını yansıtır ama o da olup bitenlere yön verecek güçte değildir.
Romancının kendisinin de mü tareke yıllarında üniversite öğren cisi olarak gelip gittiği kahvelerde aydınların, yarı aydınların yaşamı, yapıtın renkli sayfalarını oluşturur. Bu insanlar, “topluluk halinde rü ya görmektedirler”. Hayri İrdal on ların arasında yaşadıklarını anlatır ken şunları söyler:
“Ne kadar ciddi başlarsa başla sın burada her iş en beklenmedik sonuçlarla biterdi. Bu kahvenin bir adım ötesinde yüzde yüz gibi bakılan bir hesap, burada birden bire en hafif ihtimal biçimine gi rer, bir yığın gidip gelmeden son ra talihin bir alayı olurdu. Hülasa bu, abes (saçma) denen şeyin ba taklığı idi. Ve ben boynuma kadar ona gömülmüştüm.”
H
ayri İrdal, geçmişte görkemli bir yaşam süren Abdüsselam Bey’in ko nağında yetişmiş bir kızla evlenir. Yaşlı adamın ölü münden sonra var olmayan bir mirasın hesabını vermek zorunda kalır. Yine var olmayan “Şerbetçi- başı elması”ndan söz etmesi yü zünden bir süre Adli Tıp’ta tutulur. Burada tanıştığı Dr. Ramiz’in yanında “İspirtizmacılar Kulübü”ne gidip gelmeye başlar. Böylece o dönemde çok etkili sayılan Fre- ud’un görüşlerine yarı aydınların nasıl baktığı gösterilir.
S
aat onarımında usta olan Hayri İrdal ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü ku rarak İrdal’ı yanında çalıştı ran Halit Ayarcı aracılığıyla, bir yandan eski Osmanlı kültürünün zaman anlayışı, öte yandan Berg- son’un bir dönem Türk aydınları üzerinde çok etkili olmuş zaman kuramı romanın tartışma günde minde yerini alır.On yıl boyunca büyüyüp geli şen enstitü serüveni, çalışanlar için yapılacak konutlar nedeniyle büyüsünü yitiriverir. Çalışanlar enstitüyü biçimlendiren düş zen ginliğinin kendi evlerine uygulan masına karşı çıkarlar:
“Yeniliği kendilerine ucu do kunmamak şartıyla seviyorlardı. Fakat hayatlarında emniyeti ve sağlam olmayı tercih ediyorlardı. Kendi menfaatlari ortaya konunca birdenbire dönmüşlerdi.”
Burada yeniliğin uygulanma yöntemine getirilen eleştiri, ensti tünün sınırlarını aşarak bizim ne redeyse tüm Batılılaşma sürecimi ze yönelmiş gibidir. Bu eleştiri, “Bir insan, iki türlü düşünür mü? İki türlü mantık bir kafada bulu nur mu?” sorusuna da bağlanır.
“Bir yerde aldandım... Neden?” diye düşünen Halit Ayarcı’nın ge çirdiği otomobil kazası, yaşamını ve romanda anlatılan serüveni so na erdirir.
“Saatleri Ayarlama Enstitü- sü”nde kahramanlar zaman, tarih,
Bütün Dünya • H a z ira n 2 0 0 3
dönüşüm gibi konularda farklı gö rüşler geliştirirler. Dr. Ramiz’e göre, “tarih günün emrindedir”. Freud okuluna bağlı roman kahramanına göre, geçmişten yakınmamız, geç mişi değiştirmek istememiz” ancak baba kompleksiyle açıklanabilir:
“Şu Etililer’e ve Frikyalılar’a bil mem ne kavimlerine muhabbeti miz nedir? Baba kompleksinden başka bir şey mi?”
Romanda sık sık “eskileri çok az bildiğimizden” yakınılır. Fakat “Saatçilerin piri şeyh Ahmet Zama- ni Flazretlerinin hayatını ve keşif lerini” anlatan sözde incelemenin temeli de bir yalanı ispatlamak için yaratılmış bir geçmişten başka bir şey değildir!
Romanda kahramanlardan biri nin söylediği “Herkesin ayrı bir gerçeği vardı. Ve herkes zemin ve zamana göre onu yavaş yavaş ye niden yaratıyordu” sözü, devrim sürecinin geçmişi değerlendirme
biçimine bir eleştiri sayılabilir. Halit Ayarcı uygarlık değişimi ni konu edinirken, “Elli yılda, bir medeniyete bütün tarihiyle eriş mek kolay mı?” der. Çöküş döne minin boş inançları, insan ilişkile rindeki bozukluklar, boşa çıkan umutlar, “üst üste devrimler yap mış, türlü zümreleri ve nesilleri geride bırakarak doludizgin ilerle miş” toplumda da yinelenecektir.
Hayri İrdal, “Doğdum doğalı her kes bana dürbünün ters tarafından bakmayı teklif ediyordu” diye yakı nır. Bir yerde de şu itirafta bulunur:
“Yalana alışmıştım. Hayatım denen bu kalp akçeyi başka türlü süremezdim. İnsanlar benim böy le olmamı istemişlerdi.”
A. H. Tanpınar yarım yüzyıllık bir tarih dilimini keskin gözlemler, canlı kahramanlarla anlatmıştır. Geçmişe eleştiriler yöneltirken ye nileşme sürecinin de aksaklıklarını göstermiştir. •
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi