T 7 - Y 2 OQ 16 EKİM 1998 CUMA
YAZI O D ASI
SELİM İLERİ
Oktav Rifat. Romancı
Oktay Rifat’ın hepi topu üç roman yazmış olma sına üzülmek gerekir, birbirinden özlü üç roman:Bir Kadının Penceresinden (1976) yayımlandığın da büyülenmiştim. Olgunluk döneminde bir şair 'ro m an' yazmayı gereksinmişti. Bence üzerinde duru lacak konuydu.
Bununla birlikte 'şair' Oktay Rifat’ın 'oyun yazarlı ğımdan sonra ‘rom ancı’ kimliğine yol alışı üzerinde pek durulmadı. Bir Kadının Penceresinden güçlü bir romandı; romanı eleştirenlerse, şairin ne ölçüde ro man sanatına yaklaşabildiğini saptamayı yeğlediler. Usta bir şair, bizi 80’lerin yıkımlarına götürecek toplumsal ortamı, toplumsal ortamdaki yoğun karan lığı şiirin sezişiyle duyumsuyor, romanın geniş yelpa zesinde dile getiriyordu.
Bir Kadının Penceresinden, romandan bağımsız ‘gö rünen’ -gerçekteyse romanın bütününü billurlaştı ran- bir panorama çizişle başlar. Az sonra romanda okuyacağımız her şey, olaylardan duygulanıma, dü şünüşten davranışlara her şey bu panoramadaki ve rilerin sonucudur. Oktay Rifat’ın roman sanatı için örneksiz, benzersiz sayılabilecek girişimi, yazık ki pek kavranamamış, o giriş bölümünü ‘fazla’ bulan lar bile çıkmıştır.
Danaburnu (1980), Oktay Rifat’ın bir söyleşisinden öğrendiğimize göre, gazete haberinden yola çıkıla rak kaleme getirilmişti. Gazete haberinin kapsam darlığı, böylece romancının yaratım gücüyle yeniden topluma açılıyor ve yine sancılı şeyler söylüyordu.
Bir Kadının Penceresinden toplumun birbirine kar şıt katmanlannı yüz yüze getirmez. Küçükburjuva di yebileceğimiz toplumsal katmanın sınırları içinde ka lır. Yaşananların o katmanda, faşizme çok yakın bir siyasete nasıl yol aldığını saptar. Danaburnu’ysa okur yazarla okuryazmazın aynı ülkede nasıl apayn yaşam lar sürdüklerini, birbirlerinden handiyse habersiz ka lışlarını saptıyordu.
Nihayet Bay Lear (1982), bu son roman, toplum saldan bireyseli çekip çıkarmış, bireyseli büyüteçte açımlamıştır. Bay Lear, Oktay Rifat’ın gizli başyapıtı dır denebilir. Roman okurun dikkatine yeterince ve hak ettiğince ulaştırılamamıştır.
Oktay Rifat, Birtakım İnsanlar adlı oyununun ilk sahnesinde Boğaziçi vapur iskelesinden kararık bir yalıya, yalıdaki yaşlı hanımefendiye açılır. Bu yaşlı hanımefendi geçmişte mi yaşar, geçmiş mi kendisi için son kez dirilir, doruktaki ifade gücü hepsini bir birine katar. Bay Lear da böylesi bir anlatımla sürüp gider. Bu romanın Oktay Rifat’ın Yeni Şiirler kitabın da yer almış bazı çok güzel şiirleriyle yakın akraba lığı söz konusudur.
Romancı Oktay Rifat şair Oktay Rifat’a ne ihanet ediyor, ne de şair Oktay Rifat’ı yineliyordu. Gerçek edebiyat adamının türler arasındaki derin iç gezisiy di.
Romancı Oktay Rifat, yeniye elbette açıktı. Yeniyi hem kişiselliğinden arıyor, hem de geleneksel roman çizgisini hırpalamaya yanaşmıyordu. Adlannı andığım romanlar tanıklık ediyor, Oktay Rifat ‘rom an’ yazdı ğının bilincindeydi, olanca yenilikçiliğini roman sana tının olanaklannda arıyordu.
Daha önemlisi, Oktay Rifat ‘Türkçe’ roman yazı yordu. Türkçe’nin bu büyük ustası, üç romanında da Türkçe’ye duyduğu saygıyı bir kez daha kanıtlamış tır.
Geçen zaman içinde Oktay Rifat’ın romanlan gü nümüzün okurlarına seslenebiliyor mu, bilmiyorum. Kimler okuyor bugün Bir Kadının Penceresinden’i ya da Bay Lear’ı, bilmiyorum. Günümüz ‘reyting’ cana varı romanlar okuyadursun, Oktay Rifat özlü emeğiy le bir başka yannı nasıl olsa kucaklayacaktır.
Yayımlandıkları dönemde andığım romanlar çok ça deşilmedi dedim ya, bu savımı şimdi geri alıyo rum. Bir coşku vardı o dönemlerde. Oktay Rifat’ın ‘ro m an’ yazması edebiyat çevrelerini heyecanlandır mıştı. Irdeleyişler eksik ya da kıt olmuş, o ilgi odağı nı görmezden gelmeyelim. Bugünse üçüncü sınıf rö portajlarla idare ediliyor, geçinilip gidiliyor, roman bir tüketim maddesi.
Oktay Rifat’sa üç romanında da ‘tükenen’ toplu mu yazdı.
Takvimde İz Bırakan:
“Leylak kokuyordu. Ona leylak dediğim i kim bile b ilir sadece içimden geçirdikçe. ” Oktay Rifat, Bay
Lear, Adam Yayıncılık, 1982.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi