xıx.
asirdaT
ürkiye de. I
ngI-
lI
z fîkîr ve edebI
yatîX IX . asırda, Türkiye'de başlayan yenilik hareketlerinin başında bulunanlar evvelâ Fransız fikir ve medeniyetinin tesiri altında ça lışmışlarsa da bilhassa Büyük Reşid Pasa sadaretinde ve ondan son ra münevverler Ingiliz kültürüne büsbütün yabancı kalmamışlardır. Meselâ, Ziya Paşanın îngilterede çıkardığı Hürriyet gazetesindeki makaleler Fransız edebiyatının yanı başında bir de İngiliz edebiya tının var olduğunu gösteriyordu. Diğer taraftan Namık Kemâl’ in İbret gazetesinde çıkan Terakki adlı makalesinde İngiliz kültürünün uzaktan da olsa bir tesiri görülüyor. Tanzimattan sonra çıkan gazete ve mecmualara bakılacak olursa İngiliz ilim ve irfanının da Fran sız edebiyatından sonra kıymet verilen bir kültür kaynağı olarak telâkki edildiği anlaşılır. Bu iki kaynaktan memleketimizin fayda lanmasını temin etmek için teşkil edilen ve pek ilmi bir mahiyet ta şıyan .Cemiyet A t ’miye-i Onmann/r’yi zikretmek lâzımdır. 1277-1861 senesinde kurulan bu cemiyetin nizamnamesine göre ancak Avrupa lisanlarından birini bilenler bu cemiyete âza olabiliyorlardı. Cemi yete Garp dili bilmryip yalnız Arapça ve Farscayı iyi bilen yedi kişi âza seçilebilirdi.
Cemiyet çalışmalarını yaymak için, Mecmuai Fiimın adlı bir mecmua çıkararak müsbet ilimleri nesre çalışmıştır. Cemiyet âza- ‘sının daha ziyade İngilizce eserlerden tercüme yanmağa çalıştıkları mecmuadaki makale1 erden anlaşılıyor. Bilhassa “ Ingiliz,, lâkabı ile tanınmış olan o vakitki bahriye mektebi muallimlerinlen Sait Paşa nın yazılarında, halkı İngiliz kültürü ile temasa getirmek ve İlmî cereyanı bir kaynağa doğru çevirmek meyili pek bariz bir şekilde görülmektedir. Mecmuada fizik, kosmografya, kimya, tıb ve başka ilimlere dair makaleler ekseriya Ingiliz ansiklopedilerinden veya İngilizce eserlerden tercüme edilmiştir.
Dil ve edebiyatı da ihmal tmeven bu mecmuada Babıâli tercü me odası hulefasmdan Mehmet Şevkinin İnaüiz Li-san ve Edebiyati na dair makalesi, bu dilden bahseden İlmî bir makale olarak vasıf landırdabilir (bk. Mecmua,A Fümen sene 4, No. 34). Makale iki kıs ma ayrılmıştır. Birinci kısımda dil, ikinci kısımda edebiyat ve ilim
den bahsedilmektedir. Müellif, İngiliz dilinin X IX . asırdaki hale ge linceye kadar bir çok değişmeler geçirdiğini söyliyerek, eski Gal li sanından bu lisana hiçbir kelime intikal etmediğini kaydediyor, “ Ro malılar, İngiltereyi istilâ ettikten sonra, kendi lisanlarını resmî dil olarak kullanmışlar ise de Latince, İngiliz lisanına eok sonra ve an. cak Fransızca tariki ile geçmiştir. 450 senesinde Angle ve Saxon’, ların İngiltereyi istilâları ile. Keltler dağlara sürülmüş ve müstevli lerin lisanı neşir ve' tamim edilmiş olduğundan bu tarih İngilizcenin teşekkül tarihi olarak kabul edilir. VI. asırda Auguste’ ün teşviki ile Hıristiyan olan halkın resmî ve dinî ve ilmi lisanı Angle ve Saxonca olmuştur. DanimarkalIların 780 senesindeki istilâları ile İngiliz li sanı bir tahavvük uğramamış ise de Danimarka lisanından kelimeler alınmış ve Norman istilâsından sonra resmî lisan haline gelen Fran sızca ile halk arasında kullanılan. Angle ve Saxon lisanının krışma- smdan bugünkü İngilizce meydana gelmiştir. 1327 senesinde tahta çıkan Edward zamanında lisana Fransızca ve İtalyanca ve Rumca- daıı pek çok kelimeler alınarak bu muhtelit lisan resmî ve ilmi ve edebî dil olarak kabul edildi.”
Dilin tarihine ait, bu malûmatı verdikten sonra İngilizcenin
gramerinden bahsederek sabit bir imlâ-kaidesi olmadığını belirti, yor. Bu yüzden yabancıların İngilizceyi öğrenmeleri pek güç oldu
ğunu, ve dilin muhtelif şivelerinden bahsederken Amerikalılar ve
îngilizlerin farklı konuştuklarını ve ancak Londralılar (? ) ile Dub- linliler (? ) in ağızlarının yazı diline uygun olduğunu kaydetmek tedir.
Edebiyat ve ilimden bahsettiği ikinci kısımda ise Milton’ un Pu.
vadise Lost’ unu ve Swift’ in A Tale of a Tub’ mı takdirle zikrediyor.
Ahlâka dair eserler yazanlar arasında Hutchenson, Brown ve Adam Smith’ i kaydederken mektupları ile şöhret kazanan Lady Monta- gıı’yü ve Chesterfield ile tenkid sahasında Samuel Johnson ve ta rihçilerden Gibbon’ı ve onun, eserinde ecnebi ibare ve kelimeler kullanarak yeni bir çığır açtığını belirtmektedir. Makale mııharri.
rine göre hukuk sahasında İngiltere pek ileri gidememiş tababet
ise 1832 senesinde basılan Ameliyat-i Tıb isimli kitabın neşrine ka dar esaslı bir kaideye bağlanamamıştır. Mülkî ve İdarî ilimlere dair Adam Smith’in fikirlerini hülâsa ettikten sonra astronomi alimle rinden Herschel ve Newton’un tercümei hallerinden bahs ile fizik
ilmini Îngilizlerin hayli inkişaf ettirdiklerini söyler ve Leslie ve
Dalton’u zikreder. “ Nebatat ilmi Tarih.i Tabii (İlmi Mevalid) în-
gilterede ilerliyememiştir. İlm-i Madeniyat ise yeni bir ilim olup
muteberdir” . Müellif İngilizleri tavsif ederken “ Nazariyattan ziya de ameliyat ile uğraşırlar” kanaatini bildirmektedir.
Cemiyet-i îlmiye-i Osmaniyenin dağılması üzerine artık çıka,
tnıyan Mecmua-i Filmin’ daıı sonra ayni maksatla çıkarılan Hazine-i
Evrak’da (No. 39 s. 617) Nadir imzası ile Hamlet hakkında bir
makaleye rastlıyoruz. Muharrir eseri şöylece hülâsa ederken bir iki pasajı da tercüme ediyor. Makalenin başında Slıakespeare’ den baş.
ka tercümeler de yaptığını kaydetmekte olan bu zatın, kim oldu
ğunu tesbit edemedik. Tercüme ve dili hakkında bir fikir verebil mek için, belki Hamlet’ iıı ilk tiirkçeye tercümesi olan bu tarihî par
çalardan ikisini seminarımızın neşrettiği Hamlet tercümesinden
aldığım parçalarla birlikte naklediyorum. Bu suretle dilimizin ge. çirdiği değişiklikler bariz bir surette görülecektir.
1881 tercümesi
Kral — Pederinizin hakkında izhar ettiğiniz şu ektar-ı diniye mahza ta l’ınızda olan bir rikkat ve fazilet-i memduhadır. Lâkin bilmeniz lâzımdır ki pederiniz de böylece bir peder iken o da keııdi-
ninkini gaip etmiştir. Pederinin üzerine yaşayan evlât rikkat ve
muhabbet-i ferzendanesi vecibesindendir ki remad.i hakisterine
alaim-i ye’s-i dindaranesini izhar ve ilân etsin. Fakat bir htizn ve melâl-i muannidanede devam etmek ısrar.ı mülhidane nişanesi ve insana yakışmaz bir derd-i elemdir...
(Perde I. Sahne II) Seminarm tercümesiı 1941.
Kral — Babana bu matem vazifelerini yapman, tabiatının iyi
liğini gösterir, takdire değer Hamlet. Fakat unutma ki, ba
ban da bi rbaba kaybetmiştir; o baba da bir baba kaybetmiştir; ve geride kalan, evlâdlık vazifesini ifa için bir müddet matem tutmuş, tur; fakat bu kadar İsrarla matemde sebat ,dine mugayir bir inat sa yılır.
74 XIX. ASIRDA TÜRKİYEDE İNGİLİZ FİKİR VE EDEBİYATI
1881. tercümesi
'Hamlet (kendi kendine) — Oh gayet katı plan şu toprak y ığ ı nı kederle niçin yumuşamıyor? Niçin erivac-i .sil-i sirişk ile yarılıp
çözülmüyor? Yarab şu dünyanın mahzuzatı bana ne kadar tatsız
ne kadar beyhude ve abes görünüyor. Yarab, bu dünyadan ne kadar iba ediyorum. O da beni ııe kadar yoruyor. Kendi haline berr ve beyabana dönmüş bir tarladan başka bir şey değildir. Vahşi ve ka ba tabiatla, acı acı meyvalarla doludur.
Semiııarııı tercümesi 1941.
Hamlet •— Ah, şu kaskatı vücût erişe, dağılsa çiğ tanesine dön
se ! ... Ey Allahım, ey Allahım ! bu dünyanın her hali bana ne
kadar yorucu bayat, sıkıntılı ve faydasız geliyor. Yazıklar olsun!
Yazıklar olsun! Otu ayıklanmamış, her şeyi tohuma kaçmış bir bahçe gibi, tabiatin kaba ve adi şeyleri içini sarmış.
Kasım Kufrah
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi