• Sonuç bulunamadı

Aydınlığa giden yolda...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aydınlığa giden yolda..."

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA

CUMHURİYET

14

KÜLTÜR

kultur(n cumhuriyet.com.tr

A Y D I N L I Ğ A

G_±_DJjJ±

.

.

.

(1)

‘Bir yarım yüzyılın bilinçli tanığıyım...’

D,

fört dörtlük

bir “Cumhuriyet

çocuğu ” olarak

yetiştirildim.

Ailemin de

etkisiyle, su

katılmamış bir

(iIaik eğitim ”den

geçtim; ne ilk ve

ortaokulda, ne de

lisede,

kafalarımıza

hiçbir metafizik

sokulmadı...

Liseyi

bitirdiğimde,

bugün de olduğu

gibi yalnız akla ve

bilime

inanıyordum. Bu

arada “devrim ”e

de: Çünkü

Cumhuriyet,

devrime inanmayı

da öğretmişti.

Kültür Servisi- 6 Kasım’da başlayacak 18. İstan­ bul TÜYAP Kitap Fuarı’mn bu yılki onur yazarı Server Tanilli yılar sonra ilk kez Türkiye’ye gelerek çeşitli panellere, söyleşilere katılacak.

- Sayın Tanilli. 1931 doğumlu olduğunuza göre 68 yaşmdasınız. Türkiye’nin en az bir yarım yüzyılının bilinçli tanığısınız. Geriye dönüp baktığınızda, bu inişli- çıkışlı süreç size nasıl görünüyor?

SERVER TANİLLİ - Evet, sizin de belirttiğiniz gibi, en az bir yarım yüzyılın bilinçli tanığıyım. 1950’de Demokrat Parti iktidara geldiğinde 18 ya­ şındaydım ve İstanbul Hukuk Fakültesi’nin ilk sını­ fında öğrenciydim. Böylece, 1950 öncesine bir ta­ nıklığım var» Sonra, DP dönemini görüp yaşadım; arkasından, 27 Mayıs’ı ve açtığı dönemi, 70’li, 80’!i yıllan gördüm; 90’lı yıllann da sonlanndayız.

Gerçekten inişli-çıkışlı bir süreçtir bu...

Önce, 1950 öncesiyle sonrasını birbirinden hep ayır- mışımdır. 1950 ile Türkiye'de düpedüz bir “kar­ şıdevrim" iktidara gelmiştir; yaptığı ettiği ile bir on yılı da çarçur etmiştir. Oysa, 1950’de “gerçekten de­ m okrat” bir parti iktidara gelmiş olsaydı; Cumhu­ riyet Devrimi’ne sahip çıkarken planlı ve ülkenin ba­ ğımsızlığını göz önünde tutan bir kalkınma yoluna girseydi, şimdi bizi top devirmezdi.

“ I mut açığT’mız o dönemle başlar.

27 Mayıs, bu çapaçulluğa ve karşıdevrimci gidi­ şe, Cumhuriyet’in yurtsever güçlerinin “dur” deme­ sidir. En başta da 1961 Anayasası’yla yepyeni bir çı­ ğır açmıştır. Kimi kalemler farkında değil, asıl “li­ beral” dönemi o başlatmıştır ülkemizde.

Ne var ki. onun getirdiklerini, bir ikinci karşı­ devrim rüzgârı silip süpürmek istemiş ve çok nok­ tada başarıya da ulaşmıştır: 70’li, 80’li, 90’lı yıllar bunun öyküsüyle doludur. İçlerinde en korkuncu da, 12 Eylül’dür. Cumhuriyet Devrimi’ne düşmanın bile yapamayacağını yapmıştır.

- Peki, neye bağlıyorsunuz bu ikinci “ karşı-devrim”

rüzgârını?

SERVER TANİLLİ-Yığınla nedenin başına ben,

Türkiye burjuvazisinin “sınıfsal korku”sunu koya­ rım. 19^2’de Türkiye İşçi Partisi kurulup 1965 se­ çimlerinde de Parlamento’ya girince, derin bir kor­ kunun içine düşmüştür burjuvalarımız. Oysa, par­ lamento çağdaş bir görünüm kazanıyordu bununla. Adalet Partisi muhafazakâr kanadın, sola doğru kay­ mak isteyen Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demok­ ratlığın partisi olurken, TtP de işçi sınıfının partisi rolünü oynayacaktı. İktidar, bunlar arasında alınıp verilecek; siyasal yaşam da, çağdaş bir çehre kaza­ nırken umulmadık bir istikrara kavuşacaktı.

Ama olmamıştır ve oyunu bozan da Türkiye’nin sağcılarıdır.

- Savın Tanilli, fikri gelişmenizi etkileyen nedenler neler oldu?

SERVER TANİLLİ-Başta, aldığım ilk ve orta eği­ timin niteliğini söylemeliyim. Dört dörtlük bir “Cum­

huriyet çocuğu” olarak yetiştirildim. İçinde doğup

büyüdüğüm ailemin de etkisiyle, su katılmamış bir

“laikeğitim”den geçtim; ne ilk ve ortaokulda, ne de

lisede, kafalarımıza hiçbir metafizik sokulmadı. O

dönemde okullarda din dersleri yoktu. Liseyi bitir­ diğimde, bugün de olduğu gibi yalnız akla ve bili­ me inanıyordum. Bu arada “devrim”e de: Çünkü Cumhuriyet, devrime inanmayı da öğretmişti. Halk­ çıydım. Haydarpaşa Lisesi’nde ciddi bir edebiyat, tarih ve felsefe eğitimi gördük. O hocalarımın hep­ sini minnettarlıkla anarım.

Sonra, çok düzeyli bir üniversite eğitiminden geç­ tim. O yıllarda, üniversitenin bütün fakültelerinde pek yetkin öğretim kadroları vardı.

27 Mayıs’ta uyandık!_______________ _

- Bu birikime. Marksisdiğiııiz ne zaman ekleniyor? SERVER TANİLLİ - Daha lise yıllarımdan baş­

layarak, Milli Eğitim Bakanlıgı’nm yayımladığı

“ Dünya Klasiklerinin heyecanlı bir izleyicisi idim.

O yıllarda Völtaire’i, Diderot’yu. Rousseau’yu, ken­ di ana dilimde okumuştum. Böylece. devrimci bur­ juva kültürünü -birölçüde- tanıyordum. Bu gelişme sürerken, fikir yaşamımda asıl köklü değişiklik, 1960'lara doğnı Murat Sanca’yı tanımakla olmuş­ tur; Marksizmi ondan öğrendim. Hep minnettarlık­

la anarım bu seçkin aydını.

Ancak onu da beni de, birkaç kuşağı da etkileyen bir önemli olay vardır ki, o da 27 Mayıs’tır: 27 Ma- yıs’ta uyandım, 27 Mayıs’ta uyandık!

-Ama "Aydınlanma” düşüncesiyle tanışmanız ve onun yayıcıları arasına girişiniz daha ileriki bir ta­ rihte olacaktır. Bu süreci başlatan ne olmuştur?

SERVER TANİLLİ-Şu: 1980’lerle beraber, Tür­

kiye 12 Eylüİ’ün karanlığı içine gömülür; işçi sını­ fının, gençliğin, daha doğrusu bütün Cumhuriyet mirasının karşısına düpedüz faşizm dikilir ve şoven- dinci bir görüşü, “Türk-İslam scntezi”ni egemen kılmak ister. Dünyada sosyalist harekette de bir bu­ nalımın ayak süsleri duyulur ve 1990’larla sosyaliz­ min kaleleri çöker.

Özellikle Türkiye için bir eksikliğin farkına varı­ rız o sıralar: Çağdaş tarihimiz, bir 200 yıla yaklaşır biçimde “Aydınlanma” tarihi aslında. Öyle özenti ya da taklit değil, toplumun kendi iç dinamiği, akıl­ dan. özgürlükten, bilim ve ilerlemeden yana olan güç­ lere yollan açmış; özellikle eğitimde, ölçöşü-gitgir de artmak üzere, dinden bağımsız, yani laik bir ge­

lişme belirginleşmiş ve öteki kurumlara yaygınlaşır olmuş.

Cumhuriyet devrimi ise bu gelişmenin doruk nok­ tası.

Batı’nın önde gelen ulusları, her şeyden önce böy­ le bir “Aydınlanma” devriminden geçmişler. Sosya­ list düşünceler bile, bu devrimin içinde filizlenmiş. Türkiye’de de üzerinde durup ısrar edilmesi gereken işte bu. Sosyalist devrimden önce “Aydınlanma dev- rimi”ni gerçekleştirmek; daha doğrusu kökleştir­ mek...

‘Sınıf mücadelesi1 fikrini terk etmedim

- Savın Tanilli, bu arada Marksist dünya görüşü­ nü dc sürdürüyorsunuz. "Aydınlanma” ile Marksizm, çelişen kavramlar olmasa da, dünyamızda özellikle son yıllarda olan bitenler sizi de etkilemiş olsa gerek, değil mi?

SERVERTANİLLt - Elbette etkiledi, ama ayrın­

tıda! Yoksa dünya görüşümün temelleri sarsılmış değil. Örneğin, daha önce de inandığım demokra­ tik sürece ve parlamenter yola şimdi daha çok yan­ daşım, ama “sınıf mücadelesi” fikrini de terk etmiş değilim. Ancak sorun, bunu da aşacak biçimde, dü­ şünmede “yöntem sorunu”dur: Ya böiük-pörçük ba­ kacaksınız çağınıza ya da gerçekler dünyasında ka­ larak.. ama "diyalektik bütünlüğü” de gözden ka­ çırmadan ufku tarayacaksınız.

Bilmiyorum anlatabildim mi?

-Yayımladığınız kitapların listesine bakıyorum: He­ men hepsi de ‘‘Aydınlanmacı’’ bir anlayışla yazılmış bu eserlerin çoğu, Av rupa’da kaleme alınmışlar. San­ ki bir yazgı sizi dışarıya çıkma zorunda bırakmış ve siz de bunları yurdunuzun kültürüne armağan etmiş­ siniz. Ne dersiniz?

SERVER TANİLLİ - Dediğiniz gibi oldu...

7 Nisan 1978’deki talihsiz olayın arkasından, İn­ giltere, Almanya ve Sovyetler Birliği’ııi dolaştım ve 1980 sonlarında yurda döndüm. 12 Eylül darbe­ si olmuştu. Ülke, yeni bir karanlığın içine gömülü­ yordu. Kalırsam bütünüyle harcanıp gidebilirdim. O sıralarda Strasbourg Üniversitesi Türk Etütleri Ens­ titüsünden gelen bir daveti, dostlarımın tavsiyesi üze­ rine kabul ettim ve 30 Ekim 1981 ’de Fransa’ya doğ­ ru yola çıktım.

Yeni bir yaşam başlıyordu benim için. Ne yapacaktım, ne yapabilirdim?

Bir yandan, başında büyük Türkolog Profesör

İrene M elikoff’un -sonra da Paul Dumont’un- bu­

lunduğu enstitüde, çağdaş Türkiye dili ve kültürü üs­ tüne dersler verirken; o huzurlu ortamda, çok önce­ den tasarladığım kitapları yazıp yayımlamaya baş­ ladım.

- Sayın Tanilli. bir on sekiz yıllık aradan sonra ve TÜYAP’ın da 'onur konuğu” olarak, 4 Kasım’da İstanbul’da olacaksınız. Ne türlü bir duygulanış için­ desiniz?

SERVERTANİLLİ- Yurda, onun taşına-toprağı-

na ve insanına kavuşmanın sevinci: Agırbasan bu!.. —

(2)

C U M H U R İY E T SAYFA

14

KÜLTÜR

kulturftı cumhuriyet.com.tr

A Y D I N L I Ğ A

G İ D E N

Y O L D A

. . .

(2)

Kültür Servisi- Sayın Tanilli, içinde bulun­ duğumuz > ılın bir önemi de, yüzyılın son yılı olması; iki ay sonra yeni bir yüzyıla girmiş ola­ cağız. Güzel bir rastlantı, sizin bütün insan­ lığın tarihini kapsayan Yüzyılların Gerçeği ve Mirası adlı bir dizi eseriniz de İm yıl tamam­ landı ve son 6. cildi, bitmekte olan 20. yüzyılı anlatıyor; ve alanında tek çalışına. İlk soru­ muz, bu dizi ile ilgili olacak. Hangi nedenler­ le böylesi yorucu bir uğraşın içine girdiniz?

SERVER TANİLLİ - Önce, dilimizde in­

sanlığın tarihine bu boyutlarda bakan bir ça­ lışma yok. Konuyu tek ya da bir iki ciltte an­ latanlar var ama, bir yerde yetmiyorlar. O yüzden uzun soluklu bir çalışma gerekiyor­ du.

Bir ikinci neden de şu: Ulusça, hatta Müs­ lüman olarak, dünyanın bizimle başlayıp bi­ zimle bittiği gibi bir inancımız var; en önde biz geliriz... Kuşku yok, yersiz bir böbürlen­ me! Önemliyiz ama, insanlık ailesinin de bir parçasıyız; insanlık tarihinin bizden de önce başlayan büyük akışı içinde bir yerdeyiz. Kat­ kımız olmuş bu akışa, ama o da bizi biçim­ lendirmiş. Bu karşılıklı ilişki hep sürecek de. İşte bunu anlatmak gerekiyordu ve eğitici bir yararı da olacaktı. Yüzyılların Gerçeği ve Mi-

rası’nı baştan sona okuyan bir kimse, “öte­ kiler”! de görüp tanıdığı için “biz”i daha iyi

kav ramış olur. Böylece, dar, şoven ya da din­ ci bir sığlık içinde olamaz. Söz konusu ça­ lışmayla. tarih kültürümüzde “çok boyutlu” bir bakış daha da temellendirilmiş oluyor.

Ayrıca, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası, ta­ rihe sadece “siyasal” ya da “askerî zaferler” açısından bakmıyor; uygarlığın bütün değer­ lerini göz önünde tutuyor.

Bir 25-30 yıllık em ek: Dilerim, yararlı olur!

- 20. yüzyılın artık haftaları sa­ yılı. Rahatlıkla bir bilanço çıka- rabiliriz. İlk bakışta akla gelen­ ler neler oluvor?

SERVER TANİLLİ - Olum­

lu ya da olumsuz şunlar: Bilim ve teknikte, başka yüzyıllarda bir örneği gösterilemeyecek çap­ ta hızlı ve çarpıcı ilerlemeler; art arda iki Dünya Savaşı: faşizm: sosy alizmin kuramdan uygula­ maya geçişi ve sonra da derin bunalımı; “ Üçüncü Dünva”nın ortaya çıkışı. Avrupa gerilerken Amerika Birleşik Devletleri'nin hegemonyasını kurması; küre­ selleşme; demokrasi ve insan haklarının öne çıkması...

Bunlara başkalarını da ekle­ yebilirsiniz.

-Sayın lanilli, kitabınızdanaıı- laştlıUğı kadarıyla, “ em perya­

lizm" olgusunu bir yana iterek,

20. yüzyılı anlamanın olanağı yok.

SERVER TANİLLİ-Asla!

- Peki, bunu örneğin şu “kü- reselleşm e”ye kadar uzatabilir

miyiz?

SERVER TANİLLİ - Elbet­

te! Küreselleşmenin, onunla iç içe tezgahlanmak istenen “Ye­

ni Dünya Düzeni”nin dizginle­

rini elinde tutan, aslında “bilgi­

sayarlı bir güçle donanmış fi- nans kapitalin egemenliğedir.

- Peki niye görmezler bunu da. başka yakıştırmaların arka­ sına takılırlar?

SERVER TANİLLİ - Aptal­

lık değilse körlükten: ama da­ ha da çok. hinogluhinlikten! Bir ideolojik yutturma çabası de­ yiniz isterseniz.

► “ Kültürel tekbiçimlilik” ,

sonunda olsa olsa

“Amerikanlaşma”ya yol

açar: Bireysel irade,

mülkiyet, ideolojilerin sona

erdiğinde ısrar gibi

yozlaşmalarla karşı karşıya

gelebiliriz.

ailesi bu çokrenkliliğiyle güzeldir ve bunun korunması da gerekiyor. Tersi, yani bir “ kül­

türel tekbiçimlilik”, sonunda olsa olsa “Aıne- rikanlaşma”ya yol açar: Bireysel irade, mül­

kiyet, ideolojilerin sona erdiğinde ısrar gibi yozlaşmalarla karşı karşıya gelebiliriz. Öte yandan, tepkiler, bir melezleşmeye, bir içe ka­ panışa, kabileciliğe, bir etnokültürel piirita- nizme, yabancıya karşı hoşgörüsüzlüğün çe­ şitli biçimlerine de götürebilir...

* Dünya elimizden gider halde...’

- Konunun bir de azgelişmiş ülkeleri şim­ diki adıyla “Giiııey" ülkelerini özellikle ilgi­ lendiren bir yanı yok mu?

SERVER TANİLLİ - Olmaz olur mu?

Gelişm iş “ Kuzey” ülkeleri belli bir gö­ nenç, giderek demokrasi aşamasına varmış­ lardır ve sosyal zıtlıklar da büyük ölçüde tör­ pülenmiştir. İster istemez sorulacaktır: Batı­ lı toplumlarda sosyal zıtlıkları törpüleyen de­ ğirmenin suyu nereden gelmektedir? “Güney” ülkelerinin hemen hepsi ileri kapitalist ülke­ ler karşısında “borca batık” haldeler ve ik­ tisadi kurtuluşlarının önünde yığınla engel var.

Nasıl çözülecektir bu sorun?

Küreselleşme şarkılarıyla üstesinden geli­ necek bir şey mi bu?

- Sayın l anilli, 2Ü, yüzyılın bilançosunda ya­ rınlara kalacak -elle tutulur- gelişme, galiba demokrasi ve insan hakları alanında oldu. Bu konuda ne düşünüvorsunuz?

SERVER TANİLLİ - Katılıyorum bu dü­

şüncenize. Gerçekten, demokrasi ve 20. yüz­ yıldaki gelişmesiyle insan hakları, evrensel değerlerler afastnda artık. Doğal hukukun çağımızda “insan hakları bildirileri” yoluy­ la bir tür somutlaşarak ortaya koyduğu bü­ tünlüğü geçmişten kalan hiçbir sistemde, bu arada evrensellik iddiasındaki dinlerde bile göremiyoruz. Örneğin Islamda, insan hakla­ rı. İslamcıların bütün iddialarının tersine, ala­ bildiğine eksik bir tablo gösterirken; var olan­ lar da, hele hele kadın hakları söz konusu ol­ dukta çağımızın isteklerine ters düşmektedir. Kadın hakları ise çoğu hak ve özgürlüklerde olduğu gibi, 20. yüzyılda pek büyük adım­ lar atmıştır.

- Sayın Tanilli, yeni bir yüzyılın eşiğindeyiz. Bir yüzyıldan ötekine geçmek, tarihin sürek­ liliği bakımından “görece” de olsa, sormuş olalım: Yüzyılımız 21. yüzyıla sizce hangi önemli sorunları bırakıyor?

SERVER TANİLLİ - Sadece saymış ola­

yım: Yoksul ülkelerin kalkınması sorunu; sa­ vaş ve barış sorunu; nüfus sorunu; insan hak­ larına saygı sorunu. Bir de şu sorun var ki, bütün insanları ayrıca tedirgin ediyor: Sana­ yileşmeye bakışımız, kapitalizmin "tüketim

toplumu” anlayışının damgasını taşıdığı için,

teknik ilerleme başımıza büyük dertler açar durumda. Kısaca belirtmiş olayım: Doğamız kirleniyor ve dünya elimizden gider halde...

SÜRECEK

Server Tanilli, ‘Y üzyılların G erçeği ve M irası’ adlı kitabının uygarlığın bütün değerlerini göz önünde tuttuğunu belirtiyor.

Küreselleşme olgusu...

- Bu “ küreselleşm e” kavra­ mı çevresinde gerçekten pek bü­ yük bir bulanıklık yaratılmış durumda: Teknikle kültürel bir­ birine karıştırılıyor gibi. Sizegö- re. asıl sağlıklı yaklaşım ne olmak gerekir?

SERVER TANİLLİ - Küre­

selleşme, önce teknik alandaki bir gelişmenin bir ürünü: Telg­ raftan radyoya, televizyondan İnternet’e uzanan bir dizi bulu­ şun yer aldığı bir süreç ve alan bu. Haberleşmeyi, iletişimi git­ gide kolaylaştıran ve sonunda bütün dünyayı bir anda ilişki içine sokan böylesi bir teknik devrimin esef edilecek yanı yok. İşin içine insan aklı ve zekâsı ka­ rıştığı için, soyumuz hesabına gurur da duymalı.

Hemen her teknik buluş gi­ bi, bütün bunların kültürü de etkilememesi imkânsızdı; nite­ kim etkiliyor: Konu, sadece bi­ limsel alışverişi kolaylaştırır­ ken gelişmeyi hızlandırmakla kalmayacak: yüzyılımızın büyük eserlerinden biri olan demokra­ si ve insan haklarının yaygınlık kazanmasında da önemli bir rol oynayacak. Bu bakım dan bü­ tün insanlığı ilgilendiren böyle­ si temel değerlerin yerleşme­ sinde küreselleşme, desteklen­ mesi gereken bir olgu. Daha şimdiden, Miloşeviç ve Piııochet gibi eli kanlı tiplerin yaptıkla­ rının yanlarına kalmayacağının ipuçları belirmiştir ki. sevindi­ ricidir.

Ama küreselleşm e, “ ulus- devlet” lere çağını bitirmiş ger­ çeklikler olarak bakacak, daha da ileriye varıp dünya çapında bir kültürel tekbiçimli 1 iğe götü­ recekse. tehlikeleri var demek­ tir. Çünkü insansoyu, diliyle, edebiyatıyla, sanatıyla ve daha başka etkinlikleriyle, dünya ça­ pında bir “çokrenklilik” kazan­ mıştır yüzyıllar boyu, insanlık

i

(F otoğraf: İN Cİ AS E N A )

(3)

SAYFA

CUMHURİYET

• •

__ • •

KÜLTÜR

kultur@cumhuriyet.com.tr

A Y D I N L I Ğ A

G İ D E N

Y O L D A

m

‘H erhal ilerdedir yaşanacak günlerin

Kültür Servisi - Sayın Tanilli 20. yüzyılın 21. yüz­ yıla aktaracağı hemen bütün sorunlar, şu ya da bu ölçüde bizim sorunlarımız da. Türkiye’ye baktığı­ nızda, onu bu sorunları çözmeye hazırlıklı bir ülke olarak görüyor musunuz?

SERVER TANİLLİ - Esefle söyleyeyim ki ha­ yır!

Nedeni de şu: Biz, ülke ve halk olarak, 20. yüz­ yılın ilk çeyreğinde bir büyük atılımla çağımıza girdik: Batan bir imparatorluğun arkasından yeni bir devlet kurduk. Bu devlet, çağının bekledikleri­ ne yanıt verecek ilkeler üzerine kurulu idi: Cum­ huriyetle yönetilecekti; dinle devlet birbirinden ay­ rılıyor, din bireylerin vicdanlarına emanet edilirken toplum ve yurt sorunları akim, bilimin ve gerçek­ lerin doğrultusunda çözümlenecekti. Bu yolda pek önemli reformlar yapıldı. Bunları “1923 Devrimi” adıyla anıyoruz ve 20. yüzyılın en önemli birkaç olayından biridir o. Bütün bir Müslüman dünyanın da en dikkat çekici gelişmelerinden biri, daha doğ­ rusu birincisi idi.

Yüzyılın yansına kadar o devrimin meyvelerini devşirdik. Sanayimizin temelleri atılırken, özellik­ le eğitimde bir iki sağlıklı kuşak yetiştirdik. Ne var ki, yüzyılın ikinci yansında girdiğimiz çok partili yaşamın da, bu gelişmeyi, bir demokratik tartışma ortamında daha ileri noktalara taşıması gerekirken, demokrasi sağlam temeller üzerine oturtulamadı- ğı gibi, bizzat cumhuriyetin varlığını tehlikeye atan gelişmelerin içine girilmiştir. Bu nankör ortamda tek olumlu parantez “27 Mayıs parantezi” idi. O da bastırıldı. 12 Eylül’le ise karşı-devrim en iğrenç örnek ve sonuçlarını ortaya koydu.

Diyeceğim, bir yanm yüzyıl çarçur edilmiştir. Asıl korkunç olanı da, Mümtaz Soysal’ın deyi­ şiyle, “yön duygusu”nu yitirdik.

21. yüzyıla bu korkunç kayıpla giriyoruz.

- Peki ne yapmalıyız yeni bir yüzyılı da yitirme­ mek için?

SERVER TANİLLİ - Çağdaş tarihine bir devrimle başlayan bir toplum, ona sırtını dö­ nerek yolunu bulamaz. 1950’lerden başlayarak yaptığımız budur. Sonuç da ortadadır Atatürk’ün Türkiye ’si, bütün dünyanın saygısını kazanmış bir ülkeydi; yeni bir yüzyılın eşiğinde ise bir “utanç ta b lo su d u r sergilediğimiz. Böylece, ilk yapaca­ ğımız şey, laik cumhuriyetin ilkelerini yeniden ayak­ lan üzerine dikmek ve -sahte değil!- gerçek bir de­ mokrasiyle de onu payandalamaktır. Demokrasisiz bir devrimin soluğu kesilir; ama laik cumhuriyete arkasını dönmüş bir demokrasi de kolayca yozla­ şır ve nereye götüreceği belli olmayan rezil bir oyu­ na dönüşür. Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi: Bun­ lar birbirini tamamlar ve etle tırnak gibi de bağlı­ dırlar birbirlerine. Türkiye’de “Aydınlanma” dev- riminin beklediği “sentez” budur işte. Yoksa şo­ ven ve dinci formüller değil!

Yeni bir yüzyılın eşiğinde ve bir yanm yüzyıllık çırpmışlann arkasından bir karar anında bulunuyo­ ruz.

7Yön”üm iım bulalım her şeyden önce de!

- Bu genel doğrunun yanı sıra çözüm bekleyen pek önemli sorunlar da var...

en güzelleri...’

'elecek bize, biz insanlara

bağlıdır ve biz onu yeniden

yaratabiliriz. Benim pek tuttuğum

ve yakından izlediğim bir

bilim felsefecisi olan

Dominique Lecourt bir yerde

şöyle der: “Aslında şunun

farkına varıyoruz ki, dünya, daha

iyi olduğu kadar daha kötü için de,

her zaman daha fazla olasılıklar

banndınyor bağrında. Açıkça

söyleyelim: Yaşlanma,

olanakların daralıp

büzülmesi ise

yaşlanmıyor dünyamız.

Gençleşiyor. Bize

düşen, onunla

uyumlu hale

gelmektir.”

(Fotoğraf: İNCİ ASENA)

Yarın başlayacak 18. İstanbul TÜYAP Kitap F uan ’nın bu yılki onur yazarı Server Tanilli olacak. SERV ER TANİLLİ - Örneğin “Kürt sorunu”, “eği­

tim sorunu”, “sosyal sorun”... Bunlar, bizim en baş­

ta ve bir an önce çözmemiz gereken sorunlardır. Ne var ki, bu sorunları ancak demokratik iktidarlar çö­ zebilir. Türkiye’nin çaresizliği işte burada: Siyaset arenasında, giderek parlamentoda ağır basanlar, sağcı, tutucu ve gerici partiler. Onlardan temel so­ runları çözmeyi bekleyemezsiniz; çünkü böylesi bir çözüm, onların varlıklarını tehlikeye atar. Böy­ lece, ülkemizde parlamentonun kapılarını ilerici ve demokratik güçlere açmalı ve bu güçleri iktidara ta­ şımalıyız.

- “ Sosyal sorun” derken neyi kastediyorsunuz?

SERVER TANİLLİ - Beyin teri kadar el emeği­

nin de hakkını eksiksiz alması ve herkesin, verdi­

ği emeğe göre ulusal geliri bölüşmeye katılması. Bu­ nu çözemediğimiz gibi, özellikle 12 Eylül’ün ar­ kasından, bir “köşeyi dönme” anlayışına kapılar açılmış; devlet ve toplum “vağmalama”ya terk e- dilmiş, toplumda var olan dengeler de altüst edil­ miştir.

“Sosyal sorun ”u çözmek, aynı zamanda bir de­

mokrasi kuralıdır: Demokrasi, öyle sadece “siya­

sal” içerikli bir kavram, yani toplumun ve devletin

yönetimine özgürce katılmadan ibaret değil; “sos­

yal” içerikli bir kavramdır da, yani yurttaşların,

üretime olduğu kadar onun ürünlerinin paylaşımı­ na da, emekleri, gerektiğinde ihtiyaçları oranında katılmaları demek.

Böylece, demokrasi her yönden gerekli.

- “ Kadın sorunu”na bakarken de değil mi? Peki

21. yüzyılın eşiğinde bu bakımdan durumumuz ne ve ne yapmalıyız?

SERVER TANİLLİ- Yalnız iktisadi ve sosyal dü­

zenin değil, “ezilen erkeklerin de ezdiği kadın”ın ba­ ğımsızlığa kavuşması yolunda, 20. yüzyıl çok şey yaptı .21. yüzyıl, daha da çok şey yapacaktır ve bel­ ki de “kadınların yüzyılı” olacaktır.

“ 1923 Devrimi”nin kadın haklarına katkısı pek çarpıcıdır: Siyasal haklar bakımından olduğu gibi, medeni yasa ¿evrimiyle kişisel ve aile yaşamı bakı­ mından da böyledir. Ancak, yürüyen ¿ünya ve ya­ şamın o haklara yaptığı eklemeleri, bu arada deği­ şiklikleri de göz önünde tutup “kadınların huku­

kumu daha da donatmalıyız.

’Öncü ve toplayıcı aydınlara ihtiyaç var’

- Sayın Tanilli, öyle anlaşılıyor ki, bütün bu sorun­ larda önemli olan ve çözüm için yollan açacak olan, donup kalmamak; geleceğin bize bağlı olduğunu bilmek ve onu yeniden yaratabileceğimize inanmak, değil mi?

SERVER TANİLLİ - Gerçekten dediğiniz gi­

bidir.

Gelecek bize, biz insanlara bağlıdır ve biz onu yeniden yaratabiliriz. Benim pek tuttu­

ğum ve yakından izlediğim bir bilim felse­ fecisi olan Dominique Lecourt, bir yerde şöy­ le der: “Aslında şunun farkına vanyoruz ki,

dünya, daha iyi olduğu kadar daha kötü için de, her zaman daha fazla olasılıklar ba­ rındırıyor bağruıda. Açıkça söyleyelim: Yaş­ lanma, olanaldann daralıp büzülmesi ise yaş­ lanmıyor dünyamız. Gençleşiyor. Bize dü­ şen, onunla uyumlu hale gelmektir.”

İşte iyimserliğin erdemi!

Demek ki, ufuklara kara bulutlar yığı- şır da olsa, daha mutlu bir dünya, daha in­

sancıl bir toplum adına, güzel şeyler yap­ mak mümkün.

Gelecek, gerçekten bize bağlıdır, biz in­ sanlara.

Ve, “herhal ilerdedir yaşanacak gün­

lerin en güzelleri”

- Böyle bir “ inşa” hareketinde, herhalde aydın­ lardan da çok şevler bekliyor olsanız gerek?

SERVER TANİLLİ - Çok şey! Onların bilgisin­

den, ama daha çok da dürüstlüklerinden!

21. yüzyıl, sanıyorum yeni bir “sosyal sözleş­

m e d i mutlaka gündeme getirecek. Bu bakımdan

yeni bir devrimci sürecin eşiğinde bulunduğumu­ zu söyleyenler var. Aklın ve emeğin haklarını, in­ san hak ve özgürlüklerini, bağımsızlık ve demok­ rasiyi, barışı ve kardeşliği madde madde alıp do­ kuyacak bir sosyal sözleşmeyi, yürürlüğe koyacak olanların ayak sesleri, bizim toplum um uzda¿a de­ rinden derine yükseliyor.

Öncü ve toplayıcı aydınlara pek ihtiyacımız var. Nasıl da aramaz olursunuz Aziz Nesin’i? Neredeyse bir çöl sessizliği bırakıp gitti arkasın­ da...

BİTTİ

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hepsinden “daha fazla” ve “daha yakın” olarak planladığımız Nest Bornova; otobanın hemen yanında olma- sının avantajıyla, şehrin kalbinden çok kısa sürede

Ekmek Tebliği’ndeki gramaj değişikliğinin etkisiyle ekmek fiyatları Şubat ayında yüzde 1,94 artmış, ekmek ve tahıllar grubunda yıllık enflasyon yüzde

Korando Sports, her vücut tipine uyum sağlayan elektrikli, ısıtmalı ön koltuklar ve sınıfında tek, 29º açıya sahip arka koltuklarıyla rahat yolculuklar için

Gözde Serra Ulutekin – Aydın Üniversitesi – İç Mimarlık Bölümü Birincisi Doğu Akdeniz Üniversitesi – İç Mimarlık Bölümü Birincisi Abdullah Ala –

2011 Aralık ayında fasıllar düzeyinde en büyük ihracat kalemi, “motorlu kara taşıtları ve aksam parçaları” (1 milyar 452 milyon dolar) olurken; bu fasılı “kazanlar,

Kurumsal Yönetim Komitesi bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Riskin Erken Saptanması Komitesi, Yeni Türk Ticaret Kanunu’ndan gelen düzenlemeye de paralel olarak ayrı bir

Arızalı olan elektrikli cihazlar veya akım kabloları çok kuvvetli ısınabilir veya bir kısa devre durumunda kıvılcım meydana getirebilirler.. Önce fark edilmeyen, fakat

28 Şubat tarihli MGK toplantısı öncesinde darbeci medyanın bilinçli ve planlı şekilde hükümeti baskı altına almaya yönelik manşetleri, üst düzey askeri