T*
telim: Tarabya Güzel Sa natlar Galerisi ile Narmanlı Yurdundaki “ Bedri Rahmi Galerisi” ... Birinci galeri, açıld ığı karma sergiden sonra, varlığını kanıtlaya cak başka sergilere sahne
olmadı. Bedri Rahmi’nin
anısını yaşatmak amacıyla galeri haline getirilen sa natçının özel atölyesi ise, küçük çapta sergiler için uygun bir ortam görünümü taşıyor.
FİKRET MUALLA
YILI
1977 yılına, hiç çekinme den “ Fikret Muallâ Yılı” demek gerekiyor. Yıllar ön ce 1939’da Paris’e giden, yaşamını orada sürdüren ve
1967’de orada ölen
Muallâ'mn onuncu ölüm yı lıydı 1977. Ama Fikret Muallâ yılı deyişimizin ger çek nedeni bu olağan yıldö nümü değil, ilki 9 Mayıs İkincisi 17 Kasım günlerin de Paris’te “ Drouot Rive Gauche” ta düzenlenen iki ayrı açık artırmada, sanat çımızın toplam 234 resmi kısa sürede alıcı buldu. Bu olay, Türk resminin dışar- daki önemli bir başarısıdır kuşkusuz. Batı sanat çevre lerine kişiliğini, gücünü ka bul ettirm iş bir Fikret Muallâ, bugün üzerinde du rulması gereken önemli bir konudur. Bu konuya, resim satmalarak sahip çıkmak şöyle dursun, bir gözlemci göndermeyi, hatta Paris’te ki ilgililere bu yolda bir uyarı yapmayı bile aklına getirmeyen yetkili kurum lanınız, ikinci açık artır maya Dışişleri Bakanlığı kanaliyle katılmayı düşüne- bilmiştir. Böylece yirmi res min, Dışişleri koleksiyonu na girmesi sağlanabilmiştir. Ama böylesine bir ilgi yara tan Türk ressamının kendi ülkesinin müzelerinde, eski dönem yapıtlarından oluşan ve ancak bir elin parmakla rıyla sayılacak ölçüde resmi bulunması hangi kültür po litikasıyla açıklanacak?
Söz konusu açık artırma lar, Fikret Muallâ’mn ünlü
Mme A ngles dışında,
Louise Nermie adlı ikinci bir “koruyucu melek” inin bulunduğunu ortaya
koy-Mehmet Güler
ması bakımından ilginçtir aynca. öte yandan sanatçı nın özel koleksiyonlara da ğılmış yapıtlarıyla geçtiği miz yıl, biri İstanbul’da “Bedri Rahmi” Galerisinde, öteki Ankara’da Vakko Ga lerisinde iki ayrı sergisinin düzenlenmiş olm ası da, geçtiğimiz yılı onun adıyla anmamız için bir başka ne dendir.
Belki 1977 yıhna, daha geniş bir tanımlamayla yurt dışındaki Türk sanatçıları yılı da denebilir. Çünkü ilk kez özel ve karma sergiler yoluyla, bugüne kadar ger çekliğine pek de varılama mış olan yurt dışındaki Türk sanatçısı olgusu, biraz da rastlantılar sonucu gün deme geldi. Ankara’daki Avni Arbaş ve Abidin Dino
sergilerini (Vakko), İstan bul Maçka Galerisindeki karma sergi ve Adnan Va rınca sergisi izledi. Avni Arbaş ’ın büyük ölçüde yurt sevgisinden, toprak özle minden kaynaklanan Bod rum ve İstanbul izlenimleri, gerçek bir sanatçı duyarlı ğına da yeterince tanıklık
yaptı. Abidin Dino’nun
“Doksan Çiçek, Dokunsan Çiçek” sergisi de, aynı du yarlığa kendi kişiliği doğ rultusunda bir başka katkı yı oluşturuyordu. Her iki sanatçı, tıpkı Fikret Muallâ gibi, kendi yetenek ve du yarlık birikimlerinden hare ket ediyor, ama sonuçta Türkiyeli iki sanatçı olma nın sorumunu düşündüren, kişisel eğilim odaklarına varıyorlar. Türkiyeli sanat çı olmamn tartışmasız ko şulu, ulusal bir resim türü yaratmak değil elbet. Ulu sallığı yüzeysel anlamıyla değil, çağdaş dünyamn gör sel iletişim olanakları açı sından düşününce, gerek Dino’nun, gerek Arbaş’ın bu tür bir görselliği bütü nüyle içeren yapıtlar ortaya
koydukları savunulabilir.
Dino’nun çiçeklerinde doğu kökenli bir benzetişim me kanizmasının sonsuz çeşit leme olanakları gizliydi.
Maçka'daıki karma sergi nedeniyle, İstanbul Devlet
Güzel Sanatlar Akademi-
si'nce 22 Ekim - 13 Kasım tarihleri arasmda on dört ayrı sergi ve bir sempozyum halinde düzenlenen “İstan bul Sanat Bayramı” na da değinmek gerekecektir. Söz konusu karma sergi, yurt dışında halen çalışmakta olan Türk sanatçılarının bir
bölümünü içermekteydi.
Sanat Bayramı’nm kapsamı içinde açılan sergilerin de kuşkusuz en ilginç olanıydı. Ama sanırım bizzat “Sa nat Bayramı” nın kendisi, yılın son aylarını dolduran olumlu olumsuz eleştirilerle 1977’nin önemli olayları ara sında sayılmalıdır. Bu giri şimle, öteden beri haklı haksız birçok eleştiriye he def olan Akademi, ilk kez kendi yarattığı koşullanma nın dışına taşma, varlığını programlı biçimde sanat çevrelerine kabul ettirme çabası gösteriyordu. “2000
Fikret Mualla
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi