• Sonuç bulunamadı

Sakallı Celal'leri iyi tanımak...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sakallı Celal'leri iyi tanımak..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

5

3J£bl

SAYFA , ^ 6 T i * ¿ - V

2

i g.6-w«»y '

*t t- f ı ^ o O (

E V E T /H A Y IR

OKTAY AKBAL

Sakallı Celâi'leri İyi

Tanımak...

“B/r kitap neden yazılır?”

Elinize aldığınız bir kitabı okumadan önce sor­ manız gerekir. Yazar, bu kitabı neden yazdı? Yaz­ ması gerektiğini neden, nasıl duydu?

Orhan Karaveli, “Sakallı Celâl” (Pergamon Ya­ yını) adlı yapıtı neden, niçin, hangi amaçla yazdı, daha doğrusu iki yıl süren araştırmalarının sonu­ cunda ortaya çıkan bu değerli çalışmayı neden yaptı?

“Evet niçin yazmıyordum ? Oysa yazmalıydım. Bir tek satır yazılı eser bırakmadığına ve hakkında bir tek kitap bile yazılmadığı halde, şöhreti neredey­ se yüz yıldır sürüp giden, bu ilginç ve özgün kişi­ lik, büsbütün unutulmadan onu özellikle genç ku­ şaklara tanıtmak için bir rol üstlenmeliydim...”

O günleri anımsıyorum. O kadar uzak değil, iki yıl öncesiydi. Karaveli’nin bu alanda çalışmasını des­ tekleyenlerdenim. Kolay bir uğraş değildi. Kaynak­ lar ö kadar azdı ki, tanıyanlar yok olmuştu, belge­ ler nerdeydi, iyi kötü tanıyanlar!.. Karaveli sonun­ da başardı. Kutlarım...

Sakallı Celâl Bey bir “mefkûreci” öğretmendi. Ya­ ni, bir idealist, bir ülkücü, birdevrimci... Çağdaş uy­ garlığa açık, özlemi de tüm halkımızın, özellikle ye­ ni kuşakların, Tevfik Fikret’in özlediği gibi “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür" çizgisinde yetiştirilme­ si, uygar bir anlayışla zenginleştirilen bir gençliğin doğması!..

Vedat Nedim Tör ne demişti onun için: “Bırak­ salar Kemalist ruhlu gençlik orduları yetiştirecek­ ti" diyor. Bırakmadılar!.. O günlerde de bugünler­ de de bırakmıyorlar! Yeni kuşakları daha ilk adım­ da engelliyorlar, elini kolunu kırıyorlar, dahası ka­ falarını zincirliyorlar; uyanmasın, bilinçlenmesin, kör saplantılardan kendini kurtaramasın!..

Sakallı Celâl Bey Ankara Sultanisi müdürüdür. Ha­ ni Ahmet Haşim’le birlikte akşam saatlerinde bir­ likte oldukları, o güzel okulunun müdürü. Amacı gençleri en doğru, en sağlam, düşüncelerle yetiş­ tirm ek... Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi

Bey’dir. Galatasaray’dan sıra arkadaşı, dostu! Hem de, Celâl Bey’in değerini de bilen biri!..

Bir gün “gizli ve aceledir" diye bir zarf gelir ba­ kanlıktan... Açar okur! Meğer bakan, “Ankara’da yeni açılan adliye hukuk mektebi ve benzer kurum- ların gereksinmesi için Sultani’deki son sınıf öğ­ rencilerine kolaylık sağlanmasını, ‘idareten’ sınav­ lar yapılıp son sınıftakilerin mezun edilmesini” is­ tiyormuş!.. Sakallı Celal Bey’in, arkadaşı bakana ver­ diği yanıt, bugün bile anlamlı ve düşündürücüdür:

“Ankara Sultanisi ‘boyacı küpü’ olmadığı cihet­ le vekâletin talebi, kabili tatbik görülmemiştir. Hem bendeniz cumhuriyetin ilanıyla birlikte mucize dev­ rinin sona erdiğini sanıyordum. Demek ki yanılmı­ şım. Tedrisatın hitam bulmasına az bir süre kaldı­ ğına göre, istifamın derhal kabulünü veya vekâlet emrine alınmamı, emirlerinize arzederim efendim."

Ricalar, ısrarlar, sınıf arkadaşı bakanın özel baş­ vuruları boşa gider! Celal Bey’in “irfanı hür” genç­ lik yetiştirme ülküsü en ince yerinden kırılmıştır. Başını alır gider! İşçilik mi, amelelik mi, ustalık mı, koskoca bir yaşam sürer gider... Geride kalan dost­ ların yazıları, bir de iki atasözüdür: “Cehaletin bu kadarı ancak tahsil ile mümkündür” ve “Doğu'ya giden bir gemide Batı’ya doğru koşmaktayız... ”

Orhan Karaveli’nin "Sakallı Celâl”i, öncelikle tüm eğitimcilerin, aydınlanmacıların okumaları ge­ reken bir kitap...

Referanslar

Benzer Belgeler

Onun için bizdeki edebiyat dersleri, daha ziyade edebiyat tarihi mahiye­ tindedir.. Çocuklarımıza yaşıyan dilimizden ziyade, ölü dilimiz­ den örnekler

Gelişmekte olan ülkelerde tüm yıl boyunca özellikle beş yaş altı çocuklarda görülen AGE’ler (Abu-Elamreen 2008) ölümlerin %80’inden sorumludur (Kosek ve

Ma-iit-lwamar = a. Bayrak­ lar İnecek, konuşmalar, şiirler, Ata’ya bağlılık. Atatürk sevgisi belirtilecek. Atatürk’le arayı biraz daha çok açıyor. Atatürkü

1962-66 yılları arasında Almanya’da çalış­ m alarda bulunm uştur.. Çeşitli dergi ve kitaplarda fotoğrafları

vefatı dolayısıyla, telefon ederek, telgraf çekerek, cenazeye katılarak veya çelenk göndererek

Nâzım Usta, “imrenilir şey değil, martıların hayatı,” diyor; ama burada imrenilir bir şey ol­ malı martıların hayatı..

Afşar, yapıtlarının Amerika’ya açıl­ ma olasılığının da olduğunu; ancak bu­ nun için öncelikle çok iyi bir menajer.. A fşar’ın yeni bir

Semra Özal, daha sonra be­ raberindekilerle birlikte, Şişli il­ çesine geçti. Özal için burada da kurban kesildi. İlçe Başkanı Alaaddin Elmas, Özal’m yeme­