Aldığım bir mektupta A li Sua vi vakasından bahsedilirken şu izahat veriliyor: «Sultan Murat A li Suavi ile birlikte Çırağanın sa lon kapısından merdivene çıkar ken A li Suavi arkasından tutar gibi yürüyordu. Sultan Muradın üstünde silâhlar vardı.
Beşiktaş muhafızı Haşan paşa arkadan Ali Suaviye sopayı indi rip onu yere düşürdükten ve sul tan Muradı kucaklayıp içeriye bı raktıktan sonra Suavinin yerde se rilmiş vücudunu yakalayıp merdi venden aşağı attı; bu anda aşağı daki muhacirlerden biri Haşan paşaya tanabcasile nişan aldı. Ha şan paşanın muavini Mehmet paşa tam sırasında yetişerek bu muha ciri arkasından tabanca ile vurdu. Haşan paşa bundan sonra sopa- sile salona daldı. Mehmet paşayı takiben asker geldi. A li Suavinin naşmı gören muhacirlerin kuvvei maneviyeleri kırılmıştı. İçerideki- ler kaçışmağa koyulmuşlardı.
Çırağanın çerçeveleri gayet hassas sustalı gibi müteharrik ve kuvvetli yapılmıştı; az dokunu lunca hemen kalkar, inerdi. Mu hacirler kargaşalıkta pencereler den atılmağa kalkıştılar; on seki zi kimisi gırtlağından ve başın dan, kimisi vücudundan bu pence relerde asılı kaldı. İşleri bitirildi. Haşan paşa muavini Mehmet paşaya daima:
— Benim hayatımı kurtardın! Derdi. İkisi de geceleri uyanık bulunmağa mecbur olduklarından
ekseriya gündüzleri uyurlardı. Balıkesirli Mehmet paşa vaktü hali yerinde bir ailenin çocuğu idi. Babasının vefatmdan sonra anne si diğer birisile evlenmişti. Sekiz yaşında olan Mehmet evde üvey babasile geçinemiyordu. Nihayet bir gün kavga ettiler. Mehmet ev den kaçtı.
O sırada Balıkesir etrafında Kara Fatma adlı bir kadının riya
setinde bir eşkiya çetesi vardı. Kü çük Mehmet te bu çeteye iltihak etti.
Meşhur Reşit paşaya perde ça vuşluğu etmiş olan Çorumlu Ha şan ağa o sırada Balıkesirde zap tiye ağası idi. Reşit paşa konağın da iken kendisinden yaşça büyük Dilber kalfa ile evlendiriimişti.
Haşan ağa çok geçmeden Kara Fatma çetesini yakaladı; çetedeki sekiz yaşında çocuğun cüret ve ce lâdetine hayran kalarak Dilber hanımın da muvafakatile Mehme- di kendisine evlâtlık edindi.
İşte müşürlüğe kadar terfi eden Haşan paşanın muavini olan Meh met paşa da zaptiye mesleğinde bu suretle yetişmiştir.
Abdülhamit Haşan paşaya kız dıkça:
— Artık Türkün ayranı kabardı! Der, fakat bir şey yapmazdı. Bunun için ölünciye kadar mes nedinde kalmıştır.
Haşan paşa vefatında evlâdın dan her birine ayda
180
altınlık irat bırakmıştır.Livakğa kadar terfi eden Meh met paşa Şişli - Pangaltı mevki ku
mandanı olmuş, meşrutiyetin ilâ nında Bingaziye nefyedilmiş idi. Menfasından avdetinde İstanbul- da vefat etmiştir.»
Gerek bu, gerek bundan evvel neşrettiğim mektuplarda verilen malûmat dahi Haşan paşanın tek başına muhacirlerden kimseye gö rünmeden, mukavemet görmeden Çırağana nasıl girebilmiş olduğu nu, Suaviyi nerede ve hangi anda tepelediğini mukni bir surette gösteremiyor. Yalnız birçok riva yetler Suavinin Haşan paşa sopa- sile işi bitirildiği noktasında bir- leşiyor.
likla tertipsizce hareket ettiği için başına kaza geldi!
Suavi Avrupa taklitlerile İslâ mî mevzuatın ve millî şiarın mah vına sebep verildiğini iddia eder di.
Âli paşanın hususî fransızca kâ tibi M. Mismer de 1870 de neş rettiği Les soirees de Constantinop le eserinde tanzimatm yaptıkla rı şöyle tahtie eylemekte idi:
(Avrupanın mobilyeleri, esvap ları, silâhları ve askerî tabiye usulleri, maliye usulü ve tesisatı alındı. Ahnmıyan medeniyetin ana fikirleri oldu.
Her hangi bir medeniyet sevi yesine yetişmek için o medeniye tin yalnız maddî neticelerini al mak kifayet etmez.
Eser ile müessir, köklerle ağaç ve ağaç ile meyvaları arasında tabî ittisâl hatları vardır. Bugü nün vaziyetindeki müşkülât A v- rupadan alınan maddî ve amelî terakki eserlerine nazarî ve fikrî terakkiyatm takaddüm etmemiş olmasından tahaddüs ediyor.)
Suavinin şiddetli hücumlarını, itiraz ve takbihlerini celbeden de işte Avrupadan alınan yalnız bu medeniyet zevahirinin İslâmî ve millî müesseseleri, ananeleri yı kacağı noktasına initaf ediyordu. Galatasaray lisesinde müdürler «arasında Ali Suavi efendinin ter- cümei hali vardır. Bu tercümei halde deniliyor k i:
(A li Suvi efendi yazılarında Osmanlı camiasındaki Türklerden ve milliyetine bağlı Türk âlimle rinden sitayişlerle bahseder, bu hususta Avrupa âlimlerini de iş- hat eylerdi; Araplara maledilmek istenilen Türk âlimlerini hassas bir kalemle ayırırdı; Türklerini ulûm ve fünuna hizmetlerini dai ma sayıp ortaya dökerdi.
Suavinin genç Osmanlılarla uyuşması kabil olamıyordu. Ara larındaki fikrî muhalefet nihayet
şahsiyata intikal etmiş ve gittikçe artarak son haddine varmıştı.
Abdülhamit yeni OsmanlIlar dan ürktüğü için bunlara istima- let yolunu tutmuştu.
Bu maksatla sarayda bir (üde- ba cemiyeti) tesisini tasavvur ey lemişti. Abdülhamit yeni
Osman-lılarm Sultan Murat tarafına me yillerinden zuhurunu muhtemel gördüğü fesatların vücuda gelme sini men için evvelâ onları böyle zarifane sarayda işgal çaresini bulmuştu.
Ali Suavi İngiltereden avdetin de Mitat paşanın - bezmi hassm- da - nedimi olduğu gibi mabeyn ricalinden bazı beylerin ve bu ta rik ile Fethi paşa damadı mabeyin feriki İngiliz Sait paşanın tevec cühlerini de celbeylemişti.
(Mahmut Celâleddin paşa Mir’atı hakikatte bu teveccühü Suavinin İngiliz karısının «hüsnü beha sermayesine» ve «havape- restane meyillere» atfetmeketdir.)
Suavinin İngilizce biraz konuş mağa iktidarını ilmen ve aklen ki fayetine delil addeyliyen İngiliz Sait paşa Suavi efendiyi padişa ha da takrip eylemek fikrine düş tü. Bu suretle Ali Suavi için bir saltanat müşaviri olmak derecesi ne kadar yükselmeğe meydan açılıyordu.
.bdülhamidden ne isterse alacaktı.» Bugün bu Suâvîlerin hiçbiri yoktur,
tek Suâvî vardır: Tarihe boylu bo- ınca uzanan şehid:
Kadir bimleyen cemiyyetlerin büyüle ri içte mezarlık. tarihtir; vç Suâv’ de ada yaLıyor. Toprakta bir çizgi kadar ı yok.
Ceridei Havadis gazetesindeki resmî ından Iztirab duyarak aldığım şu sa
lar (Tarih yazmak acı şeydir) onun
¡yük ölümünden kalar tek şeydir,
uçak bu satırlarda bütün bir neslin anma malzemesi vardır (3):
«Laîn-1 merkum ile (yani Ali Suâvî le) avenei havenesinden vadîi şaka- ette en ziyade muzır olan eşhas-ı te rlenin lâşei nâpakları asâkiıi nizamiy le ve zabtiyyei şahânenir satveti ka- ıırei hamiyetkârâne ve gayret-ü şe- :aati vatanpeı vecâııeler; semeri fahi- ■esi meydanı fazahatte gunûdei hâki-
alıkiı olup.»...
PİS YAZILAR
Sarıklı ihtilâlcinin ve ve 21
çırkada-«yoktur. Müşkülâtı hazıra pek büyük- '.tiir, lâkin çaresi pek kolaydır. Yarınki
«nüshaızda cümlenin mÜKsaadesile bu
«çareyi kısacık şerh ve beyan edece-
cğlm. Şu mektubum yarınki neşre en- «zarı umumi;, eyi celb içindir. Ali Su- «ılvî (ö).»
Bu fıkra şu demekti: yarın Suâvî
Çıragan sarayından Murad’ı çıkarıp
tahta oturtacaktı, ve yeni padişahı bir beyanname ile ilân edecekti.
Fakat, Tercümanı Şark gazetesi Ba- siretci Ali Efendi nin tevkifinin ne vu kuu, ne devamı için, galiba, yukarıdaki yazıyı da kâfi bulmamıştı ki ertesi günkü nüshasında A11 Efendinin vak’a- dan hır gün evvc-l Suâvî ile yemek ye diğini yazd' (5)
«.İstanbul gazetesinin rivayetine ina- «mlırsa Basiret sahibi imtiyazı izzetlû
«Ali Efendi, Ali Suâvî ile, vak’adan .
< ıÇıragan Vakasından) bir gün evvel, «Dirlikte, ta’am eylemiş» di. n r ^ ' i ’L O j , |
S Joooam. (Arkası var)
(I) Abdülhamıd 11 nin zamanında Defteri Hakanl Nazırı ve 1908 Meşrû tiyetinden sonra ayandan Vezir Ziya Paşa’mn karısı.
) Yeni (iuıı gazetesi, 24 Kânunusâni 1920, Sahayifi Hatırat, Tefrika:12. (3) Ceridei Havadis, No. 384G, 1 Zilkade 95, 16 Teşrinievvel 94.
(4) Tercümanı Şark, No. 44, 21 Ceınaziyülevvel, 1295. 11 Mayıs 1878. (5) — Tercümanı Şark, No. 45. 22 Ceınaziyülevvel 1295, 12 Mayıs 1877. I -BU tu öo
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi