• Sonuç bulunamadı

Recaizade Ekrem Bey

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Recaizade Ekrem Bey"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sabife 4

M I S ■ İH I

Evvel zaman içinde

ıiB»ıaıııi8iiBiKEBSccıciBBiBXBiııaaııSBiiBiııııııaı«aaaafiaı«t

Rtcai zade Ekren bey

Trablus seyahati — Cevapsız kalan telgraflar

İstanbul’a avdet — Büyükada’ya sürgün —

burgunun sonu

«İktibas hakkı mahfuzdur»

SEMİH MÜ MT .AZ S

Türk - Yunan harbi sıralarında idi, Trablusgaıp ve Bingazi tarallarında

baza tetkiklerde buiunmaka üzere

İkinci Sultan Hamit, şûrayı Devlet âzasından ve erkânından olan Recaí zade Ekrem beyefendiyi geniş bir sa­

lâhiyetle Trablusgarba yollamış ve

maiyetine bir de heyet terfik etmiş­ ti... Tıablusgarbı senelerce hüsnu- idare etmekle meşhur olan devletlû Rasim paşa çok ihtiyar olarak Şûrayı Devlet Mülkiye dairesi âzalığına alın­

dığından, Ekrem beyefendinin fev­

kalâde memuriyetle ol havaliye izamı onun hayırlı icraatı sayesinde devlet hesabına bir hayli fayda temin etmiş­ ti; hele menfiler hakkında büsbü­ tün hayırlı neticeler varmişti. O bi­ çarelerden birçoğu Fízanlardan Trab­ lusgarba getirilmişti ve dedikoduyu icabettiren bir sürü yanlışlıklar dü­ zelmişti. O kadar ki Ekrem beyefendi artık yapacak iş kalmadığı için heye­ tin başında olarak İstanbula avdeti merkezi hükümete yazmıştı.

Bir telgraf da Maltadan

İstanbula çektiği iki telgrafın cevabı uzayınca üçüncüsü, belki« iş an» ahire değin Trablusgarpte bekleyiniz» em­ rini getirir diye ihtiyat eden Ekrem bey, hemen ailesiyle beraber bir va­ pura atlamış, Maltaya gelmişti.. Mul­

tada Osmanh şehbenderi Nafilyan

efendiyle görüşmüştü ve konsolosha­ neden yazdığı bir telgrafla Trablus- garbın havası kendisini çok yordu­ ğundan, müsaadei şahane erzan bu- yurulursa, bir müddet Avrupaya git­ mek için izin istemişti. Bu telgraf el­ bette cevapsız kalmadı ve Ekrem oe- yefendinin İstanbuldan Avrupaya git­

mek üzere derhal merkeze gelmesi

emredildi. Maksat da bu olduğu için, İstanbula gelindi...

Ekrem beyefendi doğruca Yıldız

sarayına gitti, imtiyaz madaiyasiyic taltif edildi, mütedahil maaşlarının hemen tesviye edilmesi İçin Mâliyeye emir verildi. Hülâsa padişah Ekrem beyefendiyi memnun ve müsterih kıl­ mak için ne mümkünse yaptı; hod­

behot hareketini böylece affetti ve

onun gönlünü aldı.

Ekrem beye bir de şöyle bir İradei

seniye tebliğ buyuruldu:

«Trablus-garpte.ki hizmetinden çok memnu­ num; oranın rütubetinden ve sıcak­ larından rahatsız olduğunu ia anlı­ yorum. Binaenaleyh icabederse gene Avrupaya gitmek üzere, kendisinin havası çok mükemmel olan Büyük- ada'da oturmasını, istirahat eyleme­ sini tensibetttim ve Hazinei hassaya emir verdim; istediği köşkü ona kira- iıyacaklar. Müsterih olsun, rahat et­ sin.»

Selâmı şahane ile gelen bu iradei seniye üzerine, Büyükadada Hekim-

yan efendinin köşkü kiralanmış ve

müstecir nıaa aile, mart ayı içinde İdi, yeni eve taşınmıştı. (Ekrem be­ yefendinin Şûrayı Devletteki vazifesi hâlâ uhdesinde İdi).

Hekimyanm köşkü sonraları Nec- meddin Molla beyefendiye intikal et­ mişti; şimdi ne oldu bilmiyorum... İki gün, hayır bir gün geçmedi, Ada kaymakamı Affan bey, Ekrem beye­ fendiyi ziyarete geldi ve kemali

hür-metle elini öptükten sonra şu maruz­ da bulundu:

« — Zatı âlinize safa geldiniz, Ada­ mızı şerelfendirdiniz demekle ve el­ lerinizi öpmekle ne kadar mübahi isem — cebinden bir kâğıt çıkara­ rak — şu aldığım emre nazaran ba iradei seniye İstanbula inmeksizin burada ikamet buyurulması ieabetti- ğini kemali teessüfle arz ve tebliğ ediyorum.»

Ekrem beyefendi:

« — Siz bir memursunuz, teessüfe mahal yoktur. Nezaketinize teşekkür ederim» dedi, ayrıldılar ve o akşam­

dan başlıyarak kapının önüne bir

nokta ikame olunduğunu gördüler.

Büsbütün Adadan ayrılmamaları

kaydiyle olmasa dahi orada göz altın­ da bulunan daha başkaları da vardı. Müşir Ali Nizami paşa, Selanik valisi vüzeradan Yenişehirli İbrahim paşa zade Asım beyefendi, Şemsi Molla be­ yefendi, İbrahim bey isimli bir zat... Hava soğuktu açıkta dolaşıp du­

ran nokta, Ekrem beyefendiye bir i

ukde oldu, yavaş yavaş adamcağızı | ağalarla yemek yemesi için içeriye ’ aldılar ve kendisi iyi bir adam oldu­ ğundan bir müddet sonra çarşıya da­ hi gider gelir, şunu bunu getirirdi...

Sürgünün sonu

Ekrem beyefendi, esasen kendi ken­ dine kâfi gelenlerdendi; Hamule! ir­ fan ile mümtaz olduğu için, şunun bunun sohbetinden ve refakatinden kendisini müstağni kılardı. Binaen­ aleyh Büyükada srgünlüğü müşarün­ ileyhi elbette sıkmıyacaktı, ailel muh-

teremesiyle güzel güzel oturacaktı,

çocuklariyle meşgul olacaktı. Bu mu- hakkatı, fakat evine gelenleri, kabul etmem, demiyeceği de muhakkaktı. Binaenaleyh biraz evvel isimlerini İşa ret ettiğim zevatın ziyaretlerini ka­ bul ediyor, ve sokağa çıkıp dolaşıyor­ du. Her İhtimale binaen suya sabuna' dokunmıyan bir vakit geçirme tam da bulmuş. -.. Bezik ve briç oynamak gibi... Kemali sükûnla böylece hayli bir zaman geçiyordu. Arada sırada kaymakam bey de geliyor, hatır sual ediyordu. Belki hafiyeler gene jur- nallar veriyorlardı; ancak Sultan Ha­ mit Ada misafirini rahat .ıırakmıştı. Bayramlardan biri geldi ve Babıâli Teşrifat Divanı hümayunundan Ek­ rem beyefendiye de bir tezkere geldi, muayedei seniye resmi hümayununa davet edildi. Padişahtan nabersiz ve bahusus bir iradesiz bu davetnameyi irsalin ihtimali olmadığı için, emre itaat ve davete icabetle Ekrem beye­ fendi kaymakamı çağırtarak ve tez­ kereyi göstererek, bir gün evvel Îs-

tanbula indi. Ertesi sabahı giyinip

kuşanarak, nişanlarını takarak Dol- mabahçe sarayına gitti, muaysde res­ mindeki sırya dizildi... Saçağı öper­ ken kendisini tanıyan İkinci Sultan Hamit; «Nasılsınız, inşallah Adadan istifade ettiniz, sizi görmekle mem­ nun oldum, Allah emsali kesiresıyle müşerref etsin»... diyerek birçok il­ tifat etti. Bu konuşuş dikkati celbet­ ti, işi bilen herkes memnun oldu. Muayedeöen sonra iltifatı seniyeye arzı şükran için Yıldız sarayına

gi-ııımiiiımıuiHiiuıııımımınnnımnıımımmmı ımımmımımunııı

den Ekrem beyefendi başmabeyinci

î ası ta siyle Hünkâra şükran’ nı arze- ierken vazifesine gidip gitmiyeceğinl lahi istizan etti. «Evet devam et­ in, Alıah muvaffak etsin»... cevabı­ nı aldı be bu suretle Ada sürgünlüğü

hitama ermiş oldu... O tarihte (1895) Recaizade Ekrem beyefendi henüz kırk yedi yaşında idi... Cenabı Hak gariki rahmet eyliye. O yattıkça nec’i

necibi Ercüment ağabeyimize uzun

ömürler versin. S. M. S.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a ha T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yüksekkaldırım İstanbulun en eski bir yeri olduğu için onu öylece mu­ hafaza edelim. Fakat basamakları tamir etmek, onu zamana uydurmak

Türkeş’ Sema Bingöl ECER - Zeynep ÇETİNKAYA MHP Lideri Alpars­ lan Türkeş’in Yaşar Kemal’i “PKK’ya arka çıkmakla” suçlaması ka- moyunda yeni bir tartış­

Kendi açısından sinema ve tiyatroda yönetmenliği kar­ şılaştıran Macit Koper, tiyat­ ronun çok daha kolektif bir sa­ nat dalı olduğunu belirtiyor:.. “Tiyatroda

Ama bu kuşağın İz­ lenimci görüşten etkilenerek bir tür akademik ve yerel niteliğe dönüşen ve geniş bir sanat­ çı kesiminin somut bir görünüşe, figüre bağ­ lı

• stanbul Radyosu sanatçısı Alaettin Aday'ın radyoda- ■ ki işine son verilm esi üzerine İstanbul Radyosu sa- * n a t ç ıla r ı kendi aralarında imza

Merkezden binlerce kilometre uzak vilâyetlere malik olan Osmanlı İmpara­ torluğu için demiryolları, bunlar üzerinde gerek hâkimiyeti temin ve gerek daimî

Ertesi gün toplu bir halde Beyoğlu Belediye bina­ sında İstanbul kumandanı Refet Paşa' ya mülâki olduktan sonra hep bir ara­ da Topkapı sarayına geçerek

Kalbin asli görevlerinden olan tefekkür ve teslim sonucu oluşan manevî arınmadan uzak kalan kimselerin sahip olduğu bu olgu, bir anlamda aklın işlevini yitirmesi sonucu ortaya