• Sonuç bulunamadı

Eleştirel perspektiften yeni medya

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eleştirel perspektiften yeni medya"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Marmara İletişim Dergisi Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi

faydogan@marmara.edu.tr Türk sineması, Türk romanı Anahtar Kelimeler

Türk sineması da başlangıç yıllarında tanınmış eserleri kullanarak başarıya ulaş-mayı denemiştir. Bu uygulama zamanla sistemleşmiştir. Türk sinemasının büyük bir bölümü yabancı fi lm, oyun, roman ve yerli edebiyat uyarlamalarından oluş-maktadır.

Bu çalışmada Türk sinemasının ilk yıllarından başlayarak kullandığı Türk roman-ları incelenmektedir. İncelemede yönetmenler değil, romanlar temel alınmıştır. Uyarlanan romanların nitelikleri saptanmış ve bu romanların Türk sinemasına nasıl bir katkıda bulunduğuna ulaşılmak istenmiştir. Sonuç olarak, senaryo yazarların-dan daha çok romanların popülerlik anlamında Türk sinemasına katkıda bulun-duğu belirlenmiştir. Türk fi lmlerinin görsel dilden çok söze dayalı olmasında da ro-manların katkısı olduğu ileri sürülmüştür.

Özet

Doç. Dr. Filiz Aydoğan

*

Eleştirel Perspektiften

Yeni Medya

(2)

1. Giriş

Son yıllarda enformasyon ve yeni iletişim teknolojilerinin kullanımı, günlük yaşamda merkezi bir önem kazanmıştır. Bu araçların kamu ve özel sektörlerdeki uygulamaları in-sanlar arasındaki toplumsal etkileşimin yeni biçimlerini ortaya çıkarmış, PC’lerden, cep telefonlarına kadar yeni iletişim teknolojile-ri herkes için kaçınılmaz bir gereksinim ha-line gelmiştir. Üstelik, bu yeni iletişim araç-larının öncekilerin yerini aldığı bile öne sü-rülmüştür. Marx’ın kuramlaştırdığı rekabet-çi kapitalizm çağından, 1930’larda Frank-furt Okulu tarafından eleştirilen tekelci ka-pitalizm çağından, bugün sermayeye tekno-loji, bilgi ve eğlence sanayilerinin bir arada kitlelere sunulduğu bir “tekno-kapitalizm” çağına girmiş bulunmaktayız. Politik eko-nomide ulus-devlet düşüncesinin önemi-ni kaybettiği ama piyasanın gücünü arttır-dığı bu tekno-kapitalizm çağında kültür ve teknoloji, küresel kapitalizmin bütünleyici parçaları olarak giderek önem kazanmakta-dır. Batı’da pek çok yönüyle incelenen yeni medya sorunsalı ülkemizde yakın zamanlar-da incelenir duruma gelmiştir. Oldukça ge-niş bir konu olan yeni medyanın kuramsal boyutuyla, eleştirel perspektiften ele alındı-ğı bu yazıda, öncelikle, küreselleşmenin yeni medya üzerindeki etkilerinden ve yeni med-ya ile küreselleşme arasındaki etkileşimden söz edilecektir. İkinci bölümde, yeni medya ve bu kavramla birlikte ele alınan enformas-yon toplumu kavramı ve değişen bilgi kav-ramları ele alınacaktır. Son bölümde ise yeni medyanın ticarileşme boyutu ele alınacaktır.

2. Teknolojik Gelişme ve

Küreselleşme

Genel olarak bakıldığında, küreselleşme ko-nusunda yaygın iki görüş vardır. Birincisi,

yeni iletişim teknolojilerinin insanları fi zik-sel ve coğrafi sınırlardan kurtaracak ve fark-lı seslerin de duyulabileceği yeni bir “küresel köy” yaratacağı yolundaki olumlu yaklaşım-dır. 1960’larda Marshall McLuhan’ın ortaya attığı bu görüşün yandaşları, yeni teknoloji-lerin alternatif yapıların oluşumuna yardım-cı olacağını belirtirler. Bu görüşün yandaş-ları görüşlerinin doğruluğunu kanıtlamak üzere, internetin demokratik ve katılımcı toplumun yaratılmasında elektronik bir fo-rum olacağını öne sürmektedirler. Herbert Schiller’in başı çektiği ikinci görüşün düşü-nürleri ise bilgi ve iletişim araçları sahipliği-nin tekelleşmeyi ortaya çıkardığını öne sü-rerler ve bu nedenle, kötümser olarak ad-landırılırlar. Bu bakış açısı küresel iletişim ağlarının ve kültürel akışın gittikçe homo-jen bir biçim aldığı görüşüne dayanır, bu-rada, kültürel küreselleşmeyi anlatan en uy-gun kavram, kültürel emperyalizmdir. Kü-reselleşmenin en çok görülen kültürel ifade-si, Coca-Cola ve McDonalds gibi dünyanın her yerinde gördüğümüz Amerikan tüketim şirketleridir. Bu gelişmelere ek olarak, tele-vizyon izlemenin en önemli serbest zaman etkinliği olması ve televizyonun da çağdaş dönemde kültürün taşıyıcısı durumuna gel-mesi, kültürün küreselleşmesi sorununu or-taya çıkarmıştır. Küresel kültür, yaşam tar-zının tüketim ürünlerinin, kimliklerin orta-ya çıkardığı bir kültürdür. Ulus-ötesi şirket-ler yerel piyasalara sızmak için küresel ürün-lerini satmak ve yerel kültürlerdeki başkaldı-rıyı önlemek için reklamcılığı kullanır. Özel kablo ve uydu sistemlerinin artışı, dünya-ya ticari bir kültürün saldırgan bir biçimde yayılmasına neden olmuştur. Daha önceleri toplumları birbirlerinden ayıran belirgin, ye-rel bir güç olan kültür de yeniden tanımlan-mak zorunda kalmıştır. Daha önceleri kül-tür, fi kirlerin, kimliklerin, yaşam biçimle-rinin istilasına karşı bir siperdi. Ama

(3)

küre-sel kültürlerin yerel kültürlere sızmasıyla ve yeni biçimlenmelerin ortaya çıkmasıyla bir-likte kültür karmaşık ve çekişmeli bir alan durumuna gelmiştir (Kellner, Glabalization and the Postmodern Turn,http://www.gse- is.ucla.edu/faculty/kellner/essays/küreseli-zationpostmodernturn.pdf. 20.10.2004).

Küreselleşme, kültürel üretimin mo-dern araçlarının egemenliğinde olduğu, kü-resel kitle kültürünü içinde barındırır. Küre-sel kitle kültürü, popüler yaşamın, eğlence-nin, serbest zamanın yeniden üretimine kat-kıda bulunan görsel ve grafi k sanatların ege-menliğindedir. Küresel kitle kültürü, televiz-yonun ve sinemanın, görüntünün, görselleş-menin ve kitle reklamcılığının sunduğu tarz-ların egemenliğindedir ve tüm bu kitle ileti-şim biçimlerinde kendini gösterir. Bu küre-sel kitle kültürü, Batı teknolojisinin kullanıl-dığı ve Batı toplumlarının öykülerinin anla-tıldığı kısaca, Batı merkezli bir olgudur. Aynı zamanda, kendine özgü bir homojenleşme-yi içinde barındırır. “Farklılıkları özümseye-rek daha büyük, her şeyi kapsayan ve aslın-da Amerikan tarzı bir anlayışı olan çerçeve-nin içine yerleştirmek istemektedir”. Başka deyişle, daha fazla yoğunlaşan kültür ve ser-maye biçimleri içinde yer edinmiş olsa da, yerel sermayeler aracılığıyla, diğer sosyal ve ekonomik seçkinlerle işbirliği içinde varo-labileceğini anlamış bir sermaye biçimidir. Hiçbir zaman yerel sermayeleri silip atmaz, çünkü onlar aracılığıyla işler. Kısaca, günü-müzde yaşanan küreselleşme, kültürel fark-lılıklar sayesinde yaşar (Hall, 1998: 48-52).

Küreselleşmede teknoloji canalıcı bir önem taşımaktadır. Bilgisayarlaşma, dijital-leşme ile teknoloji, küresel çapta bir önem kazanmıştır. T. Friedman, bu durumu tek-nolojinin demokratikleşmesi olarak açık-lar; böylelikle herkesin evinde işyeri, gaze-te, banka, okul vardır. Teknolojinin

demok-ratikleşmesi sayesinde, üretim küreselleş-miş, azgelişmiş ülkeler de bir şey üretir du-ruma gelmiştir. Friedman’a göre, teknolojik buluşlar iletişimi hızlandırmakta ve maliyet-leri düşürmekteyken, teknolojik gelişmeler ülkeler arasındaki mal taşımacılığını hızlan-dırmakta ve ucuzlatmaktadır. Kısaca, tekno-lojinin sağladığı olanaklarla ulusötesi şirket-ler, ticaret ve yatırımlarını, karlarını arttır-maya çalışırlar. Bu nedenle karın artışını ön-leyecek tüm engeller ortadan kaldırılmalıdır. Ancak, Friedman, bu şirketlerin de sahipleri olduğunu göz ardı etmektedir. Bu ulusöte-si şirketleri “gelişmiş ülkelerin milli ekono-milerinin bir uzantısı olarak” görmek gere-kir. Öyleyse, “küreselleşme, kapitalist dün-ya merkezlerinin dündün-ya ekonomisini ken-di ihtiyaçlarına göre şekillenken-dirme çabası-nın devamıdır (Somel, 2002: 140-150). Yeni iletişim teknolojileri, küresel montaj hatları, uluslararası burjuvazi, küresel sermaye dev-letin yapabileceğinden daha fazlasını yapmış ve işgücünün dünyanın her yerine gidebilen ucuz ve bol olduğu yeni bir kapitalist düzen yaratmıştır. Küreselleşmeyle birlikte, ileti-şim teknolojisindeki gelişmelere karşın, ile-tişim teknolojilerinin sahipliğindeki ve kul-lanımındaki artış, iletişim açısından zengin ve fakir ülkeler arasındaki farklılıkların ar-tışına, küresel eşitsizliğe neden olmaktadır. Kültürün küreselleşmesini eleştiren görüş, medyadaki tekelleşmenin artışına ve medya-daki homojenleşmeyle ortaya çıkan totaliter olasılıklara dikkat çeker. Bu küresel eşitsizli-ğin sonucu olarak, pazarlama stratejileriyle hedef piyasaların kültürel özelliklerini anla-maya çalışan bu çokuluslu şirketler, reklam faaliyetleriyle, ekonomik sömürüyü amaç-larlar, hedefl ediği ülkelerdeki kitleleri aldatır ve güdümlerler, piyasaya sundukları ürünle-riyle geleneksel ürünleri baskı altında tutar-lar (McChesney, 2003: 57).

(4)

Gerçekten de, son yıllarda, küresel med-yada ve kültürel örgütlerde tekelleşme git-tikçe artmaktadır. Küresel medya pazarı 10 ulusötesi (Time-Warner, Disney, Bertels-mann, Viacom, Tele-Communications Inc., News Corporation, Sony, Seagram, General Electric, Dutch Phillips) şirketin egemenli-ğindedir. Çünkü bu büyük şirketler dağıtımı olduğu kadar, medyadaki içeriği de denet-lemektedir (Held, 2000: 57). Küresel med-ya, bilgi sistemleri ve dünya kapitalist tüke-tim kültürü ürünlerini, imgelerini, fi lmleri-ni tüm dünyaya dağıtır. Körfez Savaşı gibi olaylar, toplumsal eğilimler, Madonna, rap müzik, popüler fi lmler gibi kültürel feno-menler küresel kültürel dağıtım ağlarından dünyaya yayılır ve “küresel popüler kültür” kavramını oluşturur. Küresel popüler kül-tür, ürünlerin, hizmetlerin, gösterilerin spe-sifi k izleyicileri hedefl ediği bir kültür biçi-midir. Günümüzde üretimin ve dağıtım ku-ruluşlarının tekelleşmesiyle birlikte, reka-bet azalmakta, bu durum ürünleri çeşitlen-dirmek yerine türdeşleştirmektedir. Küre-sel üreticilerin, en fazla sayıda insana ulaşma çabası, her ülkeden müşteriler için geçerli olabilecek ürünler oluşturmasına neden ol-maktadır. İşte bu nedenle, Hollywood fi lm-leri, televizyon dizilm-leri, soap operalar, tecim-sel müzik, best-tecim-seller’lar dünyadaki her ke-simden müşteriyi hedefl emekte, ve birbirin-den farklılık göstermemektedir. Pek çok ile-tişim kanalı, en az maliyetle ama en fazla kar arayışı içinde aynı tür ürünleri, aynı saatler-de yayınlamaktadır (Kellner, Glabalization and the Postmodern Turn,http://www.gse- is.ucla.edu/faculty/kellner/essays/küreseli-zationpostmodernturn.pdf. 20.10.2004).

3. Yeni Medya ve Enformasyon

Toplumu Kavramı

Bilginin bir üretim aracı, işgücünün ço-ğunluğunun enformasyon sanayi işçilerin-den oluştuğu, enformasyonun ekonomik ve sosyal alanlarda diğer göstergelere göre daha önde olduğu toplumlar enformasyon toplumları olarak adlandırılmaktadır (Mut-lu 2004:91). Enformasyon top(Mut-lumunda, en-formasyon üretmek ve satmak bunu üre-ten ve satan ülkelere çok büyük katkı sağ-lamaktadır. Gerçekten de, günümüzde bilgi bir meta durumundadır. Peter Burke, bilgiyi satma fi krinin yeni bir durum olmadığını sa-vunur. Burke Bilginin Toplumsal Tarihi adlı ki-tabında, bilgiyi satmanın, Platon’un Sofi st-leri eleştirdiği döneme kadar geri götürüle-bileceğini belirtir. Aslında, bilginin bir mül-kiyet konusu olduğu düşüncesi Cicero tara-fından dile getirilmiş; ilk defa Cicero yazın-sal hırsızlığı ve fi kir hırsızlığını formülleştir-miştir. 13.yüzyılda her ne kadar bilginin satı-lamayan bir Tanrı armağanı fi kri yaygın olsa da, öğretmen emeğinin karşılığını ödenme-si ilke olarak kabul edilebilir duruma gelmiş-tir (Burke, 2008:149-150). 17. ve 18. yüzyıl-larda, pek çok ülke yeni tekniklerin bilgisi-nin yayılmasının önemini kavramıştır. Aynı yüzyıllarda para karşılığında öğretmenlik yapmak ve konferansları dinlemek için para ödemek de olağan hale gelmiştir. 17. yüzyıl-da haber bültenlerinin yayımlanması, enfor-masyonu büyük miktarda alınıp satılan me-taya dönüştürmüş, basımcılık her türlü bil-ginin metalaşmasını kolaylaştıran en önem-li buluş durumuna gelmiştir. Mal ve hizmet-leri satmak amacıyla bunlar hakkında enfor-masyon basmanın, başka deyişle, reklamın öneminin kavranmasıyla birlikte, basımcı-lar haber bültenlerine kitap, özel öğretmen hizmetleri konusunda ilanlar vermeye baş-lamışlardır. Marx bu yüzyıllarda bilgi konu-sundaki bu tutumu, kapitalizmin yükselişi-nin üstyapıdaki etkileri olarak nitelendirmiş-tir (Burke: 152-161). 1600’den itibaren

(5)

ya-yımlanan gazete ve dergiler, enformasyo-nun metalaşmasını gösteren en önemli kit-le ikit-letişim araçlarıydı. 18. yüzyılın sonların-da haber, diğer mallar gibi para ödeyerek ya da değiş tokuş yoluyla edinilen bir meta ola-rak görülüyordu. “Basımcılığın icadı, bilgiyi kamusal hale getirmekte çıkarı olan yeni bir toplumsal grubu etkinlikle yaratmıştır. ...en-formasyon piyasasının önemi, bütün erken yeniçağ boyunca artmıştır”. “Bilginin seçil-mesi, örgütlenmesi ve sunulması hiç de yan-sız, değerlerden arınmış bir süreç değildir. Tersine, hem ekonomik hem de toplumsal ve siyasal bir sistemin desteklediği bir dünya görüşünün anlatılmasıdır”(Burke: 176).

Yeni teknolojiler üzerine yazan kuram-cılar, enformasyon toplumu tartışmaları-nın “sanayi sonrası toplum” tartışmalarıy-la, 1950’lerde başladığını belirtirler. Daniel Bell gibi sanayi sonrası toplum kuramcıları, sanayi döneminin bittiğini ve sanayi sonra-sı çağıyla birlikte yeni oluşan toplumda bilgi ve enformasyonun sanayi toplumunun mal üretimiyle yer değiştirdiğini savunmaktadır-lar. Sanayi toplumu fabrikalaşma ya da mal üretimiyle tanımlanırken, post-sanayi toplu-mu emek teorisi yerine, bilgi teorisinin ca-nalıcı önemde olduğu, bilgi ve enformas-yon değişiminde telekomünikasenformas-yon ve bil-gisayarların stratejik duruma geldiği bir du-rumu tanımlar. Daniel Bell, enformasyon toplumunun, bilgisayar ile telekominikas-yonun eşyöneliminden doğduğunu belir-tir. Gerçekten de, uyduların, televizyonla-rın, fi ber optik kabloların ve mikroelektrik bilgisayarın bir araya gelmesiyle, dünya “bir-leşik bir bilgi ağı” biçiminde bir araya gel-miştir. Bu gelişmeyle birlikte bilgi nicel ola-rak değil; nitel olaola-rak da artmıştır. Kablo-lu yayının ve uydu yayınının bilgisayara bağ-lanması, hem göndericilerin hem de alıcıla-rın birbirlerinden ayrılmalaalıcıla-rına olanak

ve-rirken, enformasyon da en uzmanlaşmış ve en bireysel gereksinimlere göre biçimlene-bilmektedir. Artık, herkese, her yerde, is-tendiği zaman açılabilen kütüphaneler, ar-şivler, veri bankaları bulunmaktadır(Kumar, 2004: 23). Ancak, enformasyon toplumun-da yaşayan bireyin gerçek algısı değişmekte-dir. Ama enformasyon devrimi sanayi dev-riminin yaşamı değiştirdiği ölçüde değişik-lik yaratmamıştır. Çünkü sanayi devrimi be-raberinde yeni etik, yeni toplum felsefeleri ortaya çıkarmıştı. Enformasyon teknoloji-si ise “sanayi toplumlarının zaten yapmakta olduklarını daha kapsamlı yapmaktan” baş-ka bir şey değildir. (Kumar: 195).

Ernst Mandel bu değişimin 1857-1873’lerde buhar makinesiyle baş-ladığını, 1873-1893’de elektrikli motorlar ve 1940 ve 1965’lerde akaryakıtlı otomas-yon teknolojisiyle sürdüğünü belirtir. Do-uglas Kellner, Mandel’in söz ettiği tekno-lojik gelişmeleri tekno-kapitalizmin erken safhası olarak değerlendirir. İkinci safha ise yeni teknolojik ürünlerin üretimi ile kapita-list toplumsal ilişkilerin bir sentezini teşkil eder. Bu ikinci dönemde, yeni teknolojiler, elektronik ve bilgisayarlar makine ve meka-niğin yerini alırken, enformasyon ve bilgi, üretimde, toplumsal örgütlenmede ve gün-lük yaşamda giderek önemli bir yere sahip olmuştur. Tekno-kapitalizm, kapitalizmin bilgi, enformasyon, bilgisayarlaşma ve oto-masyonla işbirliğine girdiği bir başka geli-şim safhasıdır. Bu durum kapitalizmin gü-cünü ve toplum üzerindeki denetimini daha da artıran bir safhadır. Sanayi sonrası toplu-mu, enformasyon toplumu gibi kavramları reddeden Kellner, tekno-kapitalizmi kapita-lizmin bir başka biçimi olarak görmektedir. Gerçekten de, 1980’lerde bilgi, enformas-yon, eğitim, eğlence metalaşmaya başlayarak kapitalist denetimin öznesi durumuna

(6)

gel-miştir. Bilgisayardaki bilgi, kütüphaneyle yer değiştirmiş, bilgi ve enformasyon metala-şarak, bilgisayar programlarının denetimine girmiştir. Sonuç olarak, enformasyon, bil-gi ve eğlence “tekno-meta”ya dönüşmüştür. Bu tekno-metaların hemen hepsi zaten pi-yasanın egemenlerinin denetimindedir. Bu nedenle, tekno-kapitalizm, sermayenin top-lumsal ve bireysel yaşamdaki hegemonyası-nı arttırmaya yaramıştır. Tekno-kapitalizmin getirdiği değişiklikler bir çok mesleğin yerini almış, bu durum işçi sınıfını da etkilemiştir. Bu gelişmelerle birlikte pek çok işçi hizmet ve bilgi sanayine geçmişlerdir. İşçi sınıfının yeri giderek önemini kaybetmiş, yeni tek-nik sınıfl ar ortaya çıkmıştır (Kellner, 1992: 211-218).

Tekno-kapitalizm uydu yayını, bilgisa-yarlar, enformasyon küresel sistem içinde yeni tüketicileri ve küresel bir kitle kültürü-nü yaratmış ve giderek büyüyen merkezi bir sermayenin oluşumuna katkıda bulunmuş-tur. Bu açıdan bakıldığında, teknokapitalizm metanın, paranın, düşüncelerin, imajların ve teknolojilerin ve bir tekno-kültürün giderek hızlanarak küresel ölçekte dolaşımını kolay-laştırmıştır. Tekno-kültür ise tüketim kalıp-larını, kitle imgelerinin, bilgisayarlı enfor-masyon teknolojilerinin baskın olduğu bir kültürdür. Kellner tekno-kapitalizmin sınıf ayrılıklarını ve çelişkilerini arttıran bir ge-lişme olduğundan söz eder. Aynı zamanda, Kellner, eleştirel kuramın diyalektik pers-pektifi nden de bakar ve yeni teknolojilerin insan yaşamına yararlı olarak kullanılabile-ceğini de sözlerine ekler (Kellner: 178-181).

4. Yeni Medya ve

Değişen Bilgi Kavramı

İçinde bulunduğumuz enformasyon toplu-munda, küreselleşme ve iletişim

teknolojile-rindeki yenilikler yeni iletişim politikalarının oluşturulmasını da beraberinde getirmiştir. İletişim teknolojilerindeki gelişmelerin orta-ya çıkardığı dönüşümler, geleneksel medorta-ya tanımından farklı olarak “yeni medya” kav-ramını ortaya çıkarmıştır (Mutlu: 311). Bi-lindiği gibi radyo, televizyon, gazete gibi ge-leneksel medya olarak adlandırılan kitle ileti-şim araçları ile gerçekleşen iletiileti-şimde alıcı ve kaynak arasındaki ileti üzerinde etkileşime dayalı bir süreç gerçekleşmemektedir. Yeni medyanın sahip olduğu etkileşim özelliği, geleneksel medyanın hiçbirinde tam anla-mıyla ve herhangi bir yeni araca gereksinim olmaksızın yoktur. Oysa yeni medya olarak adlandırılan yeni medya ortamlarında etki-leşim; iletişim sürecine bu amaç için katıl-mış teknik düzenlemeler yardımıyla alıcının, verici olabilmesi ya da kaynağın ileti üzerin-deki denetimini arttırabilmesi mümkündür. Bunun yanında, yeni medya büyük bir kulla-nıcı grubu içinde her bireyle özel mesaj de-ğişimi yapabilmesini sağlayacak kadar kit-lesizleştiricidir. Gene yeni medya, aynı an-dalık gerekliliğini ortadan kaldırabilen eş-zamansız olabilme özelliğine sahiptir. Tüm bu özelliklerinden yola çıkarak, yeni med-ya, kitle izleyicisini bireysel kullanıcı olarak da kapsayabilen, kullanıcıların içeriğe ya da uygulamalara farklı zamanlarda ve etkile-şim içinde erişebildikleri ortamlardır (Geray 2003:7). Yeni medya, bilgisayarların işlem gücü olmadan kullanılamayacak ya da oluş-turulamayacak yeni iletişim ortamlarıdır. Çok geniş anlama sahip olan bu terim,

çok-lu ortam, bilgisayar ve iletişim

teknolojileri-nin etkileşimli ve yaratıcı bir biçimde ifade edilebildiği ortamlardır(http://tr.wikipedia. org/wiki/Yeni_medya, 23.06.2009). Yeni medya ortamlarından internet, enformas-yon çağının bireylere vaat ettiği özgürleştiri-ci potansiyeli içinde en çok taşıyan araç ola-rak görülmektedir. Gerçekten de, pek çok

(7)

yeni medya kuramcısına göre, iletişim tek-nolojilerindeki gelişmeler, özellikle internet iletişim ve bilgi paylaşımı alanında pek çok yeniliği ve eşitlikçi yaşam/özgürleşim vaadi-ni beraberinde getirmiştir. Ancak, sözü edi-len bu görüşlerin tersine, iktidar ve bilgi

ara-sındaki bağlantıyı kuramlaştıran ve modern

toplumu büyük bir hapishane toplumu ola-rak nitelendiren Foucault, modern çağın ta-hakküm tekniklerinin yayılması ve rafi neleş-tirilmesinde kaydedilen ilerleme çağı oldu-ğunu savunur.

Foucault’ya göre bilgi, iktidar düşünce-sinden ayrılamaz. Örneğin, psikiyatri, sos-yoloji, kriminoloji gibi disiplinler aslında dışlama, gözetim, hapsetme yollarıyla yeni iktidar tekniklerinin geliştirilmesine, incel-tilmesine, çoğaltılmasına katkıda bulunurlar. Hastane, hapishane, düşkünlerevi türündeki kurumlar da bu açıdan toplumsal denetim için gerekli olan bilginin edinilmesine katkı-da bulunurlar. Birey ise “bilimsel-disipliner” mekanizmalar içinde şekillendirilmiş, “imal edilmiş, ahlaki/huhuksal/psikolojik/tıbbi/ cinsel” bir varlık durumuna gelmiştir (Kell-ner: 71). İletişim ve bilgi teknolojilerinde-ki gelişmelerin bürokratik gözetimin geniş-liğini ve etkisini arttırmada kullanılışını an-lattığı makalesinde Oscar Gandy de Fouca-ult ile aynı fi kirdedir. Gandy, bilginin, küre-sel politik ekonominin bürokratik yöneti-mi açısından en önemli kaynak hale geldi-ğini belirtmiştir. Yazara göre, bilgi tekno-lojilerindeki artışın nedeni, çokuluslu or-taklık girişimlerinin gözetim gereksinimle-rinin artışıdır. Bu bakımdan, bilgi toplumu olarak adlandırılan günümüz toplumlarının aslında gözetim toplumları olduğunu söyle-mek yanlış sayılmayacaktır. Günümüzde bil-giyi verenler ve alanlar arasındaki ilişki git-tikçe eşitsizleşmektedir. Bu eşitsizlik, birey ve bürokratik örgütler arasındadır.

Bilgisa-yar ve telekominikasyon sistemlerinin gelişi-mi, varolan denetim teknolojilerinin gittik-çe artmasına neden olmuştur. Başka deyiş-le, bilgi burada bireyin yararına değil, siste-min yararına kullanılmakta; bireyi “bürokra-tik denetimin” hedefi haline getirmektedir.

(Gandy, 2002: 106-126). Öte yandan,

gü-nümüzde, topluma ait karar alma süreçle-ri toplumdan yalıtlanmakta, piyasanın etki-sine girmektedir. Üstelik, teknolojide yaşa-nan gelişmelerle birlikte, iletişim ve bilgi ka-pitalist ekonomilerde çok önemli rol oyna-maya başlamıştır. Kar mantığına dayalı kü-resel pazarda bilgi, yukarıda da belirtildiği gibi, bir avuç şirketin elindedir. Gerçekten de 1990’lardan itibaren dikkat çeken önemli bir gelişme, küresel ticari medya sisteminin oluşumudur (McChesney: 7-31).

5. Ticari Kültürün

Egemenliğinde Yeni Medya

Teknolojik değişim yeni tüketim araçlarının gelişiminde en önemli yardımcılardır. Araba ve otoyolların gelişimi, alışveriş merkezleri-ni, fastfood dükkanlarını kullanmamızı ko-laylaştırmıştır. 1952’de ortaya çıkan ticari jet uçağı tatil yerlerine gitmek, havalimanların-dan alışveriş etmek gibi tüketim olanaklarını ortaya çıkarmış, 1946’da yapılan ilk yüksek hızlı bilgisayar ise pek çok yeni tüketim ara-cının keşfedilmesine fırsat vermiştir. Ger-çekten de pek çok mağaza, bilgisayar saye-sinde müşterilerin bilgilerini, satış kayıtları-nı tutabilmiş, tüketiciler hakkında bilgi sahi-bi olmuştur(Ritzer, 2000: 55).

Günümüzde, orta sınıftaki artış ve kitle kültürünün insanları maddi mallara yönelt-mesi ve potansiyel alıcı grubunun genişle-mesinin sonucunda, tüketimcilik, yalnızca üst sınıfl arı büyüleyen bir durum olmaktan çıkmıştır. Toplumda yalnızca üst sınıfl ar

(8)

de-ğil, orta sınıfl ar da dizginlenemez tüketim-ciliği körükler ve sarsılmaz değerlerin orta-dan kalkmasına katkıda bulunurlar. Ameri-ka ve Batı Avrupa’da, 1950’lerden itibaren giderek daha çok sayıda sıradan insanın tü-ketim mallarını kullanabilmeleri ve tüketici deneyimlerini gerçekleştirmeleri, kapitaliz-min meşrulaşmasının en önemli nedenidir. Yukarıda verilen örneklerden de anlaşılacağı üzere, bu durumun oluşmasında, bireylerin tüketim arzularını kamçılamasında teknolo-ji çok önemli paya sahiptir. Üstelik, katılım-cı demokrasi ve politik biçimlenme potan-siyeline sahip internet teknolojisi, internet ağların içeriğinin özelleştirilmesi ve kuralsız veri akışı nedeniyle gittikçe artan bir biçim-de, ulusötesi şirketlerin amaçlarına hizmet eder duruma gelmiştir.

Günümüzde yaşananları ifade edebile-cek Marx’ın“Katı olan her şey buharlaşır” ifadesinden daha doğru bir ifade yoktur. Günümüzde kapitalizme ait yapılar dijital-leşmekte, maddi niteliği ise dosya klasörle-rinden elektronik birimlere doğru kaymak-tadır. Uluslararası şirketlerin etkinlikleri ye-niden örgütlenmekte, sanal şirket ortaklık-larına ve ortak girişimlere yönelmektedir. Ani tepki üzerine kurulan parekende satış ve anında üretim giderek artmaktadır. Bil-gisayarlara dayalı yeniden yapılanmayı ifade eden enformasyon otobanı kavramı küre-sel şirketlerin enformasyon, fi nansal enfor-masyon ve iletişime egemen olmasıyla orta-dan kalkmış, bunun yerine üretim ve pazar-lamaya dayalı dağıtım ve tüketimin merkez-de olduğu bir yapıya dönüşmüştür(Menzies, 2003: 107). İnternet ya da iletişim teknoloji-leri yoluyla ortaya çıkan yeni iletişim biçim-leri, ticari medyanın hedefl erini genişleten bir büyüme göstermiştir. İnternet, reklamcı-lar ve ticarileşmenin geniş alanreklamcı-lara yayılma-sında çok önemli bir mecra durumuna

gel-miştir. Başka deyişle, reklamcılar ve medya şirketleri ticari zaferlerini kurumsallaştırma-da interneti ticari televizyonlara benzetmeye çalışmaktadırlar. 1996 aralığında Microsoft ağını televizyon formatına uyarlayabilmek için yeniden biçimlendirirken, AT&T’nin internet hizmetleri yöneticisi, internetin rek-lamcılık alanında var olan en büyük medya alanı olacağını söylemiştir. Böylelikle, inter-net kamusal çıkarlara hizmet edebilecek ka-tılımcı bir alandan “şirketlerin tüketici mer-kezli bilgileri sunduğu bir yayıncılık düzle-mine dönüşmüştür(McChesney: 36).

6. Sonuç Yerine

Günümüzde kültür endüstrileri kitlelerin si-yasetten uzak tutulması için medyanın gör-selleştirilmesini, eğlencenin ön plana geçi-rilmesini ve karlılığı bir araya getirmek is-terler. Enfo-eğlence terimi, çağdaş toplum-ların örgütlenmesinde bilgi ve eğlence sek-törlerinin bir arada hareket etmesine gön-derme yapar. Enformasyon teknolojile-ri ve multimedia, internetten politikaya ka-dar günlük yaşamı eğlenceyle şekillendi-rir. Gerçekten de, metaların paketlenmesi, gösterilmesi, tüketimi yoluyla gösteri günü-müzde yeni medya araçları, politika ve ya-şamın her köşesine yayılmıştır. Ayrıca tek-nolojinin de gösteri toplumunun egemenli-ğine girmesi, bilgisayarların bir yandan en-formasyonu sağlayan bir araç, öte yandan da zamanımızın baskın aracı olan televiz-yonla rekabet eden bir araç olarak evlerimi-ze ve işyerlerimievlerimi-ze girmesini sağlamıştır. So-nuçta, mücadele ve karşı çıkışın yeni biçim-lerini de içinde barındıran bu yeni durum, kültürün, politikanın ve bilincin görselleşti-rilmesidir. Aslında, yeni medya teknolojile-ri daha fazla eşitlik, katılımcılık beklentileteknolojile-ri açılarından düşünüldüğünde bütünüyle dev-re dışı bırakılacak bir olgu değildir.

(9)

Örne-ğin, Raymond Williams, yeni teknolojilerin eski sistemin sunmadığı katılımcı demokra-si yolunda imkanlar sunabileceğini, özellik-le, sivil toplum örgütleri açısından çok fay-dalı sonuçlar doğurabilen, toplumsal mü-cadeleye katkı sağlayabilen araçlar olduğu-nu belirtmiştir(Dawson-Bellamy, 2003:83). Başka deyişle, Williams’a göre internet, de-mokratik pratiklerin gelişmesine katkıda bu-lunabilecek potansiyele sahiptir. Öte yan-dan, yeni enformasyon araçları reklamcıla-rın, posta ile pazarlama yapan şirketlerin ve seyahat acentalarının etkisine girebilen araç-lar oaraç-larak da görülebilir. Başka deyişle, tek-noloji ve pazarlamanın evliliği, tüketiciyi şir-kete taşımanın bir aracı durumuna da gelebi-lir. İçinde bulunduğumuz durum, Kellner’ın da belirttiği gibi(Kellner, 2000: 360) „hem ütopyacı hem de distopyacı boyutları bira-rada içermektedir. Enformasyon patlaması, enformasyonu katmerlemeye ve çoğaltmaya hizmet edebilir ya da anlamsız bir gürültü içerisinde tüm anlam kırıntılarını silebilir; okuryazarlık hünerlerini zenginleştirebilir ya da uyuşturabilir; enformasyonu tüm insanların kolay ve eşit erişim imkanına sahip olacak şekilde merkezsizleştirebilir ya da enformasyon ve bilgisayar teknolojilerini tekellerine alan yönetici seçkinlerin denetim ve tahakkümlerini geliştirebilir“.

Kaynakça

Cem Somel, (2002)“Az Gelişmişlik Pers-pektifi nden Küreselleşme“, Doğu-Batı, Yıl5, Sayı:18, Sayı:18, , ss.141-150.

Best, Steven-Kellner Dauglas (1998). Post-modern Teori Eleştirel Sorgulamalar. Çev. Mehmet Küçük. İst: Ayrıntı.

Burke, Peter (2008). Bilginin Toplumsal Tarihi, Çev. Mete Tunçay, İst: Tarih Vakfı.

Dawson, Micheal-Foster, John Bellamy (2003), “Sanal kapitalizm“, Kapitalizm ve Enformasyon Çağı, Der. Robert W. McChesney-Ellen Meikins Wood- John Bel-lamy Foster. Çev: Nil Sinem Çanga,Erhan Baltacı, Özge Yalçın. Ankara: Epos.

Gandy, Oscar H(2002). “Gözetim Toplu-mu: Bilgi Teknolojisi ve Bürokratik Top-lumsal Denetim”, Çev. Ruhdan Uzun, Ki-lad, Sayı:2, ss. 105-127.

Geray, Haluk (2003), İletişim ve Tekno-loji. Ululslararası Birikim Düzeninde Medya Politikaları, İstanbul: Ütopya. Hall, Stuart (1998). “Yerel ve Küresel: Kü-reselleşme ve Etniklik”. (Der.)Anthony D. King. Kültür, Küreselleşme ve Dünya Sistemi, Çev. Gülcan Seçkin-Ümit Hüsrev Yolsal. Ankara: Bilim ve Sanat.

Held, David (2000). A Globalizing World?Culture Economics, Politics. Ro-utledge. London.

Kellner, Dauglas. “Globalisation and the Postmodern Turn”.http://www.gseis. ucla.edu/faculty/kellner/essays/küre-selizationpostmodernturn.pdf. (20. 10.2004).

Kellner, Dauglas and John Harms. To-ward A Critical Theory of Advertising, http://www.uta.edu/huma/illuminati-ons/kell6.htm, 25.10.2003).

Kellner, Douglas(1992). Critical Theory, Marxism and Modernity, Second Print, The ohn Hopkins University Press, Balti-more.

Kumar, Krishan(1999), Çağdaş Dünyanın Yeni Kuramları, Çev: Mehmet Küçük, An-kara: Dost.

McChesney, Robert (2003). “Küresel İle-tişimin Politik Ekonomisi”, Kapitalizm

(10)

ve Enformasyon Çağı, Der. Robert W. McChesney-Ellen Meikins Wood- John Bel-lamy Foster. Çev: Nil Sinem Çanga,Erhan Baltacı, Özge Yalçın. Ankara: Epos, ss.7-38. Menzies, Heather(2003), “Siberuzayda Ka-pitalizme Karşı Mücadele”, Kapitalizm ve Enformasyon Çağı, Der. Robert W. McChesney-Ellen Meikins Wood- John Bel-lamy Foster. Çev: Nil Sinem Çanga,Erhan

Baltacı, Özge Yalçın. Ankara: Epos.

Mutlu, Erol (2004). İletişim Sözlüğü. 4. Bası. Ankara: Bilim ve Sanat.

Ritzer, George(2000). Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek, Çev. Şen Süer Kaya, İstanbul, Ayrıntı Yayınları.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Yeni_medya, 23.06.2009.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tasarlamak, yeni bir nesne veya ürün (makine, mobilya, endüstriyel ürün v.b.), mekân ve alan (yapı, peyzaj) için bir plan oluşturma ve geliştirme sürecine işaret

• Kendinden emin olma ve yüzde yüz doğruyu bulma kaygısı, tasarım problemlerinde sorunlu, kalıplaşmış ve sıkıcı. çözümlerin ortaya çıkmasına

• Görsel unsurlar mesajı doğru biçimde destekliyor mu.. • Kullanılan renkler olumlu ya da olumsuz çağrışımda bulunuyor

Bitmap tabanlı çalışmalar için yazılımlar Örnek: Adobe Photoshop... Vektör tabanlı çalışmalarda görsel büyüdükçe

Bu sembol belirlenirken evrensel olması için dünyanın beş bölgesini temsil etmesi için beş halkadan oluşuyor.. Afrika, Asya, Avrupa, Amerika

Tüm dalga boyları aynı anda göze ulaşırsa beyaz olarak algılanır, ışık ulaşmazsa siyah olarak algılanır.. İnsan gözü 380 nm ile 780 nm arasındaki

Tasarımda Denge = «barışık» bir tasarım İki farklı denge sistemi:. - Simetrik

- Büyük boyutlu ve koyu renkli görsel unsurlar küçük ve açık tonlu unsurlara kıyasla daha fazla optik..