u
TARANCI’DA
YALNIZLIK ve ÖLÜM
■
OYHAN HAŞAN BILDIRKİ
Y
eni Türk şiirinin büyük ustalarından biri olan Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirinde «yalnızlık» ve «ölüm» temleri üzerinde biraz olsun dur mak; ölümünün onaltıncı yıl dönümünde, şairimi zin ruhunu sevindirecektir sanırım.Bu arada hemen belirtmekte fayda gördüğümüz bir eksikliğimizden söz açalım : Günümüz edebiya tını sürdürmeye çalışan, bu sebeple büyük fedakâr lıklarda bulunan sanat dergilerimizin kalem sahip leri kadrolaşamadıkları için; dünkü edebiyatımızın ustalarından, hiç olmazsa ölüm veya doğum yıl dönümlerinde bile söz etmez olmuşlardır. Böylece büyük ustalarımız mazinin karanlıklarına gömül meye başlanmıştır. Genç şair ya da yazarlarımız klavuzsuz bırakılmış, edebiyatımız bundan büyük zarar görmüştür.
Yalnızlık ve ölüm temleri eski çağlardan beri şiirimizde yer almış, günümüze kadar süregelmiş tir. Kanaatimizce, yalnız Türk şiirinde değil, dünya şiirinde bile yalnızlık temini en güzel dile getiren, eski şiirimizin büyük ustası Fuzulî olsa gerektir. Bu görüşümüzü, Fuzûlî'nin bir gazelinden aldığı mız şıı beyitler doğrulamaktadır :
Yetdi bî.keslüğüm ol gayete kim çevremde Kimse yoh çizgine girdâb.ı belâdan gayrı Ne yanar kimse mana âteşti dilden özge Ne açar kimse kapum bâd-ı sabâdan gayrı
Şiirimizde yalnızlık temi; A. Haşim'i insandan kaçmaya, Y. Kemal'i millî hasrete, Tarancı'yı kor kuya, daha doğrusu ölüme götürmüştür. Tarancı, Fuzûlî'nin yalnızlığını almış, zamanımıza kadar ge tirmiştir. Tabiî, bu alıp getiriş, bir kopya veya taklid değil, iki şairin duyuş benzerliğinden ileri ge lir. Tarancı, «Ömrümde Sükût» adını verdiği şiirin de şöyle der :
Çıngıraksız, rehberslz deve kervanı nasıl, İpekli mallarım kimseye göstermeden, Sonu gelmez kumlara uzanırsa muttasıl,
Ömrüm öyle esrarlı geçecek ses vermeden.
Ve böyiece bu ömür, bu ömür her dakika, Bir buz parçası gibi kendinden eriyecek. Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka, Yaşayıp öldüğümü kimseler bilmiyecekl
Hatta şair o kadar yalnızdır ki; odasının ta vanı sanki annesi, duvarları kardeşidir. Şairle el-ele verirler, yalnızlıklarını ortaya koymak isterler, fa kat seslerini kimseye duyuramazlar. (Odamda Sü kût)
Böylesine boğucu bir yalnızlık ortamı içinde bocalıyan, bunalan şair, ölümü arzular gibidir. San ki ölüm gelip kapıyı çalınca, bu yalnızlık bitecek tir. Zaman Bir Kuşak Gibi adlı şiirinde, bahtsızlı ğından yakınır, onu, çakıp çakıp almıyan bir çak mağa benzetir :
Karanlıklarla kardeş Bahtım bir türlü ateş Almıyan çakmak gibi. Sabır nedir bana sor : Zaman bir kuşak gibi; Sarıl sarıl bitmiyor.
Zaman zaman, yalnızlıktan kaçmak isteyen şair; kendini maziye verir, her şeyi unutmak ister, fakat yine de yalnızlıktan kurtulamaz.
Maziyi yâda daldığım zaman, Nasıl olur da bilmem ki bazan, Hafızam durur, kaybolur yollar; Ve sonra birden içime dolar, Daire gibi genişler sükût, Der : «İçimde kal, hepsini unut.»
Uykusuz kaklığı geceler korkuya dalar, yakın maya başlar: «Bu zâlim uykusuzluk - yolumu ke sen haydut - / Bana yalnızlığımı sezdiren uyku suzluk.» Aynalara yalvaran şair, onları bir sevgiliye benzetir, kırılacak en son parçalarına kadar, kendi hayaliyle kalmaya çağırır. Aynalar da olmasa, öldükten sonra şairi düşünen hiç kimse kalmaya caktır :
Aynalar, aynalar, sevgili aynalar, Yok beni anlayan seven, sizin kadar. Öldükten sonra da, yine sizin kadar, Kim beni düşünür, hayalimi saklar? Aynalar, ne olur, siz yalnız aynalar.
Bu yüzden Tarancı : «Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem!» diyerek, ölümü çağırır. «Uzak bir iklimin ılık havasında», bütün sevdikleri şairin hülyalarını paylaşırken, şair, camlar arkasında ya payalnızdır.
Düşten Güzel kitabındaki «Yalnızlık Macerası» şiirinde şöyle seslenen şair 1
Öyle yalnız kadım ki hayatımda Kimi gün öldüm kimi gün ilâh oldum Çok zaman annemin dizlerine hasret Koydum başımı kendi dizlerime
Doya doya ağladım
diyerek, dost ümidiyle yandığını, çaldığı kapılardan boş döndüğünü,' herkesin kendisine yabancı oldu ğunu, bir sevgili bulamadığını, sevgilisinin saçları yerine, kendi saçlarını okşadığını ortaya kor. Çün kü sevgilisi vefasız çıkmıştır :
Gönül sende, göz yolda kaldı; Ne postacı semtime uğrar, Ne turnalar selâm getirir; Vefasız çıktın Beşiktaş'lım.
C. H. Partisinin 1946 yılında açtığı şiir yarış masında Tarancı’ya birincilik sağlıyan «Otuzbeş Yaş» ta yine yalnızlıktan söz açan şair : «Neyler sin ölüm herkesin başında.» derken, ölümü «kader» olarak görmektedir. Hemen bir çok şiirinde; şük reden, Tanrıyı anan, Cuma'nın kutsallığına işaret eden şairin inanç yönünü görmekteyiz.
İlk gençlik dönemindeki şiirlerinde : «Ömrüm de Sükût/Düşten Güzel» de sık sık yalnızlıktan söz açan şair, olgunluk döneminde dört elle ölüm te mine sarılmıştır. İlk şiirlerinde gördüğümüz yal nızlık duygusundan, ölüm sayesinde kurtulacağını uman şair :
Ne vefasız geçmişten hayır var, Ne gelecekler imdada koşar, Çoktandır tekneyi aldı sular; Çoktandır ümitler sende ölüm.
der. Ona göre yalnızlığın eıı kurumaz kaynağı ölümdür. Tabiatıyla bu kaynak hiç bir zaman ku rumayacağı için, şairin yalnızlığı baki kalacaktır. Ölümün ışığım güneş ışığından daha zinde bulan
(X ) FUZÛLÎ — N. Hacıeminoğlu Hadikalü's.Süedâ'dan.
şair, ruhun ebediyetine inanır. Aslında döneceği günü hasretle bekler. Bir Ölünün Ardından adlı dörtlüğünde şairin mistikleştiğini görürüz. Mistik lere göre; her şey Tanrı'dan kopmuştur ve yine aslına dönecektir. «Tabiatta her sabit şey yoklu
ğun kucağıyla sarılmak zorundadır. Ve aslına dö ner. Her var olan şeyin mevcudiyetinden önce de yokluk vardır.» (*) Bu yokluk, Tanrının kendisi dir. Sözünü ettiğimiz dörtlükte; bu gerçeği bilmi- yenler veya inanmayanlarla şairin alay ettiğini gör mekteyiz :
Kabrime çiçek getirenlere gülerim; Gafil kişilermiş şu insanlar vesselam;
Bilmezler ki bu kabirle yoktur alâkam; Ben o çiçeklerdeyim, ben bu çiçeklerim.
Ölüm; zaman zaman ona korku verir. Bu kor ku, ölümün ansızın geleceği endişesinden doğar. Bu bakımdan şair akşamları evde olmak ister. Ona gö re : «Kişi evde gerek akşamları / Ölürse helâllaşa- rak ölür.»
Kısaca : ona göre yalnızlık, ölüme açılan bir kapıdır. Ölüm kurtuluştur, ölüm korkulu düştür, ölüm vazgeçilmez bir kaderdir. Ölüm asla dönü şün, Tanrı'ya erişin o güzel türküsüdür. Ölümden sonra ise yalnızlık Tanrıda devam edecek ve böy- lece şairin yalnızlığı, Tanrı'da baki kalacaktır. Yal nızlık ve ölüm temi, Cahit Sıtkı'da iç içe girmiş bi rer temdir. I
Sonuç olarak diyebiliriz ki; yalnızlığı Fuzûlî'- den, ölümü Yahya Kentalden daha güzel olarak şiirimize aksettiren Cahit Sıtkı Tarancı dır.
Son yüzyıl edebiyatımız Türkçesi, onun şiirin de en güzel ahengini, nağmesini bulmuş, inceliğin doruğuna çıkmıştır. Böylece Türkçe Tarancı'dan, kendi deyimiyle, hoşnut olmuştur.
Ölümünün onaltmcı yıl dönümü dolayısıyla Tarancı'ya Tanrı'dan rahmet dileriz.
Attiiâ Çetiner
27
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi