2
? . ( o
C u m h u r i y e t
K
ANATULAR OPKASI
Üç yılda 450 kişinin emeği ve binlerce
kuşun rol almasıyla çekilen film,
görenleri büyülüyor. Kendine özgü bir
teknik yaratan bu görsel ve
müzikal şöleni kaçırmayın.
M 4 . S A Y F A D A
M
ATİLDA İLE VALS
“Başıma bir miğfer takıp, elime bir tüfek
verdiler. Sürdüler savaşa beni. Ve bando
Matilda’yı çalıyordu.” Unutulmuş
savaşların yorgun kahramanları için...
M 1 2 . S A Y F A D A
URAN YILDIZDAN İMAJLAR
Hangi lider hangi kitle için hangi imajı
kullanıyor? Merkez ve sağ üzerine...
m 6 . S A Y F A D A : "i;
î l M
VS»* im m s f â p
jf isiNEZİHE MUHİTTİN başkanlığında
dönemin önde gelen kadınlarınca
kurulan parti, 1923 Haziranında
kadınların seçme ve seçilme hakkı
olmadığı gerekçesiyle devletten
onay alamamıştı. 75 yıl önce yarım
kalmış bir girişimin öyküsü...
Kadınlar Halk Fırkası
T
ürkiye’de ilk Büyük Millet M eclisi’nin oluşturulduğu ama henüz Cumhuriyet’in ilan edilmediği gün lerdi. Hak aramaya M eşrutiyetle birlikte başlayan kadınlar Kurtuluş Savaşı’na katılmış olmanın gururunu taşıyorlardı. Kurulacak meclislerde ve hükümetlerde söz sahibi olmak istiyorlardı. Örgütlenmek için kollarını sı
vadılar. O güne dek demek ve cemiyet çatısı altında bir ara ya gelmişlerdi. Bu kez gözlerini bir ileri örgütlenme biçi mine dikmişlerdi... Bir siyasi partiye... İstanbul’da bir Ka dınlar Şûrası toplandı. Kadın haklan için kavga veren aydın bir öğretmen olan Nezihe M uhittin’in öncülüğünde bir tü zük hazırlandı, kurucular belirlendi ve vilayete başvuru ya pıldı. Sonra da kollan sıvayıp çalışmaya başladılar, ilk he
defleri bir program hazırlamak, ilk projeleri de bir eğitim kongresi toplamaktı. Kongre’yi topiayacaklan gün tüm da vetliler Eğitim Bakanlığı için Ankara’ya davet edildiler. Bu nedenle kongre iptal oldu.
Kurucular kimlerdi?
Zafer Toprak, Tarih ve Toplum Dergisi’nin 1988 tarihli 51. sayısında bu partiye ilişkin şu bilgiyi aktanyor: “Daha Cumhuriyetin kurucusu Halk Fırkası, Anadolu ve Rumeli M üdafaa-i Hukuk Cemiyeti adını taşırken kadınlar 1923 HaziranTnda Kadınlar Halk Fırkası adıyla bir siyasi örgüt kurarlar. Kadınlar Halk Fırkası, Haziran ortalarında Darül fünun’da toplanan “kadınlar Devamı 8-9. sayfalarda
■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ i
CUMHURİYET DERGİ
*
T;
5?"
k
■
m
f
W1
.
IBt
i l
+
Kadınlar Halk FırkasTntn kurucusu Nezihe Muhittin ve W çıkardığı Kadın Yolu dergisi... (Renklendirme: İLHAN ŞENAT)PORTRE
(1889-1958) Nezihe Muhittin İstanbullu aydın ve varlıklı bir ailenin kızıydı. Evde eğitim gördü. 1909 yılında fen dersi öğretmeni olarak çalışmaya başladı. İttihat ve Terakki Kız Sanayi Mektebi, Selçuk Hatun Sultanisi müdürlüğü yaptı, maarif müfettişi olarak çalıştı. İlk romanını 1911 yılında yazdı. Ünlü kadın yazar olarak anılmaya başladı. 1913’te Türk Hanımları Esirgeme Derneği’ni kurdu. Kadınlık üzerine yazılarını Hanımlara Mahsus Gazete’de Zekiye imzasıyla yayımladı. 1924’te cebinden koyduğu para ile Türk Kadın Yolu Dergisi’ni kurdu. 18 sayısı çıkan bu aylık Türk feminizmi için bir forum oluşturdu. 1930 yılında köşesine çekilmek zorunda kaldı. Ölene kadar edebiyatla uğraştı, 15 kadar roman yazdı. İki kez evlendi. (Nezihe Muhittin’in yaşamını Yaprak Zihnioğlukitaplaştırıyor.)
1. Sayfanın devamı
şurasT’nda şekillenmiştir. Nezihe M uhittin’in başkanlığında oluşan bu partinin ikinci reisi Nim et Remide, m es’ul murahhası Latife Bekir, katib-i umumisi Şükufe N ihal’dir. Yönetimde ayrıca Matlube Ömer (veznedar), Saniye (muhasebeci) ve üye olarak Nesime, İbrahim, Zaliha, Tuğrul, Faize
Kadınlar, Kadınlar Halk
Fırkası’m, Cumhuriyet Halk
Fırkası kurulmadan önce
kurdular, ama izin alamadılar.
Seçme ve seçilme hakkı için
tam 10 yıl kavga ettiler.
KRONOLOJİ
✓ 1924 Anayasası 10. madde: "... yaşındaki her erkek Türk Milletvekili seçilme hakkına sahiptir.“ Yani kadınlann vatandaşlık haklan Meclis kapısında son buluyordu. Kadınlar ancak beşinci Millet Meclisi’nde temsil ediiebildiler.
✓ 1926 Medeni Kanun’un kabulü ✓ 1930 Belediye çapında seçm e ve seçilme hakkı elde ediş
✓ 5 Aralık 1934 Genel anlamda seçme ve seçm e hakkı elde ediş
✓ 1935 T B M M 'y e 18 kadın üye katıldı.
hanımefendiler görev alırlar.” G elgeldim , kadınlar devletin onayım almaya başaramadılar. Ankara, tüm ulusu kapsayacak bir fırkanın hazırlıklarını sürdürürken başmda kadın sözcüğü olan bir başka partiden hoşlanmamıştı. Az çok bölücülük gibi algılandı bu girişim. Kadınlara, henüz seçme ve seçilme hakkına sahip olmadıkları, hal böyle iken siyasi parti kuramayacakları hatırlatıldı.
Parti yerine cemiyet kurmaları önerildi. Kadınlar bu engel karşısında, Türk Kadınlar Birliği adı altında örgütlenerek 10 yıl boyunca oy hakkı elde etmeye çalıştılar.
Türk Kadınlar Birliği, Uluslararası Kadınlar Birliği’nin 1935 yılında
İstanbul’da 18-24 Nisan tarihleri arasında toplanan Kongresi’nin ardından devlet tarafından kapatıldı. C. Dergi
Kadınlar H alk Fırkası 'nın başkanı Nezi he Muhittin, partiyi nasıl kurduklarının hi kâyesini "TürkKadını "adlı kitabında anlat mıştı. Nezihe M uhittin ’in yazısını İletişim Yayınları 'ndan ¡999yılında çıkan Ayşegül Baykan veB elm a Ö tüş-B askett’inyayına hazırladığı Nezihe Muhittin ve TürkKadını 1931 adlı kitaptan kısaltarak aktarıyoruz.
N E Z İH E M U H İT T İN
Y
irmi dokuz Ekim 1923 kutsal Cumhuriyetimizin ilanına rast layan değerli tarihi izleyen yıl lardan beri hayali beni büyüle yen bir kadın demeği kurmak amacıyla atı lıma başladım. Kitabın bazı yerlerinde bah settiğim gibi epeyce bir zorluk karşısında kalmıştım. Fakat inancım o denli kuvvetli idi ki güçlükler önünde yılmak şöyle dursun aksine kuvvet ve iradem günden güne artı yordu. iki ay kadar tanıdığım veya ismini bildiğim aydın kadınlarımızı bir araya top lamak ve onların kararıyla düzenlediğim tü züğü değiştirmek ve seçecekleri idare kuru lu ile işe başlam ak istiyordum. Hanımları m ızı bu fikir etrafına ciddiyetle toplam ak mümkün olmadığı gibi, bizleri kabul ede cek büyük bir toplantı salonu da bulam a dım. Üniversite ve Türk Ocağı gibi kuruluş lar nedense bize salonlannı vermek konu sunda kararsız kaldılar. Etrafım a toplanan hanımların arasında ciddiyet ve içtenliğine güvenilecekler vardı. Özellikle Şükufe Ni hal, K ıbnslı Aziz, Seniye İzzettin, Zeliha Ziya, Matlube Ömer, Halet Şükrü, Millisine Salih, Tuğrul, Naile Vehap, İffet Ihsan hanı m efendiler gibi fikirlerinin dayanıklılığı, duygularının paklığı, iradelerinin sağlamlı ğı ve ümidimi kuvvetlendiren değerli fikir arkadaşlarının m utluluk verici çevresinde idim. (...)Artık kararsızlığa hiç yer kalmamıştı. He nüz fikirlerimizin içtenliğini etrafımıza ta m amen duyuramamıştık. Bize kapılarını açmıyorlardı. A rtık gerçekleşen bu fikrin ilk temelini benim alçakgönüllü evimde at m ak zorunluluğunda i dik.
Düzenlediğim tüzük hakkında aramızda birçok defalar görüşme ve tartışmalar yapıl mış ve bitmişti. Kayıtsızve şartsız bütün ar kadaşlarım cumhuriyet ilkeleri etrafında toplanm akta birleşm işlerdi.Henüz siyasal haklarımızı almamıştık. Fakat cumhuriyeti mizin dayandığı demokrasi, temelde hakla rımızı sağlamış bulunuyordu. Demeğin adı na "Kadınlar Halk Fırkası" ismini vermekte asla tereddüt etmedik. Süratle dem okrasi nin bütün gereklerini hazırlamak ilk işimiz olacaktı. Zincirleme gelen bütün dönemler de kadın, toplum arasında en geri bir sınıf halinde kalmıştı. Bu düşünceyi, bu ihmali, bu acı durum u bir an evvel düzeltm ek bize kuvvetli bir azim ve irade aşılıyordu. Bütün milleti kültür, bilim, eğitim, refah ve mutlu luk noktalarında bir araya davet eden “Halk Fırkası”ndan uzak kalmak korkusu ise kalp lerimizi coşturuyordu. Biz kurduğumuz bu partiye “Kadınlar Halk Fırkası” ismini ver mekle, partinin etrafında kadın etkinliğin den bir ağ örme olanağı hazırlamış olduğu muz kanısındaydık. Birçok ciddi ve içten ar zuların bir açıklaması olan bu isim, aynı za manda birdenbire üstün çekicilik kazandı. Ülkenin basını büyükbirilgi ilebütün hare ketlerimizi izlemeye başladı.
Avrupa basını merak ve hayranlıkta hiç geri kalmıyordu. Tüzüğü valiliğe verip ça lışmaya başlar başlamaz “Noye Fraye Pres se” özel muhabirini gönderdi. Amerika
ga-Biri yer biri bakar, kıyamet de.
Lâtife Bekir H. - Haydi
hem şireciğim , tekkeyi bekledik çorbayı içelim artık...
Nezihe Muhittin H . - Ben de isterim!...
Partinin başkanı Şiikûfe Nihal...
zetelerinin yazarları peşim izi bırakm az ol dular. Avrupa kadın dem ekleri bizim le he men yazışmaya başladı.
D em ek tabii benim özel evimde toplantı larına devam edemeyecekti. Biraz güçlük içinde kalmıştık. Ticaret Birliği genel sekre teri Hamdi Bey bize unutulmaz bir m isafir perverlikle müessesenin bir odasını ayırdı. Hamdi B ey’in bu büyük nezaketini daima şükranla ananm.
Tüzüğün valilikçe onaylanmasını bekler ken, bizler, üzerinde yürüyeceğimiz progra mı kararlaştırmış bulunuyorduk:
Ülkemizin gereksinimlerini inceledikten sonra bize gereken idealist kadın tipini, belir lemek zorunluydu. Nasıl kadına gereksini mimiz var? Bu belirlendikten sonra etkinli ğe geçmek ve yürümek kolaylaşacaktı.
İlk etkinliğimizi bir eğitim ve öğretim kongresi düzenleme hazırlığında yöneltme ye başladık. Bu konu hakkında biraz bilgi vermiş olm ak için 26 Haziran 1923 tarihli Vakit gazetesinden eğitim ve öğretim kong resinin başlangıç toplantılarının ilkinde ver diğim açıklamayı aynen naklediyorum:
"Başkan Nezihe Muhittin Hanım, partinin kuruluşunu kararlaştırm ak için çalışacağı bir eğitim ve öğretim kongresine niçin gerek görüldüğünü açıklamıştır. Bu hareket Ka dınlar Halk Fırkasının ilk etkinlik adımını oluşturacaktır.
Dün Nezihe Hanım partinin etkinlik ve yönü konusunda oluşan fikirleri gereken noktaya yöneltm ek için bize şu açıklamayı yapmıştır:
- Ülkenin baştan başa düzeltilm esi ve yü- celtilmesiy le uğraştığımız böyle bir zam an da kadınlığın gelişmesi ve yücelmesi için harcayacağımız emeğin değeri pek büyük tür. Reform vadisinde kadınlığın ihmali onu; geçmişte birçok kez olduğu gibi sonuçsuz, geleceksiz, ürünsüz bırakmak olacaktı. Dik kat buyrulur mu?! Eksik, tamamlanmamış dem iyorum da geleceksiz diyorum. Evet, kadın ve kadınlık unutuldukça başlanılan re form (geleceksiz) kalmaya m ahkûm dur... Bizde reform gereğinin anlaşılm ası "tanzi- matı hayriyenin" tarihsel ilânından da önce dir. Bu son yüzyıl süresince felaketten fela kete yuvarlandık; her felâket bizim için bir u yan vuruşu oldu. Am an reform, dedik; işe dört el ile sarıldık; her defasında biraz canla nır gibi de olduk, fakat hepsi sonuçsuz kaldı. Hatta bu başarısızlığım ız, basında birçok tartışm ayakonu olmuş; sorunukim i karak ter açısından, kimi de sosyoloj ik olarak ince ledikten sonra birçok nedenler bulunmuştur. Bunda, teşebbüs edilen bir işi başanyla so nuçlandırmak için gerekli olan azim, zorluk lardan yılmamak, düşünceyi izleme gibi bir takım ruhsal hislerden yoksun olmanın
bü--A m a n karıcığım, gayret... İyi giyin, iyi boyan, iyi süslen... Ne yap yap, kendini beğendir... Sen m e b ’us karısı olm adın, bari ben m e b ’us kocası olayım!.. (A k b a b a ’dan)
yük bir rol oynadığı inkâr edilemezse de, baş lanılan reformda kadınlığın ihmali hiçbir de fa layık olduğu önemle dikkatleri çekmemiş tir.
(...)
izleyeceğimiz yol yeni fen, müspet felsefe üzerine kurulu en son ve en yeni bir öğretim m etodundan ibarettir. Eğitime de gelince; Onun bütün millet fertlerine kolaylıkla yayıl ması ve genelleştirilmesi için bir taraftan dili düzeltirken diğer taraftan bugün hayretle baktığımız Avrupa uygarlık ve olgunluğunun temel metoduna, yirm inci yüzyıl hayat kuv vetlerinin verimli kaynağına, -kısaca bir keli me ile- fenne sarılmak en kestirm e bir yolu muzdur.
Fakat belâya bakınız, ki zorluk, yalnız şu gereği anlayanlarımızın yok denecek kadar az olmasında değil, öyle bir öğretim ile böyle bir eğitim bakanlığından beklem ekte haklı olduğum uz çok yararın az zam anda sonuç vermesi için hiç hatasız gerçekleşmesi bekle nilen, ülkemiz (bilhassa Anadolu) toplumsal özelliklerinin derinden bir bakış ile incelen- mesindedir. Örneğin; Anadolu şimdi nedir? Yönetsel, iktisadi, sosyal, siyasal bakım ın dan gelecekte ne halde bulunmalıdır? Ve ge lecekteki durum için yeteneği ve becerisi ne dereceye kadardır? Sorunları gerektiği yetki li bir incelemeye kavuşmuş mudur?
İkinci olarak: Nasıl öğretim ve eğitime ge reksinm em iz var, bize nasıl kadın gerekir? Gerçek şeklini inceleme ve sınıflandırdıktan sonra ona karşı alınacak tedbirler ve araçların ciddi, geniş ve esaslı birprogram halinde dü zenlenm esi gerekir. Yoksa öyle gelişi güzel (aman her yere ilkokul açalım. Milli ideal aşı layalım.) gibi suver ve uygulama araçları dü şünülmeden öğütlenmiş tedbirler, yalnız ga zete sütunlarında kalmaya mahkûmdur. Va tanseverlik, milli izzeti nefis, dayanıklılık ve kararlılık gibi birtakım seçkin ve yüksek nite liklerin eksikliği duyulur duyulmaz aman şu eksikleri tamamlayalım gibi feryatlar sağdan ve soldan işitilmeye başlar. Fakat bunun için gösterilen çareler -S iz vatansever
değilsiniz. Vatansever olunuz- siz gülünç bir öğütten ibaret kalır da, vatanseverliğin koşulları incele nemez ve yahut da ülkenin kurtu luşu adına, kendisinden haklı olarak istenen ufak bir hizmetin yapılma zorunluluğunu, ya çü rümüş ahlâkı veya öyle bir eği timden yoksunluğuyla anlaya mayan ve düşünemeyenlere özveri duygusu aşılamak için bulduğum uz çare onlara hü cum etmekten ibaret k a lır...
Program ın başarı ile taçlandığını görmek için, ciddiyeti kadar düzeni de sağlanmalıdır.
Üçüncü olarak: Öğretim ve eğitimde izle yeceğimiz, yeniden kurma, düzeltme, güzel leştirme program ının uygulama olanağını her şeyden evvel önemle dikkate almak zo rundayız. Çevrenin algı ve görüş, hazım ve temsil edemeyeceği veya ederken tehlikeli buhranlarla ezileceği tedbirler zararlı olur.
( . . . )
Bizler bu kongrenin üyelerinin birer dave tiye ile merkeze toplamak üzere iken Eğitim Bakanlığı "Talim ve Terbiye" m üessesesini açtı ve davet ettiğimiz üyelerin hepsini Anka- ra ’yaaldı. Tabii ki bizler teşebbüsüm üzü ta- mamlayamadık. Fakat emelimiz, hüküm eti miz tarafından daha geniş bir program ve cid diyetle uygulamaya konulmuş oldu. Tabii bu hayırlı sorunun iyi sonuçlarını Eğitim Bakan lığından beklemeye başladık.
Aylar geçiyordu bizler bir taraftan İstanbul
içinde ne kadaryetim ve öksüz varsa sayıları nı, durumlarım, geçmişlerini, bugünlerini ke sinleştirmek üzere bir istatistik düzenlemesi ile uğraşmaya başladık.
Bu arada hanım ları toplayarak konfe ranslar veriyor, ülkeye yararlı olm anın çarelerini araştırıyor duk. Valiliğe verilen bildiriye hâlâ cevap gelmemiştir.
inceledik henüz siyasal hakla rını almamış olan kadınların parti kurm asına yasalarca izin verile
meyeceği cevabını aldık. Aram ızda bazı ha nımlar tüzüğün çok taşlan olduğunu ileri sür düler. Çünkü bu tüzükte “Kadınlarımızın as kerlik görevlerini yerine getireceklerine” ait bir madde bile vardı.
Tüzüğü mümkün olduğu kadar değiştirdik. Ve partinin ismine de “Türk Kadın Birliği” adım vererek tekrar valiliğe verdik.-^
Kapakta renklendirerek kullandığımız N .M u hittin fotoğrafı Kadın Eserleri Kütüphanesi 1998 Ajandası’n dan-ZehraToska
arşivi-4
-İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a To ros Arşivi