• Sonuç bulunamadı

Akif'in yerini dolduracak çocuk

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akif'in yerini dolduracak çocuk"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Akif’in yerini dolduracak çocuk

Kitabı tutan elleri titriyor. Ellili yaşları­

nı çoktan ortalamış olmalı. Okumaya baş­ lıyor. Sesi uysal ve vazgeçmişlere özgü

y b i r yum uşaklıkta. Sayfalan çevirdikçe

vurgulamaları da ya artıyor ya eksiliyor. Öyküyü itmeye çalışıyor, ama başarısız. Öykü onu içine çekiyor. Şimdi, tam da on ikinci sayfada bırakıyor kendini. Ağlıyor:

“Öylesine büzülüyordum ki kimseler göremezdi beni, kısacası korkutamazdı. Kızıma, beni rahatsız etmemesini, odasın­ da bir süre tek başına oynamasını, yani beni korkutmamasını söylüyordum. Bir- iki saatlik bir akşamım oluyordu: Tanrı­ sal, coşkulu, açık deniz kokulu, uçsuz bu­ caksız... Sonra bir hırs basıyordu: Nemli ot, çürük yaprak kokularıyla dolu anılar (hiç olmayan anılar) çılgın atlann, yarlan bir sıçrayışta aştıkları dağ doruklan, mor rengi, ses uğultularıyla kulağıma ulaşan derin vadi ırmaklan, çıplak ayakla yürü­ nen ve göz alabildiğine uzanan kumsallar, gözlerde oynaşan bir güneş maviliği ve saf san kum...”

Öykü bitiyor. Kadın yorgun. Kendi yaz­ dığı öyküde, kendini anlatmanın, sonra da okurken her şeyi yeniden yaşamanın, his­ setmenin yorgunluğu bu. Kitap hâlâ elin­ de. Sayfalarını karıştırıyor. Bir paragrafa takılıyor gözleri: “Değerli şeyler mutfak­ ta. ev işlerinde kullanılmaz. Gümüş tence­ rede ne demey e yemek pişirirsin? Aşk, ev­ lilik için kullanılmaz. Gümüş yerine bakır­ da pişir yemeğini. Ve âşık olmadığın adamla evlen...”

Doğru zaman, doğru yer_______

Bunları anlamak ve yazmak için ne ka­ dar gecikmiş olduğunu düşündü kadın.

► Bir gün Talat Bey,

bembeyaz bir yüzle

geldi eve. Atatürk

ölmüştü. Acı, hep

birlikte yaşandı.

Ardından bir başka

ölüm haberi. Mehmet

A kif’ti ölen. Yine

yaslara bürünüldü.

Kim dolduracaktı bu

şairin yerini, kim?

Sekiz yaşındaki

Selçuk atıldı

konuşmanın ortasına:

“ Ben

dolduracağım...”

Gümüş tencerede pişirmişti yemeği ve

âşık olduğu adamla evlenmişti. Pişmanlık yoktu sözlerinde. Selçuk Baran belki de sadece doğru zamanda ve doğru yerde ol­ mayı becerememişti. Hepsi o kadar. Ope­ ra sanatçısı Ayhan Baran’la tanıştığı o ge­ mi yolculuğuna kadar bildik, ama pek de sıradan sayılamayacak bir yaşamı vardı Selçuk Baran’ın. Çoçukluğunda ise kendi anlatımıyla bir garipti...

Doğduğunda tarih bin dokuz yüz otuz üçü gösteriyordu. Kent ise, yaşamı bo­ yunca sadık kalacağı Ankara’ydı. Babası, Zirai Mücadele Müdürü Talat Veziroğlu gururlu, onurlu bir adamdı. Annesi Hali­

de Hanım ise ilkokulu bitirememiş, ken­ disini hiç de ona uymayan “cahillikle” ta­ nımlayan bir kadın. Çok duyguluydu Ha­ lide Hanım, bir o kadar da zeki. Kı-zı Sel­ çuk’la ondan on yaş küçük oğluna oku­ maları için ilk kitabı veren oydu. En iyi filmlere götüren de.

Dört yaşında okuma____________

Ahenkli bir yaşam sürüyordu Veziroğ- lu’lann evinde. Dört yaşındaydı, okumayı kendi kendine öğrendi Selçuk. Beş-altı yaşlarında ise anneannesine gazeteleri okuyordu. Savaş yıllarıydı o yıllar, oku­ duğu haberler de savaş haberleri.

Okuma çağına geldiğinde üç sınıflık İs­ met Paşa okuluna gönderildi. Dört ve be­ şinci sınıfları ise Atatürk ilkokulu’nda okudu. Neredeyse bütün kompozisyonları ödüllendirilirdi Selçuk’un. Bunda Halide H an ım ’ın eline tu tuşturduğu, H alide Edip, Reşat Nuri romanlarının etkisi bü­ yüktü. Bir de günlüğü vardı. Okuduğu ki­ tapların bir özetini yazardı bu deftere. Okuması için Sabahattin Ali’nin bir kitabı kendisine sunulduğunda on bir yaşınday­ dı. On iki yaşında da yazar olmayı koydu kafasına. Bir gün yazacaktı.

Güncesindeki diğer yazılar ise hiç de bir çocuğun yazabileceklerine uymuyor­ du. Okulla birlikte bir filme gidiyorlardı örneğin. Almanya’yı anlatan bir filmden sonra Naziler yüzünden nefret ettiği bu ulustan, “Niye biz onlar gibi olamıyoruz” diye söz ediy o rd u . “Almanya savaş yaralarını sanyor”diyordu, “bizse hâlâ ol­ duğumuz yerdeyiz”.

Dünyada olup biten her şey, ne kadarı Türkiye’ye yansıyorsa o konuşuluyordu evlerinde. Bir gün Talat Bey, bembeyaz bir yüzle geldi eve. Halide Hanım sordu, “ Ne o!du?” “ B itti” dedi T alat Bey, “Atatürk öldü”. Acı, hep birlikte yaşandı. Bir başka ölüm haberi ise yine Talat Bey aracılığıyla ulaştı eve. Bu kez Mehmet Akif E rso y ’du ölen. Yine g ö zy aşları döküldü, yine yaslara bürünüldü. Kim dolduracak denildi, bu şairin yerini kim dolduracak? Sekiz yaşındaki Selçuk atıldı konuşmanın ortasına, “Ben” dedi “Ben, dolduracağım...”

Yarın: Selçuk Baran müziği ve aşkı

arıyor

C(

t

t

<

j ^

<s>

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

2013: Zorlu Enerji Açısından Önemli Gelişmelerin Olduğu Bir Yıl | 80 MW kurulu güce sahip Kızıldere II jeotermal santrali ve 56,4 MW gücündeki Pakistan rüzgar

koşullarda ticari faaliyetlerini gerçekleştirmeleri için mağaza karmasını doğru marka ve satış alanı tercihi

Aileyi,  batı  toplumlarında  sıklıkla  kavramlaştırıldığından  daha  geniş  bir  birim   olarak  anlamak  gereklidir.  Çekirdek  aile,  Türkiye’de 

İran-Turan flora bölgesinde bulunan Baran Dağı’nın, monotipik endemiklere sahip olan Tuz Gölü ’ne yakınlığı, Çölleşme Hassasiyet Haritası’na göre alanın gelecekte

1516 yılında Oruç Reis ve Hızır Hayreddin kardeşler tarafından Osmanlı topraklarına katılan Cezayireli, 1830 yılına kadar Osmanlı hakimiye- tinde kalmıştır.. 314

“Yüzbaşı Şerafettin Bey”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler serisinin üçüncü kitabı olan Yeryüzünün Sırları’nda, Karadeniz’in oluşumu, İkin- ci Bayezid’e Amerika’nın teklif

Türk milletinin küllerinden yeniden doğmasını sağlayan Gazi Paşa’nın; büyük önem vererek Türk milletine miras bı- raktığı 105 adet özel evrakından biri olan