• Sonuç bulunamadı

Doğru bilgi doğru kaynaktan alınır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Doğru bilgi doğru kaynaktan alınır"

Copied!
34
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Doğru bilgi doğru kaynaktan alınır…

(2)

ÇAMLICA BASIM YAYIN / 123

CEZAYİR’DE OSMANLI İZLERİ (1516–1830) 314 yıllık Osmanlı Hâkimiyetinde Cezayir’den

Kitâbeler, Eserler ve Meşhurlar Mehmet TÜTÜNCÜ

Genel Yayın Yönetmeni Ömer Faruk YILMAZ

Editörler Osman DOĞAN Mustafa İsmail DÖNMEZ

Sanat Yönetmeni Osman TURHAN Redaksiyon Selman SOYDEMİR

Tashih Kemal ERKAN İbrahîm COŞKUN

Grafik Tasarım Adnan APAYDIN

Kapak Tasarımı Sedat YAZILITAŞ

İllustrasyon Abdullah KUBİLAY 1. Baskı: İstanbul 2013

ISBN:

Baskı ve Cilt FAZİLET NEŞRİYAT VE TİC. A.Ş.

Bağlar Mah. Mimar Sinan Cad.

No: 52 Güneşli - Bağcılar / İstanbul Tel.: 0212 657 88 00

Sertifika No: 16384 ORTAK YAYINCIMIZ

SOTA YAYINLARI TÜRK-İSLÂM KİTABELERİ DİZİSİ NO: 5 TÜRK VE ARAP DÜNYASI ARAŞTIRMA MERKEZİ

Research Center For Turkish And Arabic World Postbus 9642, 2003 LP Haarlem, Netherlands

www.turkistan.org - sota@online.nl ISBN Hollanda: 978-90-6921-000-1

ÇAMLICA BASIM YAYIN İnciliçavuş Sok. No: 27/1 Sultanahmed - İstanbul

Tel / Faks: 0212 512 41 01

www.camlicabasim.com - bilgi@camlicabasim.com T.C. Kültür Bakanlığı Yayıncılık

Sertifika No: 15732

© Bu eserin bütün yayın hakları Çamlıca Basım Yayın ve Ticaret Anonim Şirketi'ne aittir. İzinsiz yayınlanamaz.

Kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

ISBN: 978-605-5101-01-5

(3)

SOTA

CEZAYİR’DE OSMANLI İZLERİ

( 1 5 1 6 – 1 8 3 0 )

314 yıllık Osmanlı Hâkimiyetinde Cezayir’den Kitâbeler, Eserler ve Meşhurlar

MEHMET TÜTÜNCÜ

(4)
(5)

Dârü’l-cihâd Mahrûse-i Cezâyir sultanları Şehid Oruç Reis ve Mücâhid fî-sebîlillâh Barbaros Hayreddin Paşa’nın

aziz hatıralarına ithâf edilmiştir...

(6)

Piri Reis haritasında Cezâyir, 7. yüzyılda Müslümanların eline geçen Cezayir, 1516'da Oruç ve Hızır

Reisler (Barbaros kardeşler) tarafından zaptedildi. 1830'a kadar Os- manlı Devleti'ne bağlı Cezayir Beylerbeyliği'nin merkezi oldu. 1830'da

Fransızlar tarafından işgal edilerek Osmanlı idaresinden çıktı.

(7)

İÇİNDEKİLER*

ÖNSÖZ ...9

GİRİŞ ...15

1. KURUCULAR DEVRİNE AİT KİTABELER (1518–1546) Oruç Reis ...59

Barbaros Hayreddin Paşa kitabeler ...67

2. BEYLERBEYLİK DEVRİNE AİT KİTABELER (1546–1587) Hasan Paşa ...84

Salih Reis ...89

Mehmed Paşa...94

Arap Ahmed Paşa ...96

3. VALİLER DEVRİNE AİT KİTABELER (1587–1659) Hızır Paşa...98

Mustafa Paşa...100

Rıdvan Paşa ...108

Hüseyin Paşa...112

Ali Paşa...123

4. AĞALAR DEVRİ Yeni Cami ...126

Ali Ağa...142

5. DAYILAR DEVRİ Mezzomorto...147

Şaban Dayı...149

Abdurrahmân Taâlibî Kitabeleri ...150

Mehmed Bektaş Paşa...161

Sökeli Ali Paşa...164

(8)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

Mehmed Paşa...184

Kürd Abdi Paşa ...196

İbrahîm Paşa ...198

Mehmed Paşa...208

Nakşeli Ali Paşa...217

Mehmed Paşa...238

Hasan Paşa ...264

Keçava Camii Kitabeleri...295

Mustafa Paşa...314

Ahmed Paşa ...332

Amasyalı Ali Paşa...335

Midillili Ömer Paşa...345

Denizlili Hüseyin Paşa...347

KUSANTİN'DE SALİH BEY'E AİT TÜRBE ...379

OSMANLILARDAN ÖNCE BAZI KİTÂBELER ...399

MUASKAR'DAN YENİ KİTÂBELER ...408

KULEY'A'DAN YENİ KİTÂBELER ...412

KAL‛ATU'L-KILÂ'DAN YENİ KİTÂBELER ...417

OSMANLILARDAN SONRA 2 KİTÂBE ...420

SON KİTÂBE CİCEL'DE ORUÇ REİS GEMİSİ ...422

KİTÂBELER LİSTESİ ...425

CEZAYİR KİTÂBELERİNİN HARİTASI ...432

KAYNAKLAR ...435

DİZİN ...439

(9)

ÖNSÖZ

Bu kitap Akdeniz’de Osmanlı'nın tarihe tevdî etmiş olduğu bir medeniyet diyârı olan Cezayir’in hikayesidir. Cezayir’de Osmanlıların bıraktığı ve büyük bir kısmı Sivilizasyon (Medeniyet) namına (!) yok edilen mirasın hiç değilse isim ve hatırasının tekrar ihya deneme- sidir. Kitabelerden hareketle Osmanlıların Cezayir’inden tarihi bilgiler, meşhurlar ve gerçek hikayeleri yazma teşebbüsüdür. Kitabeler daha önce 1901 ve 1902 yıllarında Colin ve Mercier tarafından yayınlanmıştır. Bu yayınların büyük eksikliği ise görsel malzemeye yer vermemiş olmalarıdır. Colin, kitabında hiç bir kitabenin resmine yer vermemiş; Mercier ise 3 kitabenin çizimini vermiştir. Onların 100 yıl önceki yayınlarını tekrar elden geçirip yeniden okumak ve yayınlamak ve bundan hareketle Cezayir’deki Türk varlığının önemli mirası Cezayir tarihini yazmak zamanı gelmiştir. Bu kitap işte böyle bir ihtiyaçtan doğmuştur.

Cezayir kelimesi iki anlama gelmektedir. Birincisi Cezayir şehri ki ülkenin başkenti ve en önemli şehridir. İkinci olarak da Cezayir ülkesi ki Kuzey Afrika’nın ve dünyanın toprak bakımından en büyük devletlerinden birisidir. 2.381.741 km² yüzölçümü ile dünyanın toprak bakımından en büyük 11. ülkesidir. Cezayir ülkesi, adını Cezayir şehrinden almıştır. Bu iki ayrı anlamı karşılayan Cezayir kelimesi, karışıklıklara neden olabilir. Ülke ile şehri ayırmak için biz bu kitapta Cezayir kelimesini şehir anlamında kullandık. Ülke ile şehri birbirinden ayırt etmek için ülkeye Cezayireli adını kullanmayı tercih ettik. Ama bunu her yerde de kul- lanmadık. Eğer cümlenin akışında (mesela Cezayir beylik düzeni gibi) herhangi bir karışıklık olmuyorsa Cezayir devleti adını Cezayir olarak da bıraktık.

Cezayireli devletinin kuruluşu 1516 yılındadır. 1516 yılından önce Cezayir gerek Fas’dan gerekse Tunus’dan gelen kabileler arasında devamlı el değiştirmiş ve burada kalıcı bir devlet kurulamamıştır. 1516 yılında Oruç Reis ve Hızır Hayreddin kardeşler tarafından Osmanlı topraklarına katılan Cezayireli, 1830 yılına kadar Osmanlı hakimiye- tinde kalmıştır. 314 yıl süren Osmanlı hakimiyeti bölgede önemli değişiklikler meydana getirmiş, ülkeye yerleşen Türkler ülkenin nüfus yapısını değiştirmiş ve şehirleri bayındır hale getirerek mimari eserlerle süslemişler ve bu şekilde Cezayireli’nin devlet olmasının temelleri atılmıştır.

(10)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

1830 yılında Fransa tarafından işgal edilen ve sömürgeleştirilen Cezayireli’nin Osmanlı devri tarihi maalesef ülkemizde genellikle bilinmediği gibi Kuzey Afrika’daki bu 314 yıllık Türk toprağı hakkında da -gerek tarih, gerek bilim ve gerek kültür sahasında olsun- Türkiye’de çok az eser bulunmaktadır. Osmanlı Kültürel Mirası ve Varlığı hakkında çok eksiklerimiz var- dır. İşte biz Cezayir'de Osmanlıların bıraktığı eserleri ve bunların kitabelerini toplayarak bu eksikliği gidermek istedik. Kitapta kaynak belirtilmeyen resimler yazar tarafından çekilmiş- tir. Diğer tarihi görüntülü malzemenin alt yazılarında alındığı kaynaklar ayrıca belirtilmiştir.

Kitap, Hollanda'da SOTA- Türk ve Arap Dünyası Araştırma Merkezi'nin ve Çamlıca Basım Yayın'ın ortak yayını olarak yayınlanmaktadır. Gayret bizden tevfik Allah’tandır.

TEŞEKKÜRLER

Her eserin hikayesi olduğu gibi bu eserin de bir hikayesi vardır. Cezayir ile ilk tanışmam Vahran'da (Oran) yapılan "Mağrib’de Osmanlı İzleri" kongresine katılmam say- esinde gerçekleşti. Oran Üniversitesi'nde Mağrib Araştırmaları Merkezi Müdürü Robert Parks ve yardımcısı Kerim Kuvaras'ın 2007 yılı Haziran ayında yapılan bu konferansa beni davet etmelerinden önce Cezayir’in Türk asırları üzerine bu kadar ilgileneceğimi bilemezdim.

Bu kitabın meydana gelmesinde bana yardımcı olan birçok insana teşekkürü borç bilirim. En büyük ve ilk teşekkür 2004-2009’da Cezayir’in Hollanda Büyükelçisi olan sayın Benchaa Dani’ye. Sayın Dani (ö.2012), benim Cezayir araştırmalarımda en büyük destekçim olmuştur. Cezayir’deki araştırma izinlerinin alınmasında ve diğer konularda gösterdikleri yardımları unutamam. Hollanda’ya 2009’da Cezayir büyükelçisi olarak ata- nan Sayın Nessima Baghli hanımefendi Cezayir’deki çalışmalarım sırasında desteklerini esirgememişlerdir. Teşekkür etmem gereken diğer büyükelçiler ise Türkiye’nin Cezayir büyükelçisi Sayın Ahmed Necati Bigalı ve Hollanda’nın Cezayir büyükelçisi Jan-Gijs Schouten’dir. Vatandaşı olduğum iki ülkenin büyükelçilerinden Cezayir’de bulunduğum müddet içerisinde kendilerinden unutamayacağım hususi ilgi, yardım ve destek gördüm.

Kitaptaki bazı Osmanlıca kitabe ve metinlerin okunmasında Nurcan Boşdurmaz’ın yardımları olmuştur. Değerli kardeşim Konya’da Kömen yayınlarının sahibi Hakan Coşkunarslan kitabın Türkçesini düzgün bir şekle getirmiş ve tashihleri büyük bir emek ve gayretle yapmıştır. Onun kitabın meydana gelmesindeki üstün gayretlerini unuta- mam.

Cezayir Kültür Bakanlığı’nda Kültürel Mirası Koruma Dairesi (Direction de la Pro- tection Légale des Biens Culturelles et de la Valorisation Du Patrimoine Culturel) baş- kanı Murad Butroni ve OGEBC (Office National de Gestion et d’Exploitation des Biens Culturels Protégé) dairesi müdür yardımcısı Nassim Sahli olmasaydı Cezayir müzele- rinde serbestçe çalışma imkanım olmayacaktı. Kendilerine özellikle teşekkür ediyorum.

Cezayir Eski Eserler Müzesi müdiresi Huriya Şerid’e; ve aynı müzenin İslam eserleri dairesinden Leyla Merabet, Nabila Sait, Wahiba Khelil ve Tarık Aoudia'ya müzedeki ça- lışmalarım esnasında bana sağladıkları kolaylıklar ve yardımlarından dolayı teşekkür ederim. Ayrıca, Cezayir Devlet Arşivleri genel müdürü sayın Dr. Abdülmacid Şıkhı'ya da yardımlarından dolayı teşekkür ederim.

(11)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

Cezayir’deki çesitli şehirlerde bana eşlik eden ve uzun seyahatlerimde beraber olan Kadir Özköse (Vahran), Manel Ouaret (Bicâye), Mahmud Şağban (Medye ve Büleyde), Rachid Bellahsene(Şerşel), Mostafa Hassene (Tilimsan), Sheikh Seriou (Ḡardâye), Karima Ressad (Tîzî Vuzzû), Bahri Noufel (Annâba), Azeddin Belakehal (Biskra), Fatima Zohra Guechi ve Abdelaziz Badjadja (Kusantin), Abdullah Khoja ve Hamidou Boukhotmi-Aysay ve Cezayir’deki CNRPAH araştırma merkezinden Zaim Khenchelaou ve Slimane Ha- chi, Centre des Glycine ve müdiresi Marie Therese-Mournier, Cezayir Üniversitesi’nden Aicha Ghettas (ö. 2011) ve değerli dostum Chakib BenAfrî’ye, Tunus Üniversitesi’nde Osmanlı kitabeleri uzmanı sevgili dostum Dr. Fathi Jarray’e ve Cezayir Üniversitesi arkeoloji bölümünden sayın Amel Remadlia’ya kitaptaki çeşitli kitabelerdeki katkı ve te- klifleri için ayrıca teşekkür ederim. Cezayir’deki masraflarımın bir kısmını bir araştırma bursu ile destekleyen Getty Research Exchange Programına da ayrıca teşekkür ederim.

Norveçli dostum Torbjorn Odegaard'a Kuzey İskandinavya ülkelerinde bulduğu resimleri bana göndererek görüntülü malzemeye yaptığı katkıdan dolayı ayrıca teşekkür ederim.

‘Cezayir'de Osmanlı İzleri’ isimli kitabımı yayınlama hususunda büyük bir titizlik göste- ren Çamlıca Basım Yayın editörlerine ve çalışanlarına da ayrıca kalbi teşekkürlerimi ile- tirim.

Son olarak uzun yıllar yaptığım araştırma gezilerinde ihmal ettiğim sevgili eşim Ka- mile hanım ve kitabın hazırlık safhasında dünyaya gelen Canike Ecrin kızımın ve diğer çocuklarım Sultan ve Eyüp Turan’ın gösterdikleri anlayıştan dolayı onlara ayrıca teşekkür ederim.

Mehmed TÜTÜNCÜ Haarlem, Mayıs 2013

(12)
(13)

CEZAYİR’İN 1845 YILINDA ÇEKİLEN EN ESKİ FOTOĞRAFI Kaynak: Theodore Müller (1819-1879) Panorama d’Alger pris du phare (Research Library, The Getty Research Institute, Los Angeles, 2007.PR.101)

(14)

1478 Barbaros Hayreddin Paşa’nın doğumu (1478 civarı).

1509 İspanyollar'ın Vahran’ı işgal etmeleri.

1516 Oruç ve Hayreddin kardeşlerin Cezayir'e gelmeleri ve Cezayir Devleti'ni kurmaları.

1518 Oruç Reis’in şehadeti (Ekim).

1533 Cezayir'in Osmanlı eyaleti olması, Barbaros Hayreddin Paşa'nın Kapdan-ı Derya olması.

1546 Barbaros Hayreddin Paşa’nın vefatı (4 Temmuz).

1612 Cezayir’le Hollanda ilişkilerini düzenleyen ahidname (5 Temmuz 1612).

1830 Cezayir’in Fransızlar tarafından işgali (5 Temmuz).

1962 Cezayir’in istiklâlini kazanması (5 Temmuz).

CEZAYİR TARİHİNİN DÖNÜM NOKTALARI

(15)

CEZAYİR TARİHİNE GİRİŞ

1. Osmanlı Öncesi Cezayireli

Miladi 700. yılda Müslümanlar tarafından fethedilen Cezayireli’nin yerli halkı Berberiler Müslümanla- ra karşı gelmişler ve büyük mücadeleler vermişlerdir. H.63/M.682 yılında Kuzey Afrika’nın fatihi Ukbe bin Nafi (r.a.), Biskra yakınlarındaki Seyyidî Ukbe’de, bu fetih sırasında hayatını kaybetmiştir. 74/693 yılında Müslümanların hakimiyetine giren Orta Mağrib bölgesi, Haricilik akımına geçen Berberilerin yurdu olmuş- tur. Daha sonraki yıllarda Fas’tan gelen Murâbıtlar ve Muvahhidler, Cezayireli’ne hükmetmişler; Hafsîler ise Cezayireli’nin Doğu kısımlarına hükmetmişlerdir.

Cezayireli ve Çevresinde Hüküm Süren Hanedanların Listesi Batıda (Fas) Sınırında:

Devletin adı Hicri Yıl Miladi yıl

İdrisîler 172-375 789-985

Murâbıtlar 451-541 1059-1146

Muvahhidler 515-609 1121-1212

Merînîler 614-869 1217-1465

Abdülvâdiler 633-957 1236-1550

Doğuda (Tunus) Sınırında:

Devletin adı Hicri Yıl Miladi yıl

Rüstemîler 161-296 778-909

Zîrîler 361-543 972-1148

Fâtimiler 297-567 909-1171

Hammâdiler 405-547 1015-1152

Hafsîler 627-982 1229-1574

İspanya Endülüs devletinin sona ermesi ve buradaki Müslümanların göçe zorlanması neticesinde göç dalgalarıyla karşı karşıya kalan Cezayireli, bu sefer İspanya tarafından işgal edilmeye başlanmış ve önemli şehirleri tek tek İspanyollar eline geçmiştir. Bunlar sırasıyla Mersâ el-Kebîr (1505), Tenes (1507), Vahran

(16)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

Bu tehlikeye karşı Cezayir halkı Barbaros kardeşleri yardıma çağırırlar. Oruç Reis önderliğinde önce Bicâye (1512) ardından Cicel (1514) ve nihayet Cezayir (1516) İspanyollardan kurtarılır. Akdeniz’i İspan- yol gemilerine dar eden Hızır Reis, 1533’te Kânûnî Sultan Süleymân Han’ın dâveti üzerine İstanbul’a gele- rek Osmanlı Devleti’nin hizmetine girdi. Büyük Türk denizcisi kaptan-ı deryâ unvânını aldı. Aynı yıl İstan- bul tersânelerinde Barbaros Hayreddin Paşa’ya verilmek üzere 61 parça gemi inşâ edildi. Böylece daha da güçlenen Osmanlı Deniz Kuvvetleri Barbaros Hayreddîn Paşa'nın vefatından sonra, 1551’de Trablusgarb’ı, 1574’te de Tunus’u ele geçirerek Osmanlı hâkimiyeti altına aldı.

2. Cezayir Beylik Düzeni

1516 yılında Osmanlı padişahının haberi olmadan iki kahraman denizci tarafından Türklerin yöneti- mine geçen Cezayireli’nde Osmanlı Devleti teşkilat yapısına benzer bir yapı kurulmaya çalışıldı. 1529'da Osmanlı’ya bağlanan Cezayir ile sonradan fethedilen Trablusgarp ve Tunus'un Garp Ocakları adı verilen muhtar bir idâreleri vardı. Osmanlı Devleti’ne katılan diğer yerlerde olduğu gibi, bu üç Afrika ülkesinde de başlangıçta klâsik eyâlet teşkilâtı kurularak, sâlyâneli birer beylerbeylik hâlinde doğrudan doğruya mer- keze bağlanmışlardı. Sâlyâne yâni yıllıkla idâre olunan eyâlet ve sancakların bütün vâridâtı kendi hazîne yetkilileri tarafından tahsîl olunup, beylerbeyi ile sancakbeylerine ve kul (maaşlı asker) sınıfına hâsıl olan vâridâttan maaş verilir ve fazlası hazîneye gönderilirdi.

Osmanlı sultanı tarafından tayin edilen bir Cezayir Beylerbeyi'nin Cezayir'e geliş merâsimi

(17)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

Cezayir Ocağı

Barbaros Hayreddin Paşa’nın Osmanlı Devleti hizmetine girmesiyle idaresinde bulunan Cezayir, bey- lerbeylik olarak kendisine verilmişti. Şehrin muhâfazası için de İstanbul’dan 2000 kadar yeniçeri gönde- rilerek Cezayir Ocağı’nın temeli atıldı (1533). Bu miktar daha sonra 20.000’e kadar yükseltildi. Bu kuv- vetler Cezayir’de yedi kışlada bulunurlardı. Teşkilâtları yeniçerilerin bölük teşkilâtının aynı olup, bütün zâbitlerinin üstünde en büyük zâbit olarak yeniçeri ağası vardı. Cezayir Ocağı’nda yeniçerilerden başka Türklerden müteşekkil süvâri bölükleri ile yerlilerden kurulu Mahazin adında başka bir atlı kuvvet de bulu- nuyordu. Cezâyir’de biri beylerbeyine ve diğeri yeniçeri ağasına âit olmak üzere paşa ve ağa dîvânları var- dı. Kerrase denilen Paşa Dîvânı; hazînedâr (defterdâr), vekilharc (gümrük emîni), emîr-i âhûr, beytülmâlci, azab ağası, kâdı ve yeniçeri ağasından müteşekkildi. Paşa Dîvânı eyâlet işlerine ve Ağa Dîvânı da yeniçeri ocağı işlerine bakardı. Cezayireli Beylerbeyleri mutlak hakimdiler ve aynı zamanda Kapdan-ı Derya olarak Osmanlı deniz kuvvetlerinin en üst makamlarını da eş zamanlı olarak yürütüyorlardı. Akdeniz’deki büyük savaşlardan sonra sular durulunca 1588 yılında Cezayir, Osmanlı eyaletleri gibi bir sistemle üç yıllığına tayin edilen valiler tarafından yönetilmeye başlandı. Ancak bu üç yıllık zamanda devamlı cihad halinde olup denizden saldırılara maruz kalmaları, Cezayir valilerinin yetersiz kalmasına sebep oldu ve böylece Cezayir’de huzursuzluklar arttı.

(18)

Cezayir'de Osmanlı Kitâbeleri

Cezayireli’nde kurulan düzene zamanla Anadolu’dan getirilen yeniçeri ağaları hâkim oldular. İstanbul’dan tayin edilen vali ve paşaların birçoğu yeni- çeriler tarafından görevden alındı ve tutunamadılar. Bu devrin önemli bir özel- liği, İstanbul’dan tayin edilen Cezayir valisinin (paşa) sadece resmi sıfatı vardır, gerçek güç yeniçeri ağalarındadır. 1711'den sonra artık vali tayin edilmesi sona ermiştir. Yeniçeri Ocağı’nın kendi aralarında seçtikleri ağa, sultan tarafından tasdik edilerek dayı ve paşa ünvanıyla vali olarak tayin edilmiştir. Böylece yö- netim, ocaklıların eline geçti. Ocaklıların üst rütbelilerinden meydana gelen bir divan oluşturuldu. Bu divan, devletin en yetkili organı oldu. Ülke, milli meclis sayılan divan tarafından ve onların üyelerinin arasından seçtikleri ağanın karar- larıyla yönetilmeye başladı. Böylece Cezayireli’ne has “dayılık” rejimi doğmuş oldu.

Cezayir’deki idari devreler şöylece tasnif edilebilir.

1518-1587 Beylerbeylik Dönemi [K1]-[K10]

1587-1659 Paşalar Dönemi [K11]-[K23] (Valinin tek yönetici olması) 1659-1671 Ağalar Dönemi [K27]-[K34] (Vali ile ağanın ortak yönetimi) 1671-1830 Dayılar Dönemi [K38]-[K191] (1711 yılından sonra yeniçeri ağalarının iktidarı)

İlk dayılar denizciler tarafından seçildiği halde, bir süre sonra yeniden kuvvet kazanan ocaklılar, seçimi kendileri yapmaya başladılar. Cezayir’de 18.

yüzyılda Osmanlı tarafından tayin edilen vâlilerin hiçbir hüküm ve nüfûzları kalmadı. Dayının bir meclis tarafından seçilmesi usûlden ise de çok defâ buna uyulmazdı. Dayının, vâli ve kendisini seçen meclisle iş görmesi îcâb ederken, dayılar mevkilerini sağlamlaştırdıktan sonra kâideye riâyet etmez oldular. Bu bölünme ve merkeze riâyetsizlik, 17. yüzyılda Cezayir Ocağı donanmasının güçten düşmesine sebebiyet verdi.

Nitekim Cezayir donanması, 1617 yılında 50 gemi, 1625 yılında ise 80 ka- dar gemiye sâhipti1 ve bu devirde evvelce yirmi bin olan Cezayir yeniçerileri

de beş bin hattâ iki bine kadar düştü. Bu durum, Cezayir’in 1830 yılında Fransızlar tarafından işgâl edilmesine kadar sürdü. Son dönemde ülke üzerindeki Osmanlı hâkimiyeti yeni seçilen dayıya hil’at ve fermân göndererek onun memuriyetini tasdik etmekten ibâret kalmıştı. Böylece hukûken Osmanlı topraklarından sayılan ve Osman- lı Devleti’nin Akdeniz’de giriştiği deniz savaşlarına katılan Cezayir’in dayıları, zaman zaman bağımsız bir devlet başkanı gibi hareket etmek, hattâ dış devletlerle ayrı ayrı antlaşmalar imzâlamak imkânı bulmuşlardı.

Cezayir Deniz Gücü

Garb Ocakları’nın her birinin donanma kuvveti mevcuttu. Bu üç eyâletten, en kuvvetli donanmaya sa- hip olan Cezayir eyâletiydi. Bunların geçimleri korsanlık ve muhârebeye dayandığından mükemmel donan- maları vardı. Cezayir donanmasının faâliyeti yalnız Akdeniz’e münhasır değildi. Bunlar, Cebelitârık (Seb- te) Boğazı’nı aşarak Kanarya Adaları, İngiltere, İrlanda, Flemenk, Danimarka ve hattâ İzlanda Adası’na kadar akınlar yapıyorlardı. Büyük Britanya Adası civârındaki Lundy Adası’nı zaptederek bir müddet oturan Cezâyirliler, daha sonra adayı İngiliz korsanlarına yüklü bir para mukâbilinde satmışlardı.

Garb Ocakları donanmaları Osmanlıların bütün Akdeniz muhârebelerinde Osmanlı donanmasıyla bir- likte bulunmuşlardır. Lüzûmu hâlinde bu üç ocağa ilkbaharda donanmaya katılmaları için pâdişâh tarafın- dan ferman gönderilir, onlar da gemi reisi olan ve dayı denilen başbuğları ve çeşitli kadırga ve kalyonla-

(19)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

rıyla sefere katılırlardı. Garb Ocakları iki-üç senede bir pâdişâha hediyeler takdim ederler, buna mukâbil tersâneden gemi levâzımı, top, barut ve hattâ gemi tedârik ederlerdi. Bunların İstanbul’daki bütün işleri kaptanpaşa vâsıtasıyla görülürdü. Osmanlı Devleti’ne bağlı olmasına rağmen Cezayir valileri bağımsız bir devlet başkanı derecesinde serbesttiler. Fakat bu bağımsızlık, onların Osmanlı’ya tabiiyetlerine gölge düşürmezdi. Cezayir’de paralar her zaman Osmanlı sultanının adına basılmış ve hutbe devamlı padişahın adına okunmuştur.

Düşman gemilerine gaza ve cihad ruhuyla yapılan saldırılar, daha sonra yapılan anlaşmalarla deniz güven- liğinden alınan vergiye dönüşmüştü. Vergi vermek istemeyen gemiler zorla Cezayir limanına getirilerek için- dekiler esir edilir ve ancak memleketlerinden gelecek para karşılığı serbest bırakılırdı. Cezayireli bu sebepten devamlı Avrupalı ülkelerin saldırılarına uğramıştı. En meşhur saldırılar arasında Hollandalı Kaptan Michiel de Ruyter’in 1662’deki saldırısı, 1783 İspanya saldırısı, Amerika Birleşik Devletleri’nin 1815 saldırısı ve 1816 yılındaki İngiltere-Hollanda kuvvetlerinin Lord Eksmut yönetimindeki saldırıları sayılabilir.

İhtiyaç halinde Cezayir deniz gücü Osmanlı’ya yardıma koşardı. Osmanlı deniz kuvvetlerinin kaptan-ı deryalarından bazıları, Cezayir’de görev yaptıktan sonra bu göreve gelmişlerdi: Kılıç Ali Reis, Mezomorto

Cezayir Ocağına ait bir kadırga Dan, Pieter. “Historie van Barbaryen” August 1684+47. Afr715. Fol. 299.

(20)

Cezayireli, Osmanlı devrinde 4 büyük bölgeye ayrıldı. Bunlar, Cezayir beylerbeyinin bölgesi olan Dârü’s-Sultan ve buna bağlı 3 beylikti.

Darü’s-Sultan Cezayir şehri ve yakın çevresi, dayının doğrudan kontrolünde kaldı. Buraya aynı zaman- da Büleyde, Şerşel, Tenes ve Delis gibi şehirler de bağlıydı.

Bu bölgeler şunlardır.

a. Güneyde Titteri Beyliği (merkezi Medye);

b. Doğu Beyliği ya da Kusantin Beyliği;

c. Garb (Batı) Beyliği, merkezi önce Mâzûne (1563) daha sonra Muaskar (1710) ve de İspanyollardan alınan Vahran (1792).

Bölge beyleri, Cezayir’deki dayı tarafından tayin olunurlardı ve onun emirlerini uygulamak ve vergi toplamakla mükelleftiler. Beyler genel olarak Türkler ve Kuloğulları tarafından seçilirlerdi. Cezayir dayısı- nın hoşuna gitmeyen veya bağımsız hareket eden beyler görevden alınırlardı.

3. Cezayireli’ndeki Türk Devri Kitabelerinin İncelenmesi

Kitabeler bizlere çoğu zaman yazıldıkları devir hakkında çok önemli bilgiler verirler. Devrin yönetimi, protokol adabı, yapılan inşa çalışmaları bu bilgilerden bazılarıdır.

Özellikle İslam dünyasında kitabeler önemli bir hükümranlık belgesi olduğu için Cezayir’de de Os- manlı devri kitabeleri sistematik olarak incelenirse o devir hakkında belgelerde bulunmayan önemli ipuç- ları yakalarız. Bununla beraber şimdiye kadar Osmanlı Devleti’nin Arap ülkelerindeki mimarî eserleri ve kitabeleri üzerine toplu bir araştırma yapılamamış olması gerçekten üzüntü vericidir.

Cezayireli’nde Türklerin en yoğun bulundukları bölge şüphesiz başkent Cezayir’di. Türklerin yaptıkları eserlerin büyük kısmı Cezayir’de idi. Buradaki kitabeler bundan sonraki 4. bölümde ayrıca incelenecektir.

Burada bütün Cezayireli’ndeki kitabeleri malzeme, metod ve hat bakımından bir incelemeye tabi tutacağız.

Cezayir Eyaletinin Beylik bölgeleri Cezayir'de Osmanlı Kitâbeleri

(21)

CEZAYİR’DE OSMANLI İZLERİ

( 1 5 1 6 – 1 8 3 0 )

(22)
(23)

1. ORUÇ REİS - ŞERŞEL KALESİ (924/1518)

Sıra Şehir Bina / Türü

Malzeme Ebad Tarih Kitabedeki İsim

Şimdi Bulunduğu Yer

Dil

1 Şerşel Burc Mermer 53x51 924/1518 Oruç Reis Şerşel Müzesi A

Bibl.: Berbrugger 1865, A Berbrugger, Le Fort du Cherchel, Revue Africaine 9 (1865), p. 202-206. Grammont 1878, Revue Africaine 1878, Colin 7.

Metin: 6 satır kabartma Mağribî nesih

ÁÎYj»A ÅÀYj»A ɼ»A ÁnI É»AË fÀZ¿ BÃfÎm Ó¼§ ɼ»A

ﻰﻠﺻ

eÌÀZ¿ fÍB´»A ÊBrÃA ¾Bqjq XjI AhÇ É¼»Aj¿BI ÁÖB´»A jοÜA Ò¯Ýa ϯ Ó·l»A piB¯ ÅI BÀà fļI LÌ´¨Í ÅIA XËiA ɼ»A ½ÎJm ϯ fÇBVÀ»A ÒÖBÀ¨nMË ÅÍjr§Ë ©IiA cÍiBNI

Tercüme:

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıy- la. Efendimiz Muhammed’e ve âline salât olsun

Bu Şerşel Kalesi’ni 924(1518) tarihin- de, Allah’ın emrini yerine getiren, Allah yolunda cihad eden, Yakup oğlu Oruç’un hilafeti zamanında, Kumandan Fâris oğlu Mahmud ez-Zeki inşa etti.

(24)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

İzah:

Oruç Reis (Doğumu: 1470 ya da 1474, Midilli Adası – Vefatı: Ekim 1518, Cezayir), Türk deniz- cisi. Cezayir devletinin kurucusu ve ilk sultan- valisi.

Oruç Reis, Barbaros Hayreddin Paşa’nın ağa- beyidir. Kendisine Cezayirliler tarafından Baba Oruç adı verilmiştir. Onun ve Hayreddin Paşa’nın hayatı hakkındaki bilgiler daha çok, Hayred- din Paşa’nın maiyetinde bulunan Seyyid Muradi Reis’in yazdığı Gazavât-ı Hayreddin Paşa adlı esere dayanır1.

Babası Yakup Ağa’dır. 4 kardeştiler: İshak, Oruç, Hızır ve İlyas. Kardeşlerin ikincisi olan Oruç, denizciliğe heves ederek ticaret yapmaya başlar. Rodos şövalyelerine esir düşer. Oruç’u kur- taran kardeşleri 1502 yılında Antalya valisi olan Osmanlı şehzadesi Korkut’un emrine girerler.

Şehzade Korkut’un Akdeniz’deki Türk denizcili- ğinin gelişmesinde büyük katkıları olmuştur. Bil- hassa Oruç ve Hızır Reislere yardım ve teşvikleri meşhurdur. Onlara gemi ve malzeme yardımında bulunmuş, Hıristiyan şövalyelerin ellerine esir dü- şenleri kurtarmıştır. Şehzade Korkut, kardeşi (Ya- vuz Sultan) Selim’le aralarındaki taht mücadelele- ri sırasında Mısır’da Memlüklerle işbirliği yapar.

Oruç ve kardeşleri Şehzade Korkut’la birlikte git- tikleri Memlük Devleti hizmetinde bir süre ami- rallik yaparlar. Memlük emrinde uzun zaman kal- mayıp, Şehzade Korkut’un verdiği on sekiz büyük savaş gemisine kumandan olurlar. Bunlarla, Rodos kıyılarında basılmadık yer bırakmayan Oruç Reis, ani bir baskın sonucunda gemilerini kaybedince, Şehzade Korkut’a tekrar başvurdu. Kendisine, biri yirmi dört, diğeri yirmi iki oturaklı iki savaş gemisi verildi. Oruç Reis, Şehzade Korkut’un elini öpüp, hayır duâsını aldıktan sonra Akdeniz’e açıldı. Se- ferlerinde pek çok ganimet, ticaret malı ve esir aldı. 1513 yılında Osmanlı tahtına Yavuz Sultan Selim geçip Şehzade Korkut mağlup olunca Oruç ve Hızır kardeşler, kendi başlarına Akdeniz’de fe- tihlere başladılar.

Türk denizcilik tarihinde önemli bir yeri olan Cerbe Adası, Oruç ve Barbaros Hayreddin kardeş- ler tarafından 1513 yazında fethedildi. Oruç bura-

1  Bu eser, Barbaros Hayreddin Paşa’nın Hatıraları adıyla Çamlıca Basım

yı kendisine üs edinip, Doğu ve Batı Akdeniz’de pek çok gemi zaptetti. Papaya ait, o zamanın dev savaş gemilerini, ince tekneleriyle ele geçirmesi, şöhretini Avrupa ve dünyaya ulaştırdı.

İki kardeş, İspanya’nın Akdeniz hakimiyetini genişletmesiyle Endülüs’ten kovulan Müslüman- ların yardımına koştular. Ardından da Cezayir’in liman kentlerinden Cicel, Cezayir ve Şerşel’i aldı-

(25)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

lar. Cezayir’deki bu toprakların kolayca ele geçmesi Oruç Reis’te bir devlet kurma fikrini uyandırdı. İs- panya Kralı Şarlken, Cezayir’e donanma gönderdiy- se de, Oruç Reis’i elde ettiği yerlerden çıkaramadı.

Bicâye kuşatması sırasında Oruç Reis, sol kolundan

dirsekten kesildi. Tek kolla mücadelede de şevk ve azminden hiçbir şey kaybetmeyen Oruç Reis, iyile- şince derhal denize açıldı ve pek çok gemi ele geçir- di. Çok güç durumda olan İspanya Müslümanlarına

Şerşel (Cherchel) kalesi yıkılmadan önce Kaynak: Berbrugger Algiérie Historique Pittoresque 1843

(26)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

Cezayir’in fethinden kısa bir süre sonra Tilimsan şeh- rinde İspanyollarla yaptığı bir savaştan dönerken, Ekim 1518 yılında şehit düşen Oruç Reis'e ait tek eser, aynı yıl yaptırdığı Şerşel Kalesi’dir.

Şerşel, başkent Cezayir’in 100 km. batısında Romalılar tarafından Caesarae Yol adıy- la kurulmuş bir liman kenti- dir.

Oruç Reis’in yaptırdı- ğı ve eski haritalarda Türk Kalesi olarak işaretlenen bu kale maalesef 1860 yılında yıktırılmış ve üzerinde bulu- nan kitabe ise müzeye kaldı- rılmıştır. Şerşel Müzesi’nde bulunan bu kitabeden, 1865 yı-

lında yapılan yayın sayesinde haberdarız2.

Kitabede Oruç Reis, Allah yolunda savaşan (mücahid) ve bu yerlerin idarecisi halife olarak va- sıflandırılmaktadır. Baba adı olarak Yakub ismi ve- rilmektedir. Oruç Reis’in babası Yakup Ağa hak- kında, Barbaros Camii kitabesinde [K2] daha geniş değerlendirme yapılacaktır.

Cezayir Hâkimi Selim Tumi, Oruç Reis tarafın- dan öldürülür. Oruç Reis kendisine Batı eyaletleri- ni alır; kardeşi Hayreddin’e de Dels başkent olmak üzere Doğu eyaletlerinin idaresini bırakır.

Oruç Reis, Fas sınırı yakınlarında Tilimsan’ı da aldı. İspanyollar, Kuzey Afrika’nın bu büyük şehrini Türklerden almak için Oruç Reis’in üzerine yürüdüler. Don Martin’in kumanda ettiği düşman ordusu 11.500 İspanyol ve 35.000 Arap’tan mey- dana gelmişti. İspanyol piyadesi, tüfekle silahlan- mıştı. Topçu birlikleri de vardı. Oruç’un kuvvetleri çok azdı. Böyle olduğu halde Tilimsan’ı savunma- ya karar verdi. Tilimsan şehrini sokak sokak mü- dafaa eden Türkler, düşmanın çokluğu karşısında şehrin kalesine çekildiler. Aylar süren vuruşmalar-

2  A. Berbrugger Le fort de Cherchel RA 9 (1865) p. 202-205

dan sonra Oruç Reis’in yal- nız 500 levendi kaldı. Oruç Reis, bu kuvvetle düşmanı püskürtemeyeceğini bili- yordu. Fakat bazı ümitleri vardı. Cezayir şehrindeki kardeşi Hayreddin Reis’ten ve Fas sultanından yardım bekliyordu. Barbaros Hay- reddin Paşa da çok müşkül şartlar içindeydi ve bütün gayretlerine rağmen Tilim- san gibi çok uzak bir mesa- feye erişip ağabeyine yar- dıma gelebilmesi zayıf bir ihtimaldi. Oruç, kaleyi daha fazla tutamayacağını anladı.

Kuşatmayı yarıp dışarıya çıkmaktan başka çaresi kal- mamıştı.

Bir gece sabaha karşı İspanyolların bir gaflet ânında kuşatma hatlarını yardı. Bu, çok büyük bir başarıydı. İspanyollar, iki saatlik bir gecikmeyle Türkler’i takibe başladılar. Takip müfrezesinin ba- şında Garcia de Tineo adında bir İspanyol asilzadesi bulunuyordu.

Oruç Reis’in Şehadeti

İspanyolların takibi neticesinde hiçbir yerden yardım alamayan Oruç Reis, 1518 Ekim ayında şehit düştü. Oruç Reis’in şehit edilişi ve kabrinin bulundu- ğu yer hakkında çeşitli rivayetler mevcuttur. Barbaros Hayreddin Paşa gazavatında bu konuda ayrıntılı bilgi vermez, sadece Tilimsan’da öldüğünü belirterek ge- çer. İspanyol kaynaklarında ise daha ayrıntılı bilgiler vardır. En önemli İspanyol kaynağı ise Madrid Kra- liyet Tarih Akademisi Kütüphanesi E.144, s. 193’te bulunan ve Oruç Reis’i öldüren Teğmen Garcia Fer- nandez de La Plaza (Tineo)’ya verilen bir kraliyet imtiyaz belgesidir. Oruç Reis’in ölümü hakkındaki tek belgenin metnini Paulino Toledo ve Muzaffer Arıkan’ın (Arıkan-Toledo 1991) tercüme ettiği şek- liyle burada vermekte fayda görüyorum.

Cezayir Hakimi Oruç Reis

(27)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

KRALİYET İMTİYAZI

Kraliçe Juana, oğlu Carlos, vs.1

Diğer vasallerinin ders almaları amacıyla, iyi ve sadıkane hizmet gören, görevine düşkün tebaa ve kullarını ödüllendirerek onurlandırmak ve yüceltmek, kral ve prenslerin her zaman yapmaları gereken bir iştir. Bu prensiplere dayanarak, Tremesen, Tunus ve Cezayir’in Mağripli krallarını devirerek, kendisini hükümdar ilân eden ve bu ülkeleri zulüm içinde yöneten Barbaros’a karşı bu yılın başında, tebaa ve müttefiklerimiz olan bu kralların topraklarını kendilerine iade etmek amacıyla teşkil ederek Tremesen Krallığı’na gönderdiğimiz donanmamızda sadıkane verdiğiniz paha biçilmez hizmetlerinizi ödüllendirmek için, Tanrı ve Krallığımız adına Asturias Prensliği Tineo kasabası doğumlu ve Kaptan Diego de Andrada’nın bölüğünde teğmen olarak görevli siz Garcia Fernandez de La Plaza'ya; Barbaros'un portresi, alemi, kılıcı, sancağı ve diğer beş Türk portresi ile bezenmiş kırmızı bir arma taşıma hakkını, bu belge ile veriyoruz. Bu armaya aşağıda belirtilen olaylar nedeniyle lâyık görüldünüz. Yaklaşık altı ay önce Tremesen kenti kalesine sığınarak kendisini müdafaa eden Barbaros, şiddetli çatışmalar sırasında kalede meydana gelen büyük tahribat ve zayiat nedeniyle, kaleyi muhasara eden donanmamız askerleri tarafından yakalanmak

veya öldürülmek korkusuyla yanına bir kaç Türk ve Mağripli’yi alarak gece karanlığında kaleyi terk ederek kaçtı. Ancak, siz her zamanki hizmet anlayışı ve özverinizle emrinizde bulunan askerlerin bir kısmı ile her türlü zorluk ve tehlikeleri göze alarak, Tremesen kentine yirmi üç fersah mesafede Duqudu Krallığı’nın Menecete adı verilen sıradağlarına kadar Barbaros’u takip ederek ona yetiştiniz. Burada o, sizinle birlikte gelen kırk beş Hıristiyanı görerek, yanındaki otuz kadar tüfekçi Türk ve bazı Magriplilerle bir ağıla sığınıp savunmaya geçti. Fakat siz, bu krallıklarda Barbaros’un yaptığı zulüm ve yağmaları hatırlayarak, ondan dehşetle ürken on beş binden fazla yerli halktan hiçbir yardım beklemeden, yanınızdaki kırk beş Hıristiyanla saldırıp ağılı ele geçirdiniz. Bundan başka, Savaş Şurası’nda bize sunulan belgeler ve diğer gerçek tanıklardan saldırıya ilk geçen askerin siz olduğunuz ve askerlerinizle Barbaros’un saklandığı yerde onunla göğüs göğüse savaşarak, onu ve onun yardımına koşan bazı Türkleri de öldürdüğünüz tespit olundu. Bu yüzden, size, oğullarınıza, torunlarınıza ve soyunuzdan gelen herkese ebediyyen, amblemlerinizde, evlerinizde, kapılarınızda, silâhlarınızda, istediğiniz ve uygun gördüğünüz her yerde ve her zaman size lâyık görülen bu armayı kullanma ve taşıma hakkını veriyoruz.”

(Madrid Kraliyet Tarih Akademisi Kütüphanesi, E.144, s. 193 ) İMPARATOR (V. CARLOS) TARAFINDAN TEĞMEN GARCIA FERNANDEZ DE LA PLAZA’NIN ARMASINA BARBAROS’UN RESİM VE SİMGELERİNİ İŞLEME İMTİYAZININ VERİLMESİ KARARI

Bu belgeye göre Oruç Reis, Tilimsan'a 23 fersah uzaklıkta Dugudu Krallığı’nın Menecete adı verilen sıradağlarına kadar çekilir. Onu takip eden İspanyol orduları orada onu saklandığı bir ağılda sıkıştırırlar.

Göğüs göğüse verilen mücadelede Oruç Reis şehit olur. Onu öldüren Garcia’ya verilen bir imtiyaz ile ailesi ve soyu, Baba Oruç’un armasını evinde, ka- pısında ve silahlarında ve uygun gördüğü her yerde kullanma hakkını elde eder.

Bu armanın ne şekilde olduğunu bilmiyoruz.

Garcia’nın memleketi Tineo’nun armasında ise ha- len Oruç Reis’in bir portresi yer almaktadır. Kuzey İspanya’nın Asturias bölgesinde 12.000 nüfuslu kü-

kısımda ise bu bölgede faal olan manastırlar ve ra- hiblerin (solda Sistersiyan ve sağda Fransiskanların) sembolleri bulunmaktadır. Armanın sol üst köşesin- de ise kırmızı bir çerçeve içerisinde Garcia Fernan- dez de La Plaza’ya verilen imtiyaza binaen Oruç Reis’in kesilmiş başı, kılıcı, bayrağı ve çerçevenin etrafında dört tane daha kesik baş resmedilmiştir.

İmtiyaz belgesinde belirtildiği gibi Barbaros'un port- resi, alemi, kılıcı, sancağı ve diğer beş Türk portresi ile bezenmiş kırmızı bir armanın aynısı buraya da nakşe- dilmiştir. Böylece Oruç Reis’in bu acı hatırası Tineo kasabasının armasında halen yaşatılmaktadır.

1612 yılında Cezayir genel tarihi ve topografya-

(28)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

denilen nehri geçmeden İspanyollarca çevrilir ve orada şehit edilir3. Haedo ayrıca Oruç Reis’in kafa- sının kesilerek Vahran’a götürüldüğünü de yazar.

Diego de Haedo’nun yazdığı ağıt gibi sözler Oruç’un düşmanları tarafından bile sevilen ve saygı duyulan biri olduğunu ortaya koyar:

“Türkleri Berberi topraklarına getiren ve Ber- berilere batının zenginliklerini tatmayı ve onlardan faydalanmayı öğreten ilk kişi olmuştur. Onlara bü- yük bir çeviklik, kurnazlık ve cesaretle bugün sahip oldukları muazzam gücü vermiştir.

Öldüğünde henüz 44 yaşındaydı. Pek uzun boy- lu değildi, ama çok iri, kaslı ve kızıl sakallıydı. Pek parlak ve canlı gözleri vardı, burnu basık ve ten rengi esmerle beyaz arasındaydı; çok canlı cesur ve yiğit, eli açık, savaş zamanı hariç halim biriydi.

3  Toledo 2007, P. 240.

Askerleri onu sever, kendisine itaat eder ve ondan korkarlardı. Nitekim öldüğünde acı içinde ağlamış- lardır. Arkasında ne bir kız, ne de bir erkek evlat bıraktı. Cicelli ve dağlarında dört yıl, Cezayir’de iki yıl ve Tilimsan’da bir yıldan az kral oldu. 14 yıl Berberi topraklarında yaşayarak Hristiyanlara bü- yük zararlar verdi.4

Bu kaynaklardaki açık bilgilere rağmen henüz mezarının ve türbesinin nerde olduğu ihtilaflıdır. Daha önce konuya ilk olarak Berbrugger 1860 yılında, daha sonra Grammont 1878 yılında ve en son Graulle 1924 yılında yaptıkları yayınlarda değinmişlerdir.

Berbrugger, Oruç Reis’in Tilimsan’ın 92 ki- lometre doğusunda şimdiki Fas dahilinde bulunan Cebel-i Benî Musa’da öldürüldüğünü belirtir. Gram- mont ise Tilimsan’ın 60 kilometre batısında Rio Sa-

4  Paulino Toledo’nun Türkçe tercümesi Toledo 2007, s.241

Oruç Reis Kitabesi (Şerşel Müzesi)

(29)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

lado Irmağı’nın kenarında öldü- rüldüğünü öne sürer. Garulle ise Berbrugger’in tezini destekler ve Fas içinde Ucda’nın yakınlarında Zanata Dağları’ndaki Kabr u Türk adlı bir mezarın Oruç Reis’in türbe- si olduğunu söyler.

Bize göre de Oruç Reis Fas top- raklarında öldürülmüştür. Doğuya gitmesi için bir sebep yoktu. Fakat batıdan Fas kralı yardımına geliyor- du. Bu yüzden Fas topraklarına geç- mesi akla daha yakın. Nitekim Hae- do, Oruç Reis’in ölümünden 14 gün sonra Fas kralının Melila’ya 4 fersah mesafede bulunan Abdedbu denilen yere yirmi bin atlı ve piyade ile gel- diğini fakat Oruç’un öldürüldüğünü duyunca geri döndüğünü yazar5.

Bu da Oruç Reis’in Fas kralından gelecek acil yardım için ona doğru gittiğinin ve mezarının Cezayir’de değil Fas topraklarında bulunduğu- nun bir işaretidir. Nitekim Graulle, yaptığı araştırmalarda yerlilerin, Ucda’nın 14 km. kuzeyindeki Kabr u Türk denilen türbede yatanların Tilimsan’ı kurtarmaya gelen Türk- ler olduklarını söylediklerini yazar.

(Graulle 1924 p.257.) Bu Türkler, İspanyollar tarafından öldürülmüş ve buraya gömülmüşlerdir. Oruç Reis’in bir avuç gönüllü ile verdiği savaşın bir anısı buradadır.

Kuzey Afrika’nın bu büyük kurtarıcısı için Fas ve Cezayir hükümetlerinin işbirliği yaparak onun öldürüldüğü yeri ve naaşını bulmaları ve ona layık bir türbe yaptırmaları bu büyük kumanda-

Piri Reis'in Kitab-ı Bahriye'sinde Huneyn (Hunin-Nedrûme) bölgesi

(30)

Cezayir'de Osmanlı İzleri Kaptan-ı Derya Hızır Hayreddin (Barbaros) Paşa'yı gösteren bir minyatür Kaynak: Topkapı Sarayı Müzesi, 16.yy

(31)

Cezayir'de Osmanlı Kitâbeleri

2. CEZAYİR - BARBAROS HAYREDDİN PAŞA CAMİİ

Sıra Şehir Bina / Türü

Malzeme Ebad Tarih Kitabedeki İsim

Şimdi Bulunduğu Yer

Dil

2 Cezayir Cami Mermer 35x87 926/1520 Barbaros Hayreddin

Müze A

Bibliyografya: Devoulx 1865-1870, Albert Devoulx, “Les édifices religieux de l’ancien Alger”, Revue Africaine 1865- 1870 RA 11 (1867) Chapitre L, Mosquee Kheir-eddin, Plus connue sous le nom de Djama Echouach pp. 454-457; Devoulx 1872-73, Epigraphie, Revue Africaine 1873, p. 245-246; Colin 8; Bouroiba 1979 p. 105-108; Bourouiba 1984, p. 164-169.

Metin: 6 satır kabartma Mağribî nesih

fÀZ¿ BÃfÎm Ó¼§ ɼ»A

ﻰﻠﺻﻭ

ÁÎYj»A ÅÀYj»A ɼ»A ÁnI

¾BuÜAË Ëf¬»BI BÈί É» \JnÍ ÉÀmA BÈί j·hÍË ©¯jM ÆA ɼ»A ÆgA PÌÎI ϯ

ÅÎÀ»A¨»A Li ½ÎJm ϯ fÇBVÀ»A ÆBñ¼n»A ºiBJÀ»A fVnÀ»A AhÇ ÕBÄJI j¿A Ó·jN»A LÌ´¨Í ±mÌÍ ÓIA fÇBVÀ»A jÎÈr»A jοÜA ÅIA ÅÍf»AjÎa BÃÜÌ¿

É»Ìmi Ëf§Ë ɼ»A Ëf§ eBÈU Ó¼§ ÉÃB§AË

ﻪﻟﺆﺳ

Bv³A ɼ»A ɬ¼I

Cezayir Milli Müzesi'nde Barbaros Hayreddin Paşa kitabesi

(32)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

sinden sonra Barbaros Hayreddin Paşa Cezayir sultanı ilan edilir. 1519'da Cezayir ileri gelenleri Yavuz Sultan Selim Han'a bir arîza yazarlar ve Barbaros ve Oruç kardeşlerin başarılarını anla- tarak Osmanlı Devleti’ne bağlanmak isteklerini dile getirirler. Bu şekilde Cezayir, hükmen bir Osmanlı eyaleti haline gelir. Barbaros Hayreddin Paşa, 1533 yılının sonbahar aylarında2 İstanbul’a gelir ve Sultan Süleyman tarafından kabul edilir.

1534 yılında da Kapdan-ı Derya olarak atanır ve Osmanlı deniz kuvvetleri ona teslim edilir.

Böylece Barbaros, Osmanlı Donanması’nı zaferden zafere koşturur ve Akdeniz’de İspanyolların ve İtalyanların korkulu rü-

yası olur. 1546 yılında vefat etmiş olup Beşiktaş’taki türbesinde yatmaktadır.

Kitabe

Cezayir’de Barbaros Hayreddin Paşa’nın 926 yılının Cumâdelûlâ’sının ilk günlerine tarihlenen cami hakkında elimizdeki bilgiler çok kısıtlıdır. Eski gra- vürlere bakarak caminin şeklini araştırdığı-

2  Geliş tarihi Matrakçı Nasuh’a göre 7 Rebiülevvel 940 yani 26 Eylül 1533 (Süleymanname, TSMK. R. 1286 vr. 204a-b.) Papalık kayıtlarına göre 9 Kasım 1533’tür. (Arıkan, Toledo 1995, s. 264); bkz İdris Bostan, Barba- ros Hayreddin Paşa İlk Deniz Beylerbeyi (1534) Türk Denizcilik Tarihi,

Tercüme:

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Efendi- miz Muhammed’e salât olsun.

‟- O mişkât - bir nice evlerde ki, Allahü Azimüş- şan, o evlerin yükseltilmesine ve içlerinde -müba- rek- isminin zikredilmesine izin vermiştir. O evlerde kendisi için sabahleyin ve akşam üstleri onu tesbih ederler.”1

Bu mübarek mescidin yapılmasını, âlemlerin Rabb’inin yolunda cihad eden, Mücahid Ebû Yusuf Yakub et-Türkî adıyla meşhur emirin oğlu efendimiz Sultan Hayreddin emretti.

Allah, onu bütün isteklerine nail eylesin ve ona, Allah ve Rasûlünün düşmanları ile cihatta yardım etsin. Tarihi: Dokuz yüz yirmi altı yılının Cemaziye- levvel ayının ilk günleri. (19-29 Nisan 1520)

1  Nur Sûresi, ayet 36.

İzah:

Barbaros Hayreddin

Doğumu 1478 civarı – Vefatı 4 Temmuz 1546 (Mâte reîsü’l-bahr)

Barbaros Hayreddin Paşa’ya ait bu yegane ki- tabe, Oruç Reis’e ait yegane kitabe gibi çok önem- lidir.

Bu kitabe Barbaros Hayreddin Paşa hakkında birçok yanlış bilgiyi düzeltecek çok önemli bir kay- naktır. Barbaros Paşa’nın babası Yakup Ağa’dır. Ba- basının Midillili Hristiyan bir devşirme olduğu yay- gın bir bilgi olarak Hristiyan kaynaklarında belirtil- mekte ise de bu kitabeden onun devşirme değil Türk soyundan olduğu açık bir şekilde kanıtlanmaktadır.

Dört kardeşin en küçüğü olan Barbaros, kar- deşleri ile Midilli, Selanik ve Eğriboz’da ticaret yapmaya başlar. Oruç Reis’in Tilimsan’da ölme-

sinden sultan Yavuz Barbar tarak Os dile g Osmanl Paşa, 15 gelir ve

1534 ve O

2  Geliş t 1533 (Sül 9 Kasım 1 ros Hayre Barbaros Hayreddin Paşa’nın

yeni tespit edilen bir madalyonu.

19-21 Eylül 2011'de Paris'te Sotheby salonunda sergilenmiştir.

Kaynak: (Cameo Madalyon) Ottoman Art in Private Collections

(33)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

mızda, 1575 tarihli Braun Hogerberg gravüründe Barbaros Hayreddin Paşa Camii olabilecek üç cami görmekteyiz.

Gravürde R harfi ile işaretli bina, Moschea del Re et Turchi (Türklerin ve sultanın camii) olarak kaydedilmiş.

Y harfi ile Piazza del Re (yani sultan meydanın- daki saray olarak) işaretlenmiş. Sarayın içinde silin- dirik minareli açık avlulu bir yapı seçilmektedir. Bu bir cami olabilir. Aynı resimde hemen bu caminin biraz yukarısında S harfi ile işaretli başka bir cami- de Moschea detta Zeuya doue habita zidi babaru- se (yani Barbaros’un Camii, zaviyesi ve evi) kay- dı okunmaktadır. Tahminim bu son cami, konumu itibariyle Sefer Reis Camii olmalıdır. Kitabesinde Barbaros Hayreddin Paşa’nın adı geçmektedir (bkz.

4. kitabe).

Barbaros Hayreddin Paşa Camii ise bu sarayın içindeki küçük cami olmalıdır.

Cezayir’de Cezayir beylerbeyinin oturduğu sa- rayın müştemilatından olarak yapılan cami, 1783 yılındaki İspanyol saldırısında yıkılmıştı. Ardından devrin Cezayir hakimi Mehmed Paşa tarafından ta- mir ettirilerek sarayın muhafız alaylarının hizmeti- ne verilmiş, ibadete açılmış ve Çavuş Camii olarak adlandırılmıştı. Fransızlar, 1830’da Cezayir’i işgal- den sonra sarayı yıkmayı planlamışlar ve onu terke- dilmiş bir halde bırakmışlardır. Bilahare de Cenîne Sarayı’nın bir bölümünü yıkarak, şimdiki şehidler sahasını inşa etmişlerdi. Üstüne üstlük bu binalar 1844 yılının Ocak ayının 24’ünde çıkan bir yangı- na maruz kalmıştı. 1856 yılında da bu eserler ebe- diyyen yok olmuştur.3 Bu konuda 22 nolu kitabenin açıklamalar bölümündeki Cenîne Sarayı hakkındaki bilgilere bakınız.

Barbaros Hayreddin ve camisinden kalan tek hatıra caminin kitabesi olmuş ve bu kitabe Cezayir

3  Klein: Feuillets d’el Djezayir pp. 116-117.

S harfli bina

Y harfli Barbaros Cami R harfli Cami

Cezayir şehrinin 1575'teki durumunu gösteren Braun Hogenberg Haritası'nda Barbaros'a ait eserler Kaynak: Braun ve Hogenberg Civitates Orbis Terrarum II, 1575

(34)

Cezayir'de Osmanlı İzleri

Müzesi’ne konulmuştur. Kitabenin son satırında, ta- rih bölümünde yuvarlak ve çok düzgün bir delik var- dır. Hatta birkaç harf, bu yüzden okunamamaktadır.

Bu deliğin 1783/1784 İspanyol bombardımanından kalma olduğu tahmini öne sürülmüştür4. İspanyol saldırılılarında Cenîne Sarayı’nın etrafı ve Seyyide Camii de zarar görmüştür.

Kitabe çok önemlidir. Kitabeden anladığımıza göre Barbaros Hayreddin kendisini Cezayir sultanı olarak görmektedir. Babasının adının Yakub et-Türki olduğu yazılarak Barbaros’un Türk soyundan geldi- ği açık bir şekilde ilan edilmiştir. Kitabeden ortaya çıkan çok önemli başka bir ayrıntı da baba Yakub’un başka bir oğlu olduğunun ima edilmesidir. Ebû Yu- suf (Yusuf’un babası) olarak adlandırılan Yakub’un dört oğlu olduğunu biliyoruz. Bunlar Oruç, İlyas, İshak ve Hayreddin’dir. Yusuf adlı beşinci bir oğlu kaynaklar bildirmediğine göre Yakup'un küçük yaşta vefat etmiş ilk oğlu olabileceği akla yakın geliyor.

4  Colin 1901. s. 15, dipnot 2

Hayreddin Paşa’nın Arması

Cezayir’in ismini aldığı ve şehrin hemen bir kaç yüz metre yakınındaki adacıklara İspanyollar bir kale yapmışlar ve Cezayir halkını buradan de- vamlı tehdit etmişlerdir. Barbaros Hayreddin Paşa tarafından 1529/1530’da aradaki sığ deniz doldu- rularak buraya bir yol yapılmıştır. Adacıklar da bir- birine bağlanılarak Amirallik binası ve üssü olarak kullanılmıştır. Burası hâlâ Cezayir Deniz Kuvvetleri Kumandanlığı'nın ana binası olarak hizmet verme- ye devam etmektedir. Askeri bölge olması dolayı- sıyla içine girilmesine müsaade edilmeyen Barbaros Hayreddin Paşa Amirallik binasına 2007’de gir- memize müsaade edildi. Cezayir Deniz Kuvvetleri Kumandanlığı’nda ilerlediğimizde üstü kapalı eski bir bina göze çarpmaktadır. Kaptan Paşa Sarayı olan bu binanın altından geçen yolun solunda mermer üzerinde bir kitabe, arma ve sağında ise aynı for- matta bir arma ile karşılaştık.

Barbaros Hayreddin Paşa’nın Cezayir Kapdan Paşa Sarayı'nda Amirallik'teki Armaları

Referanslar

Benzer Belgeler

Doğru Parçası : Bir doğrunun farklı iki noktası ve bu iki nokta arasında kalan kısmına denir.. Doğru parçası uç noktalarındaki harflerle

Osmanlı devletinin yıllar süren deniz faaliyetlerinin sonucunda, sadece deryâ ve adaları ilgilendiren bir idarî yapılanmaya giderek merkezi Gelibolu olan Cezâyir-i Bahri

Gerek birinci ve gerekse ikinci biçim zamanında sıra üzeri mesafe daraldıkça bitki boyu, yeşil herba verimi, kuru herba verimi ve yeşil yaprak verimi önemli

Eski eşi gazeteci - ya­ zar Halit Çapm’ın ardından ablası Duygu Asena’yı da kaybeden İnci Asena, cenazede asık surat görmek istemediğini belirterek, törene katı­

Aşırı yoğun, monoton ve tek yönlü sportif aktiviteler gençlerde daha fazla olmak üzere, sürantrenman durumuna neden olabilmektedir. Sürantrenman bir

İnsanların kitleler halinde yer değiştirebilmeleri, binlerce yıllık ulaşım biçimini değiştiren buharlı gemiler ve trenlerle mümkün olmuştur. yüzyılda buhar gücü

medya sürekli takip edilmektedir. C) Medyanın sosyal değişim ve etkileşimdeki rolü, her geçen gün azalmaktadır. D) Medya, doğal olarak insanların düşüncelerini, kararlarını

Aileyi,  batı  toplumlarında  sıklıkla  kavramlaştırıldığından  daha  geniş  bir  birim   olarak  anlamak  gereklidir.  Çekirdek  aile,  Türkiye’de