• Sonuç bulunamadı

Osmanlı şehzadelerinin hazin romanı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı şehzadelerinin hazin romanı"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OS MANLI

Ş E H Z A D E L E R İ N İ N

HAZİ N ROMANI

Başlangıçta Orta Asya geleneğine göre yürütülen

şehzadelerle ilgili düzen, devirler boyunca değişikliklere uğramıştır. Bu yazı dizisinde, çoğunluğu mes'ut

bir hayat süremeyen Osmanlı şahzâdeleri, yaşayışları itibariyle üç grupta toplanarak İncelenmektedir.

A dnan Giz

C

EHZÂDELER deyince gözüm ün

T önüne iki tablo gelir. Osm anoğulla- rm a ait tü rb ele rd ek i küçük küçük san ­ d u k a la r ki, b u n lard a anaların ın kuca­ ğından alın arak boğazlanan saçı b itm e­ m iş m âsu m lar yatar. S onra, M eşrutiyet dönem inin h ü rriy e te kavuşan yetişkin şehzâdelerini h a tırla rım . Sağ k aşların ın üzerine eğilm iş feslerinin iki yanından saçları taşm ış, b ıyıkları özenle kıvrıl- m ıştır. Siyah red in g o tları, uzun yıllar h arek etsiz kalm ış, göbek bağlam ış göv­ deleri ve göbeklerinin altın d a saygıyla bağlanm ış elleri ile b u durg u n ve te r­ biyeli şehzâdeler, p a ra getirecek b ir m esleği, b ir işi olm ıyan bu g arip kim ­ seler, günün b irin d e sın ır dışı edilecek ve çoğu, şaşkınlık ve yokluk içinde ölüp gidecektir.

Osm anlı Şehzâdeleri h ak k ın d a to p lu ­ ca —te rk ib i— b ir yazı yazm ak için, on­ ları önce dönem lere ayırm ak gerekir. XV. yüzyılın a tta n inm eyen şehzâdesi ile T opkapı S aray ı’nın kafesindeki m ah p u s şehzade ve Çam lıca sırtla rın d a faytonu ile tu r y apan şehzâdeler, aynı

soydan gelm ekle b e ra b e r kim i m utlu, kim i m utsuz ayrı dönem lerin, ayrı ş a r t­ ların in san larıd ır.

İtaly a K ralı kocam an bıyıklı Umber- to, b ir a n a rşistin k u rşu n u ile yere se­ rildiği zam an «Bu, bizim m esleğin za­

rar hanesi!» dem işti. Evet, h ü k ü m d a r­

lık öyle b ir iş tir ki çoğu kere z a ra r ha­ nesi, k â r hânesinden y ü klüdür. Acaba O sm anlı H âneclanım n b a şta n sona, do­ ğ um ları ve isim leri te sb it edilm iş kaç şehzâdesi v ard ır? B unları saym ak m üm ­ k ü n d ü r. am a, y ararlı b ir iş değildir. B ütün şehzâdeleri üç yüz isim

(2)

far-zedip b ir to rb a d a toplasak, to rb ay a da­ lan kad erin eli, b u n la rd a n ancak otuz altısını p ad işah y ap a cak tır. Yüzde on ikiden fazla olm ıyan b ir m u tlu lu k şan­ sı bu! Evet, şehzâdelerin çoğu m utsuz yaşam ış, m utsuz ölm üştür.

Y aşayışlarına b ak a rak , o n ları üç g ru p ta toplıyabiliriz:

1) Savaşan şehzâdeler 2) M ahpus şehzâdeler 3) F aytondaki şehzâdeler

S A V A Ş A N Ş E H Z Â D E L E R

O sm anlIların yazılı b ir veraset k an u ­ nu olm adığı gibi, şehzâdelerin h ânedan içindeki yerini, eğitim ve y etiştirilm e tarzını, geçim yollarım belirliyen b ir k anun da y o k tu r. Ancak kanun m ahiye­ tinde b ir tö re ve team üller vard ır. B un­ la r da silâh zoru ile değiştirilm iyecek şeyler değildir.

O sm anlılarm siyasî k u ru lu şların ın ve âd e tle rin in doğuşunda tesirli olm uş başlıca u n su rla r; Oğuz T ü rk lerin e ait gelenekler, İslâm î esaslar, yakındoğu- da yaşam ış S elçuklular ve İlh an lIlar gi­ bi devletlerin düzenleri ve fethedilm iş ülkelerde uygulanm ış ve y a ra rı görül­ m üş âd e tle rd ir. O sm anhlar b u kaynak­ ların ve uzun uygulam a y ıllarının ver­ diği tecrü b e ile yeni yeni d ü zenler koy­ m u şlard ır. Ş ehzâdelerle ilgili düzen de başlangıçta O rta Asya geleneğine göre k u ru lm u ş olm akla b erab er, b u devlete has b ir yönde gelişti. O sm anlılarm bağ­ lı b ulunduğu Oğuz T ü rk lerin d e ülke, h ü k ü m d a r ailesinin m alıdır. O sm anlI­ lard a n önce S elçuklular, H arzem şahlar, Çağatay ve İlhanlı devletleri. K ara ve A kkoyunlular, Ülüş adı verilen düze­ ne göre ülk elerin i h ü k ü m d a r ailesinin erkek evlâdı a ra sın d a bölüyor veya on­ ları vali olarak kullanıyorlardı. B ir m er­ kezden yönetilen y ekpare b ir devlet ö r­ neğine ters düşen b u düzenin en b aşa­ rısız örneğini, 1188’de A nadolu'yu on b ir oğlu a ra sın d a bölen II. Kılıç A rslan verm iş ve b u bölm enin bölgede y a ra t­

tığı kötü lü k ler, h erh ald e O sm anhlar için y ararlı b ir d ers olm u ştu r.

Değerli ta rih bilgini Zeki Velidî Bey, bu bölm e olayının Kılıç A rslan’m b ir h a tâ sı o lara k yorum lan m am ası gerek­ tiğini b e lirttik te n so n ra şu görüşleri ile­ ri sürüyor: «Orta A sva ’da m e m le k e ti ka­

bile reisleri yerine sülâle üyeleri eliy­ le y ö n e tm ek, bilhassa b ü yü k devletle­ rin ku ru lu şu d ö n em lerinde bir nevi m e rk eziye ti sağlıyordu. Y â n i ülkeyi ata­ nan ve azledilebilen valiler eliyle ida­ re e tm e k usulüne n isb etle bu usulün gevşekliği ve zararı sâ b it ise de,, kabi­ le reisleri ve tavâifi m ü lû k eliyle yö n e t­ m eye göre b ü y ü k yararları olm u ştu r. B irinci Alaaddin K e y k u b a d ’ın kısa bir süre sıkı bir m e rk e ziy e t tesisi yolunda­ ki çalışm ası d en em e m ahiyetin d e kal­ m ış, sonra yine Ülüş usulüne d ö n ü lm ü ş­ tür. Selçu klu la r T ü r k ista n ’dan g etird ik­ leri bu usule bağlı kalm ışlar ve başka bir yen ilik kabul etm em işlerdir.»

Zeki Velidî B ey’in b u açıklam asından çıkardığım ız sonuca göre, ü lkenin h ü ­ k ü m d a r ailesi a ra sın d a bölünm esi De­ rebeylik düzeninden d ah a iyidir. Ata­ n a n ve azledilebilen valilerle yönetim şekli ise, d ah a ileri ve y a ra rlı b ir m er­ haledir. O sm anlılarm en şanslı ve be­ cerikli yanları y erle ştik leri to p ra k la r­ daki tecrü b elerd e n y ararlan a b ilm iş ol­ m alarıd ır. O sm anlı devletinde de ülke, h ân ed an ın m alıdır. Aileden olm ıyan kim se, ü lkenin b ü tü n ü veya b ir bölgesi ü zerinde h ak id d ia edem ez. E tse de to p ­ lu m u n büyük çoğunluğundan ilgi gör­ mez. O sm anlı P ad işah ları XVI. yüzyıl so n u n a k a d a r şehzâdeleri illerin yöne­ tim i ile görevlendirm işlerdir. Ama bu, S elçu k lu lard a olduğu gibi şehzâdeye tevdi edilen ilin, ü lkeden kopm ası gi­ bi b ir sonuç verm em iştir. Ş ehzâdenin m aiyetine verilen görevlilerin b aşı olan

Lala, g ö rü n ü şte şehzâdenin veziri m ev­

kiinde olsa da gerçek te şehzâdenin özel ve resm î yaşayışını devlet ad ın a k o n tro l eden b ir gözeticidir. S onra, eyalete

(3)

k arılan şehzâdelerin sayısı üçü, d ördü geçm ediğinden ve yalnız A nadolu böl­ gesine atan d ık ların d a n , şehzâde eyalet­ leri, İm p a ra to rlu ğ u n geniş sın ırları içinde Amasya, S aru h an , K aram an gi­ bi b irk aç ilden ib are t kalm ıştır.

B İT M E Y E N K A V G A

M adem ki h ân e d an d an olm ıyan bir kim se, ülk en in b ir kısm ı veya tü m ü üzerinde hak iddia edem ezdi; o halde tehlike ancak şehzâdeden gelecekti. Gel­ di de. Bu düşünce ile huzursuz olan pa­ dişah, oğlu olsun, kardeşi olsun şehzâ- deye düşm an gözü ile bakacak, ondan k u rtu lm ıy a çalışacaktı.

O sm anoğulları ailesinde bu güven­ sizlik ve şüphe pek erken başlam ış ve hem en acım asız öldürm eye d önüşm üş­ tü r. İlk kılıcı veya yayı yah u t yay k iri­ şini kim kullandı? Ö sm anlı tarih in in ilk dönem inin alaca karanlığında, dev­ leti k u ra n Osm an Bey, am cası D ündar Bey’i ö ld ü rtü r. İkinci P adişah O rhan Bey'e yüklenen b ir cinayet yok. Ama üçüncü P adişah I. M urad, k ardeşleri Halil ve İb rah im beyleri öldü rtü v o r, oğ­ lu Savcı Bey’in gözlerine mil çektirti- yor. İlk cinayet, ik tid a r m akâm m dan gelm iş am a, Halil ve İb rah im beyler kesin olm ıyan bilgilere göre ağabeyle­ ri M u ra d ’ın sa lta n a tın a karşı çık tık la­ rın d a n ö ld ü rtü lm ü şlerd ir. Savcı Bey ise, Bizans pren si ile sözleşerek b ab a­ sına isyan ettiğinden cezalandırılm ış­ tır.

E rk en d en öyle b ir o rtam y aratılm ış­ tı ki, şehzâdenin biri, ra k ip saydığı şeh­ zâde hiç b ir h arek ete girişm ese bile onu öldürm ek hakkım kendinde b u la­ caktı. Daha Kosova m eydan savaşının izleri silinm eden Y ıldırım Bayezid, bu düşüncenin telâşı ile kardeşi Y akup Bey’i b o ğ d u rtm u ştu . «S altanat F asıla­ sı» denilen dönem de ise Y ıldırım ’ın beş oğlu to p lad ık la rı o rd u la rla ta h t için sa­ vaştılar. Bu savaşlarda Bizans b a şta ol­

ların a göre şehzâdelerden b irin i destek­ leyeceklerdi. S altan at m ak âm ın a k arşı çıkan veya canını k u rta rm a k isteyen b ir p ren sin kom şu devletlere sığınm a­ sı veya işbirliği yapm ası sık görülen b ir olaydı. Böyle b ir o rta m d a O sm anlı şeh- zâdeleri önce B izans’a, d aha sonra Mı­ sır ve İ r a n ’a sığınacaklardı. B u iltica­ la r ra k ip ü lkeler için önem li fırs a tla r­ dı. Hele küçük ve en trik acı Bizans, Os­ m anlI şehzâdelerinin sığınm asından önem li çık a rla r elde etm eye çalışır, hiç olm azsa şehzâdenin m isafirliğine karşı yüksek b ir ödenek a lır ve h e r fırsa tta

«Şehzadeyi salıveririm » tehd id in i savu-

ru rd u .

K ardeşler kavgasının son galibi olarak ta h ta o tu ra n Çelebi M ehm ed, bu çetin m ücadeleden yorgun çıkm ış ve sekiz yıllık b ir sa lta n a tta n so n ra yaşı k ırk ı geçm eden ölm üştü. A rdında beş erk ek evlât bırak ıy o rd u . Ölüm döşeğin­ de «Tez ulu oğlum M urad'ı getirtin, ben

bu d ö şekten kurtulam az, M urad gelm e­ den ölürsem m e m le k e t biribirine to k u ­

şur» dem işti. G erçekçi olm ayan b ir

söylentiye göre, küçük yaştak i oğulları M ahm ud ve Y usuf’u Bizans İm p a ra to ­ ru n a em anet etm işti. Çelebi M ehmed kardeşleriyle savaşırken B izans’la dost geçinm iş, tek başına p ad işah olduktan so n ra b u d ostluğa bağlı kalm ıştı. Ancak bir İslâm h ü k ü m d arın ın oğullarını b ir yabancı ülkeye em an et ederek gelecek­ te devletinin başın a d e rt y aratm ası ak ­ la uygun değildir. Ama B izans İm p a ra ­ to ru n u n b u çocukların kendine veril­ m esini istem esi b ir p o litik a oyunu ola­ rak m üm kündür.

İkinci M urad ta h ta ç ık tık ta n sonra aileden iki şehzâdenin sald ırısın a uğ­ ra y aca k tır. B u n lard an birin cisi tarih le­ rim izde Düzmece M ustafa adı verilen am cası Şehzâde M ustafa idi. Bizans İm p a ra to ru , Çelebi M ehm ed zam anın­ da Lim ni adasın d a gözaltında tu tu la n Şehzâde M ustafa’yı serb est b ırakm ış, o

(4)

E dirne'ye girm iş, ta h t'a o tu rm u ştu . İkinci M urad o rd u su ile R um eli'ye geç­ ti. Önem li b ir m ukavem et gösterem iyen am casını y a k a la ta ra k ö ld ü rttü . Az son­ ra gelen b u kardeşi henüz on üç yaşın­ daydı ve H am id - ili valisi bulunuyordu. Bizans, K a ram an ve G erm iyan beyleri şehzâdenin lalasını elde ederek isyana sürüklediler, M urad bu sırad a İsta n ­ b u l’u k u şatm ıştı. M uhasarayı k a ld ıra ­

ra k A nadolu'ya geçti. Savaşa lüzum kalm adan, elde edilen lala küçük şeh- zâdeyi teslim etti. B ahtsız çocuğu İznik şehri k ap ısın d a b ir in cir ağacına a stı­ lar. M uh asarad an b ir defa daha k u r­ tulm uş olan B izans’ın elinde, F etih gü­ nüne k a d a r bir, iki O sm anlı şehzâdesi bulunacaktı. K im likleri kesin o lara k bi­ linm eyen b u şehzadeler, b ir za m an lar m ir S üleym an’ın re h in b ırak tığ ı

Ka-Abdülaziz’in büyük oğlu ve V. Mehmed Reşad’ın veliahdı olan Yusuf İzzeddin Efendi. 23

(5)

sim Ç elebi’nin veya yine E m ir Süley­ m a n ’ın oğlu O rhan Ç elebi’nin oğulla­ rı olabilirdi. B izans, b u şehzadeleri ti­ tizlikle saklı tu taca k , o n lar için O sm an­

l I devletinden tazm in at alacak ve s ıra ­

sı gelince O sm anlı to p ra k la rın a sala­ caktı. B u şehzâdeler de önce ta h t, son­ ra can kaygısı ile B izans’ın em ellerine âlet o lm ak tan k endilerini k u rtaram ıya- caldardı. N itekim adı geçen O rhan Çe­ lebi, İm p a ra to r ta ra fın d a n iki defa Os­ m anlI P adişahına k arşı se rb e st b ıra k ıl­ m ıştı. S o n unda Çelebi S u lta n M ehm ed, O rh an ’ı Y anbolu’da y ak a la tara k gözle­ rine mil çek tirm iş, so n ra B u rs a ’da y er­ leşm esine izin verm işti. O rhan Çelebi 1429’da B u rsa ’da veba salgınında öldü. O rh an ’ın oğlu Süleym an ve kızı F atm a fe d a k â r b ir köle ta ra fın d a n M ısır'a k a­ çırıldı. B izans’ta kalan son O sm anlı şehzâdesi, şeh rin feth i sırasın d a in ti­ h a r etm iş veya ö ld ü rü lm ü ştü r.

K üçük şehzâde M ustafa isyanını bas­ tıra n II. M u rad ’ın d ah a üç büyük k a r­ deşi vardı: M ahm ud, Yusuf, Ahmed. Bu o rta m a göre o n lar da b ir gün devletin başın a d e rt açabilirlerdi. M urad, k a r­ deşlerini ö ld ü rm ed en zararsız hale ge­ tirm ek istedi. O nların da gözlerine mil çekildi. K ö rler p ad işah olam azdı. Bu bah tsız ço cu k lar da 1429 veba salgının­ da k u rtu lu p g ittiler.

F A T İH K A N U N U

F atih S u lta n M ehm ed böyle b ir o r­ tam d a p adişah oluyordu. B abası II. M urad, ölüm ünde S ultan M ehm ed’den b aşk a b ir küçük şehzâde daha b ıra k ­ m ıştı. Geleceğin F atih'i cülus etm ek için vali b u lu n d u ğ u M anisa'dan E d ir­ n e’ye gelir gelm ez b u küçük şehzâdeyi b o ğ d u rttu ve ö lüsünü b ab a sın ın cena­ zesi ile b irlik te B u rsa ’ya gönderdi. Böy- lece ta h tın kendi oğulların d an b a şk a vâ­ risi kalm ıyordu. F atih b u n u n la yetin- m iyecek, devletin k u ru lu şu n d an beri sü rü p gelen ve çeşitli olaylar y aratan şehzâdeler m eselesini yazılı b ir p re n ­

sibe, b ir k anuna bağlayacaktı. M âdem ki O sm anlı m ülkü ailenin m alıydı ve şehzâdeler p a d işa h la r için daim a teh­ likeli oluyor, devletin d ü şm an ları ülke­ yi p arçalam ak için o n lard a n y a ra rla n ı­ yordu; o halde bu tehlikeyi büyüm e­ den, doğduğu yerde yok etm ek, kan u ­ nî o lara k b u im kânı h azırlam ak gerek­ ti. F atih K an u n n am esi’nin k ard eş k a t­ li m addesi b u gerekçeden doğm uş ol­ m alıdır. Şim di, O sm anlı tarih in e yüz­ yıllarca yön veren b u m e şh u r h ükm ü b e ra b e r inceleyelim :

«Ve her kim esn eye evlâdım dan salta­ nat m ü yesser ola, karındaşların nizam ı âlem için k a tle tm e k m ünasiptir. E kse r

ulem â tecviz etm iştir». G örülüyor ki

b u hü k ü m d e şehzâdelerden büyük k ü ­ çük, kardeş, oğul kim in ta h ta çıkacağı b elirtilm em iştir. İslâm î inancın b ir ke­ sin gereği o larak O sm anlı H ânedanın- dan kim e nasib o lm uşsa o ta h ta çıka­ cak tır. K u r’an-ı K erim ’e göre «Allah m ü lk ü dilediğine verir, dilediğinden alır». Bu kon u d a k u lların önceden h ü ­

küm y ü rü tm esi câiz değildir. Bu görü­ şün hem en a rd ın d a n gelen «Şehzâdele-

rin nizam ı âlem için katli» h ü k m ü ise

İslâm î inançla bağdaşam az, çünkü İs­ lâm dini, in san ların suçsuz o lara k k a t­ lini yasaklam ış, hele team m üden katli dünya ve ah ire t b ak ım ın d an lânetlem iş- tir. Bu ağ ır h ü k m ü ulem âdan hangisi tasd ik etm iştir, ta rih yazm ıyor. Ama tasd ik etm eyenlerin de v ar olduğu, sö­ zün gelişinden anlaşılıyor. N itekim Genç Osm an, H otin seferine giderken kendisinden d ö rt ay küçük kardeşi M ehm ed’in k atli için Şeyhülislâm E sad E fen d i’den fetvâ istem iş, o verm eyince fetvâyı K azasker T aşk ö p rü lü zâd e’den alm ıştır.

F atih ’in kanunu, şehzâdeler m esele­ sine âdil, y atıştırıcı b ir çözüm getirm e­ di. Ü stelik şehzâdelerin isyanına ölüm ­ den k u rtu lm ak gibi haklı b ir gerekçe hazırladı. F a tih ’in iki oğlu, Bayezid ve Cem, k an u n u n m ürek k eb i k u ru m ad a n

(6)

II. Abaülhamid tahta çıktığı sıralarda 34 yaşında bulunan bir şehzâde idi.

savaştılar. Ne acı b ir ra s tla n tıd ır ki ka­ til hükm ü, ilk önce F atih ’in sevgili oğ­ lu Cem ’in İstan b u l sarayında m uhafa­ za edilen evlâdı küçük Oğuz H a n ’a uy­ gulandı. Artık şehzâde isyanları sürüp gidecek, II. B ayezid’in o ğ u llan K orkut ve Seiim b ab a la rın a baş kaldıracak, Se­ lim babasının tah tın ı za p te ttik te n son­ ra iki kardeşini ve altı yeğenini öldür- lecek ve en son K a n u n î’nin hayatında oğulları Selim ve Bayezid ta h t kavgası­ na tu tu şaca k , yenilen Bayezid d ö rt oğ­ lu ile b erab er İ r a n ’a k açm asına rağ ­ men acım asız kanunun hükm ünden kendini ve oğullarını kurtaram ıyacak- tı.

O laylar öylesine b ir gelişm e gösterdi ki XVII. yüzyıl başın d a savaşan şehzâ- delerin yerini m ahpus şehzâdeler aldı. Bu yeni dönem e k ad a r bir hareketli hayatı vardı O sm anh şehzâdelerinin. Bir kısmı babalarıyla b irlik te önemli savaşlara katılm ış, o rdunun sağ ve sol k a n a tla rın a kum anda etm işlerdi. XV. ve XVI. yüzyıllarda d aha on üç-on d ö rt y aşlarına b a sa r basm az lalaları ve ka­

labalık m aiyetleriyle b ir ilin valiliğine a ta n ır ve b u görevlerde önem li te c rü ­ b eler k azan ırlard ı. D aha so n ra k iler on beş-on altı y aşların d a vilâyete gönde­ rilm işti. E n son 17 A ralık 1583'de İs ­ tan b u l halk ı b ir şehzâdenin 1.500 ki­ şilik m aiyetiyle ve m uh teşem b ir alay­ la M anisa’ya gittiğini gördü. Bu, b ir Os­ m anlI veliahdının İs ta n b u l’dan son çı­ kışıydı. Bu şehzâde, M anisa’da on iki yıl kalacak ve b ab a sın ın ölüm ü üzerine dolu dizgin İs ta n b u l’a gelerek III. Meh- m ed ünvam ile ta h ta çıkacaktı. E ğri se­ ferine zorla g ö tü rü len III. M ehm ed Os­ m anlI tarih in d e önem li b ir h ü k ü m d a r değildir. Ama zayıf iradesi ve ru h î b u ­ nalım ları b ak ım ın d an ailesi ve devleti üzerinde olum suz te siri olm uş ve m ah ­ pus şehzâdeler dönem ini açm ıştır.

Y E N İ BİR D Ö N E M

III. M ehm ed 1595’de y irm i sekiz ya­ şında ta h ta çıktı. T arih sahnesine çı­ kan üç erk ek evlâdı da M anisa’da doğ­ m uş olacaktı: M ahm ud, Ahm ed ve M ustafa. B abaları ta h ta çıktığı yıl b ü ­ yük şehzâde M ahm ud sekiz, Ahmed beş, M ustafa d ö rt yaşında idi. III. Meh- m ed ’in son s a lta n a t yılı olan 1603’de Şehzâde M ahm ud en az 16 yaşında ol­ m asına rağm en bilm ediğim iz sebepler­ le vilâyete çık arılm am ıştır. Şehzâdele- rin eğitim i b ak ım ın d an y a ra rlı olan bu usul, b u n d an so n ra da uygulanm aya­ caktı. Niçin vilâyete çıkarılm am ıştı Şehzâde M ahm ud? A nadolu’da Celâli is­ y anlarının alıp y ürüm esi bunun başlı­ ca sebebi olabilirdi. Belki de evham lı Padişah oğluna güvenem iyordu. Olay­ lar bu ikinci ihtim ale göre gelişti. Ana­ dolu ihtilâlinin gitgide büyüm esi, âsi­ ler üzerine gönderilen S okollu’nun oğ­ lu H aşan P aşa’nın ö ldürülm esi gibi olaylar P adişahı çok üzüyordu. Anlaşı­

lan Şehzâde M ahm ud iddialı ve atak b ir gençti. B abasının üzüldüğünü gör­ dükçe: «H ünkârım ne ü zü lü yo rsu n ?

Beni askere serdar ed ip âsilerin üzeri­

(7)

ne gönder, cüm lesinin ha kkın d a n gelir, sana baş eğdiririm !» diyordu. Şehzâde

bu sözleri te k ra rla d ık ç a P adişah işi cid ­ diye alm ış «Onların hakkın d a nasıl ge­

lirsin?» diye so rm u ştu . O zam an Mah-

m ud «K im ini kılıçla, kim in i tatlı sözle

yola getiririm » şeklinde b ir cevap ver­

m ek su retiyle m eseleyi nasıl halledece­ ğini açıklam ıştı.

İkinci Şehzâde A hm ed’in -geleceğin I. S ultan A hm ed’i- so n rad an an lattığ ı­ na göre vehim li P adişah büyük oğlu­ nun bu çık ışların d an kuşkulatım ıştı. Ahmed, «Her zam an M ahm ud'u sustur-

m ıya çalıştım , başaram adım » diyordu.

Bu o rta m d a K ızlarağası, M ahm ud’un b ir şeyhle m ektuplaştığını, şeyhin bazı tılsım ları saray a gönderdiğini sezdi. Ya­ kaladığı delilleri P adişaha verdi. Cülû- su n d a on dokuz kard eşin i b o ğ d u rta ra k kim senin kıram adığı b ir re k o r tesis eden Padişah, b u kere de oğlunu boğ- d u rtm u ş, anasını ve bazı cariyeleri de­ nize a ttırm ıştı. Bu kanlı olaydan son­ ra şehzâdeler m eselesi b ü sb ü tü n çıkm a­ za girecekti.

III. M ehm ed aynı yıl içinde öldü. Bü­ yük oğlu Ahmed, on d ö rt yaşın d a Pa­ dişah oldu. İkinci oğlu M ustafa ruh hastasıydı. S arayda başka b ir şehzâde olm adığından S ultan Ahmed ilk defa F atih k a n u n u n u uygulam ıyarak küçük kard eşin e kıym adı. T ahta ç ık tık ta n son­ ra sü n n et olm uştu. 1504’den itib a ren o ğ u llan , kızları doğm aya başladı. B ir­ kaç defa k ard eşi M ustafa’yı ö ld ü rtm ek istedi, fa k at ö ld ü rtm ed i diye yazanlar varsa da niçin öldürtm ediğini yazm az­ lar. T arihçi, yazılı b ir delil, b ir belge ol­ m adan ta rih te k i in san ların düşünce ve duygularının yoru m u n u yapam az. O, ancak olaya göre m ü talâa y ü rü tm ek zo­ ru n d a d ır. O rta d a ilginç b ir olay var. I. Ahmed yüzyıllardan b eri süregelen ve k an u n laşan k ard eş ö ld ü rtm e geleneğini ilk defa uygulam am ış ve M u stafa’yı sağ b ıra k m ıştır. Bizim b u n u İnsanî b ir davranış o larak övm em iz ve S u ltan Ah­

m ed ’in h ayır hanesine yazm am ız gere­ kir.

Y A Ş S IR A S IN A G Ö R E

I. Ahmed de babası gibi genç yaşın­ da ölünce ard ın d a yepyeni b ir olay ola­ rak, 26 yaşında ve aklî dengesi bozuk b ir kardeşle en büyüğü 14 yaşında ye­ di oğlan b ırakıyordu. Şim di b u sekiz şehzâdeden hangisi ta h ta çıkacaktı? O zam an devletin başın d a b u lu n an Şey­ hülislâm E sad Efendi, sa d a re t kaym a­ kamı Sofu M ehm ed Paşa, b u şehzâde- lerin yaşça büyük olanını, yani 14 ya­ şındaki Şehzade O sm an’ın yerine, 26 yaşındaki M ustafayı, yeğen yerine am ­ cayı tercih ederek ta h ta çık ard ılar. Sa­ rayın yöneticisi K ızlarağası M ustafa Ağa «Yahu, bu gencin a klı tam değil!» dediyse de dinlem ediler. «M ahpusluk

hayatında sinirleri bozulm uştur. Padi­ şah olunca düzelir» dediler. Sonuç m a­

lum!

Çoğu okul kitaplarım ızda, 1617 yı­ lında Osm anlı veraset u su lü değişm iş­ tir, diye yazılıdır. H âlâ ciddî eserlerde de -m eselâ İslâm A nsik lo p ed isin in M us­ tafa I m addesi- böyle y o ru m lara ra s tlı­ yoruz. Önce O sm anlIların b ir yazılı ve­ ra set k an u n u ve bu k an u n d a sa lta n a ­ tın b ab a d an evlâda kalacağı h ükm ü yoktu ki, bu olayla düzenin değiştiğine hükm edelim . I. A hm ed'in ölüm ünde, devlet erk ân ı ilk defa ölü pad işah ın k a r­ deşi ile evlâdı arasın d a kalm ış ve b u ­ ra d a yaşça büyük olan şehzâdeyi te r­ cih etm iş ve bu ö rn e k b u n d an sonra team ül halinde s ü rü p gitm iştir. Yâni kardeş, öldürülm eyince, yaş sırasın a göre ta h ta çıkm ak hak k ın ı elde edecek­ ti.

G erçekten b u n d an sonraki saltan a t değişm elerinde ta h t yalnız iki defa b a­ badan oğula kalm ıştır. B unun dışında h ü k ü m d arın oğulları olsa bile yaşça b ü ­ yük olan k ard eşleri veya yeğeni ta h ta çık arılm ıştır.

(8)

ölüm ünde dul k a d ın ların d a n Mahpey- k e r’in (geleceğin Kösem Valdesi) oğul­ larını, Şehzâde O sm an’ın gazabından k u rta rm a k için Şehzâde M u stafa’nın ta h ta çıkm asını sağladığını ileri sü rü ­ yor. O sm anlı sarayının iç düzenim iyi bilenler, o ta rih te M ustafa, O sm an ve M ehm ed’den so n ra yaşça d ö rd ü n c ü sı­ ra d a b u lu n an Şehzâde M u rad ’ın annesi olm aktan b aşk a b ir sıfatı bulunm ıyan b ir saray k adınının p ad işah seçim i üze­ rin d e tesirli olam ıyacağını ta k d ir e d e r­ ler. H albuki, K ösem S ultan oğullarının hayatı b ak ım ın d an O sm an k a d a r M us­ ta fa ’ya da güvenem ezdi. Böylece 1603'- de III. M ehm ed’in ölüm üyle b e ra b e r «m ahpus şehzâdeler» dönem i başlam ış, b ir gün h ü k ü m d a r olacak gençleri bil­ gisizliğe görgüsüzlüğe, h a tta havasızlı­ ğa m ahkûm eden, b edenlerini ve ru h la ­ rını y ıp ra ta n bu ilkel ve insanlık dışı düzen, 1839 yılm a, T an zim at’a k a d a r 236 yıl sü rm ü ştü r.

M A H P U S Ş E H Z Â D E L E R VE Y E N İ U SU LLE R

Yeni uygulam a, yani şehzâdelerin cü- lû sların a veya ölüm lerine k a d a r Topka- pı S aray ı'n d a kafes denilen dairede m ahpus tu tu lm ası, az o lu m lu ve d aha çok olum suz h a lle r y aratıy o rd u . Az olum lu olanı, a rtık p ad işah ların k a rd e ş­ lerini veya yeğenlerini toplu o larak öl- dürtm em esiydi. Şehzâde boğazlanm ası b ü sb ü tü n bırakılm ıyacak, 1756 yılına k a d a r sürecekti. Ama bazı p ad işah la rın ellerini şehzâde kanına bulam adığı, ka- fesde d ö rt beş şehzâdenin yıllarca ya­ şayabildiği de görülecekti. Yeni uygu­ lam a, b irta k ım yeni u sulleri de o lu ştu ­ ruyordu:

a) Ş ehzâdeler çocuk sahibi olamıya- caktı. Bu ergin şehzâdelerin b ü sb ü tü n kadınsız b ırak ılm ası an lam ın a gelm i­ yordu. D airelerine b irk aç cariye verile­ bilecek, b u cariyelerden gebe k alan la r

da olacaktı, H a re m ’in kendine has usulleriyle gebe k a d ın la rın çocukları yok edilirdi; bu, kadının hay atın a da m al olabilirdi. Bildiğim iz k adarıyla an ­ cak iki p ad işah ın şehzâdeliklerinde yap­ tık la rı iki çocuk, b u ölüm b a ra jın d a n k u rtu lm u ş, so n ra d an b ab a la rı ta ra fın ­ dan k abul edilm iştir. B u n lard an b irin ­ cisi I. A bdülham id’in şehzâdeliğinde dünyaya gelen kızı D ürrişeh v ar Ha- n ım ’dı ve S arayın dışında b ü y ü tü lm ü ş­ tü. A bdülham id pad işah o ld u k tan son­ ra A hretlik H anım adı verilen bu kı­ zını resm en kabul etm ekle b e ra b e r u su ­ le aykırı doğduğundan su ltan ünvanm ı verm em işti. II. M ahm ud’u n , ablası olan b u h an ım a b ir su ltan gibi ilgi g ö ster­ diği söylenir.

Abdülaziz’in büyük oğlu ve V. Meh- m ed R eşad'ın veliahdı olan Y usuf Îz- zeddin E fendi de b abasının şehzâdeli­ ğinde doğm uş, saray dışında b ü y ü tü l­ m üştü. Abdülaziz cülû su n d an so n ra b ir h a ttı h ü m âyûnla oğlunun varlığını ve adını açıkladı. T anzim at P adişahı Ab- dü lm ecid ’in, s a lta n a tı dönem inde do­ ğan b u şehzâdenin v arlığından bilgisi olm adığı düşünülem ezdi. T anzim at P a­ dişahı, d ik k ati çekecek k a d a r to leran s sahibiydi ve ta h ta pek d ü şk ü n olan kard eşin i ilk defa şehzâdeler dairesine k apatm ayacak, az çok h ü r b ir h ay a t ya­ şam asın a im kân v erecekti ve böylece birk aç yüzyıldan b e ri devam edegelm ek- te olan k ö tü ve sak a t geleneği d eğiştire­ cekti.

b) Şehzâdeler sakal bırakam ıyacak- lardı. Sakal p adişahlığın sem bolüydü ve ancak ta h ta çıkan şehzâde (îrsal-i lihye) adı verilen b ir törenle sakal bı­ rakabiliyordu.

Son P ad işah V ahideddin sakal b ıra k ­ m am ış am a veliahd A bdülm ecid E fen­ di H ilâfet m ak am ın a getirilince sakal koyuverm işti.

(Arkası var)

27

Referanslar

Benzer Belgeler

 258- Yapılmakta Olan Yatırımlar: İşletmede, yapımı süren ve tamamlandığında ilgili maddi duran varlık hesabına aktarılacak olan, her türlü madde ve malzeme

Öncelikle denilebilir ki; organ adlarının adlandırma öğesi olarak kullanılma durumu ve sıklığı Türkçenin “çokanlamlılık” özelliğine sahip bir

Sayın Hocamız, Gayri Menkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunda Yüksek Kurulun kurulduğu yıldan İtiba- ren ılTÜ Senatosunca 'kurul üyesi olarak görevlendirilerek

teşkilâtınca bütün Türki- yede isale hatlarında başarı ile kulla- nılmaktadır... No.84 Karaköy •

Öğ- rettiği genç adamlar üzerinde ıtesiri, tabiîdir ki, bil- hassa kuvvetli idi... bir ifade mevcut olabileceğini, telkin niyetinde

Bu çalışmada, yarı dolu s tabakalı lityum (Li) ve sodyum (Na) ve yarı dolu p tabakalı azot (N) ve fosfor (P) atomlarının elektron ilgileri ve bunların negatif

Lakin, bu kemer şeklini bilinen klasik şekillerden biri üzerinden tertibe kalktığımız takdirde o mıntakada ke- reste bulunmaması hasebile çok pahalıya ve birmetice ademi

Ahmet Sü- heyl Beyefendiye ve böyle kıymetli tetkiklerde bulunan mimar Zühtü Beyefendiye alenî teşekkürlerimi arzede-... 49 uncu ve bu sahifadaki gravürler Fransızca bir