OS MANLI
Ş E H Z A D E L E R İ N İ N
HAZİ N ROMANI
Başlangıçta Orta Asya geleneğine göre yürütülen
şehzadelerle ilgili düzen, devirler boyunca değişikliklere uğramıştır. Bu yazı dizisinde, çoğunluğu mes'ut
bir hayat süremeyen Osmanlı şahzâdeleri, yaşayışları itibariyle üç grupta toplanarak İncelenmektedir.
A dnan Giz
C
EHZÂDELER deyince gözüm ünT önüne iki tablo gelir. Osm anoğulla- rm a ait tü rb ele rd ek i küçük küçük san d u k a la r ki, b u n lard a anaların ın kuca ğından alın arak boğazlanan saçı b itm e m iş m âsu m lar yatar. S onra, M eşrutiyet dönem inin h ü rriy e te kavuşan yetişkin şehzâdelerini h a tırla rım . Sağ k aşların ın üzerine eğilm iş feslerinin iki yanından saçları taşm ış, b ıyıkları özenle kıvrıl- m ıştır. Siyah red in g o tları, uzun yıllar h arek etsiz kalm ış, göbek bağlam ış göv deleri ve göbeklerinin altın d a saygıyla bağlanm ış elleri ile b u durg u n ve te r biyeli şehzâdeler, p a ra getirecek b ir m esleği, b ir işi olm ıyan bu g arip kim seler, günün b irin d e sın ır dışı edilecek ve çoğu, şaşkınlık ve yokluk içinde ölüp gidecektir.
Osm anlı Şehzâdeleri h ak k ın d a to p lu ca —te rk ib i— b ir yazı yazm ak için, on ları önce dönem lere ayırm ak gerekir. XV. yüzyılın a tta n inm eyen şehzâdesi ile T opkapı S aray ı’nın kafesindeki m ah p u s şehzade ve Çam lıca sırtla rın d a faytonu ile tu r y apan şehzâdeler, aynı
soydan gelm ekle b e ra b e r kim i m utlu, kim i m utsuz ayrı dönem lerin, ayrı ş a r t ların in san larıd ır.
İtaly a K ralı kocam an bıyıklı Umber- to, b ir a n a rşistin k u rşu n u ile yere se rildiği zam an «Bu, bizim m esleğin za
rar hanesi!» dem işti. Evet, h ü k ü m d a r
lık öyle b ir iş tir ki çoğu kere z a ra r ha nesi, k â r hânesinden y ü klüdür. Acaba O sm anlı H âneclanım n b a şta n sona, do ğ um ları ve isim leri te sb it edilm iş kaç şehzâdesi v ard ır? B unları saym ak m üm k ü n d ü r. am a, y ararlı b ir iş değildir. B ütün şehzâdeleri üç yüz isim
far-zedip b ir to rb a d a toplasak, to rb ay a da lan kad erin eli, b u n la rd a n ancak otuz altısını p ad işah y ap a cak tır. Yüzde on ikiden fazla olm ıyan b ir m u tlu lu k şan sı bu! Evet, şehzâdelerin çoğu m utsuz yaşam ış, m utsuz ölm üştür.
Y aşayışlarına b ak a rak , o n ları üç g ru p ta toplıyabiliriz:
1) Savaşan şehzâdeler 2) M ahpus şehzâdeler 3) F aytondaki şehzâdeler
S A V A Ş A N Ş E H Z Â D E L E R
O sm anlIların yazılı b ir veraset k an u nu olm adığı gibi, şehzâdelerin h ânedan içindeki yerini, eğitim ve y etiştirilm e tarzını, geçim yollarım belirliyen b ir k anun da y o k tu r. Ancak kanun m ahiye tinde b ir tö re ve team üller vard ır. B un la r da silâh zoru ile değiştirilm iyecek şeyler değildir.
O sm anlılarm siyasî k u ru lu şların ın ve âd e tle rin in doğuşunda tesirli olm uş başlıca u n su rla r; Oğuz T ü rk lerin e ait gelenekler, İslâm î esaslar, yakındoğu- da yaşam ış S elçuklular ve İlh an lIlar gi bi devletlerin düzenleri ve fethedilm iş ülkelerde uygulanm ış ve y a ra rı görül m üş âd e tle rd ir. O sm anhlar b u kaynak ların ve uzun uygulam a y ıllarının ver diği tecrü b e ile yeni yeni d ü zenler koy m u şlard ır. Ş ehzâdelerle ilgili düzen de başlangıçta O rta Asya geleneğine göre k u ru lm u ş olm akla b erab er, b u devlete has b ir yönde gelişti. O sm anlılarm bağ lı b ulunduğu Oğuz T ü rk lerin d e ülke, h ü k ü m d a r ailesinin m alıdır. O sm anlI lard a n önce S elçuklular, H arzem şahlar, Çağatay ve İlhanlı devletleri. K ara ve A kkoyunlular, Ülüş adı verilen düze ne göre ülk elerin i h ü k ü m d a r ailesinin erkek evlâdı a ra sın d a bölüyor veya on ları vali olarak kullanıyorlardı. B ir m er kezden yönetilen y ekpare b ir devlet ö r neğine ters düşen b u düzenin en b aşa rısız örneğini, 1188’de A nadolu'yu on b ir oğlu a ra sın d a bölen II. Kılıç A rslan verm iş ve b u bölm enin bölgede y a ra t
tığı kötü lü k ler, h erh ald e O sm anhlar için y ararlı b ir d ers olm u ştu r.
Değerli ta rih bilgini Zeki Velidî Bey, bu bölm e olayının Kılıç A rslan’m b ir h a tâ sı o lara k yorum lan m am ası gerek tiğini b e lirttik te n so n ra şu görüşleri ile ri sürüyor: «Orta A sva ’da m e m le k e ti ka
bile reisleri yerine sülâle üyeleri eliy le y ö n e tm ek, bilhassa b ü yü k devletle rin ku ru lu şu d ö n em lerinde bir nevi m e rk eziye ti sağlıyordu. Y â n i ülkeyi ata nan ve azledilebilen valiler eliyle ida re e tm e k usulüne n isb etle bu usulün gevşekliği ve zararı sâ b it ise de,, kabi le reisleri ve tavâifi m ü lû k eliyle yö n e t m eye göre b ü y ü k yararları olm u ştu r. B irinci Alaaddin K e y k u b a d ’ın kısa bir süre sıkı bir m e rk e ziy e t tesisi yolunda ki çalışm ası d en em e m ahiyetin d e kal m ış, sonra yine Ülüş usulüne d ö n ü lm ü ş tür. Selçu klu la r T ü r k ista n ’dan g etird ik leri bu usule bağlı kalm ışlar ve başka bir yen ilik kabul etm em işlerdir.»
Zeki Velidî B ey’in b u açıklam asından çıkardığım ız sonuca göre, ü lkenin h ü k ü m d a r ailesi a ra sın d a bölünm esi De rebeylik düzeninden d ah a iyidir. Ata n a n ve azledilebilen valilerle yönetim şekli ise, d ah a ileri ve y a ra rlı b ir m er haledir. O sm anlılarm en şanslı ve be cerikli yanları y erle ştik leri to p ra k la r daki tecrü b elerd e n y ararlan a b ilm iş ol m alarıd ır. O sm anlı devletinde de ülke, h ân ed an ın m alıdır. Aileden olm ıyan kim se, ü lkenin b ü tü n ü veya b ir bölgesi ü zerinde h ak id d ia edem ez. E tse de to p lu m u n büyük çoğunluğundan ilgi gör mez. O sm anlı P ad işah ları XVI. yüzyıl so n u n a k a d a r şehzâdeleri illerin yöne tim i ile görevlendirm işlerdir. Ama bu, S elçu k lu lard a olduğu gibi şehzâdeye tevdi edilen ilin, ü lkeden kopm ası gi bi b ir sonuç verm em iştir. Ş ehzâdenin m aiyetine verilen görevlilerin b aşı olan
Lala, g ö rü n ü şte şehzâdenin veziri m ev
kiinde olsa da gerçek te şehzâdenin özel ve resm î yaşayışını devlet ad ın a k o n tro l eden b ir gözeticidir. S onra, eyalete
k arılan şehzâdelerin sayısı üçü, d ördü geçm ediğinden ve yalnız A nadolu böl gesine atan d ık ların d a n , şehzâde eyalet leri, İm p a ra to rlu ğ u n geniş sın ırları içinde Amasya, S aru h an , K aram an gi bi b irk aç ilden ib are t kalm ıştır.
B İT M E Y E N K A V G A
M adem ki h ân e d an d an olm ıyan bir kim se, ülk en in b ir kısm ı veya tü m ü üzerinde hak iddia edem ezdi; o halde tehlike ancak şehzâdeden gelecekti. Gel di de. Bu düşünce ile huzursuz olan pa dişah, oğlu olsun, kardeşi olsun şehzâ- deye düşm an gözü ile bakacak, ondan k u rtu lm ıy a çalışacaktı.
O sm anoğulları ailesinde bu güven sizlik ve şüphe pek erken başlam ış ve hem en acım asız öldürm eye d önüşm üş tü r. İlk kılıcı veya yayı yah u t yay k iri şini kim kullandı? Ö sm anlı tarih in in ilk dönem inin alaca karanlığında, dev leti k u ra n Osm an Bey, am cası D ündar Bey’i ö ld ü rtü r. İkinci P adişah O rhan Bey'e yüklenen b ir cinayet yok. Ama üçüncü P adişah I. M urad, k ardeşleri Halil ve İb rah im beyleri öldü rtü v o r, oğ lu Savcı Bey’in gözlerine mil çektirti- yor. İlk cinayet, ik tid a r m akâm m dan gelm iş am a, Halil ve İb rah im beyler kesin olm ıyan bilgilere göre ağabeyle ri M u ra d ’ın sa lta n a tın a karşı çık tık la rın d a n ö ld ü rtü lm ü şlerd ir. Savcı Bey ise, Bizans pren si ile sözleşerek b ab a sına isyan ettiğinden cezalandırılm ış tır.
E rk en d en öyle b ir o rtam y aratılm ış tı ki, şehzâdenin biri, ra k ip saydığı şeh zâde hiç b ir h arek ete girişm ese bile onu öldürm ek hakkım kendinde b u la caktı. Daha Kosova m eydan savaşının izleri silinm eden Y ıldırım Bayezid, bu düşüncenin telâşı ile kardeşi Y akup Bey’i b o ğ d u rtm u ştu . «S altanat F asıla sı» denilen dönem de ise Y ıldırım ’ın beş oğlu to p lad ık la rı o rd u la rla ta h t için sa vaştılar. Bu savaşlarda Bizans b a şta ol
ların a göre şehzâdelerden b irin i destek leyeceklerdi. S altan at m ak âm ın a k arşı çıkan veya canını k u rta rm a k isteyen b ir p ren sin kom şu devletlere sığınm a sı veya işbirliği yapm ası sık görülen b ir olaydı. Böyle b ir o rta m d a O sm anlı şeh- zâdeleri önce B izans’a, d aha sonra Mı sır ve İ r a n ’a sığınacaklardı. B u iltica la r ra k ip ü lkeler için önem li fırs a tla r dı. Hele küçük ve en trik acı Bizans, Os m anlI şehzâdelerinin sığınm asından önem li çık a rla r elde etm eye çalışır, hiç olm azsa şehzâdenin m isafirliğine karşı yüksek b ir ödenek a lır ve h e r fırsa tta
«Şehzadeyi salıveririm » tehd id in i savu-
ru rd u .
K ardeşler kavgasının son galibi olarak ta h ta o tu ra n Çelebi M ehm ed, bu çetin m ücadeleden yorgun çıkm ış ve sekiz yıllık b ir sa lta n a tta n so n ra yaşı k ırk ı geçm eden ölm üştü. A rdında beş erk ek evlât bırak ıy o rd u . Ölüm döşeğin de «Tez ulu oğlum M urad'ı getirtin, ben
bu d ö şekten kurtulam az, M urad gelm e den ölürsem m e m le k e t biribirine to k u
şur» dem işti. G erçekçi olm ayan b ir
söylentiye göre, küçük yaştak i oğulları M ahm ud ve Y usuf’u Bizans İm p a ra to ru n a em anet etm işti. Çelebi M ehmed kardeşleriyle savaşırken B izans’la dost geçinm iş, tek başına p ad işah olduktan so n ra b u d ostluğa bağlı kalm ıştı. Ancak bir İslâm h ü k ü m d arın ın oğullarını b ir yabancı ülkeye em an et ederek gelecek te devletinin başın a d e rt y aratm ası ak la uygun değildir. Ama B izans İm p a ra to ru n u n b u çocukların kendine veril m esini istem esi b ir p o litik a oyunu ola rak m üm kündür.
İkinci M urad ta h ta ç ık tık ta n sonra aileden iki şehzâdenin sald ırısın a uğ ra y aca k tır. B u n lard an birin cisi tarih le rim izde Düzmece M ustafa adı verilen am cası Şehzâde M ustafa idi. Bizans İm p a ra to ru , Çelebi M ehm ed zam anın da Lim ni adasın d a gözaltında tu tu la n Şehzâde M ustafa’yı serb est b ırakm ış, o
E dirne'ye girm iş, ta h t'a o tu rm u ştu . İkinci M urad o rd u su ile R um eli'ye geç ti. Önem li b ir m ukavem et gösterem iyen am casını y a k a la ta ra k ö ld ü rttü . Az son ra gelen b u kardeşi henüz on üç yaşın daydı ve H am id - ili valisi bulunuyordu. Bizans, K a ram an ve G erm iyan beyleri şehzâdenin lalasını elde ederek isyana sürüklediler, M urad bu sırad a İsta n b u l’u k u şatm ıştı. M uhasarayı k a ld ıra
ra k A nadolu'ya geçti. Savaşa lüzum kalm adan, elde edilen lala küçük şeh- zâdeyi teslim etti. B ahtsız çocuğu İznik şehri k ap ısın d a b ir in cir ağacına a stı lar. M uh asarad an b ir defa daha k u r tulm uş olan B izans’ın elinde, F etih gü nüne k a d a r bir, iki O sm anlı şehzâdesi bulunacaktı. K im likleri kesin o lara k bi linm eyen b u şehzadeler, b ir za m an lar m ir S üleym an’ın re h in b ırak tığ ı
Ka-Abdülaziz’in büyük oğlu ve V. Mehmed Reşad’ın veliahdı olan Yusuf İzzeddin Efendi. 23
sim Ç elebi’nin veya yine E m ir Süley m a n ’ın oğlu O rhan Ç elebi’nin oğulla rı olabilirdi. B izans, b u şehzadeleri ti tizlikle saklı tu taca k , o n lar için O sm an
l I devletinden tazm in at alacak ve s ıra
sı gelince O sm anlı to p ra k la rın a sala caktı. B u şehzâdeler de önce ta h t, son ra can kaygısı ile B izans’ın em ellerine âlet o lm ak tan k endilerini k u rtaram ıya- caldardı. N itekim adı geçen O rhan Çe lebi, İm p a ra to r ta ra fın d a n iki defa Os m anlI P adişahına k arşı se rb e st b ıra k ıl m ıştı. S o n unda Çelebi S u lta n M ehm ed, O rh an ’ı Y anbolu’da y ak a la tara k gözle rine mil çek tirm iş, so n ra B u rs a ’da y er leşm esine izin verm işti. O rhan Çelebi 1429’da B u rsa ’da veba salgınında öldü. O rh an ’ın oğlu Süleym an ve kızı F atm a fe d a k â r b ir köle ta ra fın d a n M ısır'a k a çırıldı. B izans’ta kalan son O sm anlı şehzâdesi, şeh rin feth i sırasın d a in ti h a r etm iş veya ö ld ü rü lm ü ştü r.
K üçük şehzâde M ustafa isyanını bas tıra n II. M u rad ’ın d ah a üç büyük k a r deşi vardı: M ahm ud, Yusuf, Ahmed. Bu o rta m a göre o n lar da b ir gün devletin başın a d e rt açabilirlerdi. M urad, k a r deşlerini ö ld ü rm ed en zararsız hale ge tirm ek istedi. O nların da gözlerine mil çekildi. K ö rler p ad işah olam azdı. Bu bah tsız ço cu k lar da 1429 veba salgının da k u rtu lu p g ittiler.
F A T İH K A N U N U
F atih S u lta n M ehm ed böyle b ir o r tam d a p adişah oluyordu. B abası II. M urad, ölüm ünde S ultan M ehm ed’den b aşk a b ir küçük şehzâde daha b ıra k m ıştı. Geleceğin F atih'i cülus etm ek için vali b u lu n d u ğ u M anisa'dan E d ir n e’ye gelir gelm ez b u küçük şehzâdeyi b o ğ d u rttu ve ö lüsünü b ab a sın ın cena zesi ile b irlik te B u rsa ’ya gönderdi. Böy- lece ta h tın kendi oğulların d an b a şk a vâ risi kalm ıyordu. F atih b u n u n la yetin- m iyecek, devletin k u ru lu şu n d an beri sü rü p gelen ve çeşitli olaylar y aratan şehzâdeler m eselesini yazılı b ir p re n
sibe, b ir k anuna bağlayacaktı. M âdem ki O sm anlı m ülkü ailenin m alıydı ve şehzâdeler p a d işa h la r için daim a teh likeli oluyor, devletin d ü şm an ları ülke yi p arçalam ak için o n lard a n y a ra rla n ı yordu; o halde bu tehlikeyi büyüm e den, doğduğu yerde yok etm ek, kan u nî o lara k b u im kânı h azırlam ak gerek ti. F atih K an u n n am esi’nin k ard eş k a t li m addesi b u gerekçeden doğm uş ol m alıdır. Şim di, O sm anlı tarih in e yüz yıllarca yön veren b u m e şh u r h ükm ü b e ra b e r inceleyelim :
«Ve her kim esn eye evlâdım dan salta nat m ü yesser ola, karındaşların nizam ı âlem için k a tle tm e k m ünasiptir. E kse r
ulem â tecviz etm iştir». G örülüyor ki
b u hü k ü m d e şehzâdelerden büyük k ü çük, kardeş, oğul kim in ta h ta çıkacağı b elirtilm em iştir. İslâm î inancın b ir ke sin gereği o larak O sm anlı H ânedanın- dan kim e nasib o lm uşsa o ta h ta çıka cak tır. K u r’an-ı K erim ’e göre «Allah m ü lk ü dilediğine verir, dilediğinden alır». Bu kon u d a k u lların önceden h ü
küm y ü rü tm esi câiz değildir. Bu görü şün hem en a rd ın d a n gelen «Şehzâdele-
rin nizam ı âlem için katli» h ü k m ü ise
İslâm î inançla bağdaşam az, çünkü İs lâm dini, in san ların suçsuz o lara k k a t lini yasaklam ış, hele team m üden katli dünya ve ah ire t b ak ım ın d an lânetlem iş- tir. Bu ağ ır h ü k m ü ulem âdan hangisi tasd ik etm iştir, ta rih yazm ıyor. Ama tasd ik etm eyenlerin de v ar olduğu, sö zün gelişinden anlaşılıyor. N itekim Genç Osm an, H otin seferine giderken kendisinden d ö rt ay küçük kardeşi M ehm ed’in k atli için Şeyhülislâm E sad E fen d i’den fetvâ istem iş, o verm eyince fetvâyı K azasker T aşk ö p rü lü zâd e’den alm ıştır.
F atih ’in kanunu, şehzâdeler m esele sine âdil, y atıştırıcı b ir çözüm getirm e di. Ü stelik şehzâdelerin isyanına ölüm den k u rtu lm ak gibi haklı b ir gerekçe hazırladı. F a tih ’in iki oğlu, Bayezid ve Cem, k an u n u n m ürek k eb i k u ru m ad a n
II. Abaülhamid tahta çıktığı sıralarda 34 yaşında bulunan bir şehzâde idi.
savaştılar. Ne acı b ir ra s tla n tıd ır ki ka til hükm ü, ilk önce F atih ’in sevgili oğ lu Cem ’in İstan b u l sarayında m uhafa za edilen evlâdı küçük Oğuz H a n ’a uy gulandı. Artık şehzâde isyanları sürüp gidecek, II. B ayezid’in o ğ u llan K orkut ve Seiim b ab a la rın a baş kaldıracak, Se lim babasının tah tın ı za p te ttik te n son ra iki kardeşini ve altı yeğenini öldür- lecek ve en son K a n u n î’nin hayatında oğulları Selim ve Bayezid ta h t kavgası na tu tu şaca k , yenilen Bayezid d ö rt oğ lu ile b erab er İ r a n ’a k açm asına rağ men acım asız kanunun hükm ünden kendini ve oğullarını kurtaram ıyacak- tı.
O laylar öylesine b ir gelişm e gösterdi ki XVII. yüzyıl başın d a savaşan şehzâ- delerin yerini m ahpus şehzâdeler aldı. Bu yeni dönem e k ad a r bir hareketli hayatı vardı O sm anh şehzâdelerinin. Bir kısmı babalarıyla b irlik te önemli savaşlara katılm ış, o rdunun sağ ve sol k a n a tla rın a kum anda etm işlerdi. XV. ve XVI. yüzyıllarda d aha on üç-on d ö rt y aşlarına b a sa r basm az lalaları ve ka
labalık m aiyetleriyle b ir ilin valiliğine a ta n ır ve b u görevlerde önem li te c rü b eler k azan ırlard ı. D aha so n ra k iler on beş-on altı y aşların d a vilâyete gönde rilm işti. E n son 17 A ralık 1583'de İs tan b u l halk ı b ir şehzâdenin 1.500 ki şilik m aiyetiyle ve m uh teşem b ir alay la M anisa’ya gittiğini gördü. Bu, b ir Os m anlI veliahdının İs ta n b u l’dan son çı kışıydı. Bu şehzâde, M anisa’da on iki yıl kalacak ve b ab a sın ın ölüm ü üzerine dolu dizgin İs ta n b u l’a gelerek III. Meh- m ed ünvam ile ta h ta çıkacaktı. E ğri se ferine zorla g ö tü rü len III. M ehm ed Os m anlI tarih in d e önem li b ir h ü k ü m d a r değildir. Ama zayıf iradesi ve ru h î b u nalım ları b ak ım ın d an ailesi ve devleti üzerinde olum suz te siri olm uş ve m ah pus şehzâdeler dönem ini açm ıştır.
Y E N İ BİR D Ö N E M
III. M ehm ed 1595’de y irm i sekiz ya şında ta h ta çıktı. T arih sahnesine çı kan üç erk ek evlâdı da M anisa’da doğ m uş olacaktı: M ahm ud, Ahm ed ve M ustafa. B abaları ta h ta çıktığı yıl b ü yük şehzâde M ahm ud sekiz, Ahmed beş, M ustafa d ö rt yaşında idi. III. Meh- m ed ’in son s a lta n a t yılı olan 1603’de Şehzâde M ahm ud en az 16 yaşında ol m asına rağm en bilm ediğim iz sebepler le vilâyete çık arılm am ıştır. Şehzâdele- rin eğitim i b ak ım ın d an y a ra rlı olan bu usul, b u n d an so n ra da uygulanm aya caktı. Niçin vilâyete çıkarılm am ıştı Şehzâde M ahm ud? A nadolu’da Celâli is y anlarının alıp y ürüm esi bunun başlı ca sebebi olabilirdi. Belki de evham lı Padişah oğluna güvenem iyordu. Olay lar bu ikinci ihtim ale göre gelişti. Ana dolu ihtilâlinin gitgide büyüm esi, âsi ler üzerine gönderilen S okollu’nun oğ lu H aşan P aşa’nın ö ldürülm esi gibi olaylar P adişahı çok üzüyordu. Anlaşı
lan Şehzâde M ahm ud iddialı ve atak b ir gençti. B abasının üzüldüğünü gör dükçe: «H ünkârım ne ü zü lü yo rsu n ?
Beni askere serdar ed ip âsilerin üzeri
ne gönder, cüm lesinin ha kkın d a n gelir, sana baş eğdiririm !» diyordu. Şehzâde
bu sözleri te k ra rla d ık ç a P adişah işi cid diye alm ış «Onların hakkın d a nasıl ge
lirsin?» diye so rm u ştu . O zam an Mah-
m ud «K im ini kılıçla, kim in i tatlı sözle
yola getiririm » şeklinde b ir cevap ver
m ek su retiyle m eseleyi nasıl halledece ğini açıklam ıştı.
İkinci Şehzâde A hm ed’in -geleceğin I. S ultan A hm ed’i- so n rad an an lattığ ı na göre vehim li P adişah büyük oğlu nun bu çık ışların d an kuşkulatım ıştı. Ahmed, «Her zam an M ahm ud'u sustur-
m ıya çalıştım , başaram adım » diyordu.
Bu o rta m d a K ızlarağası, M ahm ud’un b ir şeyhle m ektuplaştığını, şeyhin bazı tılsım ları saray a gönderdiğini sezdi. Ya kaladığı delilleri P adişaha verdi. Cülû- su n d a on dokuz kard eşin i b o ğ d u rta ra k kim senin kıram adığı b ir re k o r tesis eden Padişah, b u kere de oğlunu boğ- d u rtm u ş, anasını ve bazı cariyeleri de nize a ttırm ıştı. Bu kanlı olaydan son ra şehzâdeler m eselesi b ü sb ü tü n çıkm a za girecekti.
III. M ehm ed aynı yıl içinde öldü. Bü yük oğlu Ahmed, on d ö rt yaşın d a Pa dişah oldu. İkinci oğlu M ustafa ruh hastasıydı. S arayda başka b ir şehzâde olm adığından S ultan Ahmed ilk defa F atih k a n u n u n u uygulam ıyarak küçük kard eşin e kıym adı. T ahta ç ık tık ta n son ra sü n n et olm uştu. 1504’den itib a ren o ğ u llan , kızları doğm aya başladı. B ir kaç defa k ard eşi M ustafa’yı ö ld ü rtm ek istedi, fa k at ö ld ü rtm ed i diye yazanlar varsa da niçin öldürtm ediğini yazm az lar. T arihçi, yazılı b ir delil, b ir belge ol m adan ta rih te k i in san ların düşünce ve duygularının yoru m u n u yapam az. O, ancak olaya göre m ü talâa y ü rü tm ek zo ru n d a d ır. O rta d a ilginç b ir olay var. I. Ahmed yüzyıllardan b eri süregelen ve k an u n laşan k ard eş ö ld ü rtm e geleneğini ilk defa uygulam am ış ve M u stafa’yı sağ b ıra k m ıştır. Bizim b u n u İnsanî b ir davranış o larak övm em iz ve S u ltan Ah
m ed ’in h ayır hanesine yazm am ız gere kir.
Y A Ş S IR A S IN A G Ö R E
I. Ahmed de babası gibi genç yaşın da ölünce ard ın d a yepyeni b ir olay ola rak, 26 yaşında ve aklî dengesi bozuk b ir kardeşle en büyüğü 14 yaşında ye di oğlan b ırakıyordu. Şim di b u sekiz şehzâdeden hangisi ta h ta çıkacaktı? O zam an devletin başın d a b u lu n an Şey hülislâm E sad Efendi, sa d a re t kaym a kamı Sofu M ehm ed Paşa, b u şehzâde- lerin yaşça büyük olanını, yani 14 ya şındaki Şehzade O sm an’ın yerine, 26 yaşındaki M ustafayı, yeğen yerine am cayı tercih ederek ta h ta çık ard ılar. Sa rayın yöneticisi K ızlarağası M ustafa Ağa «Yahu, bu gencin a klı tam değil!» dediyse de dinlem ediler. «M ahpusluk
hayatında sinirleri bozulm uştur. Padi şah olunca düzelir» dediler. Sonuç m a
lum!
Çoğu okul kitaplarım ızda, 1617 yı lında Osm anlı veraset u su lü değişm iş tir, diye yazılıdır. H âlâ ciddî eserlerde de -m eselâ İslâm A nsik lo p ed isin in M us tafa I m addesi- böyle y o ru m lara ra s tlı yoruz. Önce O sm anlIların b ir yazılı ve ra set k an u n u ve bu k an u n d a sa lta n a tın b ab a d an evlâda kalacağı h ükm ü yoktu ki, bu olayla düzenin değiştiğine hükm edelim . I. A hm ed'in ölüm ünde, devlet erk ân ı ilk defa ölü pad işah ın k a r deşi ile evlâdı arasın d a kalm ış ve b u ra d a yaşça büyük olan şehzâdeyi te r cih etm iş ve bu ö rn e k b u n d an sonra team ül halinde s ü rü p gitm iştir. Yâni kardeş, öldürülm eyince, yaş sırasın a göre ta h ta çıkm ak hak k ın ı elde edecek ti.
G erçekten b u n d an sonraki saltan a t değişm elerinde ta h t yalnız iki defa b a badan oğula kalm ıştır. B unun dışında h ü k ü m d arın oğulları olsa bile yaşça b ü yük olan k ard eşleri veya yeğeni ta h ta çık arılm ıştır.
ölüm ünde dul k a d ın ların d a n Mahpey- k e r’in (geleceğin Kösem Valdesi) oğul larını, Şehzâde O sm an’ın gazabından k u rta rm a k için Şehzâde M u stafa’nın ta h ta çıkm asını sağladığını ileri sü rü yor. O sm anlı sarayının iç düzenim iyi bilenler, o ta rih te M ustafa, O sm an ve M ehm ed’den so n ra yaşça d ö rd ü n c ü sı ra d a b u lu n an Şehzâde M u rad ’ın annesi olm aktan b aşk a b ir sıfatı bulunm ıyan b ir saray k adınının p ad işah seçim i üze rin d e tesirli olam ıyacağını ta k d ir e d e r ler. H albuki, K ösem S ultan oğullarının hayatı b ak ım ın d an O sm an k a d a r M us ta fa ’ya da güvenem ezdi. Böylece 1603'- de III. M ehm ed’in ölüm üyle b e ra b e r «m ahpus şehzâdeler» dönem i başlam ış, b ir gün h ü k ü m d a r olacak gençleri bil gisizliğe görgüsüzlüğe, h a tta havasızlı ğa m ahkûm eden, b edenlerini ve ru h la rını y ıp ra ta n bu ilkel ve insanlık dışı düzen, 1839 yılm a, T an zim at’a k a d a r 236 yıl sü rm ü ştü r.
M A H P U S Ş E H Z Â D E L E R VE Y E N İ U SU LLE R
Yeni uygulam a, yani şehzâdelerin cü- lû sların a veya ölüm lerine k a d a r Topka- pı S aray ı'n d a kafes denilen dairede m ahpus tu tu lm ası, az o lu m lu ve d aha çok olum suz h a lle r y aratıy o rd u . Az olum lu olanı, a rtık p ad işah ların k a rd e ş lerini veya yeğenlerini toplu o larak öl- dürtm em esiydi. Şehzâde boğazlanm ası b ü sb ü tü n bırakılm ıyacak, 1756 yılına k a d a r sürecekti. Ama bazı p ad işah la rın ellerini şehzâde kanına bulam adığı, ka- fesde d ö rt beş şehzâdenin yıllarca ya şayabildiği de görülecekti. Yeni uygu lam a, b irta k ım yeni u sulleri de o lu ştu ruyordu:
a) Ş ehzâdeler çocuk sahibi olamıya- caktı. Bu ergin şehzâdelerin b ü sb ü tü n kadınsız b ırak ılm ası an lam ın a gelm i yordu. D airelerine b irk aç cariye verile bilecek, b u cariyelerden gebe k alan la r
da olacaktı, H a re m ’in kendine has usulleriyle gebe k a d ın la rın çocukları yok edilirdi; bu, kadının hay atın a da m al olabilirdi. Bildiğim iz k adarıyla an cak iki p ad işah ın şehzâdeliklerinde yap tık la rı iki çocuk, b u ölüm b a ra jın d a n k u rtu lm u ş, so n ra d an b ab a la rı ta ra fın dan k abul edilm iştir. B u n lard an b irin cisi I. A bdülham id’in şehzâdeliğinde dünyaya gelen kızı D ürrişeh v ar Ha- n ım ’dı ve S arayın dışında b ü y ü tü lm ü ş tü. A bdülham id pad işah o ld u k tan son ra A hretlik H anım adı verilen bu kı zını resm en kabul etm ekle b e ra b e r u su le aykırı doğduğundan su ltan ünvanm ı verm em işti. II. M ahm ud’u n , ablası olan b u h an ım a b ir su ltan gibi ilgi g ö ster diği söylenir.
Abdülaziz’in büyük oğlu ve V. Meh- m ed R eşad'ın veliahdı olan Y usuf Îz- zeddin E fendi de b abasının şehzâdeli ğinde doğm uş, saray dışında b ü y ü tü l m üştü. Abdülaziz cülû su n d an so n ra b ir h a ttı h ü m âyûnla oğlunun varlığını ve adını açıkladı. T anzim at P adişahı Ab- dü lm ecid ’in, s a lta n a tı dönem inde do ğan b u şehzâdenin v arlığından bilgisi olm adığı düşünülem ezdi. T anzim at P a dişahı, d ik k ati çekecek k a d a r to leran s sahibiydi ve ta h ta pek d ü şk ü n olan kard eşin i ilk defa şehzâdeler dairesine k apatm ayacak, az çok h ü r b ir h ay a t ya şam asın a im kân v erecekti ve böylece birk aç yüzyıldan b e ri devam edegelm ek- te olan k ö tü ve sak a t geleneği d eğiştire cekti.
b) Şehzâdeler sakal bırakam ıyacak- lardı. Sakal p adişahlığın sem bolüydü ve ancak ta h ta çıkan şehzâde (îrsal-i lihye) adı verilen b ir törenle sakal bı rakabiliyordu.
Son P ad işah V ahideddin sakal b ıra k m am ış am a veliahd A bdülm ecid E fen di H ilâfet m ak am ın a getirilince sakal koyuverm işti.
(Arkası var)
27