• Sonuç bulunamadı

Enver Paşa nasıl şehit edildi?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Enver Paşa nasıl şehit edildi?"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Enver Paşa nasıl şehit oldu?

1/WWVWWS(WVW>/WWW < V W % A A A ^ V W W W W ;

Enver Paşa için şimdiye kadar yazılanların en sıhhatlisi, bu sütunlarda

okuyacağınız yazdardır. Türkistan harekâtında bizzat çarpışan ve Enver

Paşanın en yakınında bulunan Abdullah Recep, her hâdiseyi vesikalara

istinaden izah etmektedir.

Yazan: Türkistanlı Abdullah Recep BAYSIJN

Bu durum gösteriyordu ki:

Paşa bir avuç toprağı bile

Ruslara kolay kolay bırakmak istemiyor, bütün güç ve kuv­ vetini kullanıyordu. Geri püs­ kürtülen Ruslar, Baysun tara­

fından aldıkları kuvvetlerle

yapmak İstedikleri taarruzlar, kendilerine çok pahalıya mal oluyordu.

Boş bir köye geldik. Anla­ şıldı ki yol üzerinde bulunan köyler gibi buranın ahalisi de Rus • geliyor korkusiyle dağla­ ra çekilmişler... Gecelenen bu kimsesiz köyde arkadaşlardan birinin ağaçlardan toplıyarak getirdiği kayısıları Paşa pay etti. Paşanın ve yanmdakilerin o akşg|nki gıdası paylarına dü­ şen îS y ısılar oldu.

Paşa ümitsiz değildi. Göre­ ceksiniz, düşmanı kahredece­ ğiz, diye etrafındakilere ümit ve teselli veriyordu.

Devam eden çarpışma ve ta­ kiplerle Karadağ, Hisar tari­ kiyle 1922 Temmuzunun 10 un­ cu günü Düşenbeye geldik. Hü­ kümet konağına yerleştik. Acı ve tatlı bir çok hâtıraları ta­ şıyan bu şehir!. Bu bina!.. Ma­ zi gözlerimizin önünde canlan­ dı: Kalplerde yanan istiklâl aşkını büyük bir hüsnüniyetle anlatmak için Rus kumanda­ nına ziyafet bu binada veril­ medi m i?. Alman menfî cevap­ lar ve aksi hareketler, besle­ nen ümitleri nerelere sürükle­ medi?.

Üç gün üç gece süren muha­ rebe burada olmadı m ı?. İstik­ balin büyük ümitlerini taşıyan bayrağımızın dalgalandığı şu direkte işte yine Ay-Yıldızlı bayrağımız sinesinde büyük e- mellerini gizliyerek sallanıyor.

Derin bir alâka gösteren

Pa-Enver Paşa Istanbulda Bahri­ ye mektebini teftiş ediyor. şaya; bu tarihî binanın taşıdı­ ğı hâtıralar anlatılarak her ta­ rafı gezdirildi...

Gelen misafirleri Paşa oda­ sında kabul ediyor, ümit veri­ ci sözlerle halkın maneviyatı­ nı kuvvetlendirmeğe çalışıyor­ du.

Düşenbede uzun müddet ka- lmamıyacağı pek tabii idi. T a­ kip eden Rus kuvvetleri mu­ hakkak buraya da gelecekler­ di. Hükümet konağının balko­ nundan akan derenin sesini dinliyen Paşa, düşmanın gele­ ceği yola uzun uzun baktı... Gözleri balkonun bir kenarın­ da duran tuğlalara ilişti. Kal­ karak o tarafa doğru yürüdü. Balkonun bir kenarına ufak delikler bırakarak tuğlaları dizmeğe başladı. Yalnız başına sessizce çalışan Paşanın yanı­ na koştum. Biraz beraber ça­ lıştıktan sonra Paşa:

— Artık işi sana bırakıyo­ rum, dedi ve çekildi.

Kalan kısmını bitirdim.. Ge­ lecek Rus kuvvetlerini uzaktan incelemek için yapılan bu du­

varın deliklerinden düşman yo­ luna dürbünle bakan Paşaya, arkadaşlarımızdan Türkistanlı Nafiz Bey yaklaşarak:

— Paşam! Gelen Bolşevik

kuvvetleri galiba tahminimiz­ den daha fazla olsa gerek...

deyince; Paşa birden asabi­

leşti:

—. Şu galiba sözünü bırakın. Tahminlerin ne faydası var! Biz işimize bakalım... diyerek odasına geçti. Gelen raporları incelemeğe başladı.

Bu raporlar arasında Şehri- sebz taraflarındaki Cebbar Be­

yin üvey kardeşi tarafından

şehit edilerek yerine Allahku- lu Beyin geçtiğini bildiren can sıkıcı haberler de vardı.

Kötülük kaynağı olan Lakay İbrahim de Paşayı . ziyarete

geldi. Yanında memleketine

dönerken yakalayıp hapsettiği Puzeyl Bey de vardı. Lakay İbrahim; Füzeyi Beyi göstere­ rek Paşaya:

. — Karargâhınızdan E fga- nistana kaçarken yakaladım,

getirdim. Teslim ediyorum;

deyince, Paşa çok mânalı ve müstehzi bakışlarla Lakay İb­ rahim’i süzdü. Çevirdiğin en­ trikaların hepsini biliyorum, mânasında güldü. Cevap ver­ meğe lüzum görmeden Meççah kumandanı Seyid Ahmet Ha­ nın mektubunu Paşaya takdim eden Meççah Beylerinden Nus- ret Beyle konuşmağa başladı.

DÜŞENBEDEN ÇIKIŞ Kumandanların bilhassa E f- ganlı Efdaleddin Han’ın bura­ da düşmanla savaş yapmağa taraftar olmadıklarını anlıyan Paşa; gece sabaha kadar ma­ sasının üstüne serdiği harita­ sını tetkik ederek plânlar ha­ zırladı. Sabahın sekizinde Dü-1351.

(2)

şenbeden çıkılıyor. ihtiyar, genç herkes ağlıyor; Gitmeyi­ niz; bizi Rus eline bırakmayı­ nız, düşmandan kurtarınız, di­

ye yalvaran halkı, Paşa: — Şimdilik gitmek mecbu­ riyetindeyiz. Merak etmeyiniz. Bu güzel topraklarda ancak Türk yaşıyacaktır... sözleriyle teselli ediyordu.

Karargâh kurmak için Bel- civan ve Külâb taraflarına ■doğru gidiliyor... Ortasından Kâfimihan nehri geçen bere­ ketli toprakları, bol, çeşitli meyvalariyle Şarkî Buharaya feyiz ve bereket saçan Feyiz- âbâda varıldı.

Burada Işan Sultan, Paşa­ dan müsaade alarak askerle­ riyle beraber memleketi olan Darvaza gitmek için ayrıldı.

Beyaz köpüklerle akan coş- Kun sulan, yeşil halıları andı­

ran dağları, şirin zümrüt te­ peleri seyreden Paşa; içini çe­ kerek, Yazık bu güzel yerlere,

çok yazık. Bomboş duruyor,

buralarda neler yapılmaz? in­ sanlığa büyük hizmetler gören hastanelere, bilgi nuru saçan mekteplere, medenî ihtiyaçları temin eden fabrikalara ne de elverişli yerler... Hele bu geniş topraklarda yapılacak ziraat...

diyerek derin teessür duyu­

yordu.

Bu güzellikler arasında yol alırken ağaçların gölgesi altın­ da bir hayat gibi akıp giden Vahş nehri geçildi. Suyun i- çinde ellerinde uzun saplı bir nevi eleklerle altın parçaları toplıyan kadın ve çocuklar P a­ şanın dikkatini çekiyor. Veri­ len izahat üzerine bu coşkun suların Türkistanın dağların­ dan, ovalarından geçerken top ladıkları bu altın parçalan Pa­ şayı o kadar hayrette bıraktı k i çalışan kadınlardan birini çağırarak konuştu. Toplanan bu altınlardan şimdiye kadar ancak kendilerine yüzde yirmi kaldığını, üst tarafını emîrler, zekâtçıları vasıtasiyle ellerin­ den aldıklarını söyliyen kadı­ na, Paşa, köylerinde mektep ¡olup olmadığını da sordu.

Kadının, kim yapacak ki ol­ sun; doktorumuz bile yok, di­ ye ıstıraplı şikâyetine; hepsi 1352

geçecek., hepsine kavuşacaksı­ nız, dedi, atını sürdü.

Taşı, toprağı altın olan şu toprakların üstünde yaşıyan insanların haline bakın diye­ rek dalgın dalgın düşünen P a­ şa; Rusların Buhara hâzinesin­ den Moskovaya vagonlar dolu­ su taşıdıkları mücevherat ve altınlarla buralara neler yapıl­

mazdı. Son Emirlerin Kırım

Yaltasına —Rus Çarının yazlık sayfiye mahalli— yaptıkları tantanalı seyahatlerin hiç ol­ mazsa bir kısım masrafiyle memleketlerine bir mektep ve bir köprü yapamazlar mıydı? diyordu.

Paşanın zihni, yalnız harp için değil, emirlerin, hanların ihmaliyle olduğu yerde kalan bu cennet gibi vatanm ihyası için de çalışırdı. Küre üzerin­ de pek az toprağa nasip olan bereketi, çalışmağa hazır olan insanlarının zekâsı sayesinde buralara neler yapılabileceğini en müşkül anlarda bile düşü­ nüyordu.

Tutkavuldan ayrıldık. Yolda bir askerin atının yarasını sarmak için köyden izinsiz bir keçe parçası aldığı anlaşıldı. Kimseye zarar vermek istemi- yen Paşa hiddetlendi, askeri hırpaladı. Bu, pek sevdiği as­ kerlere Paşanın ilk şiddetli ha­ reketi olmuştu.

Gevrekli köyünde: Efgan hü­ kümetinin isteği üzerine, En­ ver Paşanın müsaadesini alan kumandan Efdaleddin Han as­ kerleriyle Efganistana hareket etti. Paşa, mücahit kumandan­ lara gösterdikleri gayretlere mukabil askerî rütbeler veri­ yordu. Bu meyanda Efganlı kumandan ve zabitlere de ve­ rilmiş olan rütbelerin Efganis- tanda aynen kabul edildiği öğ­ renildi. Siyaseten askerini çek­ meğe mecbur olan Efgan hü­ kümeti, Paşaya olan hürmeti­ ni şu suretle izhar etmiş olu­ yordu.

Ruslarla muharebeler şidde­ tini kaybetmeden devam edi­ yordu. Belcivan civarında Ak­ suya yakın Perkemci köyünde Belcivan kumandanı Devlet- mend Bey askerleriyle beraber Paşayı ziyarete geldi. Paşanın

emri üzerine Belcivan deresini düşmana karşı tutmak için tekrar geri döndü.

Üç dört gün süren Poşkiyan muharebesinde iki taraftan da kayıplar oldu. Murat Çavuşla bir kaç asker şehit oldu. Ağır surette yaralanan Kadir Ça­ vuş ve askerler tedavi için Hanâbâda gönderildi.

Paşanın direktifiyle Türkis- tanın muhtelif yerlerinde vazi­ fe gören İsmail Hakkı Bey de gelmiş, Raporlarım Paşaya tak dim etmişti.

Devletmend Beyden gelen bir raporla da Kenkürt muha­ rebesinden sonra Rusların Bel­ civan üzerine yürüdükleri an­ laşıldı. Askerle Paşa hemen Belcivan taraflarına hareket etti. Kerim Efendinin her na­ sılsa bayrağı elinden yere dü- şürüvermesi Paşayı çok müte­ essir etti. Büyük muharebeler olan bu savaşta top sesleri ka­

rargâhın bulunduğu Satılmış

köyünden bile duyuluyordu.

Paşanın elinde bir iki top bu­ lunmaması günden güne vazi­ yeti güçleştiriyordu.

Şarkı, Garbı, bilhassa Türki- yeyi gezmiş olan T ü r k » anlı Seyid Hamza Bey, B elcjS jıd a Paşayı ziyarete geldi. dM ter- diği samimiyete nezaketi«'mu­ kabele eden P aşa tecessüsten de geri kalmıyordu. Muhare­ belere iştirak eden bu adamın sık sık her tarafa mektup gön­ dermesi Paşayı şüphelendirdi. Arama neticesinde ele geçen vesikalardan mücahedenin a- leyhine çalıştığı anlaşıldı. Ya­ pılan sorguda fikrini tamamen itiraf eden bu adam derhal idam edildi.

Temmuzun son günleri, ka­ rargâh Abidere köyünün şirin bağları arasında.. Henüz ol­ mağa başlıyan üzümleri güneş, sıcaklığile olgunlaştırmağa ça­ lışıyor... Günlerce devam eden muharebeli yolculuğun yorgun­ luğu burada geçirilecek... Din­ lenilecek, hazırlanılacak... Y i­ ne ümit dolu göğüsler düşma­ nın mermilerine açılacak.. Kur­ ban Bayramı da yaklaşıyor...

Ağustosun 3 üncü günü... Paşanın en neşeli günlerinden biri... Ailesinden aldığı ikinci

(3)

mektup; İki gün sonra gelecek olan bayramdan daha evvel neş’e getirmişti. Hayatının bi­ rer parçası olan yavrularından ve ailesinden gelen bu ses hiç bir sevince benzemiyordu.

Devletmend Beyin; bayram namazım beraber kılmak için Paşayı arkadaşlariyle beraber __Havalin civarında olan ka­

rargâhına— davetini Paşa

memnuniyetle kabul etti. 1922 Ağustosunun dördüncü Per­ şembe günü kılınacak olan Bayram namazına yetişmek i- çin 30 kişilik bir grup gün doğmadan yola çıktı.

Enver Paşa ile beraber bay­ ram namazım kılmak arzusile gelen kalabalık bir halkla bir­ leşen bu grupu, askerleriyle Devletmend Bey karşıladı.

Ulu ağaçların gölgeleri al­ tında uyuyan suyun kenarında çaylar içildi.

Devletmend Beyin takdim ettiği Tartuğu, Paşa büyük bir memnuniyetle kabul etti. Türkistanda Emir ve Hanlara halk tarafından verilen hedi­

yelere Tartuk denir. Paşaya

verilen bu Tartuk da altın ve gümüş işlemeli bir cübbe ve bir sarıktan ibaretti.

Büyük bir cemaatle namaza duruldu. Allahüekber sesleri göklerin sonsuzluklarından yer lerin esrarı arasına iniyordu.. Namaz bitti, tebrikler yapıldı. Buz gibi köpüklü kımızlar içi­ lerek yemekler yendi. Çok ne­ şeli bir gün geçti. Akşam ol­ du. Dönülüyor... Paşanın mü­ manaatına rağmen kalabalık bir halk yarı yola kadar uğur­ ladı.

Yolda Paşanın yüzünde so­ lan günün hüznünü andıran iz­ ler belirmeğe başladı...

Gece saat 10... Paşanın ya­ nında toplanmıştık. Bir hayli

konuşuldu. Gelecek bayram

namazını da inşaalah Buhara- da kılarız; temennisinde bulu­ nan Paşaya teşekkürler edi­ yorduk. Çekilen yurd hasretin­ den kendine hiç bir pay ayır­ madan bu hasreti hafifletecek hikâyeler anlatıyordu. Fakat halinde bir başkalık vardı. Yü­ zünde, gözlerinde bambaşka bir yasın derin gölgeleri göze

çarpıyordu. Gece ilerlemişti. Kalktık. Paşanın bir şey söy­ lemek istediği anlaşılıyordu. Soramıyorduk. Nihayet güle­ rek:

— Size verecek bir bayram hediyesi bulamadım. Arkadaş­ lığımızı belirten bir kaç satır

yazı yazsanız, mühUrlesem.

Günün birinde size beni hatır­ latacak olan bu yazılar milli mücadele arkadaşlığımızın da birer hâtırası olacağını düşün­ düm, dedi.

Memnuniyetle kabul ederek yanından çıktık.

Âtiyi göremiyen insan aczi içinde Paşanın bu bambaşka halini birbirimizden soruyor, iki ihtimal arasında dolaşıyor­ duk.

1 — Yurd ve aile hasretini kamçılıyan bayramın gelişi.

2 —. Millî hareketin son gün­ lerdeki beklenmiyen olayları.

Paşanın neş’esini kırmış ola­ bilirdi.

Arkadaşlarımızdan Nafi Bey Paşanın istediği kâğıtları he­ men kâtiplerden Ömer Efendi­ ye yazdırdı. Mühürletmek için Paşaya götürdü.

Gelen kâğıtların altına Paşa resmî mühürden başka İstan­ bul Harbiye Mektebinde tale­ be iken 1300 tarihinde yaptır­ dığı hususî mührünü de bastı­ ğım gördük.

ENVER PAŞANIN ŞEHADETİ

5 Ağustos 1922. Cuma saba­ hı:

Karargâh derin bir sessizlik içinde. Gecenin karanlığını ko­ van güneşin bahtımızı karar­ tacağım bilmiyoruz.

Âdeti üzerine erkenden kal­ kan Paşa; askerlerin geniş bir yerde toplanmalarım emretti. Askerin bayramını tebrik ede­ cek, harçlıklar dağıtacaktı.

Saat altı.. İleri karakoldan bir silâh atıldı. Bu, baskın ha­ reketini bildiren bir parola idi. Askerlerin yanına gitmek i- çin atına binen Paşa; hemen dönerek bazı emirler verdi, 20 kadar muhafız askeriyle silâ­ hın atıldığı tarafa koştu.

Rusların bu gibi taarruzları günlük işlerden olduğu için epek ehemmiyet verilmemişti..

Rus askerleri gittikçe çoğa­ lıyor... Bu taarruz günlük ta­ arruza benzemiyor... Harp bü­ yüyor...

Bu ciddiyeti anhyan Paşa, derhal bütün kumandanların ve askerlerin harbe iştirakini emretti.

Faruk, Danyal, Boribetaş ve sair kumandanlar hep vazife başında...

Harp şiddetlendi...

Ruslar; bayram namazında baskın yaparak millî mücade­

le kumandanlarım, bilhassa

Paşayı harpsiz esir etmeyi ve şu suretle gururlarına doku­ nan, tahammüllerini tüketen bu millî mücadele davasını or­ tadan kalkmasını tasarlamış­ lar...

Paşanın bayram namazım yanlışlıkla bir gün evvel kıl­ ması, bu plânm tatbikini suya düşürmüş olduğundan Ruslar, Moskovanm aylardanberi bü­ yük ehemmiyetle hazırladığı bu hücuma geçmişlerdi.

Türkistamn her'tarafında o- lan mücahitlerin üzerine aynı günde hücum eden Ruslar e- mellerine yine kavuşamadılar.

Ateş her tarafı sardı. Paşa,

yanında Hüseyin Nafiz, E ş

Murad, Kerim Beylerle Müslü-

mankul (Rayef) ve askerler

olduğu halde ilerledi. Karşı te­ pede düşman ile aralarında beş, altı metre mesafe kalınca Paşa kılıcım çekiyor, Rusların üzerine atılıyor. Askerlere de hücum diye bağıran Paşa, bir kaç Rusu öldürüyor. Harp şid­ detleniyor.

Çok sür’atli olan bu ilerleyiş düşmanı şaşırtıyor. Mitralyöz başında olan Rus askerleri tes­ lim diye bağırarak ellerini yu­ karı kaldırıyorlar. F akat arka saftaki Rus mitralyözleri he­ men çok şiddetle ateşe başlı­ yor.

Atı ile ateş içinde koşan Pa­ şanın kalbine amansız bir kur­ şun giriyor. Paşa:

— Allah... diyerek atından

düşüyor. Ateşin şiddetinden

yanına gidilemiyor. Ruslar iş­ ledikleri cinayetin farkında bi­ le değiller... Şehadet haberi her tarafı bir yıldırım sür’âtiyle sarıyor.

(4)

Rusların İkinci bir kolu ile harbetmekte olan Devletmend Bey bu kara haberi duyunca bir an şuurunu kaybediyor:

— Ne? Enver P aşa m ı? En­ ver Paşa m ı?.. Şehit mi oldu? Eyvah!.. Artık Enver Paşa yok mu?, diyerek kılıcım çekiyor, askerlerine: Haydi intikam... intikam... Bu intikamı almak bize farz oldu; feryadiyle mah­ şeri andıran harbin içine atılı­ yor. 10 dakika sonra Devlet­ mend Bey de şehit oluyor...

Harp yavaşlıyor. Mücahitle­ rin susmasım bir zafer diye kabul eden Ruslar da susuyor.

Bu, büyük kahramanın cese­ di Ruslarm eline düştü; diye çok üzülüyoruz, iki katlı felâ­ ketin altında eriyoruz.

Ümit güneşimiz sönmüş, ka­ ranlıklar içinde kalmıştık. Yer, gök ağlıyor... Kaybolan sade bir insan değil, milyonlarca Türkün ümidi, istiklâli, zaferi, tarihi idi.

Kendimizden geçmiş, şaşkın, bitkin bir haldeyiz. Ne olacak ? Ne yapacağız?..

Çegen tepesine geçmek için suyu çekilmiş olan dereye doğ­ ru inmeğe başladık... iniyoruz, indik, çıkıyoruz... Bir Rus ko­ lu dere kenarından hafif ateş ettiyse de hiç bir zarar vere­ medi. Yalnız bir kaç dakika evvel Paşayı sırtında taşıyan Derviş adındaki at gelen bir kurşunla öldü...

Çegen tepesinin aşağısında

Devletmend Beyin köyünde

toplanıldı. Başsız kalan bu mu kaddes topluluğun kumandası muvakkaten Danyal Beye ve­ rildi.

Sabahleyin ihtiyar bir köy imamı geldi. Sereipâyân’da En ver Paşanın cesedini gördüğü­ nü haber verdi.

Bu haberi bir müjde saydık. Hemen koştuk... Baktık ki Rusların götürdüğünü zannet­ tiğimiz şehit Paşa burada ya­ tıyor. Paşayı tammıyan Rus­ lar üzerindeki elbise ve çizme­ lerini alıp gitmişler...

Paşanın yerde yatan cesedi­ ni âdeta göz yaşlarımızla yıka­ dık... Üzerine bayrak örterek etrafına nöbetçiler konuldu.

Kumandanlar derhal toplan­ 1354

dı. Kabir yeri ve cenaze me­ rasimi tespit edildi.

Şehadet haberi dalgalar ha­ linde her tarafa yayılıverdi. Bu kara haberi duyan kadın, erkek yollara dökülmüşler, in­ liye, ağlıya Çegene doğru ge­ liyorlar. Çok kısa bir zamanda Çegende 25 binden fazla insan toplandı. Bu kara habere inan- mıyan bir çok insanlar haki­ kati gözlerile gördükleri halde acaba doğru mu? diye birbir­ lerine soruyorlardı. Halk bir sel halinde...

Ceset tabuta kondu... Hafız­ ların tekbir sesleri, okunan mersiyeler, halkın feryadı yeri göğü inletiyordu. 30,000 kişi­ nin elleri üzerinde, gök kubbe­ sinin altında şerefle sallandığı­ nı görmek istediği sevgili bay­ rağına sarılı olan tabutu ağır ağır ebediyet yolunda...

Paşanın ölüm acısına ta­ hammül edemiyerek ateşin içi­ ne dalan Belcivan kumandanı Devletmend Beyin tabutiyle Paşanın tabutu yanyana...

Pınarı gölgeliyen iri ceviz ağacına yaklaşıyoruz. Acılar daha derinleşiyor... Ahret yol­ cularının kabirleri burada..

Yaklaştıkça kalblere çöken acı ölçüsüz, ifadesiz taşıyor... Bayılanlar var...' Ellerimizin üstünde taşıdığımız bu ku­ mandanı toprağın karanlıkla­ rına terketmek istemiyoruz... Namazları kılmıyor. 30,000 ki­ şinin acı sükûtunu haykıran Allahüekber sesi varlığın sır­ rına erişemiyen insan aczini feryat ediyor, imam Efendinin yaptığı dinî merasim esnasın­ da bir çok bayılanlar oldu. Bunların arasında kumandan Faruk Beyin de birdenbire ye­ re düştüğünü gördük... Dinî merasim bitti... Paşadan ebe­ diyen ayrılacağımız an gelmiş­ ti... Fanileri ebediyete götüren mezarlara tabutlar yavaş, ya­ vaş iniyor... Üzerlerine inen her toprak parçası Türkistan tarihine çöken bir matem, son­ suz bir elemdi. Cesedi toprağa, ruhu da kalblere gömülen En­ ver Paşanın mezarı Türkistan halkı için mukaddes bir ziya- retgâh oldu... Günlerce bu ka­ bir etrafında Kur’aıılar okun­

du...

Ey bahtsız Türkistan tari­ hi!... Uzun yıllardır binlerce kahraman öz evlâtlarının ka­ raran tarih sayfalarını aydın­ latmak için döktüğü kanlara, bir ışık yaratamadan bu var- ık da karıştı. Daha ne vakte kadar böyle karanlık ve ses­ siz kalacaksın?..

Artık burada işimiz kalma­ dı. Paşanın şehaöetini icap e- denlere yazacak, cevap alınca­ ya kadar muvakkaten bir ke­ nara çekilecektik.

Şehit olan Belcivan kuman­ danı Devletmend Beyin yerine geçen oğlu Abdülkadir Bey askerlerde Belcivana hareket etti.

Kumandan Aşur, Toksaba,

Abdülkayyum, Paşa Han ve Abdürrahim Beyler Kölab ta­ raflarına; diğer bir kısım ku­ mandanlar da vazfieleri başı­ na hareket ettiler.

Danyal, Halil, Nafi, İsmail Hakkı, Nafiz, Muhittin, Mus­ tafa Şakul, Hüseyin, Faruk Beyler vesair arkadaşlar ile ben de Karatekin vilâyet mer­ kezi olan Garm’a bir kısım as­ ker ile beraber hareket ettik. Burada kumandan Füzeyi Mah dum’un hazırlattığı aski hü­ kümet konağında misafir edil­ dik. Vazifeten Garbî Buhara taraflarına giden AzerbaycanlI Yusuf Ziya Bey de arkadaşla- riyle beraber geldi.

Yolda habersiz olarak biz­ den ayrılan Faruk Beyin Dan­ yal Beyle beraber çalışmak is­ temediği için Karadağdaki mü cahitlere iştirak ettiği bilâha­ re anlaşıldı.

Paşanm şehadetini bildirmek için icap edenlere mektuplar yazıldı.

Kumandanlardan Halil ve Paşanın hususî hizmetlerinde bulunan Mirza Muhittin Bey­ ler de şehit Paşanın tabanca ve kanlı çamaşırlariyle Efga- nistanda bulunan Osman Ho­ ca ve Sami Beylere gönderil­ di...

Paşanın tabancası o zaman Efgan Harbiye Nazırı olan Nadir Hana Bedehşan'da tak­ dim ediliyor, Sultan adındaki atı da isteği üzerine Miralay

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Memleket sanayii nefîse tari­ hinde, Güzel Sanatlar Akademi­ mizin çok mühim bir rolü var­ dır. Ona daha nice nice seneler

Bu yıldızın kütlesi Güneş’inkinden sadece %30 daha fazla olsa da şu sıralar Güneş’ten 400 kat daha fazla ışık yaydığı için buz bölgesinin sınırları. 40

Dikkat ederseniz eklenecek sayıyı hemen parçalıyoruz akıldan: 43=40+3 haline getiriyoruz.. Daima eklenecek sayıyı 10’un katlarına

Sulu çözeltilerde kısa bir yarı- lanma ömrüne sahip olan sodyum klorür nano parçacıklar sistematik kanser tedavisi yerine bölgesel kan- ser tedavilerinde daha etkili özellik

Aslında Atatürk ile İsmet Paşa birbiri ile nerede ise tam zıt karakterler­ de, ama ikisi de önemli ve saygın, çok de­ ğerli kişiliklerdi.. Doğrusu aranırsa Ata­

Bununla birlikte, ekip genetiğin ötesinde, sigara içenlerin aynı yaştaki sigara içmeyenlere göre çok daha yaşlı bir bağışıklık profiline sahip olduğunu da tespit

bahsedelim: 1) Sadrazam Ahmed Cevat Paşa Kütüphanesi Padişah II.Abdülhamid dönemi sadrazamlarından Ahmed Cevat paşa (1850- 1900)’ın BabIali’deki Hazi- ne-i

Alan araştırmasında yaşanan sınırlılıklar daha fazla veriye ulaşılmasını engellemiş olsa da 20.01.2018 tarihinde Hopa Çay Kooperatifi, 17.05.2018 tarihinde