• Sonuç bulunamadı

Başlık: Herakleia Perinthos (Marmara Ereğlisi) toplumunda erken sutur kaynaşmasıYazar(lar):DEMİREL , F. Arzu; ÖZKANLI, BehiyeSayı: 28 Sayfa: 087-107 DOI: 10.1501/antro_0000000304 Yayın Tarihi: 2014 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Herakleia Perinthos (Marmara Ereğlisi) toplumunda erken sutur kaynaşmasıYazar(lar):DEMİREL , F. Arzu; ÖZKANLI, BehiyeSayı: 28 Sayfa: 087-107 DOI: 10.1501/antro_0000000304 Yayın Tarihi: 2014 PDF"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Herakleia Perinthos (Marmara Ere÷lisi)

Toplumunda Erken Sutur KaynaúmasÕ

F. Arzu DEMøREL* , Behiye ÖZKANLI**

Özet

Herakleia Perinthos antik kenti Tekirda÷ ili, Marmara Ere÷lisi ilçesi sÕnÕrlarÕ içinde kalmaktadÕr. Tekirda÷ Müzesi sorumlulu÷unda yapÕlan kazÕlarda M.S. 9-13. yüzyÕllar arasÕnda yaklaúÕk olarak beú yüzyÕl boyunca kullanÕlmÕú bir mezarlÕk alanÕ ortaya çÕkarÕlmÕútÕr. Bu mezarlÕktaki 112 numaralÕ mezardan çÕkarÕlan 3-4 yaúlarÕnda bir çocu÷un kafatasÕnda, kraniyosinoztoz adÕ verilen ve kafatasÕ suturlarÕnÕn erken kapanmasÕ ya da yoklu÷u olarak tanÕmlanan do÷umsal bir anomali tespit edilmiútir. Bu bireyde kraniyosinoztozun sagittal suturun erken kapanmasÕ úeklinde ortaya çÕkan ve skafosefali olarak adlandÕrÕlan formu görülmektedir. Bu makalede, arkeolojik toplumlarda nadir olarak rastlanan bir anomali olan kraniyosinoztozlar ile ilgili bilgi verilmekte ve olasÕ nedenleri ile eúlik etmesi muhtemel di÷er anomaliler tartÕúÕlmaktadÕr.

Anahtar kelimeler: Kraniyosinoztoz, skafosefali, kraniyal suturlar, kafatasÕ deformasyonu.

A sample of Premature Suture Fusion in Herakleia Perinthos Population Abstract

Ancient city of Herakleia Perinthos is situated within the Marmara Ere÷lisi district of the province of Tekirda÷. Excavations under the supervision of Tekirda÷

* Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü **

(2)

FATMA ARZU DEMøREL, BEHøYE ÖZKANLI 88

Museum in Marmara Ere÷lisi yielded a cemetery area datable to 9th to up to the end of 13th century A.D. which has been used for about five hundred years. A form of craniosynostosis (premature fusion or absence of cranial sutures) is recorded for one child of 3-4 years old. This condition is called as scaphocephaly which is the result of fusion of sagittal sutures. Craniosynostoses which are rarely recorded in the archaeological record are described and possible related anomalies are dicussed.

Key words: Craniosynostosis, scaphocephaly, cranial stures, cranial deformation

Giriú

Tekirda÷ ili, Marmara Ere÷lisi sÕnÕrlarÕ içinde kalan Herakleia Perinthos antik kentinde Tekirda÷ Müzesi sorumlulu÷unda 2006-2009 yÕllarÕ arasÕnda yapÕlan kazÕlarda, kilise ve çevresinde M.S. 9-13. yüzyÕllar arasÕnda yaklaúÕk olarak beú yüzyÕl boyunca kullanÕlmÕú bir mezarlÕk alanÕ ortaya çÕkarÕlmÕútÕr (Harita 1). Bizans Dönemi’ne tarihlenen mezarlÕk tamamen HÕristiyan dönem özellikleri göstermekte olup, toplam 109 bireyin bulundu÷u bu mezarlÕktaki 112 numaralÕ mezardan bulunan 3-4 yaúlarÕnda bir çocuk kafatasÕnda, kraniyosinoztoz adÕ verilen ve kafatasÕ suturlarÕnÕn erken kapanmasÕ ya da yoklu÷u olarak tanÕmlanan do÷umsal bir anomali tespit edilmiútir. Bu bireyde kraniyosinoztozun sagittal suturun erken kapanmasÕ úeklinde ortaya çÕkan ve skafosefali olarak adlandÕrÕlan formu görülmektedir. Arkeolojik topluluklarda oldukça nadir görülen bu anomalinin, Anadolu’da daha önce tespit edilmiú olan üç örne÷i bulunmakta olup, bu çalÕúmada bu anomalinin Anadolu’da úimdiye kadar bildirilen en erken örne÷i ile ilgili bilgi verilmesi amaçlanmaktadÕr.

(3)

Harita 1. Herakleia Perinthos Antik Kenti’nin Co÷rafi Konumu (http://allworldlands.com/data_images/countries/thrace)

Materyal ve Metot

Herakleia Perinthos antik kentindeki mezarlÕktan 2006 ve 2007 yÕllarÕnda yapÕlan kazÕlar sonucunda 109 bireye ait iskelet kalÕntÕlarÕ gün ÕúÕ÷Õna çÕkarÕlmÕútÕr. MezarlÕkta bulunan iskeletlerin tamamÕ batÕ-do÷u yönünde, yani baú batÕ, ayaklar do÷u yönünde ve ço÷u iskeletin kollarÕ gö÷üs üzerinde çapraz halde bulunmuú olup, HÕristiyan ölü gömme geleneklerini yansÕtmaktadÕr. Gömülerde yaú ya da cinsiyete ba÷lÕ olarak özel bir düzenleme gözlemlenmemiútir, ancak bazÕ mezarlarÕn bir kadÕn ve bir erkek (Mezar 07/116, 07/135, 07/139, 07/142, 07/144, 07/175); bazÕlarÕnÕn bir kadÕn ve bir bebek (Mezar 07/107, 07/110, 07/188), bazÕlarÕnÕn sadece bebek ve fetus (Mezar 07/196 [3 fetus] 07/129, 07/132, 07/147) ya da sadece çocuklar için ayrÕldÕ÷Õ (Mezar 06/26, 07/112, 07/114, 07/133, 07/152) görülmüútür. MezarlarÕn ço÷unda ikili ya da çoklu gömü bulunmakla

(4)

FATMA ARZU DEMøREL, BEHøYE ÖZKANLI 90

birlikte, tekli gömüler de yer almaktadÕr. Mezarlardaki iskeletlerin birey sayÕsÕna göre da÷ÕlÕmlarÕ Tablo 1’de görülmektedir.

Tablo 1. Mezarlardaki iskeletlerin birey sayÕsÕna göre da÷ÕlÕmÕ.

SayÕ %

Tekli gömü 20 36,3 økili gömü 23 41,8 Çoklu gömü 12 21,8

TOPLAM 55 100

Topluluktaki bireylerin yaú ve cinsiyet tayinleri Workshop of European Anthropologists (WEA) (1980) ile Buikstra ve Ubelaker’da (1994) önerilen standart osteolojik yöntemlere göre yapÕlmÕútÕr. Buna göre, toplulu÷un %66’sÕnÕ (72 birey) eriúkin bireyler, %34’ünü ise eriúkin olmayan bireyler oluúturmaktadÕr. Eriúkinlerin %32’sini (23 birey) kadÕnlar ve %55,5’ini (40 birey) erkekler oluúturmaktadÕr.

Tablo 2. Topluluktaki yaú ve cinsiyet da÷ÕlÕmÕ

Yaú gruplarÕ N % KadÕn Erkek Bilinmeyen

Fetüs 5 4,6 Bebek (0-3) 9 8,2 Çocuk (3-12) 19 17,4 Adolesan (12-20) 4 3,7 Genç eriúkin (20-35) 35 32,1 13 19 3 Orta eriúkin (35-50) 15 13,8 2 10 3 Geç eriúkin (50+) 6 5,5 3 3 -- Eriúkin 16 14,7 5 8 3 TOPLAM 109 100 23 40 9

Herakleia Perinthos Kraniyosinoztoz Örne÷i

KafadamÕ, alt çene ve az sayÕda vücut iskeleti parçasÕ ile temsil edilen 3-4 yaúlarÕnda bir çocukta, suturlarÕn erken kaynaúmasÕ ya da yoklu÷u úeklinde tanÕmlanan ve kraniyosinoztoz adÕ verilen bir do÷umsal anomali tespit edilmiútir. 112 numaralÕ mezarda, do÷rudan topra÷a gömülmüú, üzeri

(5)

tu÷lalarla kapatÕlmÕú úekilde ve tekli gömü olarak bulunan bu bireyin mezarÕnda mezar hediyesi olarak ise bir çift küpe bulunmaktadÕr (Prof. S.Westphalen ile görüúme). Bireyin yaúÕ, alt çenede diú sürüm zamanlarÕ, tam olan sa÷ humerus (üst kol) kemi÷i (Buikstra ve Ubelaker, 1994) ve sa÷ claviculanÕn maksimum uzunluklarÕna göre (Scheuer ve Black, 2000) tespit edilmiútir. Bireyin yüz kÕsmÕ bulunmamaktadÕr. KafatasÕna ait di÷er parçalar, bir sol temporal ve sfenoid kemik parçalarÕdÕr. Bireyin mevcut sa÷ claviculasÕnda ölçülemeyen bir varyasyon olan supra clavicular foramen tespit edilmiútir. Bu oluúumun, supraclavicular sinirlerden bir tanesinin kemik geliúimi esnasÕnda kemik içinde kalmasÕ ile ortaya çÕktÕ÷Õ belirtilmektedir (White et al., 2012: 165). Bireyin kafatasÕ ve gövde iskeletinin mevcut di÷er kalÕntÕlarÕnda ise herhangi bir baúka patoloji ya da anomaliye rastlanmamÕútÕr.

Kraniyosinoztozun, sagittal suturlarÕn erken kapanmasÕ ya da yoklu÷u olarak ortaya çÕkan bu formuna “skafosefali” adÕ verilmektedir. Bu bireyde parietal kemikler ile occipital kemik arasÕnda yer alan lambdoid sutur net olarak gözlenebilmesine ra÷men, kafatasÕnÕn orta hattÕndan geçmesi gereken sagittal sutur görülmemektedir. Bireyin kafatasÕnda, sa÷ parietalde asimetrik bir bombe úeklinde ortaya çÕkan bir deformasyon da bulunmaktadÕr (ùekil 1). KafatasÕnÕn iç kÕsmÕnda (endokraniyal yüzeyde) ise, parietal kemikler sagittal sutur boyunca eklem yaptÕklarÕnda tam bir oluk halinde ortaya çÕkan “sagittal sulcus” üzerinde suturun izi halen görülebilmektedir (ùekil 2). Buna göre, bu bireyde tespit edilen anomalinin, sagittal suturun erken kapanmasÕ úeklinde ortaya çÕktÕ÷Õ anlaúÕlmaktadÕr. Bireyin, Burdur Devlet Hastanesi, Radyoloji Birimi’nde çekilen kafatasÕ röntgeni ùekil 3’de sunulmaktadÕr.

(6)

FATMA ARZU DEMøREL, BEHøYE ÖZKANLI 92

ùekil 3. Mezar 112/ Kraniyosinoztoz röntgeni

Do÷umsal bir kafatasÕ kusuru olarak kraniyosinoztoz ve skafosefali Kraniyosinostozis (Lat., cranio: kranyum; +syn: birlikte–birleúme; +ostosis: kemik ile iliúkili), genel olarak bir kraniyal suturun erken füzyonu

ùekil 1. Mezar 112’deki bireyde görülen kraniyosinoztoz örne÷i.

ùekil 2. Endokraniyal yüzeyde sagittal sutur izi.

(7)

veya yoklu÷u olarak tanÕmlanmakta (Çeltikçi ve di÷er., 2013) ve günümüzde 10.000 do÷umda 3 ya da 5 bireyde görülmektedir (Kimonis et al., 2007). Bu anomali, paleopatoloji literatüründe genel olarak “kraniyal suturlarÕn erken kaynaúmasÕ” olarak tanÕmlanmaktadÕr (Aufderheide ve Rodriguez-Martin, 1998; Ortner, 2003). BazÕ araútÕrmacÕlar kraniyosinoztozu, kaynaúma ço÷unlukla rahim içi dönemde meydana geldi÷i için “erken kaynaúma”dan çok, “kraniyal suturlarÕn yoklu÷u” (Sharma, 2013: 18), kafatasÕ kemiklerini birbirinden ayÕrmak üzere kemikler arasÕnda bir suturun oluúmamasÕ durumunu ise “sutural agenez” (Barnes, 2008: 333) olarak isimlendirmeyi tercih etmektedir. Temel olarak, bir ya da daha fazla suturun erken kapanmasÕ úeklinde ortaya çÕkan kraniyosinoztoz, kafatasÕnÕn anormal bir úekil almasÕna neden olmaktadÕr (Sharma, 2013: 18). Bu durumun kafatasÕnda yol açtÕ÷Õ deformasyonun büyüklü÷ü, suturlarda kaynaúmanÕn ne zaman gerçekleúti÷ine ba÷lÕ olarak de÷iúmekte ve kaynaúma embriyolojik geliúim esnasÕnda olursa, çok daha belirgin hale gelmektedir (Ortner, 2003: 454). Tek sutur kraniyosinostozu, klasik olarak kafatasÕnda etkilenen sutura ba÷lÕ úekil deformitesi ile ortaya çÕkmaktadÕr; sagittal suturun erken kaynaúmasÕ “skafosefali” (kayÕk biçimli kafa), tek taraflÕ koronal veya lambdoid sutur kaynaúmasÕ “plagiosefali” (asimetrik kafa), bilateral koronal veya lambdoid sutur kaynaúmasÕ “brakisefali” (düz kafa) ve metopik suturun erken kapanmasÕ ise “trigonosefali” (üçgen biçimli kafa) ile sonuçlanmaktadÕr (Ghali ve Zakhary, 2013: 62) (ùekil 4).

(8)

FATMA ARZU DEMøREL, BEHøYE ÖZKANLI 94

ùekil 4. Kraniyosinoztoz sonucunda kafatasÕnda görülen deformasyonlar (Delahaye et al., 2003:348).

KafatasÕnÕ oluúturan kemikler, baúlangÕçta bÕngÕldak ve suturlarla birbirlerinden ayrÕlmaktadÕr. Bu boúluklar, kafatasÕ kemiklerinin do÷um esnasÕnda do÷um kanalÕndan geçiú için uygun bir úekil almasÕnÕ sa÷lamaktadÕr (Barnes, 2012: 10). KafatasÕnda frontal kemik ile parietal kemikler arasÕndaki birleúme yeri koronal sutur olarak adlandÕrÕlmaktadÕr. Koronal suturdan baúlayarak, baúÕn arkasÕna do÷ru ilerleyen ve kafatasÕnÕn orta hattÕndan geçen sagittal sutur, occipital kemikte sona ermektedir (Schwartz, 1995: 27). Sa÷ ve sol parietal kemikler, kafatasÕ boúlu÷unun yan duvarlarÕnÕn büyük bir kÕsmÕnÕ oluúturmakta ve sagittal sutur ile birleúmektedir (Scheuer ve Black, 2004: 103) (ùekil 5). KafatasÕ suturlarÕnÕn kapanmasÕ, kafatasÕnÕn iç yüzeyinde 30-40 yaúlarÕnda, dÕú yüzeyde ise yaklaúÕk olarak bundan 10 yÕl kadar sonra gerçekleúmektedir. SuturlarÕn kaynaúmasÕ ise yaúa ba÷lÕ büyük farklÕlÕklar göstermektedir. Normal süreçte, kaynaúma önce bregma bölgesinde baúlamakta, daha sonra sÕrayla sagittal, koronal ve lambdoid suturlarda gerçekleúmektedir. Buna göre kraniyosinoztoz, anormal derecede erken gerçekleúen normal bir süreç olarak tanÕmlanabilir (Aufderheide ve Rodriguez-Martin, 1998: 52).

(9)

ùekil 5. KafatasÕ suturlarÕ (Reitsma, 2014: 16’dan Türkçeleútirilerek alÕnmÕútÕr).

YaúamÕn ilk yÕlÕnda beyin, hÕzlÕ bir úekilde büyüyerek do÷um esnasÕndaki büyüklü÷ünün üç katÕna, eriúkin hacminin ise 2/3’sine ulaúmaktadÕr. Bundan sonraki iki yÕlda da hÕzla büyümesine devam etmekte ve 6-10 yaú arasÕnda eriúkin hacmine ulaúmaktadÕr. KafatasÕ ve beyin geliúimi, kafatasÕndaki açÕk suturlara göre gerçekleúti÷inden kraniyosinoztoz kafatasÕnda úekil bozukluklarÕna neden olmaktadÕr. Skafosefali (kayÕk biçimli kafa) tüm kraniyosinoztoz vakalarÕnÕn en çok görülen formudur (%50-80). Kraniyosinoztozun bu formu, kafatasÕnÕn enine büyümesini engellemekte, böylelikle anormal úekilde uzun ve dar, sefalik endisi 70’in altÕnda hiperdolikosefalik (çok uzun) bir kafanÕn ortaya çÕkmasÕna neden olmaktadÕr (Auderheide ve Rodriguez-Martin, 1998: 52). Kraniyosinoztozun bu formunda, beyin büyümesi açÕk kalan di÷er suturlar boyunca uzunlamasÕna olarak gerçekleúti÷inden sagittal sutur ne kadar erken kapanÕrsa, skafosefali o kadar belirgin hale gelmekte (Kennedy et al., 1993) ve kafatasÕnda alÕn bölgesinde geniúleme ve yükselme, kafatasÕnÕn alt kÕsmÕ ve alt çene bölgesinde ise daralma biçiminde úekil bozukluklarÕ görülebilmektedir (Aufderheide ve Rodriguez-Martin, 1998: 52).

(10)

FATMA ARZU DEMøREL, BEHøYE ÖZKANLI 96

Arkeolojik Topluluklarda Kraniyosinoztoz Örnekleri

Daha önce de belirtildi÷i gibi, kraniyosinoztozlar günümüzde 10.000 do÷umda 3 ya da 5 bireyde görülmesine ra÷men (Kimonis et al., 2007), paleopatoloji literatüründe çok sayÕda kraniyosinoztoz örne÷ine rastlanmamaktadÕr. Herakleia Perinthos toplumunda rastlanan örnek, kraniyosinoztozun sagittal suturun erken kapanmasÕ úeklinde ortaya çÕkan formu olmasÕ nedeniyle arkeolojik literatürden bu anomali ile ilgili örnekler derlenmiútir.

Anadolu’da Herakleia Perinthos Bizans toplumunun ça÷daúÕ toplumlarda herhangi bir kraniyosinoztoz olgusu bildirilmemiútir (Büyükkarakaya ve di÷er., 2008; Erdal, 2003; Gözlük ve di÷er., 2005; Gözlük KÕrmÕzÕo÷lu ve di÷er., 2009; Güleç, 1987; Nalbanto÷lu ve di÷er., 2000; Özbek, M.1984; Özbek, M., 1986; Üstünda÷, 2008; Üstünda÷ ve Demirel, 2008; Yi÷it ve di÷er., 2008; Yi÷it ve di÷er., 2010).

Anadolu’da bu anomalinin bir örne÷i, 19. yüzyÕla tarihlenmekte olup, 40 yaúlarÕnda bir erkek bireye aittir (Spitery, 1983). Sa÷Õr ve di÷er. (2009), OsmanlÕ dönemine tarihlenen eriúkin bir erkek bireyin sagittal suturunun erken kapandÕ÷ÕnÕ ve bu bireyin hiperdolikosefal (çok uzun kafalÕ) oldu÷unu bildirmiúlerdir. Bir di÷er örnek ise 18-19. yüzyÕla ait oldu÷u düúünülen 14-15 yaúlarÕndaki bir çocukta görülmektedir (Prof. A. Sevim Erol ile görüúme).

Ortner (2003: 461-463) Washington Do÷a Tarihi Müzesi Koleksiyonunda bulunan örneklerden iki tanesinde sagittal suturda erken kapanma tespit edildi÷ini bildirmektedir. Bunlardan birincisi, MÕsÕr’da 20-25. Hanedan Dönemi’ne (yaklaúÕk olarak M.Ö. 1187-656 yÕllarÕ arasÕ) tarihlenen 3-4 yaúlarÕnda bir çocuktur. Bu bireyin kafatasÕnda sagittal suturun ön kÕsÕmdaki 2 cm.’lik kÕsÕm dÕúÕnda tamamen kapandÕ÷ÕnÕ, di÷er suturlarÕn ise açÕk oldu÷unu, erken bir yaú olmasÕna ra÷men beyin

(11)

büyümesine ba÷lÕ olarak kafatasÕnÕn sa÷ tarafÕna do÷ru büyüme oldu÷unun gözlemlenebildi÷ini bildirmektedir. Bir di÷er örnekte ise, Peru’da Kolomb öncesi döneme tarihlenen yetiúkin bir bireyin kafatasÕnda, kraniyosinoztozun bu formunun kafatasÕnÕn iç ve dÕú kÕsmÕnda tam olarak kapanmÕú úekilde gözlemlendi÷ini ve kafatasÕnÕn dikkat çekici derecede uzun ve dar oldu÷unu aktarmaktadÕr.

Bennet (1967) ise, GüneybatÕ Amerika’da yapÕlan kazÕlarda ele geçen 1000’den fazla birey içerisinde ve tarihleri M.Ö. 900 ile 1350 arasÕnda de÷iúen 16 adet kraniyosinoztoz olgusu tespit etti÷ini, bunlarÕn 12 tanesinin sagittal suturun erken kapanmasÕ olarak görüldü÷ünü aktarmaktadÕr. Bu bireylerden 8 tanesi çocuk (3-12 yaú aralÕ÷Õ), 4 tanesi ise ergen (13-19) yaú aralÕ÷Õnda bulunmaktadÕr. AraútÕrmacÕ, sagittal suturu erken kapanan bireylerin kafataslarÕnÕn sefalik endislerine bakÕldÕ÷Õnda çok uzun bir kafaya sahip olduklarÕnÕn tepit edildi÷ini belirtmektedir.

Eiseley ve Asling’in (1944) aktardÕ÷Õ örnekte ise M.Ö. 1300’lerde Kansas’ta yaúamÕú yaklaúÕk 30 yaúlarÕndaki bir kadÕna ait olan kafatasÕnÕn ultradolikosefal oldu÷u kaydedilmektedir. Bu bireyde, kraniyosinoztoz nedeniyle kemikleúme merkezlerinin de÷iúmesi ile ortaya çÕkan, bazÕ kraniyal sinüslerin daha derin olmasÕ, mastoidlerde úekil bozuklu÷u gibi kimi anomalilerden söz edilmekte, iskelette görülen di÷er patolojilerin ise bu anomali ile ba÷lantÕlÕ olmadÕ÷Õ belirtilmektedir.

Zervos et al. (2009), Yunanistan’daki Antik Korint kentinde 17. yüzyÕla tarihlenen ve HÕristiyan ve øslam gömü geleneklerinin bir arada görüldü÷ü bir erken OsmanlÕ mezarlÕ÷Õnda, bir HÕristiyan mezarÕndan bulunan 11-12 yaúlarÕndaki bir bireyde skafosefali tespit ettiklerini ve bu kafatasÕnÕn erken yaúa ra÷men kayÕk biçimi almÕú oldu÷unu belirtmektedir.

(12)

FATMA ARZU DEMøREL, BEHøYE ÖZKANLI 98

Kennedy et al. (1993), Pakistan’daki Harappa antik kentinden bulunan ve M.Ö. 2500-1750 yÕllarÕ arasÕna tarihlenen gövde iskeleti de mevcut eriúkin bir kadÕn bireyde skafosefali tespit ettiklerini bildirmekte ve kafatasÕ ve gövde iskeletinde görülen kimi geliúim bozukluklarÕnÕn skafosefali ile ilgili olup olamayaca÷ÕnÕ tartÕúmaktadÕr. AraútÕrmacÕlar sonuç olarak, bu bireyde sagittal suturun erken kapanmasÕna ba÷lÕ olarak ortaya çÕkan kimi fenotipik modifikasyonlar dÕúÕnda, baú ve gövde iskeletinin bu durumdan etkilenmedi÷ini ve herhangi bir geliúim bozuklu÷u ya da anomalinin sagittal suturun erken kapanmasÕna ba÷lanamayaca÷ÕnÕ belirtmektedir.

TartÕúma

Kemikler, kaslar ve sinirlerde ortaya çÕkabilecek bir kusur, di÷erlerini de etkilemekte ve bu tür kusurlar geliúim esnasÕnda çok daha belirgin hale gelmektedir (Ortner, 2003: 453). Bireysel olarak ortaya çÕkabilen geliúimsel bozukluklar, hem yumuúak dokuda, hem de iskelette görülebilmektedir. Bu tür bozukluklar, konjenital hastalÕklar içinde de÷erlendirilmektedir. Bu hastalÕklar, bireydeki herhangi bir belirti ya da semptomu görülmeyen çok küçük geliúimsel bozukluklardan, bireyin ölümüne neden olacak derecede a÷Õr anomalilere kadar de÷iúkenlik göstermektedir. Günümüzde konjenital anomaliler kÕsmen belgelenebilirken, antik toplumlarda bu tür oluúumlarÕn belgelenmesi oldukça zor olabilmektedir (Roberts ve Manchester, 1995: 30-31).

Konjenital anomaliler ya da kusurlar, rahim içi geliúim esnasÕnda meydana gelen patolojik de÷iúiklikler olarak tanÕmlanmaktadÕr. Bu anomaliler, do÷umda ya da ileriki yÕllarda ortaya çÕkabilmekte, kalÕtÕmsal olabildikleri gibi, döllenme ya da do÷um sÕrasÕnda da oluúabilmektedir (Aufderheide ve Rodriguez-Martin, 1998: 51). AyrÕca, Barnes (2008: 329) do÷um öncesindeki süreçte normal geliúim sürecinden sapmaya neden olan

(13)

herhangi bir fiziksel durumun konjenital anomali olarak kabul edilebilece÷ini belirtmektedir. Bunlar arasÕnda geliúmekte olan fetusu etkileyebilecek sifiliz ya da kÕzamÕkçÕk gibi do÷um öncesinde ortaya çÕkan enfeksiyonlar da sayÕlabilir. Barnes’e (2008: 329) göre, genetik olarak yatkÕn bir geçmiú, genetik varyasyon ya da mutasyonlarÕ etkileyen epigenetik, iç ve dÕú kaynaklÕ etkenler de geliúmekte olan embriyoyu etkilemekte ve geliúim bozukluklarÕna neden olabilmektedir.

Auderheide ve Rodriguez-Martin (1998: 52), kraniyosinoztozlarÕn izole bir durum olarak ya da çeúitli organlardaki sendromlarÕn sonucu olarak ortaya çÕkabildi÷ini belirtmektedir. Kraniyosinoztozun en önemli sonucu, kafatasÕnÕn büyüyen beyin için gerekli olan hacmi sa÷layamamasÕ durumudur. KafatasÕnÕn yetersiz geliúiminin, orantÕsÕz bir kafatasÕ ve bunun sonucu olarak kafaiçi basÕncÕnda artÕúa ve bu basÕncÕn optik atropi, körlük ve geliúim bozukluklarÕna neden olabilece÷i belirtilmektedir (Derderian ve Seaward, 2012). KapsamlÕ bir kraniyosinoztozun, oluúmasÕ muhtemel bir düúük kraniyal kapasiteye ba÷lÕ olarak, yüksek bir kafaiçi basÕnç oluúturmasÕ olasÕlÕ÷Õna ra÷men, kraniyosinoztozlar ile mental ve nörolojik problemler arasÕndaki iliúkinin net olarak bilinmedi÷i belirtilmektedir (Aufderheide ve Rodriguez-Martin, 1998: 52). Konu ile ilgili olarak medikal literatürde ise, genel olarak sadece tek bir sutur kapalÕ ise kafatasÕnÕn beyin için gerekli hacmi sa÷layabilece÷i belirtilmekte, birden fazla sutur kapalÕ oldu÷u takdirde ise beyin için gerekli hacim sa÷lanamayaca÷Õ, buna ba÷lÕ olarak kafaiçi basÕnç artaca÷Õndan beyin geliúimine zarar verebilece÷i ve böylelikle nörolojik sorunlara yol açabilece÷i aktarÕlmaktadÕr (Derderian ve Seaward, 2012; Padmayalam et al. 2013; Ruiz et al. 2010; Sharma, 2013). Ortner (2003: 454-456), büyüyen beynin kafatasÕna yaptÕ÷Õ baskÕnÕn, iskelet materyalde kafatasÕ kemikleri üzerinde açÕk suturlarÕn birbirinden daha da ayrÕlmasÕ ya da kafatasÕnÕn iç kÕsmÕnda derin çukurluklar úeklinde gözlemlenebildi÷ini aktarmaktadÕr.

(14)

FATMA ARZU DEMøREL, BEHøYE ÖZKANLI 100

Güncel tÕp literatüründe sendromik ve sendromik olmayan olarak iki kÕsÕmda incelenen kraniyosinoztozlarÕn, sendromik olmayan formlarÕ rastgele olarak ortaya çÕkmakta iken, sendromik olan formun kalÕtsal ya da FGFR geni ile iliúkili genetik bir mutasyon ile iliúkili olabilmektedir (Barik et al., 2013). Sendromik olmayan kraniyosinoztozlar, sendromik olan formdan çok daha fazla sayÕda görülmekte (Barik et al., 2013; Ghali ve Zachary, 2013) ve bunlarÕn üçte birinden azÕ spesifik bir nedene ba÷lanabilmektedir (Auderheide ve Rodriguez-Martin, 1998). Skafosefali de kraniyosinoztozlarÕn tamamÕ gibi izole bir defekt olarak ortaya çÕkabilece÷i gibi, kraniofasiyal bir sendromla da iliúkili olabilmektedir (Ghali ve Zakhary, 2013: 62). Kraniyosinoztozun, genetik mutasyonlara ba÷lÕ Crouzon, Saethre-Chotzen, Apert, Pfeiffer ve Muenke sendromlarÕ ile birlikte görülebildi÷i, bu sendromlarÕn, kraniyosinoztoza ek olarak, ekzoftalmus (göz küresinin öne gelmesi), orta yüz iskeletinin geliúiminde bozukluk, kafa kaidesi, yüz, gövde ve uzuvlarda anomaliler gibi kimi ortak özellikler gösterdikleri bildirilmektedir (Derderian ve Seaward, 2012; Sharma, 2013). Nitekim Eiseley ve Asling (1944), suturlarÕn erken kapanmasÕ ile birlikte sindaktili (yapÕúÕk parmaklÕlÕk), polidaktili (fazla parmaklÕlÕk), ço÷unlukla bilek olmak üzere eklemlerde ankiloz ve deformasyon, sarÕlÕk ve damar anomalilerinin de görülebildi÷ini ve bunlarÕn tamamÕnÕn embriyonal dönemde ba÷ dokusunun oluúmasÕnÕ sa÷layan mezenkimal hücreler ile ba÷lantÕsÕ olabilece÷ine dikkat çekmektedir. Di÷er yandan, Coster et al. (2007), sendromik kraniyosinoztoz ile iliúkili olan FGFR1, FGFR2 ve FGFR3 genlerinin aynÕ zamanda diú geliúim süreci ile de iliúkili oldu÷unu ve kraniyosinoztoz görülen bireylerde diú anomalilerinin de görülmesine neden oldu÷unu, Coleman ve Foote (1954) ise aileden gelen D vitamini eksikli÷inin skafosefaliye neden olabilece÷ini belirtmektedir. Ancak bu tip anomalilerin bu örnekte görülüp görülmedi÷i, gerek kafatasÕnÕn yüz

(15)

bölgesinin bulunmamasÕ, gerekse vücut iskeletine ait pek az parçanÕn bulunmasÕ ve bireyin henüz çocuk yaúta olmasÕ nedeniyle tespit edilememiútir.

Sonuç

Kraniyosinoztoz ve skafosefalinin daha çok erkeklerde görüldü÷ü bildirilmektedir (Aufderheide–Rodriguez-Martin, 1998: 52), bu mezarda hediye olarak bir çift küpe bulundu÷u belirtildi÷inden (Profesör S. Westphalen ile görüúme), söz konusu bireyin bir kÕz çocu÷u olma olasÕlÕ÷Õ da bulunmaktadÕr, ancak çocukluk ça÷Õnda henüz cinsiyet kriterleri belirmedi÷inden bu bireyin cinsiyetini söylememiz mümkün de÷ildir. Arkeolojik topluluklardaki örneklere bakÕldÕ÷Õnda, Herakleia Perinthos örne÷inde oldu÷u gibi, erken yaúta örnekler bulunmakla beraber, eriúkin yaúta da çok sayÕda bireyin oldu÷u görülmüútür. Buna göre, bu bireyin ölüm sebebinin kafatasÕnda görülen skafosefali oldu÷unu söylemek mümkün de÷ildir.

Bu toplulukta nonmetrik karakterler oldukça sÕk gözlemlenmiútir (Demirel, 2014, baskÕda). Epigenetik karakterler olarak da adlandÕrÕlan bu özellikler, ço÷unlukla iskelet gruplarÕnda kalÕtsal ve biyolojik yakÕnlÕklarÕn belirlenmesinde kullanÕlmaktadÕr (Buikstra ve Ubelaker, 1994). Buna göre, nispeten kapalÕ bir grup olan bu toplumda güncel çalÕúmalarla genetik de olabilece÷i ortaya çÕkarÕlan kraniyosinoztoz olgusunun görülmesinin nedenlerinden birisinin genetik bir akrabalÕkla ba÷lantÕlÕ olabilece÷i düúünülebilir. Kraniyosinoztozlar ile ilgili cerrahi müdahaleler 19. yüzyÕldan bu yana süregelmekte olup (Derderian ve Seaward, 2013), günümüzde kraniyosinoztozun tüm formlarÕ oldukça erken aúamalarda tespit edilerek, cerrahi müdahale ile giderilebilmektedir (Sharma, 2013; Ghali ve Zakhary,

(16)

FATMA ARZU DEMøREL, BEHøYE ÖZKANLI 102

2013; Derderian ve Seaward, 2012; Çeltikçi ve di÷er.,2013). Padmalayam et al. (2013) gibi kimi araútÕrmacÕlar sagittal sutur yoklu÷unun tek baúÕna kafatasÕnÕn kayÕk biçimi almasÕna neden olmadÕ÷ÕnÕ savunsa da; Bendon et al. (2013), sagittal suturun erken kapandÕ÷Õ pek az vakada skafosefali geliúmedi÷ini ve bu anomali ile dar bir kafayÕ gösteren sefalik endis arasÕnda güçlü bir ba÷lantÕ oldu÷unu savunmaktadÕr. KafatasÕ suturlarÕnÕn erken kapanmasÕ sonucunda oluúan úekil bozukluklarÕnÕn, beynin açÕk suturlar boyunca büyümesine devam etmesi nedeniyle ortaya çÕktÕ÷Õ anlaúÕlmaktadÕr. Buna göre, beyin hacminin ileriki yaúlarda normal boyutlarÕna ulaúaca÷Õ söylenebilir. Kennedy et al. (1993), skafosefalinin etkilerine bakÕldÕ÷Õnda, bazÕ durumlarda beyin büyümesinin bireyin erken yaúta ölümüne neden olabilece÷ini, bazÕ durumlarda ise normal nörolojik geliúim gerçekleúirken, sadece kafatasÕ úeklinin bozuldu÷unu belirtmektedir. Buradaki örne÷imizde de, Ortner’in (2003) bildirdi÷i 3-4 yaúlarÕndaki örnekte oldu÷u gibi, sa÷ parietalde bombe úeklinde bir büyüme úeklinde ortaya çÕkan bir deformasyon gözlemlenmiútir. Nitekim temporal kemiklerde küçülme, frontal ve occipital kemiklerdeki dÕúa do÷ru oluúan çÕkÕntÕlarÕn, zaman içinde daha da belirgin hale geldi÷i güncel çalÕúmalarla da ortaya konulmuútur (Bendon et al. 2014). Buna göre, her ne kadar, Bizans Dönemi’nde Marmara Ere÷lisi’nde yaúamÕú olan bu bireyin yüz kÕsmÕ olmamasÕ ve henüz erken bir yaúta olmasÕ nedeniyle kafatasÕnÕn skafosefalik bir form alÕp almadÕ÷Õ tespit edilememiú olsa da, ileriki yaúlarda hÕzlÕ beyin büyümesinin etkisi ile bu formu almasÕ muhtemeldir, ancak bu anomalinin iskelet yapÕ üzerinde ne gibi olumsuz etkileri olaca÷ÕnÕ söyleyebilmek mümkün görünmemektedir. Sendromik ve sendromik olmayan kraniyosinoztozlar ile ilgili olarak giderek artan güncel çalÕúmalar, arkeolojik literatürde var olan ender kraniyosinoztoz oluúumlarÕ ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olmamÕzÕ sa÷layacaktÕr.

(17)

Teúekkür

øskelet materyalin Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Antropoloji Bölümüne teslim edilerek tarafÕmÕzca çalÕúÕlmasÕna olanak tanÕyan Profesör Stephan Westphalen’a ve gerekli izinleri sa÷layan Tekirda÷ Müzesi Müdürü Önder ÖZTÜRK’e, laboratuvar çalÕúmasÕ esnasÕnda büyük eme÷i geçen Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü ö÷rencilerine ve kafatasÕnÕn röntgeninin çekilmesi konusundaki yardÕmlarÕndan dolayÕ Burdur Devlet Hastanesi Radyoloji Birimi, Röntgen Teknisyeni Hidayet Sülecik’e teúekkürlerimizi sunarÕz.

KAYNAKÇA

Aufderheide, A.C., Rodriguez-Martin, C. (1998) The Cambridge Encylopedia of Human Paleopathology, Cambridge University Press. Barik, M., Bajpai, M., Das, R.R., Panda S. S. (2013) “Study of

environmental and genetic factors in children with craniosynostosis: A case control study”, Journal of Pediatric Neurosciences 8 (2), 89-92. Bendon, C.L., Sheerin, F.B. J., Wall, S.A., Johnson, D. (2014) “The

relationship betwen scaphocephaly at the skull vault and base in sagittal synostosis”, Journal of Cranio-Maxillofacial Surgery 42 (3), 245-249. Barnes, E. (2008) “Congenital Anomalies”, Advances in Human

Palaeopathology. (Eds.) R. Pinhasi and S. Mays.

Barnes, E. (2012) Atlas of Developmental Field Anomalies of the Human Skeleton: A Paleopathology Perspective. Wiley-Blackwell.

Bennet, K. A. (1967) “Craniosynostosis: A review of the etiology and a report of new cases”, American Journal of Physical Anthropology 27 (1), 1-9.

(18)

FATMA ARZU DEMøREL, BEHøYE ÖZKANLI 104

Buikstra, J.E., Ubelaker, D. (1994) Standards for Data Collection from Human Skeletal Remains. Arkansas Archaeological Survey Research Series No. 44, Fayetteville, Arkansas.

Büyükkarakaya, A.M., Erdal, Y.S., Özbek, M. (2008) “Tepecik/Çiftlik ønsanlarÕnÕn Antropolojik AçÕdan De÷erlendirilmesi”, 24. Arkeometri SonuçlarÕ ToplantÕsÕ, 119-138. Ankara.

Coleman, E. N., Foote, J. B. (1954) “Craniostenosis with a familial vitamin-D resistant rickets”, British Medical Journal 1 (4861), 561-562.

Coster, P.J. de, Mortier, G., Marks, L.A., Martens, L.C. (2007) “Cranial suture biology and dentl development: Genetic and clinical perspectives”, Journal of Oral Pathology and Medicine 36 (8), 447-455.

Çeltikçi, E., Börçek, A.Ö., Baykaner, M.K. (2013) “Kraniyosinoztozlar”, Türk Nöroúirürji Dergisi 23 (2), 132-137.

Delahaye, S., Bernard, J.P., Rénier, D., Ville, Y. (2003) “Prenatal ultrasound diagnosis of fetal craniosynostosis”, Ultrasound in Obstetrics Gynecology 21, 347-353.

Demirel, A. (2014) “Analysis of Human Remains from Herakleia Perinthos”. (Ed.) Stephan Westphalen, “Herakleia Perinthos. Bericht über die Ausgrabungen am Kalekapi in Marmara Ereglisi 1992-2010”, in Zusammenarbeit mit Nusin Asgari, Akif Isin und Önder Öztürk, mit Beiträgen von Beate Böhlendorf-Arslan, Arzu Demirel und Jürgen J. Rasch içinde. Istanbuler Forschungen 55. (baskÕda).

Derderian, C., Seaward, J. (2012) “Syndromic Craniosynostosis”, Seminars in Plastic Surgery 26 (2), 64-75.

(19)

Eiseley, L.C., Asling, C.W. (1944) “An extreme case of scaphocephaly form Mound Burial near Troy, Kansas”, Transactions of the Kansas Academy of Science 47 (2), 214-255.

Erdal, Y.S. (2003) “Büyük Saray-Eski Cezaevi Çevresi KazÕlarÕnda GünÕúÕ÷Õna ÇÕkarÕlan ønsan øskelet KalÕntÕlarÕnÕn Antropolojik Analizi”, 18. Arkeometri SonuçlarÕ ToplantÕsÕ, 15-30. Ankara.

Ghali, G. E., Zakhary, G. (2013) “Craniosynostosis: Esthetic protocol in open technique”, Annals of Maxillofacial Surgery 3 (1), 62-65.

Gözlük, P., Durgunlu, Ö., Özdemir, S., TaúlÕalan, M., Sevim, A. (2005) “Smyrna AgorasÕ øskeletlerinin Paleoantropolojik Analizi”, 21. Arkeometri SonuçlarÕ ToplantÕsÕ, 125-140. Ankara.

Gözlük KÕrmÕzÕo÷lu, P. Yi÷it, A., Sevim Erol, A., Yaúar, Z. F. (2009) “Kyzikos ønsan øskeletlerinin Antropolojik AçÕdan De÷erlendirilmesi”, UluslararasÕ ønsan Bilimleri Dergisi, Cilt 6, SayÕ 2, 451-466.

Güleç, E. (1987) “TopaklÕ Populasyonunun Demografik ve Paleoantropolojik Analizi”, 5. AraútÕrma SonuçlarÕ, Cilt 2, 347-358. Ankara.

Kabbani, H., Raghuveer, T.S. (2004) “Craniosynostosis”, American Family Physician 69 (12), 2863-2870.

Kennedy, K.A.R., Lovell, N.C. Lukacs, J.R. Hemphill, B.E. (1993) “Scaphocephaly in a Prehistoric Skeleton from Harappa, Pakistan”, Anthropologischer Anzeiger 51 (1), 1-29.

Kimonis, V., Gold, J. A., Hoffman, T.L., Panchal, J. , Boyadjiev, S.A., (2007) “Genetics of Craniosynostosis”, Seminars in Pediatric Neuorology 14 (3), 150-161.

Nalbanto÷lu, E., Türk, H., Nalbanto÷lu, C. (2000) “1996 YÕlÕ YortanlÕ Nekropolis KazÕsÕ øskelet Populasyonu Üzerinde Paleoantropolojik ÇalÕúmalar”, Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi 1, 27-36. Ankara.

(20)

FATMA ARZU DEMøREL, BEHøYE ÖZKANLI 106

Ortner, D.J. (2003) Identification of Pathological Conditions in Human Skeletal Remains. Second Edition, Academic Press. Washington.

Özbek, M. (1984) “Roma AçÕk Hava Tiyatrosundan ÇÕkarÕlan Bizans øskeletleri”, Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Dergisi 2 (1), 81-89. Ankara.

Özbek, M. (1986) “De÷irmentepe Eski ønsan TopluluklarÕnÕn Demografik ve Antropolojik AçÕdan Analizi”. 1. Arkeometri SonuçlarÕ ToplantÕsÕ, 107-130. Ankara.

Padmayalam, D., Tubbs, Loukas, M., Cohen-Gadol, A.A. (2013) “Absence of the sagittal suture does not result in scaphocephaly”, Child’s Nervous System 29, 673–677.

Reitsma, H.J. (2014) Craniofacial and dentalaspects of Cruozon and Apert Syndorme. Erasmus Universiteit Rotterdam.

Roberts, C.A., Manchester, K. (1995) The Archaeology of Disease. Second Edition, Ithaca, New York.

Ruiz, R.L., M.D., Costello, J.B. (2010) “Advanced Surgical Techniques in the Management of Craniosynostosis”, Selected Reading in Oral and Maxillofacial Surgery, vol.18 (6), 1-28.

Sa÷Õr, M., Özer, ø., Güleç, E. (2009) “OsmanlÕ Dönemi KafataslarÕnÕn Paleopatolojik Analizi”, 24. Arkeometri SonuçlarÕ ToplantÕsÕ, 65-86. Ankara.

Sheuer, L., Black, S. (2000) Developmental Juvenile Osteology. Elsevier, Academic Press.

Scheuer, L., Black, S. (2004) The Juvenile Skeleton. Elsevier Academic Press.

(21)

Schwartz, J.H. (1995) Skeleton Keys. An Introduction to Human Skeletal Morphology, Development and Analysis. Oxford University Press. Sharma, R. K. (2013) “Craniosynostosis”, Indian Journal of Plastic Surgery

46 (1), 18-27.

Spitery, E. (1983) La paleontologie des maladies osseuses constitutionelles. Paléoecologie de L'homme fossile 6. Centre National de la Recherche Scientifique, Paris.Üstünda÷, H. (2008). “KuúadasÕ KadÕkalesi/Anaia KazÕsÕnda Bulunan ønsan øskelet KalÕntÕlarÕ”, 24. Arkeometri SonuçlarÕ ToplantÕsÕ, 209-228. Ankara.

Üstünda÷, H., Demirel, F.A. (2008) “Alanya Kalesi KazÕlarÕnda Bulunan ønsan øskelet KalÕntÕlarÕnÕn Osteolojik Analizi”, Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi, SayÕ 8, 79-90. Ankara.

White, T.D., Black, M.T., Folkens, P.A. (2012) Human Osteology (Third Edition). Elsevier Academic Press.

Workshop of European Anthropologists (1980) “Recommendations for Age and Sex Diagnoses of Skeleton”, Journal of Human Evolution 9 (7), 518-549.

Yi÷it, A., Gözlük KÕrmÕzÕo÷lu, P., Durgunlu, Ö., Özdemir, S. Sevim, Erol, A. (2008) “Kahramanmaraú/MinnetpÕnarÕ øskeletlerinin Paleoantropolojik AçÕdan De÷erlendirilmesi”, 23. Arkeometri SonuçlarÕ ToplantÕsÕ, 91-110, Ankara.

Yi÷it, A., YÕlmazer Saliho÷lu, N., Gözlük KÕrmÕzÕo÷lu, P., Yaúar, Z.F., Kesikçiler, B., Sevim Erol, A. (2010) “Trabzon KÕzlar ManastÕrÕ ønsan øskeletlerinin Antropolojik AçÕdan De÷erlendirilmesi”, 25. Arkeometri SonuçlarÕ ToplantÕsÕ, 105-126, Ankara.

(22)

Şekil

Tablo 2. Topluluktaki yaú ve cinsiyet da÷ÕlÕmÕ

Referanslar

Benzer Belgeler

(Re)Making and Undoing of Peace/Conflict (Eds.) Tuğrul İlter, Hanife Aliefendioğlu, Pembe Behçetoğulları, Nurten Kara Famagusta: Eastern Mediterranean University

Magnetic moments of heavy baryons have been investigated extensively within the framework of different approaches, such as the naive quark model, chiral quark model,

ÇED sürecinin ana işlevi, ekolojik çevre üzerinde baskı oluşturacak projeler ve gelişmelerle ilgili olarak, oluşturulacak karar verme mekanizmalarının

Üzerinde spina nasalis anterior'u m u h a ­ faza edilmiş olan bu üst çene parçasının sağ yarısında, bir birinci küçük azı (pre- molar) ve sol yarısında da birinci,

Ancak, conventio in mantım işleminin evlilik ile birlikte yapılmasıyla, kocanın mülkiyet hakkına sahip olduğu dos konusu eşya üzerinde, manus'un sona ermesi durumunda,

Aşağıda, personelin hizmet akdini usulüne uygun suretle sona erdirmesine teşvik ve tahrik edilmesi başlığı altında ayrıca da inceleneceği üzere, ayartanın, işçi ya

(17) Müttefikler projesinde Irak hududunun: «Bu hususta Milletler Ce­ miyeti Meclisince verilecek karara uygun olarak .tâyin edileceği» söyleniyordu. Türk mukabil teklifinde

The aim of the present study was therefore to provide an esti- mate of the background prevalence of P infection and age- specific P type distrubition, and to highlight the P