• Sonuç bulunamadı

Atılgan için ne dediler?:Türk yazınına adını kazımış bir kişiydi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Atılgan için ne dediler?:Türk yazınına adını kazımış bir kişiydi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

a

TILGANTV ARDINDAN

l

o < t», g ^

Hacırahmanlı orada kaldı

MÜRŞİT

BALABANLILAR

Şimdiki Kadıköy yeni iskelesinin Adalar İskelesi olduğu zamanlar­ da, oradan Eminönü’ne de bir va­ pur kalkardı. Adı ‘dokuz yirmi’- ydi. Genellikle Cağaloğlu yolcula­ rını taşıyan 9.20, akşam dönüşte 5.45 adını alırdı. Vapurun değişme­ yen üst güverte yolcuları arasında mimar Selçuk Batur, grafik sanat­ çısı Ferit Erkman, yayıncı Mehmet

Ali Yalçın, ressam Mehmet Sön­ mez, yazar ve eleştirmen Murat Belge, şair Eray Canberk, yazar ve

çevirmen Attila Tokatlı ve daha birkaç edebiyatçı bulunurdu. Yaz kış üst güvertede gidip gelinir, ne­ şeli espriler, azıcık da dedikodu ya­ pılırdı.

Orada kenarda güleç yüzüyle biri dururdu hep: Yusuf Atılgan. He­ nüz onu tanımadığım 1975 ya da 1976’da günlerce, aylarca sessizce onu izlemiş, sonunda Ferit Erk- m an’a sormuştum, “ kim bu” di­ ye. O tanıtmıştı bana onu. Oysa birkaç kez sohbet etmiştik o güne kadar.

Aradan yıllar geçti. 1983 yılında Murat Belge, Yusuf Atılgan’ın ki­ taplarını biz basacağız dediğinde çok sevindim. O zaman İletişim Yayınlan’ndaydım. Yusuf Atılgan elinde naylon torbasıyla çıkageldi bir gün. “ Aylak Adam” ın düzel­ tilmiş kopyasını getirmişti. Azıcık sohbet ettik, kendisine yeni çıkan kitaplardan gönderilmesini rica ederek ayrıldı.

“ Aylak Adam” ın yeniden basıl­

masına en çok heyecanlananlardan biri de Mehmet Sönmez oldu. “ Ka­

pağım ben yapayım, Mürşit” dedi.

Kitabın dizgisi bitmiş, baskı başla­ mış, ama kapak bir türlü çıkmıyor­ du Mehmet Sötımez’den. Neyse so­ nunda geldi. Sönmez orijinalini im­ zalayıp Yusuf Atılgan’a vermemi rica etti. Biz kapağı onun istediği gibi basamadık ama, çizgileri gö­ rünce Mehmet Sönmez’in neden bu kadar kıvrandığını da anladım. Ni­ tekim sonraları Yusuf Atılgan, “ Ne

güzel, tam da düşündüğüm gibi”

demişti.

Yusuf Atılgan’ı son olarak evin­ de ziyaretim önceki yıl olmuştu.

“ Anayurt Oteli” filme alınmış, ki­

tabın yeni baskısı yayımlanmıştı. M oda’daki “ Burası benim inim” dediği çalışma evinde saatlerce ko­ nuştuk. Kaç kaset doldurdum, şim­ di hatırlamıyorum.

Sade bir biçimde, oldukça az eş­ yayla döşenmiş evinde rafta duran sıra sıra Birinci paketlerini açıyor, sohbet-röportaj arası anlatıyordu.

“Anayurt Oteli” nin filmini beğen­

mişti. Ama yeni yazmakta olduğu roman bir türlü ilerlemiyordu. Çok şikâyetçiydi. İşkence altında ölümü anlatacaktı romanında. Tahta ağız­ lığının ucuna taktığı Birincileri ar­ dı ardına tüttürüyor, sıkıntısını ol­ dukça açık bir şekilde belli ediyor­ du.

Titiz bir yazardı Yusuf Atılgan.

“ Mürşit” demişti o sohbette, “Ben Vüs’at O. Bener’i çok beğenirim. Onun ‘Buzul Çağının Virüsü’ adlı kitabım okuyordum geçenlerde. Bir yerde bir cümleye rastladım, bana tanıdık geldi. Bir de baktım, aynı cümleyi ben de kullanmışım. He­ men karaladım” . Sonradan ve ha­

bersizce yazılan bir cümlenin ne sa­ kıncası olabilirdi ki. Ama o öyle düşünmüştü.

“ Gerçek sevgiyi arayan, böyle- ce korkuluksuz köprüden yuvar- lanmamaya çalışan “ A ylak Adam” küçük bir kasabadaki ote­

lin kâtibi olan Zebercet’in cinsel yönü ağır basan yabancılaşmasının ve kimlik arayışının bir anlamda hastalık boyutlarına varan sonuç­ larının anlatıldığı” Anayurt Oteli; “ Bodur Minareden Öte” ve çocuk

k itab ı “ Ekmek Elden Süt Memeden” bize Atılgan’dan kalan

yapıtlar. Bir de tamamlanmamış romanı. M anisa’nın Hacırahman- lı köyünden çiftçi, sinema ve ede­ biyat tutkunu Yusuf Atılgan 27 Haziran 1921 ’de başladığı yaşam serüvenini 9 Ekim 1989’da nokta­ ladı. İki ay önce geçirdiği beyin ameliyatından sağ salim çıkmış, doktorların izniyle köyüne gitme­ ye hazırlanıyordu. Her yıl giderdi, bu yıl kalbi bırakmadı.

ATILGAN İÇİN NE DEDİLER?

Türk yazınına adını

kazımış bir kişiydi

Kültür Sanat — Yusuf Atılgan’-

ın ölümü üzerine şair ve eleştirmen

Ahmet Oktay, yazar Selim İleri, şa­

ir ve çevirmen Cevat Çapan, Atıl- gan’ın “ Anayurt Oteli” romanını beyazperdeye aktaran yönetmen

Ömer Kavur ve yazar Huiki Ak- tunç şunları söylediler.

Ahmet Oktay: Daha ilk roma­

nıyla Türk yazınına adını kazmış bir kişiydi. Aylak Adam’da kanıt­ ladığı ustalığını, yeniliğini Anayurt

Oteli’nde doruğa çıkardığı da ke­

sin. Bodur Minareden Öte adlı ki­ tabında topladığı öyküleri de unu­ tulmaz ürünlerdir. Piyasa koşulla­ rına yenilmemeyi, kendi köşesinde sözünü güçlendirmeyi başaran en­ der yazarlarımızdandı Atılgan. Gerçekten üzüldüm.

Selim İleri: Çağdaş edebiyatımı­

za eşsiz iki roman armağan etmiş­ tir. Özellikle Anayurt Oteli, benim gibi bazı çok kötü okurların ilk okuyuşta kavrayamadığı bu baş ya­ pıt, cumhuriyet tarihimizin sosyo­ lojisine sanatın perspektinden ba­ kıyor, benzeri pek olmayan mo­ dern bir roman niteliği taşıyordu, ölüm ü için söyleyecek söz bulamı­ yorum. Çok üzüldüm.

Cetal vapan: İlk kitabı Aylak Adam’la 50’li yılların başında ol­

gun bir yazar olarak adını duyur­ muştu. Daha sonra Bodur Minare­

den Öte ve Anayurt Oteli’yle öykü

ve romandaki ustalığını pekiştiren yapıtlar verdi. Bireysel yaşantıyla toplumsal sarsıntıların çakışması­ nı yansıtan roman ve öykülerinde yerli malzemeyi yenilikçi bir anla­ tımla okurlarına aktarabilen sayılı yazarlarımızdan biriydi. Ölümü Türk edebiyatı için büyük bir ka- yıp:

Ömer Kavur: Saygıdeğer ve sev­

diğim bir insandı. Çelebi bir kişili­ ği vardı. Yazdıklarına olağanüstü bir özen gösterirdi. Sanıyorum, edebiyatımızda yeni bir akımın ön­ deri sayılabilirdi. Romanını uyar­ lamış bir sinemacı olarak ona her zaman için en büyük şükran duy­ gularımı dile getirebilirim ancak. Edebiyatımız için büyük kayıp.

Hulki Aktunç: Kimileri yol açar,

yol açmaya çalışır. Kimileri açılmış yolları yeğ tutar. Yusuf Atılgan bir çile erbabıdır, birincilerdendir. Ak­ raba sayardık birbirimizi. Ve bu beni çok mutlu ederdi. Şimdi ko­ lumun kanadımın kırıldığım hisse­ diyorum.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İçeceği ile içeceklerde yaygın olarak kullanılan, etilen oksit ve sodyum hidrosülfit içeren sentetik taurin alan bir kadında kaşıntı, ürtiker, nefes darlığı, baş

[r]

Ancak 40 yıl sonra gidebildi Mosko­ va’ya şimdiki eşi Profesör

‹spat› in- celeyenlerden biri de Princeton Üniversite- si’nden, Clay Matematik Enstitüsü için prob- lemi tan›mlam›fl olan Charles Fefferman.. Na- vier-Stokes problemine

Şairliğe çok küçük yaşında Âşık Garip, Âşık Kerem, Âşık Ömer, Aşık Gevheri gibi halk şairlerinin şiirlerini okuyarak he­ ves etmiştir.. Bu

gun Göze’nin, Aziz Nesin’le ilgili olarak kul­ landığı, “vatan haini hırsız, zimmetçi” gibi sözleri “sözel dokundurma” olarak nitelendi­ rilip,

Türkiye’yi uluslararası alanda da başarıyla temsil eden şef Gürer AykalTn orkestrayı yöneteceği konserde, Vivaldi’nin 'Mevsimler’ yapıtının yanı sıra Mozart ve

Hâmit bey zevcesini doktora göstermek istiyor, lâkin Nelli hanım kendisinin tedavisini ihmal ediyor.... Genç kadın, kânunusaniden nisana kadar kendisini hiç bir