• Sonuç bulunamadı

Ressam halife:Paris'te ölen Şehzade Abdülmecit'in tablolarından oluşan bir sergi gelecek yıl açılacak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ressam halife:Paris'te ölen Şehzade Abdülmecit'in tablolarından oluşan bir sergi gelecek yıl açılacak"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

23 E Y L Ü L 1990

KULTUR-SANAT

CUMHURİYET/5

Koregraf Hermes Pan öldü ___

■ BEVERLY HILLS (AA) — Fred Astaire ve Ginger Rogers’ın birlikte çevirdikleri 10 filmden 9’u ile ünlü müzikal “ My Fair Lady” nin koregrafilerini hazırlayan Hermes P an’ın çarşam ba günü Beverly Hills’deki evinde öldüğü, ailesi tarafından açıklandı. 79 yaşında ölen Hermes Pan, Tennessee eyaletinin Memphis kentinde doğm uştu. 20’li yılların sonundan itibaren Broadway’de dansçı olarak ün yapmaya başlayan Hermes Pan, “Top Speed”de Ginger Rogers’la oynamıştı. Lana Tbrner ve Ray M illand’la, aralarında “A Life o f H er Own” un da bulunduğu çeşitli filmlerde oynayan Hermes Pan, daha sonra koregrafi hazırlam aya başlamış ve “A Damsel in Distress’m koregrafisi ile 1937’de Oscar Ö dülü’nü kazanm ıştı. Hermes Pan, 1980’de de tüm sanat hayatındaki eserlerinden dolayı Ulusal Film Ö dülü’ne layık görülm üştü. Pan’m eserleri arasında, Astaire-Rogers çiftinin parlak bir kariyere sahip olm asında rol oynayan dokuz filmin koregrafisi de bulunuyor. Bunlar, “ Flying Down to Rio” (1933), “ The Gay Divorce” (1934), “ Roberta”, “Top H a t” (1935), “ Follow the Fleet”, “ Swing Time” (1936), “ Shall We Dance” (1937), “Carefree” (1938) ve “The Barkleys o f Broadway”di (1949).

Üniversiteler Müzik Yaraşması

■ Kültür Servisi — Finali bu yıl 2 H aziran 1990 tarihinde yapılacakken kötü hava koşulları nedeniyle gerçekleştirilemeyen Yıldız Üniversitesi’nin düzenlediği “ Üniversiteler Müzik Yarışması” 13 Ekim 1990 cum artesi günü saat 13.00’te Açık H ava Tiyatrosu’nda

sonuçlandırılacak. Değerlendirme Kurulu Selçuk Başar, Burak Eldem, Melih Kibar, Garo Meyan, İzzet Öz, O nno H ınç ve Ö zkan U ğurdan oluşan yarışmaya 46 grup, 72 parça ile başvurmuş, yapılan değerlendirme sonucunda 14 grup, 15 parça ile finalde yarışmaya hak

kazanm ışlardı. Beste, düzenleme ve solist dallarında yapılan ayrım da bu yıl beste dalında birinci olacak gruba iki özel ödül de verilecek: Beko-Casio bir org ve Mel-Ki stüdyosunda kayıt olanağı. Bundan başka Değerlendirme Kurulu’nun özel ödül ve en iyi enstrüm anist ödüllerinin de verileceği yarışmayı Çiğdem Hınç ve M ehmet Ali Erbil sunacaklar. Yarışmaya G rup Bulutsuzluk Özlemi katılacak. Biletler Yıldız Üniversitesi’nden ve girişlerden temin edilebilir.

Basın Müzesi sergileri

■ Kültür Servisi — Basın Müzesi’nde resim, heykel ve fotoğraf dallarında olm ak üzere üç ayrı sergi açılıyor. Resim sergisi, Şeyla O ktuğ’un resimlerinden oluşuyor ve “ İlk Adım” adıpı taşıyor. “ Göç” adlı

ırojesi ile M arm ara niversitesi Güzel S anatlar Fakültesi Heykel Bölüm ü’nden birincilikle mezun olan Cem Çalış’m heykelleri

de Basın Müzesi’nde _______ ______ sergileniyor. H aluk Tezonar’a ait Kadıköy “ Başöğretmen A tatü rk ” ve M.Ü. Göztepe

kam püsündeki “A tatü rk ” anıtı çalışm alarında bulunan Çalış, figüratif anlatım a önem veriyor. Basın Müzesi’nde açılacak fotoğraf sergisi ise Agah A rat, Melih A rat ve E rtan Tınas’m fotoğraflarından oluşuyor. Sanatçılar 6 ekimde fotoğraflarıyla ilgili bir “ m uhabbet toplantısı” yapacaklar. 24 eylülde açılacak üç sergi de 17 ekime k adar sürecek. (Fotoğraf: Şeyma O ktuğ’un bir çalışması)

Çocuklardan müzik ve bale

■ Kültür Servisi — İstanbul Devlet Opera ve Balesi bünyesinde kurulan ve üç sezondur kurum un repertuarındaki çocuk müzikleri, gençlik müzikalleri, opera, operet ve balelerde görev alan, bunların yanı sıra özgün konserler de veren çocuk korosu, çocuk balesi ve gençlik korosu 1990-91 sezonu çalışmalarına başlıyor. Konuyla ilgili bir açıklam a yapan İstanbul Devlet O pera ve Balesi M üdürü Mesut Iktu, şöyle dedi: “Çocuk korom uz ve gençlik koromuz bünyemizdeki çalışmalarını yine Prof. Yücel Elm as’ın idaresinde yürütecek. H aftada iki çalışma yapacak olan korolarımız sezon sonunda verecekleri özgün konserlerin yanı sıra repertuarım ızdaki eserlerde de görev alacaklar. 29-30 eylül günleri

başlayacak olan çalışmalar sezon sonuna dek sürecek. Çocuk balemiz ise aynı yöndeki çalışm alarına Sönmez Taygun, Pınar Çeviker idaresinde, konuk Sovyet hocanın gözetim inde 8 ekimde başlayacak ve haftada iki gün çalışma yapacak:’

Paris Güz Şenliği başladı______

■ PARİS (Cumhuriyet) — Paris Güz Şenliği (Festival d ’A utom ne â Paris 1990) 20 eylül gecesi, Bastille Tiyatro Salonu’nda sahnelenen “Tanner’lerin Çocukları” (Les E nfants Tanner) adlı oyunla başladı, isviçreli çağdaş yazar Robert Walser’in yapıtından uyarlanan oyunun m izansenini Joel Jouanneau imzalamış. Paris’in değişik bölgelerindeki tiyatro salonlarında konuk olan ve son gösterileri şubat 1991 tarihine dek sarkacak olan Paris G üz Şenliği’nin tiyatro, müzik ve dans dallarındaki etkinlikleri arasında, Robert W ilson ile Tadeusz Kantor gibi ünlü tiyatro adam ları d a yer alıyor. G üz Şenliği, ayrıca Çekoslovakya, Yugoslavya ve M acaristan gibi Doğu ülkelerinden gelen tiyatro gruplarına ve müzik sanatçılarına da kapılarını açarken, Japonlar “ Büyük K abuki” adlı dansh bir O rtaçağ gösterisini P aris’e taşıyacaklar. Bilindiği gibi G üz Şenliği’nin kurucusu ve yöneticisi olan, eski Kültür Bakam Michel Guy iki ay önce ölm üştü. Bugün önüm üze gelen ve gelecek olan gösteri programı, Michel Guy tarafından hazırlanm ıştı. A ncak şenliğin geleceği konusundaki soru çengellerine henüz bir yanıt getirilmiş değil.

Topkapı Sarayı’nda sergi

8

■ Kültür Servisi — H ollanda’nın Türkiye ile dostluğu ve bağlantısının bir ifadesi olarak H ollanda Dışişleri B akanhğı’nın girişimleriyle gerçekleştirilen sergi 3 ekim günü Topkapı Sarayı’nda açılacak. Sergide H ollanda ticaret ru h u ve şark görkemliliğinin 1612 senesinde başlayan macerası çarpıcı belgeler, tablolar ve çeşitli objelerle anlatılacak. 17. yüzyıl sonrasında birçok H ollandalI tüccar aileleriyle birlikte Konstantinopolis ve Sm yrna’ya (İzmir) yerleşip kendilerine lüks ve her bakım dan H ollanda tarzı olmayan bir hayat tarzı kurm uşlardı. Osmanlı im paratorluğu ve H ollanda Devletleri Birliği Cumhuriyeti arasındaki ilişkileri ve iki taraflı değişiklikleri konu alan sergi kasım ayının o rtalarına dek görülebilecek.

' lift

lipit

t t i ı m

í í h t e

İ s t i f a

m

t

Vi

MUSIC CEN TER

*

4

İlli

î H * * »

HI-FI

&

CD-CDV

DENON CELESTtOTI Boston Acoustics

W

H A K r E I) A L E

£

Ac o u s t ic Re s e r a r c h harman/kardon P A Z A R D AHİL H E R G 0 N 10 00- 23.00 M u a l l i m N a c i C a d M e l e k H a n 4 1 / 1 0 O r t a k ö y - l s t a n b u l Tel F a x ( 1 ) 1 i 8 2 2 0 9

PRO. CLASSICAL & JAZZ COLLECTION IA N T A S Y P A B LO P A B LO LIVE RIVERSIDE C O N C O R D SON N Y SIDE KIN G D O M D M P O R IG IN A L M A S T E R .R E C U LT R A DISC ECM T E L A R C DENON H A R M O N IA MONDI S H E F F IE L D LA B ETC

Giuseppe Tornatore’nin 'Cennet Sinem asının um ulm adık serüvenleri

Bütün yollar Roma’ya çıkar

“Cennet Sineması”

1988’de İtalya’da dört

kez gösterime girdi,

ama her seferinde

eleştirmenlerce yerin

dibine batırıldı.

Ancak filmin

Cannes’daki başarısı

ve Oscar’ı almasından

sonra Giuseppe

Tornatore ülkesinde de

göklere çıkarılmaya

başlandı.

Kültür Servisi — Roma... ^Şii’ler... Gece... Salvatore Di Vit- to, yakışıklı ve başarılı bir yönet­ men. Kırklarında. Telefon çalar. Annesidir. Alfredo’nun öldüğünü söylemektedir. Alfredo’nun yalnız adı bile Salvatore’nin gençlik anı­ larının canlanmasına yetmiştir: Si­ cilya’da bir kasaba. Beyaz ve toz­ lu meydanı, kilisesi, sineması ve Alfredosu ile Salvatore’nin cenne­ ti.

Küçük Salvatore ya da Toto’nun hayatı sinemayla kilise arasında geçmektedir. Kasabadaki sinema­ yı işleten Alfredo’ya hayrandır. Si­ nema, kasaba hayatının odak noktasıdır. İnsanlar sinemayla ağ­ lamakta, sinemayla gülmekte, bel­ ki de en güzel anlarını sinema sa­ lonunda geçirmektedirler.

Alfredo, Toto’yu projeksiyon odasından uzak tutmaya çalış­ maktadır. Kolayca tutuşabilecek Filmler o yaştaki biri için çok teh­ likelidir. Ama Toto asla vazgeç­ mez. Çeşitli hileler, hatta şantaj­ la bu “kutsal” odaya girmenin bir yolunu bulur hep... Sonunda bir gün Film alev alacak, yangın çıka­ cak, Toto Alfredo’nun hayatını kurtaracak, ama Alfredo gözleri­ ni yitirecektir.

Toto büyür, sinema salonunun yeni Aflredo’su olmuştur artık. Alfredo da hep yanındadır, öğüt­ leriyle, bilgisiyle ona yardımcı ol­ maktadır. Rastlantüar Toto’yu Ro­ ma’ya götürecek, Toto tam 20 yıl sonra Alfredo’nun ölüm haberini alacak, bu haber onu kasabasına, çocukluğuna geri götürecektir...

Şişli’de yeni açılan Nova Baran Sineması’nda gösterime giren

YÖNETMEN VE ÇOCUKLUĞU “Cennet Sineması”, otobiyografik yanı ağır basan bir film. Yönetmen Giuseppe Tornatore, filmde, çocukluğunun kasabasına gidiyor. “Cennet Sineması”nda Tornatore’nin çocukluğunu Salvatore Cascio oynuyor.

“Cennet Sineması” ya da “Cine­ ma Paradiso”nun yönetmeni Gi­ useppe Tornatore de yaşamının büyük bir bölümünü Sicilya’da Palermo yakınındaki Bagheria ka­ sabasında geçirmiş. Kasabadaki adı Toto değil de Peppuccio. Sine­ maya ilk kez 30 yıl önce gitmiş ve şimdi Roma’da yönetmen.

Tomatore’yi gazetelerin başsay- falarma çıkaran, ona Cannes’da Jüri özel ödülü, Los Angeles’ta O scar k a z an d ıra n “ Cennet Sineması” tam 4 kez gösterime girdi, tik ikisinde hiç tutulmadı. Ama ödülleri aldıktan sonra hem İtalya’da hem de başka ülkelerde umulmadık bir ilgi görmeye baş­ ladı.

“Bütün bunlar nasıl olup bitti ben de bilmiyorum” diyor

Torna-tore. “Film, İtalya’da 1988 kası­ mında 4 kentte, Roma, Torino, Bari ve Messina’da gösterime gir­ di. Bazı eleştirmenler filmden nef­ ret ettiler. Ama asd şikâyetleri, fil­ min çok uzun olmasıydı. Yanmış­ tım. Yapımcı Franco Cristaldi’yle konuştum hemen, filmi 25 daki­ ka kısaltmayı kararlaştırdık. Fark­ lı kentlerde yeniden gösterime soktuk, ama yalnız Palermo’da iyi karşılandı. Eleştirmenler yine ye­ rin dibine batırdılar.”

Ama en sonunda başarı herke­ se ve her şeye baskın çıktı. Bag- heria’lı Peppuccio birden ünlendi. Geçen ilkbahar Cannes Şenliği’n de büyük ilgi gören “Cennet Sineması” gösterimden yarım sa­ at sonra Amerikalılar tarafından satın alındı. Film çok geçmeden

40 ülkede alıcı buldu. Bir süre sonra İtalya’da yeniden gösteril­ meye başladı, bu kez büyük bir coşkuyla karşılandı. H atta Fran­ sa’da birkaç hafta “Batman”den daha çok gişe yaptı. Robert De Ni­ ro ve Martin Scorsese’den de des­ tek gören “Cennet Sineması”, New York’ta da Altın Küre ö d ü ­ lü’nü aldı.

Tornatore fotoğrafçılıktan ve belgeselcilikten gelen bir sinema adamı. Doğduğu kasabada çekti­ ği ilk belgeseli “Bagheria’dan Ölüm Manzaraları”. Daha sonra kasabada bir sinema kulübü kur­ muş. Kulüpte, arkadaşlarıyla bir­ likte, Palermo’dan kiraladıkları Filmleri göstermişler. De Sica, Vis­ conti, Rosselini, Fellini, Rosi gibi Italyan ustaların, Charlie Chapiin,

Ingmar Bergman, Akira Kurosa-wa’mn Filmlerini...

Fotoğraf çekerek kazandığı pa­ rayla Film alabilen Tornatore o sı­ ralar “El Arabası” ve “Alev” gibi başka belgeseller de çekmiş. Ama bunları yalnız kendi seyretmiş. Bir de nesnellikle eleştirebileceklerine inandığı kişilere göstermiş.

Yıllar sonra Giuseppe Ferra rat nın “Palermo’da Yüz Gün” adlı filminde asistan olarak çalışmayı başaran Tornatore, 1983’te Roma1 ya gitmiş, ilk uzun metrajlı filmi “D Camorrista”yı çekmiş. Bu Fil­ miyle En iyi Genç Yönetmen’e ve­ rilen Gümüş Kurdele’yi kazanan Tornatore’nin ilk yapıtı eleştir­ menlerin fazla ilgisini çekmemiş. Tornatore o sıralar “Herkes Çok İyi” ve “ Beşinci Goldberg Çeşitlemesi” gibi senaryolar da yazmış ama kimse ilgilenmemiş. Sonra yeni tasanlar geliştirmek, biraz da dinlenmek amacıyla doğ­ duğu kasabaya, Bagheria’ya geri dönmüş. “Cennet Sineması” pro­ jesi orada doğmuş.

“Cennet Sineması”nda sinema salonu işletmecisi Alfredo’yu, son olarak Bertrand Tavernier’nin “Aslolan Hayattıp’mda izlediği­ miz Philippe Noiret oynuyor. Film y önetm eni S alvatore’yi ise 1950’lerden bu yana Costa- Gavras, Vittorio de Sica, Claude Chabrol, José Pinherio gibi yö­ netmenlerle çalışan Jacques Per­ rin canlandınyor. Yönetmenin ço­ cukluğunu oynayan Salvatore Cascio ise bir bakıma Tornatoret nin büyük keşfi. Cascio’nun bel­ ki de en ilginç özelliği, bu filmde rol aldığı güne kadar hayatında hiç sinema görmemiş olması. “Cennet Sineması”nın müzikleri ise ünlü Ennio Morricone’nin imzasını taşıyor.

Cennet Sineması”nın yönetme­ ni Tornatore, filmin başarısından sonra “Herkes Çok İyi” adlı se­ naryosunu da Filme alma olanağı buldu. “Herkes Çok İyi” geçen Cannes Şenliği’nde hem eleştir­ menlerden, hem de seyirciden öv­ gü aldı. Başrolünde Marcello Mastroianni’nin oynadığı film İtalya’nın 4 kentinde tam 73 me­ kanda çekildi. ‘Herkes Çok İyi”, son dönemin kitle iletişim araçları patlamasına yöneltilmiş ağır bir eleştiri niteliğinde.

Paris'te ölen Şehzade Abdülmecit'in tablolarından oluşan bir sergi gelecek yıl açılacak

Ressam halife

9

1944’te Paris’te ölen Şehzade Abdülmecit’in

yapıtlarından oluşan serginin gelecek

sonbahar açılması tasarlanıyor. Bugüne kadar

daha çok halifeliğiyle tanınan Abdülm ecit’in

ressam yönünün tanıtılması amaçlanıyor.

ASLI KAYABAL

“Harem’de Beethoven”, “Ha- rem’de Goethe” ve “Sis”... Sultan Abdülaziz’in oğlu, halife-ressam Şehzade Abdülmecit’in ünlü tab­ lolarından birkaçı. Ressamlığın­ dan çok halifeliği ile tanınan Şeh­ zade Abdülmecit’in resimlerinden oluşan bir serginin önümüzdeki güz açılması tasarlanıyor. Sergi hazırlık çalışmalarım yürüten Mi­ mar Sinan Üniversitesi Basın Da­ nışmanı Hamit Kınaytürk, “Şeh­ zade Abdülmecit sergisi halifenin sanatçı yönünü kapsamlı bir bi­ çimde tanıtmayı amaçlıyor” dedi. Kmaytürk’e göre Abdülmecit, Türk resim sanatının kilometre taşlarından biri, ancak şimdiye kadar yeterince incelenmemiş.

Şehzade Abdülmecit 1868’de doğdu. 40 yaşma kadar sarayda yaşadı. Güzel sanatlara, özellikle de resme meraklıydı. 1918’de ve­ liaht, 1922’de de halife seçildi. Hi-, lafetin kaldırılmasının ardından İsviçre’ye gitti. 23 Ağustos 1944’te Paris’te öldü.

Kınaytürk, “Şehzade genç yaş­ ta resim eğitimi gördü. Aydın bir kişiliğe sahipti. Türk resim sana­ tının usta ressamlarından biriydi. Çoğunlukla figüratif resimler yap­ mış, özellikle yaşadığı dönemin ünlü kişilerinin portreleri önemli bir yer tutuyor. Büyük boyutlar­ da çalışmış. Bunların yanında na­ türmort ve peyzaj çalışmaları da var” diyor.

Kınaytürk’ün bildirdiğine göre Şehzade Abdülmecit’in resimleri bugün yurtiçinde ve yurtdışında bazı özel koleksiyonlarda ve mü­ zelerde bulunuyor. Aşiyan ve Re­ sim Heykel Müzeleri’nde yer alan Abdülmecit tablolarına açıkarttır- malarda 1 milyarın üzerinde de­ ğer biçilmesi olası, özel koleksi­ yonlar Şehzade’nin resimlerinin ortaya çıkarılması ve tanıtılmasın­ da temel kaynak görevi görüyor.

Gelecek sonbaharda açılacak sergi Şehzade Abdülmecit’in ya­ şam ve kişiliği hakkında da bilgi edinilmesini sağlayacak. Kmay­ türk’e göre Abdülmecit’in ilginç bir kişiliği var. Şehzade’nin esas

görevi halifelik. Islamiyette resme hoşgörüyle bakılmasına karşın o dönemin koşullarında Batılı an­ lamda resim yapan bir halife- ressam Abdülmecit.

Kınaytürk tarihçilerin araştır­ ması gereken iki konuya da dik­ kati çekiyor: 29 Ekim 1923’te cumhuriyetin ilanından sonra hi­ lafet, 3 Mart 1924’e dek (1 ay 5 gün) cumhuriyetle birlikte devam ediyor. Halifeliğin ortadan kaldı­ rılmasına dek geçen bu ara döne­ min araştırılması gerektiğini belir­ tiyor Kınaytürk. Ayrıca hilafetin kaldırılması sonrasında Şehzade1 nin niçin yurtdışına çıkarıldığı da tarihçilerin araştırmalarında ay­ dınlanacak konulardan biri. Öte yandan Şehzade Abdülmecit’in Atatürk’e hayranlığı biliniyor. Kı- naytürk, kimi araştırmacıların res- sEUnın Atatürk’ün de bir portresini yaptığından söz ettiklerini, ancak bu portrenin nerede bulunduğu­ nun bilinmediğini aktarıyor.

Şehzade Abdülmecit yaşadığı dönemin etkin bir insanıydı. 1910 yılında 18 sayı çıkacak “Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Mecmuası”nı yayımlamıştı. Önümüzdeki yıl sa­ natçı kimliği ile de taranacak Ab­ dülmecit sergisi hazırlıklarına ko­ şut olarak halife-ressamın yaşamı hakkında bilgi toplamaya yönelik kaynak araştırmaları da sürüyor.

/jamm

ABDÜLHAK HAMİT PORTRESİ — Şehzade Abdülmecit, Tan­ zimat devri şairlerinden Abdülhak Hamit Tarhan’m (1852-19.37) portresini 1917 yılında yapmıştı.

Orhan Oğuz'un yeni film i (İki Başlı Dev'in yapımcısı Eriş Akman:

Gözü gören körler ülkesindeyiz

Senaryosunu Nuray

Oğuz’un kaleme aldığı

“ İki Başlı Dev”de

Cüneyt Arkın

oynuyor. Sedef Ecer

ve Fikret Kuşkan da

oyuncular arasında.

AHU ANTMEN

~~

“ Herşeye Rağmen’’, “ Üçün­ cü Göz” gibi Filmleriyle Türk si­ nem asında kendine farklı bir yer edinen yönetmen Orhan Öğuz, yeni filmi “ İki Başlı Dev” de son derece sıradan, hat­ ta “ tipik Yeşilçam filmi” dedir­ tecek kadar bilinen bir konu üzerinde çalışıyor: Bir boya fab­ rik atö rü , eşini yitirdiği trafik kazasında gözlerini de kaybe­ der. Bu olay sonrasında yaşamı tümüyle oğlu üzerinde yoğunla­ şırken onu kendisi gibi yetiştir­ meye çalışır. Bu arad a oğlunun karşısına çıkan bir kız birbirine kenetlenmiş bu iki insanı uzak­ laştırm aya başlar •••

Bu olayların arasında O rhan O ğuz’un anlatm aya am açladık­ ları ve kendine özgü anlatım bi­ çimi, belki de filmi yine farklı bir “ Orhan Oğuz film i’ yapa­ cak. “ Belli gizli bir konusu var altta” diyor O ğuz, “ Benim çe­ kim üslubumla beraber yürüyen

bir şey. Alttan vermek isteğimizi verebilecek miyiz? Bu, filmin sonunda belli olacak tabii. Ebe­ veynlere biraz ders vermek iste­ dik. Kimse çocuğunun kendisi gibi olmasını istememeli, ona kişilik kazandırmaya çalışmalı. Ama çocuğun kendi kişiliğini. Çocuğa kendi kişiliğimizi empo­ ze etmeye çalıştığımız zaman çarpıklıklar, çelişkiler, bunalım­

lar doğuyor. Aslında bu film bi­ zim birçok sorunumuza değini­ yor.”

Filmin senaryo yazarı, Orhan O ğuz’un diğer filmlerindeki se­ naryolara da imzasını atan eşi Nuray Oğuz. “ Baba-oğul” se­ naryosu yazmaya bir resim gör­ dükten sonra karar verm iş... O resme b aktıktan sonra bazı olayların kendisini yanılgıya dü­

şürdüğüne inanm ış, yazdığı se­ naryo iki çocuğunun da etkisiyle bir “ özeleştiri” ye dönüşm üş. Oğuz, “ sırf gelenek, örf, âdet oldukları için bazı davranış bi­ çimleri ‘ters’ gelse de kabullen- meli mi bocalam asını yaşayan annelerden. “ Kendi yetişme tar­ zımızdan dolayı bilinçsiz olarak çocuğumuz aynen bize benzesin istiyoruz...” diyor. FHmde bir

SET ÇALIŞMASINDA — Yönetmen Orhan Oğuz, “İki Başlı Dev”in başrollerinden birine, iyi bir oyuncu olduğuna inandığı Cüneyt Arkın’ı seçti. TV’deki “Gençler” dizisinin Sinan’ı Fikret Kuş­ kan da önemli rollerden birini üstleniyor. (Fotoğraf: Yıldız Üçok)

de “ ters bakış” olduğuna dik­ kati çekiyor Oğuz: “ Filmde özürlü baba ile ona bakan oğ­ lunu gördüğümüz zaman özür­ lü babaya acıyoruz çoğumuz. Oysa oğlu daha zor durumda. Özürlü kaderini yaşıyor. Çocuk ise bir başkasının kaderini pay­ laşıyor.”

Yapımcı Eriş A km an, N uray O ğuz’un simgelerle ve m etafor- larla oynam ayı çok sevdiğini sö y lü y o r, O ğ u z’u n “ gören körlere” değindiğine inanıyor:

“ Gözü gören körler ülkesin­ de yaşıyoruz. Bana kalırsa Türkiye'deki bütün çapraşıklık­ ların kökeninde ebeveyn-çocuk ilişkisi yatıyor. Filmin ‘faşizm’- in doğal temeline çok değinmiş bir hikâyesi var. Onun da teme­ linde yatan ‘ben’ duygusudur. Bir nevi narsizm de var. Bana kalırsa insanın çelişkilerini an­ latan hikâyeler iyi film oluyor

“ A ınan Y eşilçam film i 'Olmasın” diye çekilen filmde, Yeşilçam’a özgü şablonlardan kaçınılmış. Ancak birçok kişiye göre, filmdeki ilk “şablon” Cü­ neyt Arkın. Eriş A km an’a göre, “Yeşilçam tarafından orta halli polis, fakir delikanlı şablonuna düşürülmüş bir oyuncu.” O rhan Oğuz, Cüneyt A rkın’ı seçmiş, çünkü iyi bir oyuncu olduğuna inanıyor.

Festivalde 18

film yarışacak

■ ANTALYA (AA) — 27. A ntalya Film Festivali’nde, d ah a önce açıklanan 19 film yerine, 18 filmin yarışacağı bildirildi. 27. A ntalya Film Festivali Y ürütm e Kurulu

yetkililerinden alınan bilgiye göre Tezcan Film, Eser Z orlu’nun yönettiği ve Kadir inanır - Betül Aytaç’ın başrollerini üstlendikleri “Acılar Paylaşılm az” adlı filmi, “ Kadir Inanır’ın oynadığı film sayısının çokluğu” gerekçesiyle yarışm adan çekti.

Hendrix’in

mezarı_______

■ RENTON (AP) — Ö lüm ünün üstünden 20 yıl geçmesine rağm en Jim i H endrix hâlâ ilgi topluyor. 18 Eylül 1970’te aşın dozda uyuşturucudan 27

yaşındayken ölen ünlü şarkıcının mezarı, şu günlerde gençlerin sık sık uğradıkları bir yer durum unda. Kimisi gitarıyla gelerek mezarı başında şarkı söylüyor, kimisi de çiçek bırakıp gidiyor. H endrix’in m ezarının bulunduğu Greenwood M ezarlığı’nın M üdürü H ank Kerns, H endrix’in mezarını ziyaret edenlerin sayısının her yıl d ah a çok arttığını belirtti.

Tango

D osdan

■ Kültür Servisi — Tango D ostları, 24 eylül pazartesi günü ENKA üçüncü bina konferans salonunda bir araya geliyor. Video gösterisi ile başlayacak gece saat 20.00’den itibaren Rönesans’ta yemek ve tangolarla devam edecek. Derneğe üye olm ak isteyenler iki fotoğrafla birlikte P.K. 71 Teşvikiye- Istanbul 80212 adresine başvurabilir.

ikinci

galeri

■ Kültür Servisi — T ö b an k ’ın ikinci sanat galerisi A nkara Kücükesat şubesinde açılıyor. İlk sanat galerisi geçen yıl nisan ayında İstanbul Beyoğlu şubesinde faaliyete geçmişti. H er tü rlü teknik ve düşünsel etkinliğe açık olan sanat galerisinde bugüne dek çeşitli resim ve fotoğraf sergileriyle, mekân

düzenlemelerine yer verildi. Aynı çizgiyi izleyecek olan ikinci galerinin açılışın ekim ayında yapılacak.

Şair liavaş’m

ilk kaseti_____

■ ANKARA (ANKA) — Şair M ustafa Yavaş’m ilk müzik çalışması “ K arda G öm ülü” adlı kaset çıktı. M ustafa Yavaş’ın kasetinde, P ir Sultan A bdal, Yunus Emre, Nâzım Hikm et, Pablo n . uda gibi ozanların şiirlerinden bestelenen 11 parça yer alıyor. Kasette yer alan parçalardan bazıları şöyle: “ Nehirler Gibi (Neruda), “D önen D önsün” (Pir Sultan Abdal), “ Yere Tohum Saçmış G ibi” (Yunus Emre), “A tlılar” (Nâzım Hikmet).

Gündüz

Gürgen öldü

■ KONYA (AA) — Şair ve edebiyatçı G ündüz Gürgen geçirdiği bir rahatsızlık sonucu Konya’da öldü. O rta ve yüksek dereceli okullarda uzun süre edebiyat öğretmenliği yapan G ündüz Gürgen, çeşitli dergilerde şiir ve edebiyat üzerine yazılar yazmıştı, iki şiir kitabı ve bir antolojisi bulunan G ündüz Gürgen 76 yaşında, evli ve 3 çocuk babasıydı.

Sevgi Resimleri

■ Kültür Servisi — Mine A rasan’ın “ Sevgi Resimleri” sergisi, 27 eylül günü U nkapanı’ndaki Tekel Sanat Galerisi’nde açılacak. H alen Basın Müzesi’nin G ravür Atölyesi’nde dersler vermekte olan Mine A raşan, aynı zam anda Basın Müzesi’nin Sanat Galerisi yöneticisi.

B

ugün

■ Konser G rup Bulutsuzluk özlem i ve M ozaik’in Açıkhava Tiyatrosu’ndaki konserleri saat 20.00’de başlıyor.

■ Söyleşi Boğaziçi Ekin S anat Derneği’nde saat

16.00’da İstanbul Fotoğraf Sanatçıları Birliği bir söyleşi yapacak. (Ortaköy Dereboyu 150/1)

(2)

m SR

/ V /* Í j V - Îj

* # ' ^ I ' t

^ / A

j

P v > * * ^|U i * /

“*

" •*

ı.

3 .

$

. / f j«

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayrıca engellilerin sorunlarıyla ilgili yılda bir kez değil de daha fazla

Bu arada sormadı­ ğınız önemli bir soruna de­ ğinmek istiyorum: Yurdu­ muzdaki telif hakları soru­ nu bu. Yürürlükteki 30 yıl­ lık telif hakları kanunu

Sanal gerçeklik teknik alanlarda başarılı olsa da bu gibi insan iliş- kileri içeren konularda çok ger- çekçi bir ortam sunulmadığı sü- rece insanları ikna etmekte ba-

Harita uygulamaları çıktıktan sonra, sadece yol bulmak için değil, aynı zamanda bilmediğimiz görmediğimiz yerler hakkında bilgi edinmek için de bu uygulamaları

Ahm et Hamdi Tanpı- nar’ın eserinin ölümünden sonra karşılaştığı yeni de­ ğerlendirilme döneminde o- nun sanatının eskiden beri en cok tanınan dalı

Bu çalışma, genel anestezi sırasında kas gevşetici (KG) kullanılan erişkinlerde bu mekanizmanın bloke olabileceğini ve bu nedenle intraoperatif hipotermi

müzeye çevirerek ve Sait Faik armağanını canlandırarak bu ya şiyeti yerine getirirse, bugüne ka dar memleket kültürüne yaptığı hizmetlere b ir yenisini ve

Arkadaşlarımın da kitap sevgisi ka­ zanmaları için yaşlarına uygun kitap seç­ melerini öneririm.. ” diyor Seçil