71-7-9C
afa Balbay # Haber Müdürü: Müessese Müdürü: Erol Erkut # MEDYA C : # Yönetim MEDYA G : # arı No: 125, Kat:4. Bakanlıklar- Koordinatör: Ahmet Korulsan • Kurulu Başkanı-Genel Yönetim Kurulu hat). Faks: 4195027 • İzm ir Muhasebe: Bülent Y e n e r # idare: Müdür: Gülbin Erduran Başkanı - Genel , H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: H ü se y in G ü re r # işletme:Önder • Koordinatör: Reha Müdür. İlstüıı
olana Temsilcisi: Çetin Yiğenoglu, Çelik # Bilgi-lşlem: Nail İnal # Işıtman # Genel Müdür Akmen # Murahhas :1, Tel: 3522550, Faks: 3522570 Bilgisayar Sistem: Mürüvet Çiler Yardımcısı: Mine Akdag üye: Bora Gönenç m 19.35 Yatsı: 20.56 M EDYAC Tel: 5 1 4 0 7 5 3 -5 1 3 95 8 0 -5 1 3 8460-61, Faks: 51I846(>
Sanatçı Yurdun, ünlü sesi yeniden cisimlendirdi
Bir duygulu çığlık:
‘Denizkızı Eftalya’
TAN O R A L _________________________
"Bu yaz geçen günlerimiz hatırından çıkmasın
Okşadığım o etleri başka bir el sıkmasın Şen gönlümüz sevişmekten usanmasın, bıkmasın
Okşadığım o elleri başka bir el sıkmasın "
Yılların ötesinden süzülüp gelen ince, tit rek, duygulu bir ses. Telaşla dönen taş plak tan çevreye yayılan Denizkızı Eftalya’nın se si. Ona kulak verenlerin ya da zamanında ona gönül verenlerin içine işleyen, büyülü bir ses. Denizkızı Eftalya Sadi Hanımefendi, o günlerin romantik bestekârı Yesari Asım'ın yukarıdaki dizelerini taş plağa okurken, aca ba, yıllar yıllar sonra bu sesi ve ona yükle nen hayat titreşimlerini dinleyen birinin ken disini yeniden duyumsayacağını içinden ge çirmiş olabilir miydi? Bence olabilir. Çün kü o sese o duyarlığı veren, işte bu iç geçi riştir. Yine de yıllar ve yıllar sonra adına ya raşır narinlikte bir heykelinin, İstanbul’da bir panayır çadırı içinde akvaryum sularına sereserpe uzanacağını ve izleyicilerine bu kez sessizce “Bu yaz geçen günlerimiz hatırın
dan çıkmasın" dercesine sesleneceğini, sa
nırım aklından geçirmiş olamazdı. Ama bunu aklından geçiren biri vardı. Ressam ve heykeltıraş Yurdun. Şimdiye ka dar yalnızca resim alanında uğraş verdiğini bildiğimiz Yurdun, belki ilk kez bir heykel dürtüsü ile harekete geçiyor. İstanbul’da ger çekleştirdiği üç resim sergisinin ardından, ken di deyişi ile, belleklerde gölgeli bir anı gibi
kalan Denizkızı Eftalya Hanım’ı cisim lendi rip yeniden gün ışığına çıkarıyor.
Taksim ’de Sinemaseverler Demeği nam-ı diğer Çiçek Bar girişinde bir panayır çadı rında, akvaryum içinde, saçlarını suya bırak mış, başını arkaya atm ış ve gözlerini anılar denizinin enginliklerine kapam ış, usulca uzanmış yatan bir Denizkızı Eftalya heyke li. Dedim ya, izleyenine, geçen günleri ha tırından çıkarm a sakın, diyor gibi.
Hatırdan çıkmayan bir yaz gecesini, öğ ü n lerin tanığı Ncbahat T arlan’dan aktarıyo rum: Kalamış Koyu, mehtap var, evlerinden izin alm ış genç kadınlar, erkekler sandallar da kürek çekiyorlar. Denizde sülün gibi uza nan beyaz bir tekne. Güvertede Gazi görü nüyor. K ayıklar hemen toplanıyorlar Ga- zi’nin çevresine. Bir sohbet, bir sohbet. Be- yazeldivenli garsonlar içki dağıtıyor, sandal lara. Gazi soruyorbiran: “Ne istiyorsunuz?” diye. Denizdekiler bağırışıyorlar, ‘Denizkı
zı Eftalya, Denizkızı Eftalya’ diye. Bir süre
sonra Eftalya geliyor. Yeniliyor, içiliyor, söy leşiliyor. Evlere geç kalanlarsa üstüne üst lük b ird e zılgıt yiyorlar büyüklerinden.
Denizden yankılanan ses_______
Eftalya, o günlerin Boğaziçi’nde, kayık lardan yalılara söylermiş. Denizin serin ka ranlığı içinde yankılanan bir siren. ‘Deniz
kızı’ lakabı, halk arasında, işte o nedenle ta
kılmış olmalı. Denizkızı, bilindiği kadarıy la, Cumhuriyet'tcn önce halkın dilinde ve gön lünde taht kurmuş çok değerli bir hanede. Ga
zi ilk kez onu ‘Belvii’dc dinlemiş ve ilgilen
miş. Bu da hanendenin zaman la sönmeye yüz tutan şöhreti ni tazelemiş. Öyle anlatıyorlar. Yıllar sonra bugün. Deniz
kızı Eftalya’yı yeniden su yü
züne çıkaran sanatçı Yurdun, bakın neler diyor: “Çocuklu
ğunun geçmiş olduğu mutlu bay ramlardan birinde, bir pa nayır yerinde karşılaşbğı eski püskü çadırın çığırtkanının ca zip davetine karşılık vereme yen dokuz yaşındaki bir kız ço cuğunun zihnini, zaman za man işgal eden ‘Denizkızı Ef
talya’ imgesi bu zamanlara ka
dar sadece hayallerde kaldı. 1994’te gerçekleştirilen bu hey kel belki de o çocuğun o çadı ra giremeyişi ile orantılıdır. Ser gideki akvaryum, çadır ve çı- ğırtgan üçgeni, panayır hava sını vermek için kullanılmış olup, heykelin tamamlayıcı un surları olarak algılanmalıdır.”
Paris Ulusal Güzel Sanatlar O kulu’nda eğitim gören sa natçı Yurdun, bu sergisi ile, yüzyıl başında İstanbul’da ya şamış bir efsane sesi, ünlü bes tekâr Sadi Işılay’ın eşi hanen de Denizkızı Eftalya Hanıme-
fendi’yi, heykeli dikilecek bir
kadın olarak hatırlamış ve ci simlendirmiş oluyor. Bu ilginç sergilemenin tadına 7 nisana kadar bakılabilir.