• Sonuç bulunamadı

Nasıl tanıştık

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nasıl tanıştık"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NASIL TANIŞTIK

Halid Ziya“ U şaklıgil

T f~

Tanımadan evvel v e tanıdıktan sonra {Tevfik Fikretin)Î şahsına, seci - yesine aid ^hususiyetlerle,) i'san’atın m ) günden" güne serpilen ve yükselen görünüşlerde ö kadar ve o derece ih­ tiyar haricinde ^(meclûbiyetle^m eş? gül" öldüm, ve, <?nun daima etrafın - dakilerin üzerinde bir âmir nüfuzile tesir yapan varlığını öyle derinden duydum Ki ona taallûk eden anılar . zihnimde bir daha silinemiyecek iz - ler bırakmıştır. Hayatın vehleten her l türlü ehemmiyetten ari zannedilen nice küçük küçük intibaları vardır ki, bir kısa müddet yaşadıktan sonra çekilip atılan binlerce mühim tees - sürler nisyamn karanlıklarına gömü­ lürken, onlar, ömrün son günlerine kadar zihinle beraber yaşar, bırak - tıkları levhalar en ufak teferruata kadar daima celi çizgilerle parıldar, daha dün vukua gelmişçesine gözleri­ mizin kulaklarımızın içinde canlılık - larını duyurur.

İşte Tevfik Fikretle ilk tanışma gü­ nünü , aramızda Hüseyin Siyretle, Ga- latadan Îstanbula doğru köprüyü ge­ çerken görüyorum. İkimizde de. san­ ki aramızda tamiri zor bir niza vaki olmuş ta bir üçüncü sahsm, bir ba - rıştırıcı dostun, çarpışmağa mâni mü­ dahalesi icab ediyor denecek, bir içti- nab ve ihtiraz hali vardı.

Onun geniş omuzları, havsalasına sıkışan kuvvet ve metanet sermayesi­ nin folluğunu gösteriyor zannedilen

iri gövdesi, icab ederse hakkı muaa - faa, zulme mukavemet için müthiş yumruklarını saklayan büyük elleri, içinde birikmiş infial ve iğbirarları taşmaktan alıkoymak azmile sıkışmış duygusunu veren kavi bir çenesi; ve, bana bakmadan, biraz yanma doğru çarpıkça başı basılacak yeri önceden görmek istiyorcasına aşağıya doğru inik, ağır ağır adımlarla bir yürüyü­ şü vardı ki, bütün cismaniyetinden taşan bu kuvvet ve metanet bana o - nun mektab hayatından dinlenilmiş menkıbelerini ihtar ediyor, onları te- yid ve tekrar eden gözle görünür bir bürhan oluyordu.

Ben onun daha küçük yaşında iken Gajatasarayda büyüklere bile kendi - ni tanıtan bir hükmü olduğuna, em - şaline pek az tesadüf edilen pazula - rınm kuvvetile küçüklerin hakkını müdafaa ettiğine, ilk sınıflardan baş- Iıyarak gittikçe pekleşen bir saygı ile onun adeta isteği dinlenir bir kuvvet olarak tamldığına vâkıftım. Hatta bir gün bir imtihanda bir küçüğün hak - kını gasbetmiş bir nüfuz sahibi paşa oğlu ile o küçük arasında geçen çarpışma vak’asım ve onun herkesi susturan müdahalesini anlatmışlardı. Yaşça ve boyca hasmından pek kü - I çük olan çocuk öç almak için bir ko- } laylık bulmuş ve onun merdivenden çıkacağı bir zamanı kollayarak üst ta­ raftan iniyor gibi tam karşısına, boy­ ca onun hizasına gelince, olanca kuv­ vetile bir şamar atmıştı. Derhal gü

(2)

-Vatanın katıksız kalan ekmeğinden »on lokmalar doymak bilmiyen ağız­ ların S'jne tıkılırken devletin maliye nazırlan îıer -Sürlü nefsi izzeti ve hü­ kümet haysiyeti kaygılarını unutma­ ğa mecbur olarak askeri doyurmak, memurlara üç ayda bir maaş verebil - mek için ecnebi şirketlerinin, banka­ ların kapılarım çalarlar, gene bu memleketten para kazanan bu mü- essesattan dilenmek zilletini ihtiyar ederler; ve bu garib sergüzeşt sefaret­ hanelerde, ecnebi mehafilde, düşman matbuatında tezyifkâr kahkahalarla, zehirnak makalelerle uzun bir müd - det çalkanır dururdu.

(jçi dışı) böyle saatten saate yıkıl - mağa müheyya duranCyatamn üstün- de)de daima (Rusyanın mühib heyu - lası) bir fırsa ta muntazır)cTururdü; on­ dan kaçınmak için ziyafet dakikasını bekliyen rakiblerinin himayesine il - tica ederek, berikilerde bir tehdid e- maresi görüldükçe bunu bertaraf et­ mek için ötekinin kucağına atılmak ihtimalini siper yaparak halecandan halecana, kûbustan kâbusa yuvarla - nıyorduk. Bütün bu ezalar kât'i de - ğilmişçesine gün geçmezdi ki Türk - lüğün içinden birer başka kavmiyet iddiası çıkmasın. Bir Aarb, bir A r - navud, bir Lâz, bir Kürd meselesi, ve hepsinden daha müz’iç, hepsinden da­ ha müşevveş bir Ermeni meselesi var­ dı' ki vakit vakit birbirini tutuştura * rak memleketi umumî bir yangın î- Çinde sarardı; o zaman hükümetin boş hâzinesi yorgun ve bezgin askerini oradan oraya koşturmak. Yemen elle­

rinde, Arnavudluk kayalıklarında,

üeytin dağlarında kemiklerini dağıt­ mak için çare icad ederken herşeve rağmen yatanına meftun olan, onun mahrum aşkile yanan kalbl-rde, sır­ lıya sızlıya, Türkün her tan ta inkâr edilen davasının matemin- ¿utardı.

İştelbizlbıT^evrin hicra içinde doğ­ muş,') yetiîpmiş, 4 ayata) gözünü Çölüm nefesleri içmd^^çmfş(^encler^îdik[ye‘ biınun için)(tazc yaşınnzjn şataretini) ancak f e n dimizi ve etrafımızı^unu - tabildikçe duyar, ve şayet (gülmeğe* kuvvet bulursak akabinde Cutanarak)

avdet ederdik, gene onun £ ____ o bam anın edeb iyatilh erseyl £ den ziyade\bedbin olduj)

(Memleketin umumî manzarası)böy- le (siyah bulutlar!a)mahmuİ iken (ede­ biyat Jve- (pıatbuat^denen (m inimini bardakçığın)feügügük,.fırtınasında) h i ehemmiyet olabilirdi? Fakat sanki başka mühim endişelerle uğraşmağa vakit bulmasınlar diye Erbabı fikir ve kaleme, bu fırtınanın) eksireyt üzer» güldürücü, eğlendirici, hulâsa (İğren diren şeylerile ,beraber oyalayıcı) bi (eğlence) bırakıImıştL (E vin içinde) bi ölümün(sekeratı matem) hazırlarke (bahçede birdirbir^oyunuba sevkedî

len(çocukia r)gibi bizl^encleçl^azı â leminin daracık meydanında _ ruk güreşine) bırakılmıştık.(grenc ne sil) burada (kevvetini JsirBestçe) sarf<> dçbilirdîr

Serbest?). Bu^kelimeninlde y ana * sini lâyıkile anlamak îcab eder. Bun­ dan bahsetmeden evvel Ermeni va- kayiile ilk temasıma aid bir hatırâyı kaydetmek isterim:

Ailenin temel direği ortadan kalk

(3)

vaş yavaş çözülen ve çözüldükten son­ ra yer yer eriyen buz kütleleri gibi dağılmıştı. Uşaktan sonra İzmir, İz - mirden sonra İstanbul, ve kısmen şu­ rada b irada mukadderatım takib e - den k ’1ar... Bazan bunları araştıran hayaliı n cevelânları şarktan garbe, şimalde: cenuba giderken yorgun dü­ şerdi.

A ile havasını gidip teneffüs etmek bir ihtiyaç idi ki bunu bazan tekrar İstanbulda halı ticaretgâhım tesis e- den babamı, yahut zevci cemiyeti rü- sumiye azalığma tayin edilince İs - tanbula nakli hane ederek Gedikpa - şada bir evde ikamet eden halamı gö­ rerek tatmin ederdim.

Bir gün gene işten kurtularak Köp­ rüyü geçmiş, Babıâli yokuşunda ki * tabalara uğrıyarak Cağaloğluna doğ­ ru yönelmiştim. Babıâlinin etrafında ve önünde bir' kalabalığa tesadüf et- . tirn ve bunun ne olabileceğini düşün- ' m iyerek, yoluma devam ettim, Ge - ■j dikpaşanm büyük caddesineinen yo- I kuşlardan birine girdim, ve halamın

evine gittim.

İki sokağın iltihak noktasını teşkil eden köşede bir odada pek zarif ve [ fikren her şeye uyanık pek zeki bir hanım olan halamın aile hatıratına , dair sohbetinin lezaizine müstağrak j iken Dirdenbire sokakta bir gürültü ile silkindim. Gürültü bir koşuşma patırdısile ve bir fena haykırışına ile yaklaştı, ikimiz de kalkarak telâşla köşe penceresinin önüne geldik ve so­ kağa bakmak istedik. Ayni saniyede irkilip ikimiz de bir adım geri attık, bu gürültü onu yapan kalabalıkla be­ raber tam odanm köşe penceresinin jönüne gelmiş ve orada durmuştu.

j Sırtım evin duvarına dayayan, e- ! ünde uzun bir Karadağ tabancasını etrafına tevcih ederek tehdjd eden yüksek boylu, siyah elbiseli bir deli­ kanlı ve onun etrafını çeviren beş on mahalleli ile bir zaptiye neferi gör­ dük. Bu bir Ermeni genci idi, ve öyle anlaşılıyordu ki bu memleket halkın­ dan değildi.

Bir dakika her iki taraf bir tered- düd anı geçirdi; biz orada mıhlanmış, mütekarrib bir fedanın vuku bula - cağı sahneden ayrılmıyorduk. Bu bir dakika pek uzun sürdü, çember daralmak istidadında iken uzun ta - bancadan birbirini müteakıb kurşun­ lar vızladı; fakat çemberden düşen olmadı, buna mukabil yüksek boylu,, siyah elbiseli mütaarrızın üzerine ba­ şı takkeli, kısacık boylu bir derviş kı­ yafetinde adamın sıçradığını ve kar­ şıda bir evin penceresinden kapılmış | bîr saksıyı kafasında parçaladığını ' gördüm; sonra o birden yere yıkıldı: bir dakika daha geçti ve orada saksı ■! kırıklarından başka bir eser kalmadı.

Bir eser kaldı, o da benim göz - lerimin içinde... Ancak o vakit anla­ dım ki ve sonra tafsilâtım okuyarak öğrendim ki . benim Babıâli civarında gördüğüm kalabalık Ermeni ihtilâli­ nin ilk fil! tezahürlerinden pek mü­ him bir mukaddeme idi. Artık kana - at hasıl etmek lâzım geliyordu kî memleketi ihata eden tehlikelerden bir büyüğü, belki en büyüğü.

A'*na -

vudlukta, Makedoııyada, Yemende de­ ğil, ta memleketin ciğergâhmda, işte İstanbulun her sakin evinin pencere­ si önündedir.

(4)

| __ İşte o geçmiş zamanın gen'clertjnoy» le hem (^ışmdanV Gimi^çindenjçuru * j y e n ^ e vakit yıkılacak diye bekleneni)

bir (yurdun) bahtı" kara çbcukiârıyd^

1 ÇBugünûnjlpnü açikvVbaşı yüksekjpes -

; lile)ne acı

bir(fark!

)

H AÜ D ZtYA UŞAKLIGİL

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

 Mukavemette bir noktadan geçen bütün yüzey parçacıklarındaki gerilmeleri belirtmek için verilmesi gerekli değerlerin hepsi birden tek bir büyüklük olarak düşünülür

Saç levhaların kesilmesi, delinmesi veya saç levhadan presle bir parça çıkartılması ile çelik ve ahşap yapı elemanlarının birbirlerine bağlanmalarına ilişkin

Ancak yapraklar birbirini gölgelediğinden, bir pancar bitkisinde ancak 3000 cm 2 ’lik yaprak alanı fonksiyoneldir...

Bu Tablodan sonra verilen malzeme değerleri Tablolarındaki bilgiler, günlük normal hesaplar için geçerlidir. Özel ve tehlikeli durumlarda kullanılacak malzeme

îlk öğrenimini Kuyucu murat ve Şahzadebaşı mek teplerinde tamamladıktan sonra, Beyazıt Rüştiyesi’ne girdi.. Rüştiye’yl bitirdiğin de onyedi

Anlamlı bakteriüri için risk faktörleri arasında erkek cinsiyet, nörojen mesane, ka- teterizasyon olması ve operasyon geçmişi olması durumunda da ÇİD bakterilerde

Haluk Eraksoy, ‹stanbul Üniversitesi, ‹stanbul T›p Fakültesi, ‹nfeksiyon Hastal›klar› ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dal›, Çapa, ‹stanbul, Türkiye Tel./Phone: +90

Latif [34], koordinatlarda GA-konveks fonksiyon tanımını yapmış, koordinatlarda GA-konveks fonksiyon kavramını kullanarak, Hölder integral eşitsizliği ve iki kez