İkinci 4bdülhamid Malini
Köşkünden güçlükle ayrıldı
| Kendisini İstanbul'a dönmemeğe
razı
etmek
için
<
; Damat Şerif ve Arif Hikmet Paşalar çok çalıştılar
İkinci Abdülhamit Meşrutiyetin ilânının ilk günlerinde ■ikinci Abdülhamit, 31 mart
A vak'asından sonra kendisine hal’ kararı bildirildiği zaman: — Milletin arzusu böyle ol duğundan itaate mecburum. Bi raderim Sultan Muradın otur duğu Çırağan sarayında ika met etmek isterim.
YAZAN
Fazla kireçli Bir su
Celâııik’te kumpanya suyu a- dı verilen ve her evdeki musluktan akan, îstanbulun Terkosuna benzer, bir su vardı. Bu su mikrop bakımından çok temizdi. Fakat fazla kireç İi ve ağırdı. Meşrutiyetin ilânın dan sonra Hamidiye, Mecidiye kruvazörlerde Berki Satvet ve Peyki Şevket torpido ve kru vazörleri Haliçten çıkarak A- dalar Denizinde limanları ziya ret ederlerken Selânik’e de uğ ramışlar, burada birkaç gün kalmışlardı. Filonun kumanda nı (galiba sonradan Amiral o- lan Vasıf Beydi) Selânik’teki iyi kabule teşekkür etmekle beraber sudan şikâyette bulun muş:
— Bizim midelerimiz kabul etti, fakat kazanlar kabul et miyor, diplerinde birer kireç tabakası toplanıyor!
Demişti. Abdülhamit bunu duymuştu. Ayni zamanda Se lanik civarında Kara Sinan a- dında bir menbadan şehre su getirtildiğini sadrazam Hüse yin Hilmi Paşadan öğrenmişti. Bu sebeple Alatüıi köşküne a- yak basar basmaz derhal mu hafızlarına:
— Kara Sinan suyu isterim, başka su içmem!
Demiş, bunlar da arzu ettiği suyun mühürlü olarak getiri leceğini söyliyerek endişesini gidermişlerdi.
Enis Tahsin Til
Demiş: fakat divanı harp kendisinin İstanbulda kalma sını mahzurlu gördüğünden hu susi trenle Selânik’e gönde rilmiş, orada Alatini köşkün de yerleşmişti. Abdülhamit bundan iptida memnun olma mıştı. Büsbütün yabancı bir muhite gitmekten başka ken disini üzen bir şey daha vardı, o da su meselesi idi.
Abdülhamit su meraklısı idi. Fakat maden suyunu sevmez, menba suyundan hoşlanırdı. Hükümdar iken kendisine Bey- kozdan ilerideki Karakulak menb'.tndan mühürlü fıçılar i- çinde su getirirlerdi. İstanbul- daıı ayrılmak üzere Sirkeci is tasyonunda trene bineceği za man da bir şişe su istemiş ve ilâve etmişti:
— Fakat maden suyu olma sın, Karakulak, yahut Taşde- len isterim.
AbdUIhamidin Bir mütalâası
T ja lit Ziya Beyle Hadi Paşa beşinci Mehmedin bu tav siyesine uygun hareket etmiş lerdi. İkinci Abdülhamit bu nezaket eserinden çok müte hassis olarak gelenlere:
«— Tarafı şahaneden getir diğiniz selâm ve iltifatlara te şekkür ederim. Zatı hazreti pa dişahiye ihtiramatı faikamla beraber samimî şükranlarımı arzedersiniz. Bu zamanda Ru meli seyahatine teşebbüs bu yurmuş olmalarını mahzı hik met addederim. Bu havalinin ahvali siyasiyesi malûmdur. Türlü türlü hırslara zemin o- lan bu vilâyetlerde zatı şehri- yarileri tarafından vukua gele
cek bir seyahat muhassenatı davet edici bir teşebbüstür. Ce nabıhak muvaffakı bilhayir eylesin.» Demişti. Balkan Harbinde Alatini köşkündeki Hayatı
g a r i b i şudur ki iptida iste- miyerek Selânik’e giden ve bu köşkte yerleşen İkinci Abdülhamit zamanla buraya a- lışmış, 1912 de Balkan harbi esnasında îstanbula gelmesi lâzım geldiği zaman buna bir türlü razı olmak istememiş, İs tanbula dönmeğe çok güçlükle kandırılabilmişti.
Abdülhamit Alatini köşkün de sakin bir hayat sürmüştür. Ekser vaktini haremlerile
bir-1
912 senesinin sonbaharında Balkan harbi başlıyavak Türk orduları çekilmeğe mec bur olunca o tarihte iktidarda bulunan Gazi Ahmet Muhtar Paşa kabinesi Abdülhamidin Selanik’ten İstanbula nakledil meşine lüzum görmüştü. Fakat eski padişahın ne kadar ves veseli bir insan olduğunu bi len Ahmet Muhtar ve kabine erkânından Kâmil Paşalar Abdülhamidin bu nakle mânalar vereceğini düşünerek kendisini seyahate kandırmak için eski nazırlardan Damat Şerif Pa şayı ve Abdülhamidin damadı Damat Arif Hikmet Paşayı Se lânik’e göndermeği münasip görmüşler, iki damat paşayı bu İşe güçlükle kandırmışlardı.
O tarihte denizlere Yunan donanması hâkimdi. Kara tari- kile seyahat de hemen hemen imkânsız gibi idi. Bunun için Almanya hükümetine
müra-sclâınlık resmine giderken caat edilmiş, Almanya eski pa dişahı İstanbula getirmek için sefaret maiyetine memur (Lor lay) vapurunu tahsis etmişti. Hararetli bir
Münakaşa likte geçirir, hazan da, eski
âdeti veçhile, marangozluk ya pardı. Burada oturduğu müd det zarfında en mühim hâdise kendisinden sonra tahta otu ran beşinci Mehmedin Selâ- nik’i ziyareti oldu. Beşinci Mehmet 1910 senesinin hazi ran ayında Rumeli vilâyetleri ni görmek üzere, Barbaros zırh Iısile Selânik’e gitmiş, birkaç gün bu şehirde kalmıştı. Çok nazik bir insan,-olan beşinci Mehmet ağabeyinin bulunduğu şehirden geçerken onunla hiç alâkadar olmamağı nezakete mugayir bulmuş, başkâtibi U- şakizade Halit Ziya Beyi üçün ctt ordu müşiri Hadi Paşa ile* birlikte Aalatiııi köşküne gön dermiş, halli hatır sordurmuş- tu. Padişah bu iki zata şun ları söylemişti:
•— Ağabeyime selâmlarımı, ellerinden öptüğümü söyleyin. Bir ihtiyacı olup olmadığım so run. Fakat sakın hakkımda za tı şahane demeyin. «Biraderi niz» tâbirini kullanın.»
T\amat Şerif ve Arif Hikmet “ 'Paşalar bu vapurla İstan- buldan Selânik’e hareket etti ler ve bu şehre vâsıl olur ol maz derhal karaya çıkarak İ- kinci Abdülhamidi ziyarete gittiler.
Abdülhamit gelenleri mem nunlukla karşıladı. Fakat İs- tanbula seyahat lüzumundan bahsedilir edilmez bunun şid detle aleyhinde bulundu. Se yahat esnasında hayatına kas- tedilmesinden korkuyordu.
Damatlar Selâııik’in tehlike li vaziyetinden, her dakika de nizden veya karadan topa tu tulması muhtemel olduğundan bahsettikleri zaman:
— Ae yupSniTi, k aderim ne ise o olur.
Demişti. İki damat bütün ta- lâkatlerini sarfetti. Her şeye kendilerinin kefil olduklarını, hiç bir tehlike mevcut olma dığını anlattılar ve kendisini Selanik’ten ayrılmağa güçlük le razı ettiler.
Başka bir Güçlük
■pakat bu defa da ortaya baş ka bir güçlük çıktı. Hükü met vapurun İstanbul limanı na güneş battıktan bir buçuk saat sonra gelmesini, Abdül hamidin ve maiyetinin gecele yin vapurdan çıkarak ikamet lerine tahsis edilen Beylerbe yi sarayına gitmelerini muva fık bulmuştu. Abdülhamit bu na şiddetle itiraz ederek şun ları söylemişti:
«— Ben geceleyin kat’iyen karaya çıkmam. Gece vakti bin türlü şey olur. İnsanın ayağı kayar, denize düşer. Sandal sandala çarpar, kaç türlü ka za olabilir. Hem sıhhatim, vü cudum da müsait değildir. Ço luk çocuğum da çıkmaz. Hülâ sa gece yarısı ben vapurdan çıkamam.»
Bir lıal çaresi Bulundu
Hbdülhamit bir suikasde uğ- '**’ ramaktan korkuyordu. Da madınm bütün teminatı ken disini teskin edemiyordu. Ni hayet başka bir hal çaresi bu lundu: Vapur gece vakti ye rine sabahleyin pek erken, or talik henüz kalabalıklaşmadan İstanbul limanına varacaktı.
Bu karar üzerine eşyalar top landı, hazırlık tamamlandı, İ- kinci Abdülhamit, harem men supları ve çocuklarile birlikte köşkten çıkarak Alatini değir meni iskelesinden sandalla ora ya yakın bir yerde demirlemiş olan vapura gittiler.
Abdülhamit vapura çıkınca süvarisine: «İmparatorla eski dostluğum vardır. Bu nezaketi ni asla unutmıyacağım» dedi ve salona indi. (Loılay) demi rini aldı ve 2 kasım 1912 sa bahı İstanbul limanına vasıl oldu. Abdülhamit erkenden ka raya çıkarak Beylerbeyi sara yında yerleşti. 10 şubat 1918 de 76 yaşında vefat ettiği gü ne kadar 6 sene bu sarayda o- tıırdu.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi