• Sonuç bulunamadı

'Türkü söyledikçe yeşeriyorum'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "'Türkü söyledikçe yeşeriyorum'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

20 EYLÜL 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET "T»---r r

KULTUR

SAYFA

13

‘Türkii söyledikçe yeşeriyorum’

Türkü söylemek benim için bir aşk halidir. En güzel aşklarımı türkü söyler­ ken yaşadım. Ne onlar beni aldattı, ne de ben onları. Türkü söyledikçe yeşeri­ yor, çiçekleniyorum. Ben yalnız türkü söylemiyorum ki. Bu söylediğim tür­ külerle aynı zamanda, çağdaş Türk top- lumunun lied’lerini söylüyorum. Ben türkü söylerken sazım ne benimle yarı­ şır, ne de türkülerle. Bize yalnızca eşlik eder. Bizi tanımlar. Halkımızın büyük ustalarında da saz böyle saygılı bir uyum içindedir. Bu açıdan bakılınca, türküleri bir besteci gibi ele aldığım da­ ha iyi anlaşılır. Bundan önceki plakla­ rımda olduğu gibi, bu plağımda da halk ozanlarının yolunu izleyerek bazı söz­ leri bağlı oldukları ezgilerle söyledim. Bazı sözleri, ortanın malı olan ezgiler­ den birine uygulayarak söyledim, Mev- lana’da, Nâzım’da, Melih Cevdet’e, Ha­ şan Dağı’nda olduğu gibi bazı sözler için de yeni ezgiler düşündüm. Kimile­ ri icracı, kimileri de yorumcu diyor ba­ na. Sanatta yorumsuz icra olmaz ya, iki­ sinin de başımın üstünde yeri var. icra­ cıyı kalıcı ve yaratıcı saymamak bizim ülkenin yarı-aydınına vergi. Oysa özel­ likle müzik, bestecisiyle, icracısıyla bü­ tünlük içinde olan bir sanat.

...Sanatçı da, tıpkı bir çiftçi, bir de­ mirci gibi işini anlatabilmelidir. Hem diliyle, hem de hüneriyle. Bir başka de­ yişle, kendi toplumu içinde sanatıyla ekmek yiyebilmelidir. “Beni bu halk an­ lamaz” demek, en azından, boş bir ken­ dini beğenmişliktir, insan kendini be­ ğenmede bile yalnız kalmamalı. Halkın sanatta anlamadığı bir yer bulunabilir, sanatçı bunu umursamazlık edemez. Çünkü tüketicisi olmayan bir üretim ya­ şamaz. Hani hükümet zoruyla da yaşa­ maz demek istiyorum. Elli yıllık değil, yüz elli yıllık deney var önümüzde. Halktan kopuk hiçbir işten, hiçbir in­ sandan hayır gelmez.

(Şiirler, Türküler Plağı’mn kapağın­ dan, imece Plakları, 1974)

... Müzik, toplumun ikinci anadilidir.

insan kendine, kendi kültürüne yaban­ cılaşmadıkça ne dilinden kopabilir, ne de müziğinden. Bu nedenle de tutarlı bir gelişmede, sanat müziği halk müzi­ ğini de içerip gelişir. Farkına varsak da varmasak da sanatsal gelişme böyle olur. Böyle olur da, gene de bu sorular neden aklımıza gelir dersek: Bizim Kla­ sik Sanat Müziğimiz bağlı olduğu Os­ manlI kültürü içinde halktan kopuk, ya­ şamı bütünüyle anlatabilme olanakla­ rından yoksun, soyut bir müziktir. Bu durum, onun hem gelişmesini engelle­ yen, hem de halk müziğimizden nerede ayrıldığını gösteren başlıca Özelliğidir. Halk müziğimiz ise oldum olası çeşitli konularda halkın özlemlerini, ekmek­ ten aşka kadar bütün yaşamını dile ge­ tirebilen bir müziktir. Gelişmeye ve ge­ liştirilmeye açıktır. Eğer bu anlamda bir sanat müziğimiz olsaydı, halk müziği­ ne böylesine bir gereksinme duymaz­ dık. Olmadığı için bir Klasik Sanat Mü­ ziğimiz, bir de Halk Müziğimiz var.

...Müziğimize yeni boyutları ancak çokseslilik kazandırabilir. Bu da durup dururken olmaz. Toplum yeni boyutlar kazandıkça olur. Kestirmeden gitmesi, köşeyi dönmesi yoktur bu işin. Çokses­ li müzik bir kültür işidir...Çağı anlamak, çağdaş olana sahip çıkmak kolay değil; her babayiğidin harcı değil.

Konuşan: Süheyla Dura (Süreç, Cüt II, Sayı 6, Nisan-Mayıs-Haziran, 1981)

...Hep sazı kullandım. Bir aşk gelene­ ği gibi. O yolu izledim ve bütün yaptık­ larımı sesle yaptım. Yani, ileri anlamda, yeni anlamda ne yaptımsa sesimle yap­ tım. Başka sazlan kullanmayı düşün­ medim. Biraz daha ilerisini yaptığın za­ man, sonra daha ilerisini yapmak gere­ kir. Onu da orkestra kurallanyla beste kurallarını bilen bir insanın yapması ge­ rekir, diye düşündüm, iyi yapabildiğim bir işi sürdürmek istedim. Yani, kendi­ mi, yeteneklerimi aşan bir şeyi yapmak istemedim.

Konuşan: Kerim Balkır (Tavır, Nisan 1980)

Ölümünün 10.

yılında anılıyor

Bugün saat 12.30 ila, Zincirliku- yu ’daki m ezarı başında yapılacak anma toplantısına Rasih Nuri İleri ve Ataol Behramoğlu birer konuşma ya­ pacaklar. Saat 18.00 de Kadıköy Beksavda "Ruhi Su E zgileriyle" ad­ lı, Şahkulu Dergah Korosu 'nun katı­ lacağı konser, saat20.00de Toplum­ sa l Araştırm alar ve K ültür Sanat İçin

Vakıf Kadıköy Şubesi ’nde Ruhi Su 'yu anma toplantısı ve "Ruhi Su, Ezgili Yürekdinletisi gerçekleştirilecek

RUHİ SU

1912’de Van’da doğdum. (Ana­ sını, babasmı hiç tanımadı. ‘Birin­ ci Dünya Savaşı’nm ortada bırak­ tığı çocuklardandı.’) Çocukluğum ve gençliğim Adana’da, Çukuro­ va’da ve Toroslar’da geçti. (On ya­ şında öksüzler yurdunda müzik ya­ şamı başladı.) 1935- 1936 yılların­ da Ankara Müzik Öğretmen Oku- lu’nu bitirdim. Bu arada keman öğ­ renmeye çalışıyordum. 1936’dan sonra Ankara Devlet Konservatu- van Opera Bölümü giriş smavını kazandım. 1942’de bu bölümü bi­ tirdim. 1952’ye kadar Devlet Ope- rası’nda çeşitli operalarda oyna­ dım. (1952- 1957. Beş yıl tutuklu kaldı. Mapusta nişanlandı, mapus- ta evlendi, kendi gibi tutuklu olan Sıdıka Hanım Ta.) Bu arada çeşitli okullarda müzik öğretmenliği yap­ tım. 1952’den sonra müzik çalış­ malarımı tümüyle türkülere yö­ nelttim. (Yaşamı boyunca yılmadı, sesiyle, sazıyla, türküleriyle yaşa­ dı Ruhi Su.)

Bir Hitit yontusu

gibi genç ve ölümsüz

İlhan Selçuk / C um huriyet, 18 O cak 1968

Ruhi Su’nun sesinde Anadolu vardır. Ruhi Su’nun sesindeki Anadolu yalınkat bir Anadolu değildir, üç bin yılın topra­ ğıdır. Ege’den rönesaıısa dönüşen uygar­ lığın tekrar Anadolu’ya doğru yürüyü­ şü Ruhi’nin türkülerinde duyulur... Ru­ hi Su tek başına bir büyük akın yarattı. Türkiye’de aydınlarla halk arasında tür­ küden bir köprü kurdu... Ruhi Su halk sanatkârı değil, halkçı bir sanatkârdır.

O ktayAkbal/C um huriyet, 3 Ocak 1974

Evet, “dünya kovandır” . Karmakarışık, anlamsız bir sürgün yeri. Ezen’le ezi- len’in her zaman kolaylıkla seçilemedi­ ği... Arada sesler yükseliyor, bir şairin, bir ermişin, bir sanatçının her türlü vı­ zıltıyı, gürültüyü bastıran, alteden bağı­ rışı, çığlığı... O kalıyor işte her şeyin üs­ tünde, yeryüzünde, insanların yüreğine temel atarak...

Abidin D in o /Guitare E t M usique, Ka­ sım 1974

Ruhi Su, yakışıklıdır, saygındır, bir Hitit yontusu gibi genç ve ölümsüz­ dür...Ruhi Su, gezgincilerin babasıdır.. Ruhi Su bu yapıtı, belirli zaman aralık lany la gözetim altında tutularak, izlene­ rek, köşelere kıstırılarak, hapse atılarak yaratmıştır. Neden mi ? Yozlaşmaz say­ gınlığını ve direngeçliğini simgelediği Anadolu Türk köylüsünün büyük baş­ kaldırı dizisinin bir halkası olduğu için belki.

Çetin Alton /M illiyet, 16 N isan 1981

Elinde sazıyla nerede görünse, o işlen­ miş erkek sesiyle, Yunus’tan Melih Cev­ det’e kadar Türk ozanlarının yapıtlarını, ayrı bir çeşninin lezzetiyle damla dam­ la sindirir yüreklere... Bir bakarsınız İs­ tiklal Savaşı’ndakağnılaryürür... Bir ba­ karsınız yörük göçlerinin Aydos türkü­ leri eser... Bir bakarsınız bir ninniyle sal­ lanmaya başlar Dursun bebeğin beşiği...

A ziz N esin/Sanat D ergisi, 1 Ekim 1985

Sesi güzel, işi güzel, kendi güzel, içi güzel bir insanı yitirdik. Kendisinden geriye dünyamızda durmadan su gibi akacak güzellikler kaldı... Ruhi Su, Türk halk müziğinde hem yeni bir okul kur­ du, hem okulun en güzel yapıtlarını ya­ rattı. ... Elbette Ruhi Su’yu ölümsüzleş­ tiren salt sesinin biricikliği ve güzelliği değildir. O ’nun büyük değeri, Türk halk müziğini çağdaşlaştırarak yenileştirme­ si, yeni üretimlere yol açması, böylece Türk sesini dünya sesi yapabilmiş olma­ sıdır.

Talip Apaydın / Cumhuriyet, 1985

Nereden geldiğini, nasıl bir savaşım­ la arınıp, yetişip Ruhi Su olduğunu öğ­ rendikçe, yapmak istediği sanat eylemi­ ni gördükçe tanıdıkça hayranlığım büyü­ dü. Halkımızın sanatsal yeteneğini nice güçlükleri aşarak kanıtlayan dünya ça­ pında bir ses ustasıdır Ruhi Su.

A tilla Ö zkırım lı / Cum huriyet Siyaset 85, 29 E ylül 1985

Halkının sözcüsü olmak... Bu üç söz­ cük, Ruhi Su gerçeğinin en yalın tanımı­ dır. ... O, kendini türkülerle ifade eden halkının sesinin sanattaki yansımasıydı bir bakıma. Halktan aldığını kendi sanat potasında eritip yoğurarak yine halka su­ nuyordu.

Sümeyra Çakır / H aber Bülteni, 1985

Büyük halk sanatçımız Ruhi Su : O, yıllarca, binbir türlü engellemeye, acıla­ ra yoksulluklara, hapislere, sürgünlere göğüs gere gere, halkımızın yüzyıllardır gönlünde ve sesinde yaşattığı Pir Sultan Abdal’lara, Yunus Emre’lere, Köroğ- lu’lara yeni bir nefes, bir taze can verdi. Gericiliğin yüzyıllardan beri yozlaştır­ maya, unutturmaya çalıştığı, barışsever­ lik, insanseverlik, doğruluk, yiğitlik, öz­ gürlük değerlerini halkın belleğinde ye­ niden diriltti... O, halkına ve halkının mutluluğu davasına sarılmıştı. Halkımız da onu bağrına bastı.

“ Ruhi Su’ya Saygı”, Adam Yayınları)

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İnsansız olursa sevimsiz resim gibi Dal uçlarında göveren bahar, Tarlada boy veren o altın başak.. İnsanlar,

Üçüncü adımda sihirbaz 5 ve 6 numaralı altınları ha- vuza atsın; deniz kızı da dalıp 3 numaralı altını bulup sihirbaza iade et- sin.. Böylece oyun sonsuza kadar

ELİF NACİ'YLE SANAYİ-1 NEFİSE'DE — Mahmut Cüda (solda), geçen yıl Elif Naci'yle birlikte Sanayi-i Nefise'nin şimdi Kız Meslek Lisesi olarak kullanılan binasını

Akade­ minin öğretici kadrosundaki kozmo­ polit görünüm, Hikmet O nat’m da içinde bulunduğu genç ve aktif bir sanatçı kesimi tarafından büyük öl­

Bizim çalışmamızda da bu çalışmada elde edilen sonuçlarla uyumlu olarak benzer şekilde en genç yaş grubunu oluşturan yenidoğan (0-12 ay) grubundan, en büyük yaş

Sentezlenen 5-hidroksi-3-(4-nitrofenil)-1-(p-tolil)-1H-pirazol bileşiğinin 1 H-NMR spektrumu (Şekil 4.6) DMSO-d 6 içerisinde alınmıştır ve elde edilen spektrumda

Farklı zamanlarda farklı konsantrasyonlar da uygulanan AVG uygulamalarının vazo ömrü süresince karanfil çiçeğinin çiçek yaprak rengi üzerine olan etkisine ait değerler

A) Dine uygun olan isteklerini yerine getirmek. B) Sıkıntıya düştüklerinde yardım etmek. C) Sıkıntıya düştüklerinde yardım etmek. D) Dini görevlerimizi yerine getirmek.