• Sonuç bulunamadı

Necatigil üstüne

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Necatigil üstüne"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

IMIT

h

mm

OKTAY

AKBAL

Necatigil

Üstüne

B

azı şairlerin ölüm üne yanarız, ancak o n !o rın şiirle rid ir ki, y ıllar sonra soğuklardo gö­ ne ıs ıtır bizi.» (B. Necatigil)

Kim seye benzemezdi N ecatigil, D iyeceksiniz kim se kim seye benzemez! Hele sanatçılar! H er biri ayrı b ir evrendedir. B ıı yüzden de kendine özgü birer evren ge­ tirirler bize. Ö yledir gerçekten, öyledir ya, kim ileri de var kİ gerçekten kim seye benzem ezler. Yani başkaları İle benzer ihç b ir yanları yoktur, kendi başlarına birer kişiliktirler. N ecatigil onlardan biriydi. Hani ne derler cnev'i şahsına mahsus» b ir insan!..

Sessizd i, durgundu, az konuşur görünürdü «hakir b ir şairiz» derdi kendi kendine, am a A la n g u ’nun da hep belirttiği gibi içinde fırtın a la r esen, kasırg alar ko­ pan, kendine, kendi sanat gücüne iyice inanan b ir ki­ şiydi gerçekte... A cı bir eleştiriciydi s ıra s ı geldiğinde. A cım a sızd ı, en büyük a cım a la rı duyandı aynı zam an­ d a... Dosttu, am a yalnızlığ ın a çekilm eyi daha çok se­ ven bir dost... H astalıklar, küçük yaştan başlayan k ır­ gın lıklar, kendini ezik, bitik, y aln ız duym alar... Hepsi v ard ı onda. Küçük odalarda yaşam ayı severdi. B ir evin en küçük o d a sın ı seçerdi, istediği kadar geniş b ir ev­ de yaşosa do... V işnezadedeki evin en küçük odası — hcdda bir odanın b ir bölümünde— , B e şik ta ş’taki ah ­ şa p kira evi, Cam göz'deki sevim li ev, en sonra da De­ niz cpartım anındaki dairenin en küçük odalorına sığ ­ m aya ç a lışırd ı. S ığ ard ı d a... Kitaplarıyla, m asasıyla, hatta uzanıp dinlendiği küçük yatağıyle...

B ir zam an lar haftada bir kaç kez buluşurduk. Kah­ veler, gazinolar, ça lg ılı, sa zlı yerler.. Oyunlar.. G ez­ meler.. Yürümeler.. Konuşm alar.. Ev top lantıları... Ö n ce­ leri yalnızdık. Son raları ço ğ aldık, eşler, ço cu klar, işler... Bütün bu kalab a lıklar arasında da birer ada gibiydik dostluğum uzla... Kopup çekild ik mi oraya yine eski gün­ le re dönebilirdik. B ir düşününce, neler neler canlanıyor belleğimde! Y a zıla ca k yazılm ayacak, y a z ıls a da yanlış a n la şıla c a k neler! Serüvenler, seviler, üzüntüler, se vin ç­ ler. Şiirler, yazılar, çeviriler...

«Üstüme çevrilen a yd ın lıkla r İçinde — G e ce beni kurtar» diye başladı şiire ... Hep bir boşluk aradı, yarı karanlıkta yazdı şiirlerini. Daha 1949’da yazm ıştım , onun şiirlerini sokak fenerlerinin ışığında yazd ığ ın ı, yani yarı karanlık, yarı aydınlıkta, görülür görülm ez b ir durum ­ d a... Hep bir şeyleri söylem ek ister, derken vazgeçer gibi... O kesik kesik dizeler, o bölüntüler, o birdenbire geri dönüşler, duruşlar, bundandı. Kendin! tam a çm a ­ mak, kendini tam vermemek, tam çıkm am ak aydınlığa.. Ölü çizg ileri vardı yaşam ın, buna inanm ıştı. Kendini tutsak etm işti o çizgilere, kapatm ıştı içine isteyerek. B ilird i o çizg ile rin dışındaydı gerçek yaşam , bilirdi bu­ nu. «Derken kalkar perde — Bu ırm aklar benim çin bir daha a ka r m ı? Özledim han! nerde — Y aşam ak gibi v a r mı?» dediği anları olurdu, am a yeniden dönüyordu o kapalı, o 'S a k lı Su' dünyasına...

İlk görüşüm Cennet bahçesindeydi. B ir İlkyaz ak­ şam üstü, ozanlar, y azarlar m a sasınd a... Z onguldak'­ tan gelm iş bir öğretmen. Y ıl 1945. Son görüşüm C e r­ rahpaşa H astanesi Enc!oktrlnolo|l bölümünde. Y ıl 1979... Tam otuz dört yıl süren bir a rka d a şlık, bir dostluk, bir yaşam a... B iliyorduk son görüşm em iz olduğunu. O do biliyordu, am a bilm ez gibi yaptı bize. N a sıl olsa daha önceleri de B ehçet'i başka hastane odalarında görm e­ ye gelm iştik. Bu do öyle bir g elişti sanki! B ir süre son ­ ra çıka ca k, şiirle r yazacak, kızacak, su saca k, ya da b ir başladı mı susm ak bilm eyecekti, ö y le y d i N ecatigil, dedim yo kim seye benzemeyen, am a h iç kim seye hiç b ir yanı benzem eyen biri...

Büyük bir ozandı. Bu «büyüklük» gün geçtikçe d a ­ ha belirginleşecek. B elik d e h iç kim seye benzememesi bu yüzdendi. B iz, bir kaç a rkad aşı biliyorduk bunu. O da biliyordu. Her şeyi biliyordu. B ilm ezlikten geliyordu, ölüm ünden sonra yayınlanan b ir şiirin d e bakın ne d i­ yor: «Ölümünde odava doluşm ak — içe riye girm eyin — Ne olacak, g ire ce ksin iz d e — G itsin bekleyin — Daha belki ben ordayım dır, girm eyin — Tozlansın hele her şey — G örülsün istem em , nelerim varm ış —• M e rak ı­

n ız zaten geçer, üzülmeyin»

Referanslar

Benzer Belgeler

Malzemeler: Bölme ve dış duvarlar dolu tuğladan, Sıvalar beyaz çimento'u serpme ve mermer tozlu düz silme, bütün doğrama- lar dikine kasalı ahşaptan, korkuluklar de-

Modern et kıyma makinaları en büyük boylara kadar, patates yıkama, soyma,, doğrama makinaları, sebze doğrama, püre yapma makinaları, ka- fe, kök, dane, öğütme

* Mütenevvi eklerin, diş açılmasına lüzum olmadan, muhtelif kuturdaki borular için tedarik edilebilen hususi boru aksamile (somunla sıktırma veya şariyet esasına dayanan

Burada dört tane yatak odası, bir banyo, ayrıca hizmetçiler için servis merdiveni vardır.. Binanın etrafı kâmilen

İnternet bağımlılığı henüz çok da önemli bir sorunmuş gibi görülmese de bu sorunun ileride çok daha ciddi bir hal alacağını söylemek yanlış olmaz. Yeşilay’ın

Dışişlerinden aldığı bursla Madrid Güzel Sanatlar Akademisinde baskı, gravür kıs­ mını bitirdi.. Kendi dalında araştırmalar

Türk balesine eği­ timci olarak da katkıları bulunan Akın, “Kuğu Gö­ lü”, “Uyuyan Güzel”, “Romeo ve Jüliet”, “Ham­ let”, “Cindirella” gibi

Reel kısımları ve imajiner kısımları kendi aralarında eşit olan iki karmaşık