• Sonuç bulunamadı

Cahit Kayra'nın 'İstanbul, mekanlar ve zamanlar' kitabı yayımlandı:Bizans'tan bugüne İstanbul

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cahit Kayra'nın 'İstanbul, mekanlar ve zamanlar' kitabı yayımlandı:Bizans'tan bugüne İstanbul"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cahit K ayra:hin

İstanbul, M ekanlar ve Zam anlar” kitabı yayımlandı

Bizans’tan bugüne İstanbul

İstanbul, Mekânlar ve Zamanlar /

Cahit Kayra / Ak Yayınları / 208 s. /

Büyük boy, 10 adet ek harita / 80.000 T L

G Ü R O L SÖ ZEN

Her kitabın yazımı, ne denli “ ka­ lıp öğeler” olursa olsun, benzemez birbirine. Bu benzemezlik yalnız konularından ötürü değil, ele alınış biçimiyle ilgilidir. Görsel yakınlık­ ları katmıyorum buna.

Belki örnek yerinde değil, ama aynı ağacın iki kiraz çekirdeğini :niz, mutlak, biri diğerinden farklı serpilip gelişir. Biri diğerine göre güneşi daha iyi gör­ müştür. Ya da biri daha esintiden ıraktır.

Sözgelimi araştırma ve inceleme kitapları, tekdüze gi­ bi gelir insana. Kaynak gözüyle bakılır. Oysa bazı ki­

taplar, konularını az çok bilmemize rağmen, hem kay­ nak kitap hem de önü açık yorumlarla bezelidir. Yıl­ lar, aylar, dipnotları, olaylar derken bir bakarsınız ya­ kıştırmalar çıkar karşınıza. Hani bitişik düzendeki es­ ki yapıların birdenbire bir avluya açılması var ya, ona benzer.

O avluda kimi zaman bir kuyu, kimi zaman bir as­ ma bulunur. Hiç biri bulunmazsa, mutlak, dört tarafı kuşatılmış yapılardan masmavi bir gökyüzü görünür, bulutların birbiri peşi sıra seğirttiği gökyüzü.

İşte Cahit Kayra’nın “ İstanbul, Mekânlar ve Zamanlar” adlı kitabı da tam tamına yazarının çeşnici kişiliğiyle örülmüştür. Buyrun size bir alıntı; “ Ben Al- tıyol’dan Çukurbostan’a, yani Kuşdili Çayırı’na inen anayol üstündeki bir evde doğmuşum. Bu ev bugün de duruyor. Çocukluğunda Cihangir’deki evlerden Abdü- laziz’in savaş gemilerini seyrettiğini söyleyen bir bü­ yükannem ve onun kendisi gibi yaşlı bir ahbabı vardı. Bu yaşlı hanım bize Altıyol Ağzı’nın eskilerde kırlık, çalılık ve ağaçlık bir yer olduğunu anlatırdı. Bir alaycı

arkadaşımın dediği gibi “ Buralardan insan geçti.” İn­ sanlar geçti ve evleri, çirkin yapıları, kara asfalt yolla­ rı, gürültülü araçları ile bu tatlı doğayı örttüler. Eski, yitip gitmiş zamanların coşkulu yeşilikleri, ince dere­ leri, cıvıltılı kuşları, burada rastgele, yan yana, üstüste yerleştirilmiş taş, beton, çelik yığınlarının altında son- suzcasına bir uykuya dalıp gittiler ve bize hüzünlü anı­ larını bıraktılar.”

Tarihsel bir kentin dünya ölçeğinde değiştiği pek gö­ rülmemiştir. Ama söz konusu İstanbul ise dün önün­ den geçtiğiniz yapıyı bile tanıyamazsınız. Bu, bizim kül­ tür adına kent savurganlığımızdır. Harcamanın her çe­ şidini severiz! Bu, ağaç olabilir ya da eski yapı, hiç far- ketmez. Yeter ki kazanalım!.. Bu kazancın kâr hane­ sinde hiçbir zaman kültür yer almamıştır.

İşte böyleşine savurganlığın tanığı bu kitap. Yazar Kayra, nelerin yok edildiğini sıralamıyor bu kitapta, yanlış anlaşılmasın!.. “ Zaman ve mekân” içindeki İs­ tanbul’u anlatıyor. Bu anlatım içinde de yüzlerce ilginç harita sunuyor. Gravürler, kartpostallar da cabası... 16. yüzyıldan 20. yüzyıla değin değişimin somut örnekle­ ri her biri.

Kitabın genel yapısını yansıtması açısından bölüm başlıklarından da alıntılar yapalım biraz:

“ Sarayburnu, tarihin nabzının attığı yer.” “İstanbul’un ortası.” “ Büyük İstanbul.” “ İstanbul’un varoşları.” “ Beyoğlu’nun büyüsü.” “ Ölümsüz Boğaziçi.” “ Sarı Ka- dı’nın eski öyküsü.” “ Üsküdar’a gider iken.” “ Ana­ dolu yakasının şarkıları.” “ İstanbul’un gerdanlığı.”

“ İstanbul, mekânlar ve zamanlar” kitabının sunuş ya­ zısına şöyle başlıyor Cahit Kayra:

“ Feylesoflar, ‘Mekân içinde zaman yoktur’ derler. Gerçekten, uzayın sonsuzluğu, uçsuz bucaksız boyut­ ları içinde zaman olmayabilir. Ama biz, insanlar, şim­ dilik bir ‘fenomenler’ dünyasında yaşıyoruz ve bu dün­ yada, zamanlar birbiri peşine dizilen olaylar yaratarak mekânları, durmadan değiştiriyorlar. Zaten feylesoflar da ‘Mekânlar değişmez’ demiyorlar” .

İstanbul’ da mekân olarak kısa insanlık tarihinin akıp gidişi içinde böyle değişmiş. Doğrusal düzende değil. Büyüyüp küçülerek, zenginleşip fakirleşerek... Bazen güçlü ve başkalarına egemen, bazen güçsüz ve tutsak gibi:.. Böylece yirmi beş yüzyıl öncesinde bir avuç Me- garalı’nın taştan topraktan duvarlar arkasında kurduk­ ları köy, sürekli serüvenler geçirmiş. Fenikeliler, Yu­ nanlılar, Persler, Bizanslılar, Venedikliler, Cenevizli­ ler... gelip geçmişler. Sonunda bizler gelmişiz. XV. yüz­ yılda kavga bitmiş.

Bu kitapta size, bu serüven boyunca bu dünyanın en

n

l beldelerinden biri olan İstanbul’un mekânsal plan-

eçirdiği değişiklikleri sergilemeye çalışacağız...” Kayra’nın bu kitabıyla birlikte bir başka önemi var: Bürokraside bakanlık düzeyinde görev almış olmasına rağmen (günümüzdeki örneklerini düşünerek), kültürle, sanatla bağını hiçbir zaman koparmaması. Belki de da­ ha önemlisi, araştırıcı niteliğini bir amatör (günümüz­ de profesyoneller öylesine çok ki!) sıcaklığıyla sürdür­ mesi; hiçbir şeyden yüksünmeden ele aldığı konuyu di­ diklemesi ve bu araştırmasına, yılların birikimini, göz­ lemini ve bir kentli inceliğini katması.

Sanırım, eski kent dokusu üzerine araştırma yapan ve yazı yazan böylesine kişilere çok ihtiyacımız var. Kuru bir tarih ve geçmiş bilgisi bizi hep kuraklığa sür­ gün etti çünkü.

Ak Yayınlar’ın hiçbir kâr amacı gütmeden yayımla­ dığı bu kitabın benzerlerinin, diğer kurumlarca da be­ nimsenmesini dilerim.

Öyle ya da böyle, kültürlerin yok edildiği günümüz­ de böylesine kitaplar umutsuzluğumuzu aralıyor, umu­ dumuzu dürtüyor....□

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 31

S A Y F A 1 3

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu arada Bay ar, "K ader arkadaşları" yazdı çiçeğin önünde, bir yandan kendisiyle poz vermeye çabalayan eski-yeni arkadaşları, bir yandan da foto ğ ra fın ı

Nakledilen organ filizlerinin karaciğere özgü proteinleri salgılaması ve insan me- tabolizmasına özgü maddeleri üretmesi, organ filizi nakli yönteminin, organ üret- me

Reboull’u elde ederek Damad Mahmud Paşa ile Sabahattin Beyin emni yetle firar edebilmeleri için ter tibat almışlardır.. İşte bu sayede Aralık 1899 ta­ rihinde

TTM Mxx440000 ((RReessiim m 22 II--IIVV)):: Grup 2’de çok katlı yassı epitel örtünün oldukça ince olduğu, KZ yara yüzeyinin kapandığı, ancak bağ dokusunda açılma- lar

Oysa başka romanla­ rında aynı şey, bu kadar radikal biçimde söz konusu değil.. - Kimseye anlatamadım

Bu meylin sol tarafında türbeye giren bir kapı, solunda da dış, iç ve cami altındaki dört köşe sütunlar üzerine istinad eden kemerli top­ rak altı tesisatına

Zaman geçtikçe ve başka tür feminizmleri keşfettikçe Duygu Asena ile feminizme yaklaşımım örtüşmemeye başladıysa da hep onun kadınların bugün

Koca Yaşar, seni elbette çok seven, yere göğe koya­ mayan çok sayıda dostların, milyonlarca okuyucun ve ardında koca bir halk var.. Ama gel gör ki onların