• Sonuç bulunamadı

İlginç Yayın Özetleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlginç Yayın Özetleri"

Copied!
30
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ

İ L G İ N Ç Y A Y I N Ö Z E T L E R İ • The American Journal of Clinical Nutrition, V o l : 43, 1986.

1 — V em et, O., C hristin, L., Schutz, Y„ Donfort, E., Jeguier, E . : Enteral V ersus Parenteral N u tritio n : Com parison of Energy M etabolism in Lcan and M oderately Obese Women, p. 194.

2 — Shetty, P.S., K urpad, A.V.: Increasing Starch Intake in the Hum an Diet, Increases Fecal Bulking. p. 210.

3 — M endenhall, C.L., Tosch, T., Weesner, R.E., et a l.: VA Cooperative Study on Alcoholic H epatitis I I : Prognostic Significance of Proteın- Calorie M alnutrition, p. 213.

4 — G hishan, F.K., Said, H.M., Wilson, P.C., et a l . : in testinal T rasp ort of Zinc and Folic A c id : A M utual İnhibitory Effect, p. 258.

5 — K rebs, N.F., Ham bidge, K .M .: Zinc R equirem ents and Zinc Intakes of Breast- Fed Infants, p. 288.

6 — Sandstead, H .H .: A Brief H istory of the Influence of Trace Ele-m ents on B rain Function, p. 293.

7 — Heaney, R.P., Racker, R .R .: D istribution of Calcium A bsorption in Middle- Aged Women, p. 299.

8 — Ingenbleek, Y„ Barclay, D., D irren, H . : N utritional Significance of A lterations in Serum Amino Acid P atterns in Q uitrous Patients, p : 310. 9 — Eastvvood, M.A., Elton, R.A., Sm ith, J .H .: Long-Term Effect of Whole-m eal B read On Stool W eight, T ran sit TiWhole-me, Fecal Bile Acids, Fats and N eutral Sterols, p. 343.

10 — Stuff, J.E., Garza, C., Boutte, C., et. a l . : Sources of Variance in Mille and Caloric In tak es in Breast- Fed Infants, p. 361.

11 — Borschel, M.W., Kirksey, A., H annem ann, R .E .: Evaluation of Test. VVeighing For the Assessm ent of Milk Volüme Intake of Form ula Fed In fan ts and Its Application to B reast Fed Infants, p. 367.

\2 — Dulloo, A.G. and Miller, D .S .: The Thermogenic Properties of Ephed-

rine / Methybcanthine Mixtures-Animal Studies, p. 388.

13 — Brovvn, J.E. and Toma, R .B .: Taste Changes During Pregnancy, p. 414. 14 — Albrink, M J. and Ullrich, I .H .: Interaction of Dietary Sucrose and Fiber on Serum Lipids in Healthy Young Men Fed High Carbohydrate Diets, p. 419.

(2)

102 İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 15 — Brune, M., Magnusson, B.( Person, H.( Hallberg, L .: Iron Losses in

Sweat, p. 438.

16 — Schvvartz, R., Apgar, J., Wien, E .M .: Apparent Absorption and Reten-tion of Ca, Cu, Mg, Mn, Zn From a Diet Containing Bran, p. 444. 17 — Bradstock, M.K., Serdula, M.K., M arks, J.S., et. a l . : Evaluation of

Reactions to Food Additives : The A spartam e Experience, p. 464. 18 — Clark, A.J. and M ossholder, S . : Sodium and Potassium Intake Measu­

rem ents : Dietary Methodology Problem s, p. 470.

19 — Stam ford, B.A., M atter, S., Fell, K.D., Papanek, P . : Effects of S m o king Cessation on Wcight Gain, M etabolic Rate, Calorıc Consumption and Blood Lipids, p. 486.

20 — Jenkins, D.J.A.. W olerer, T.M.S., Jenkins, A.L., et. a l . : Low Glycc-m ic Response to T raditionally Processed W hcat and Ryc P ro d u c ts : B ulgur and Pubpem ickel Bread, p. 516.

21 — Brown, M.R., Cohen, H.J., Lyons, J.M., Curtis, T.M., et a l . : ProximaI Muscle W eakness and Selenium Deficiency Associated With Long Term P a ren te ra l N utrition, p : 549.

22 — Pollitt, E., Pollitt, C.S., Leibel, R.L., Viteri, F .E .: Iro n Deficiency and Behavioral Development in In fan ts and Preschool Children, p. 555. 23 — Poehlman, E.T., Trem blay, A., Despres, J.P. et. a l . :

Genotype-Cont-rolled Changes in Body Com position and Fat M orphology FoIIovving Overfeeding in Twins, p. 723.

24 — Loughlin, E.O., Forkes, D., Parsons, H . : N utritional R ehabilitation of M alnourished Patients W ith Cystic Fibrosis, p. 732.

25 — Jensen.C., Buist, N., R.M., Wilson, T . : A bsorption of Individual Fatty Acids From Long Chain Or Medium Chain Triglycerides in Very Small Infan ts, p. 745.

26 — Nestel, P . : Fish Oil A ttenuates th e Cholesterol Induced Rise in Lipop­ ro tein Cholesterol, p. 752.

27 — Belko, A.Z., B arbieri, T.F., Wong, E .C .: Effect of Energy and Protein In ta k e and Exercise In ten sity on the Therm ic Effect of Food, p. 863. 28 — Duggan, M.B., M ilner, R.D.G.: The M aintenance Energy R equirem ent

fo r C h ild re n : An E stim ate Based on a Study of Children With Infec- tion Associated U nder Feeding, p. 870.

29 — Garn, S.M., Lavelle, M., Rosenberg. K.R., Havvthorue, V .M .: M atura-tional Timing As a Factor in Fem ale Fatness and Obesity, p. 879. 30 — Stekel, A., Olivares, M., Pizarro, F., et. a l : A bsorption of

Fortificati-on Iro n From Milk Form ulas in Infants, p. 917.

31 — Heinonen, K., Mononen, î., M ononan, T., et. a l . : Plasm a V itam in C Levels Are Low in P rem atüre In fan ts Fed H um an Milk, p. 925.

S2 — Tontisınin, K., B ooranasubkasorn, U., H ongsum arn, A., Tlıewtong, D .:

Form ulation and Evaluation of Supplem entary Foods for Thai Preg- n a n t v/omen, p. 931.

(3)

İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 103

1 — Ş işm an ve Norm al Kilodaki Kadınlarda Enteral ve Parenteral Beslen­ m ede E nerji M etabolizm ası

N orm al kiloda ve şişm an olan k adınlar intravenöz (i.v.) ve ağızdan bes­ lenerek, dinlenm e sırasında m etabolik hızları ve term ogenesis ölçülm üştür. N orm al kilolu kad ın lar ağızdan beslendiklerinde; yemek sonrası dinlenme m etabolik hızı (DMH) 0.99 dan 1.13 kkal/dakika, intravenöz beslendiklerinde 0.98 den 1.13 kkal/dak. düzeylerine çıkm ıştır. H er iki beslenm e seklinin me­ tab olik hıza etkisi benzerdir. Şişm an kadınlarda bu değerler, ağızdan bes­ lenm ede, 1.11 den 1.29 k k al/dak . i.v. beslenm ede 1.10 dan 1.27 kkal/dak. yük­ selm iştir. G ru plar arası fark önemli değildir. N orm al kilolularda besinlerin term ik etkisi, ağızdan beslenm ede % 9.3, i.v. beslenm ede % 10 dur. Şişm an­ la rd a bu değerler ağızdan beslenm ede % 10.1, i.v. beslenm ede % 9.2 bulun­ m u ştu r. G ruplar arasında b u yönden de fark yoktur. Yani besin öğelerinin kullanım ı, beslenm e şeklinden etkilenm em ekte, şişm an ve norm al kiloluların m etab olik hızları benzerdir, ancalc ağızdan beslenm ede m etabolik hızdaki a rtış d ah a uzun sürede görülm üştür. Bu da sindirim den dolayı besin öğele­ rin in kana geçişinin yavaşlam asına bağlıdır.

2 — İn san D iyetinde N işastanın Artması D ışkı H acm ini Artırır

D ışkının kaba şekilli ve m ik tarın çok olması insan kolonundaki iki olaya bağlanır. Birincisi, diyet posasının su tutucu etkinliğidir, İkincisi po­ sanın b a k te rile r tarafın d an parçalanm ası sonucu bakterial kitlenin artm ası­ dır. Diyetin posa değerini a rttırm a d a n enerji değerinin azaltılması, dışkı m ik tarın ı azaltır. Diyete m ısır nişastası eklendiğinde, dışkının m iktarında ve azot değerinde artış gözlenm iştir. B unun nedeni, enzim lerin etkilemediği k a rb o n h id ratın da artm asıyla, bunlarıkullanan bak terial kitlenin artm asına bağlanm ıştır. Ancak dışkı m ik tarın ın artm asına karşın, dışkının geçiş süre­ si etkilenm em iştir.

3 — Alkolik H epatit Üzerinde Ç a lışm a : Protein - Enerji Malnutrisyonun İyi­ leşm ed e Önemi

Alkolik h e p a titli 352 h a sta protein-enerji m alnütrisyonu yönünden ince­ lenm iştir. Protein-enerji m alnutrisyonunun tanısında; arzu edilen ağırlığın

% si, deri kıvrım kalınlığının 12.5 m m ve az olması, o rta kol çevresinin 25.3

cm ve az olm ası, k reatinin indeksi (%), album inin 3.5 g /d l altında olması, tra n sfe rin in 180 m g /d l ve altın da olması, lenfotik sayım ın 1500 h ü cre/m m 3 a ltın d a olm ası gibi k rite rle r kullanılm ıştır. H epatit derecesi ağır olanların

% 64 ünde, ağır PEM belirtileri görülürken, hafif hepatitlerde bu oran % 3

dur. H afif Iıepatitlerin % 66 sm da hafif PEM bulunm uştur. H epatitle PEM a ra sın d a çok önem li ilişki bulunm uştur. H astane diyetiyle beslenme duru­ m u n d a iyileşm e görülenlerde m ortalite azalm ıştır. H astaların beslenmesi­ nin. düzeltilm esinin iyileşmede önemli rolü olduğu sonucuna varılm ıştır.

(4)

104 ÎLGÎNÇ YAYIN ÖZETLERİ

4 — Çinko ve Folik Asitin İnce BarsaMarda Taşınması, Karşılıklı E ngelle-. y ic i E tk ile şim

Son yıllardaki gözlemler folik asitle çinko arasında ince barsaklarda zıt yönde etkileşim ler olduğu izlenimini verm iştir, tn vivo ve in vitro yön­ tem lerle bu etkileşim süreci sıçanlarda incelenm iştir, İnce barsak lümenin- de folik asit bulunduğunda, çinko emilimi önemli ölçüde azalm ıştır. Aynı şekilde, lüm ende çinkonun fazlalığı, folik asit emilimini azaltm ıştır. Çinko ve folik asidin pH 2 de kom pleks yaptığı pH 6 da ise bu kom pleksin çözün­ düğü görülm üştür. Buna göre, m idenin asit o rtam ından oluşan kompleks, in­ ce b arsak lard a çözünm ektedir. Bu nedenle etkileşim in iki öğe arasındaki kom pleksten ileri gelmediği sonucuna varılm ıştır. Bunun yanında pankreas yetersizliğinde ince b arsak ların asitliğinin artm asında çinko ve folik asit arasın d a kom pleksin oluşabileceği düşünülm üştür. N orm al fizyolojik koşul­ lard a bu iki öğe arasında karşılıklı engelleyici etki olduğu sanılm aktadır. Bu nedenle diyete tek başına çinko eklenm esinin folik asidin, folik asit eklen­ m esinin ise çinkonun emilim ini azaltabileceğine dikkat edilmelidir. Pankreas yetersizliklerinde bu daha da önemli sorun olabilir.

5 — Anne Sütüyle B eslenen Bebeklerin Çinko Gereksinmeleri ve Çinko Alını­ la n

Çinko gereksinm esinde yağsız beden kitlesinin oluşum hızı önem taşı­ m aktadır. Bu nedenle, çinko gereksinm esi büyüm e hızıyla orantılıdır. Ek çinko verilm em iş anne sütüyle beslenen bebeklerin çinko alım ları günlük olarak 1. ayda 1.99 mg, 1-2 ay arasın d a 1.57 mg, 5 -6 ay arasında 0.65 mg, 9-10 ay arasında 0.44 mg bulu nm uştu r. Çinko emilim oranı aynı aylarda % 39, 47, 75, 110 bulun m u ştur. Buna göre, sütle günlük çinko alım ı azaldı­ ğında, emilim oranı a rta ra k gereksinm enin karşılanm ası yoluna gidilm ekte­ dir. Çinko gereksinm esi, emilebilen m ik ta r olarak günlük 1. ayda, 700-800 m ikrogram civarında iken, 6. ayda 450 - 500 m igrogram a inm ektedir. Bu değer 12. aya değin aynı kalm aktadır. Eğer anne günlük diyetiyle gereksinm esi olan çinkoyu alırsa, anne sütüyle beslenen bebekte herhangi b ir yetersizliğin ol­ m ayacağı sonucuna varılm ıştır.

6 — E ser E lem entlerin B eyin Fonksiyonu Üzerine E tkisi

E ser elem entlerin çeşitli şekillerde beyin fonksiyonunu etkilediği bilin­ m ektedir. Olum suz etkileyen elem entlerin başında k u rşun gelir. K urşun ze­ hirlenm esine çocuklar, büyüklerden daha çok m aruz kalırlar. Kurşun, boyalı oyuncaklar, yağlı boya bad an a a rtık la n , boyalı plastikler ve tozlarla alınabi­ lir. S üt dişinde k u rşu n m ik tarı fazla olan çocukların zekâ p u a n la n düşük bulunm uştur. Yine saç ve serum da k u rşu n düzeyi yüksek olan çocuklarda nö­ rolojik bozukluklar görülm üştür. ABD’inde zenci çocukların % 19 unda, be- yazlann % 6 sm da k urşun düzeyleri n orm alin ü stünde bulunm uştur. Civa zehirlenm esi genellikle çiftçilerde görülür. Civa tarım ilaçları ve fabrika a r­ tıklarıyla besinlere (tuz, bitkisel besinler, su ü rü nleri vb.) k arışm ak ta ve in­ san tarafın d an alınm aktadır. Civa doğum öncesi ve sonrası dönemde

(5)

bebek-İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 105 lerde nörolojik bozukluklara neden olm aktadır. İyod yetersizliği, doğum ön­ cesi dönem de beyin gelişimi ve olgunlaşm asını olumsuz etkileyerek m entaı yetersizlik olarak belirlenen kretinizm e neden olur. Kretinizm özellikle en- dem ik guvatr olan yörelerde yaygındır. Ayrıca hafif iyod yetersizliğinin hafif m otor bozukluklarına neden olduğu sanılm aktadır. B 12 vitam ininin bileşimin^ de alınan kobalt, beyin fonksiyonu için gereklidir. Demir ile dopam inerjik n ö ronlar arasınd a etkileşim olduğu, dolayısıyla dem ir yetersizliği olan çocuk­ lard a biliçsel fonksiyonlarda yetersizlikler görüldüğü bildirilm iştir. Bakır em ilim ve kullanım ındaki bozukluk doğuştan m etabolik bozukluklara neden olur. B akır, doğum öncesi ve sonrası dönemde beyin gelişiminde etkinlik gösterm ektedir. Fazla b ak ır da beyinde zedelenmeye neden olur. Wilson’s hastalığında ağızdan çinko verilmesi, bak ırın emilimini engelleyerek, h asta­ lığın iyileşm esinde yardım cı olur. Manganez yetersizliği deney hayvanların­ da sinir sistem inde bozukluğa neden olm uştur. Manganez işleyen yörelerde alım ın artm ası, sinir sistem inde bozukluklara neden olur. Çinko yetersizliği de nörolojik bozuklukla sonuçlanır. Deney hayvanlarında çinko yetersizliği sinir uyarı ileticilerinin düzeyinde değişm elere neden olm uştur.

7 — Orta Yaş Kadınlarda Kalsiyum E m ilim inin Dağılımı

Kalsiyum dengesinin sağlanm asında kalsiyum emilimi önemli rol oynar. Menapozla birlikte kalsiyum em ilim inde azalm a görülür. Kalsiyum emilimi; o rta -y a ş , m enapoz dönemi, osteoporosiz sorunu olm ayan 275 kadında ince­ lenm iştir. Günlük kalsiyum alım ı ortalam a 802 ± 419 mg, id ra r kalsiyumu 144 ± 62 mg olarak bulunm uştur. Em ilen kalsiyum m iktarı 266 ± 96 mg ola­ rak hesaplanm ıştır. Genelde kalsiyum alınım ı artınca emilim oranı azal­ m aktad ır. Bunun yanında bazı deneklerde düşük kalsiyum alım ında da emi­ lim oranı düşük bulunm uştur. Alıma göre emilim ayarlandığında, önerilen 800 mg kalsiyum alım düzeyine göre kadınların % 55 inde, kalsiyum dengesi­ ni sağlayacak şekilde emilim olmadığı görülm üştür. Günlük 1.5 g alım dü­ zeyinde bile kadınların d ö rtte birinin, emilim yetersizliği nedeniyle kalsiyum dengesini sağlayam adığı sonucuna varılm ıştır. id r a r kalsiyum düzeyi ile em ilen kalsiyum arasınd a yüksek korelasyon (r = 0.521) görülmesi, kadınlar­ da düşük emilim perform ansının em ilim in bozukluğu ve kemik yıkımının olm am asına bağlanm ıştır. Osteoporosizin önlenm esinde kalsiyum alımm ın a rttırılm a sı kadar, kalsiyum em ilim inin düzeltilmesi için gerekli önlemlerin (D vitam ini, östrogen vb.) alınm asının yararlı olacağı belirtilm iştir.

8 — Guvatrlı H astalarda Serum Amino Asit Öriintülerindeki Değişmelerin B eslenm e Yönünden Önemi

WHO önerilerine göre I, II, III aşam ada guvatrı olan 105 yetişkinin se­ rum am ino asitleri saptanm ıştır. G uvatnn gelişimi, TT4 ve FT4 de düşük ve TT3 ve FT3 de yükselişle paralel gitm ektedir. Troid genişledikçe TSH düze­ yi yükselm ektedir. G uvatr derecesi yükseldikçe m etionin dışındaki elzem am ino asitlerin düzeyinde önemli (p < 0.001) düşüşler gözlenmiştir. Elzem olm ayan am ino asitlerin düzeylerinde de düşme gözlenmiştir. Bunun

(6)

yanın-106 İl g i n ç y a y i n ö z e t l e r! da hom osistein düzeyi yükselm iştir. Bu bulgular endcmik guvatrm protein m etabolizm asında genel b ir bozuklukla ilgili olduğu görüşünü desteklem ek­ tedir. Ayrıca, nıalnütrisyonun guvatr sürecini hızlandırdığı belirtilm iştir. Protein yetersizliğinde sistationin Beta-sentetez enzimi yetersizliği sonucun­ da transsülfürasyon yolunun bozulm ası ile m etionin ve hom osistein düzeyle­ rinin yükselm iş olabileceği sonucuna varılm ıştır.

9 — Uzun Süre Tam Buğday Ekm eği Yenmesinin Dışkı Ağırlığı, Geçiş Sü­ resi, Safra Asitleri, Yağ ve Nötral Steroidlerc Etkisi

21 sağlıklı kişinin, kendi diyetlerine ek olarak 12 ay beyaz ekmek, 6 ay da tam buğday ekmeği yemesi sağlanm ıştır. Değişik m evsimlerde b irer haf­ ta dışkı toplanarak ağırlık, geçiş süresi, safra asitleri, yağ, nötral steroidler ile serum kolesterol ve trigliserit düzeylerine bakılm ıştır. Beyaz ekmek yen­ diği sürece m evsim lere göre ölçüm lerin hiçbirinde önemli değişiklik olma­ m ıştır. Tam buğday ekmeği yendiğinde dışkı ağırlığı % 20 artm ış ve ista­ tistiksel olarak önemli bulunm uştur. Aynı dönemde serum kolesterol düze­ yinde düşüş olm am ıştır. Dışkının geçiş zam anında safra asitlerinin m iktarla­ rında değişme olm am ıştır. N ötral steroidler ile yağ m iktarında biraz artış olmasına karşın, fark, istatistik sel olarak önemli bulunm am ıştır. Tahıl po­ sasının pişm iş olması, dışkı m iktarını daha az etkilem esinin nedeni olarak gösterilm iştir.

10 — Anne Sütüyle Beslenen Bebeklerde Süt ve Enerji Alımmda Farklılık­ ların Kaynakları

Bebeklerin besin gereksinm eleri alm an süt m iktarı ve bunun bileşimi esas alınarak tahm in edilm ektedir. Yaşları 5 -7 aylık olan 17 bebeğin süt ve ek besinlerle aldıkları enerji m ik tarı saptanm ıştır. Bebekler 5 ay süre­ since yalnız anne sütüyle beslenm işler, altıncı ayda katı besinler alm ışl-r- dır. Bebeklerin süt alımı, b irb irin i izleyen 5 gün; 24 saat süresince emm e­ den önce, em dikten sonra hassas teraziyle tartılara k bulunm uştur. Aynı za­ m anda bebeklere verilen kati besinlerin m ik tarları da saptanm ıştır. Süt alımı g/gün olarak o rtalam a 5. ayda 735 ± 85, 6. ayda 640 ± 106, 7. ayda 562 ± 2 1 4 bulunm uştur. Süt alımı yönünden günler ve bireyler arasında önem li fark lılık lar bulunm am ıştır. Bireysel farklılıklar özellikle katı besin­ ler verilmeye b aşladıktan sonra görülm ektedir. E nerji alım ı kkal/kg/gün olarak o rtalam a 5. 6. ve 7. ayda 65.9 ± 6.7, 72.6 ± 11.2, 70.9 ± 13 dür. Tah­ m in edilen enerji alım düzeyi önerilen m iktarların altında bulunm uştur. Eğer ölçüm 1 gün yapılırsa bireysel ve günler arasındaki farklılığa göre düzeltil­ mesi gerektiği üzerinde durulm uştur.

11 — Mamayla B eslenen Bebeklerin Süt Alımlarınm Saptanm asında Ağırlık Ölçüm Tekniğinin D eğerlendirilm esi ve Anne Sütüyle Beslenenlere Uy­ gulanm ası

Genellikle m em e ile beslenen bebeklerin sü t alım ları emm eden önce ve sonra bebek, hassas teraziyle ta rtıla ra k saptanm aktadır. Bu çalışm ada m am a

(7)

ÎLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 107 ile beslenen ve em zirilen 1, 2, 3, 4 ve 6 aylık bebeklerin besin alınılan bu yöntem le ve doğrudan verilen besin tartılara k saptanm ıştır. Beslenme önce­ si ve sonrası ağırlık ölçümüyle bulunan tüketim değeri, doğrudan ölçümle bulunan değerin % 87-93 ü kad ar bulunm uştur. Yaşla birlikte günlük beslen­ me sayısı azalm asına karşın, m am a ile beslenmeyle anne sütüyle beslenme arasın d a fark bulunm am ıştır. H er beslenm ede bebek tarafından alman süt m ik tarı m am a ile beslenenlerde yaşla birlikte artm ış, meme ile beslenenler­ de değişm em iştir. 4. ve 6. aylarda m am a ile beslenenlerin süt alımı meme ile beslenenlerden önemli derecede yüksek bulunm uştur. Mama ve meme ile beslenenlerin sü t alım ları karşılaştırılm ak istendiğinde, her ikisinin de aynı yöntem le (beslenme öncesi ve sonrası tartılarak) yapılm asının doğru olacağı belirtilm iştir. Bu yöntem le yapılan tartım la rd a bebeklerde su kaybı ve ben­ zeri h a ta larla bebeklerin besin alım lannı tam olarak akscttirm cyeceği ileri sürülm ü ştü r.

12 — E phedrin/M etilksantin K anşım m ın Term ojenik Özelliği

Şişm anlığın tedavisinde term ojenik ilaçların kullanılm ası üzerinde çe­ şitli yönden çalışm alar yapılm aktadır. Bu çalışm ada, hipotalam ik lezyonla şişm an d u rum a getirilm iş farelerde kafein, teofilin ve ephedrin tek başları­ na ve karışım olarak zayıflatıcı özellikleri yönünden değerlendirilm iştir. K afein ve teofilinin 6 hafta süreyle verilmesi, enerji dengesi ve vücut bile­ şim inde b ir değişime neden olm am ıştır. E phedrin verildiğinde enerji harca­ m ası % 10 artm ış ve vücuttan % 14 ağırlık kaybı, vücut yağından % 42 eksil­ m e olm uştur. Ephedrinle birlik te kafein veya teofilin verildiğinde vücut ağırlığındaki azalm a % 25 e, yağdaki azalm a % 75 e çıkm ıştır. Bu değişme­ ler enerji harcam asındaki % 20 artışı işaretlem ektedir. Vücudun protein içe­ riğinde b ir değişme olm am ıştır. Ephedrinin m etilksantinlerle birlikte bu et­ kisini sem patik sistem de, hipotalam ik lezyonlarla oluşturulan durum u dü­ zelterek; term ogenesizi hızlandırm ak suretiyle gösterdiği belirtilm iştir.

13 — Gebelik Sırasında Tat Algılamada Değişiklik

Gebelikte besin seçim inde değişiklikler olm akta; bazı besinler istenme­ m ekte, bazılarına ise özel istek duyulm aktadır. Yaşları 25-35 arasında deği­ şen 23 gebe ve 23 gebe olm ayan kadınla değişik konsantrasyondaki şeker ve tuz çözeltisini ayırabilm e yeteneği araştırılm ıştır. Gebe kadınların tuz çözel­ tilerinin farklılığını ay ırt etm ede gebe olm ayanlara göre önemli düşüşler (p < 0.05) gözlenm iştir. Gebelerin en çok tercih ettikleri tuz çözeltisi, gebe olm ayanların tercihinden daha yüksek konsantrasyonda bulunm uştur. Do­ ğum dan sonra bu farklılıkta düşüş olm uştur. Değişik konsantrasyondaki şeker çözeltilerini ayırt etm ede gebe ve gebe olm ayanlar arasında fark bulun­ m am ıştır. Deney hayvanlarında gebelikte yüksek konsantrasyondaki tuz ter­ cihinin sodyum yetersizliğine bağk olduğu bildirilm iştir. Gebelerde yüksek konsantrasyondaki tuz tercihinin sodyum gereksinmesinin artm asına bağlı

(8)

108 İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 14 — Yüksek K arbonhidratlı D iyet Alan Erkeklerde Diyet Sakkarozu ile

Posanın Serum Lipitleri Üzerine E tkisi

Y aşları 22-35 arasın d a değişen 24 sağlıklı erkek yüksek k a rb o n h id rat içeren ve en erjin in % 0, 18, 36, 52’si sakkarozdan gelen diyetle beslenm işleı- dir. H er b ir diyete düşük posa (14 g’dan az) ve yüksek posa (34 g dan çok) eklenerek 10’a r gün sü re ile beslenm işlerdir. E n erjin in % 36 ve 52 si sak ka­ rozdan gelen diyet dönem inde trigliseritlerde önem li yükselm e gözlenmiş, vüksek posa bu yükselişi biraz d ü şürm ü ştür. E n erjinin % 0 ve 18 i sakka­ rozdan geldiği dönem de yüksek sakkarozlu dönem e göre serum düşük dan­ siteli lipoprotein ve kolesterol düzeyi düşük b u lun m u ştur. Diyette karb o n ­ hid ratın yükselm esiyle serum yüksek dansiteli lipoprotein düzeyi dc düş­ m ü ştü r. Yüksek posa, kolesterol ve lipoprotein düzeylerini etkilem em iştir. Bu araştırm ad a diyetlerin sakkaroz içeriği norm al diyetlerin çok üstünde­ dir. A raştırm anın süresi de kısa olduğundan sakkarozun trigliseridem ik etki­ si uzun süreli olm ayabilir. Düşük yağlı, yüksek karbonhidratlı diyet; serum kolesterol ve lipoproteinlerinde, genelde düşüşe neden olm aktadır.

15 — Terle Dem ir Kaybı

Terle dem ir kaybı h akkında bilgi sahibi olm ak, özellikle, sıcak iklim de yaşayanların, ağır beden çalışm ası olanların ve atletlerin dem ir dengesini sağlam alarında önem taşır. Bu çalışm ada 11 sağlıklı erkeğin terle kaybettik­ leri dem ir m iktarını bulm ak için derinin dikkatli b ir şekilde tem izlenm esi ve saunada oluşan terin saptanm asına çalışılm ıştır. Deri hücrelerinden ge­ len dem iri en az düzeyde tu ta ra k terle durağan dem ir kaybını bulm ak için işlem ler tekrarlanm ıştır. Terle durağan dem ir kaybı üçüncü sauna dönem in­ de elde edilm iştir. Kaybedilen dem ir m ik tarı terin hacm i ile orantılı bulun­ m uştur. O rtalam a m ik tar 22.5 m ikrogram /1 litre ’dir. Bu m ik tar daha önce uzun dönem de elde edilen 0.1 m g /g ün dem ir kaybı bulgusuna yakındır. Ye­ tişkin insanın dem ir gereksinm esinin saptanm asında aşırı terlem eyle oluşa­ cak dem ir kaybından dolayı fazla b ir ek yapm aya gerek olmadığı sonucuna varılm ıştır.

16 — Buğday Kepeği B ulunan Diyetten Ca, Cu, Mg, Mn ve Zn'nun Em llim i Ca, Cu, Mg, Mn ve Zn nun em ilim ine fitatların etkisi sağlıklı yetişkin erkeklerde 48 günlük m etabolik dönem de incelenm iştir. Bu sürenin 21 günü uyum dönemi, kalanı deney dönemi olarak gerçekleştirilm iştir. Diyet, öneri­ len m ik tarlard a m ineraller içerm iştir. Kepek tam buğday unu ekmeği ve ke­ pekli çörek olarak verilm iştir. O rtalam a Ca alımı 1191-1207 m g/gün dür. Net Ca emilim i % 9.7 ile 28.6 (ortalam a 1. dönemde 20.7, 2. dönemde 21.1) a ra ­ sında değişm iştir. İki dönem arasında önemli fark yoktur. Deneklerin çoğun­ luğu bu düzeyde Ca emilimiyle pozitif denge, iki denekte araştırm a süresin­ ce negatif Ca dengesi görülm üştür. B unlardan birine id ra r Ca u en yüksek, diğerinde emilim en düşük düzeydedir. Net Mg emilimi % 15.2-35.5 (ortalam a 1. dönem de % 22.7, 2. dönem de 28.7) bulunm uştur. Mg emilimi ikinci dönem ­ de yükselm iştir. Cu emilimi h e r iki dönem de de benzerdir ve 1. dönemde

(9)

İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 109 % 20.6, 2. dönemde % 23.0 bulunm uştur. Mn alımı 12.0 -17.7 mg arasında­

d ır ve önerilen 5 mg/gün düzeyinin oldukça üstündedir. Emilim ortalam a 1. dönemde % 2.0, 2. dönemde % 7.6 bulunm uştur. Biri hariç 1. dönemde denekler sıfır denge göstermişlerdir. Günlük Zn alımı 19.2-25.5 mg arasında değişmiştir. Çinko emilimi ortalam a 1. dönemde % 17.7, 2. dönemde % 19.2 bulunm uştur. Bütün denekler pozitif Zn dengesi göstermişlerdir. Diyetle Al alımı 114-128 mg arasında değişmiştir. Al emilimi ortalam a 1. dönemde % 18.9, 2. dönemde 19.0 bulunm uştur. Diyetle fitat alımı 15.4-27.5 mmoles arasında (ortalam a 20.0) dır. Görünür fitat emilimi 1. dönemde % 43.8, 2. dö­ nemde 45.6 bulunm uştur. Kısa süreli denge araştırm alarının doğru sonuç ve­ remeyeceği, en az birbirini izleyen 2-3 hafta emilim durum unun incelenme­ si gerektiği sonucuna varılm ıştır. Aynca m ineral dengesi yönünden bireyler arası farkın önemli olduğu, diyette Al'un bulunm asının diğer m inerallerin emilimini etkileyebileceği belirtilm iştir.

17 — Besin K atkı Öğelerine K arşı Oluşan Tepkimelerin Değerlendirilmesi-Aspartanı Deneyi

Besinlerin içine katılan katkı öğelerinin olumsuz tepkimeye yol açtığı konusunda tüketicilerden yakınm alar gelmektedir. ABD'inde aspartam la, il­ gili şikayetler soruşturm a yöntemi ile saptanarak değerlendirilm iştir. Aspar- tamın alımıyla belirtilerin oluşumu, aspartam m kesilmesiyle belirtilerdeki durum ve biyolojik olasılıklar yönünden şikayetçiler gruplandırılm ıştır. Grup A- her aspartam alışta belirti görülüp alınmadığı zaman belirti görülmediğini bildirenler, grup B- her alışta belirti görüldü diyenler, grup C- sadece alın­ dığında belirti görüldü diyenler, grup D- görülen belirtinin aspartam la ilişiği olmadığı hekim tarafından saptananlar, grup E- görülen belirtilerin biyolojik esası bulunm ayanlardır. Şikayette bulunanların % 75 i kadınlar, soruşturu- lanların % 63 ü birden çok belirti olduğunu bildirm işlerdir. Şikayetlerin % 51 i nörolojik ve davranışla ilgilidir. D grubu dışındakilerden nörolojik dav­ ranış şikayetleri % 67, gastrointestinal şikayetler % 26, allerjik şikayetler % 17 bulunm uştur. A ve B gruplarında yer alan bireylerin şikayetlerinin ciddi olabileceği, diğerlerinin asp artam la ilgili olamayacağı belirtilm iştir. Aspar­ tam m olumsuz etkisine ait çok az sayıda klinik bulgular olduğu vurgulan­ m ıştır. Tüketicinin şikayetlerinin ya da görüşlerinin değerlendirilmesinde bu tü r çalışm alar yararlı olabilir.

18 — Sodyum ve Potasyum Alımınm Ö lçülm esi: Diyetin Değerini Hesapla­ m ada Sorunlar

Diyetin sodyum ve potasyum içeriği; kimyasal analizler, besin bileşim tablolarından hesaplam a ve 24 saatlik id rarla atım ın bulunm ası yöntemleri ile karşılaştırm alı olarak değerlendirilm iştir. Adölesan dönemi bayanların sodyum alım ı günlük gram olarak analizle 2.518 ve hesaplam ayla 1.852 g/gün bulunm uştur. Potasyum alımı analizle 1.447, hesaplam ayla 1.667 g/gün bu­ lunm uştur. İd ra r sodyum u günlük 2.389, potasyum u 1.118 g bulunm uştur. Sodyum alım ı yönünden bireyler arası fark saptam a yöntem leri arasındaki fark tan daha önemli bulunm uştur. Günler arasında önemli fark bulunm a­ m ıştır.

(10)

110 İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 19 — Sigarayı Bırakmanın Kilo Alımı, Metabolik Hız, Enerji Tüketimi ve

Kan Lipitlerine Etkisi

Son 5 yıl içinde günde 1 paket sigara içm ekte olan sağlıklı 48 kadın si­ garayı bıraktıktan 48 gün sonra incelenmiştir. Sigara içilen dönemde gün­ lük ortalam a enerji tüketim i 1765 kkal iken, sigarayı bu aktıktan sonra 1992 kkal’a çıkm ıştır. Net artış 227 kkal/gün dür. Bu süre içinde ortalam a 2.2 kg kilo alımı olmuş, kazanılan ağırlığın % 96 sının yag kitlesi olduğu hesaplan­ m ıştır. Tekrar sigara içmeye başlayan deneklerin 10 u teki a r sigara içmeye başladıktan 1 yıl sonra eski kilolarına inm işlerdir. 3 denek 1 yıl sigara içme­ diklerinde ortalam a 8.2 kg ağırlık kazanm ışlardır. Bir adet sigara içilmeden ve içildikten sonra 0 2 tüketim i ölçülerek enerji değeri bulunm uştur. Bir de­ neyde içim öncesi 0.92 kkal/dakika, içim sonrası 0.94 kal/d akik a bulunm uş­ tur. Sigara bırakıldıktan sonraki dönemde yapılan deneyde 1 adet sigara içilmeden ve içildikten sonra m etabolik hız aynı (0.89 kkal/dakika) bulun­ m uştur. Bu verilerden sigara içmenin m etabolik hızı etkilemediği sonucuna varılm ıştır. Sigara bırakıldıktan 48 gün sonra yüksek dansiteli lipoprotein kolesterol (YDLK) düzeyinde % 15 (istatistiksel olarak önemli) artış gözlen­ m iştir. Total kolesterolde biraz artış olm asına karşın fark, istatistiksel ola­ rak önemli bulunm am ıştır. T ekrar sigara içmeye başlayanlarda YDLK, 1 yıl sonraki eski düzeyine yükselm iştir. Sigarayı bırakanlarda görülen kilo alimi­ nin metabolik hızda yavaşlamadan çok, enerji tüketim inin artm asından kay­ naklandığı belirtilm iştir. Bu bulgu, daha önce yapılan b ir araştırm adaki siga­ ranın metabolik hızı artırm asından dolayı, sigara bırakm anın kilo alım ına neden olduğu yolundaki bulguyu desteklem em ektedir. Buna karşın sigara bırakm anın kilo alım ına neden olduğu, sigara bırakanlara enerji harcam ala­ rını artırıcı, enerji ah m lan n ı ise azaltıcı yönde öneriler yapılm asının gerek­ liliği ortaya çıkm aktadır.

20 — Geleneksel Yöntem le İşlenm iş Buğday ve Çavdar Ürünlerine Karşı Dü­ şük Gliscmik Cevap : Bulgur ve Tane Buğday Kullanılm ış Ekmek

Batı ülkelerindeki Diyabet Dernekleri diyabet diyetinde karbonhidrat sınırlam asının yapılm am asını önerm ektedirler. Özellikle, kompleks karbon­ h idratların düşük glisemik cevap oluşturdukları çeşitli çalışm alarla gösteril­ m iştir. Bu çalışm ada değişik tü rd e işlenmiş buğday ve çavdar ürünlerinin glisemik etkisi Tip 1 ve Tip 2 diyabetlilerde incelenm iştir. Denekler 50 gram değişik kaynaktan sağlanan k arbonhidrat içeren test diyetiyle beslenm işler­ dir. Glisemik indeks glikoz cevap eğrisine göre hesaplanm ıştır. Beyaz ekm e­ ğin glisemik indeksi 100 kabul edildiğinde; tam buğday unu ekmeği 96 ± 5, tam çavdar unu ekmeği 99 ± 6, buğday tanesi bulunan ekmek (pumpernickel) 78 ± 3, bulgur 65 ± 4, buğday tanesi 63 ± 6, çavdar tanesi 48 ± 5 olarak he­ saplanm ıştır. Tip 1 ve Tip 2 diyabetliler arasında bu yönden farklılık bulun­ m am ıştır.

21 — Uzun Süreli P arenteral Beslenm eye İlişkin Kas Zayıflaması ve Selen­ yum Yetersizliği

Ağızdan beslenemeyen ve ince b arsak larında bozukluk olan hastaların iyileşm esinde uzun süreli paren teral beslenm e önemli yer tu ta r. Evde uzun

(11)

ÎLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 111 süreli p aren tcral beslenm e uygulanan, travm a sonucu oluşan kısa barsak sendrom u görülen hastad a kırm ızı ve beyaz hücreleri, plazma selenyum dü­ zeyleriyle glutatyon peroksidaz aktivitesi çok düşük bulunm uştur. Parente- ral beslenm enin birinci yılında hastada önemli kas zayıflam aları görülm üş­ tü r. H astanın parentcral sıvısına günlük 400 m ikrogram selenyum eklendi­ ğinde, kaslardaki zayıflam ada düzelm eler görülmüş, 6 hafta sonra zayıflık b elirtileri tüm üyle iyileşm iştir. Aynı zam anda kırmızı kan hücresi ve plaz­ m a selenyum düzeyleriyle plazm a ve beyaz kan hücresi glutatyon pe* oksidaz aktivitelerinde yükselm e gözlenmiştir. Selenyum eklenmesi başladıktan 3 ay sonra kırm ızı kan hücresi glutatyon peroksidaz aktivitesi norm ale çıkmış­

tır.

22 — B ebek ve Okul Öncesi Çocuklarda Demir Yetersizliği ve Davranış Ge­ lişim i

Bu yazıda bebek ve okul öncesi yaş grubu çocuklarda dem ir yetersiz­ liğinin biliçsel fonksiyona etkisi konusunda 1976 yılından bu yana yapılan önem li a ra ştırm a ların sonuçlan ile, son yılda kırsal G uatem ala’da yapılan a ra ştırm a n ın sonuçları verilm iştir. A raştırm alardan elde edilen sonuçlar şöyle ö z e tlen e b ilir: (1) Anemili ve anemi belirtisi olm am akla birlikte serum ferritin düzeyine göre dem ir yetersizliği olan bebekler Bayley Zihni Gelişim testinde dem ir yetersizliği olm ayanlardan daha düşük puan alm ışlardır. (2) Dem ir yetersizliğiyle m oto r gelişiminde gecikme arasında ilişki kurulam a­ m ıştır (3) 7-10 günlük dem ir tedavisi dem ir yetersizliği olan bebeklerin Bayley Zihni Gelişim testinden daha iyi puan alm alarım sağlam ıştır. (4) D em ir yetersizliğinin zihni gelişmeyi nasıl etkilediği henüz yeterince açıkla­ n am am ıştır (5). Okul öncesi yaş grubu çocuklardan dem ir yetersizliği olan­ la r problem çözme durum unda dem ir yetersizliği olm ayanlara göre daha dik­ katsizdirler. (6) Protein-enerji m alnütrisyon sıklığının yüksek olduğu top­ lum larda, dem ir yetersizliği olan bebek ve okul öncesi yaş grubu çocukların boy ve ağırlık ölçüleri, dem ir yetersizliği olm ayanlardan daha düşüktür. (7) Bu toplum larda dem ir yetersizliği olan bebek ve çocuklara ek dem ir ve­ rilm esi zihni gelişim ve biliçsel fonksiyonlarda gelişme oluşturm am ıştır. (8) Dem ir yetersizliği olan çocukların dikkatinde belirli yetersizlikler olmak­ ta ve algılam a daha uzun sürede gerçekleşm ektedir.

23 — İkizlerin A şın B eslenm esinden Sonra Beden B ileşim i ve M orfolojisin­ de Genotip - K ontrollü D eğişm eler

Bu çalışm ada 6 çift tek y um urta erkek ikizlerde, kısa süre (22 günlük) aşırı beslenm enin gereksinm e (1000 kal/gün) beden bileşimi ve yağ m orfo­ lojisinin özelliklerine etkisi incelenm iştir. Beden ağırlığındaki artışla birlik­ te, yağ kitlesi, deri kıvrım kalınlığı ve yağ hücrelerinin genişliğinde önemli değişm eler gözlenm iştir. Beden ağırlığında % 3.4, yağ kitlesinde % 14.3, yağ oranın d a % 11.0, yağ hücresi, genişliğinde % 12.6, deri kıvrım kalınlığında % 10.3 a rtış olm uştur. Kilo alımı, yağ oranı, yağ kitlesi ve deri kıvrım kalın­ lığında oluşan değişiklikler ikiz kardeşler arasında benzer bulunurken, çift­ ler a rasın d a farklı bulunm uştur. Bu bulgu, aşırı beslenmeyle beden yağın­

(12)

1 1 2 İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ da oluşan değişm elerin kalıtım sal esaslara bağım lı olduğunu işaretlem ek­ tedir.

24 — K istik Fibrosizi Olan Malnutrisyonlu H astaların B eslenm e Durum ları­ nın Düzeltilm esi

Ağır derecedeki kistik fibrosiz durum unda h a sta lard a m alnütrisyon oluşur. M alnütrisycnun iyileştirilm esi için gerekli besinlerin ağız yoluyla alım ında güçlükler ortaya çıkm aktadır. Y aşlan 7-27 arasında değişen 13 hasta 7-16 hafta süreyle incelenm iştir. Ağızdan beslenm e yapılan 12 h a sta ­ dan 2 si 6.7 ayda kilo alabilm iş, 2 si a raştırm ad an çıkm ış ve b iri de ölm üş­ tür. Kalan 7 hasta nazogastrik yolla beslenm eye tabi tu tu lm u ştu r. H astalar ortalam a 6.4 ayda kilo alm ışlardır. Pulm onari ve biyokim yasal belirtilerde değişme olm am asına karşın, uygun beslenm eyle h astaların du ru m un d a iyi­ leşme gözlenmiştir.

25 — Çok Küçük Bebeklerde Uzun ve Kısa Zincirli T rigliseritlerden Yağ Asitlerinin Emilim i

Doğum ağırlıkları 1500 g’dan az 20 p rem atüre bebeğin b ir grubu uzun zincirli trigliserit (LCT), diğeri o rta zincirli trig liserit (MCT) yağları bulunan m am alarla beslenm işler; yağ alımı, dışkıda yağ atım ı ve em ilim ora­ nı gaz-sıvı krom otografisiyle ölçülm üştür. Yağ alımı LCT g ru p ta 6.02 g /k g / gün, MCT grupta 7.22 g/k g /g ü n 'd ü r. Em ilen m ik tarlar LCT g ru p ta 5.41 g/kg/gün, MCT grupta 6.79 g /kg/gün bulunm uştur. Bireysel yağ asitleri­ nin (C-18) emilim oranı MCT grupta % 99, LCT g rup ta '% 62’dir. Bu neden­ le MCT yağı bulunan m am a ile beslenenlerde yağ emilim oranı % 95.2 iken, LCT yağ olan grupta % 89.9 olarak hesaplanm ıştır.

26 — Balık Yağı Diyet K olesterolünün Lipoprotein K olesterolündeki Artı­ şım Önler

Kolesterolden zengin diyetin plazm a lipoprotein kolesterolü üzerine etkisini incelemek için 6 denek alışkın olduklan diyet (P /S 0.47, kolesterol 710 mg), sonra 40 g /g ü n balık yağı P /S 1.62, kolesterol 190 mg içeren di­ yet, daha sonra da aynı m ik tar balık yağı + y um urta sa n sı P /S 1.62, koleste­ rol 940 mg içeren diyetle beslenm işlerdir. Alışılagelen diyetten balık yağı içeren diyete geçiş, plazm a kolesterol, trigliserit ve lipoproteinlerde önemli düşüşlere neden olm uştur. Balık yağlı diyet ek kolesterol eklenm esi, plaz­ m a lipitlerini yükseltm em iştir. Buiıa göre, diyette kolesterol yüksek düzey­ de olsa bile, balık yağının bulunm ası ve P/S oranın yüksek olm ası kan li­ pitlerinin yükselm esini önlem ektedir.

27 — Besinlerin Termik E tkisine E nerji ve Protein Alımı ile Ekzersizin E tkisi

Bazı araştırıcılar besinin term ik etkisinin kilo alım ında etkili, bazıla­ rı ise etkisiz olduğunu ileri sürm ektedirler. Bu çalışm ada, değişik düzeyler­

(13)

İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 113 de enerji ve protein alımı ile ekzersizin term ik etki ile ilişkisi incelenm iştir. T erm ik etkinin enerji alım ına cevabı, günlük enerjinin % 15, 30 ve 45'i veri­ lerek ölçülm üştür. 0 2 tüketim inde artış 3 öğünde de yemeğin yenm esinden 30-60 dakika sonrasında olm uştur. Dinlenmenin üzerindeki bu artış, yeme­ ğin enerji yoğunluğuna göre; sırasıyla % 16, 29 ve 29 olm uştur. % 15 enerjili diyette O., tüketim i 150 dakika sonra yemek öncesi düzeye düşerken, % 30 ve 45 enerjili diyette bu süre 180 dakika olm uştur. Yemeğin enerjisinin % 15, 30 ve 45'i proteinden gelecek şekilde ayarlanarak proteinin term ik etkisi incelenm iştir. H er 3 düzeyde p rotein içeren yem eklerin term ik etkisi yemek öncesine göre artm ış, fakat 150 dakika içinde değişiklik gösterm em iştir. 180 dakikadan itibaren düşük proteinli (% 15) yemeğin term ik etkisi diğerlerin­ den düşük bulunm uştur. Proteine karşı 0 2 tüketim indeki artış, yemeğin yen­ m esinden 300 dakika sonra bile yemek öncesine göre yüksek bulunm uştur. Yemek yendikten sonra proteinin term ik etkisi enerji alım ınm % 6 sı olarak hesaplanm ıştır. Ekzersiz, besinin term ik etkisini etkilem em iştir. Besinin te r­ m ik etkisini en çok yemeğin enerji yoğunluğu etkilem iştir.

28 — Çocuklarm İdam e E nerji Gereksinmesi

Çocukların enerji h arcam alarının ortalam a % 50 sinin BMH, % 5 inin yenidokular, kalanının’da aktivite için harcandığı hesaplanm ıştır. Bu çalış­ m ada çocukların enerji dengesi kızam ık hastalığı öncesi ve sonrası varyans analiziyle incelenm iştir. G örünür enerji dengesiyle m etabolize olabilen ener­ ji alım ı arasında yüksek korelasyon (r = 0.91) bulunm uştur. M etabolize ener­ ji alım ı 64.1 kkal (268.3 kj) 1 kg/24 saat ile idam e enerji gereksinm esine eşit bulunm uştur. îdam e enerji gereksinmesiyle dinlenm e anındaki m etabolik hız arasındaki ilişki incelendiğinde, kızam ık sırasında düşük enerji alımm- da idam e enerji gereksinm esi = 1.52 dinlenm e m etabolik hız olarak bulun­ m uş ve yüksek korelasyon (r = 0.7) gösterm iştir, id am e enerji gereksinm e­ si gros enerji alım ınm % 76 ile % 84'ü arasında değişm iştir. Güvenilir gros enerji alım düzeyi 91.1 ile 99.4 k al/kg/24 saat olarak bulunm uştur. Bu de­ ğerler birinci yaş grubundaki çocuklar için önerilen tüketim stan dartlarına uygundur.

29 — Kadınlarda Olgunlaşma Zamanı; Şişm anlık ve Yağlanmada Faktörler­ den Biridir

Şişm anlığın oluşum unda, erken m em eden kesmeden, hipotalam ik bo­ zukluğa kad ar b ir çok fak tö r rol alır. 16000 denek üzerinde yapılan incele­ m ede, kilo alım ı ve yağlanm ada m enarş (ilk m enstrüasyon) etkili olduğunu gösterm iştir. E rken m enstrüasyon görenler, geç görenlerden biraz kısa, fakat o rtalam a 4 kg daha fazla ağırlığa sahiptirler. E rken olgunlaşanlar % 30 daha yağlıdırlar ve b u n lar arasında şişm an olanların oranı daha yüksektir. Bu ve­ riler, olgunlaşm a zam anının yağlanm aya etkisinin, yağlı olm anın m enstrüas­ yon zam anına etkisinden daha önemli olduğunu gösterm ektedir.

30 — Bebeklerde Süte Dayalı Mamalara Eklenen Demirin Emilim i

in ek sü tü esaslı 3 çeşit çocuk m am asına ferrossülfat olarak eklenen 10-19 m g /lt dem irin emilimi, y aşlan 5-18 ay arasında değişen 396 çocukta Isotop yöntem iyle incelenm iştir. Demirin emilimi, yağsız süt esaslı m am a­

(14)

114 İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ da % 2.9, norm al yağlı süt esaslı m am ada % 5.1 bulunm uştur. M amalara 100 m g /litre düzeyinde askorbik asit eklenince emilim oranları yağsız süt esaslıda % 5.9, yağlı süt esaslıda % 11.3’e çıkm ıştır. Sütün asitleştirilm esi, ek karbonhidrat veya yağ eklenmesi emilimi etkilem em iştir. Bebeklerin anemiden korunm ası için hayvan sütleriyle veya dem ir eklenmiş m am alarla beslendiklerinde ek C vitamini eklenmesinin gerekliliği vurgulanm ıştır.

31 — İnsan Sütüyle Beslenen Prematüre Bebeklerin Plazma Vitamin C Dü­ zeyleri Düşüktür

32 haftadan önce doğan 7, 32 haftadan sonra doğan 13 prem atüre be­ bek pastörize edilmiş insan sütüyle beslenm işlerdir. Ayrıca norm al zam an­ da doğan 14 bebek kontrol grubu olarak kullanılm ıştır. Prem atüre bebek­ lerin 13’ü 2 hafta sonra günlük süt alım lannm yarısını kendi annelerinden sağlam ışlardır. Bebeklerin plazma vitam in C düzeyleri saptanm ıştır. Prem a­ türe bebeklerin plazma vitamin C düzeyleri doğumda ortalam a 1.55 rb 0.48 mg/100 mİ bulunm uştur. Bu değer norm al doğumlu bebeklerinkine benze­ m ektedir. Plazma C vitamini düzeyi doğumdan sonra azalarak yetersiz ka­ bul edilen 0.41 ± 0.09 mg/100 mİ düzeyine inm iştir. Doğrudan meme emme- yip, vericilerden toplanarak pastörize edilen insan sütüyle beslenen prem a­ türe bebekler ve m am alarla beslenen bebeklere ek C vitam ini verilmesi ge­ rektiği vurgulanm ıştır.

32 — Tayland’Iı Gebe Kadınlara Ek Besin Verilmesinin Etkilerinin Değer­ lendirilm esi

Yerel besinlerden, protein yoğunluğu 13 g, enerji yoğunluğu 350 kkal düzeyde karışım hazırlanarak gebeliğin 28-30 uncu haftasından itibaren b ir grup kadına verilm iştir. Aynı sosyo-ekonomik koşulda olan b ir grup kadın da kontrol grubu olarak alınm ıştır. Ek besin verilen gruptan doğan bebek­ lerin doğum ağırlıkları, boy uzunlukları, baş ve göğüs çevresi ölçüleri, ek besin verilmeyen kadınların çocuklarından daha yüksek bulunm uştur. Bu bıılşru, yetersiz ve dengesiz beslenen gebe kadınlara az da olsa ek besin ver­ m enin doğan çocukların sağlığını olumlu yönde etkilediğini gösterm ektedir.

e Nutrition Revievvs, V o l : 44, 1986.

1 — Boland, L .R .: Plants as a Source of Vitam in D3 Metabolites, p. 1. 2 — Obesity and Television Vie\ving in Children and Adolescents, p. 9. 3 — V itam in K Deficiency in Chronic G astrointestinal Disorders, p. 10. 4 — M etabolism and Toxicity of Capsaisin, p. 20.

5 — Dverberg. J . : Linolenate- Derived Polyunsaturated Fatty Acids and Prevention of Atlıerosclerosis, p. 125.

6 — Ashworth, A., Milvvard, D .J.: Catch-up Gro\vth in Children, p. 157. 7 — Advantages of Suppîem entary Aîanine in Infants with Genetic Defects

(15)

İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 115 8 — Vitam in E Status of Prem atüre Infants, p. 166.

9 — Lands, VV.E.M.: Renc\ved Questions About Polyunsaturated Fatty Acids, p. 189.

10 — Effects of Isotretinoin on Plazma Lipids and Lipoproteins, p. 196. 11 — The Genetics of Obesity,' p. 199.

12 — Low Plasm a Vitam in A Levels in Preterm Neonates W ith Bronchopul-m onary Dysplasia, p. 202.

1 3 — The Role of the Ileum in Food Intake Regulation, p. 228. 14 — Carnitine Therapy in Disorders of Propionate Mctabolism, p. 232. 15 — Fluorid in Food and W ater, p. 233.

16 — Recently Described Defects in Vitam in B 12 Mctabolism, p. 236. 17 — Alkaline Hydrogen Peroxide Unlocks Energy in High-Fiber Lignified

By-Products, p. 251.

18 — Ingenbleek, Y .: Thyroid Dysfunction in Protein Calorie M alnutrition, p. 253.

19 — Dietary Calcium and Colonic Epithelial Celi Proliferation, p. 264. 20 — Vitam in E Deficiency and Neurologic Dysfuntion, p. 268.

21 — N-3 Fatty Acids in the Brain and Retina p. 285. 22 — Isotretinoin and H um an Teratogenicity, p. 297.

23 — Production of 1, 25 - Dihidroxyvitamin D3 in Skin, p. 299. 24 — The Evulution of Serum Lipoproteins in Infancy, p. 324. , 2 5 — M anipulatıon of Children’s Eating Preferences, p. 327.

26 — Energy Expenditure in Sm okers, p. 330.

27 — Bcaton, G .H .: To\vard H arm onization of Dietary, Biochemical and Clinical Assesments : The Meaning of N utritional Status and Require- m ent, p. 349.

28 — Zinc and Fetal Alcohol Syndrome, p. 259. 29 — Bone Loss in Amenorrheic Athletes, p. 361. 30 — Kinetics of Insulin Action in Obesity, p. 363.

1 — Vitam in D , M etabolitlerinin Kaynağı Olarak Bitkiler

Yakın zam anlara kadar vitam in D3 ün hayvan ve insan vücudunda oluş­ tuğu bilinmekteydi. Bunun yanında, bitkilerde bulunan ergesterolün ışınlan­ masıyla vitam in D2 oluşm aktadır. Özellikle, solanaceae familyası bitkilerinde

(16)

116 İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ vitam in D3 m etabolitleri, özellikle 1, 25 (0H )2 D3 benzeri moleküllerin bu­ lunduğu rapo r edilmiştir. Bu bitki türünün Güney Amerika ülkelerinde yay­ gın olduğu ve otlaklarda beslenen hayvanlarda görülen kalsinotik hastalığın­ dan sorum lu olduğu rapor edilmiştir. Bu bitkinin yaprakları biı sığırın gün­ lük yediklerinin % 0.1 ini oluşturduğunda, 8-10 hafta içerisinde kalsinotik hastalığı oluşm aktadır. Hastalık, vitam in D toksisitesini andırdığından, bu yönde çalışm alar yapılmıştır. Analizler sonucunda solanum malacoxylon yap­ raklarında 1, 25 (OH)2 D3- glikozidi bulunduğu saptanm ıştır. Bu molekülün vitamin D3 eşdeğeri, kuru maddede 0.15 m ikrogram /g düzeyinde bulun­ m aktadır. Alındığında CaBP ve Ca emiliminde artış olm aktadır. Diğer sola­ num ile Gramineae ve Leguminoseae türlerinde de vitam in D3 m etabolitleri bulunm aktadır. 25 OH., D3'ü böbreklerde 1, 25 (OH2)2 D3’e çeviren hidroksilaz enzimi yetersizliğinde bu bitkilerin verilmesi Ca emilimini a rtıra b ilm e k te ­ dir. Bitkilerdeki vitamin D3 m etabolitlerinin hayvan ve insandakine benzer yolla ön öğeden ışınlamayla oluştuğu belirtilm iştir. Bu bitkilerde vitamin D3’ü 25 OH D3 ve 1, 25 (OH,)2 D3’e çeviren hidroksilaz enzimlerine rastlan­ m ıştır. 1, 25 (OH2)2 D3- glikozidi bulunan bitkilerin tüketim i hayvanların yu­ muşak dokularının mineralizasyonuyla belirlenen kalsinosis hastalığına ne­ den olmaktadır. Özellikle aorta da kireçlenme hayvan sağlığı yönünden bü­ yük önem taşım aktadır. Elastik dokuda, böbreklerde, ciğerlerde ve midede de benzer kireçlenme olm akta, kemik yoğunluğu artm aktadır. H astalık de­ neysel olarak da oluşturulm uştur. 1, 25 (OH2)2 D3 canlı dokuda etkinlik gös­ termeden önce moleküldeki glikozid ayrılm aktadır. Bu bitkiler denetim altın­ da tavukların yemine eklendiğinde yum urta kabuğunun kalitesi yükselmek­ tedir.

2 — Çocuklar ve Ergenlerde Televizyon izlem e ve Şişmanlık

Televizyon izleme, çağımız çocuklarının önemli zamanını alm aktadır. Televizyon izlerken yiyecek ve içecek tüketim i artarken, fiziksel aktivite azalm aktadır. ABD’inde 6-11 yaş grubundan 6965, 12- 17 yaş grubundan 6671 çocuk üzerinde televizyon izlemeyle şişm anlık arasındaki ilişki incelen­ m iştir. Televizyon izlemeyle şişm anlık arasında özellikle 12-17 yaş grubun­ da önemli ilişki bulunm uştur. Günde b ir saat televizyon seyredenlerin % 10’u 4,5 saat seyredenlerin % 20’si şişm an bulunm uştur. Yöre, mevsim, aile durum u, ırk, sosyo ekonomik durum gibi faktörler kontrol altına alındığında televizyon izleme ve şişm anlık ilişkisi yine önemli bulunm uştur.

3 — Kronik Mide Barsak Bozukluklarında K Vitamini Yetersizliği

Kan pıhtılaşm asında etkin olan trom binin öncüsü protrom bin kara­ ciğerde vitam in K’nm rol aldığı süreçle (vitamin K gerektiren glutamil korboksilaz enzimi) sentezlenir. Bu enzim tepkimesi, indirgenmiş K vita­ mini 02, C 0 2 ve uygun glutamil peptid alıcısını gerektirir. (K2 + 0 2 + C 0 2 + Glup — Glap + KO + H20 ) Vitam in K yokluğunda ya da hidroksi kum arin ilaçlan, sodyum w arfarin gibi Vit. K antagonistleri varlığında bu tepkim e engellenir, kana karboksile olmamış protrom bin salgılanır. Kanda bunun artm ası Vit. X yetersizliğinin belirtisi sayılır. Mide barsak bozukluğu

(17)

İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 117 olan (34’ü Crohn’s hastalığı, 17’si ülseratif kolit, 5’i çöliyak, 2’si diğer tipte) 58 h a sta incelenm iştir. H astalarda karaciğer fonksiyonu, serum album in vc to tal protein düzeyi, gaitada yağ atımı, plazm a Vit. A ve E düzeyleri ölçül­ m üştür. H astaların 35’inde Vit. K ile tedavinin anorm al protrom bin düzeyi­ ne etkisi incelenm iştir. Günde 10 mg Vit. K verilerek norm al ve anorm al prot­ rom bin düzeyleri ıadyoim m ün yöntemiyle saptanm ıştır. 58 hastanın % 31 in­ de vit. K yetersizliği görülm üştür. Vit. K ile 5-8 günlük tedavi bunların % 60 ında anorm al protrom bin düzeyini düzeltm iştir. Karaciğer hastalıkla­ rın d a da anorm al protrom bin yükselm ektedir. Vitamin K yetersizliği daha çok b arsakların ilcum bölgesindeki hastalıklarda oluşm aktadır. Bu da, vita­ m in K cm ilim inde ileumun önemini gösterm ektedir. Vit. K yetersiz hasta­ lard a Vit. E de düşüktür. Vit K yetersizliği Vit. A’yı etkilem em iştir. Diyet­ teki Vit. K t ileumdan, K2 ise ileum un sonu ile kolonun başından emilmek­ tedir. Bu organlardaki kronik bozukluklar Vit. K yetersizlik riskini a rttır­ m aktadır.

4 — K apsaisinin Metabolizma ve Toksisitesi

K apsaisin acı biberlerinin bileşim inde bulunur. Dicilenik asidin vanila- m idi olan bu m olekül yağda çözünür, acı biberler (meyve olarak) % 0.1 ile 1.0 sında kapsaisin içerirler. Biber bitkisinde kapsaisinin ön öğeleri löysin, izolöysin ve valindir. Kapsaisinin ağıza alınmasıyla sıcaklık duygusu gelişir. K apsaisin sinirler üzerinde ani ve kronik etki yapar. Sıçanlara kapsaisin ve­ rildiğinde om ur ilikten (P) m addesi peptidin boşalıp idrarla atım ına neden olur. H ipotalam usta Bcta-endorfinde de azalma olur. Buna paralel olarak id ra r yollarındaki hücrelerde bozulm a görülm üştür. Düşük doz kapsaisin sı­ caklık alıcılarını uyanp, b u nu n ’da hipotalam ik serinlem e merkezini uyarm a­ sıyla hipoterm iye neden olur. Kapsaisin sıçanlarda aktif olmayan süreçle ka­ n a emilir. K andakinin % 85’i dihidrokapsaisin, kalanı 8- m etilnonaik asit m etabolitidir. B unlar, album ine bağlı olarak bulunur. H er ikisi de karaciğer­ de m etabolize olur. Bir çalışm ada kapsaisinin 12 parm ak barsağm da kanser oluşturduğu gözlenmiştir. Ancak bu çalışm ada id rar yollarında kanser oluş­ m am ıştır, İd ra r yollarındaki bozukluğun kimyasal olduğu belirtilm iştir. Sü­ rekli olarak acıbiber tüketen insanlarda kapsaisinin bu gibi olumsuz etkile­ rinin olup olm adığı henüz bilinm em ektedir. ^

5 — Linolenik Asid Türevi Poliunsature Yağ Asitleri ve Ateroskleroslzin Te­

davisi

Elli yıl öncesi, Linoleik asitin (n-6) insan beslenmesinde elzem olduğu saptan m ıştır. Daha sonraları çok derecede doymamış yağların kan koleste­ rol düzeyini düşürdüğü, dolayısıyla koroner kalp hastalıklarından korunm a­ da ve iyileşmede kullanılm ası üzerinde öneriler yapılmıştır. Bitkisel sıvı 3rağ- lar genelde linoleik asitten zengindir ve bu yağların tüketilmesiyle bu öneri uygulanabilm ektedir. Bu yağlarda az m iktarda linolenik asit bulunur. Lino­ lenik asit türevleri olan poliunsature yağ asitleri (eicosapentaenoik- EPA, 20: 5 n-3, docosapentaenoik asit- DPA 22: 5 n-3, docosakexaenoik asit- DPA 22 : 6 n-3) balık yağının bileşiminde bulunurlar. Bu yağ asitleri

(18)

balıkla-118 İl g i n ç y a y i n ö z e t l e r i ra deniz bitkilerinden (phytolankton ve algae) sağlanır. Yer bitkilerinde 18 C dan daha uzun yağ asidi fazla bulunmaz. İnsanın linolenik asitten 20 C 14 yağ asidi yapım ının sınırlı olduğu belirtilm iştir. Deniz ürünlerinin özel­ likle EPA n-3 tü rü yağ asitlerinin koroner kalp hastalıkları üzerine etkisi Eskim o’lar üzerindeki gözlemlerden anlaşılm ıştır. Eskim o’larda kardiyovas- külar hastalıkların seyrek görüldüğü çeşitli epidemiyolojik araştırm alarla or­ taya konm uştur. Eskim o'larda D anim arka’lılara göre bazı kronik hastalıkla­ rın görülüş sıklığı şöyle bulunm uştur. Akut m iyokard enfarktüsü 1/10, astım 1/25, kanser 1/1, diabet çok seyrek; iki grup arasında diyet yönünden farklık­ lar ise şö y led ir: Yağdan gelen enerji %'si Eskimo’larda 39, Danim arka’lılar- da 42, doymuş yağ % ’si Eskim o’larda 23, D anim arka’lılarda 53, çok derecede doymamış yağ/doym uş yağ oranı Eskim o'larda 0.84, Danim arka’lılarda 0.24, n-3 yağ asidi Eskim ol’arda 14 g/gün, Danim arka’lılarda 3 g/gün, n-67 yağ asidi Eskimo’larda 5 g/giin, D anim arka’lılarda 10 g/gün, kolesterol Eski­ m o’larda 0.79 g/gün, D anim arka’lılarda 0.42 g/gün düzeyindedir. Eskim o’lu- lar kolesterolü çok tüketm elerine karşın, çok dercccde doymamış yağlan özellikle linolenik asitten oluşan (n-3) yağ asitlerini daha çok tüketm ektedir­ ler. Japon’lar da deniz ürünlerini çok tüketm ekte, kalp-damar hastalıkları da Amerikalı’lara göre çok daha seyrek görülmektedir. Balığın diğer yön­ lerden de besin değeri yüksektir. Bu nedenle, kalp-damar hastalıklarının ön­ lenmesinde et yerine balık yenmesinin önerilmesi doğrudur. Balık yağında EPA n 3 yağ asitleri bulunduğundan, bazı kişiler balık yağının yararları üze­ rinde durur. Ancak, balık yağında A ve D vitam inleri yoğun olduğundan gün­ de 1 çay kaşığından fazla alınması sakıncalı olabilir. Ayrıca, balık yağında erusik asidin izomeri olan tek derecede doymamış setoleik asit (22: 1, n-11) de bulunm aktadır. Bu yağ asidi laboratuvar hayvanlarında zararlı etki (mi- yokarda yağ birikimi) gösterm iştir. Aynı etkinin insanlarda görüldüğüne ait veri yoktur. Linolenik asit türevi yağ asitlerinin aliminin artm asıyla, yüksek dansiteli lipoprotein- kolesterol düzeyinin yükseldiği, böylece kolesterolün dam arlarda birikim inin önlendiği sanılm aktadır.

6 — Malnütrisyonlu Çocukların Büyüme Durumları

Çocukların uygun şekilde beslenmemesi ya da besinlerin sindirim, emi­ lim ve m etabolizm asındaki bozukluklar sonucu büyümede gerileme ve ağır­ lık kaybı olm aktadır. M alnütrisyonlu çocuklar; büyümesi durmuş, büyüme­ si durm uş ve ağırlık kaybı olmuş şeklinde iki grupta toplanır. Uygun bes­ lenmeyle bu çocukların büyümeleri hızlandınlabilir. Uygun beslenmeye baş­ lar başlam az büyüme tek ra r başlam akla birlikte, norm al hıza ulaşm a 1 ile 3 ay sonra gerçekleşebilir. Çöliyak hastalığı yüzünden büyümesi durm uş ve kilo kaybı olan 9 -15 aylık çocukların glutensiz diyetle norm al büyüme dü­ zeylerine kavuşm aları 2 yıl sonra gerçekleşm iştir. Büyümenin gerektirdiği enerji ve protein m iktarları büyüme hızıyla orantılıdır. Günde kg başm a 1 g ağırlık kazanımı, 85 k k al/k g/g ü n enerji ve 0.62 g/kg/glin protein gerek­ tirm ektedir. Kilo alımı hızı günde 10 g/kg’a yükseldiğinde, enerji maliyeti 130 k k al/kg /gü n ve protein 2.72 g/kg/gün; günde 20 g /kg/ağırlık kazanı- m ınm enerji maliyeti 174 kkal/kg/gün, protein gereksinmesi 4.8 g/kg/gün olm aktadır. Boyu norm al, ağırlığı aşırı zayıf çocuklar boyca da kısa kalanla­

(19)

İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ 119 ra göre daha hızlı kilo alm aktadırlar. M alnütrisyonlu çocuklar için en uygun diyet, enerji yönünden yoğun, yeterli m iktarlarda protein, m ineral ve vua- m inleri içeren diyettir. Süt içerikli diyetle çocuk günde kg başına 135 kkal ve 3.1 g pro tein sağlayabilm ektedir. Örneğin, 1 litre su içinde 190 g tam sü t tozu ve 60 g bitkisel yağ karışım ıyla bu oranda kilo alımı sağlanabil­ m ektedir. Büyüm enin denetim i horm on etkileşimiyle olur. En önemli hor­ m on som atiom edin C dir. Bu horm onun yeterliliği, diyetle protein alımı ile ilgilidir. M alnütrisyonluların iyileşmesinde birinci faktör iştahın yerine gele­ rek besin alım ınm artm ası, ikinci faktör sentez sürecinin hızlanarak oluşma­ yan ya da yitirilen dokuların te k ra r yerine konm asıdır. Kas dokusu şeklin­ de protein birikim inin başlam ası, iştahın yerine gelmesinde önemlidir.

7 — K alıtım sal Amino Asit M etabolizması Bozuklukları Olan Bebeklerin Di­ yetine Alanin Eklenm esinin Yararları.

Propionik asidem i, m etilm alonik asidemi, izovalerik asidem i ve trans- karbam ilaz yetersizliği olan bebeklere verilen düşük proteinli, enerji ve p ro teinden yeterli «Enfamil» m am asına 50 ile 250 m g/kg/giin arasında alanin eklenm iştir. Bu m am a 0.6-0.8 g /kg civarında protein, 38-51 m g/kg valin, 16-21 m g/kg m etionin ve 27-36 m g/kg tronin içermekteym iş. Bu m iktarlar bebeğin en az gereksinm esini karşılayabilecek düzeydedir. S tandart diyete alanin eklenmesi, kilo kazam m ını hızlandırm ıştır. 120 valerik asidemili bebeğe alanin eklenerek protein alımı 1 g/kg düzeyine getirildiğinde, 1.7 g/kg düze­ yinde proteinin sağlayacağı kilo alimim sağlam am ıştır. Propionik asidemili bebekte alanin eklenmesiyle 0.75 g /kg düzeyindeki proteinle gerçekleştirilen kilo alımı, alaninsiz diyette ancak 1.7 g/kg düzeyindeki proteinle sağlanabil­ m iştir. 250 m g/kg düzeyinde alanin eklenmesiyle, 700 m g/kg amino asit karı­ şım ı eklenm esinden daha çok büyüm e gerçekleştirilebilm iştir. Alaninin bu etkisi şöyle a ç ık la n m ıştır: Alanin dallı zincirli am ino asitlerin oksidasyonunu azaltarak, p rotein sentezinde kullanılm alarına olanak sağlam aktadır. Buna, di­ yette pro tein sınırlam asının yapılm ası durum larında alanin eklenmesi, pro­ tein dengesinin sağlanm asında y ararlı olabilecektir.

8 — Prem atüre Bebeklerin Vitam in E Yönünden D ununu

V itam in E nin plasental geçişinin azalması ve bebek dokusunda yeter­ siz vit. E depolanm ası p rem atü re bebeklerde vit. E yetersizlik riskini a rttır­ m aktadır. Doğumda kordon kanının vit. E konsantrasyonu, anneninkinin d ö rtte biri k adardır. Bu bebekler dem ir yetersizliği anemisi riskini de taşıdık­ ların d an diyetlerine dem ir eklenm esi önerilm ektedir. Doğum ağırlıkları 1500 gr. altında olan 36 bebekte vit. E durum u incelenm iştir. Bebekler 3 gruba ayrılarak birinci gruba kendi annelerinin sütü (preterm anne sütü), ikinci gruba olgun insan sütü, üçüncü gn ıb a özel m am a verilm iştir. H er gruptaki be­ beklerin yarısına 2 m g /kg /g ün düzeyinde dem ir eklenm iştir. Biitün bebelder 24 m l/k g /g ü n düzeyinde besin alm aya başlayarak 8. günde 180 m l/kg/gün düzeyine çıkılm ıştır. Başlangıç serum vit. E düzeyi bütün bebeklerde benı'ır- dir. Deneyin 6. haftasında beslenme şekline bağımlı olarak serum vit. E dü­ zeyler* farklılaşm ıştır. Demir eklenmemiş preterm anne sütü alan bebeklerin serum vit. E düzeyleri diğer gruplardan önemli şekilde yükselmiştir. En dü­

(20)

1 2 0 İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ şük vit. E düzeyi dem ir eklenmiş m am a ile beslenen grupta görülm üştür. Bu bebeklerde 4. haftada hidrojen peroksitin neden olduğu hemoliz artm ıştır. P rem atüre bebeklerin diyetinde vitam in E /çok derecede doymamış yağ asit­ lerinin oranının en az 1.0 olması ve bebeğin günde 5 IU vitamin E alması gerekm ektedir. Ayrıca diyette demirin fazlalığı vit. E yi olumsuz etkilediğin­ den, diyetin dem ir içeriğine dikkat edilmelidir.

9 — Çok Derecede Doymamış Yağ Asitleri Hakkında Yenilenen Sorular

Son yıllarda balık yağını çok tüketen toplum larda kalp-damar hastalık­ larının seyrek görülmesi ve bunun tüketilen yağdaki doymamış yağ asitlerinin türüne bağlanması «hangi yağ asidinin elzem olduğu, bunun mekanizmasının ne olduğu» sorularını gündeme getirm iştir, önccki yıllarda linoleik asidin el-> zem yağ asidi olduğu, bundan 3 vc 4 çift bağlı yağ asitlerinin oluşabildiği bi­ linmekteydi. Son araştırm alar, yağ asitlerinin elzem olma niteliklerinin hücrc zarının lipoprotein yapısının sağlanm ası ve prostaglandinlerin sentezi ile il­ gili olduğunu belirtm ektedirler. 1964-1974 yılları arasında araşidonik asitten (20: 4 n-6) prostaglandin oluştuğu bunun da aspirinle engellendiği belirlen­ miştir. 1974-1979 arasında prostaglandin grubundan trom boxane, prostasiklin ve leukotrinlerin çeşitli hastalıklarla ilgileri, bu öğelerin oluşum unda rol alan eikosanoidlerin ön öğesi çoklu doymamış yağ asitleri üzerinde araştırm a veri­ leri yoğunlaşmıştır. Çoklu doymamış yağ asitlerinin sağlıkla ilgisindeki en önemli güçlük prostaglandinlerin değişik etkinliklerinden kaynaklanm aktadır. Örneğin; yara iyileşmesiyle ilgili etki yararlı iken, kanam a ile olan zararlıdır. Linoleik asitten (18 : 2 n-6) araşidonik asit (20: 4 n-6) oluşumu sınırlıdır. Bu da en az gereksinmeyi karşılayabilir. Bunun yanında, fazla araşiaonik aıımı deney hayvanında toksik etki gösterm iştir. Fazla linoleik asit alımı deney hay­ vanlarında tüm ör oluşum unu hızlandırm ıştır. Çoklu doymamış yağ asitlerin­ den linolenik türleri (n-3) yağ asitleri, araşidonik ve linoleik asitlerinin, bu olumsuz etkilerine zıt etkide bulunabilm ektedir örneğin; n-3 yağ asidi tüm ör çoğalmasını engelleyebilmektedir. Buna göre, belirli eikosanoidlerin aşırı üre­ timi birçok patofizyolojik olayla bağıntılı olabilm ektedir. Örneğin; çoklu doy­ m am ış yağ asitleri cilt yaraları, büyüme geriliği gibi belirtilere neden olurken, a şın alım ları deriden su kaybını artırm aktadır. H ipotalam ustan büyüme hor­ m onunun salgılanm ası için gerekli prostaglandin oluşum unu sağlayan n-6 ya­ da asit yetersizliği büyüm e geriliğine neden olm aktadır. Burada açıklanması gereken soru, n-3 yağ asitlerinin yararı, n-6 türevi eikosanoidlerin a şın salgı­ lanm asını önlemek şeklinde mi etki gösterm ektedir? Ayrıca, balık yağının içinde çok değişik çoklu doymamış (20: 3 n-6, 22 : 5 n-3, 22 : 5 n-6, 20: 4 n-3 gibi) yağ asitleri bulunabilm ektedir. Çoklu yağ asitlerinin patofizyolojik olay­ lardaki etkinliği tam açıklanam adığı sürece, bunların elzemlik nitelikleri de tartışm a konusu olm aktadır.

10 — Isotrstlnoinin Plazma Lipitleri ve Lipoprotelnlerlne E tkisi

Akne tedavisinde kullanılan yapay vitam in A türevi isotretinoin (13-cis- retinoik asit) plazm a lipit düzeylerini arttırdığı rap o r edilm iştir. 17 kadın, 36 erkeğin isotretinoin tedavisine başlam adan ve 1.5 m g/kg düzeyinde dozla 4-8

Referanslar

Benzer Belgeler

Vücuttaki &#34;ba¤l› su&#34;yun karfl›t› olan bu su, üreticilerine göre &#34;hücrelerde, yafllanmaya yol açan ifl- lev bozukluklar›n› gideriyor.&#34; Tabii ki ufak

Đktidar uygulamak mobilize edebileceğiniz kaynaklar gerektirir: ekonomik kaynaklar, organizasyonal kaynaklar, ortak normlar (örneğin, meşru otorite) vb..

CY ile 3.000 μg ve 6.000 μg dozlarında ZnCl 2 enjeksiyonu yapılan sıçanların idrarlarından alınan örneklerin direkt olarak bakteriye uygulanması

Diyet ile yağ alımının sağlıklı genç erişkindeki semen kalitesine etkisini daha derin incelemek için, Güney İspanya’daki erkeklerde trans yağ asidi alımı ve

sında deği~tiği saptanmıs,tır( 6 l· Ama, negatif bir tüberkülin deri testi de tüberküloz en- feksiyonu veya hastalığı ol:madığını göster-. ınemektedir (Tablo

Makalenin dayanağını oluşturan tez çalışması kapsa- mında İstanbul’da özellikle son on yıllık dönemde kent merkezinde yapılan karma fonksiyonlu yapı tipleri ara- sında yer

Bölge toplam arazi varlığının 3.2 milyon ha’ lık kısmı ise tarımsal faaliyetlere elverişli olup, yaklaşık 2.1 milyon ha’lık brüt alan sulama

Currently, most cardiac surgeons prefer to preserve the posterior leaflet alone, because bileaflet preservation is technically more difficult, prolongs surgery, requires a