• Sonuç bulunamadı

Karaman Müzesi Etnografik Seksiyonda sergilenen ateşli ve ateşsiz silahlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Karaman Müzesi Etnografik Seksiyonda sergilenen ateşli ve ateşsiz silahlar"

Copied!
220
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SANAT TARİHİ ANA BİLİMDALI

SANAT TARİHİ BİLİM DALI

KARAMAN MÜZESİ ETNOGRAFİK SEKSİYONDA

SERGİLENEN ATEŞLİ VE ATEŞSİZ SİLAHLAR

İsmail ATCI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Osman KUNDURACI

(2)

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası………...iv

Tez Kabul Formu………...v

Önsöz/Teşekkür………...vi Özet……….vii Summary………viii Kısaltmalar………...ix Resim Listesi……….x Çizimler Listesi………..xiii 1. GİRİŞ ……….1

1.1. Konunun Tanımı, Önemi ve Sınırları……….…….1

1.2. Karaman ve Çevresinin Tarihi, Coğrafi ve Ekonomik Yapısı.………1

1.3. Araştırmada Kullanılan Metod ve Yöntem………..8

1.4. Konu İle İlgili Yapılan Çalışmalar………...….……..9

1.5. Karaman Müzesi Hakkında Genel Bilgi………11

2. TÜRK KÜLTÜRÜNDE ATEŞLİ VE ATEŞSİZ SİLAHLAR HAKKINDA GENEL BİLGİ ..………...14 2.1. TAARRUZ SİLAHLARI………..21 2.1.1. ATEŞSİZ SİLAHLAR………....21 2.1.1.1. VURUCU SİLAHLAR……...……..…...………...……21 2.1.1.1.1. Gürz ve Topuz………...………..…....22 2.1.1.1.2. Şeşper………..………....22 2.1.1.1.3. Kamçı………..….………23 2.1.1.1.4. Döğen………..……....23 2.1.1.1.5. Koçbası………....23 2.1.1.2. DELİCİ SİLAHLAR.………..23 2.1.1.2.1. Mızrak………..24 2.1.1.2.2. Cirid……….25 2.1.1.2.3. Çatal………...25 2.1.1.2.4. Harbe……….….……..25 2.1.1.2.5. Tırpan………...26 2.1.1.2.6. Zıpkın………...…26 2.1.1.2.7. Alem………....26 2.1.1.3. KESİCİ SİLAHLAR..……….27 2.1.1.3.1. Kılıç……….27 2.1.1.3.1.1. Kabza………..….28 2.1.1.3.1.2. Balçak……….….29 2.1.1.3.1.3. Namlu……….….29 2.1.1.3.2. Kın………...30 2.1.1.3.3. Meç………..…30 2.1.1.3.4. Yatağan………30

(3)

2.1.1.3.5. Pala………...31 2.1.1.3.6. Kama………31 2.1.1.3.7. Hançer………...32 2.1.1.3.8. Teber………...…32 2.1.1.3.9. Balta………33 2.1.1.4. ATICI SİLAHLAR………...…..33 2.1.1.4.1. Sapan………...34 2.1.1.4.2. Ok………34 2.1.1.4.3. Yay………..36 2.1.1.4.4. Mancınık………...37 2.1.2. ATEŞLİ SİLAHLAR………..…38 2.1.2.1. Top………...39 2.1.2.2. Tüfek……….…...40 2.1.2.3. Tabanca……….……...41 2.2. SAVUNMA SİLAHLARI.………....42 2.2.1. Kalkan………..…...43 2.2.2. Miğfer……….…….43 2.2.3. Zırhlar……….……….44 2.2.4. Kolçak………..…...44 2.2.5. Dizçek……….………...45 3. KATALOG………..….46 4. DEĞERLENDİRME………...………115

4.1. ESERLERİN MÜZEYE GELİŞ TARİHLERİ VE GELİŞ BİÇİMLERİ…115 4.2. ESERLERİN MÜZEDE BULUNUŞ ŞEKİLLERİ VE BUGÜNKÜ DURUMLARI………...115 4.3. ESERLERİN TÜRLERİ………...115 4.4. YAPIM TEKNİKLERİ……….…...115 4.4.1.Dövme Tekniği………...116 4.4.2.Döküm Tekniği………....116 4.5. SÜSLEME TEKNİKLERİ………..……….………...117 4.5.1. Çalma ve Kazıma………117 4.5.2. Kakma………...118 4.5.3. Kabartma (Repousse) ………...118

4.5.4. Kalıpla Kabartma (Stampa Basma)……….118

4.5.5. Telkari Tekniği………....119 4.5.6. Savatlama (Niello)……….………….119 4.5.7. Taş Yerleştirme……….…………..120 4.5.8. Çakma……….120 4.5.9. Delik İşi………...120 4.5.10. Altın Sıvama………...121

4.6. KULLANIM AMAÇLARINA GÖRE SİLAHLAR………...…121

4.7. KARŞILAŞTIRMA………..….……..122

(4)

KAYNAKÇA………126 EKLER………..131 TABLOLAR……….131 ÇİZİMLER………140 RESİMLER………...151 ÖZGEÇMİŞ………..205

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içinde bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

İsmail ATCI tarafından hazırlanan “Karaman Müzesi Etnografik Seksiyonda Sergilenen Ateşli ve Ateşsiz Silahlar” başlıklı bu çalışma 30/04/2014 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Doç. Dr. Osman KUNDURACI Başkan İmza

Prof. Dr Ali BORAN Üye İmza

(7)

ÖNSÖZ

Türkler ’in birçok özelliklerinin yanında en fazla ön plana çıkmış yönleri de iyi birer asker olmalarıdır. Çok eski devirlerden beri çeşitli adlarda devlet kurmuş olan Türk Milleti’nin temeli düzenli bir askeri teşkilata dayanır. Askerlik ilk önce Türkler’ de bir meslek, sonra da milli bir görev olmuştur. Türkler, mükemmel askeri kuruluşları ve değerli komutanları sayesinde varlıklarını ve bütünlüklerini dünyaya tanıtmışlardır.

Türkleri savaş meydanlarında üstün kılan en önemli unsurlardan biri, diğer milletlere nazaran daha gelişmiş ve daha etkili silahlar imal etmeleri ve bu silahları büyük bir cesaret ve maharetle kullanmış olmalarıdır. Türk silahlarının yapı ve teknik özellikleri, Türk medeniyetinin gelişmişlik seviyesini, kültürel özellikleri ise Türk kültürünün zenginliğini göstermesi bakımından üzerinde ciddiyetle durulması gerekir. Nitekim çok farklı ve geniş coğrafyalarda hâkimiyet tesis eden Türklerin, Çin, Roma, Bizans vs. devletler karşısında üstünlük kurabilmelerine imkân tanıyan en önemli unsurun, kendine has özellikler taşıyan ve bu bakımdan başka toplumlar tarafından kullanılan benzerlerinden ayrılan Türk silahları olduğu muhakkaktır.

Karaman Müzesi çeşitli yollarla gelmiş bir kısım ateşli ve ateşsiz silahları içinde barındırmakta ve bu eşsiz eserleri insanlara görsel olarak sunmaktadır. Bu güne kadar Karaman Müzesinde yer alan bu silahlar hakkında herhangi bir çalışmanın yapılmamış olması bizi bu çalışmayı yapmaya yönlendirmiştir.

Bu konuda çalışma yapmamda bana her türlü yardımı ve yönlendirmeyi yapan danışman hocam Doç. Dr. Osman KUNDURACI’ya, silahların çizimlerini yapan Dr Mustafa BULUT’a, Onur ÇAY’a ve Esra KESKİN’e silahların resimlerinin çekilmesi işleminde yardımı olan İbrahim ÇAM’a ve bu çalışmamda bana desteğini esirgemeyen aileme teşekkür ederim.

İsmail ATCI KONYA-2014

(8)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrencinin Adı Soyadı İsmail ATCI Numarası:044204001001

Ana Bilim / Bilim Dalı

Sanat Tarihi Sanat Tarihi

Danışmanı Doç. Dr. Osman KUNDURACI

Tezin Adı Karaman Müzesi Etnografik Seksiyonda Sergilenen

Ateşli ve Ateşsiz Silahlar

ÖZET

“Karaman Müzesi Etnografik Seksiyonda Sergilenen Ateşli ve Ateşsiz Silahlar” adlı bu çalışmamızda 37 adet ateşsiz silah 31 adet ateşli silah incelenmiştir.

Ateşsiz silahlar; 14 adet yatağan, 15 adet kılıç, 5 adet kama, 1 adet meç, 2 adet kasaturadan oluşmaktadır. Ateşli silahlar ise 22 adet tabanca, 1 adet top ve 8 adet tüfekten oluşur.

Çalışmada incelenen örnekler Karamanoğulları Beyliği, XIX. ve XX. yy. Avrupa, Amerika ve Geç Osmanlı Dönemine aittir. Katalog bölümünde eserlerin müzeye ne zaman ve nasıl geldiği, hammaddesi, ölçüleri belirtilerek ayrıntılı tanımları yapılmıştır. Katalog kısmında eserlerin çizimleri, çizimler bölümünde de süslemesi bulunan eserlerin ayrıntılı çizimleri yer alır.

Eserlerin yapımında; demir, çelik, deri, kemik, ahşap, boynuz gibi malzemelerin kullanıldığı görülür.

Süslemede kazıma, kakma, savat ve taş yerleştirme gibi teknikler uygulanmıştır. Eserlerde bu tekniklerle yapılmış stilize bitkisel, geometrik motifler ve yazı kuşakları yer almaktadır.

(9)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrencinin Adı Soyadı İsmail ATCI Numarası:044204001001

Ana Bilim / Bilim Dalı

Sanat Tarihi Sanat Tarihi

Danışmanı Doç. Dr. Osman KUNDURACI

Tezin Adı The firearms and non firearms on display in the

ethnography section of the Karaman Museum

SUMMARY

In this study, named “The firearms and non firearms on display in the ethnography section of the Karaman Museum” 37 pieces of non firearms and 31 pieces of firearms were investigated.

Non firearms; consist of 14 turkish swords, 15 swords, 5 daggers, 1 rapier and 2 bayonets. Firearms; consist of 22 pistols, 1 ball(artillery) and 8 rifles.

The samples examined in this study Karamanoğulları, XIX. and XX. century Europe, America and belongs to the Late Ottoman Period. In the catalog section, when and how the works came to the museum, raw materials, dimensions were stated and were detailed descriptions. The are drawings of Works in the catalog and detailed drawings of embelishment works in the section drawings.

In the making of Works it is seen that iron, steel, leather, bone and wood were used. Scraping, inlaid, savat and placements of Stones were performed in decoration. Made of this technique, stylized plant with geometric motifs and writing lines take place.

(10)

KISALTMALAR

a.g.e. Adı geçen eser a.g.m. Adı geçen makale a.g.t. Adı geçen tez b.t.y. Basım tarihi yok b.y.y. Basım yeri yok H. Hicri M. Miladi M.Ö. Milattan Önce M.S. Milattan Sonra No. Numara R. Rumi t.y. Tarih yok v.d. Ve diğerleri yy. Yüzyıl

(11)

RESİM LİSTESİ

Resim 1 Katalog No 1'deki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 2 Katalog No 2'deki kılıcın genel görünüşü

Resim 3 Katalog No 3'deki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 4 Katalog No 3'deki kılıcın namlusunda yazı ve damganın görünüşü

Resim 5 Katalog No 4'deki kılıcın genel görünüşü

Resim 6 Katalog No 4'deki kılıcın kabzası ve balçağından ayrıntı

Resim 7 Katalog No 5'teki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 8 Katalog No 6'daki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 9 Katalog No 6'daki kılıcın kabzası ve balçağından ayrıntı

Resim 10 Katalog No 7'deki kılıcın genel görünüşü

Resim 11 Katalog No 8'deki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 12 Katalog No 9'daki kılıcın genel görünüşü

Resim 13 Katalog No 9'daki kılıcın namlu üzerindeki süslemeden detay

Resim 14 Katalog No 10'daki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 15 Katalog No 10'daki kılıcın kabzası

Resim 16 Katalog No 11'deki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 17 Katalog No 12'deki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 18 Katalog No 13'deki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 19 Katalog No 13'deki kılıcın namlu üzerindeki süslemeden detay

Resim 20 Katalog No 14'deki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 21 Katalog No 15'deki kılıcın ve kınının genel görünüşü

Resim 22 Katalog No 16'deki yatağanın genel görünüşü

Resim 23 Katalog No 17'deki yatağan ve kınının genel görünüşü

Resim 24 Katalog No 18'deki yatağanın genel görünüşü

Resim 25 Katalog No 18'deki yatağanın namlu üzerindeki kitabesi

Resim 26 Katalog No 19'daki yatağanın genel görünüşü

Resim 27 Katalog No 19'daki yatağanın namlu üzerindeki süslemeden detay

Resim 28 Katalog No 20'deki yatağanın genel görünüşü

Resim 29 Katalog No 20'deki yatağanın kabzasından detay

Resim 30 Katalog No 21'deki yatağan ve kınının genel görünüşü

Resim 31 Katalog No 21'deki yatağanın genel görünüşü

Resim 32 Katalog No 21'deki yatağanın kabzası ve süslemesinden detay

Resim 33 Katalog No 22'deki yatağanın genel görünüşü

Resim 34 Katalog No 22'deki yatağanın namlu üzerindeki süslemeden detay

Resim 35 Katalog No 23'deki yatağanın genel görünüşü

Resim 36 Katalog No 23'deki yatağanın namlu üzerindeki süslemeden detay

Resim 37 Katalog No 24'deki yatağanın genel görünüşü

Resim 38 Katalog No 24'deki yatağanın namlu üzerindeki süslemeden detay

Resim 39 Katalog No 25'daki yatağan ve kınının genel görünüşü

(12)

Resim 40 Katalog No 25'daki yatağanın namlu üzerindeki kartuş ve yazıdan detay Resim 41 Katalog No 25'daki yatağanın bilezik ve namlusundaki süslemeden detay Resim 42 Katalog No 26'daki yatağanın genel görünüşü

Resim 43 Katalog No 26'daki yatağanın namlu üzerindeki süslemeden detay

Resim 44 Katalog No 27'deki yatağanın genel görünüşü

Resim 45 Katalog No 27'deki yatağanın namlu üzerindeki süslemeden detay

Resim 46 Katalog No 28'deki yatağanın genel görünüşü

Resim 47 Katalog No 28'deki yatağanın süslemeden detay

Resim 48 Katalog No 29'daki yatağan ve kınının genel görünüşü

Resim 49 Katalog No 29'daki yatağanın genel görünüşü

Resim 50 Katalog No 29'daki yatağanın namlu üzerindeki süslemeden detay

Resim 51 Katalog No 30'daki meç ve kınının genel görünüşü

Resim 52 Katalog No 31'deki kama ve kınının genel görünüşü

Resim 53 Katalog No 31'deki kamanın namlu üzerindeki süslemeden detay

Resim 54 Katalog No 32'deki kama ve kınının genel görünüşü

Resim 55 Katalog No 33'deki kama ve kınının genel görünüşü

Resim 56 Katalog No 34'deki kama ve kınının genel görünüşü

Resim 57 Katalog No 35'deki kamanın genel görünüşü

Resim 58 Katalog No 35'deki kamanın kabza ön yüzünden ve süslemesinden detay Resim 59 Katalog No 35'deki kamanın kabza arka yüzünden ve süslemesinden detay Resim 60 Katalog No 36'daki kasaturanın genel görünüşü

Resim 61 Katalog No 37'deki kasatura ve kınının genel görünüşü

Resim 62 Katalog No 38'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 63 Katalog No 38'deki toplu tabancanın kılıfının görünüşü

Resim 64 Katalog No 39'daki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 65 Katalog No 40'daki kapsüllü toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 66 Katalog No 41'deki Karadağ toplu tabancanın genel görünüşü Resim 67 Katalog No 41'deki Karadağ toplu tabancanın süslemesinden detay Resim 68 Katalog No 42'deki kapsüllü tabancanın genel görünüşü

Resim 69 Katalog No 42'deki kapsüllü tabancanın namlu süslemesi

Resim 70 Katalog No 43'deki kapsüllü toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 71 Katalog No 44'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 72 Katalog No 45'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 73 Katalog No 46'daki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 74 Katalog No 46'daki toplu tabancanın kılıfının görünüşü

Resim 75 Katalog No 47'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 76 Katalog No 48'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 77 Katalog No 48'daki toplu tabancanın süslemesinden detay

Resim 78 Katalog No 49'daki iğneli tabancanın genel görünüşü

Resim 79 Katalog No 49'daki iğneli tabancadan detay

Resim 80 Katalog No 50'deki çift namlulu kapsüllü tabanca genel görünüşü

(13)

Resim 81 Katalog No 50'deki çift namlulu kapsüllü tabancanın süslemesinden detay Resim 82 Katalog No 51'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 83 Katalog No 51'deki toplu tabancanın kılıfının görünüşü

Resim 84 Katalog No 52'deki kapsüllü tabancanın genel görünüşü

Resim 85 Katalog No 52'deki kapsüllü tabancadan detay

Resim 86 Katalog No 53'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 87 Katalog No 54'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 88 Katalog No 55'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 89 Katalog No 56'daki çift namlulu kapsüllü tabanca genel görünüşü

Resim 90 Katalog No 56'daki çift namlulu kapsüllü tabancanın süslemesinden detay Resim 91 Katalog No 57'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 92 Katalog No 58'deki toplu tabancanın genel görünüşü

Resim 93 Katalog No 59'daki üç namlulu tabancanın genel görünüşü

Resim 94 Katalog No 60'daki mauserin genel görünüşü

Resim 95 Katalog No 61'deki kapsüllü tüfeğin genel görünüşü

Resim 96 Katalog No 62'deki kapsüllü tüfeğin genel görünüşü

Resim 97 Katalog No 62'deki kapsüllü tüfeğin süslemesinden detay

Resim 98 Katalog No 63'deki kapsüllü tüfeğin genel görünüşü

Resim 99 Katalog No 63'deki kapsüllü tüfeğin ateşleme mekanizmasından detay

Resim 100 Katalog No 64'deki tüfeğin genel görünüşü

Resim 101 Katalog No 65'deki kapsüllü tüfeğin genel görünüşü

Resim 102 Katalog No 65'deki kapsüllü tüfeğin ateşleme mekanizmasından detay

Resim 103 Katalog No 66'daki kapsüllü tüfeğin genel görünüşü

Resim 104 Katalog No 66'daki kapsüllü tüfeğin ateşleme mekanizmasından detay

Resim 105 Katalog No 67'deki kapsüllü tüfeğin genel görünüşü

Resim 106 Katalog No 67'deki kapsüllü tüfeğin ateşleme mekanizmasından detay

Resim 107 Katalog No 68'deki topun genel görünüşü

Resim 108 Katalog No 68'deki topun ağız kısmından görünüşü

(14)

ÇİZİM LİSTESİ

Çizim 1 Katalog No 5'deki subay kılıcının süslemesinden detay Çizim 2 Katalog No 9'daki kılıcın süslemesinden detay

Çizim 3 Katalog No 10'daki kılıcın kabzasının süslemesinden detay Çizim 4 Katalog No 13'deki kılıcın süslemesinden detay

Çizim 5 Katalog No 16'daki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 6 Katalog No 17'deki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 7 Katalog No 18'deki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 8 Katalog No 19'daki yatağan'ın süslemesinden detay

Çizim 9 Katalog No 20'deki yatağan'ın kabzasındaki süslemesinden detay Çizim 10 Katalog No 21'deki yatağan'ın süslemesinden detay

Çizim 11 Katalog No 21'deki yatağan'ın namlusunun süslemesinden detay Çizim 12 Katalog No 22'deki yatağan'ın süslemesinden detay

Çizim 13 Katalog No 23'deki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 14 Katalog No 23'deki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 15 Katalog No 24'deki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 16 Katalog No 25'deki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 17 Katalog No 25'deki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 18 Katalog No 26'daki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 19 Katalog No 27'deki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 20 Katalog No 29'deki yatağan'ın süslemesinden detay Çizim 21 Katalog No 31'deki kamanın süslemesinden detay Çizim 22 Katalog No 35'deki kamanın süslemesinden detay Çizim 23 Katalog No 38'deki tabancanın süslemesinden detay

(15)

Çizim 24 Katalog No 48'deki tabancanın süslemesinden detay

Çizim 25 Katalog No 50'deki tabancanın kabzasının süslemesinden detay Çizim 26 Katalog No 56'deki tabancanın süslemesinden detay

Çizim 27 Katalog No 58'deki tabancanın süslemesinden detay Çizim 28 Katalog No 62'deki tüfeğin süslemesinden detay Çizim 29 Katalog No 64'deki tüfeğin süslemesinden detay

(16)

1. GİRİŞ

1.1. KONUNUN TANIMI ÖNEMİ VE SINIRLARI

Silah kavramının başlangıcı insanlık tarihi kadar eskiye gider. İlk insanların silahlarını taşlar ve ağaç parçaları oluşturmuşken, bugün ateşli, kimyasal, biyolojik, nükleer ve elektronik silahlar insanlık tarihinin bu periyodunda yerlerini almışlardır. İnsanlık var oldukça silahın da var olacağı düşünülmektedir.

Erken devirlerde insanoğlunun temel ihtiyacı olan besin kaynağını bulmada kullandığı silahların günümüzde kullanım amacında değişme olmuşsa da hala hayati önemini korumaktadır. Kullanım amacının değişmesinin yanında değişen bir başka özellikleri de giderek estetik bir görünüme kavuşmuş olmalarıdır. Zamanla boyutları değişen ve hatta bazen üzerlerinde kullanılan çeşitli bezemelerle estetik bir hal alabilen bu silahlar önemli bir sanat eseri konumuna geçebilmiştir.

Yüksek Lisans Tezi olarak hazırladığımız bu çalışmada; Karaman Müzesi Etnografik Seksiyonda Sergilenen Ateşli ve Ateşsiz Silahlar başlığı altında Karaman Müzesi Etnografik seksiyonda yer alan silahların tanıtımı yapılmıştır. Ateşli ve ateşsiz silahlar genel olarak ele alınarak müzede yer alan eserlerden örnekler verilmiştir.

1.2. KARAMAN VE ÇEVRESİNİN TARİHİ, COĞRAFYASI VE SOSYO EKONOMİK YAPISI

Karaman; İç Anadolu Bölgesi’nin güneyinde yer alan, Akdeniz bölgesi içerisinde de sınırları bulunan Konya, İçel ve Antalya illeriyle komşu sınırlara sahip bir yerleşim yeridir. Kuzeyinde Konya, güneyinde Mersin, doğusunda Ereğli güneydoğusunda Silifke batısında Antalya yer alır. İl merkezi orta Torosların kuzey eteğindedir. Yüzölçümü 9393 km2

deniz seviyesinden yüksekliği 1033 metredir. Genel olarak il sınırları 36o

11ı ile37o11ı kuzey paralelleri ile 32o 12ı ve 34o 02ı doğu meridyenleri arasında yer alır.1 İç Anadolu bölgesini Akdeniz Bölgesine bağlayan

önemli kavşak noktalarından birisidir.

Ayrıca Toros Dağlarını Sertavul Geçidin de aşarak Akdeniz kıyılarını Anadolu’nun iç kesimlerine bağlayan tarihi ticaret yolunun (Silifke-Mut-Karaman-Konya Yolu)üzerinde yer alır.2 Demiryolu hattı bakımından da hayli önemli ve uzun

bir güzergah (Haydarpaşa-Afyon-Konya-Mersin-Adana)içerisindedir.3

1

UYSAL, İ.N.,Karaman İli Ağızları ve Anadolu Ağızları Arasındaki Yeri, Karaman, 2011, s.6

2 TUNCEL, M.,“Karaman”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt XXIV, s.444 3 ANONİM, “Karaman”,MeydanLarousse, Cilt 6, İstanbul, 1971, s.940

(17)

Karaman İlinin 2012 yılı nüfus verilerine göre toplam 235424 nüfusa sahip iken nüfusun 165564’ü şehir merkezlerinde 69860’ı Belde ve Köylerde yaşamaktadır.4

Karaman arazi bakımından genel olarak ovalıktır. Batısında Baba Dağı, doğusunda Musa, Yülek ve Çavdarlı Tepeleri ve kuzeyinde Karadağ başlıca yüksek noktalarıdır.5

Karaman’ın genel iktisadi yapısı tarım başta olmak üzere hayvancılık, ticaret ve sanayiye dayanır. Son yıllarda köylerden şehirlere büyük kitleler halinde göç olaylarının yaşanması; Karaman’ı ticaret ve sanayi üzerine kurulu bir ekonomik yapıya zorlamıştır. Sanayinin alt yapısı için gerekli olan küçük ve büyük organize sanayi bölgesinin tamamlanması yöre ekonomisi için oldukça önemli olmuş son 20-25 yıl içerisinde Karaman sanayisinde büyük ilerlemeler meydana gelmiştir. Bu gelişmelerde özel sektörün payı çok büyüktür.6

Karaman hububat ve bakliyat üretimi ve ticareti konusunda İç Anadolu Bölgesi’nin önemli merkezlerinden birisidir. Meyvecilikte özellikle elma yetiştiriciliğinde Türkiye’de oldukça ileridir. Bunun yanı sıra üzümcülük bölge halkı için önemli bir iş koludur. Son yıllarda ise kiraz yetiştiriciliği bir tarımsal etkinlik olarak artarak önem kazanmıştır.7

Sulanabilir arazinin çoğalması, ilkel tarım yöntemlerinin terk edilmesi özellikle tarıma dayalı un, bulgur, bisküvi, gofret vb. endüstri kollarının doğmasını hazırlamıştır.8

1863 yılında Osmanlı Devleti idari teşkilatında yapılan değişiklikle kaza olarak Konya İline bağlanan Karaman, 1989 Haziranında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan bir kanun ile il olur ve Ayrancı, Başyayla, Ermenek, Kazımkarabekir, Sarıveliler ilçeleri bağlanır.9

Karaman çevresinde bugüne kadar yapılan araştırma ve kazılarda Paleolitik Çağa(MÖ 600000-10000) ait buluntulara henüz rastlanılmamıştır. Bu durum Karaman ve Çevresinde Paleolitik Çağa ait yerleşme olmadığı anlamına gelmemektedir. Karaman ve çevresinde yapılan kazı ve araştırmalarda en eski yerleşme yeri olarak Süleymanhacı Köyü’nün 5,5 km batısında yer alan Pınarbaşı

4www.tuik.gov.tr, Türkiye İstatistik Kurumu, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi(adnks) Veri

Tabanı(01.05.2013)

5TEMİZSOY, İ. – UYSAL V.,Karaman, Konya, 1987, s.7 6

UYSAL, A., ALODALI N., DEMİRCİ M., Dünü ve Bugünüyle Karaman Kültür Tarih

Coğrafya, Konya, 1992, s.301 7

UYSAL, İ.N. a.g.e.,s.8

8 UYSAL, A.,Geçmişten Günümüze Karaman, Tarih – Coğrafya- Ekonomi- Kültür ve İlkler,

Konya,1995, s.81

9 T.C. Resmi Gazete, Tarih 21/06/1989, s.20202, 15/06/1989 tarih ve 3578 Sayılı Kanun.

(18)

yerleşmesi tespit edilmiştir. Burada yapılan yüzey araştırmalarında Epi Paleolitik Çağın mikrolit alet endüstrisine rastlanılmıştır.10

1969-1970 yıllarında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü adına David H. French başkanlığında Canhasan Köyü içerisinde Canhasan Höyüklerinde yapılan kazılarda kesintisiz 7 yapı katı tespit edilmiş, çanak çömleksiz Neolitik devre tarihlendirilmiştir(MÖ 6500). 11 Hititler zamanında yarı bağımsız bir devlet olan

Arzava Krallığının sınırları içerisinde yer almıştır.

Klasik devirlerde Lykaonia bölgesi sınırları içerisinde yer alan şehrin adı Laran’dır. M.Ö. 3. Yüzyılın son çeyreğine doğru Büyük İskender tarafından alınan bölgenin içindedir.12

Karaman Roma devrinde Lykaonia’ya bağlı önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir.13 Bizans devrinde de önemli dini ve ticari merkezlerden biri olmuştur.

Bölgede bulunan kilise harabeleri bu bölgenin Hristiyanlığın önemli merkezlerden biri olduğunu göstermektedir. Karadağ civarında Binbirkilise olarak bilinen harabelerin M.S. VI ve IX. yy’a ait olduğu belirtilmektedir.14

Larende Bizans egemenliğinin altında iken VIII ve IX. yy’lar da kısa süreli de olsa birkaç kez güneyden gelen arap orduları tarafından işgal edilse de Araplar burada fazla tutunamamışlardır. Bundan sonra şehir Selçuklular tarafından fethedilinceye kadar Bizans imparatorluğunun egemenliği altında kalmıştır.15

Karaman İlinin hangi tarihte Selçukluların hakimiyetine geçtiği kesin olarak bilinmemektedir. Konya’nın 1067 tarihinde fethedilmesi Karaman’ın da bu tarihte veya hemen sonra fethedildiği söylenebilir. Büyük Selçuklu Devletinin zayıflamasıyla birlikte Karaman, Yağıbasan döneminde Danişmentoğullarının eline geçmiş, 1165 yılında II. Kılıçarslan tarafından da Anadolu Selçuklu Devleti’nin sınırlarına katılmıştır.16

Karaman 1210 yılında bir Hristıyan tarikatı olan Hospitalier Tarikatı’nın isteği ile Ermenistan Kralı II.Leon tarafından zapt edilmiş ve şehir tekrar Hıristiyanların eline geçmiştir. Ancak Ermeni Kralı 1216 yılında Sultan İzzeddin

10

TOPAL, C.,KARAMAN Tarih Kültür ve Sanatı, “Tarih Öncesi ve İlkçağ”, Karaman, 2000, s. 9

11 TOPAL, C.,a.g.e.,s.10-11

12 TOPAL, C., Karaman Kültür Envanteri, Karaman, 2009, s.27 13

ANONİM, “Karaman”, Türk Ansiklopedisi, C.XXI, Ankara, 1974, s.301

14TEMİZSOY, İ. – UYSAL V. a.g.e., s.9

15MERÇİL, E., Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Ankara, 1991, s.103 16 ANONİM, a.g.m., s.302

(19)

Keykavus’a karşı koyamayarak şehri terk etmeye mecbur kalmıştır. Böylece şehir kesin olarak Selçuklu hâkimiyetine girmiştir.17

Karamanoğullarının kökeni Güney Azerbaycan'dan Sivas'a göç eden Hoca Saadettin'in oğlu Nur-i Sufi'ye dayanmaktadır. Karamanoğullarının ilk beyi Nurettin Bey veya Nure Sufi, Herakl(Ereğli)’ yi zapt edene kadar konargöçer gezgindir. 1228 de Ermenek-Kamışlıyı yurt edindikten sonra Başşehir Ermenek olmuştur.18Buradan Alman Şehir Devletinden boşalan Taşeli Platosuna yerleşmişlerdir. Karamanoğulları Oğuzların Salur19

ya da Avşar boyundandırlar. Nur-i Sufi'nin oğlu Kerimeddin Karaman Bey 13. yüzyılda buradan başlamak üzere Kilikya bölgesinin büyük bir kısmında güç sahibi olmuş. Bunun üzerine Anadolu Selçuklu Devleti sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından eski adı Germenikapolis (Alman Şehir Devleti) olan Ermenek merkezli bu beyliği bölgenin beyi olarak atamıştır.20

Karamanoğullarının en ünlü hükümdarı Şemsüddin Karaman Bey, bilinen ismi ise Karamanoğlu Mehmet Bey’dir. Karamanoğlu Mehmet Bey Karamanoğullarının başına geçtiğinde Anadolu Moğol Hakimiyeti altında bulunmaktaydı. Toroslar üzerinde yaşayan Türkmen Boylarını çevresinde toplayarak Selçuklulara karşı cephe aldı. Üzerine gönderilen Moğol-Selçuklu ordusunu Göksu Vadisi’nde yendi. Konya Valisi Eminüddin Gıyaseddin direnişine rağmen Konya’yı ele geçirdi. Gıyaseddin Siyavuş’u Selçuklu tahtına geçirdi onun adına hutbe okutup sikke kestirdi. Kendisi de vezir oldu ve aynı gün (13 Mayıs 1277) Konya’da toplanan divanda Türk dilini başka dillerin işgalinden kurtararak yeniden devlet dili olmasını sağlayan ünlü dil fermanını yayınladı. “Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk Dili’nden başka dil kullanmaya.”

Alaaddin Bey tahta çıktığında Manavgat ve Alaiye Beylerbeyi ve Memlüklerden aldığı yardımla Pierre‘yi yenmiş ve Gorigos’u (Kızkalesi) ele geçirmiştir.21

Osmanlı ve Karamanoğulları Beyliği arasında ilişkiler 1361 yılından itibaren kendini göstermektedir. Alaaddin Ali Bey Osmanlı Hükümdarı Murat Hüdavendigar’ın (I. Murat) kızı Melek Hatun (Nefise Sultan) ile evlenerek iki beylik

17 POLAT, B., “Karaman İli Dini Tarihi ve Günümüz İnanç Coğrafyası, Karaman Tarihi ve Kültürü

IV, Karaman, 2005, s.602

18

ARMUTLU, H. M., Karamanoğulları Tarihi, Karaman, 2001, s.70

19BOYACIOĞLU, R., “ Karamanoğulları'nın Kökenleri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.I S.3 Sivas, 1999, s.27-50

20CAHEN, C., “Pre-OttomanTurkey: a general survey of thematerialandspiritualcultureandhistory”, C.

1071-1330, trans. J. Jones-Williams (New York: Taplinger, 1968), 281-2.

21BAŞKAN, Y.,Karaman Beyliği (Alaaddin Ali Bey Dönemi 1357-1398), (Yayımlanmamış

Yüksek Lisans Tezi), Malatya, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Eğitim Ana Bilim Dalı, Genel Türk Tarih Ana Bilim Dalı, 1999

(20)

arasında iyi ilişkiler kurulmasını sağlamıştır. Ancak bu ortam fazla sürmemiş Osmanlıların hızlı yayılışından endişe eden Alaaddin Ali Bey 1386 yılında Beyşehir’e saldırarak Osmanlılarla savaşa girmiştir. Böylelikle akrabalık ilişkileriyle başlayan dostluk son bulmuştur.

Alaeddin Ali Bey zamanında Karaman Beyliği güneybatıda Silifkeden kuzeybatıda İshaklıya, batıda Beyşehir’den doğuda Develi Karahisarına(Yeşilhisar) kadar uzanmıştı.22

Fatih Sultan Mehmed zamanında Karamanoğulları Beyliği başında İshak Bey bulunmaktadır. Fatih taht kavgası veren, Pir Ahmed’e yardım ederek, Karaman’a bir ordu göndermiştir. İshak Bey yapılan savaşta mağlup olmuş Silifkeye çekilmiş yardım için Uzun Hasan’ın yanına gitmiş fakat çok geçmeden 1466 yılında vefat etmiştir. Silifke kalesinden hariç yerler Pir Ahmed eline geçmiştir. Pir Ahmed kardeşi Kasım Bey’i de Osmanlıların yardımı ile yense de Akkoyunlular ve Venediklilerle ittifak etmiş ve Osmanlıyı kızdırmıştır.23

Fatih, Pir Ahmed’in maksadını anlamak için elçisini göndererek söz ve yeminlerini hatırlattıktan sonra “uzakça bir sefere hazırlanıyorum savaşa yarar adamlarınızla gelip, hizmette bulunasınız.” dedi. Pir Ahmed cevabında ise “Şimdilik yardıma hazır olmadığını” söyleyince Fatih Pir Ahmed’in niyetini anlamış ve Karaman üzerine yürümüştür. 24Fatih Sultan Mehmed komutasındaki ordu Karaman

ülkesine girmiş ve Konya’yı almıştır. Pir Ahmed Larende önünde yenilerek Tarsus taraflarına kaçmış ve Karaman Vilayeti Fatih’in oğlu Şehzade Mustafa’ya verilmiştir. Fatih Karaman ve Konya halkının İstanbul’a sürülmesini emretmiş birçok aile İstanbul’a sürülmüştür.25

Osmanlı kuvvetleri çekilir çekilmez Pir Ahmed ile kardeşi Kasım Bey, Konya üzerine yürümüşler ancak Konya’nın muhakevemeti üzerine Ereğli, Aksaray, Develü ve Niğde gibi eski Karaman memleketlerini zapt etmişlerdir. Tamir faaliyetlerinde bulunmak üzere Ereğli ve Larende’ye giden Rum Mehmet Paşa Pir Ahmed Bey’in hücumuna uğramış ve Varsaklara karşı giriştiği bir harekatta da Varsak Beği Ulaşoğlu Hasan Beğ’e mağlup olmuştur. Bununla beraber 1471 yılında Osmanlılar Karaman memleketlerini ele geçirmeye tekrar başlamışlar Pir Ahmed Mut civarında İshak ve Gedik Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusuna mağlup olmuştur. Karaman Beyliğinin yok olmaya yüz tutması üzerine Uzun Hasan’ın ve Venediklilerin teşebbüsleri Osmanlılar tarafından bertaraf edilmiştir. 1473 Otlukbeli

22

TUNCEL, M., “Karaman”, a.g.m., s.458

23

AKÖZ, A., “Türk Devri”, Karaman Tarih Kültür Sanat, Karaman, 2000, s.64

24 ÜNAL, T., Karamanoğulları Tarihi, Ankara, 1957, s. 230 25 AKÖZ, A.,a.g.e., s.65

(21)

zaferinden sonra Gedik Ahmet Paşa Pir Ahmed’i Larende civarında mağlup ederek Ermenek’i zapt etmiş Pir Ahmed saklandığı Mennan kalesinde yakalanmış ve surlardan aşağı atılmıştır. Develi ve Karahisar’ın teslim olmasıyla Karamanoğullarının tüm şehirler Osmanlıya bağlanmıştır. 1481 yılında Fatih’in ölümü üzerine II. Bayezid ile Cem Sultan arasında taht mücadelesinde Karamanoğlu Kasım Bey Cem Sultan’ın yanında yer almış Cem Sultan’ın Mısır’a gitmesinden birkaç kez Konya’yı ele geçirmek isteyen Kasım Bey 1482 de Cem Sultanı davet etmiş birlikte Konya’yı kuşatmışlar ancak bir sonuç alamamışlardır. Bundan sonra Kasım Bey II. Bayezid ile bir anlaşma yaparak vefatına kadar Osmanlıya bağlı olarak İçel de hüküm sürmüştür.26

Kasım Bey’in ölümü ile yaklaşık bir buçuk asırdan bu yana devam eden Osmanlı Karamanoğulları münasebetleri sona ermiş ve bir zamanlar Karamanoğullarının vatanı olan Karaman ilini II. Bayezıd Osmanlı Eyaleti haline getirmiştir.27Karaman Eyaleti’nin Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdarlığının

(1520-1566) başlarında on beş kaza merkezine ek olarak Maraş ve Bozok livaları da Karaman’a dahil edilmiş ancak daha sonraki yıllarda Maraş başlı başına bir eyalet haline getirilmiş, Bozok Livası ise coğrafi konumdan dolayı Rum eyaletine bağlanmıştır. 1527 yılında Karaman Eyaleti; Konya, Kayseri, İçel, Niğde, Beyşehir, Aksaray ve Maraş gibi kaza merkezlerinden ibarettir.

Kanuni döneminde Karaman (Larende) önemini yitirerek sancaklıktan çıkarılmış ve askeri teşkilat itibariyle Konya Merkez Sancağına bağlanmıştır. Bu dönemde Larende’de otuz üç mahal, beş yüz yetmiş vergi mükellef Müslüman, on sekiz gayri Müslim, dört yüz altmış iki ev bir imarethane, yedi hamam, iki yüz kırk altı dükkan yirmi dokuz cami ve mescit, yedi medrese, yoksulların barındığı bir kalenderhane, bir haydari hanı, altmış beş sandık bulunmaktadır.

1867 yılında çıkarılan vilayet nizamnamesine kadar Karaman Eyaleti küçük değişiklikler yapılmasına rağmen Osmanlı Devleti’nin idari yapısı içerisinde aynı idari düzen devam ettirmiştir. Osmanlı imparatorluğu 1867 yılından itibaren eyalet sistemini bırakmış idari teşkilatlanmasını vilayet sistemine göre düzenlemiştir. 1864 yılında çıkarılan Tuna Vilayeti Nizamnamesi örnek alınarak Osmanlı Devleti’nin tamamında yeni vilayetler oluşturulmuştur. Bu nizamnameye göre Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları çeşitli idari dairelere ayrılarak bunların en büyüğüne vilayet adı verilmiş ve vilayetler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar karyelere bölünmüş ve her yer karye bir belediye idaresi olarak kabul edilmiştir. Yeni çıkartılan vilayet nizamnamesine göre Konya vilayet yapılmış, Karaman(Larende) bir kasaba haline getirilmiştir. H.1315 tarihli Salname-i Umumiye’de Karaman

26 AKÖZ, A.,a.g.e., s.65 27 AKÖZ, A.,a.g.e., s.66

(22)

Konya iline bağlı bir kaza merkezi durumundadır. Bu kaza merkezine seksen dört köy ile iki nahiye bağlanmıştır. Nahiyelerden Gaferiyat’a on köy, Aladağ’a ise otuz beş köy bağlıdır. Kaza merkezine ise dokuz köyün bağlı olduğu belirtilmektedir.28

1929 yılına kadar Karaman bu idari yönetim biçiminde kalmış, bu tarihten itibaren ise Konya vilayetine bağlı bir ilçe merkezi haline getirilmiştir. Karaman, 1989 Haziranında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan bir kanun ile Türkiye Cumhuriyetinin 70. İli olmuştur.

28

POLAT, B.,a.g.m., s.607

(23)

1.3. ARAŞTIRMADA KULLANILAN METOD VE YÖNTEMLER

Karaman Müzesi Etnografik Seksiyonda Sergilenen Ateşli ve Ateşsiz Silahlar başlığı altında yaptığımız bu çalışmanın ilk aşamasını, konu hakkındaki gerekli kaynak ve dokümanların toplanması oluşturmuştur. Bu alanda yapılan çalışmalar incelenerek, hangi konulara ağırlık verildiği hakkında bilgiler edinilmiştir. Bu literatür taraması esnasında Karaman Müzesinde etnografik seksiyonda sergilenen ateşli ve ateşsiz silahların çalışılmadığı görülmüştür.

Çalışmamızın ikinci aşamasında; müzenin etnografik seksiyonunda sergilenen ateşli ve ateşsiz silahlardan eser envanter kayıtlarından genel bir listesi oluşturulmuş ve bu eserler ateşli ve ateşsiz silahlar olarak sınıflandırılması yapılarak belirli örnekleri çalışma kapsamı içerisinde değerlendirilmiştir. Bu aşamadan sonra katalog çalışması yapılacak olan eserlerin envanter kayıtları detaylı bir şekilde taraması yapılmıştır. Eserlerin tek tek ölçüleri alınarak fotoğrafları çekilmiş ve eserler incelenmiştir. Katalog çalışmasına ilk önce ateşsiz silahlardan kılıçlar, yatağanlar, meç, kama ve kasaturalar incelenmiş daha sonra ateşli silahlardan tabancalar, tüfekler ve top incelenmiştir.

Katalog bölümünde eserler; “Katalog No”, “Resim No”, “Envanter No”, “Eserin Adı”, “Müzedeki Yeri”, “Müzeye Geliş Tarihi”, “Müzeye Geliş Şekli”, “Dönemi”, “Hammaddesi”, “Ölçüleri”, “Ayrıntılı Tanım” başlıkları altında düzeni içerisinde ele alınmışlardır. Eserlerin genel çizimleri katalog içerisinde verilmiştir.

Değerlendirme bölümünde katalog kısmında incelenen eserlerin müzeye geliş tarihleri ve geliş biçimleri, eserlerin müzede bulunuş şekilleri ve günümüzdeki durumları, eserlerin türleri, yapım ve süsleme teknikleri bakımından değerlendirmesi yapılmıştır. Ayrıca başka müzelerde sergilenen ateşli ve ateşsiz silahlarla karşılaştırma yapılmıştır.

Sonuç bölümünde ise; çalışmada ortaya konulan bilgiler ışığında varılan sonuç belirtilmiştir. Sonuç bölümünden sonra çalışmamızda kullanılan kaynaklar gösterilmiş, katalog kısmında yer alan eserlerin müzeye geliş tarihleri, yapım ve süsleme teknikleri tablo halinde gösterilmiş, süslemesi bulunan eserlerden oluşan çizim örnekleri ve eserlere ait resimler ile çalışmamız sonlandırılmıştır.

(24)

1.4. KONU İLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR

- S.Tekeli, C. Çürük, E. Bilgütay, T. Çoruhlu, A. Çötelioğlu, S. Yacan,

Askeri Müze Koleksiyonları, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Yayınlar, İstanbul, 2000

Kitapta Askeri Müzenin tarihçesinden bahsedilmiş olup ateşli ve ateşsiz silahların tanımları verilerek askeri Müzede sergilenen silah çeşitlerinden, çadırlardan, kıyafetlerden, madalya ve nişanlardan, bayrak ve sancaklardan örnekler verilmiştir.

- Dr. Ülker Erginsoy, İslam Maden Sanatının Gelişmesi, İstanbul, 1978

Kitapta İslamiyet’in başlangıcından Selçuklu Devri sonuna kadar Orta Asya’dan İspanya’ya kadar o döneme ait İslam Ülkeleri maden sanatı incelenmiştir. Kitapta tanıtılan bütün eserler malzeme, teknik, form ve süsleme açısından değerlendirilmiştir.

- Gabor Agoston, Barut, Top ve Tüfek, Osmanlı İmparatorluğu’nun Gücü

ve silah sanayisi, Çeviren Tanju: AKAD, İstanbul, 2006

Kitapta; Osmanlıların teknik açıdan geri ve silah üretim kapasitesinin düşük olduğu, silah ve mühimmatta Avrupa silahlarına bağımlı bulunduğunu ileri süren tezlerin yanlışlığını ortaya koyulmaktadır. Kitapta kullanılan tablo, harita ve resimlerle 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Osmanlıların çok çeşitli toplarla savaştıklarını, Yeniçerilerin kullandığı ateşli el silahlarının, İspanyol veya Venedikli hasımlarının silahlarıyla aynı nitelikte olduğunu, Osmanlı İmparatorluğunun neredeyse tüm önemli vilayetlerinde barut üretildiğini gösteriyor. Osmanlıların 18. yüzyıl ortalarına kadar top ve ateşli silah üretiminde teknik yönden oldukça mahir olduklarını savunan yeni yaklaşımlara önemli bir katkıda bulunmaktadır.

- Salim Aydüz, “Osmanlı Silahları, Silah Üretim Merkezleri ve Literatürü

Tarihi”, Tarih Okulu Mayıs - Ağustos 2011, Sayı X, İzmir, 2011, 1-37.

Makalede tarih boyunca Osmanlıların kullanmış oldukları her türlü saldırı ve savunma silahları ile bu silahların üretim merkezleri ele alınmış, Ayrıca Osmanlı askeri gemiciliği ve hava gücü ve buralarda kullanılan silahlar da incelenmiştir. Çalışmanın son kısmında ateşli silahlar ile ilgili literatür bilgileri yer alır.

(25)

- Hilmi Aydın, Sultanların Silahları, Ankara, 2012

Kitap Topkapı Sarayı Müzesi Silah Bölümünde yer alan silahların tamamına yakının bir bütün halinde ana hatlarıyla incelemeye çalışılmıştır. Kitabın giriş kısmında İslami Dönem kullanılan silahlar hakkında bilgiler verilerek resimlerle içerikler zenginleştirilmiştir. Daha sonra Topkapı Sarayında yer alan Padişahların kullanmış olduğu ateşli ve ateşsiz silahlar örnekler verilerek tanıtılmış bu örneklemeler yine resimlerle zenginleştirilmiştir. Kitapta ayrıca İslam Büyüklerinin ve Avrupalıların kullanmış olduğu silahlardan da örnekler bulunmaktadır.

- Tülin Çoruhlu, Osmanlı Tüfek, Tabanca ve Teçhizatları (Askeri

Müzeden Örneklerle), Ankara, 1993

Kitabın konusunu Osmanlı Silah ve teçhizatları üzerindeki el sanatı işçiliği oluşturmaktadır. Kitabın giriş kısmında Ateşli silahların ortaya çıkışı, Osmanlılarda Ateşli silahların gelişimi ve yayılması hakkında kısa bilgiler verildikten sonra Osmanlılarda Kullanılan ateşli silahlarda yer alan süsleme tekniklerinden ve kullanılan motifler Askeri Müzeden sergilenen ateşli silahlardan örnekler verilerek resimlerle anlatılmaya çalışılmıştır. Son bölümde ise ateşli silahlarda kullanılan motiflerin değerlendirmesi yapılarak Osmanlı Tüfek ve Tabancaları ile ilgili terimlere yer verilmiştir.

- T.Nejat Eralp, Tarih Boyunca Türk Toplumunda Silah ve Osmanlı

İmparatorluğunda Kullanılan Silahlar, Ankara,1993

Kitap üç ana bölümden oluşmaktadır. I. Bölümde Silah ve insan arasındaki etkileşim, silahın doğuşu ve gelişimi hakkında bilgiler verdikten sonra Türk Toplumunda silahın yeri ve Önemi hakkında bilgiler vermektedir. II. Bölümde Osmanlı İmparatorluğunun kullanılan silahlar hakkında sınıflandırma yapılarak bu silahlar ayrıntılı bir şekilde az da olsa çizimler kullanılarak zenginleştirilmeye çalışılmıştır. III. Bölümde ise Osmanlıların silahlarda kullandıkları madenler ile silahlara uygulanan yapım ve süsleme teknikleri hakkında bilgiler verilmiştir.

(26)

1.5. KARAMAN MÜZESİ HAKKINDA GENEL BİLGİ

Karaman Müzesi, Karaman'ın merkezinde, Turgut Özal Caddesi üzerinde ve Karamanoğulları Beyliği Devrinin en güzel mimari örneklerinden birisi olan Hatuniye Medresesi'nin arkasında yer almaktadır.

Karaman ve çevresinde tarih öncesi ve tarihi devirlere ait birçok uygarlığın izlerine rastlanmaktadır. Bugün Karaman çevresinde pek çok höyük ve örenyeri bulunmaktadır. Ancak Karaman'da müzecilik faaliyetlerinin geç başlaması sonucu buralarda bulunan taşınabilir eserlerden birçoğu başka müzelere götürülmüştür.

Bu zengin arkeolojik ve etnografik eserlerin yerinde korunması gerektiği görüşünden yola çıkılarak bazı yerel yöneticilerin ve ileri gelen Karamanlıların desteği ile ilk müze 1961 yılında Turizm Derneği ve kütüphanede kurulmuştur. Eserler 1963 yılında çarşı içinde bir binada, 1966 yılında İbrahim Bey İmareti'nde, 1968 yılında kiralık bir evde, 1971 yılında ise şimdiki hizmet verdiği binada teşhir edilmiştir.

Müze binası iki katlı olup, her katta 550 m² kullanım alanı bulunmaktadır. Alt katta ileride ziyarete açılabilecek ikinci bir teşhir salonu, depo ve kütüphane yer almaktadır.

Üst katta yer alan teşhir salonu iki seksiyondan oluşmaktadır; eserler 32 vitrinde teşhir edilmektedir. Arkeolojik seksiyonda; Epipaleolitik Çağdan Geç Bizans Çağına kadar birçok uygarlığa ait eser bulunmaktadır. Etnografik seksiyonda da Selçuklu, Anadolu Beylikleri, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait eserler yer alır.

Müze bahçesinde çoğunluğu Roma Dönemine ait mezar stelleri olmak üzere Bizans ve Türk-İslâm Dönemine ait taş eserler yeşil saha üzerinde düzenlenmiştir.

Müzede sergilenen en eski buluntular 1993-1995 ve 2003-2005 yılları arasında Pınarbaşı Örenyeri kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan Epipaleolitik Döneme ait çeşitli deniz kabuklarından, taşlardan ve kemiklerden yapılmış küçük aletler olup bu buluntular Karamanın geçmişinin M.Ö. 8000-9000 lara kadar inmekte olduğunu göstermektedir.

Teşhirdeki eserlerden özellikle Canhasan Höyüğü kazılarından elde edilen Neolitik-Kalkolitik Çağ buluntuları dikkat çekicidir. 1, 2, 3, 14 ve 17 numaralı vitrinlerde sergilenen Canhasan Kalkolitik Çağ buluntuları arasında; pişmiş topraktan yapılmış çanak çömlekler insan ve hayvan figürinleri, taş baltalar, obsidiyenden ok

(27)

uçları, kemikten yapılmış kazıyıcılar, kolye ve bilezikler, midye kabuğundan süs eşyaları, mavi apatit taşından kolyeler ve bazalttan yapılmış öğütme taşları da vardır.

Bronz Çağına ait eserlerin sergilendiği 4 numaralı vitrinde Sısan Höyüğü ve Gökçe Köyü'nden çıkmış çanak çömlek eserlerin yanında Batı Anadolu Yortan kültürüne ait siyah, koyu gri renkte parlatılmış çanak çömlek eserler yer almaktadır.

Hellenistik Döneme ait eserlerin sergilendiği 5 numaralı vitrinde Mersin-Gelindere, Muğla İasos, Adıyaman ve Karaman çevresinden derlenmiş olan eserler bulunmaktadır. Bunların çoğunu lekitos ve tabaklar oluşturmaktadır.

6 numaralı vitrinde yer alan Roma Dönemine ait eserlerin çoğu Karaman-Taşkale, Bayır, Karacaören ve Kâzımkarabekir'den derlenmiştir. Pişmiş topraktan yapılmış insan ve hayvan figürinleri, kandiller, testicikler, tabaklar bulunmaktadır.

7 numaralı vitrinde Roma ve Bizans dönemlerine ait gözyaşı ve parfüm şişeleri sergilenmektedir. Bunların içerisinde düz ve desensiz olanlar olduğu gibi çok renkli ve bezemeli olanları da vardır.

8 ve 9 numaralı vitrinlerde Bizans Dönemine ait ahşap kapaklar, kutu parçaları, makyaj kutuları, bronzdan haçlar, altın takılar, bronz kandiller ve Bizans seramiğinden örnekler sergilenmektedir.

12, 13, 18 ve 19 numaralı vitrinlerde sırasıyla Yunan, Venedik, Roma, Bizans, Selçuklu, Anadolu Beylikleri, Karamanoğlu Beyliği, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetine ait sikke ve paralar sergilenmektedir.

15 numaralı vitrinde Urartulara ait bronz bilezik, figürin ve adak levhaları sergilenmektedir. Bu eserler genellikle satın alma yoluyla müzeye kazandırılmıştır.

16 numaralı vitrinde erken ve geç Hitit dönemlerine ait taştan damga ve silindir mühürler ile vitrin içerisinde bulunan mühürlerin baskı fotoğrafları sergilenmektedir.

Etnografik seksiyonda 20 numaralı vitrinde Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait çini, mozaik, lüster, sıra altı ve sır üstü çiniler, alçı kabartmalar, Çanakkale ve Kütahya çinileri sergilenmektedir.

21 ve 22 numaralı vitrinlerde Karaman çevresinden derlenmiş olan 14. ve 19. yüzyıl Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait üzerleri geometrik ve bitkisel süslemeli kazan, tepsi, sini, tabak, şifa tasları, havan, sefer tası ve ibrik sergilenmektedir.

(28)

24 ve 25 numaralı vitrinlerde ahşap eserlerden sedef kakma ile işlenmiş çekmece, nalın, çıkrık, kahve değirmeni, kahve soğutacağı, ayna kabı, kaşık muhafazası, ölçek kabı, dibek, müzik aletleri v.b. eserler sergilenmektedir.

26 ve 27 numaralı vitrinlerde genellikle Toroslar'da yaşamış Türkmenlerin kullandığı kumaş çadır süsleri, beşik, hayvan koşum takımları, giysi örnekleri, deri çizme sergilenmektedir.

28 ve 29 numaralı vitrinlerde Karamanoğulları Beyliği ve Osmanlı dönemlerine ait el yazmalı, tezhipli Kur'anlar, fermanlar, şeriat mahkemelerine ait kararlar ve Ahi Evran Fütüvvetnamesi sergilenmektedir.

30 numaralı vitrinde değişik formlarda Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait gaz lambası örnekleri sergilenmektedir.

31 numaralı vitrinde Osmanlı döneminde kullanılan baskı, ajur, telkari, taş yerleştirme ve kazıma gibi tekniklerle süslenmiş gümüş takılar, tepelikler, zülüflükler, kıstı, çıldır, sikkeli fes ve cep saatleri sergilenmektedir.

32 numaralı vitrinde bölgede halen kullanılan Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerine tarihlendirilen giderek yok olmaya yüz tutmuş el örgüsü çorap ve eldivenlerden örnekler sergilenmektedir.

33 numaralı vitrinde değişik hayvanlar için kullanılan farklı türden çan ve zil örnekleri sergilenmektedir.

Ayrıca iki adet masa vitrinde Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait silahlar, barutluklar, vezne, mum makası, kaşık, kapı tokmağı, kırbaç, mühür, ağızlık, tespih gibi eserler sergilenmektedir.

Etnografik teşhir salonunda vitrinler arasına yerleştirilen panolarda ise yörenin halı ve kilim örneklerine yer verilmiştir.

Müze alt katında yapımına geçmiş yıllarda başlanmış olan bölümde, eski Karaman evlerinden sökülmüş olan dolap, kapı, raf ve ocak duvarlara monte edilmiş haldedir. Bu bölümde bazı ziraat aletleri de bulunmaktadır. Ancak burası henüz teşhire açılamamıştır.

(29)

2. TÜRK KÜLTÜRÜNDE ATEŞLİ VE ATEŞSİZ SİLAHLAR HAKKINDA GENEL BİLGİ

İslamiyet’ten önce Türkler silah olarak ok, yay, kılıç, hançer, gürz, mızrak ve zırh kullanmışlardır. Orta Asya Hun İmparatorluğunu kuran Hunların ok atmaktaki ustalıkları özellikle hava da ıslığa benzer sesler çıkararak düşmanı dehşete düşüren ıslıklı oklarının bulunduğu29 Hun yaylarının üstün özellikleri nedeniyle Romalılarca

aranır olduğu bilinmektedir. Türk Hakanı Mao-Tun M.Ö. 176 yılında Çin imparatoruna gönderdiği mektubunda 26 devleti yenerek egemenliği altına aldığı ve böylece “bütün yay kullanan kavimlerin Hunlar haline geldiklerini Hunlulaştırıldıklarını” belirtir.30

Silah konusunda işlendiği ilk ve önemli yerlerden birisi de Orta Asya Türk yazıtlarıdır. Bunlardan Karayüs; Podykamennaya’da mezar üzerine kazınmış bir av sahnesinde ok ve yay kullanan avcılar izlenmektedir. Yine Karayüs; Suliek’te kaya üzerine çizilmiş zırhlı bir süvari ve okçu bulunmaktadır.31 Hunlarda at ve silah birlikte değer kabul edilmiş hatta ölen bir Hunlunun mezarına töre olarak diğer eşyaları ile beraber atı ve silahları da konulmuştur. Altaylarda II. Pazırık Kurganında Hun savaşçısının atının kalıntılarının yanında silahları bulunmuş, bir diğer Hun savaşçısı için at şeklinde yontulmuş bir mezar taşının üzerine eyere asılı kılıç, kalkan ve yay resmedilmiştir.32At ve silahın mezara konulması veya mezar taşlarında konu

olarak işlenmesi İslamiyet’ten Önce Türklerde ölümden sonraki hayat ve bu hayatta savaşçının kötü ruhlarla mücadelesi hakkında fikir vermektedir.

XIX. asırda V. V. Radlov tarafından, Türklerin yaşadığı Altay bölgesinde bulunan Berel tipli abideleri incelenmiştir. Bu abidelerin tarihi V-VI. Yüzyıla kadar inmektedir. Berel abidesinde Eski Türklerin atla birlikte gömülü mezarlıklarında iki tipli savaş yayı bulunmuştur. Bulunan iki tipli, ahşap temelli yaylar, o dönemin zor yapılı ve üzerinde birçok detayı olan silahlardandır. Birinci tip yaylarda, sonuç ve orta yan takmalar dikkat çekiyordu. Yayın iç kısmında ve bir köşesinde yamuk çizgiler vardı, bu detaylar yayın ahşap temeline iki taraftan iyice tutunması için ve okçunun rahat atış yapması için düşünülen yöntemlerden biridir. İkinci tip yaylarda, uçları birleştiren, orta köşeli takmalar vardır. Orta köşelerin takmaları uzundur, yayın uçlarına doğru genişlemektedir. Uç köşelerin takmaları uzun, hafif yamuk ve yuvarlak, uçları kesiklidir. Bu kesikler yayın kiriş düğünü için düşünülmüştür.

29DİYARBEKİRLİ, N., Hun Sanatı, İstanbul, 1972, s.119

30BAŞTAV, Ş., “Eski Türklerde HarpTekniği” TKAE Türk Kültürü Mecmuası, S.22, Ankara,

1964, s.42

31ERALP, T. N.,Tarih Boyunca Türk Toplumunda Silah ve Osmanlı İmparatorluğunda Kullanılan Silahlar, Ankara,1993, s.11

32DİYARBEKİRLİ, N., a.g.e., s.197-228

(30)

Dağlık Altay bölgesinde bulunan yaylar büyük boyutları ile dikkat çekmektedir. Bu tip yaylar Hanların ve Güney Sibirya göçebe kabilelerinin kullandıkları silahlara benziyordu. Üzerinde Hun geleneği etkisini taşıyan yaylar, orta ve uç takmaları ile bilinmektedirler. Bu yaylarda detayların fazla oluşu, onların gerilim gücünü artırmış olmaktaydı. Yaylar, uzun mesafelere ok atışı, okçunun fiziksel gücü ile bağlantılı idi. Eski Türkler, daha geniş omuzlara sahip olmaları sebebiyle, bu ağır ve büyük savaş yaylarını kaldırabilmekteydiler. Berel tipli abidelerde ise, metal başlıklı oklara çok nadir rastlanmaktadır.33

Dağlık Altay bölgesinde bulunan bu tarihi yaylar ve oklar, birinci binyılın ikinci yarısını kapsamaktadır ve Orta Asyalı Hun Sarmat göçebe halklarına uygundur. Bulunan yaylar ve oklar, hafif silahlı ve zırh gömleği olmayan düşmana karşı kullanılıyordu. Uzun ve altı köşeli oklar da savaşta hafif silahlanmış düşmana karşı kullanılabilmekteydi. Ok başlıkları arasında bir de birkaç katlı başlıklar vardır. Bu başlıkları savaşta düşmanın hedeflerini dağıtmak için kullanıyorlardı. Hedefleri dağıtan ok başlıkları, uzun ve özel kanatlardan oluşuyorlardı. Bu özelliklerinden dolayı hedef aldıkları yüzeylerin derinliklerine girebilirlerdi.34

VII. yüzyılda Büyük Kağanlığa bağlı olan Uygur Hakanı İlteber Pusa’nın tüm zamanını okçuluğa ve okçuluk talimlerine ayırdığı bilinmektedir. Yine VII. Yüzyıla ait bir eyer kayışı süslemesindeki madeni plaka üzerine aplike olarak yapılmış geriye ok atan Kırgız süvarisi ile Varahşa fresklerinde ve bir Osmanlı murakkaındaki süvari resimleri Türklerde insan, at ve silah beraberliği işleyen en güzel örneklerdendir.35

Bu şekilde resimle ifadelerin dışında silah adlarının tur ve nitelik olarak yazılı anlatımlar içerisinde de geçtiği görülür. Göktürk harfleriyle yazılmış bir el yazmasında kılıçtan, İhe Hoşutu ve Şıneusu yazıtlarında zırh ve mızrak’tan 1847’de Costren tarafından bulunan Oznecennaya yazıtlarında Çekül Tutuk’un altın okluk’undan,36 Göktürk yazıtlarında KülTigin’in altı eri mızrakladıktan sonra, yedinci eri kılıçladığından bahsedilir.37

Eski Türklerin ilk devletleri, Birinci Göktürk, İkinci Doğu Göktürk ve Batı Göktürk kağanlıkları, gelişmiş silah üretim teknolojisi ve eğitimli savaş atlarıyla örnek teşkil etmekteydiler. Yakın ve uzak taktiklerde kullanılan savaş silahlarının birçok çeşidi, yaylar, oklar ve hançerler Orta Çağa en uygun şekilde geliştirilmiştir. Demir başlıklar ve vücudu koruyan kıyafetleri askerlerin savaşta vazgeçilmez

33HUDYAKOV, S.Yuliy, “Eski Türklerde Silah”, Türkler, Cilt III, Ankara, 2002, s.847 34HUDYAKOV, S.Yuliy, a.g.m., s.848

35

ERALP, T. N., a.g.e.,s. 12

36ORKUN, H.N., Eski Türk Yazıtları, Cilt 2, İstanbul, 1940, s. 163

37KURAT, A., “Göktürk Kağanlığı”, A. Ü. D. T. C. Fakültesi Dergisi, Cilt 10, S. 1-2, Ankara, 1952,

s. 45

(31)

aksesuarları olmuştur. Savaşçılar kıyafetlerine, bir de toplama kemerler dahil ediyorlardı. Savaş atları için de özel sert palan ve üzengi kullanılmaktaydı. Bu usul aslında, atlının rahat etmesi ve savaş alanında ön cepheyi daha rahat görebilmesi için düşünülmüştür. Savaşta, atlının rolü büyüktür. Atlı özel koruyucu kıyafetleri ve kullandığı silahlarla ordunun direği olarak nitelendirilmekteydi.38

Silah İslamiyet öncesi Türk Toplumunda Milli Destanlara konu olarak, edebiyat kültürünü; dini töre ve prensipler içerisine girerek, din kültürünü etkilemiştir.

En eski milli Türk Destanı olan Oğuz Han destanında; “Oğuz Han’ın, Veziri Uluğ Duruk’un rüyası üzerine üç büyük oğlunu gün doğusuna, üç küçük oğlunu da gün batısına gönderir. Büyük kardeşler birçok avlarla beraber bir altın yay, küçük kardeşler ise üç gümüş ok getirirler. Oğuzhan yayı üçe bölerek üç oğluna verir ve; “Yay sizin olsun okları yay gibi göğe atın” der. Üç gümüş oku üç küçük oğluna vererek “Ey kişioğulların oklar da sizin olsun ok gibi olun” demiştir.39

Kırgız Milli Destanında, özellikle Manas hikâyelerinde silah konusuna sık, sık değinildiği görülür. Bu destanın kahramanlarından Alp Yulay at sürülerinin iki çobanı ile dostluk yemini yaparken kendisi ile çobanlar arasına bir ok koymuş ve her ucu bu ok üzerine ellerini koyarak yemin etmişlerdir.40

Eski Türkler yemin törenlerinde, yeminlerini mutlaka silah üzerine; kılıç, hançer, ok yapmışlardır ki bu silahın kutsallığı, kutsal olarak kabul edildiği kanaatini uyandırmaktadır.

Birçok Batılı tarihçinin Türk kavmi olarak kabul ettikleri İskitlerin yemin törenlerinde de aynı olaya rastlanır. Yemin eden taraflar bıçakları ile açtıkları yaradan akan kanı, içinde şarap bulunan bir çömleğe akıtırlar ve daha sonra bu şarabı karşılıklı konuşmalardan sonra içerlerdi. Kırgızlarda ise karşı karşıya gelen taraflar kılıçlarını önlerine koyarak yaptıkları sözleşmelerde yeminin tutulmaması halinde “Bu gök girsin, kızıl çıksun.” diyerek antlarına sadık kalacaklarını belirtirlerdi.41

Yine aynı şekilde Bulgar Ham Krımuş Hanın, Bizans kuşatmasını kaldırma görüşmelerinde Bizans elçisi ile arasına kılıç koyarak yemin etmesi bu kanıyı doğrulamaktadır. Altaylı Türk boylarından olan Telengit’ler yemin törenlerinde ortaya konulan silahı iki elleriyle kaldırarak “İşte ay, işte güneş, işte silah. Ben bu

38

HUDYAKOV, S., Yuliy, a.g.m., s.846

39

SÜMER, F., “Oğuz Han ve Destanı”, Resimli Tarih Mecmuası, Cilt 12, İstanbul, 1951, s.897

40İNAN, A., Eski Türk Dini Tarihi, İstanbul, 1976, s. 145

41ORKUN, H. N., “Eski Türkler Nasıl Yemin Ederlerdi?”, Resimli Tarih Mecmuası, Cilt 1, İstanbul,

1950, s. 350

(32)

silahı yalıyorum (öpüyorum). Eğer suçlu isem (suç işlemişsem, işlersem) güneşi gözüm görmesin ve bu silah beni öldürsün.”42

Dünyanın çok tanrılı (Politeist) ilkel dinlerinin hemen hepsinde insan hayatına son veren bir cehennem tanrısı, yer altı tanrısı veya bunların eşiti bir tanrı kavramı vardır. Eski Orta Asya Türk dini olan Şamanizm’de de bu Tanrı kavramının karşılığı olarak Erlik Han görülür. Şamanlar Erlik Han’ın kötülüklerinden korunmak ve kötü ruhlarıyla karşılaşmamak için yaptıkları dualarında bu yeraltı tanrısından: “Bindiği kara küheylan, döşeği kara kunduz derisinden, Beline kuşak yetmez, boynuna kucak yetişmez. (Göz) kapağı bir karış, kara bıyıklı, kara sakallı, kana çalmış yüzlü, parlak saçlı bay Erlik! kuvası kişi göğsünden, kadehi kurumuş kafatasından, kılıcı yeşil demirden, kürek kemikleri yassı demirden, kapkara yüzlü... bindiği kara küheylan, dizgini kara ipekten, kamcısı kara yılan, tam önüme gelerek gel!” diye bahsetmişlerdir.43

Bunların dışında bugün dünyada mevcut Türk Topluluklarının oymak ve obalarında veya yerleştikleri yer isimlerinde silah adlarına rastlanılmaktadır. Altay Türklerinin Ağır, Ağırbaş Ak oymaklarında, Çin Türklerinin Devletşah, İran Türklerinin Kaçır, Kazan Türklerinin Kızılayak, Kökim, Koyunlu oymaklarında Ok adını taşıyan obalar, Balkan Türklerinde, Baltalı, Suriye Türklerinde ok ve oktamgalı oymakları bulunmaktadır.44

Silah adını boy ve oymak adı olarak alma veya tür ve şekillerini tamga olarak belirtme geleneği Oğuz destanına dayanmaktadır. Kaşgarlı Mahmud; Bayat ve Eymur boylarının, Reşidüd Din kınık boyunun Bayat ve Üregir boylarının tamgalarının ok olduğunu belirtmişlerdir. Üçoklar’dan olan Üregir boyunun tamgasında üç ok ve bir de yay bulunmaktadır.45

Oğuzlar Anadolu’ya gelişlerinden itibaren yerleştikleri yere boy veya oba ismini vermekte devam etmişlerdir. Bugün Anadolu’da, kılıçlı, oklu, hançerli gibi kasaba, köy ve mahalle adlarına rastlamak mümkündür.46

Türk İslam Devletlerinde ordu üç ana unsurdan oluşur birincisi; “saray muhafızları ve saray gulamları”, “hassa ordusu”, “meliklere, devlet büyüklerine ve beylere bağlı kuvvetler” ve “yardımcı kuvvetler” den oluşan “Savaşçı unsurlar”,

42İNAN, A., a.g.e., s. 145 43İNAN, A., a.g.e., s. 28

44GÜRÜN, K., Türkler ve Türk Devletleri Tarihi, İstanbul, 1981, s.65-84 45SÜMER, F., Oğuzlar Türkmenler, Ankara, 1972, s.210

46ERALP, N.,a.g.e., s. 14

(33)

ikincisi Türk savaş sistemine göre ayarlanan “Teşkilat”, üçüncüsü ise savaş için kullanılan her türlü araç ve gereçleri ifade eden “Teçhizat”dır.47

İlk Müslüman Türk Devleti olan Karahanlılardan günümüze, Türk toplumunun atasözlerinde, deyimlerinde, halk hikayelerinde, halk şiirinde, halk musikisi ve halk oyunlarında, halk resimlerinde, divan şiirinde, minyatür sanatında, ağıtlarda, kişi ve yer adlarında, yeminlerde, bayrak ve sancaklarda, nişan ve madalyalarda ve mezar taşlarında silah kavramının işlenmiş olduğunu görmekteyiz.

İslami dönemin başlangıcında ilk ve en önemli eserler olan Yusuf Has Hacib’e ait XI. yüzyılda kaleme alınmış Kutadgu Bilig’ (1070)’in altıncı bölümünde48 Hakan Küntoğdı İliğ ile veziri Ögdülmiş arasındaki konuşmalarda iyi bir komutanın nitelikleri şöyle belirtilir:

“Tecrübe görmüş komutanlar; çok asker isteme, az olsun, seçkin erler iste, fakat silahı çok iste, demiş.”

Yine bu dönem eserlerinden ve aşağı yukarı aynı yıllarda kaleme alınmış olan Kaşgarlı Mahmud’un Divan-u Lugatit Türk (1072) adlı meşhur eserinde ateşli silahlar dışında tüm silahlara değinilmiş ve silahlara ait şiir, atasözü, deyim ve anlatımlara yer verilmiştir.

XI. yüzyılın Türk tarihi, dili ve edebiyatı açısından çok önemli olduğu kadar dönemlerinin en seçkin eserleri olan Kutadgu Bilgi ve Divan-u Lugatit Türk’te yer alan örneklerde görüldüğü gibi Türk İslam döneminin ilk asırlarından itibaren toplumun silah anlayışı ve geleneği kesintisiz olarak devam etmektedir. Toplumun hükümdar, lider, komutan gibi üst düzeydeki kadrolarına hitabeden bu eserler dışında toplumun yönetilen bölümlerine hitabeden yine toplumun içinden çıkmış halk hikayeleri, halk şiiri de silah konusunu güçlü ve önemli bir anlatımla işlemiştir. XIII. Yüzyıl Türk Edebiyatının en seçkin eseri olan Dede Korkut Hikayeleri bu konuda erişilebilecek en güzel örnektir.49

İlk Müslüman Türk Devletlerinde sözlü ve yazılı edebiyatın yanı sıra resim ve heykelde de silahların bulunduğu konular işlenmiştir. XI. ve XII. yüzyıla ait duvar resimlerinde taş kabartmalarda, mezar taşlarında silahlara, silah taşıyan insan figürlerine ve savaş sahnelerine rastlanılmaktadır.

47KOCA, S., “İlk Müslüman Türk Devletlerinde Teşkilat”, Türkler, Cilt V, Ankara, 2002, s.270 48

Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, Tercüme: Reşit Rahmeti Arat, Ankara, 1947, s.56

49

ERALP, N., a.g.e., s. 19-20

(34)

Gazneliler Devletinin başkenti Gazne’nin kuzeyindeki kazılarda ortaya çıkarılan bir evde bulunan taş levhalardaki tasvirler İslami dönemde silah konusunun resim ve heykelde işlenmesinin hemen hemen bilinen ilk örneklerindendir. Bu tasvirlerde; elinde asası(gürz veya topuz) bulunan bir savaşçı ve yine silahlarıyla gösterilen üç savaşçı figürleri yer alır.50

Bu konuda Gazneli Döneminden kalan en önemli eser M. Schlumberger tarafından ortaya çıkarılan Leşkeri Bazar Sarayının freskleridir. Bu fresklerde silahları ile bir Türk Muhafız alayı tasvir edilmektedir.51

Selçuklu ordusunda ok ve yay, süngü(mızrak), topuz(gürz), nacak (teberzin), sapan, bıçak, hançer(bügde/bükte), kamçı, kargı, çomak, tolga, zırh(yarık, kaz-agand), kalkan gibi hafif saldırı ve savunma silahları kullanılıyordu. Ayrıca kale kuşatmalarında kullanılan mancınık bir düzenekle karşı tarafa ok atan çarh ve tiriçarh, merdiven, taş gülle ve arrade(küçük top), gibi ağı silahlar ve yakma-yıkma silahı olarak da tiner ve neft bulunuyordu. Öte yandan İslam öncesi Türk toplumlarında olduğu gibi at de savaş için önemli bir unsurdu ve Türklerin savaşlardaki başarıları, genellikle at ve silahı çok iyi kullanmalarından ileri geliyordu.52

Osmanlı ordu teşkilatı Anadolu Selçukluları, ilhanlılar ve Memluklular devletinin askeri teşkilat yapılarından belirli ölçülerde yararlanılarak kurulmuştur. Orduda Başkomutanlık görevini Hakanlar yapmışlardır. Yaya ve atlılardan oluşturulan ordunun atsız kısmı “yaya”, süvarileri ise “müsellim” şeklinde adlandırılmıştı. Kapıkulu Ocakları’nın kuruluşuna kadar savaşlarda fiili olarak hizmet gördüler.53

XVI. yüzyılda Osmanlı ordusu, büyük çoğunluğu İstanbul’da bulunan kapıkulu askerleriyle, eyaletlerden gelen tımarlı sipahilerden oluşuyordu. Kapıkulu ordusu başlıca Yeniçeri Ocağı ve Sipahi Ocağı olarak ikiye ayrılırdı. Ayrıca Topçu ocağı başta olmak üzere Cebeci, Humbaracı ve Lağımcı Ocakları da yardımcı ocaklar olarak Kapıkulu Ordusunun diğer kısımlarını oluştururdu. Eyalet askerleri Osmanlı toprak sistemine göre örgütlenmiş yalnızca savaş zamanında göreve çağrılan bir orduydu. Tımar verilmiş sipahiler topraktan elde ettikleri gelire göre savaş zamanı orduya belirli sayılarda asker getirmekte yükümlüydü. Tımar sisteminin bozulmasıyla merkezde bulunan kapıkulu askerlerinin sayısını artırmak zorunda kalan devlet ise savaş olmadığı zamanda askerlerin aylıklarını ödeyemez duruma düşmüştü. XVIII. Yüzyılda savaş gücünü iyice yitiren orduyu yenileştirme

50BOMBACI, A., “Türkler ve Gazneli Sanatı”, Milletlerarası I. Türk Sanatları Kongresi Tebliğleri, Ankara, 1962, s.90

51BOMBACI, A., a.g.m., s.91 52KOCA, S., a.g.m., s.271

53HALAÇOĞLU, Y., “Klasik Dönemde Osmanlı Devlet Teşkilatı”, Türkler, Cilt IX, Ankara, 2002,

s.1495

Referanslar

Benzer Belgeler

Basia Szkutnica, Moda Tasarımda Teknik Çizim, Karakalem Kitapevi, İzmir, 2011 Tizianna Paci,Figure Drawing for Fashion Design,

Basia Szkutnica, Moda Tasarımda Teknik Çizim, Karakalem Kitapevi, İzmir, 2011 Tizianna Paci,Figure Drawing for Fashion Design,

Basia Szkutnica, Moda Tasarımda Teknik Çizim, Karakalem Kitapevi, İzmir, 2011 Tizianna Paci,Figure Drawing for Fashion Design,

Kalıp üzerinde belirli nokta ve açıların işaretlenerek ölçü alınması.. ÖN

Halfwidth : Polyline komutu aktif iken çizginin yarı genişliği yazılıp çizim aktif hale getirilebilir...

As part of the 5th International Career Week organized by the Eastern Mediterranean University (EMU) Graduate Communications and Career Research Center Directorate, Genna

Büyükkonuk Belediye Başkanı Ahmet Sennaroğlu, Doğu Akdeniz Üniversitesi Mezunlarla İletişim ve Kariyer Araştırma Müdürlüğü (DAÜ – MİKA) tarafından

Bilâ- here, bu veçhile batılın istilâsına ma‘ruz olan zihnini bu hurafelerden kurtarmak üzre çocuk için daima elim olan ve bütün hayatı miiddetince