• Sonuç bulunamadı

Başlık: KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEYazar(lar):KUZGUN, Yıldız Cilt: 10 Sayı: 0 Sayfa: 162-172 DOI: 10.1501/Felsbol_0000000099 Yayın Tarihi: 1972 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRMEYazar(lar):KUZGUN, Yıldız Cilt: 10 Sayı: 0 Sayfa: 162-172 DOI: 10.1501/Felsbol_0000000099 Yayın Tarihi: 1972 PDF"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dr. Yıldız K U Z G U N

İ n s a n davranışlarını y ö n e t e n faktörleri a ç ı k l a m a k t a biri " d ü r t ü a z a l m a s ı " (drive reduction), diğeri "gelişim g ü c ü " (force for growth) olarak adlandırılan iki temel ilkeye dayalı, birbirinden oldukça farklı iki yaklaşım görüyoruz.

Davranışları d ü r t ü azalması ilkesi ile açıklayan psikanalitik ve dav­ ranışçı okullar insanın biyolojik y a n ı n a d a h a çok önem v e r m e k t e , davra­ nışların esas amacının fizyolojik ihtiyaçların m e y d a n a getirdiği gerilimi giderme olduğunu k a b u l etmektedirler. Psikanalitik okulun k u r u c u s u F r e u d ' a1 göre insan h a y v a n t ü r ü n d e n gelmiştir ve h a y v a n l a o r t a k bazı d ü r t ü l e r i vardır. Bu dürtüler aslında antisosyal olup m a n t ı k kuralları t a n ı m a z l a r . B u n u n için b u d ü r t ü l e r i n devamlı baskı altında t u t u l m a l a r ı gerekir. H a y a t ve ölüm d ü r t ü s ü olarak iki gruba ayrılan bu d ü r t ü l e r t o p l u m u n baskısı y ü z ü n d e n devamlı olarak ego t a r a f ı n d a n kontrol a l t ı n d a b u l u n d u r u l u r l a r .

Psikanalitik okula göre insan h a y a t ı n ı n temel y ö n ü h a y a t ı n ilk yıllarında belirlenir. Moral davranış., bencil o l m a y a n davranış, insan t a b i a t ı n a zıt olup, a n c a k insan asıl t a b i a t ı n ı bastırabildiği sürece o r t a y a çıkar. T o p l u m u n t a b u ve yasakları h a y a t ı n ilk yıllarında ana-baba ve yakın çevre t a r a f ı n d a n çocuğa öğretilir. Z a m a n l a içselleştirilen (intro-ject) bu yasaklar superegoyu m e y d a n a getirip ego aracılığı ile id'in m u h t e v a s ı n ı teşkil eden k a b a dürtüleri y a t a m a m e n b a s t ı r m a k y a h u t biçim değiştirerek o r t a y a çıkmasına izin v e r m e k suretiyle kontrol al­ t ı n d a t u t a r l a r . İ n s a n ı n t ü m psikolojik gelişimi, y a n i zekâsı d ü ş ü n m e süreci ve realite algısı, içtepilerin kısmen engellenmesi ve yüceltilmesi sürecinden oluşur. Psikanalitik okula göre,, temel fizyolojik ihtiyaç­ larını t o p l u m l a çatışma haline d ü ş m e d e n doyurabilen kimseler psikolo-1 Freud, S. An outline of Psychonalysis. Trans James Stracey New York: Norton, psikolo-1949.

(2)

jik b a k ı m d a n sağlıklı kimselerdir. Bu a n l a m d a n o r m a l insan, sosyal n o r m ve s t a n d a r t l a r l a u y u m halinde, k e n d i arzu ve isteklerini t o p l u m u n beklentileri ile özdeştirmiş olup psikopatolojik belirtilerden (symptom-lardan) arınık kimsedir. Nörotik ve h a s t a kişi ise t o p l u m d a şiddetli yasaklarla karşılaşan, cinsiyet ve saldırganlık ihtiyaçlarını yücelteme-miş veya bu ihtiyaçları giderme sırasında t o p l u m u n k a t ı engelleri karşı­ sında çatışmaya düşmüş ve bir t a k ı m patolojik belirtiler geliştirmiş kim­ sedir.

Davranışçı psikologlara göre de davranışların amacı d ü r t ü l e r i n m e y d a n a getirdiği gerilimi a z a l t m a k t ı r . Başlangıçta açlık, susuzluk gibi birincil fizyolojik d ü r t ü l e r bireyi davranışa seykederler. Z a m a n l a öğrenme yolu ile kazanılan b a ş a r m a , ü s t ü n l ü k gibi t o p l u m s a l güdüler de davranışların nedeni olmaya başlar. Gerilimi a z a l t m a d a başarılı olan davranışların ilerde t e k r a r l a n m a olasılığı a r t a r . Yetişkinler pekiştirme ve ceza yolu ile istenilen davranışları geliştirip istenmiyenleri söndürerek bireyi t o p l u m s a l bir varlık y a p m a y a çalışırlar.

Davranışçı okula m e n s u p psikologlar insan t a b i a t ı n ı değiştiren ve t o p l u m u n istediği biçime sokan dış çevreye çok önem vermişlerdir. Çevre, özellikle h a y a t ı n ilk yıllarında kişiliğin ilerde alacağı şekli belirleyen çok önemli bir etkendir. Davranışçılara göre insan t a b i a t ı esnek, y u m u ­ şak olup b u l u n d u ğ u çevreye göre şekil alır. B u n u davranışçılığın kuru­ cusu W a t s o n2 şöyle ifade e t m e k t e d i r :

" B a n a bir düzine sağlıklı bebek ve onları istediğim şekilde yetiş­ t i r m e olanağı veriniz. O n l a r d a n tesadüfen h e r h a n g i birini alıp yetenek­ leri, eğilimleri, ırk ve ceddi ne olursa olsun seçeceğim h e r h a n g i bir a l a n d a yetiştirip meselâ doktor, h u k u k ç u , artist, t ü c c a r , h a t t a dilenci, hırsız yapabileceğimi g a r a n t i l e r i m " .

Psikanalistler araştırmalarını genellikle r u h hastaları, davranışçı­ lar ise h a y v a n l a r üzerinde y a p m a k t a d ı r l a r . H e r iki okul da insan dav­ ranışlarının değerlendirilmesinde olumsuz yaklaşımı temsil ederler. Y a n i kişiyi, u y u m s u z yönlerini dikkate alarak değerlendirmeye b a k a r l a r . Bu olumsuz niteliklerin bir kimsede b u l u n u ş derecesine göre kişiyi u y u m s u z sayarlar. Bu belirtiler m u t s u z l u k , bazı psikosomatik nitelikte beden rahatsızlıkları, sosyal s t a n d a r t l a r a aykırı davranışlar, işde etkin

(3)

o l a m a m a v.b. belirtilerdir. İ y i u y u m ve r u h sağlığı ise, bu t ü r belirti­ lerin yokluğu demektir.

Psikanalitik ve davranışçı okulların insan davranışlarını d ü r t ü -t e p k i formülüne indirgeyen de-terminis-tik yaklaşımlarını insan gelişi­ mini açıklamada yetersiz b u l a n ve insan davranışlarının k a n u n l a r ı n ı b u l u p bunları k o n t r o l altına a l m a y a çalışmayı insan özgürlüğünü zede­ leyici bir t u t u m sayan psikologlar, psikolojiye " ü ç ü n c ü k u v v e t " olarak nitelendikleri bir görüşü getirdiler. Varoluşçu felsefenin görüşlerinden ve F e n o m e n c i ve Gestaltçı okulların t u t u m ve m e t o t l a r ı n d a n etkilenen ve " H ü m a n i s t i k Psikoloji" olarak adlandırılan bu görüş insanı anlama­ da t ü m c ü (holistik) ve d i n a m i k bir yaklaşımı temsil eder. H ü m a n i s t i k psikologlar akıl h a s t a l a r ı ve h a y v a n l a r üzerinde yapılan incelemelerden varılan sonuçlarla n o r m a l insanın anlaşılamayacağı, o r t a l a m a (average) insanın davranışlarının ölçüt olarak alınmasının y a n i istatiksel yakla-mının ise insan t ü r ü n ü n gelişimi h a k k ı n d a k i beklentileri kısıtladığı gö­ rüşündedirler.

H ü m a n i s t i k psikologlara göre insan davranışlarını y ö n e t e n en önemli g ü d ü " K e n d i n i Gerçekleştirme" g ü d ü s ü d ü r . H ü m a n i s t i k psiko­ loglar beslenme, k o r u n m a , nesli s ü r d ü r m e gibi fizyolojik ihtiyaçların önemini i n k â r etmemekle, h a t t â bunları temel saymakla birlikte, insa­ n ı n i n s a n olarak d a h a ü s t düzeyde bazı ihtiyaçları olup b u n l a r ı doyur­ m a y a çalıştığını ileri sürerler. Bu ü s t düzeydeki ihtiyaçlar, saygı görmek, bilgi edinmek güzellikten zevk a l m a k gibi salt insana özgü ihtiyaçlardır. Maslow'un3 t ü m ü n e "gelişme i h t i y a ç l a r ı " (growth needs) dediği bu yük­ sek seviyedeki ihtiyaçlar ancak temel ihtiyaçlar d o y u r u l d u k t a n sonra o r t a y a çıkabilirler.

İ n s a n t a b i a t ı n ı n aslında " i y i " olduğuna i n a n a n h ü m a n i s t i k psiko­ loglar bu t a b i a t ı n elverişli o r t a m d a gelişme ve sosyalleşme yolunda açınacağını (unfolds) k a b u l ederler. H ü m a n i s t i k psikologlara göre in­ s a n d a gelişme için kuvvetli bir ihtiyaç vardır. Gelişme güdüsü insanın kalıtsal yapısına m e v c u t t u r . İ n s a n , davranışları u y a r a n - t e p k i formülü ile açıklanacak ve k o n t r o l altına alınacak pasif bir y a r a t ı k değildir. Davranışları salt gerilim azalması ilkesi ile açıklanamaz. İ n s a n d a yalnız ihtiyaçları giderme, gerilimden k u r t u l m a güdüsü değil; gelişme, ilerleme 3 Maslow A. Toward a Psychology of Being. New York: Van Nostrand Reinhold Co. 1968. s. 21.

(4)

ve kendini a ş m a güdüsü de vardır. H e r ihtiyacın doyurulması ihtiyaç­ lar hiyerarşisinde yeni bir ihtiyacın belirmesine yol açar. Bu d u r u m d a gerilimden k u r t u l m a ve statik bir dengeye k a v u ş m a ne m ü m k ü n d ü r , ne de arzulanır. Maslow4, der k i :

" Y o k s u n l u k güdülleri (açlık, susuzluk, cinsiyet v.b.) aslında geri­ limi a z a l t m a y ı ve denge k u r m a y ı sağlar; gelişme güdüler ise u z a k ve çok kez erişilmez hedeflere d u y u l a n ilgide gerilimi d e v a m e t t i r i r " .

Psikanalitik ekol birinci, davranışçılık ikinci k u v v e t olarak k a b u l edildiği t a k d i r d e " h ü m a n i s t i k psikoloji" psikolojide ü ç ü n c ü k u v v e t olarak o r t a y a çıkmıştır. H ü m a n i s t i k psikologlara göre sağlıklı insan, benliğini t o p l u m s a l otorite içinde eriten, yok eden, t o p l u m a pasif u y u m gösteren i n s a n d a n farklı olarak, k e n d i öz d u y g u ve ihtiyaçlarını doğ­ r u l t u s u n d a h a r e k e t eden, sahip olduğu gizil güçleri gerçekleştirmeye çalışan, fakat b u n u y a p a r k e n t o p l u m l a ciddi olarak çatışma haline d ü ş m e y e n insandır. Davranışlarını y ö n e t e n g ü d ü gelişme, k e n d i n i ger­ çekleştirme güdüsüdür. Nörotik ise sevilme, k o r u n m a , ait olma gibi d a h a t e m e l seviyedeki ihtiyaçları v a k t i n d e yeterince d o y u r u l m a m ı ş , devamlı olarak bu y o k s u n l u ğ u n giderilmesi y o l u n d a çaba h a r c a y a n , çevresindeki insan ve nesneleri bu ihtiyaçlarını giderecek araçlar olarak algılayan kimsedir.

K e n d i n i Gerçekleştirme K a v r a m a n ı n Gelişimi:

Sağlıklı insanın davranışlarının temel yönetici gücü sayılan kendini gerçekleştirme k a v r a m ı n a ilk olarak Carl J u n g ' u n5 yazılarında rastlı­ yoruz. J u n g , F r e u d ' u n bilinçaltı dürtülere ağırlık verip bireyin h a y a t amaçlarını ve emellerini i h m a l etmesine karşı çıkmıştır. J u n g ' a göre biyolojik ihtiyaçlar h a y a t ı n gençlik yıllarında önemli ise de, yerlerini zamanla m a n e v i d o y u m sağlayan, y ü k s e k düzeyde amaçlara bırakırlar. Kişilik, devamlı gelişme eğilimindedir. Bu gelişimin amacı h a r m o n i k , dengeli ve olgun bir benlik geliştirmektedir. Bu da başlangıçta farklı­ laşmış bir b ü t ü n ü n zamanla h a r m o n i k bir şekilde gelişmesi ve ayrışması (individuation process) ve sonra bu ayrışmış sistemlerin bütünleşmesi-sidir (transcendent process). Bu b ü t ü n l e ş t i r m e (integration) devresinde temel güdü, zıt eğilimleri u z l a ş t ı r m a k ve birliğe erişmektir.

4 A.G.C. S. 31.

5 Jung G .C. Two Essays on Analytical Psychology: The collected Work of C. 6 Jung. Vol: 7 New York: Pantheon Books second edition, 1966.

(5)

Adler6 de davranışın amacının sadece alt düzeydeki ihtiyaçları giderme olduğu görüşüne karşıdır. Adler'e göre kişi, h a y a t ı n ı n ilk yıl­ larında çaresizdir ve b u n u n y a r a t t ı ğ ı k ü ç ü k l ü k duygusu içindedir. Bireyin h a y a t ı n problemlerini ele alış biçimi d e m e k olan " h a y a t t a r ­ z ı n ı n " (life style) belirlendiği 4-5 yaşlarında " y a r a t ı c ı b e n " o r t a y a çıkar ve birey b u n u n l a h a y a t ı n ilk yıllarında t e m e l heyecansal problemlerini çözer. Sağlıklı çözüm, mükemmelliğe u l a ş m a y a veya kendini gerçek­ leştirmeye çalışmadır. İ n s a n d a ü s t seviyede amaçlara yönelme eğilimi vardır. Bu a m a ç l a r da, başkalarına karşı bencil o l m a y a n bir ilgi gös­ t e r m e k , işbirliğine y a t k ı n olmak ve grupla özdeşim k u r a b i l m e k ihti­ yaçlarıdır.

" K e n d i n i gerçekleştirme" terimini d o ğ r u d a n doğruya k u l l a n m a m ı ş olmakla beraber kendini gerçekleştirme k a v r a m ı n ı R a n k ' t a7 da görü­ yoruz. R a n k , insanın içinde oluşum halinde b u l u n a n doğal bir eğilim b u l u n d u ğ u n u , onun, geçmişinden k o p a r a k halde bağımsız y a ş a m a ça­ basında olduğuna inanır. Birey kendisini k o r u y a n , yaşamını kolaylaş­ t ı r a n çevresinden k o p u p bağımsızlığını k a z a n m a k ister. Çünkü bağım­ sız olmanın sağladığı bir haz vardır. F a k a t b u n u n y a r a t a c a ğ ı güçlükleri göze a l m a k gerekir. Birey a n c a k bu yolla kimliğini kazanır. Bu a n c a k " y a r a t ı c ı i r a d e " (creative will) ile m ü m k ü n olur. Sıradan, v a s a t insan bu iradesini o r t a y a k o y m a d a başarısız kimsedir; t o p l u m a b o y u n eğer, kimliğini k a z a n m a z . Nörotik, iradesini o r t a y a k o y m a k ister, fakat h a y a t k o r k u s u y ü z ü n d e n b u n u b a ş a r a m a z . Sağlıklı insan b u çatışan kuvvetleri birleştirip bütünleştirebilmiş kimsedir. S ü r ü d e n ayrılmanın sıkıntısını göze alabilir; a m a n ö r o t i k t e n farklı olarak, bir birey olabil­ meye m u k t e d i r d i r ve çevresi ile a h e n k halindedir. İradeli insan k e n d i n i gerçekleştiren insandır.

K a r l Goldstein'e8 göre insan t a b i a t ı n d a yaratıcı bir eğilim vardır. Bu da kendini gerçekleştirmedir. Açlık, cinsiyet, k u v v e t ve başarı ka­ z a n m a gibi güdüler bu t e m e l ve egemen g ü d ü n ü n çeşitli görünümleridir. Belli bir ihtiyacın d o y u m u , t ü m organizmanın kendini gerçekleştirmesi için ön şart olduğu zaman ön safhaya geçer, ihtiyaç giderilince organizma 6 Adler, A. The Practice and Theory of Individual Psychology. London: Routledge and Kegan Paul, 1929.

7 Rank, O. Will Therapy. New York: Alfred Knopt. 1945.

8 Goldstein K. Human Nature in the light of Psychology. Combridge Mass: Harward University Press, 1944.

(6)

kendini gerçekleştirmiş olur. K e n d i n i gerçekleştirme örgensel (orga-nizmic) bir ilkedir. Ancak çevre kendini gerçekleştirmeyi m ü m k ü n kılan şartlar hazırlayabilir. Eğer organizmanın amaçları ile çevrenin gerçekleri arasındaki aykırılık çok fazla ise organizma amaçlarının bir k ı s m ı n d a n vazgeçer ve kendini d a h a aşağı bir düzeyde gerçekleştirme yoluna gidebilir.

E r i c h F r o m m9 da t o p l u m s a l ihtiyaçlara biyolojik ihtiyaçların üze­ rinde bir yer verir. F r o m m ' a göre bir gruba ait olma, h a y v a n s a l h a y a t ı aşıp yaratıcı bir varlık olma, kendine özgü (biricik) bir varlık olma gibi ihtiyaçlar kişi davranışının belirleyicilerindendir. F r o m m ' d a insan t a b i a t ı n d a bireyselleşme ve bağımsızlığa k a v u ş m a y o l u n d a k u v v e t l i bir eğilim görür. İ n s a n , h a y a t ı n ı n ilk yıllarında ihtiyaçlarını karşılayan çevresine bağımlılık geliştirir. A n c a k b ü y ü d ü k ç e bu çevreden k o p u p kişili­ ğini k a z a n m a k ister. Bireyselliğini k a z a n d ı k ç a , çevre desteğinden uzak­ laştığı için kendini yalnız hisseder. İ n s a n bu yalnızlıktan k u r t u l m a k için çok kere sosyal otoriteye b o y u n eğer; h a t t a diktatörler y a r a t ı r . F r o m m ' a göre gelmiş geçmiş insan t o p l u m l a r ı n d a n hiçbiri bağımlılık ve bireysel­ leşme y o l u n d a kişinin karşılaştığı ç a t ı ş m a y a yeterli bir çözüm getireme­ miştir. Ancak h ü m a n i s t i k sosyalist bir t o p l u m kişiye d a y a n ı ş m a içinde bireyselliğini k a z a n m a olanağı verebilir.

Organizmayı d i n a m i k bir sistem olarak gören Rogers'a1 0 göre t e k bir h a y a t gayesi t e k bir g ü d ü v a r d ı r . T ü m davranışları açıklamaya yeterli olan bu g ü d ü kendini gerçekleştirme güdüsü olup organizmanın, kalıtımın belirlediği yönde gelişip farklılaşması ve d a h a o t o n o m , d a h a sosyalleşmiş hale gelmesi demektir. İleri doğru gelişme eğilimi, a n c a k seçenekler açıkça algılanır ve yeterli şekilde sembolize edilirse gerçek­ leşebilir. Kişi, geliştirici ve geriletici davranış yollarını ayırdetmedikçe kendini gerçekleştiremez. İ y i seçim, iyi k ö t ü h a k k ı n d a bilgiye dayanır. Kişi b u n u bilirse iyiyi seçmeye yönelir.

Rogers'a1 1 göre kendini gerçekleştirme, sosyal evrimin sonu, psiko-t e r a p i n i n en son amacıdır. Rogers, kendini gerçekleşpsiko-tiren kimseye "kapasitesini t a m olarak k u l l a n a n " (Fully Functioning) kimse demek­ tedir. K e n d i n i gerçekleştiren kişilerin başlıca özelliklerini Rogers d ö r t başlık altında t o p l a m a k t a d ı r :

9 Fromm E. Escape From Freedom. New York. Rinehart, 1941.

10 Rogers, C. Client Centered Therapy. Boston; Henghton Mifflin Co. 1951 s. 487—491. 11 Rogers R. C. On Becoming a Person Boston: Houghton Mifflin Co. 1961 Bl: 9.

(7)

1- Yaşantılara Daha Açık Olma: Uyarıcıları ç a r p ı t m a d a n , r a h a t ç a algılama, duyguların farkında olma, onları b a s t ı r m a gereğini d u y m a m a .

2- Daha Varoluşsal Bir Hayat Sürme: İlke ve kurallara sıkı sıkıya bağlanmaksızın, h a y a t ı n her anını t a m olarak yaşayabilme.

3- Organizmaya Daha Fazla Güvenme: Örgensel (organismic) tepkileri davranışlara rehber olarak alma.

4- Daha Tam Olarak Fonksiyonda Bulunma: M ü m k ü n olduğu k a d a r bol ve doğru u y a r a n a l m a k için organizmayı t a m olarak işe k o ş m a .

A b r a h a m Maslow1 2 kendini gerçekleştirme k a v r a m ı n a ampirik bir yolla yaklaşmıştır. T a r i h i ve halen y a ş a m a k t a olan seçkin kimseler üzerinde, klinik m e t o d l a derinliğine y ü r ü t t ü ğ ü incelemeleri s o n u n d a , k e n d i n i gerçekleştiren kimselerin en belirgin özellikleri olarak şunları s a p t a m ı ş t ı r :

1- Gerçeği Olduğu Gibi Algılayabilme: Arzu, beklenti ve önyar­ gıların etkisi a l t ı n d a o l m a d a n , nesne, olay ve insanları oldukları gibi algılayabilme; genel, soyut ve kalıplaşmış yargılardan çok, s o m u t ve taze y a ş a n t ı l a r a değer v e r m e .

2- İçten Geldiği Gibi Davranabilme: Kuralları, merasimi, kalıp­ laşmış d a v r a n ı ş biçimlerini gereksiz sayıp, içten geldiği şekilde h a r e k e t e t m e ; dışardan empoze edilen k u r a l l a r d a n çok k e n d i geliştirdiği değerler sistemine göre d a v r a n m a .

3- Bir Probleme Dönük Olmak: Genellikle kişisel olmayan, insan­ lıkla ilgili bir p r o b l e m alanına k o y u l m a ; felsefî ve etik a l a n d a t e m e l sorunlarla u ğ r a ş m a .

4- Kendine Yeterli Olma: Problemini k e n d i başına çözebilme, felâketleri v a k a r l a karşılayabilme; k e t u m ve sakin olabilme; başka­ l a r ı n d a n y a r d ı m , destek ve iltifat beklememe.

5- Çevreden Bağımsız Olma: İnsanları, y o k s u n l u k güdülerinin do­ y u m aracı olarak görmeme; fiziksel ve sosyal çevreden bağımsız olarak yaşayabilme.

6- Takdir Edebilme: H a y a t t a k i güzellikleri devamlı olarak t a z e , saf bir şekilde algılayabilme ve beğenebilme; güzellikler karşısında coşku (ecstasy) hali yaşayabilme.

12 Maslow A. Motivation and Personality, New York: Harper and Row Publishers, 1970 BL: 11.

(8)

7- İnsanlıkla Özdeşme: İnsanlığa derin bir s e m p a t i d u y m a , ken­ dini insanlara y a k ı n hissetme.

8- Demokratik Bir Karakter Yapısına Sahip Olma: I r k , sınıf, eğitim ve siyasal inanç farkı gözetmeksizin insanlarla dostluk k u r a b i l m e ; insanlarda soy, şöhret, servet yerine bilgi, h ü n e r ve iyi kişilik özellik­ lerine saygı d u y m a .

9- Nüktedanlık: K a b a ve başkalarını k ü ç ü k d ü ş ü r ü c ü ş a k a l a r d a n

h o ş l a n m a m a ; ince, filozofik değeri olan, güldürürken d ü ş ü n d ü r e n nük­ teler y a p m a .

1 0 - Yaratıcılık : Herhangibir a l a n d a yeni, orijinal bir eser m e y d a n a getirebilme.

1 1 - Sosyal Kalıplaşmaya Karşı Direniş: K ü l t ü r n geliştirdiği dav­ ranış kalıplarını benimseme zorunluğunu, modayı y a k ı n d a n izleme gereğini d u y m a m a .

Kendini Gerçekleştirmeyi Etkileyen Çevresel Etkenler

Görülüyor ki kendini gerçekleştirme bir gelişme çabası, insan dav­ ranışlarını y ö n e t e n bir g ü d ü olduğu k a d a r , erişilmeye çalışılan bir gelişme düzeyi olarak da anlaşılmaktadır. K e n d i n i gerçekleştirme, h a y a t bo­ y u n c a d e v a m eden bir süreç o l d u ğ u n d a n insan, h a y a t ı n ı n belli bir a n ı n d a , k e n d i n i gerçekleştirme y ö n ü n d e n belli bir düzeye sahip olabilir ve ken­ dini gerçekleştirme y ö n ü n d e n bireyler arasında farklar bulunabilir. K e n d i n i gerçekleştirme k a v r a m ı n a ö n e m veren ve b u n u n işe v u r u k (operational) t a n ı m ı n ı y a p m a y a çalışan psikologlar, kendini gerçekleş­ t i r m e y i kolaylaştırıcı ya da engelleyici çevre koşulları, özellikle a n a - b a b a t u t u m l a r ı üzerinde de d u r m u ş l a r d ı r .

Rogers'a1 3 göre h a y a t ı n ilk yıllarından i t i b a r e n insanın y a k ı n çev­ resi ile etkileşimi, o n u n k e n d i n i gerçekleştirme düzeyini etkileyen en önemli etkendir. Rogers kendini gerçekleştirmeyi t ü m davranışların temelinde y a t a n a n a g ü d ü s a y m a k l a birlikte özellikle h a y a t ı n ilk yıl­ l a r ı n d a iki i h t i y a c a özel b i r ö n e m vermiştir. B u n l a r " O l u m l u S a y g ı "

(Positive Regard) ve " B e n l i k Saygısı" (Self Regard) ihtiyaçlardır. Bu 13 Rogers, R.C. A Theory of therapy, Personality and interpersonal relationships as deve-loped in a client-centered framework (S. Koch Ed.) Psychology: A Study of a science. Vol: 3e New York: McGraw-Hill, 1959, s. 184-256.

(9)

ihtiyaçların her ikisi de bebeklikten i t i b a r e n k a z a n d ı r . Çocuğun sevgiye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın ilk d o y u m k a y n a ğ ı ise o n u n y a k ı n çevresi, özellikle annesidir. Çocuk, anneyi h o ş n u t eden biçimde davrandığı z a m a n sevilir. Anneyi h o ş n u t e t m e y e n h e r h a n g i bir davranışı m e m n u ­ niyetsizlik, sevgi ve şefkatin esirgenmesi şeklinde karşılık görür. Artık çocuk organizmanın ihtiyaçlarını d o y u r m a k ve geliştirmek için değil, annesini h o ş n u t e t m e k için çalışır. Z a m a n l a kendisini annesinin gördüğü biçimde görmeye, örgensel olarak d o y u m sağlayıcı olmasalar da, a n n e y i h o ş n u t e d e n davranışları olumlu davranışlar olarak değerlendirilmeye başlar. Artık davranışları doğal ihtiyaçları t a r a f ı n d a n değil, içselleş-tirilmiş (introjection) değer yargıları t a r a f ı n d a n belirlenir. Yani, kişi bu iç ş a r t l a r a u y g u n d a v r a n m a d ı k ç a kendini değerli saymaz.

E ğ e r çocuk olduğu gibi k a b u l edilir, davranışları diğer yetişkinleri h o ş n u t e t m e k t e n çok organizmanın gelişimini sağlaması açısından de­ ğerlendirilirse (değer için herhangi bir şart k o n m a z s a ) , çocuğun örgensel ihtiyaçları ile çevre beklentileri ahenkli bir birlik teşkil eder. Böylece, k e n d i n i gerçekleştirme için u y g u n o r t a m yaratılmış olur.

Maslow'da h a y a t ı n ilk yıllarında çevrenin özellikle a n a - b a b a n ı n göstereceği sevgi ve şefkatin çocuğun ileride kişilik gelişimi üzerinde çok olumlu etkileri olacağına inanır. Maslow'a1 4 göre ana-baba, çocuğun t e m e l fizyolojik ihtiyaçları y a n ı n d a ve h e m e n onlar k a d a r önemli olan sevilme ve saygı görme ihtiyacına da k u l a k vermeli ve b u n u yeterince k a r ş ı l a m a y a çalışmalıdır. Çocuğuna içten bir sevgi ve saygı gösteren ana-baba, bazı h a t a l ı davranışları da olsa çocuk eğitiminde b a ş a r d ı sayılırlar. Zira, h a y a t ı n ilk yıllarında kendilerini güvenli hisseden ço­ cuklar, gelecekteki t e h d i t edici d u r u m l a r karşısında aynı güveni d e v a m ettirirler. Sevgiden y o k s u n k a l a n çocuklar devamlı güvenlik, h a y r a n l ı k ve sevgi ararlar ve b u n u elde edebilmek için yetişkin çağlarda bile her t ü r l ü çocuksu, olumsuz yollara başvurabilirler. Ana-baba, sevgiyi ye­ m e k içmek k a d a r doğal bir ihtiyaç sayıp çocuğu bu y ö n d e n d o y u r m a lıdırlar.

Ancak, Maslow'a göre çocuğu sevmek o n u n her istediğini yerine getirmek d e m e k değildir. Aşırı hoşgörü ve ş ı m a r t m a çocukta kendine güvenin gelişmesini engeller. H e r istediğini zahmetsizce elde eden ço­ cuklar, başka insanları kendi ihtiyaçlarının d o y u m u için araç olarak

(10)

görmeye başlarlar. Şımartılan çocuklar ne kendilerine ne de başkalarına saygı d u y m a y ı öğrenebilirler.

Aşırı hoşgörü k a d a r sert disiplin, otoriter t u t u m da çocuğun sağ­ lıklı gelişimi için tehlikelidir. Bu t ü r bir t u t u m ç o c u k t a bağımsızlık, k e n d i n e güven ve kendine y e t m e gibi önemli kişilik özelliklerinin geli­ şimi engeller, Maslow'a1 5 göre çocuk eğitiminde en doğru yol, çocuğa m a k u l sınırlar içinde özgürlük t a n ı m a k olmalıdır. Zira, k ü ç ü k y a ş t a k i çocuklarda bile iyi ve k ö t ü y ü sezecek bir içsel bilgelik (internal wisdom) v a r d ı r . Çocuk neyi ne k a d a r yemesi ve ne m i k t a r u y u m a s ı gerektiğini bilir. Yetişkinlerin yapacağı şey, çocuğa seçme fırsatı v e r m e k olmalıdır. Çocuğun ihtiyaçlarını çekinmeden söyleyebileceği r a h a t , k a b u l edici bir atmosfer y a r a t m a k gereklidir. U y g u n eğitsel süreç, çocuğa r a h a t bir şekilde gelişme olanakları sağlayan, öz t a b i a t ı n ı (inner n a t u r e ) ger­ çekleştirmesini kolaylaştıran süreçtir. Yetişkinler, k e n d i r a h a t l a r ı n ı k o r u m a k y a d a k e n d i arzuları y ö n ü n d e y e t i ş t i r m e k için çocuğu baskı a l t ı n d a t u t m a m a l ı d ı r l a r .

Maslow insanı bencil, saldırgan ve uzlaşmaz olarak gören psikana-litik görüşe karşıdır. Maslow'a göre insan, saldırgan olabildiği gibi cömert, işbirliğine y a t k ı n ve digergam da olabilir. Birinci ya da ikinci d u r u m u n o r t a y a çıkışı o n u n yetiştirildiği o r t a m a bağlıdır. Eğer bir kimse k e n d i n i güvensiz, t e h d i t a l t ı n d a hissediyorsa, t e m e l ihtiyaçlarının do­ y u r u l m a s ı sık sık engelleniyorsa, ikinci, y a n i olumsuz nitelikler baskın olacaktır.

Y u k a r ı d a görüşlerini özetlediğimiz psikologların, kendini gerçek­ leştirme k a v r a m ı n ı n m u h t e v a s ı ve k e n d i n i gerçekleştirmeye olumlu ya da olumsuz y ö n d e etkileyen a n a - b a b a t u t u m l a r ı k o n u s u n d a az çok anlaşma halinde oldukları görülmektedir.

Klinik gözlemlerin ü r ü n ü olan bu görüşleri s ı n a m a k amacı ile, yazar1 7 t a r a f ı n d a n deneysel bir a r a ş t ı r m a yapılmıştır.

Bu a r a ş t ı r m a d a , a n a - b a b a n ı n çocuğa karşı gösterdiği sevgi ve ço­ cuğun davranışlarına uyguladığı k o n t r o l u n derecesine göre, demokra­ tik, ilgisiz ve otoriter o l m a k üzere üç t i p ana-baba t u t u m u d i k k a t e

15 Maslow, a.g.e., 1968, s. 199.

17 Kuzgun Yıldız. Ana-baba tutumlarının bireyin kendini gerçekleştirme düzeyine etkisi.

(11)

alınmış ve b u n l a r ı ölçmek için bir ana-baba t u t u m u ölçeği geliştiril­ miştir. K e n d i n i gerçekleştirme düzeyi ise S h o s t r o m1 8 (1968) tarafın­ d a n geliştirilen ve bu a r a ş t ı r m a sırasında T ü r k i y e evreni için geçerliği y o k l a n a n Kişisel Y ö n e t i m E n v a n t e r i (Personel O r i e n t a t i o n I n v e n t o r y ) ile ölçülmüştür. A r a ş t ı r m a 1971 yılı güz d ö n e m i n d e "Psikolojiye G i r i ş " dersi a l m a k t a olan üniversite ö ğ r e n c i l e r i üzerinde yapılmıştır.

Ana-babalarını birinci derecede demogratik, ilgisiz ya da otoriter olarak algılayan üç ayrı denek grubumu) (sırasıyla 53, 55, 56 denek) Kişisel Y ö n e t i m E n v a n t e r i ' n d e n aldıkları p u a n o r t a l a m a l a r ı karşılaş­ tırıldığında, ana-babaların d e m o k r a t i k olarak algılayan g r u b u n en yük­ sek p u a n ortalaması aldıklarını, b u n u n sırasıyla ilgisiz ve otoriter olarak algılayan grupların izledikleri g ö r ü l m ü ş t ü r .

Bu d u r u m d a , içten sevgi ve geliştirici k o n t r o l ile nitelenen demok­ r a t i k ana-baba t u t u m u n u n k e n d i n i gerçekleştirmeyi olumlu, sıkı disiplin ve şartlı sevgi ile nitelenen o t a r i t e r ana-baba t u t u m u n u n olumsuz y ö n d e etkilediğini, ilgisiz ana-baba t u t u m u n u n ise bu ikisi a r a s ı n d a y e r al­ dığını söyleyebiliriz. Verilerin analizi sırasında T ü r k öğrencilerinin Kişisel Yönelim E n v a n t e r i n d e n elde ettikleri p u a n o r t a l a m a l a r ı n ı n , a y n ı yaş ve eğitim düzeyindeki Amerikalı öğrencilerin p u a n o r t a l a m a ­ l a r ı n d a n d a h a d ü ş ü k olduğu görülmüştür. B u sonucun T ü r k öğrenci­ lerinin d a h a bağımlı ve a n a - b a b a otoritesine d a h a saygılı olarak yetiş­ melerinden ileri geldiği düşünülebilir. N i t e k i m K â g ı t c ı b a ş ı1 9 (1970) T ü r k öğrencilerinin Amerikalı öğrencilere göre d a h a fazla otoriteye bağlı olduklarını b u l m u ş t u r . Bu d u r u m d a , iki evren arasında k e n d i n i ger­ çekleştirme b a k ı m ı n d a n gözlenen bu farkın k ü l t ü r ve yetişme fark­ l a r ı n d a n ileri geldiğini söyleyebiliriz.

K A Y N A K L A R

1- Adler, A.: The Practice and the Theory of Individual Psychology. L o n d o n : Routhledge a n d K a g a n P a u l , 1929.

2- F r e u d , S.: An Outline of Psychoanalysis. Trass. J. Stracey. New Y o r k : N o r t o n , 1949.

18- Shostrom, E.L. Manual for the Personal Orientation Iuventory. San Diego: Edu-cational and Psychological Testing Service. 1968

19- Kagıtçıbaşı, Çiğdem. Social normes and authoritarianism A Turkish American Conparison. journal of Personality and Social Psychology. 1970, 16, 444-451

(12)

3- F r o m m , E . : Hürriyetten Kaçış. Çev. A Y ö r ü k h a n . A n k a r a : T u r Yayınları, 1972.

4- Goble, F. G.: The Third Force. New Y o r k : Grossman P u b . 1970. 5- Goldstein, K.: Human Nature in the Light of Psychopathology.

Cambridge Mass: H a r v a r d University Press, 1944.

6- J u n g , C. G.: Two Essays on Analytical Psychology: The Collected

Works of C. G. Jung. Vol: 7 New York: P a n t h e o n Books, Second

E d . 1966.

9- Maslow, A.: Motivation and Personality. New York: H a r p e r a n d Row, 1970.

1 0 - Maslow, A.: Toward a Psychology of Being. New York: Van N o s t r a n d 1968.

1 1 - Maslow, A.: Psychological D a t a a n d Value T h e o r y . E d . A. Maslow.

New Knowledge in Human Values. New Y o r k : H a r p e r A n d Row.

1959.

1 2 - Kağıtçıbaşı, Çiğdem.: Social n o r m s a n d a u t h o r i t a r i a n i s m : A Turk-ish-American comparison. Journal of Personality and Social Psycho­

logy. 1970, 16, 444-451.

8- K u z g u n , Yıldız.: Ana-baba t u t u m l a r ı n ı n bireyin kendini gerçek­ leştirme düzeyine etkisi. Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi Cilt: 5 Sayı: 1 M a r t 1973.

1 2 - R a n k , O.: Will Therapy. New Y o r k : Alfred K n o p t , 1945.

1 3 - Rogers, R. C: On Becoming A Person. B o s t o n : H o u g h t o n Mifflin Co. 1961.

1 4 - Rogers, R.C.: A T h e o r y of t h e r a p y : Personality a n d interpersonal relationships as developed in a client-centered framework. S K o c h , E d . Psychology: A Study of Science. Vol: 3. N e w Y o r k : McGraw Hill, 1959.

1 5 - W a t s o n , J. B.: Behaviorism. Chicago: University of Chicago Press. 1959.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kinolon grubu ilaçların QT üzerine ve Torsades de Pointes gelişimi üzerine prospektif yapılan daha önceki çalışmalardan birinde, sağlıklı ortalama yaşı 34 olan

In the next part of the article the instagram accounts and instagram stories of 5 private theatre, account of State Theater and Istanbul City Theater in Turkey will be analyzed

there are other Lorentz structures giving contributions to the correlation function, however those structures mainly include contributions also coming from other pen- taquark

Hybrid-electric drive systems on transit buses are being aggressively investigated as a means o f improving fuel economy, reducing emissions, and lowering

Therefor, over all agreement between our results and predictions of PQCD for charm-light cases in the final state and the experimental data for both charm-light and charm-charm

Theoretically, there are some works devoted to the analysis of the heavy baryon decays, where in practically all of them the predictions of the heavy quark effective theory (HQET)

We shall use the latest lower limits on the compactification factor 1=R obtained from different FCNC transitions in the UED5 model [ 31 ], some FCNC transitions in the UED6 model [

Tamada and Baba 2 first identified Beet necrotic yellow vein virus (BNYVV) as the cause of rhizomania when they isolated the virus from infected plants of sugar beet fields in