• Sonuç bulunamadı

Başlık: Prof. Dr. Helga VENZLAFF: Der islamische RosenkranzYazar(lar):GÖZAYDIN, NevzatCilt: 11 Sayı: 1 Sayfa: 423-426 DOI: 10.1501/Trkol_0000000150 Yayın Tarihi: 1993 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Prof. Dr. Helga VENZLAFF: Der islamische RosenkranzYazar(lar):GÖZAYDIN, NevzatCilt: 11 Sayı: 1 Sayfa: 423-426 DOI: 10.1501/Trkol_0000000150 Yayın Tarihi: 1993 PDF"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Prof. Dr. Helga YENZLAFF: Der islamische Rosenkranz. Abhandlungen für die Kunde des Morgenlandes, Heraus-gegeben von der deutschen moıgenlaendischen Gesellschaft, Barıd: XLVII / 2; Kommissionsverlag Franz Steiner ^ i es-ini d en GmbH., Stuttgart, 1985, 118 s., 27 resim.

.- V . t

Allah'ı zikretmek, öğmek anlamına gelen arapça sabbaha fiil kö-künden türemiş bir kelime olan teşbih, bütün islâm dünyasında çok yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu kelimeye en eski bir metinde, 8. yüz yıl sonlarına doğru Ebu Nûvas'da rastlanmaktadır. Ancak teşbih kelimesinin bu günkü anlamında kullanılması ise 1500'lerden önce görülmektedir. Ana dilleri arapça kökenli olan memleketlerde (Ürdün, Lübnan, Suriye, Irak vb.) masbaha kelimesi kullanılırken Suudi Arabistan'da ve Arap yarım adasının diğer bölgelerinde, Mısır'da, Sudan'da ve Fas dışındaki Kuzey Afrika memleketlerinde ise subha kelimesi yaygınlık kazanmıştır.

Federal Almanya'nın Mainz tiniversitesi Şarkiyat bölümü pro-fesörlerinden Bn. Helga VENZLAFF, zaman zaman üzerinde durulan, ancak değişik ve geniş boyutlarda monografik bir çalışma olarak ele alınmayan teşbih konusuna, yukarıda kısaca belirtildiği gibi, kelimenin islâm dünyası içindeki durumu, etimolojisi ve yaygınlığını tesbit ederek girmiştir. "Giriş" (s. 7) bölümünde teşbih konusunda daha önce yapılan çeşitli araştırmaları gözden geçiren yazar, bu konuyu ele alan-ların eksikliklerini veya göremediklerini belirtmiştir. Venzlaff, "mevcut bütün kaynakları elde edememiş olmasının büyük ihtimal dahilinde bulunduğunu ' söyleyerek bu konuda kendisine yöneltilecek tenkidleıi eserinin başında hemen karşılamak amacını gütmektedir. Teşbihin kullanıldığı bütün memleketlere gidip saha araştırması yapmanın da zor olduğunu, buna rağmen yaptığı sekiz gezide topladığı malzeme ile görevli olduğu üniversitedeki öğrencileri ve arkadaşlarının yaptıkları geziler sonunda derleyip getirdikleri malzemeleri kullandığını belirten Prof. Yeıızlaff, çalışmasının tamamlanmaya muhtaç olduğunu da belirtmektedir. Ayrıca teşbihin islâm dünyası dışındaki hristiyan, budist ve hindu çevrelerinde kullanılmasını da ele alamadığım

(2)

söy-424 T A N I T M A VE D E Ğ E R L E N D İ R M E L E R

leyen yazar, asıl amacının teşbihin islam kültür tarihi bakımından önemine dikkat çekmek olduğunu vurgulamaktadır.

"Teşbih terminolojisi" (s. 10) başlığını taşıyan bölümde, teşbih kelimesinin ilk olarak rastlandığı metinlerden örnekler verilmiş, günü-müzde bu kelimeden türetilen diğer kelimelerin nerelerde kullanıldığı belirtilmiştir. Özellikle Arap memleketlerindeki durumu, kaynakları ve araştırmaları ele alarak inceleyen yazar, kelimenin yaygınlığını bütün islâm coğrafyasını gözden geçirerek ortaya çıkarmıştır. Ancak Türkiye'de püskül yerine kamçı kelimesinin kullanıldığını da belirtmesi gerekirdi. Kamçılar ipek, tire, gümüş veya altın tellerden

oluşturul-maktadır.1 I

"Şekil ve Malzeme" (s. 21) başlığını taşıyan bölümde ise, çeşitli memleketlerde teşbih yapımında kullanılan malzemeler ile teşbihin ve teşbih tanelerinin şekilleri üzerinde durulmuştur. Bu bölümde bir liste halinde teşbih malzemesi "bitki asıllı", "hayvan asıllı", "mineral asıllı" olarak ayrı ayrı gösterilmiştir. Ancak bu listeden her üç mal-zeme kaynağında de çeşitli eksiklerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Asıl önemli olan eksik ise, yazarın bu malzemeler ve özellikleri hak-kında okuyucuya hiç bir bilgi vermemesidir. Eserin ikinci baskısı için kısa bazı açıklamalar yararlı olabilir. Yazarın listesinde hiç sözünü etmediği Lüle taşı, diğer adıyla Eskişehir taşı (Meerschaum, Sepiolith) beyazdır, ancak kullanıldıkça sararmaya yüz tutar. Yazarın listesinde yer alan ve kısaca belirttiği kehribarın kedi gözü, limoni, sarı, ateşî, buzlu ve siyah türleri ayrı ayrı değerdedir. Bunlardan kedi gözü adının verilmesine sebep, tabaka halinde olup aralarında beyaz çizgilerin bulunmasıdır. Koyu kahve renginde olan demirhindi (tamarindus), Nebik denilen sakız ağacı (Mastixbaum, Pistacia lentiscus) ile yılan ağacı (Aristolochia, Drancunculus) yazarın verdiği listede bulunma-maktadır.

"Teşbih duası" (s. 30)'nda teşbih çekilirken dile getirilen Subhan-allah, Elhamdülillah ve Allahuekber sözleri üzerinde durulmuş, ilk ikisinin tam b.ir söz olarak Kur'an-ı Kerîm'de yer almasına rağmen, üçüncüsünün bulunmadığına işaret edilmiştir. Kaynaklardan öğren-diğimize göre bir tesbihde bu üç zikir kelimesinin her biri, ayrı ayrı olmak üzere otuz üç taşın üzerine' işlenmiştir. Duraklarda ise aynı teşbihte işlenen söz, Ya Allah, ya Muhammed'dir. Aynı teşbihin 1 bkz. ARSEVEN, Celal Esad: Sanat Ansiklopedisi, "Teşbih" maddesi, Milli Eğitim Bakanlığı yayınevi, tstabul, 1975 (2. baskı).

(3)

T A N I T M A VE D E Ğ E R L E N D İ R M E L E R

imamesi üzerinde de Besmele ile Maşallah işlenmiş olup bu değerli teşbih hâlen Topkapı Sarayı Müzesinde bulunmaktadır.2

Ayrıca bazı teşbihlerde yedi defa tekrar edilmesi gereken dualarda kolaylık sağlayabilmek için baş taraftan, yani imâmenin yanından iti-baren yedinci teşbih tanesinden sonra mercimek büyüklüğünde yassıca küçük bir parça konulmuş olduğu görülmektedir. Buna da pul adı verilmektedir. Prof. Yenzlaff bu konuda hiç bir bilgi vermemektedir. Tanelerin şekillerim de her hangi bir şekilde ayırmayan yazar bunların tam toparlak yani küreli, yassı toparlak, beyzî, şalgamı (şalgam şek-linde iki tarafı da basile), servi vb. şekillerde olduğundan da söz etme-liydi. Burada yine küçük bir ek olarak, çok ufak taneli tespihlere kadın teşbihi denildiğini de belirtelim.3

"Teşbih ve Allah'ın 99 Güzel ismi" ( s. 37) bölümünde yazar, çe-şitli aıaştırmacıların Tirmizî'den aktardıkları bu 99 isimde çeçe-şitli yanlışlıklar yaptıklarını, bunun için 99 isimlik listeyi Tirmizî'den yeniden aktarmak ihtiyacını duyduğunu vurgulayarak bu isimleri arapça ve almanca olarak bir liste halinde vermiştir.

Muska ve büyü aracı olarak teşbihin kullanıldığı yerleri de araş-tıran Prof. Yenzlaff, bu bölümlerde (s. 52 v.d), islamî inançlar içinde yer alan olaylar ve düşünceler üzerinde de ayrıntılı olarak durmuştur. Ayııı şekilde teşbihin sağaltıcı rolünü bir sonraki bölümde (s. 68) işleyen yazar, böylece teşbihin folklorik yönüne de dikkatleri çekmiştir. Aynı şekilde teşbihin ölüm, defin ve yaş olaylarındaki rolünü araştıran bölüm (s. 73)'den sonra gelen sayfalarda (s. 80 v.d.) ise tarikat içindeki ve and ile yemin sırasındaki rollerinin açıklandığı görülmektedir. Özet (s. 92) verildikten sonra bibliyografya (s. 99) ve çeşitli indekslerle kitap sona ermektedir. Ayrıca çeşitli fotoğraflarla teşbih örnekleri gös-terilmiş ve açıklamalarda bulunulmuştur.

Prof. Dr. Venzlaff'ı küçük ama bu alanda gerçekten büyük değeri olan orijinal çalışması dolayısıyla kutlamamız gerekmektedir. Bu küçük hacimli kitabın bizce eksik tarafı teşbih yapımına, yapım tek-niklerine, uygulamalarına ve bunlarla ilgili terminolojiye yer verme-mesidir. Özellikle Türkiye'de bir çok teşbih ustasının yetiştiği ve bunlatı

2 bkz. ÜLKtlMEN; Ferran: "Teşbihin tarihçesi, yapılı; tekniği ve saray koleksiyonundaki teşbihler", Türk Etnografya Dergisi, Sayı: XII (1969), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, s. 111-122.

(4)

426 T A N I T M A V E D E Ğ E R L E N D İ R M E L E R

eserleriyle günümüzde bile yaşattığı göz önüne alınırsa, bu konunun ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Bu arada yapılışla ilgili terminolojiye, malzemeye ve geleneklere de yer verilmesi gerekmektedir. Kısaca göstermeğe çalıştığımız noktaların da araştırılmasıyla Prof. Dr. sayın Venzlaff Türk kültür tarihine ve folkloruna yaptığı hizmetle bir kere daha saygı ile anılmağa hak kazanacaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

açıklamalar ile birlikte yayınladık. Mantıkla ilgili bu eserlerin hepsini ayrıca türkçeye çevirdik. Fârâbî'nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi veren en eski kaynaklar,

Es lässt sich unschwer erkennen, dass unter diesen Voraussetzungen die Kritik an der Macht zu einem heiklen Unterfangen wird, da wir uns hier immer auch selbst demaskieren müssen,

We found no subject presumed to have 11- β hydroxylase deficiency, but one subject in control group (3.57%) and two patients among PCOS subjects (6.45%) had exaggerated

önce İslam dünyasında ç,.• k seslilik, fikir, düşünce ve ilim yapma hürriyeti alabildiğine geni l ve sınırsız idi. Kimse kimseye .fikir be- yan etmede, ilim yapmada

Tütenk, Milli Mücadelede Denizli, s.12, Köstüklü, Milli Mücadelede Denizli, Isparta, s.102, Denizli’den Kuva-yı Milliye hareketine Hamdi Bey dışında Komiser Mehmet

Ali Rıza Paşa kabinesinin 3 Mart 1920 de istifası üzerine millî isteklere aykırı bir kabinenin kurulması ihtimaline karşı 4 Mart 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa

ab- normalities, it may be speeulated that BVD, AKA, and BT virus infeetion might be eause of ealves birth with eongenital malformations faeed-up in Turkish Republie of

bilatı ile enfekte danada piroplasmla enfekte eritrosit yüzdesi maksimum %46.0: Mamak veya Alacaören kökenli Tannulata kan stabilatı ile enfekte danalarda sırasıyle % i9.2 ve