• Sonuç bulunamadı

Küçükçekmecede Evliya Çelebi ve Hediye Hanımla beraber

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Küçükçekmecede Evliya Çelebi ve Hediye Hanımla beraber"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Küçükçekmecede Evliya Çelebi ve

Hediye Hanımla beraber

Eskiden trenle A vrupaya gidip g e ­ lirken, bu son y ıllar içinde de Trakya- daki birkaç seyran m ünasebetiyle, oto­ büsle içinden geçtiğim K üçükçekm ece köyünü, ancak bir defa, beş altı sene evvel, ziyaret etm iştim . Henüz üniver­ site adını taşım ayan darülfünun, fen fa­ kültesinin daha profesör unvanını ik ti­ sap etm eyen hayvan at ve tatbikatülarz hocaları, orada keşfedilen bilmem kaç bin y ıl önceye ait dev gibi bir hayvan kem iklerinin darülfünun ıslah atı için getirilen isviçreli terbiye profesörü Malche’yi fevkalâde alâk ad ar edeceğine hükm ederek, kendisine gösterm ek iste­ m işlerdi. Ve teveccühüne mazhar k â ­ tip ve tercüm anı sıf itiy le onun davet edildiği yerlere ben de çağırıldığım için - bereket ki bir otomobil seyranını ve bir kır kahvesinde fak at m ükellef bir öğle ziyafetinide ihtiva eyleyen - bu fennî te tk ik te hazır bulunm ağa da çağ­ rılm ış bulunuyordum. Mevsimin ilk b a­ har olduğunu ve adı şimdi hatırım a gelm eyen hayvanlara ait denen kem ik p arçalarını alâkadar, veya lâk ayd na- nazarlarla seyretm ek için köy raedha- ündeki bir yolda hemen y arı

(2)

belleri-mize kadar kum lara, top raklara b attı­ ğım ızı hatırlıyorum . İkindi vakti gelm e­ den de, dönüşte otomobile binecekler çoğalınca, gruptan ayrıldığım ı ve (Ka- litarya) köyü yakınların da cesim bir av köpeğinden kendim i zor kurtarm ak şartile, B akırköyüne kad ar uzun bir yürüyüş yapm ış olduğumu tahattur edi­ yorum. Bu pazar günü, ne zamandan beri tesavvur ettiğim veçhile, bu köyü bir daha ziyaret etmek istedim , ve ar­ tık kim selerin otomobiline davet ed il­ mek ihtimalim bulunm adığı için, S irk e ' ciden gidip gelm e bir bilet alıp tren yolculuğunu yalnız başım a ih tiyar et­ tim. Meğer K üçükçekm ece istasyonu uzakta, F ilorya istasyonunun hemen yanıbaşında imiş ve köyün içinde bu­ lunan barakam sı yere kadar tren ancak bir kere sabah ve bir kere akşam g e ­ lirm iş.

K üçükçekm ece gölü ile deniz a ra ­ sındaki m üteaddit ve Allah yapısı k an al­ lar, hemen bu istasyon önünden b aşla­ yıp m uattal bir fabrika ile mahud Fil kem iklerinin keşfedildikleri yerin y a ­ nından geçerek, köyün m edhalindeki köprüye kadar devam ediyor, ve iki kilom etre denen bu m esafe, şimdiden * tozlu bir şose geçilerek kat olunuyor. Yazın da fevkalâde çamurlu olması icap eden bu yol, epey kalab alık ta. Bir kaç otomobilden başka tek atlı, şekilleri garip ta lik a la r, en çok B eyoğlu ah ali­ sini taşıyo r. K üçükçekm ece belediye hudutları haricinde bulunduğundan, g e ­ lenler en çok ucuz et alm ak üzere g e ­ lirlerm iş.

Köy gölün ağzında, İstanbuldan g e ­ len yolun sağ tarafında ve bir sırt ete­ ğinde tam m edhalinde, sırta doğru ve

(3)

halinden ilk m ektep olduğu anlaşılan natam am bir binanın az ilerisinde gö­ rülen bir kubbe, beni o raya şevketti. A rsa haline inkılâp ve galib a arı y etiş­ tirm eğe tahsis edilm iş bir bahçe içinde cam ları kırılm ış, içi harap ve tavam şüphesiz ki kariben yıkılm ağa mahkûm bir türbe ki, kapısının üzerindeki oku­ yam adığım kitabede 933 tarihini gö r­ düm. Abdülsselâm isminde birinin tür­ besi imiş; Evliya Çelebinin istinsah ede­ ceğim satırlarında zikredilen zat olacak. Üzerinde şal olm ayan bir büyük san­ dukası ve sarığ ı bulunmayan kocam an bir kavuğu var. Türbenin yanında, ta ­ mir görmüş olm akla beraber pek eski zam anlara aid iyeti belli olan bir büyük ev ve onun yanında m ufassal ve k a ­ rarm ış kitabesini okum ağa da teşebbüs etm ediğim bir çeşme m evcut, kendisile bu çeşme önünde tanıştığım imam bay Selâm i refakatim e lütfedip, eski ev­ de m üezinle beraber oturduklarını sö y­ ledi ve beni köyün ortalarına düşen düzlük yerd eki camie götürdü. Bu ca­

miin fetihten evvel m evcut bir bina olduğu riv ayet edilirm iş. Evliya Ç ele binin çarşı camii dediği mabed olacak. Arsa halini alm ış bir bahçe ortasında beyaz badanalı, alçak m inareli, gö ste­ rişsiz birşey. Dış kapısının üstündeki kitabeyi, okunmasını ko lay bulduğum için elim deki gazetenin kenarına y a z ­ dım:

( Fatihi Mısır İCahire sadrazam ve serdar Ekrem devletlû gazi Elhac Y u ­ suf Ziya paşa hazretleri mesnedi u lyayı sadarete def’ai saniyede teşriflerinde semti gaza ve cihade tevcihi ra ya tı azimet ve nusrat buyurduklarında işbu

3

(4)

cam ii şerifin im arını emir ve irade bu­ yurmuş olduklarına binaen tam ir ve termim olundu.)

A ncak bu Yusuf Ziya paşa hisse­ tiyle meşhur olduğu için bu tam ir ve term im e kesesinden herhalde tek akça sarfetm em iştir. F akat yüz seneyi mü­ tecaviz bir zam andanberi bu tam ir k i­ fayet mi etmiş ki, yeniden tam ir ettiren, eskinin adını ortadan kaldırm am ış.. Sultan Azizin bu cam ide galib a iki se­ lâm lığı olmuş ve cam iin bahçesinde kendisine ve annesine mahsus köşkler mevcutmuş. Bu köşklerden k ala kala, bazı A nkara apartm anlarının salonları eb’admda bir hâlâ taşı kalm ış, bir kö­ şede duruyor.

Abdülazizin ileride ve göl sahilinde v ak tiy le bir köşkü daha varm ış ve sa l­ tanatının yılların ı pek hoş geçiren bu hükümdar, bu taraflard a sık sık av âlem ­ leri yaparm ış. H erhalde Evliya Ç ele­ binin geçtiği zam anda olduğu gibi nis- beten yakın zam anlara kadar, Küçük, çekm ece, belli ki daha mamur, büyük ve muteber bir yerm iş. Eski köşklerin­ den sonuncusu olan bir Ferhad paşa köşkü - yabud. göl kenarında bulundu­ ğuna göre - yalısı M eşrutiyetin ilânın­ dan epey sonraya kad ar duruyormuş.

Fafat acaba H ediye hanım teyzem in gözlerinin önünde kocası Şevki p aşa­ nın k atled ild iği köşkün yeri nerdedir? B elki sırt üzerinde, yeşil otların bürü­ düğü top raklarda. Buranın baba ve d e­ deden yerlisi olduğunu söyleyen imam, Sultan Mecidin son zam anlarına te sa­ düf etm esi ihtim ali bulunan bu cinayet hakkında m aalesef birşey bilm iyor. Annemin annesinin çok k alab alık ve efradı dağınık olan ailesin e ait menki- beler arasında beni, en fazla alâkad ar

(5)

etm iş olan bu cin ayet hakkında yine eski bilgim e hiç birşey ilâve edemeden döneceğim .

Bu Hediye hanım, Annemin üç te y ­ zesinin en büyüğü ve Zorlu oğlu Ali beyle haremi Hasibe hanımın ilk kız­ ları imiş. [*] F evkalâde güzel bir kadın­

mış ve kocası Şevki paşa da devir ser- ' askerinin oğln im iş. ( Bunu sadece böy­ le duyduğum için yazıyorum . V ezir ve Müşir olmıyan cedlerden bahsedilirken, bunlar karihadan o payelere bazan is- ad ed ild ikleri ve vezir ve nazır olan lar da sadrazam lık m ertebesine y ü k se l' tild ikleri için, Şevki paşanın babasının da bir iki derece terfi edilm iş olması hiç te m üsteb’ad d e ğ ild ir.) Ve Hediye hanımın serasker olan - yahud olm a­ yan - kaynatasının Şehzadebaşı taraf­ larındaki konağına bir gün, iki gözün­ den sicim gibi y aşlar dökülen bir y a ş ­ lı kadın gelm iş. Gelin hanımı arabasın­ da yaşm ağı ve feracesiyle geçerken görüp âşık olan d elikan lı oğlunun ölüm y ata k ların a düştüğünü, doktorların ümit k estiklerin i anlatıp, oğlunun göz­ leri kapanm adan bir kere kendisini g ö ­ rebilm esi için onun, yanm a istediği k a ­ dar cariye ve harem ağası alarak beş d akika evlerine gelm esini, gözlerinden hep yaşlar ak ıtarak rica etmiş. F akat Hediye hanım teyzem bu ricayı redet- miş ve reddederken rik k at ve m erha­ met izhar etm eğe bile lüzum görm e­ miş. Demek ki, dertli kadın, yüreği yana yana şu acı sözleri söylem iş:

(*) Şair Halide Siusretin, bu Zorlu oğlu Ali beyin hafidinin kızı olduğunu bu yakınlarda öğ­ rendim. Büyük halası hakkında belki benden fazla malûmat sahibidir.

(6)

— A llahtan dilerim ki bu güzelliğin­ den tez vakıtta eser kalm asın. Allah bu güzel yüzünü korkunç bir hale sokarak senden yavrumun intikam ını alsın.

Bu bedduanın yükselm esinden beş on gün sonra bahar başlam ış. Hediye hanım la kocası Şevki paşa da K üçük, çekm ecedeki köşklerine taşınm ışlar. Paşanın Kosova v ilâyeti taraflarından ve hizm etiyle kendisini pek memnun etmiş bir em irberi varmış. Bu em irber bir gün paşanın ayak ların a kapanm ış, m em leketinde bir k atil işleyerek İstan- bula kaçtığını, şimdi izinin ö ğrenildiği­ ni haber alm ış olduğunu söyleyip kur­ tarılm ası için rica ve niyazlarda bulun­ muş. Paşa, böyle birşey yapm ak im kâ­ nı olm adığını ve eğer h akikaten bir cin ayet işlem işse ve ele geçm esi mu­ kadderse, kadere rıza gösterm esi icab ettiğini cevaben söylem iş. Herif bu haklı cevaba k a rşı m üthiş bir hiddet ve kin duymuş ve bir sabah, bir cuma sabahı, h akikaten inzibatların kendisi­ ni tevkif etm ek üzere köşke g eld ik le ­ rini görünce, gözleri ânide bir kança- nağına dönüp harem e dalm ış, cariyele rin çığlıkları içinde paşanın odasına çıkm ış. Şevki paşa seccade üstünde ku r’an okum akta imiş. K atil kasatura- siyle kendisine vururken, H ediye hanım koşmuş ve elinde en ufak bir silâh ol­ madan kocasını kurtarm ağa savaşm ış ve yüzünden, boynundan, ellerinden de­ rin yaralar alm ış. K atili, Şevki paşanın cesedi üzerinden alabilm işler ve

(7)

muha-kem esi S erasker kapısında yap ılıp gad­ dar herif ipe çekilm iş. Hediye hanım da, oğlunun acısiyle beddua eden ta lih ­ siz ananın bu beddusından belki bir ay geçm eden, bütün güzelliğini kaybetm iş. K endisini çocukluğunda görmüş olan ve son yıllard a ölen teyzem Binnaz hanım, güzel kalm ış endam ına ve pek vakur edasına reğm en y ara eserlerin ­ den yüzünün adeta korkunç bir m an­ zara arzettiğini söylerdi. F ak at bu ko r­ kunç d ak ik alara sahne olan köşk, h e r­ halde ve m utlaka yıkılm ış olacak. Çün­ kü türbenin yan ın daki ve belki daim a bu türbe ile alâk ad ar bulunmuş b in a­ dan sarfınazar. Küçük Çekm ecenin bü­ tün evleri pek ufak yap ılar. Ve imam bunların adedi için yüze k a rip tir dedi ama, köy bukadar haneden m ürkkep olduğu hissini verm iyor. H albuki, bir Rum eli seyah atın a çıkarken buradan geçen Evliya Ç elebi şö yle dem ektedir:

( Eyyüp M evlevini hükmünde niya bettir. K alesi lebbi deryada olup ziyade haraptır. Şehri lebbi derva ile sahili ba­ hirde nısfı düzde, nısfı bayır üzere, cümle altıyüz haneli, bağlı, bahçeli, abuhayat sulu, serapa kirem it örtülü evlerdir. Cümle on yedi m ihraptır. B a­ y ır başında te k k e cam ii bir m inareli ve kurşun örtülü bir cam idir. M edrese­ si Abdüsselâm beyindir. (Ç arşı camii) cem aati k esireye m alik, bir m inareli, kurşunlu, çarp eşte kubbe örtülü cami sağîrdir. Bir ham am ı, yedi adet k âgir bina hanı ve m ektebi sübyanı, üçyüz k ad ar dükkânı vardır. Sevk sultanisi şehir üzere vaki olm akla cümle tari- kiam ları serapa beyaz taş kaldırım dö­ ş e lid ir )

Ve gölden bahsederken de, ezcüm­ le: (B u bahreye hengâmı şetade nice dereler gelip cereyan eylediğinden, a y a ­ ğı daim a dereye akıp üzerinde cesim bir köprü vardır.) diyor. Köyün mün- tehasını te şk il eden bu köprünün b a­ şında v a k tiy le bir kapı bulunup gece leri kapanırm ış. Köprüye pek yakın,

(8)

cadde üstünde üç han var. Ç atalcadan, Silivriden, bütün etraf köylerden ara- b alariyle İstanbula m al götüren köylü ­ ler, g eceyi bu. hanlarda geçirir ve fe­ cirle beraber İstanbul yolunu tu tarlar­ mış. Hanların birinin aİtm da ne cesim bir avlusu var. V ak tiy le burada deve­ ler barındığı için hanın adı (Deve hanı) kalm ış. Londradan B ağdada kadar g i­ den büyük yol, asfalt, lstanbulun baş­ langıcı diyebileceğim i* bu yerde işte bu hanların ve bunlarla beslenen pek m ütevazı kahvelerle aşçı d ü k k ân ları­ nın önünden geçiyor. Beş on adım ö te­ deki m eydandaki birkaç ih tiyar ve se ­ vimsiz ağaçtan bir tanesinin fevkalâde kadim olduğu m alûm sa da ne zaman dikildiğini köyün en eski yerlileri de cadlarinden duym am ışlarm ış. Uzaktan kem erinin suya ak si fevkalâde hoş gö rünen köprünün yapı başındaki üstü kırm ızı kirem itli, penbe boyalı yeni k ag ir kahvede im am la birer çay içtik. Bu sene hat boyunda bir küçük park ve okum a odası yapılacağın ı söyleyen imam, elek trik sizliğ e m üteessir. Köyün sakin leri v ak tiyle Türk, Rum, Ermeni ve Yahudiden m ürekkepm iş. Şimdi ah alisi kâm ilen Türk olup büyük ekse­ riye t fakirm iş. Çünki köyün etrafı çift­ lik le rle muhat ve köylünün elin deki erazi göl ile M arm ara arasındaki kü” çük parçaya münhasırmış. Burada bi. raz sıtm a da oluyormuş, sarfedilen him m etlerle azalm ış olm akla beraber, tamamen de geçmemiş. İstasyon yolun­ daki m etrûk fab rika ise bir kibrit

(9)

rik ası olup pek az bir zaman faa­ liyette kaldıktan sonra böyle m uattal bir hale düşmüş im iş,.

Hatırlıyorum ki, herkesin bir tarafa □akline tarafdar olduğu İstanbul lim a­ nını, K üçükçekm ece gölü ile Marma­ ra denizi arasındaki bu girin tili çıkın­ tılı to p rakları kaldırıp gölü denizle bir­ leştirerek buraya nakletm ek, burada büyük bir lim an, cesim depo ve antre­ polarla transit sahaları vücude g etir­ mek, uzun zaman Rüsum at müdürü umu­ m iliğinde bulunan babam Sırrı bey merhumun müdafaa ettiği bir fikirdi. Bu hususta, güm rüklerin merbut oldu­ ğu M aliye Nezaretine, bir sureti ben­ de mahfuz bulunan bir de lâyih a v e r­ m işti, ve harbi umumî esnasında g a li­ ba henüz sadrazam olm adan. Maliye Nazır vekili sıfatiyle T alat paşa kendi­ siyle buraya gelip gölü gezm iş ve v a­ ziyeti yerinde tetkik ten sonra o da ba­ bamın fikrin i tensip etm işti. İmam bu z iy are t günü köyde imiş V e ifadesine nazaran T alat paşa ehaİi ile sohbetler etm iş, ve tasavvurun, babamın teklifi eseri olduğunu asla k ale alm ayıp k e y ­ fiyeti keodi kafasından çıkm ış gibi halka tebşir ederek şükranları m üteva' ziane ve münferiden kabul etm iş. Onun göbekli iri vücudu yanında ufacık bo- y ile babamı imam, fark bile edem emiş..

$

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

En eski Selçuklu eseri olan, 1058 tarihli, Tuğrul Bey zamanından kalan Damgan Mescid-i Cumasının minaresi,.. yukarıya doğru incelerek

Şimdi görüyoruz ki Fatih devrinden kalan Yave- dud türbesi ve hazîresi en eski mezar taşlarımızı taşı- yor.. Bu iki parça taş işçiliğimizin en mükemmel

İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi.

Ketamine in combination with xylazine that is a commonly used anesthetic in veterinary practice is also safe and effective for induction of anesthesia in birds.. If properly

Anahtar Kelimeler: Arthrogryposis mult iplex congenita, jejunal atrezi Arthrog ry posis multiplex congenita associated with jejunal atresia.. summary: Arthrogryposis

Bram Cohen isimli 29 yafl›nda bir programc›n›n kendi zevki için gelifltirip ücretsiz olarak kullan›ma sundu¤u “BitTorrent” (Bit Seli) isimli bir dosya

Zekâi Dede de, ilk tahsilini müteakip ha­ fız oldu, hüsnühat dersi aldı ve dev­ rin tanınmış musiki üstadlarından Eyüplü Mehmed beye talebelik

Ve merdivenlerin tepe- sinde mevzilenmiş müdür yardımcısı Zeynep Hoca her zaman olduğu gibi ellerini havaya kaldırarak, “Önleri dolduralım beyler!” diye bağırdı..