-frj
S a y f a 11
CELAL ESATARSEVEN — Direklerarasmda rekor—
R
A M A Z A N ’m ikinci yan sının o zamanki Direkler- arası dünyasında belli önemi vardı. Tiyatrolar repertu- varlannm asıl kozlanm bu ikinci yanya saklarlardı. Ramazan’m başlangıcı o ilk heyecan ve coşku içinde halk ne verilse onu seyre derken, ikinci yanda bir bıkkın - lık gelmesi, bir doyma ve kanık sama ihtimaline karşılık aym halkın da daha bir güç beğenir olmasından korkulurdu, ö yle ya, on beş gün boyu tiyatroya,göste riye, şuna buna hayli doymuş, kanıksamış seyirciyi salona çek mek için bazı dopinglere ihtiyaç görülmesi doğaldı, ilanlara daha kuvvet verilir, asıl tutacak oyun lar işte o son haftalar piyasaya sürülürdü. Düşünmeli ki, o dö nem tiyatro hayatımızda tiyatro sezonu bütün yıl sürmez, sadece o biricik Ramazan ayına inhisar
İslâm akaidi ve Islâm'da iba det.
HASANPAŞA CAMİİ (Kadı
köy); Sabah namazından sonra, Konu: Fıkıh ve tera- vihden önce, Konu: Kur’an ve sünnet, Vaiz: Yakup Can-
kara.
ÇARŞI CAMİİ (Bakırköy): Öğ
leden önce, Vaiz: Ah
met Yavuz ve yatsıdan önce,
vaaz eden: Selahattln
Tuğ-sal
HAZNEDAR CAMİİ (Bakır
köy): Öğleden önce, Vaiz:
Ekrem Bilican.
CENGİZ TOPEL CAMİİ (Ba
kırköy): Öğleden önce, Vaiz:
Haşan Yıldırım.
Direklerarasmda
kadınlar için ayrı
eğlenceler vardı
ederdi. En kabadayı oyun da,bugünkü gibi elli, altmış, yüz kere değil, ancak bir hafta tu tardı. Kaptanın “ Deniz bitti de mesi” gibi o oyunu görebilecek seyirci adedi de bitiverirdi. O za manki Direklerarası’nm temsil rekoru Selah Cimcoz Bey Te Celâl Esad ustamızın birlikte yazdık ları (Selim-i Salis) piyesinde idi. M ınakyan Efendi K um pan yasının bu eseri hiç kopuksuz otuz gece arka arkaya oynadığı bilinirdi. Reformatör padişahın yeniçeriler tarafından şehit edil mesiyle sonuçlanan bu tarihî dramın tutması sade konusunun tarihî bir olayı yansıtmasından değil, iki yazarın usta çatışından ve Mınakyan heyetinin de icra daki başarısından geliyor olmalı icU.
Hurada şunu işaret etmeliyim ki, (Selim-i Salis) konusunda y a zılmış ilk dram o piyes değildi. İlk (Selim-i Salis) Osmanlı uy ruklu Murat Efendi tarafından o tarihten çok önce kaleme alın mış ve sahne yüzü görmüştü. Hem de Viyana'mn Burg Tiyat- rosu’ nda ve Alm anca o la rak. Bu konuda M İLLİYET okurlarına (Murat Efendi Adında bir Osmanlı) adlı dizimde hayli bilgi verdiğim için burada sadece onu hatırlatmakla yetineceğim. Ama söz açılmışken oradaki bir yanlışımı da burada düzeltmek fırsatım kaçırmak istemem. Ben o Almanca (III. Selim) piyesin den söz ederken, bunu ilk defa ben buldum sanıp öyle bir dü kullanmıştım. Buna sebeb Mu rat Efendi’nin Viyana’daki to runlarım bulup onlardan yazarın el yazdı ilk müsveddelerini almış olmamdı. Oysa sonradan öğren dim ki, değerli arkadaşım ve m eslekdaşım Prof, özdem ir Nutku aynı eserin başka bir nüs hasını benden de önce bulmuş, hakkmdaki görüşlerini de bir ti
yatro dergisinde yazmış. Burada bunu belirtmeyi bir borç bilirim.
YA K AD IN LA R
Bazı genç okurlarım o kaç-göç döneminde Direklerarası’m sa dece erkeklere mahsus bir eğlen ce dünyası sanabilir. Hayır öyle değildi.
Şehzadebaşı’ndaki bu eğlence meşherinde kadınlara da özel temsiller, matineler düzenlenirdi.
Harem-selâmlık hüküm sür mede olmasına karşın, daha son raları kadınlar balkonda, erkek ler parterde olmak üzere aym çatı altında sanattan hissedar ol malarına tolerans gösterilmeye de başlanmıştı.
Daha muhafazakârcanalan ve yaşlıları da Ramazan günlerinde kendi aralarında eğlenirlerdi. Her gece başka bir evde toplanı lır, masallar, fıkralar anlatılır, arada kahveler, şerbetler içilirdi. Daha sonra bilmecelere geçilirdi: Çınçınh hamam, kubbesi tamam. Nedir o bil bakalım?”
“ — Saat.”
“ — Ben giderim o gider, onu bilmeyecek ne var?”
“ — Gölge.”
Ama bulmacaların hepsi bu kadar kolay olmazdı:
“ — Gökten iner, yere yapışır? Yağmur değil, kar değil, kuş değil, yaprak değil. Nedir ayol çatlayacağım?"
“ — isim kardeş isim.” Neden gökten iniyor neden in sana yapışıyor diye itiraza kalk mayın. Bulmacalar ukalâlık ka bul etmez.
Bu bitince yüzük oyunlarına geçilirdi. Birçok kahve fincanları kapanır, birinde bulunan yüzüğü bulan, piyango çıkmış gibi sevi nirdi. Belki saf eğlenceler gelebi lir size, belki de haklısımzdır. Ama eğlenirlerdi ya. îş ki, gönüller ferah olsun.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi