R A H M İ K O Ç TT,
w
l o Ct
B ir yalı
öyküsü
B o ğ a z ’m Anado lu kıyısında, Kan- dilli’de bir yalı... Tam Kıbrıslılar Ya- lısı’nın bitişiğin de... Adı Ostrogog Yalısı... Rahmi Bey bu tarihi yalı yı uzun uğraşlar sonunda almış... Aldıktan sonra da eski dostu sanat ta rihi uzmanı Prof. Dr. Nuran Atasoy, ev hediyesi olarak yalının tarihini ve mimarisini anlatan bir kitap yazmak istemiş... Ama ne kitap...LEYLA TAVŞANOĞLU’
mm söyleşisi
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2004 PAZARTESİ haberim O sırada 'tUlflt annesine İçeri gitti
B ir yahnin hikâyesi
K oç H olding O nursal B aşkanı R ahm i K oç ’un K an dilli ’deki O strogog Yalısı ’h ı satın
alm a öyküsü, yalıda yaptığı çalışm alar Prof. Dr. Nuran A tasoy tarafından kitaplaştırıldı
LEYLA TAVŞANOĞLU Boğaz’ın Anadolu kıyısında, Kandillide bir yalı... Tam Kıbnslılar Yalısı’nın bitişiğinde... Adı Ostrogog Yalısı... Koç Holding’in Onursal Başkanı Rahmi Koç’un uzun yıllar düşlediği, sonunda da evi olan mekân... Sabreden derviş muradına erermiş... Rahmi Bey bu tarihi yalıyı uzun uğraşlar sonunda almış... Aldıktan sonra da eski dostu sanat tarihi uzmanı Prof. Dr. Nuran Atasoy, ev hediyesi olarak yalının tarihini ve mimarisini anlatan bir kitap yazmak istemiş... Ama ne kitap... ismi “Boğaziçi’nde Bir Yalının Hikâyesi”... Yalının çeşitli açılardan iç ve dış mekânda çekilmiş renkli fotoğrafları... Mimarisinin oda oda anlatımı... Iç dekorasyonunun özellikleri.... Ostrogog Ailesi’nin tarihçesi... Paralelinde Koç Ailesi’nin
alıda kalan ünlüler
Kitabı okuyorum. Meğer yalı dört parsel üzerine kurulmuş. Bu parseller
1807’den itibaren çeşitli kişilere aitmiş. Hepsini Ostrogoglar birer birer satın almışlar. En son da yalı 2000 yılında Rahmi Koç tarafından satın alınıp eski haline sadık kalınarak mükemmel bir biçimde onarılmış. Yalının tarihçesi ve PolonyalI Kont Leon Ostrogog tarafından satın alınışıyla ilgili olarak Prof. Nuran Atasoy, arşiv bilgilerine dayanarak şunları yazmış: “1894’te Leon Valerien Ostrogog, Düyun-u Umumiye’ye Fransız danışman olarak atanmıştı. Bu görevi birkaç yıl sürdü. Daha sonra 1900’lerde Osnıanh Hükümeti'nce davet edilmiş ve Adliye Nezareti’nde hukuk müşavirliği görevine getirilmiştir. Kısa zaman sonra bu görevden de ayrıldı ve bağımsız avukatlık, bir süre de
İstanbul'da Darüllünun'da hocalık yaptı. Düvun- u Umumiye’deki görevi sırasında Galata'mn iş ortamıyla olan ilişkilerinden dolayı Levanten bir aile olan Lorandolar’la tanıştı. Onların kızı Jeanne’la evlendi. Önce Jean, ardından da Stanislas adlı oğullan oldu.”
Ailenin yalıdaki yaşanılan son derece rahat, belli protokol kurallarından uzak geçermiş. Bir de yalının ünlü konuklar listesi var ki., orada kimler kalmamış?.. Ünlü Fransız yazarlar Pierre Loti, Claude Farrere, ressam Abidin Dino, unutulmaz şair Abdülhak Hâmit Tarhan ve güzel eşi Lüsyen Hanım, şair Yahya Kemal Beyatlı, yazar .Abdülhak Şinasi Hisar ve daha kimler, kimler... Bitişik yalı Dirvanalar’ın Kıbnsldar Yalısı olduğu için iki aile çok yakın görüşürmüş. Hatta iki ailenin çocuklan büyüklere karşılıklı olarak teyze, amca diye hitap ederlermiş. İlginç olanı, Batı kültürüyle yoğrulmuş, Batı kültürünü benimsemiş olmalarına karşın Ostrogog ailesinin alaturka hayat tarzına ayak uydurmalan. Mutfakta pişen yemekler genelde Osmanlı mutfağının
tatlarından seçilirmiş. Yalıda hem harem hem de selamlık bölümü varmış.
var. Yalı satılıyor’ dedi Kaç İlklerini sordum. Yanlış yorsam 33 milyon dolar mış. ‘Mihtacığım, beni unut. O a verecek halimiz yok’ dedim, ben Anadolu Hisan’ndaki iyi küçük oğlum Ali’ye ■iniştim. Kendime de
■ııgelköy’ün sırtında büyük bir azi almıştım. Ama yalıdan kamadığım için de Ali’yle iriiktc oturuyorduk.”
_____ j gelen onay
‘DESTEK GÖRMEDİK’ Rahmi Koç, OstrogogYalısı’m İstanbul’a kazandırırken destekgörmediği için sitem ediyor. Koç, “Her gün, hem belediyeden hem Anıtlar Kurulu’ndan gelip denetlediler” diyor.
Jean Ostrogog ilk eşini kaybettikten sonra 1965’te Paris’te Işka isimli bir genç kızla tanışıyor. İkisi de bekâr. .Âşık oluyorlar ve evleniyorlar. İşka 1940’ta Çekoslovakya’yı terk eden aristokrat bir ailenin kızı. Öğrenimini İngiltere ve İsveç’te yapıyor. Evlendikten sonra yalıya yerleşiyorlar. Jean Ostrogog’un
ölümünden sonra İşka orada oturmaya devam ediyor.. İşka daha çok eski tanıdıklarım yalıya çağırır ve onlarla ahbaplık ederdi. Sanıyorum, mali bakımdan da çok rahat değildi.”
çekerdi Dirvanalar aziz ahbaplarıydı. Şehirde de birkaç dostu vardı. Onun dışında kimsesi yoktu. Hatta bir seferinde dam akmaya başlamış. Bana bunun tamirinin ne kadara çıkacağını sordu. Bizim o sıralarda Garanti İnşaat vardı.
Adamlarımızı ona gönderdik. Ama hesap edilen parayı çok fazla buldu.
Bunun üzerine bazı akan yerleri ben yaptırdım.”
alı satılıyor telalar sobayla ısıtılırdı
!v hediyesi kitaba dönüştü
Rahmi Koç’la kitapla ilgili mutlaka konuşmak gerek... Hazır, tekne turuna da ara verip birkaç günlüğüne de olsa İstanbul’a gelmişken.... Nakkaştepe’deki Koç Holding’in merkezinde bir araya gelmek için sözleşiliyor...
Kararlaştırılan gün ve saatte oradayım... Rahmi Bey’in Boğaz manzaralı bürosunda... Limonlu yeşil çaylarımızı yudumlarken konuşuyoruz... Rahmi Bey anlatıyor: “Nuran Hanım bu kitaba ev hediyesi diye başladı. Sonunda da komple bir kitaba dönüştü. Ben baştan bunun basit bir broşürden biraz daha ileri bir yayın olacağını sanmıştım. Ama Nuran Hanım buna bir buçuk yılım verdi. Müthiş bir eser çıktı ortaya. Onun birkaç kitabını okudum. Başka tüllü bir araştırmacı yazar. Dolayısıyla kendisine müteşekkirim. Burada onu söylemek isterim.” Rahmi Bey acaba yalıyı alışının öyküsünü bize anlatır mı? “Ailenin öyküsü çok ilginç. Osmanlı tarihiyle çok iç içe. Arzu ederdim ki yalının arkasından geçen yolun adını Ostrogog Caddesi koysunlar. Ama bu saatten sonra bu olabilir mi? Bilmiyorum. Biliyorsunuz, Anadolu
Hisan’ndavken onlara komşu oturdum. Ben 1966-67’den itibaren Anadolu Hisan’nda oturmaya başladım. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra bir gün akşamüzeri bahçede oturmaya ve sohbete davet edildim. Hiç unutmuyorum. O gün hava sıcak olmasına rağmen Kont Jean Ostrogog şık, yelekli bir kostüm içindeydi. Gözüne de her zaman olduğu gibi monokl takmıştı.”
Yalı, benzetme yerindeyse, Babil Kulesi gibiymiş. Hemen hemen her dil bu evde konuşulurmuş. O kadar uluslararası bir tamdık ve ahbap çevreleri varmış...
Geri yanını Rahmi Koç’tan dinliyoruz: “Yahya uzaktan görür ve beğenirdim. Ama hiç içine girmemiştim. O zamanki zevkimle bana çok abartılı büyüklükte ve gösterişli gelmişti. Gel zaman git zaman Jean Ostrogog öldü.
Işka’nın hiç çocuğu olmamış. Rahmi Bey onun parasal sıkıntı içinde olmasının nedenini tam olarak bilmiyor, ama şunları anlatıyor:
“Parası var mıydı, yok muydu? Pek bilmiyorum. Ama vah da onun değüdl Kont Jean Ostrogog vasiyetinde ona sadece ölünceye kadar vahyi kullanma hakkım vermiş. Yalının mülkiyeti ilk eşinden olan kızı Anne’e aitti. Anne ve ailesi yazın gelir Işka’yla birlikte kalırlardı. 1970’li yıllardan söz ediyorum. Gelirler, ama yalıya pek bir masraf etmezlerdi. Sadece yazlan biraz elden geçirirlerdi. Ama sonbahar olup el ayak çekilince işka bütün kışı koskoca y ahda bir uşakla geçirirdi. Yalının tamamım ısıtmak pahalı olacağı için de sadece iki odada hayatım sürdürürdü. Ödalan da sobayla ısıtırdı.”
işka başlangıçta kendi ahbap çevresini yeğlemesine rağmen daha sonra Rahmi Koç’la yakın bir dostluk kurmuş. “Zaman zaman beni arardı. Yahya giderdim. Oturur, konuşurduk. Akaryakıt gibi ihtiyaçtan olduğu zaman bana söylerdi. Şampanya sev erdi. Ona bazen şampany a götürürdüm. Kışuı çok yalnızlık
Çok zarif ve görgülü bir kadın olduğunu anlatıyor Rahmi Bey: “O haliyle bile basit, ama çok zevkli hazırlanmış bir sofrada güzel yemekler verirdi Bir gün hastalandı. İtalyan Hastanesi’ne yattı. Ona rahibeler baktı. O zaman parasal balomdan çok sıkıntıda olduğunu anladım. Sonra öldü.”
îşka’nın ölümünden sonra üvey kızı Anne çocuklarıyla yalıya gelmeye devam etmiş. “İşka’dan sonra vahyi epeyce tamir ettirdiler. Odalardaki gömme dolapların içine lavabolar koydurdular. Elektrik tesisatım elden geçirttiler. Kalorifer tesisatı döşettiler. Ama Anne’ın zamanında yalıya hiç davet edilmedim.” Acaba üvey annenin dostlarına tavır mı konuyordu?
“Bilmiyorum. Belki ben çok seyahat ediyordum. Zaten bütün ağustos ayında tekneyle giderdik. Derken Anne kansere yakalandı. Önce tedavi gördü. Ama hastalık ilerleyince artık buraya gelemez oldu. Sonuçta çocuklan vahyi satma karan almış. Çok güvendikleri Selim Dirvana’nın damadı İlkay Bilgişin’den kendilerine yardımcı olmasını rica etmişler. Kendisi benim de aziz dostumdur. Bir gün onun eşi Mihta Bilgişin bana telefon etti. ‘Sana iyi bir
Aradan bir yılı aşkın bir zaman geçmiş. Mihta Bilgişin
sürekli yalının satış durumuyla ilgili Rahmi Koç’la temasta bulunmaya
devam etmiş. Bu arada Ostrogog Ailesi fiyatı da
epeyce kınyormuş. “Anne artık gelemediği için kızı iyordu. Onunla birkaç kez bir lik. Ama baktım, çok kati, ıtılmasını istemiyor gibi bir . Hep güçlük çıkarıyordu, a yakın dostumuz Azize pimizi yemeğe çağırmıştı,
yalının satışı konusu açıldı, i mi ben artık annenle n. Satılmasmı ya
sun ya da yetkin yok’ deyince telefon etmek istediğini söyledi.
Annesiyle konuştu. Yanımıza ide ağlıyordu. Annesi satışı jtl.”
«undan sonraki satış süreci de ilginç. Rahmi Bey’in ağzından dinliyoruz: “Herhalde bize hiç itimatları yoktu ki bankaya paranın nakit olarak yatırılmasını istediler. Ancak ondan sonra imza attılar. Ama ben onlara itimat edip parayı yatırdım. Oysa parayı aldıktan sonra imza atmayabilirlerdi. Bütün işlemler bittikten sonra beni eve çağırdılar. Onlar ayrılmadan önce son bir yemek yedik. İngiltere’de çok ünlü bir ressam vardır. Sadece binalann içinin resimlerini yapar. İsmi Julian Barrows. Onu da orada gördüm. Yalıyı boşaltmadan önce eşyalarıyla birlikte bütün odalarının, salonlarının yağlıboya resimlerini yaptırıyorlardı. Biz vahyi bitirdikten sonra Julian Barrovvs’u aradım. Ona yalının bitmiş haliyle resimlerini yapmasını teklif ettim. Ama nedense isteksiz davrandı. Ben de bir Türk ressam buldum. Resimleri ona yaptırdım.” Peki, yalının orijinal eşyaları ne oldu? “Anlaşmamızda yalıyı mobilyalı olarak vereceklerdi. Ama sonradan aüeden kalma parçalan, kitapları, tablolan almak istediklerini söylediler. İtiraz etmedim. Ama Kont
Ostrogog’un bir yağlıboya tablosunu bırakmalarım şart koştum. Bıraktılar.
İstediklerini aldılar. Eşyalar sevk edilmek üzere bir depoya konuldu. Ama bir gün Angel ağlayarak bana telefon etti. Meğer depoya hırsız girmiş ve bütün eşyalan götürmüş. Üzüldüm. Bana bıraksalardı hiç olmazsa çahnmazlardı.”
10 ay süren restorasyon
R
ahmi Koç yalıda
’
.yapılan
çalışmaları şöyle
anlatıyor:
“Restorasyon otuz ay
sürdü, içine girdikçe
daha çok iş çıktı.
Mesela bahçeye bir
çıkıntı yapmışlar.
Mutfağı
genişletmişler. Biz o
çıkıntıyı içeri aldık.
Mutfağı küçülttük.
Merdivenler dardı.
Genişlettik.
İhtiyarladığımızda
belki yukarılara
merdivenle çıkamayız
diye iki kişilik küçük
bir asansör koydurduk.
Eve hiç bakılmadığı
için çürüyen tavanlar,
kablolar, borular,
hepsi değişti.”
Restorasyon ne kadar sürdü?
“Tam otuz ay. İçine girdikçe daha çok iş çıktı. Mesela bahçeye bir çıkıntı yapmışlar. Mutfağı genişletmişler. Biz o çıkıntıyı içeri aldık. Mutfağı küçülttük. Merdivenler dardı. Biraz daha genişlettik. İhtiyarladığımızda belki yukarılara merdivenle çıkamayız diye iki kişilik küçük bir asansör koydurduk. Bahçenin eski girişini olduğu gibi bıraktık. Ama merdivenlerini rahatlattık, ö n ü n dışında olduğu gibi restore ettik. Eve hiç bakılmadığı için çürüyen tavanlar, kablolar, borular, hepsi değişti. Dama yeni kiremitler kovmuşlardı. Anadolu’dan eski kiremitler buldurup getirttik. Bahçedeki 200 yıllık çam ağacını desteklettik. Evin restorasyonu sırasında eskitilmiş boya tekniğini de öğrendik. Aile Batılı olmasına rağmen Osmanlı hayat tarzını benimsediği için evin düzeni de çok alaturka. Yani altta bir misafir odası ve ona açılan dört oda var. Tıpkı karnıyarık gibi... Bahçede çok güzel bir sersebil var. Onu da aynen yerine koyduk. Salonun mermerleri çatlamış, kırılmıştı. Onları söküp yine eski tarz mermerler döşedik. Ayrıca salona alttan ısıtma koyduk.”
Bir de ilginç bir şey yapmışlar. Evin bir odasında eski tarz, Fransız yapımı, üzeri çiçek figürleriyle bezeli bir radyatör bulmuşlar. Bunun aynısını Demir Döküm’de çoğalttırmışlar. Üst kat odalara bunlardan yerleştirmişler. Ayrıca bunlardan seri üretime geçip piyasaya vermişler. Bir de sıcak ve soğuk hava püskürten klimalar... Rahmi Koç burada biraz da sitem ediyor: “İstanbul’a bir eser kazandırdık. Bu kadar titizlik gösterdik. Ama her gün hem Belediye'den, hem de Anıtlar Kurulu’ndan gelip denetlediler.”
19. ve 20. yüzyılları yalayıp bugüne kadar gelen bir yalının bu kadar dar bir alana sıkışarak anlatmaya çalıştığımız ilginç öyküsü... Keşke İstanbul’un yanıp giden ya da yıkılıp yerine koskoca betonlar dikilen eski, canım yapıları da duyarlı ellere düşüp korunabilseler, bugünlere gelebilselerdi...
4
A ile satışı istemiyordu.
Parayı nakit olarak talep
ettiler. Onlara itim at edip
yatırdım. İsteseler imza
atmayabilirlerdi
SÖYLEŞİ
4
İşka ölene kadar yalıda
oturdu. Onun ölümünden
sonra A nne ’y e m iras
kalan yalıyı aile satm a
ka ran aldı.
Yalıyı uzaktan g ö rü r ve
beğenirdim . O zam anki
zevkim le bana çok
abartılı büyüklükte ve
gösterişli gelm işti.
1
" t
4
Jean Ostrogog ilk eşini
kaybettikten sonra
1965 ’te Paris ’te İşka ’yla
tanışıyor. A şık oluyorlar
ve evleniyorlar.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi