• Sonuç bulunamadı

İstanbul aşkları:3:Hatice Sultan ve ressam Melling

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbul aşkları:3:Hatice Sultan ve ressam Melling"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HATİCE SULTAN

RESSAM MELLİNG

Genç ve yakışıklı ressam, titreyen ellerle imzasını bitir­ diği eserin sağ alt köşesine atmağa çalıştı: Melling, Ha­ tice Sultan'ın ressamı...

Ortaköy, Defterdarburnu'undaki Neşâtâbâd Sarayı'nın

denize nazır bir odasında resmini yaptırıyordu Hatice Sultan. Son derece güzel ve uyanık bir kadındı. Kardeşi hünkâr III.Selim, onun arzusu üzerine ressam Melling'i Danimarka Kralından istemişti. Danimarka ticaret

(2)

şeşinin Boğaziçi'ndeki köşkünü, köşkün bahçesini gö­ rünce, Hatice Sultan, daha güzeline sahip olmak iste­ miş, padişaha rica etmişti. Bunun üzerine Melling, ünlü bahçe mimarı ve Alman asıllı ressam, o sırada çalıştığı Danimarka sarayından Osmanlı sarayına çağrılmıştı. Ressam, bir adım geri çekilerek imzalamış olduğu ese­ rine, sonra da modeline baktı. Yüzü kızardı. Hatice Sul­ tan, kendisinden on üç yaş büyük olmasına rağmen deli gibi vurgundu ona. Padişah da herhalde bunu görüyor­ du. Aylardanberi İstanbul’daydı Melling. Özel müsa­ adeyle şehri dilediği gibi geziyor, Türklerin yaşayışını, kıyafetlerini tesbit ediyordu. Çoğu zamanını çalışarak geçirirdi. Kalan vakitlerini de Hatice Sultan'ın arzusu üzerine Neşâtâbâd Sarayında...Sultan'a Lâtin harfleriy­ le Türkçe yazmasını öğretmiş, karşılığında da ondn Türkçe konuşmasını öğrenmişti.

Ressam, içini çekerek: -İşte, bitti, dedi.

Hatice Sultan, süzgün gözlerle uzun uzun ona bakarak gülümsedi:

-Maalesef...

Ressamı bir telâş almıştı. Kekeledi:

-Ama bu daha ilk...Bir kaç değişik vaziyette resminizi ya­ pacağım ben...

-Her biri üçer ay sürse, demek daha bir yıl karşınızda du­ racağım, öyle mi? Vaziyetinizi anlamıyor değilim ama hünkâr kardeşim bukadarına müsamaha etmez sanı­ rım...

-Kardeşiniz sizi o kadar çok sever ki bir dediğinizi iki et­ mez...

-Ve siz de bundan faydalanırsınız... -Elimde değil Sultanım...

Ressam bu sözleri söylerken daha da kızarmıştı. "Sulta­ nı" onunla bir kedinin fareyle oynamadığı gibi oynuyor ve bundan da zevk aldığını hissettiriyordu.

Ressam bahsi değiştiriverdi:

-Ayni vaziyette durmak sizi yormuştur Sultanım.. Siz kahvenizi ben de fırçalarımı temizleyeyim..

Fırçalarını hiçkimseye temizletmezdi. Çok titizdi bu hu­ susta.

Hatice Sultan yerinden kalkmış, resmin karşısına geç­ mişti. Uzun uzun seyretti. Sanatkârın işine de, modeline de aşık olduğu besbelliydi.

-Selim beğenecek...dedi.

Melling, sevimliliği, yakışıklılığı, kibarlığı sayesinde üs­ tün imtiyazlar elde etmişti. Osmanlı sarayında. Hiç âdet olmadığı halde istediği zaman Hatice Sultan'ın huzuru­ na kabul ediliyor, onunla doğrudan doğruya, aracısız görüşebiliyordu. Ama yüzüne bakamıyordu pek. Sul­ tan, yüzüne bakılmaya kıyılamıyacak kadar güzeldi ve Melling, görür görmez vurulmuştu ona.

Arasıra Padişah da gelir, sanatçının çalışmalarını seyre­ derdi. Melling'e hayrandı. Bazan Sultan, sarayında "Avrupa usulü" partiler verirdi. Hünkâr, o akşamlar De- terdarburnu'ndaki saraya gelir kafes arkasından danse- denleri seyrederdi. Bu küffarın, frenk usulünce birbirle­ rine sarılarak hoplayıp zıplamaları hem garibine gider, hem hoşlanırdı bundan. İleri görüşlü, Avrupa usulü ye­ niliklere yatkın olduğu halde içinde yaşadığı cemiyetin bunu hiçbir zaman kabul edemiyeceğini bilirdi. Kendi­ sinin yaptığı veya başlattığı yeniliklere bile karşı çıkıldı­ ğının farkındaydı. Padişah, büyük bir cesaretle, ceddi Fatih'in izinden yürüyerek "ecâniple haşır-neşir" ol­ maktan çekinmemiş, mesalâ Melling gibi bir ressam ve mimarı Türkiyeye davet ederek Boğaziçi'ni köşkler, ya­ lılar, saraylarla süslemişti. Bu arada, kızkardeşinin ve kendisinin muhtelif portre ve desenlerini yaptırmıştı. Melling, büyük bir saadet içinde çalışıyor, mümkün ol­ duğunca Hatice Sultan'la başbaşa kalmağa gayret edi­ yordu. Bu, her zaman kolay olmuyordu tabii. İçeriden ve dışarıdan baskılar artıyordu: bir yandan Fransa elçisi

sızılanıyor, "Padişahın özel ressamı olmak size diğer vazifelerinizi unutturuyor" diye ısrarını artırdıkça artırı­ yordu. Niyeti ressamı Paris'e götürmekti. Fransa, ne za- mandanberi Melling'i bekliyordu? Daha ne kadar bekle­ yeceklerdi?

-Sultanım...Fransa elçisi çok ısrar ediyor. Bir mektup daha göndermiş hünkâra...

Hatice Sultan'ın hafifçe rengi attı. Güzeller güzeli yüzü soldu. Yal..nihayet mukadder âkıbet gelip çatmıştı ha? Çılgınca düşünceler geçiyordu aklından. Ame ne çare? Kadere boyun eğmek gerekti.

-Ne zaman?

Bu soru, bir ölüm mahkûmunun ümitsizliği içinde so­ rulmuştu. Gerçeğin acı yudumunu bu kadar rahatlıkla içecek miydi? Şaşırdı ressam. Zayıf bir sesle:

-Hayır, diye reddetti bu fikri, daha hazır değilim... Ressam, manen hazır olmadığını kasdediyordu. Fakat Hatice Sultan, bunu anlamazlıktan geldi ve üstüne üstü­ ne gitti, köşeye sıkıştırdı Melling'i.

-Hünkâr size gereken adamları verir..Toplanmak için... Melling, bu sefer dayanamadı ve isyan etti:

-Ama ben gitmek istemiyorum, istemiyorum git­ mek...ben nasıl ayrılacağım sizden? Ayrılabilir miyim? Hatice Sultan, büyük bir şefkat ve sevgiyle Melling'e baktı. Mavi gözleri, hayranlıkla ressama dalmış, gitmiş­ ti. Onun çizdiği Boğaziçi gravürlerini düşünüyordu. On­ lardan birinde, bir köşede kendisinin bir resmi de vardı. Ressam, tanımaları tehlikesini göze alarak yapmıştı onu. Ya portreleri? Ne olacaktı onlar?

-Ahhh....

Hatice Sultan'ın, elinde olmadan ağzından kaçıvermişti bu "Ahh.." Istırabını gizlemek istiyor, fakat başaramı- yordu.

-Ne zaman?

diye bir daha sordu. Sorusunu tekrarlamaktan ziyade, kendi kendine söylenir gibiydi. Melling, üzüntüden kah­ rolmuş bir halde duruyordu. Nihayet, cılız bir sesle: -Siz ruhsat verdiğiniz zaman, Sultanım.,

diye, inler gibi konuştu. İşitmek istemediği söz, sanki idam hükmüydü, ve hüküm, sevdiği kadının iki dudağı arasından çıkacaktı.

Evet, şehirde dedikodular artmıştı ve Melling'in, hayatı söz konusuydu. Fransa elçisinin ısrarlı davetleri, bir so­ nuca vardı.

Melling, yaptığı eserleri derledi, topladı. Ardında tasalı bir Sultan, sevgili bırakarak Fransanın yolunu tuttu. Pa­ ris'ten Hatice Sultan'a ateşli mektuplar yazdı. Kırgın ce­ vaplar aldı. Hatice Sultan ve Ressam Mellig efsanesi böylece dillere destan oldu.

ZAHİR GÜVEMLİ

M E L L İN G (1763-1831)

Alman ressam ve mimarı. Gravür tarzındaki eserleri ve bil­ hassa bahçe mimarisindeki ihtisasiyla şöhret yapmıştı, öğre­ nimini tamamladıktan sonra çeşitli memleketlerde çalıştı. Danimarka Kralının daveti üzerine Kopanhagen'e gitti. Orada kaldığı yıllar içinde Osmanlı Sultanı Ill.Selim ’in çağ- rsı üzerine ve Danimarka Kralının izniyle İstanbul’a geldi. Boğaziçi’nde ve şehrin Haliç kıyılarında çalıştı. Çeşitli bina­ lar, saraylar yaparak bu kıyıları süsledi. Ayrıca lll.S elim ’in kızkardeşi Hatice Sultan’ın özel ressamı oldu.

III.Selim’in saltanatının sonlarına doğru ihtilâller, ayaklan­ malar başlayınca Fransa elçisinin davetini kabul ederek Pa­ ris ’e gitti. “İstanbul’da ve Boğaziçi’nde resimle seyahat“ adlı gravür albümü 1819’ta tıpkı basım alarak Paris’te yayın­ landı.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Örne¤in, California’da yap›lan gözlemlerde, Günefl’in Asya k›tas› üzerinde yükselmesiyle yer›fl›¤›n›n fliddetindeki art›fl hemen belirlenebiliyor..

Teknolojiyle günlük kullanımı çok iyi har- manlaması açısından başarılı olan ceket 350 dolarlık fiyatıyla şimdilik sadece teknoloji me- raklılarına hitap ediyor.

Romancı Orhan Kemal, senaryo ve hikâye yazarı Bülent Oran, rejisör Nejat Saydam, Cumhuriyet Gazetesinin bir odasında, sinemaya uygulanan «Vukuat Var - Haııımm

Cemaziyelâhırın on birinci pazartesi gün med’u ve muntazar olan ferma­ nı âli kaymakam Kıbnslı Mehmed paşa huzurunda okundu.. Bilcümle vükelâ ve âzayı

Standardize edilmiş regresyon katsayısına (β) göre, yordayıcı değişkenlerin öğretmenlerin mesleki benlik saygısı üzerindeki göreli önem sırası; Değerler Ölçeği

Piyesi, aktörle müellifin yarı ya­ rıya paylaşacakları bir sanat eseri ol­ mak üzere telâkki eden İngiliz ro - mancısı Arnold Beııed, bir bakıma göre,

Çağdaş Eczacılık Hareketi’nin büyük önderi, EDAK Ecza Kooperatifi’nin kurucusu, değerli insan. E czacı r—,

Karabekir’in kalbini delen bu iki damla gözyaşını ve bu gözyaşından süzülen duygu yüklü şiiri, oğullarına yatlar alan Milli Güvenlik Konseyi üyesi orgeneraller