• Sonuç bulunamadı

Vitamin D : Tanımı Etkinliği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Vitamin D : Tanımı Etkinliği"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

V İ T A Mİ N D : T A N I MI E T K İ N L İ Ğ İ

Dr. Ufuk Gimeyli 0

Giriş

Raşitizmi tedavi eden faktör olarak bilinen vitamin D, yağda eriyen vitaminlerin İkincisidir. Son senelerde yapılan çalışmalar bu vitaminin, bir vitaminden daha çok bir hormon gibi fonksiyon gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu da vitamine verilen önemi arttırmaktadır. Bu yazıda vitamin D nin özellikleri, vücut çalışma­ sındaki etkinlikleri, yetersizlik durumları ve toksik etkisi anlatı­ lacaktır.

D Vitamininin Tam ın ı ve Ö ze llik leri

Yüz sene kadar önce raşitizmin bebek ve çocuklarda görülen bir kemik hastalığı olduğu ve bunun balık karaciğer yağı ile tedavi edildiği biliniyordu. Ancak raşitizmin bir vitamin eksikliğinden ileri geldiği yirminci yüzyılda saptanabilmiştir.

1922 yılında Mc Collum ve arkadaşları (1) balık yağının vita­ minin iki şeklini içerdiğini bunlardan birinin kolaylıkla okside olduğunu ve farelerdeki xerophtalmiayı tedavi ettiğini, diğerinin ise oksidasyona dayanıklı olduğunu ve antiraşitik etki gösterdiğini ortaya koymuşlardır. Bundan sonra balık yağlarından vitamin D yi izole etmişlerdir.

Steenbock ve Black (2,3) 1924 de raşitik fareleri ultraviyole ışınları ile şualandırarak güneş ışınlarının raşitizme olan faydalı etkilerini bulmuşlardır. Hess ve Weinstock da (4) besinlerin

(2)

V İ T A M İ N D : T A N I M I E T K İ N L İ Ğ İ 107

m in D a k tiv ite s in i u ltr a v io le ışın la rı ile tem as ettirerek arttırm ış­ la r d ır .

D a h a s o n r a a n tir a ş itik e tk i gösteren b ird e n fazla D vitamini b u lu n d u ğ u , g ö r ü lm ü ş fa k a t b u n la rd a n yalnızca ikisinin D2 ve D3 ün ö n e m li o ld u ğ u a n la ş ılm ış tır . P ro v ita m in le r (E rg osterol ve 7- Dehid- r o k o l e s t e r o l ) B it k i d o k u la r ın d a bu lu n an ergosterol hayvan doku- la r m d a k in e is e 7. D e h id r o k o le s te r o l denilir. E rgosterol örneğin m a n ta r , e r g o t v e m a y a d a b u lu n u r. İn san ve öteki m em eliler 7. De- h id r o k o H e s t e r o lu v ü c u tla r ın d a sentez edebilirler. H er iki provita- m in d e u lt r a v iy o le ış ın la rın ın etk is i ile aktif durum a geçer (5,6,7). I ş ın la n d ır m a s o n u c u d e ğ işik m o le k ü lle r oluşm aktadır.

V it a m in D , : S a f o lm a y a n m a d d e le r vitam in D t olarak isim len­ di r ilm e k te y d i fa k a t b u te rim şim d i kullanılm am aktadır.

V it a m in D 2 (K a ls ife r o l) : B itk i o rijin li olan ergosterolu n ult- r a v iy o le ış ın la r ı ile a k tiv e o lm a s ı ile vitam in D2 elde edilir. Kalsi­ f e r o l is m i o n u n b i r s te r o l olu şu n d a n ve kem ikleşm eye yardım cı o lu ş u n d a n d o la y ı v e r ilm iş tir (5 ) .

V it a m in D 3 (K o le k a ls ife r o l): D eride bulunan 7- D ehidrokoles­ t e r o l e u lt r a v iy o le ış ın la rın ın etk i etm esi ile vitam in D3 elde edilir. V it a m in in b u ş e k li ta b ia tta b u lu n a n tabi kaynaklardan en önem ­ lis id ir . G iy s ile r v e p e n c e r e ca m la rı u ltraviyole ışınlarının deriyi et­ k ile m e s in i e n g e lle r le r.

D ih r.d ro ta siste ro l (A .T .1 0 ) : E rg o ste ro lu n diğer b ir türevidir. V it a m in D g ib i b a r s a k ta n k a lsiy u m a b sorbsiyon u n u arttırır. İdrar­ la f o s fa t la r ın a tım ın a d a y a r d ım ed er ve b u etkisi paratroit h or­ m o n u n a b e n z e r . F o s fo t la r m atım ın dan son ra kandaki kalsiyum d ü z e y in in d e v a m ı iç in g e re k lid ir. H ip op a ra troid ism d e düşük kal­ s iy u m d ü z e y in i ö n le m e k iç in A.T.10 kullanılabilir (5 ).

2 5 -II id r o k s ik o le k a ls ife r o l (25-H C C ) ve 25 H idroksiergokalsi f e r o l (2 5 -H E C ) : V ita m in D n in etkisi on u n hidroksil form una d ö ­ n ü ş m e s in e b a ğ lıd ır . V ita m in D 3 kara ciğerde 25 hidroksikolekalsi- f e r o l e d ö n ü ş ü r . B u şe k li v ita m in D 3 d en daha kuvvetli ve m etabolik o la r a k d a h a etk ilid ir. V ita m in D2 de m eta b olik olarak daha aktif o la n 2 5 -h id r o k s ie r g o k a ls ife r o le dön ü şü r. 25-HCC ve 25-HEC nin v ita m in D y e d ir e n ç li o lg u la rd a , özellik le b ö b r e k bozukluklarında k u lla n ılm a s ın ın y a r a r lı o ld u ğ u b ild irilm iştir.

V it a m in D s ıc a ğ a d a y a n ık lıd ır ve n orm a l kaynam a derecesinde v ita m in ta h r ip o lm a z . S u d a erim ez lipitlerde erir. Bunun yanında o k s id a s y o n a a sit v e alkaliyecle dayanıklıdır, özellik le kısa dalgalı

(3)

108 İLGİNÇ Y A Y IN ÖZETLERİ

tabolize edilmektedir. Dializ alınımında kas metabolizmasındaki bo­ zukluk bu tür amino asitlere yansımaktadır.

3 9. Azot Gereksinmesinin Saptanması

Son yüz yıl içerisinde yapılan azot dengesi araştırmaları pro­ teini gereksinmesinin ortalama 0.5 gr./kg./gün düzeyinin üstün­ de olduğunu göstermektedir. Değişik laboratuvarlarda bulunan değerler arasında geniş ayrıcalıklar vardır. Örneğin 70 kg. g e ­ len bir kimsenin protein gereksinmesi günlük en az 25 gr. ençok 60 gr, ortalama 40 gr. civarındadır. Bu ayrıcalığın bireyler a ra ­ sındaki kalıtımsal ayrıcalıktan mı, deney öncesi deneklerin b es­ lenme cfurumundanmı, denge araştırma tekniğindeki yanlışlar- danmı geldiği bilinmemektedir. Bu ^konudaki araştırm aların en sıklıkla yapıldığı genç erkeklerin protein gereksinmesinin günlük

toplam enerji gereksinmesinin % 5 - 7 sini oluşturduğu belirtil­ miştir. Yetişkinlerde bu düzeydeki protein alındığında protein kalitesinin fazla önemli olmadığına ait veriler bulunmaktadır. Azot dengesi araştırmalarında sağlanan bulguların protein gereksinm e­ sini tam olarak yansıtmadığı belirtilmiştir. Düşük düzeyde elzem amino asitler alındığında bu amino asitlerin en ekonomik şekilde kullanıJmasına yönelik enzimatik uyum mekanizması oluşur. Birey aldığı protein düzeyine göre uyum içerisine girer, protein gere ksin ­ mesinde enerji alınım düzeyi önem taşır. Yazara göre kronik o la­ rak yetersiz besin alan bireyler ve gruplar kısıtlı .enerji ve elzem amino asitlerin alınımına uymuş olduklarından kısa süreli azot den­ gesi bulguları gerçek gereksinmeyi göstermeyebilir.

40. Amino Asit Gereksinmelerinin Saptanması ve Keto Ana- logların Amino Asit Yerine Kullanılmasının Etkinliği

Bebeklerin amino asit gereksinmesi, çocuğun normal büyü­ mesini sağlayan süt veya uygun mama ile aldıkları amino asit m ik­ tarları hesaplanarak saptanmıştır. Yetişkinlerin amino asit g e ­ reksinmesi ise belirli amino asit yetersiz diyete eklenerek azot dengesini sağlayan miktarlar en az gereksinme olarak kabul edil­ miştir. Vücut ağırlığının kg. başına gerekli amino asit miktarı, be­ beğin yaşma paralel olarak azalmaktadır. Örneğin yetişkin in sa ­ nın amino asit gereksinmesi yeni doğmuş, bebeğinkinin 9’cfa veya 10 da biri kadardır. Bebekte alınan azotun üçte biri elzem amino asit olması gerekirken yetişkinlerde bu % 1 5 - 2 0 civarındadır. Y e ­ tişkinin amino asit gereksinmesinin saptanmasında plazm a amino ösit konsantrasyonunun ölçümünün yararlı olacağı belirtilm iş­ tir. En yüksek düzeyde büyümeyi sağlayan amino asit m iktarları

(4)

BESLENME VE DİYET DERGİSİ 109

ile plazm a düzeyini yükseltebilen miktarların ilişkili olduğu; a ç ­ lıktan sonra verilen amino asitlerin plazma amino asit düzeyini yükselten miktarlarının gereksinme olduğu belirtilmiştir. Elzem ami­ no asitlerin a - keto analogları verildiğinde lizin ve teronin dışında­ kiler insanda sentezlenebilmektedir. Alfa - keto analogların ben­ zeri am ino asitlere dönüşmesi verilme yolu, organlardaki dağılımı,

tran sam inaz ve amino asit oksidaz enzimlerinin aktivitesine ve a-keto analogların konsantrasyonuna bağlıdır. Amino asit gereksinmesini karşılayabilm ek için ne kadar a-keto analogu alınacağı kesin ola­ rak bilinmemektedir. Amino asit için alınması gerekli a-keto analo- gunun amino asit için saptanm ış değerlerden çok daha fazla oldu­ ğu belirtilmiştir.

41. Üreminin Tedavisinde Protein Kısıtlaması

Ürem ide protein kısıtlam ası geniş şekilde uygulanmasına kar­ şın hastalığın iyileştirilmesinde ne kadar protein ve elzem amino asitlerden alınm ası gerektiği yanıtlanamamıştır. Hatta çok yetersiz diyetlerin olum suz etkisi üzerinde durulmuştur. Üremik toksisite- nin d erecesini saptam ak gü ç olduğundan, protein kısıtlamasının yapılm a zam anı bilinememektedir. Bazı gözlemlere göre iştahsız­ lık, kusm a, bulantı, diyare, kanama ve mental durumda değişme şeklindeki belirtilerle ortaya çıkan üremi toksisitesi serum üre dü­ zeyinin 1 6 0 - 2 0 0 mg/100 mİ altında ender görülmektedir. Üre kısıtlam asının yapılm asına gerek olmadığı belirtilmiştir. Giovanetti ve diğer araştırıcılar terminal böbrek yetmezliği olan hastaların yük­ se k enerjili, düşük proteinli (0,3 gr-kg), yüksek biyolojik değerde diyetle iyileştirilmelerini önermişlerdir. Son yıllarda yapılan kont­ rollü bir araştırm ada 0.3 gr./kg. ve 0.6 gr/kg düzeylerinde protein­ li diyetlerin etkisi incelenmiştir. Düşük düzeydeki proteinli diyetin a zo t dengesini sağlayam adığı bulunmuştur. Üremi toksisitesi dere­ c e si belirtileri her iki diyettede aynı bulunmuştur. Bunun yanında 0,6 g r-k g düzeyinde proteinli diyet alan hastaların kendilerini daha iyi hissettikleri gözlenm iştir. Az kısıtlı diyetle değişik besinleri kullanma o la n ağı bulunmakta ve hastayı psikolojik yönden doyurmaktadır. Protein yıkımı çok olan üremik hastaların günlük 0.3 gr.-kg. düze­ yindeki proteinle azot dengelerini sağlam aları olanaksızdır. Üremik h astaların günlük protein gereksinmesinin 0,6 gr./kg. civarında ol­ duğunu gösteren veriler vardır. Son yıllarda üremililerin diyet teda­ visinde sem isentetik diyetlere elzem amino asit veya onların ana- loglarının kullanılm ası denenmiştir. Bu tür uygulanmaların üre­ m ik toksisitenin en aza indirilmesi ve hastanın beslenme durumunun düzeltilm esini sağlad ığı belirtilmesine karşın uzun süreli

(5)

110 BESLENME VE DİYET DERGİSİ

da uygun bir kalsiyum, fosfor konsantrasyonunun devamını sağlar. Normalde 100 mİ serumda kalsiyum düzeyi 10 mgr, fo s fo r ise 3,5-5- mgr olmaktadır (5).

c) Kemiklerin Teşekkülü ve Büyümesi : Vitamin D kemik matriksine uygun konsantrasyonda kalsiyum ve fosforu n sağlan­ masını ve bunların kristalin olarak depolanmasına yardım ederek kemik teşekkülünde etkinlik gösterir. Daha sonra vitamin A ve C, sex hormonları androjen ve östrojenin yardımı ile kemik teşekkülü devam eder (5).

Uzun kemiklerin boyuna büyümesi normal olarak epifit ve dia- fiz arasındaki epifizya kartilajda bulunan bantta vukubulur, Bir taraftan diafizyal uçta kartilaj dejenere olurken yeni kar- tilaj devamı olarak epifizyal uçta şekillenir. Kapıllerle:.* ve os- teoblastlarm hücumuna uğrayarak kalsiyum tuzlarının depolana­ cağı osteoid doku teşekkül eder. Yeni kartilajm teşekkülünü karti- lajın normal dejenerasyonu tekip ederek kemik uzunluğuna bü­ yür. Büyüme, yeni kartilaj teşekkül etmediği zaman durur ve dia- fiz ile epifiz birleşir (7).

Plasma kalsiyum konsantrasyonunun yükselmesi, kalsiyumun kemiklere depolanmasını kolaylaştırır. Kalsitonin ve paratre hor­ monları kandaki kalsiyum düzeyini ayarlarlar (7 ). Kalsiyum düze­ yi plasmada yükseldiği zaman horm on salgısı durur ve kalsiyum kemiklerde depo edilir. Serum kalsiyum düzeyi düşerse paratroit

uyarılır ve kemik lerden kana kalsiyum çekilir. Kalsitoninin ise pa­ ratroit hormonuna zıt bir etki yaparak kandaki kalsiyum düzeyini düşürdüğü bildirilmektedir.

Bu etkilerinin yanısıra vitamin D nin doku sitrat düzeyini ve muhtemelen sitrat salgılanmasını arttırdığı kabul edilmektedir (17).

D Vitaminin Kaynakları

1. Besinler : D vitamininin besinsel kaynaklan çok sınırlıdır (Tablo 1). Doğal kaynak sayılan bu besinler; karaciğer, yumurta sansı, süt ve tereyağdır. Besinlerdeki vitamin D konsantrasyonu kümes hayvanları veya süt veren hayvanların güneş ışığına maruz bırakılmasına bağlıdır. İnsan sütündeki vitamin D düşük yoğun­ luktadır ve yüksek dozda vitamin D alınarak arttmlamaz. Ancak gebelik esnasında annenin yeterli vitamin alması fetüs için daha emin bir depodur (5,7,18).

(6)

VİTAMİN D : TANIMI ETKİNLİĞİ 111

Vitam in D yi en fazla içeren besin balık karaciğer yağlandır. B u bakım dan balık yağı tedavi amacıyla kullanılabilir. Bebeklere günde 1 çay kaşığı balık yağı verildiği zaman gereksinimleri karşıla­ nabilir.

Vitam in D nin hazır bebek mamalarına ve margarinlere eklen­ m esi gıda tüzüğü ile zorunlu kılınmıştır.

2. Güneş I ş ı ğ ı : Vitamin D nin en iyi ve sınırlandmlmamış kay­ nağı insanın kendi dokusudur. Ultraviole ışınların deriye direk et­ kisi ile stratum granulosumda bulunan 7-Dehidrokolesterolden vi­ tam in D sentezlenir.

Deride vitaminin sentez oranı muhtemelen pigmentlerin mik­ tarı ve ultraviole ışınlara maruz kalma derecesine bağlıdır. Esmer çocu klar raşitizme daha duyarlı iken, açık renkli çocuklar hipervi- tam inozis D ye daha duyarlı olmaktadırlar (5,7).

3. Ticari olarak : Vitamin D nin yüksek konsantrasyondaki ticari şekli kalsiferoldür. Vitamin D ticari olarak kullanılırken kal­ siyum tuzları ile beraber bulunması istenir. Fakat kalsiyum gibi m inerallerle karıştm lırsa hızla vitamnı m iktan azalır (5,7).

Tablo 1 — Vitamin D nin Doğal Kaynaklan (7)

Kaynaklar Oranı

(mcg/100 gr)

Yağlı E alile ve Onların Yağlan K od Karaciğer yağı

Halibut Karaciğer yağı Köpek balığı karaciğer yağı Kılıç Balığı karaciğer yağı Yağlı balık

Diğer Besinler Yum urta (bütün) Yum urta (sarısı) Tereyağ Peynir Süt 1.25 — 1,5 4 — 10 0.25 — 2.5 0,3 0,1 den daha az 200 — 750 500 — 10.000 30 — 125 25.000 5 — 45

(7)

112 BESLENME VE DİYET DERGİSİ

G ereksin im

Bireyin güneş ışınları ile temas derecesinin ne olduğu bilin­ mediğinden günlük gereksinimin kesin olarak belirtilmesi müm­ kün olamamaktdır. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler Besin ve Tarım ile Sağlık Örgütlerinin uzmanları komitesi vitaminin vücu­ da alınış şekli ve emilme durumunu düşünerek yaşa ve bireyin özel­ liğine göre aşağıdaki miktarları önermişlerdir (Tablo 2) (19).

Tablo »—Vitamin D İçin Günlük Tüketim Standartlan

Yaş Günlük miktar

Mikro gram iinlte

0—6 yaş 10 400 7 yaş ve üstü 2,5 100 Gebelik (2 ve 3. cü trimester) 10 400 Emziklilik 10 400 Yetişkinler 2,5 100 1 mcg kalsiferol = 40 IU vitamin D

Ülkemizde mevsimlerin güneşli geçmesi dolayısıyla herzaman güneş ışınlarından yararlanma olanağımız vardır. Bununla birlik­ te bebeklerin güneşe çıkarılmayışı, çok sıkı giydirilmesi veya kun­ daklanması, ek D vitamini verilmemesi gibi nedenlerle raşitizm, önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır.

Dünya üzerinde Suriye, Lübnan, Hindistan, Pakistan, Güney Afrika vb, ülkelerde raşitizm hala önemli bir halk sağlığı sorunu olarak görülmektedir (18).

D vitaminin yetersiz alınışı kalsiyum emiliminin azalmasına yol açar. Dolaşımdaki iyonize kalsiyum düzeyinin azalması sonu­ cunda tetani denilen sinir sistemi bozuklukları ortaya çıkar. Düşük plasma kalsiyumu paratroidi uyarır. Paratroit serum kalsiyum dü­ zeyini yükseltmek için kemiğin kalsiyum tuzlarını kullanır. Böyle- ce kemikleşmede bozukluk ortaya çıkar. İskelet sistemindeki be­ lirtilerle ortaya çıkan hastalık raşitizm ve osteomalasiadır.

(8)

V İT A M İN D : T A N IM I E T K İN L İĞ İ 113

R a ş itizm

S o s y o e k o n o m ik b a k ım d an geri toplum larda daha yaygın ola­ r a k o r ta y a çık m a k ta d ır. Özellikle süt çocu kların da 9. cu ayın üs­ tü n d e sık, dah a b ü y ü k yaştaki çocu k lard a seyrek görülür. Raşitiz­ m in ilk b e lirtis i a şırı terlem e ve gastrointestinal bozukluktur. B u­ n u is k e le t d e fo r m ite ie r i, k ron iota b es (ka fa kem iklerinin çıtırdam a­ s ı) izler. D iş çık a rm a g ecik ir ve dişlerin düzgün çıkm asıda engel­ len ir. K r a n io ta b e s te n so n ra diğer önem li belirti kosta la n n baş kı­ s ım la r ın ın g en işlem esiyle ro sa ry (teşbih dizisi) lerin belirm esidir. A y r ıc a u z u n k em ik le rin u çları genişler ve raşitizm geliştikten son ­ ra k o la y c a b ü k iile b ilir b ir d u ru m gösterir. Ç ocu k yürüm eğe başla­ d ığ ın d a k a ra k te ristik ö r d e k gibi b a d i badi b ir yürüyüş görülür. P e lv is k e m iğ i d e fo r m ite ie r i ileride yetişkin kadınlarda doğu m zo r­ lu k la rın a y o l açar. R aşitizm in kaslarıda etkilem esi nedeniyle şiş b ü y ü k b ir k a rın g ö z e ça rp a r. Aynı zam anda kandaki alkalen fosfat- az e n z im in in m ik ta rıd a arta r (,9 ).

O s te o m a la c ia : D vitam in i eksikliği yetişkinlerde özellikle yaşlı in­ sa n la r d a o s te o m a la c ia y a n ed en olu r. K lin ik işaretler raşitizm den fa r k lıd ır . O s te o m a la cia d a k e m ik ep ifizleri eridiği halde çocu kta e r im e m iş h a ld e d ir. O steom a la cia d a kem ikleşm e azalır. B u durum p e lv is th o r a x v e ek stirem itelerid e kem iğin kenarı sytarfütrp 1

p e lv is t h o r a x v e ek s tire m ite le rid e kapsar. Pelvis karakteristik de- fo r m it e g ö s te r ir . S a cru m u n k on v ek sliği azalır. İliak kem iğinin ke­ n a rı y a s s ıla ş m ış tır. N o rm a l d o ğ u m osteom alaciada genellikle im ­ k a n s ız d ır. E k s tr e m ite le r in ce lir v e ken diliğinden kırılm a görülür. K a s liy u m v e f o s f o r o ra n ın d a b ir d eğişm e vardır. F o sfo ra göre kal­ s iy u m ç o k a za lm ıştır. S ık d o ğ u m yapan, yetersiz ve dengesiz besle­ n e n t o p lu m la r d a k i k a d ın la r arasm da sık görü lü r (9,17).

A y r ıc a b ö b r e k h a sta lık ların ın k om p lik asyon u olarak D vitam i­ n in e d ir e n ç li ra ş itiz m ha sta lığı görü lü r. B unun 1-25 dehidroksiko- le k a ls ife r o l ile te d a v i ed ile b ile ce ğ i sanılm aktadır. R aşitizm belir- t ile r id e g ü n lü k g e r e k s in im in 3-5 katı D vitam in i verilerek önlenm e­ y e ç a lış ılm a k ta d ır .

H ip e r v it a m in o s D : su d a eriyen lerin aksine yağda eriyen vita­ m in le r v u c u tt a n a tılm a z v e y a m e ta b o lize edilm ezler. E ğer fazla m ik­ t a r d a a lın s a v ü c u tta t o p la n ır ve to k s ik etkiler m eydana getirirler. V it a m in D d e n zeh irlen m e ç o c u ğ a annesi tarafm dan yanlışlık­ la b a z ı k o n s a n t r e k a ls ife r o l p rep a ra tla rın m fazla verilm esiyle o r­ ta y a ç ık a r . B u n u n y a n ıs ır a k r o n ik b ö b r e k hastalıkları veya

(9)

malab-114 BESLEN M E V E D İY E T D ERG İSİ

sor’osiyona bağlı kemik hastalıklarının tedavisi için fazla dozda vitamin varildiği zaman vuku bulabilir.

Çocuklardaki toxik sem ptom lar; birden b ire iştah kaybı, b u ­ lantı, kusma, fazla susama, ço k idrar, birb irin i takibeden konstip- asyon ve diare ile ortaya çıkar. Ç ocuklar incelir solgun , ırrite ve depreş3 olmuş görünüm alırlar. Yapılan otop silerd e arter, renal tubulus, kalp, dalak ve d:ğer yerlsrde m etastatik kem ikleşm e b u ­ lunduğu görülmüştür.

Ö Z E T

Yağda eriyen vitamini erden biri olan vitam in D, raşitizm i te­ davi eden faktör olarak bilinm ektedir. B u vitam in .n so n senelerde bir horm on gibi fon k siyon gördü ğün ü n b ild irilm esi, önem inin da- hada artmasına neden olm uştur. B u fon k siy on u n u en aktif form u olan 1,25 dehidrokolekalsiferol ile yapm aktadır. B u yazıda vitam in D nin özellikleri, vücut çalışm asındaki etkinlikleri, yetersizlik du­ rumları ve toksik etkileri anlatılm aktadır.

Summary

A fat soluble v itam ’n D is k n ow n as a fa c to r trca tın g rachitsm . Lately, ıt b :ca m e m ore im p orta n t u p o n the d ısco v e ry o f vitam in D funetioning as a h orm on e. The aetive fo r m o f vitam in D as a hor- mone is 1,25 dıh ydroxyc o le ca lcife ro l. In this paper, the properties the cffects in the b o d y , in a d eq u a t3 and to x ic situ ation s o f v ita ­

m in D were review ed.

K A Y N A K L A R

1 — M c Collum , E . V., S im m o n d s, N., B e c k e r , S. E . an d S h ip le y, P. G. : Journal B io lo g ica l C h em istry, 53 : 293, 1922.

2 — Steenbock, H. : Science, 60 : 224, 1924.

3 — Steenbock, H. and B la c k , A. : Jo u rn al B io lo g ic a l C h e m istry, 61 : 405, 1924.

4 — Hess, A. F. and W e in sto ck , M . : Jou rn al B io io ica l C h e m istry, 62 : 310, 1924.

(10)

VİTAM İN D : TANIMI ETKİNLİĞİ 115

5 — Antia, F. P. : Clinical Dietetics and Nutrition, Oxford Üniversity Press, London, 132, 1973

6 — Sebrell, H. W -, Harris, R. S. : The vitamins, Acodemic Press, Ne w York, 173, 1971.

7 — Davidson, S. S., Pass more, R., Brock, J, F., Truswell, A. S. : Human Nutrition and Dietetecs, Churchıll Lıvingstone, London, 149, 1975. 8 — Kutsky, J. R. : Handbook for vitamins and Hormones, Van Nostrand

Reındhold Company Newyork, 16, 1973.

9 — Baysal A, : Beslenme, Hacettepe Üniversitesi yayınlan A/3, 149, 1975. 10 — Royer, P., Balsan, S. : The lag Period After Vitamin Admınıstration

(Ab.), Nutrition Abstracts and Reviews, 41 : 835, 1971.

11 — Mawer, E. B. : The Distrubution and Storage of Vitamin D and ıts Meta-bolites in Human Tissues, Clinical Science, 43 : 413, 1972.

12 — W asserm an, R. H and Corradino, R. A. : Vitamin D Calcium and Prote­ in Synthesis, Vitamins and Hormones, 31 : 43, 1973.

13 — Lawson, D. E. M., Fraser, D. R., Kodicek, E. Morris, H. R., Williams, D. H. : Identification of 1- 25 Dihydroxycolecalciferol a New Kidney, Hormone Controlling Calcium Metabolism, Nature. 230 : 228 1971. 14 — Fraser, D. R., Kodicek.. E. : Unigue Riosvnthesis by Kidney of a Biolo

gicallyActive Vitamin D, Nature, 228 : 764, 1970.

15 — Wasserman, R. H., Corradino, R. A. and Taylor, A. N., Vitamin D Dep-endent Calcium Bınding Protein : Purification and Properties, Journal Biological Chemistry, 243 : 3978, 1968.

16 — Lawson, D. E. M., Emtage, J. S. : Moecular Action of vitamin D m the Chick Intestine, Vitamins and Hormones, 32 : 279, 1974.

17 — Marks, J. : Vitamin D, a Guide to the Vitamins Their Role in Health and Diseases Medical and Technical Publishıng Co Ltd., St Leonard’s House, Lancaster, England, 54, 1975.

18 — Jeliffe, D. : InfantNutrition in the Subtropics and Tropics, World He­ alth organization, Geneva, 105 1968.

19 — Joint FAO/W H O Committee: Requirements of Ascorbic Acid, Vitamin D, vitamin B 12, Folate and iron, WHO Technical Report Series No 452, Geneva, 197Û.

Referanslar

Benzer Belgeler

***kodon olarak adlandırılır ki her kodon ya protein sentezine katılacak bir amino asidi veya protein sentezinin sonlanacağını ifade eder.. o Her amino asit için en az bir

• Kalıtımla geçen bu hastalığın en dikkate değer özelliği, idrarın akağaç şurubunun veya yanmış şekerin kokusuna benzeyen

Basit proteinler • Globüler proteinler Albüminler Globülinler Globinler Glutelinler Prolaminler Protaminler Histonlar • Fibriler proteinler Keratin Elastin Fibrinojen

• Hidrojen bağları, bir peptid bağının –CO grubu ile diğer bir peptid bağının –NH grubu arasında kurulur, nonkovalenttir.

 Amino asitlerin peptid bağlarıyla bağlanarak Amino asitlerin peptid bağlarıyla bağlanarak oluşturdukları düz zincirli diziye. oluşturdukları düz zincirli diziye

• Üre amino asitlerden gelen amonyağın başlıca atılım yoludur.. • İdrardaki azotlu bileşiklerin %90

• Organizmada bulunan dinamik amino asit havuzuna amino asitlerin katılımı üç yolla sağlanmaktadır. Besinlerle protein alımı, sindirimi ve emilimi, 2. Endojen amino

Translasyon ve Amino Asit Sentezi.. ZZT204